@elbirangelirgmail.
|
Ve kalbi bir daha atmamak üzere durdu. Elimdeki kılıcı yere ettım. Karşımda duran ölü adama baktım, yüzü de dahil olmak üzere heryeri kanlara kaplıydı. Kralın emri olduğu için sorgulamadan kralın istediğini yap-mıştım. Umursamadan arkamı döndüm ve eve doğru yürümeye başladım.Ev zaten pek uzak sayılmazdı, kısa bir süre sonra evin karşısında durdum. Çok büyüktü, iki katlı geniş ve perili bir ev gibi. Şaka tabii ki perili falan değil. Siyah demir kapıyı yavaşça iterek bahçeye adım attım. Bahçede nar ağaçları, incir ağaçları ve dut ağaçları vardı. Her zaman dut ağacına çıkıp dut yemişimdir. Dut ağacına son kez baktım ve gidip kapıyı çaldım. İlk kez gördüğüm kızıl saçlı bir adam kapıyı açınca kaşlarımı çattım. "Seni Rüzgar mı gruba aldı?" diye sordum. Rüzgar... Rüzgar... Salak Rüzgar. Eğilip ayakkabılarımı çıkarmaya başladım. "Evet" başka birşey demedi. Doğruldum ve yüzüne baktım. Kızıl saçları alnını kaplamıştı. Gözleri sanırım siyahtı. Kulakları normal kulak işte. Dudakları da normal dudak. "Neyse ne işte önümden çekil de içeri girebileyim. "Anında önümden çekildi. Mağara ayısı apartman gibi cüssesiyle karşımda duruyor. Hemen içeri girdim ve Rüzgar'ın odasına doğru hızlı adımlarla yürüdüm.Merdivenlerden çıkarken tahta parçaları gıcırtılı sesler çıkarmaya başlamıştı bile. Odanın kapısının önünde durup kapıyı çaldım.İçeriden hiç ses gelmeyince kapıyı açıp içeri girdim. Rüzgar yatağında uzanmış uyuyordu. Yanına yaklaşıp beyaz yo-rganı üzerine örttüm. Sipsiyah saçları, masmavi gözleri, bembeyaz bir teni ve pespembe dudakları vardı. Masanın yanında ki sandalyeyi çekip oturdum ve düşünmeye başladım. Rüzgar'ı her gördüğümde eskiden anlattığı şeyler aklıma gelirdi. 2 yaşındayken yurda bırakılmış, 19 yaşına kadar da yurtta kalmaya devam etmiş. |
0% |