@ela.yimm
|
Ağrıdan sızlayan ayağıma aldırmadan anneme söylenmeye devam ettim.
" Anne." dedim son harfi uzatarak.
" Ne anne? Ne? Ne?"
" Canım sıkılıyor bu hastane odasında ya."
" Ne yapayım kızım? Hastane odasında parti mi organize edeyim."
Göz devirdim." Bari abim gelsin."
" Çocuk ders çalışıyor, kızım. Nasıl gelsin?"
Abimin dünya başına yıkılsa bile yapmaktan bıkmayacağı dersleri. Kendisi derslere çok fazla önem veren, elinden gelse uyuduğu 5 saat uykuyu da uyumayıp o zamamda ders çalışabilecek biri. Oysaki ben ona kıyasla, onun bir gün boyunca çalıştığını bir ay içinde çalışmıyorddum bile. Çok ters iki kişiydik.
" Bir gün ders çalışmasa olmaz mı sanki? İki gündür şu odada patlayacağım artık."
" Ne yapayım kızım. Ben mi sana dedim yolda dikkatsiz yürü diye?"
" Nereden bilebilirdim yoldan araba geleceğini."
" Hani Allah sana kulak, göz vermiş ya kızım, sadece telefon kullanmak için vermemiş onları sana. Bunları kullanarak hayatına devam edebilirsin." dedi salak olduğumu belli edecek bir bakışla.
Göz devirdim.
Kaza geçirmiştim 2 gün önce. Ve bunun sebebinin telefon olması annemi haklı çıkarıyordu.Şimdi de hala hastanedeydim. Bir yerlerim sızlamasına rağmen hala konuşuyordum. Canım sıkılıyordu çünkü. İki gündür ya annem ya da babam gibi eski kafalı insanlarla takılıyordum resmen. Telefonumu da getirmiyorlardı bilerek . Haliyle telefonumu getirmedikleri için de onunla da konuşamıyordum. Acaba merak etmiş miydi beni?
Düşüncesi bile kalbimde bir sel oluştururken, içimi kıpır kıpır ederken keşke yanımda olsaydı diye geçirdim içimden.
" Telefonumu verin bari."
" Verip de ne yapacağız? Zaten şuan burada olmamızın sebebi senin o lanet telefonun. Adını ağzına alma telefonun . 1 ay boyunca sana telefon yok."
Omuzlarımı düşürdüm. Gerçekten de çok çaresizdim. Abimi arasam, konuşsam gelir miydi acaba? Ama annemin dediği gibi dersleri de vardı ve bu abim için dünyanın en önemli şeyiydi. Yine de aramalıydım. Belki bir şans, gelirdi.
"Anne, abimi arayacağım. Telefonunu versene." Şüpheli bakışlarını üzerime çevirdi. İnanmamış gibi baktı.
" Abini arayacaksın ama sadece?"
" Tamam." dedim harfleri uzatarak.
Telefonu cebinden çıkarttı ve eş zamanlı olarak ayağa kalktı. Cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı ve konuştu.
" Al. Sen konuş, bende eve gidip para alacağım, sonrada doktorun sana yazdığı ilaçları alırım."
Ne? Bunu halledip gelmesi en az yarım saat sürerdi. Bu da bana onunla konuşabilecek büyük bir zaman doğuyordu.
" Tamam."
Uzattığı telefonu aldım . Sanırım ilk defa annemin telefonunu elliyordum. Telefonu incelediğimde, mavi, ince ve benimkinin bir alt modeli olduğunu anladım. Benimki son model olduğuna göre, haliyle anneminkide yüksek model bir telefon oluyordu. Ne zaman almıştı acaba? Benim dünyadan haberim yoktu. İçimden ' vaaaaaay annem hanıma bak sen, o da sosyetik takılıyor, altın günü arkadaşlarından geri kalmıyor.' diye geçirdim.
Annem ceketini giyerken şüphe duymasın diye daha odadan çıkmadan abimi aradım. Çaldı, çaldı ve açtı. Annem odadan çıktı. Konuşmaya başladım.
" Alo? Abi?"
Sıkıntıyla nefes verdi. " Hayır yanına gelmek istemiyorum."
Neydi bu tavırlar? Ne yapmıştım ben kendisine?
" Ne oldu yine böyle tavırlı konuşmalar? "
" Gelmek istemiyorum dedim ya."
" Geleceğini kim söyledi inek? Hem ben seni her zaman darlıyor muyum da sen böyle yapıyorsun?"
" Tamam, çok konuştun yine."
