Yeni Üyelik
13.
Bölüm

12.Bölüm

@elf_01_

Odanın kapısını açarak parmak uçlarımla, sessiz olmaya çalışarak içeri girdim. Yatağın yanına geldiğinde birazdan yapacağım şerefsizlik ile sırıttım. Bugün bizimkilerle parkta buluşacaktık ama Bulut bey hala uyanmamıştı. Evimiz yakın olduğu için bu görev bana kalmıştı, e tabi ki de seve seve kabul etmiştim.

Komidinin üstünde duran telefonunu alarak alarm sesini Mehter Marşı bass boosted olarak ayarlayarak tekrar odadan çıktım ve kendi telefonumdan videoya çekmeye başaldım. Yıldız Teyze ve Orhan Amca evde yoktu nasıl olsa.

İki dakikanın ardından alarm çalmaya başladığında Bulut olduğu yerde sıçrayarak eline aldığı yastık ile yatakta ayağa kalktı. Gülmemek için kendimi sıkarken bu sefer,

"Ya Allâh ya bismillah" diyerek yorganı kendine sarıp yataktan atladığında kendimi tutamayarak kahkahayı bastım.

Gülmekten gözümden yaşlar süzülürken Bulut hala olayın şokundaydı. Uyku sersemi bir şekilde bana bakarken,

"Savaş mı var? Benim silahım yok nereden alacağız?" dediğinde gülmem iki kat arttı.

Hala devam eden videoyu zor bela durdurup gülmekten ağrıyan karnımı tuta tuta odaya girip alarmı kapattım.

"Ay nasıl korktu"

Tekrar gülmeye başladığımda Bulut kendine gelerek elinde duran yastığı alıp kafama geçirdi.

"Mal mısın kızım sen, sabahın köründe niye böyle birşey yapıyorsun!?"

Bir yandan gülerken diğer yandan da gelen yastık darbelerinden kurtulmaya çalışıyordum.

"Ama nasıl ayağa kalktın öyle"

Gülmelerimin arasında dediklerim ile yastıkla beni boğmaya başladı. En son gerçekten nefes alamadığımı anladığında yastığı yüzümden çekip nefesimi aldıktan sonra tekrar boğmaya başladı. Gülmem durmuş bu sefer de yastığın altında çırpınıyordum.

"Nofos olomoyorom solok!"

Bana acıyarak yastığı çektiğinde içime derin bir nefes çektim. Şaka ile karışık cidden ölüyordum. Beni yataktan iterek yere düşmemi sağladıktan sonra bu sefer kendi uzandı. Tekrar uyku pozisyonuna geçtiğini fark ettiğimde ayağa kalktım.

"Uyumasana Bulut, bugün parkta buluşacağız dedik kalk hadi"

"Ben gelmiyorum"

Sözleri ile kaşlarımı çatarak ellerimi belime koydum.

"Allah Allah niyeymiş?"

"Çünkü uyuyacağım"

Sinirle üzerindeki yorganı çekip yere fırlattım.

"Kalk lan!"

Ani bağırışım ile yerinde sıçradığında bu sefer kolundan çekiştirerek ayağa kaldırdım. Bana şaşkınca bakarken ensenine bir tane vurup,

"Beş dakika içinde hazır ol ve gel, sakın altıncı dakikaya girmesin!" diyerek odadan çıktım.

Arkamda bıraktığım bir adet şaşkın Bulut ile sırıttım. Lanet olsun bugün de çok havalıyım.

Kendi kendime sırıtıp egomu tavan yaparken çoktan kapı pervazına gelmiştim. Ben zaten yemek yemiştim Bulut'a da gelmeden önce bir sandviç yapmıştım. İşte herkese bir ben lazımdı. Çantamdan onu çıkartırken Bulut da hazırlanmış ve yanıma gelmişti.

"Aferin sözümü dinle böyle, al şunu da tut yolda gömersin çünkü geç kaldık"

İlk başta dediğime karşı bana burun kıvırsa da sonradan yemeği görüp gülümseyerek aldı.