" N'olur gel abi. Yemin ederim, canım çok sıkılıyor."
" Katiyen, olmaz. İki gündür bomba konular işliyoruz. Bu birkaç gün boyunca masa başından kalkmamam lazım."
" Sanki normalde kalkıyorsunda? E gel burada çalış?"
" Ben de dahil senin yanında olan kimsenin , senin gibi çenesi düşük biri ile çalışabileceğini düşünmüyorum"
" İmkansız gibi ama bir şey söyleyeceğim."
" Söyle."
"Annemlerden gizli telefonumu getirsen?"
" Annemlerden gizli iş yapmayacağımı biliyorsun."
Sıkıntıyla nefes verdim.
" Son birşey soracağım."
" Sor, abiciğim sor."
" Beni sordu mu?"
" Annem orada mı?"
" Abi, abi..." diye söylendim adını uzatarak." Şimdi şuracıkta öldüreceğim seni. O zekanı sadece derslerine kullanmayı bırakıp, dış dünyaya mı dönsen acaba? Sevgili üstün zeka abiciğim, sence annem burada olsaydı böyle rahat konuşabilir miydim sence?"
" Nerede o zaman?"
" Boşver sen şimdi annemi. Soruma cevap ver."
" Sormadı ."
İçim burkuldu. Kalbimdeki yerinden birşey kaybetmemiş olsa da kırılmıştım. Konuşmak için can attığım, her gün mesaj atıp saatlerce gelecek cevap için telefonun önünde beklediğim, bir mesajımda saatlerce kaldığım çocuk, iki gündür yokluğumu fark etmemişti. Etseydi de sormazdı zaten. Bir kere daha fark ettim, nasıl gamsız birini kalbimin içine aldığımı. Ama kalpti işte bu. Kimi seveceğini akla seçtirmiyordu ki, mantıklı birini seçelim.
Belki sever beni bir gün diye kendimi avutsam da , içimdeki ümit kırıntıları yavaştan tükeniyordu. Zordur. Sizi sevmeyen birini sevmek.
" Peki."
" Efnan?"
" Hm?" diye bir mırıltı çıkardım. Konuşmaya tadım kalmamıştı.
" Kendini üzme olur mu? Etrafında bu kadar kişi dönerken, sen sadece bir kişide takıldın kaldın. Aç gözünü etrafına bak, seni seven, önemseyen, değer veren insanlar var ama sırf o it yüzünden kafanı kaldırıp bakmıyorsun bile. Değer mi sence?"
Kimden bahsediyordu? Kimdi benim etrafımda dönen ?
" Kimmiş benim etrafımda dönen? Beni seven?"
" Biraz onu düşünmeyi bırakıp, dünyaya dönersen belki görürsün."
Bir süre konuşmadım. Durgunlaştım . Düşündüm, düşündüm ama mantıklı hiç kimseyi bulamadım.
Abimin sesi geldi telefondan.
" Neyse ya , şey diyecektim ben, yarın annem ve babamın işleri var, yanına gelemezler.Eğer istiyorsan Savaş abin yanına gelebilir."
Savaş abi. Abimin dünya ahiret dostu. Bana bile güvenmezdi ama ona güvenirdi. O kadar yani.Ama ne alakaydı şimdi yani?
" O ne alaka abi?"
" Annem ile babam gelemiyor. O gelsin."
" Onun dersleri yok mu?"
"Allah aşkına, Savaş dersleri mi umursuyor?"
" Annem ile babam nereye gidecek?"
" Babam şehir dışından dükkana mal almaya gidecek. Annemde dükkana bakacak."
" Annem neden bana bundan bahsetmedi?"
" Unutmuştur, Efnan. "
" E savaş abi dükkana baksın, annem yanıma gelsin."
" Savaşın ne işi olur dükkanda?"
" Hastane odasında ne işi olur?"
"Efnan, uzatma. O da gelmezse kim refakatçi olacak sana?"
" Tek kalırım."
" Olmaz öyle, arıyorum gelir şimdi."
" Şimdi niye geliyor? Annem eczaneye kadar gitti. Gelir şimdi. Ne bu Savaş abiyi buraya gönderme çabası?"
"Annemi yormayalım diye söyledim. Gitsin evde uzansın kadın."
" Hayır, bugün annem kalsın. Duş alacağım ama kolumu kaldıramıyorum. Annem yardım edecek bana."
" İyi tamam . Üzme kendini tamam mı? Sonra konuşuruz bunları."
" Tamam."
Tam kapatacakken tekrardan konuştum.
" Abi?"
" Efendim?"
" Seni çok seviyorum."
" Bende seni abicim, bende seni."
" Görüşürüz."
" Görüşürüz. "
Telefonu kapattım. Bir süre hiçbir şey yapmadım. Sadece düşündüm. Abim benim kafamı karıştırmıştı. Kimdi beni önemseyen? Gözümün önünde?
Şimdilik bunları düşünmeyi bir yana bırakıp, daha demin abimin uyarmasına rağmen tekrar onu düşünmeye başladım. Yüzsüzün tekiydim. Sürekli beni sevmediğini bilmeme rağmen hala ona yazıyor, cevap bekliyordum.
Yine gururuma yenik düştüm.
Annemin telefonuna sosyal medya uygulamasını yükledim. Hesap bilgilerimi girdim ve giriş yaptım. Mesajlar kısmına girdim. Hiçbir şey yazmamıştı. Ve en içimi yakan şey de şuan aktif olmasıydı.
Hiçbir şey yapmadan uygulamadan çıktım . Uygulamayı da sildim. Belki gurursuzluk yapıp tekrar yazacaktım ama şimdilik yazmamak en doğrusuydu.
Moralim bozuk olduğumdan telefonla oynamakta fayda etmiyordu. Telefonu kapattım ve yatağın yanındaki masanın üzerine koydum. Tuvalete gidip elimi yüzümü yıkamak istedim. Ağrıyan ayağıma rağmen ayağa kalkıp, topallaya topallaya lavaboya doğru ilerledim. Tutunacak bir duvara veya herhangi bir dayanağa ihtiyacım vardı lakin şuan odanın tam ortasında duruyordum ve ayağımın üzerinde daha fazla durabileceğimi zannetmiyordum. Buna rağmen acımın üzerine gittim ve biraz daha yürümeye çalıştım. Ve başardımda ta ki lavabonun önünde duran çıkıntıya takılana kadar.
Aniden ağrıyan ayağımın üstüne düşmemle dudağımdan tiz bir çığlık koptu.
" Hemşire." Bağırmıştım
Duymadılar.
" Hemşire."
Yine duymadılar.
Emekledim masaya kadar. Abimi arayacaktım. Ağlıyordum.
Telefonu elime aldım ve abimi aradım. İlk çalışta açtı.
" Efendim?"
" Abi." Sesimden ağladığım belli oluyordu.
" Ağlıyor musun sen?"
" Lavabonun önünde düştüm. Ayağa kalkamıyorum, hemşirelere sesleniyorum duymuyorlar. Böyle yerde kaldım."
" Annem gelmedi mi ?"
Sinirlendim.
" Gelseydi seni arar mıydım aptal?"
" Tamam olduğun yerde kal. Geliyoruz hemen."
" Geliyoruz derken? Kiminle geliyorsun?"
" Savaşın arabası ile geleceğiz hızlı gelmek için."
Savaş abinin arabası mı vardı? Ne ara almıştı? Zengin miydi acaba?
" Tamam belkiyorum."
......
Fişek gibi açılan kapı ile bakışlarımı abime ve arkasından gelen Savaş abiye çevirdim. Abim hızla yanıma koşarken, Savaş abi kapıda duraksadı. Ayağımı inceledi. Bakışlarını başka yöne çevirdi. Bende ayağıma baktığımda neye baktığını anladım. Ayağımın bilek kısmı mosmor olmuştu. Hemde büyük bir kısmı. Önemsemedim . Bakışlarımı abime çevirdim. O da morarmış ayağımı inceliyordu.
Söylenmeye başladım.
" Allah Allah, ne var ayağımı bu kadar inceliyorsunuz ya ? " Salaklardı ya.
Bakışlarımı üstün zeka abime çevirdim.
" Lan, mal mal bakacağına gelip kaldırsana beni."
Hareketlendi hemen. Ayaklarımın altından hoyratça tutup çekmesiyle bağırmam bir oldu.
" Ahh, yavaş olsana aptal ."
" Saygılı ol bana." dedi beni daha nazik bir şekilde tutup kaldırırken. Konuşmaya devam etti." Ayrıca kim sana dedi ki tek başına ayağa kalk. Niye kalktın?"
Rahat bir şekilde yatağıma yerleştirildiğimde cevap verdim.
" Elimi yüzümü yıkamak istemiştim."
" Çok mu önemli yani elini yüzünü yıkaman?" duraksadı." Bir dakika, bir dakika. Sen önemli bir şey olmadıkça kalkmazsın üşengeçliğinden. Söyle bakalım, ne olmuş benim minik kuşuma?"