"Acıkmışım da"

Poşetten çıkarıp bir ısırık aldığında bu haline gülümsedim. Salak malaktı ama kardeşimdi. İkimizde dışarı çıkıp ayakkabılarımızı giydikten sonra binadan çıktık. Parka yaklaşmışken Bulut elindeki bitmiş sandviçin poşetini buruşturup basket yapar gibi konteynera attı ama içine giremedi.

Suratı düştüğünde bu haline kahkaha attım.

"Konteyneri yanlış yere koymuşlar yoksa ben güzel attım"

Dediği ile daha fazla gülerken o düşmüş poşeti alıp çöpe attı ve ilerimde yürümeye başladı. Gülmeyi kesip ona yetiştim ve koluna girdim.

"Düşürme suratını aşkım, sen güzel attım konteyner tutamadı"

"Değil mi güzel attım ben"

"Hı-hı"

Gülmemek için dudağımı dişleye dişleye parka varmıştık. Çardağın orada toplanan arkadaşlarımızın yanına gittik. Geldiğimiz gibi hepsi bir ağızdan söylenmeye başladı.

"Ağaç olduk"

"Bir saattir sizi bekliyoruz"

"Bir an gelmeyeceksiniz sandım"

Tüm söylenmelere hitaben sırıtıp,

"Assolistler en son gelir ciğerlerim" diyerek kendimi çardağın bankına attım. Bulut da halime göz devirip oturdu.

Biraz sohbet ettikten sonra aburcuburlar için aramızda para topladık. Elimde olan paraları düzene sokup ayağa kalktım.

"Hadi biriniz daha kalksın da alıp gelelim"

Hepsi anında yerine sinerek itiraz etti.

"Ben yorgunum gelemem"

"Ben de daha ayılmadım"

Onların bu haline ofladığımda Murat ayağa kalktı.

"Bunlardan bir hayır gelmez gel gidelim"

"Adamın dibi ya"

Murat'ın koluna girip diğerlerine dil çıkarttığımda bu halime gülüp başıma hafif bir şekilde vurdu. Arkamızı dönmüş giderken Ayşe,

"Delfin aşkım bana en sevdiğim keki de alır mısın?" diye sorduğunda ona dönmeden orta parmağını kaldırdım.

Alacağımı bildiği için bir iki küfür etti sadece. Sırıtarak Muratla beraber kaldırıma çıkıp biraz ilerideki markete doğru gittik.

"O kadar okul okudun kendine çalışsana bir yerde"

Sözlerim ile umursamazca omuz silkti.

"Kendi işimin patronuyum neden bir yerde çalışayım ki, hem böyle iyiyim, ailemden ve sizden çok ayrı kalırım öyle"

Dedikleri ile anladım manasımda başımı olumlu anlamda salladım ve zaten önüne geldiğimiz markete girdik. Bir alışveriş arabası çekip içine ne kadar aburcubur varsa doldurmaya başladık.

"Kızım yavaş lan, kaçırmıyorlar ya"

Arabaya attığım tonlarca cipse karşı söylenmesi ile masumca güldüm. Tipime karşı sırıttıp saçlarımı karıştırdı.

"Sonra bize gelip karnım ağrıyor dersen döverim seni"

"Ölüp gideceğiz zaten bırak da yiyelim"

Onu arkamda bırakıp bu sefer de çikolata, kek reyonuna gidip herkesin en sevdiğini ve Ayşe'nin istediği keki aldım. Ben arabayı doldurmakla meşgulken Muratın biri ile konuştuğunu duydum.

"Nasılsın?"

"İyidir sen?"

"Bende iyiyim, Delfin'le uğraşıyorum"

"Neden öyle söyledin?"

Barlas'ın sesini duyduğumda kocaman gözlerle onlara doğru döndüm. Bu çocuk neden her gittiğim yerde karşıma çıkmak zorundaydı.

"Kendini aburcuburlara kaptırmış gidiyor, şurada ölsem haberi olmaz"

Murat ve Barlas gülüştüğünde bu hallerine göz devirdim. Bir kere çok almamıştım! Gözüm arabaya kaydığında boğazımı temizledim. Tamam biraz çoktu ama o kadar da değildi. Barlas'ın bakışları bana deydiğinde gülümsedi, bende ona gülümseyip, küçük bir baş hareketi yaptım.