" Dalga geçeceğine git hemşireyi çağır. Ben hastanelerde sürüneyim, abiciğim gitsin evde ders çalışsın."
" Canı acıyorken bile konuşuyor kız anasını satayım."
" Şuan canım acımıyor ki abiciğim," dedim içli içli." Sen gelice geçti abim, en sevdiğim abim." biraz daha devam ettim. " Eğer yarın yanıma gelirsen, hemen iyleşiveririm."
Savaş abi araya girdi.
" Aşk olsun sana Efnan, ben gelince iyileşivermez misin?"
" Aşk olmasın, yani neden olsun ki? Hem abi sen gelirsen çekemezsin benim dırdırımı . Söyle şu abime gelsin yanıma, hiç bela etme beni başına."
" Yok yok gelirim ben. Hepimiz alıştık artık senin çenene."
" Yok, yok gelme. Sen gelme ki abim mecbur gelsin."
" Olmaz , hem ben tüm planlarımı senin için çöpe atayım. Sen gel beni isteme, abini iste. Haksızlık değil mi bu şimdi? Yoksa beni sevmiyor musun sen?"
" Yok abiciğim, sevmez olur muyum hiç? Seviyorum seviyorum da ne gerek vardı şimdilik buna?"
" Yeter, susun." diye araya girdi abim.
Hemen sütten çıkmış ak kaşığa dönüşüm. Arkama yaslandım ve yatağıma yayıldım. Abim Savaş abiye hemşireyi çağırması için kaş göz hareketleri yapıyordu. Savaş abi odadan çıktıktan sonra abim sinirle bana döndü.
" Sen bana kafayı yedirmeye mi çalışıyorsun?"
" N'apmışım ben?"
" Resmen çocuğa 'sen gelme ben seni istemiyorum'dedin. Allahtan senin ne mal olduğunu o da biliyor da yanlış anlamadı."
" Sensin mal. İnek."
Göz devirdi.
" Ne zaman inek demeyi bırakacaksın?"
" Sen ders çalışmayı bırakana kadar."
" İmkansız bir şey gibi görünüyor."
Konuyu değiştirdim. Abimin bana bugüne kadar hiç bahsetmediği, tuhaf olanı da benim hiç sormadığım konuya girmek istedim. Her gün bana aşk hakkında öneri veren abim aşık olmuş muydu?
" Abi?"
" Hm?" diye bir mırıltı çıkardı.
" Sen hiç âşık oldun mu?"
" Olamaz mıyım?"
" Ne bileyim? Sanki asla aşık olamayacak duygusuzun teki gibisin."
" Yok, böyle bir hata yapmamam gerektiğinin dersini aldım zamanında."
" Bana anlatmadın . Oysa ki ben sana her şeyimi anlatıyorum."
" Benim ağzımda laf duruyor çünkü. Ama senin o düşük çenene laf dinletemiyoruz ki. O çenen iki dakika dursa bir şey anlatacağım ama sana hiç güvenim yok."
" Aman be, sende iyice kötüledin beni." Kapıdan Savaş abi girdi. Ona fikrini sormak istedim. Bakışlarımı onunda zaten bende olan bakışlarına çevirdim. Bana bakması utandırmıştı. Her ne kadar abim sayılsada.
" Savaş abi sence ben abimin abarttığı kadar kötü müyüm de, beni bu kadar yerin dibine sokuyor?"
Tavrı rahattı." Seninle sadece uğraşıyor." durdu ve devam etti. " Yoksa yanımda hep senden bahsediyor ."
" Hmmm, öyle mi?" dedim bakışlarımı abime çevirerek. Lakin abim bana değil, arkadaşına bakıyordu. Ve attığı bakış tam da 'sen varya sen' bakışıydı.
Savaş abi ise ' eeeee bende böyleyim' bakışı attı. Aralarında bir kod olmalıydı. Ama ben bilmiyordum. Keşke üstün güçlerim olsa diyordum içimden. Ahhh, keşke.
Araya girdim.
" Ne bu bakışmalar? Benden bir şey mi saklıyorsunuz?"
" Ne saklayacağız canım?" dedi Savaş abi.
Hmmm bende yedim. Onları sıkboğaz etmek istemedim. Saldım.
" Peki, öyle olsun." derken hemşire içeri girdi. Hemşire içeri girer girmez, abim konuşmaya başladı. Ama sesi biraz sinirli çıkıyordu.
" Bu hastanede sorumluluk denilen şey yok galiba, hani çünkü kız burada düşüyor ve sesli sesli bağırıyor ve kimse gelmiyor. Neden acaba?"