Murat ile biraz daha konuştular, tam vedalaşacakken Murat'ın bakışları bana kaydı.

"Sen bizim Delfo'nun avukatı olmuşsun, niye anlatmadın oğlum"

"Bilmem denk gelmedi"

"Nasıl oldu söylesene, Delfin bize söylemiyor da"

Murat'ın imalı konuşmasıyla Barlas'ın bakışları bana kaydığında gerginlikle gülümsedim. Anlatırsa Murat o adamı ne yapar ne eder bulurdu. Yanlış anlaşılmasın Murat bizim grupta ki tüm herkese karşı korumacıydı, bir nevi grubun babası gibiydi. Küçüklüğümüzden beri eğer birimize karşı başka biri yanlış yaparsa onu döverdi. Maşallah uzun boylu ve kalıplıydı kendisi. Benden bir yaş büyük olsa da çok daha olgundu.

Barlas yüzümdeki gerginlikten olayı anlayarak tekrar Murat'a döndü.

"Ortada küçük bir yanlış anlaşılma vardı bende yardım ettim hepsi bu, büyütülecek bir olay değil anlayacağın"

Rahat bir nefes vererek onları arkamda bırakıp başka reyona gittim çünkü ben orada olmaya devam edersem konu uzardı.

Alacağım herşeyi aldığımda Murat da yanıma gelmişti.

"Kola ve pet bardak da aldın değil mi?"

"Aldım"

Murat kasaya gitmeden önce istediği birkaç şeyi daha aldı. Ürünleri kasadan geçirirken Murat bana doğru,

"Şurada ki bademli çikolatayı da alsana Selin ve Bulut onu seviyor" dedi.

Onu onaylayarak iki tane de ondan alıp kasaya bıraktım. Parayı ödeyerek poşetleri de alıp dışarıya çıktık. Murat bana hafif olanları vermişti yine. Gözlerimi devirerek,

"Oğlum versene şuradan bir iki poşet, bu kaslı ablan tutar hepsini" dedim.

Bana alttan bir bakış atıp geri önüne döndü.

"Çene yapma da yürü, birazdan hepsi açlıktan ölecek yoksa"

Dedikleri ile gülerek geri önüme döndüm. İki dakikanın ardından parka girip çardağa doğru ilerledik. Hepsi kendi halinde takılırken onların bu haline gülümsedim. Çardağa geldiğimizde poşetleri ortadaki masaya bırakmamla hepsi bize döndü.

"Şükür ya"

Bulut söylenmeye başladığında ensenine vurdum. Ayşe ve Selin çoktan poşettekileri masaya dökmeye başlarken kendimi banka bıraktım.

"Ya en sevdiğim çikolatayı da unutmamışlar"

Selin sevinerek çikolataya sarıldığında onun bu haline güldüm. Çikolataları ve kekleri hepimize bölüştürdüğümde Ayşe de kolaları koymaya başladı.

Tüm cips paketlerini birleştirerek ortaya koydum. Aldığımız hazır çiğköfteleri de herkese dağıttıktan sonra masamız hazırdı. Hemen anı olarak kalsın diye fotoğrafımızı çektim.

"Başlasın gıybet!"

Neşe ile konuştuktan sonra hepsi bana karşı kıkırdadı. Bir yandan sohbet ederken diğer yandan da yemeğimizi yemeye başladık. Sabah çektiğim videoyu da bizimkilere izlettiğimde gülmekten karnımız ağrımıştı. Akşama kadar her türlü dedikoduyu yaparak eğlenceli vakit geçirdiğimizde yüzümde güller açıyordu.

Ne demişler bu beşli çok ateşli!

 

🌸

Hellooo yine ben. Nasıldı bölüm, ben şahsen yazarken gülmekten öldüm fmmdmf.

Okurken oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin aşklar.

İyi okumalar.

Loading...
0%