" Beyefendi öncelikle, hastanede diğer hastaların sesi veya ağlayan bebeklerin sesleri yüzünden hastane çok kalabalık ve bu nedenle duymamamız çok normal, ayrıca biz hastanın yanında reşit olmasa da haber vermek için bir refakatçi istemiştik ve hastayı tek başına kalkmaması için uyarmıştık. Ve bunlara rağmen suçlu hâlâ hastane görevlileri oluyorsa burada ters bir mantık vardır."
Abimin konuşmasına izin vermeden araya girdim.
" Haklısınız, ben hepimizin adına özür dilerim." Abim sinirli be
Hemşire sadece kafasını aşağı yukarı sallayarak onayladı beni. Ayağıma baktı ve dokundu.
" Bu şekilde ağrıyor mu?" dedi bileğimden bir kısma parmaklarını bastırarak. Acıyla kasıldım.
" Evet, çok."
Bir yere daha bastırdı." Böyle?" Cevap verdim." Evet."
" İncinmiş kısmın üstüne düşünce, ayağında minik bir çatlak oluşmuş. Sanırım bir röntgen çekmemiz gerekecek."
Kafamı salladım.
" Şimdi gidiyorum. 1 saat sonra geleceğim ve seni röntgene götüreceğim."
Kafamı sallamakla yetindim. Hemşire ise odadan hızlıca ayrıldı.
Abim bakışlarını bana çevirdi ve konuştu.
" Bana bak, ben şimdi gideceğim. Annem gelene kadar Savaş burada duracak. Darlama çocuğu tamam mı?"
" Sen zaten hemen git. Hiç kalma benim yanımda."
Göz devirdi.
" Offf, boş konuşma. Derslerim var dedim ya."
Savaş abi ile aynı anda," Ne zaman bitti ki?" dedik ama o bize kulak asmayarak kapıdan çıkıp gözden kayboldu.
Savaş abi hâlâ kapının önünde duruyordu. Ve bana tuhaf tuhaf bakıyordu.
" Abi , ne duruyorsun orada? Geçip otursana şuraya." Elimle koltuğu işaret ettim. O ise sanki bir hipnozun etkisinden çıkmış gibi gözünü birkaç kez açıp kapadı ve koltuğa yönelirken bakışlarını bana çevirdi.
" Sanırım, seni ilk defa makyajsız görüyorum."
" Sorma ya, hastane odasında ne makyaj yapabiliyorom ne de saçıma bakım yapabiliyorum."
Elimle saçımı işaret ettim." Baksana saçımın şu haline."
Sonra çocuksu bir neşeyle elimi yüzümün etrafına tuttum ve egolu bir tavırla tekrardan konuştum.
" Ama hala çok güzelim değil mi?"
Bu tavrım hoşuna gitmişti. Gülümsedi.
Ve bende bu yumuşak kişiliğinden yararlanmak adına dilimi devreye soktum.
" Abi." dedim i harfini uzatarak.
"Hm?"
" Abim yapmadı ama sen yaparsın bence."
" Kessin kurallarınıza uygun olmayan bir şeydir."
" Yooooooo."
" Çıkar bakayım ağzındaki baklayı sen."
" Diyorum ki..."
" Hm?"
" Annemlerden gizli telefonumu getirsen?"
Düşündü.
" Bilemedim ki şimdi."
" Abi bak sen bana o telefonu getir, yanıma gelmene gerek bile kalmaz. Git evine keyfine bak."
Ani bir cevap verdi. " Yok, getiremem."
" Abi, sen de mi ya?"
" Anne ve babanın kuralları çiğnenmez."
" Sanki kendin çok uyuyorsun da?"
" Nereden biliyorsun benim uymadığımı?"
" Bilirim ben."
Bir süre konuşmadık. Ama sonra benim merakım tuttu.
" Abi?" dedim yine i harfini uzatarak.
" Söyle,Efnan."
" Var mı biri?"
Hızlıca başını iki yana salladı. Siyah denilecek kadar koyu olan kahvelerini benim yeşilliklerime çevirdi.
" Yok, hayatımda biri yok. Ama bir sevdalım var. Ona o kadar çok aşığım ki , gözüm başkasını görmüyor. Ölene kadar onu bekleyeceğim, belki bir gün beni sever." Gözlerime derin derin baktı. Sıcak bakışlarını yüzümün kıvrımlarında gezdirdiğinde bundan rahatsız olup bakışlarımı kaçırdım.
Merakım daha da arttı. Kimdi bu sevdiği?
|
0% |