@elf_01_
|
(Delfin'in giydiği kıyafet) Arabayı park ettikten sonra çantamı alarak aşağıya indim. Bugün Barlas'a verdiğim sözü tutmak için onu en sevdiğim yemekçiye yani tavuk pilavcıya getirmiştim. Evet biraz odunca olabilirdi ancak şık kıyafetler giyip restorana gidecek kadar da samimi değildik. Yavaş adımlarla küçük işletmenin kapısını açarak içeri girdim ve Barlas'ı aradım. Cam kenarında ki masada gördüğüm Barlas ile onun yanına doğru adımladım. Maşşallah adamın yan profili de güzeldi. Kendi düşünceme sırıtarak masaya yaklaştım ve sandalyeyi çekip oturdum. Oturduğum gibi bakışları beni buldu ve hafifçe gülümsedi. "Merhaba" "Merhaba" Küçük selamlaşmamızın ardından yanımıza gelen Cengiz'e gülümsedim. Cengiz burada çalışan 17 yaşında genç bir garsondu. Ailesine destek amaçlı burada çalışıyordu ve zaten bu bir aile dükkanıydı. Nerdeyse burada çalışan herkes birbiri ile akrabaydı. Beni gören Cengiz gülümseyerek, "Nasılsın abla?" diye sordu. "İyiyim asıl sen nasılsın?" "Bende iyiyim abla, çalışıyoruz öyle" Onunla kısa bir sohbet ettikten sonra siparişleri alıp gitmişti. Barlas merakla bana dönerek, "Tanışıyor musunuz?" diye sorunca gülümseyerek anlattım. "Biz Bulutlarla beraber lise zamanı buraya çok geliyorduk. O kadar gidip gelmeyle beraber haliyle burada çalışan herkesle haşır neşir olduk. Ben Cengiz'i çocukluğundan beri tanıyorum o yüzden" "Ne kadar güzel, iyi bir gençlik anın olmuş o zaman" Tebessümle söyledikleri ile kıkırdadım. Lise zamanları eksikleri olsa da haliyle çok güzel zamanlardı. "Öyle, arkadaşların da olunca daha keyifli geçiyor" Biz sohbet ederken yemeklerimiz de gelmişti. Cengiz'e teşekkür edip aldım ve gelen ayranı bir iki kez sallayarak açtım. Barlas da benim gibi yaptı ve bir kaşık yemeğinden aldı. İlk başta tepki vermese de sonradan kafasını kaldırıp, "Baya iyiymiş" diyerek ikinci kaşığını aldı. Beğenmesine karşı sevinerek bende yemeğimi yemeye başladım. Gerçekten tadı yıllardır olduğu gibi mükemmeldi. Sessiz. sedasız yemeklerimizi yedikten sonra içecek olarak kahve aldık. Kahvelerimizi içerken hatırladığım kitap ile çantamdan çıkarttıp Barlas'a uzattım. "Kaç seferdir denk geliyoruz ama bir türlü veremedim. Geri bana vermene gerek yok o günkü kahve parasına sayarsın" Gülümseyerek kitabı elimden aldı ve bana bakarak, "Kitap için teşekkürler ancak geri vereceğim, para meselesini de kapattık sanıyordum" diyince tek kaşımı kaldırıp yüzüne baktım. "Kitabı versen de geri almam ve senin benim yediğim şeyleri ödemene gerek yok" "Ben varken bir kadına para ödetmem" "Ben varken bir erkeğe hesabımı ödettirmem" Sırıtarak tek kaşını kaldırdığında aynı şekilde ona karşılık verdim. Hala ona bakarken elimi kaldırıp Cengiz'i çağırdım. "Hesabı getirsene Cengiz" Beni onaylayarak hesabı getirip masaya koyduğunda cüzdanımı çıkarttım. Benimle aynı anda Barlas da elini cebine attığında kaşlarımı çatarak, "O elini cebinden çıkart, ben ısmarlayacağım dediysem ben ödeyeceğim" diye sinirle konuşup bir miktar parayı hesap defterine koydum. Barlas pes etmişlikle elini cebinden çıkartıp geri masaya koyunca Cengiz gilümseyerek defteri alıp, "Allah bereket versin abla, tekrar gel özletme kendini" dediğinde ayağa kalkıp sarıldım. "Gelirim tabi hatta bizimkileri de alıp geleceğim" "Süper olur ablam" Onunla vedalaşarak ayrıldığımızda Barlas da kalkmış beni bekliyordu. Beraber dışarıya kadar çıktık. Duruşması olduğundan artık gitme vakti geldiği için bana elini uzattı. Uzattığı elini sıktığımda, "Umarım tekrar görüşürüz Delfin" dedi. "Umarım" Son kez ona bakarak arkamı dönüp arabama doğru gittim. Kapıyı açıp bindiğimde elleri cebinde hala bana baktığını fark ettiğimde istemeden de olsa utandım. Ona küçük bir gülümseme sunup emniyet kemerimi taktım ve arabayı çalıştırarak eve doğru sürdüm. -Barlas'ın Ağzından- Arabası ile uzaklaşan Delfin'in arkasından bakıp iç geçirdim. Hoş kızdı bunu söylemekten çekinmiyordum. İlk gördüğüm anda ilgimi çekmişti, ondan gelen enerjiyi sevmiştim. Ona aşık değildim ama ufak bir çekicilik vardı. Bu duygular büyür mü ya da zamanla yok mu olur hiç bilmiyordum. Her şey şuanlık akışına doğru gidiyordu. Elimde tuttuğum kitaba sırıtarak baktım ve arabama doğru ilerledim. Bu kitabı istiyordum ve elbette kendim alabilirdim ancak Delfin'ini biraz daha görme amacıyla teklifini kabul etmiştim. Düşüncelerime sırıtarak arabaya bindim ve eve doğru sürmeye başladım. Hafif mırıltı şeklinde şarkı söyleye söyleye eve geldim. Arabayı evimin önüne park edip kitabı da alarak indim ve binaya girdim. Anahtar ile kapımı açtıktan sonra direkt odama geçtim. Bir müvekkilim ile buluşacaktım. Hala elimde olan kitabı yatağın üzerine bırakıp dolabımdan beyaz bir gömlek, siyah kumaş pantolon çıkarttım. Üzerine uyumlu olan ceketimi ve iç çamaşırımı da koyduktan sonra duşa girdim. Suyu ayarlayarak kıyafetlerimi çıkardım ve kısa bir duş aldım. Banyodan çıkarak kenarda duran küçük saç havlusu ile saçımı nemli kalacak şekilde kuruttum. İşim bittiğinde yatağın üzerine koyduğum kıyafetleri tek tek giymeye başladım. Dolabı açarak içinde duran küçük çekmecesinden saat ve yüzüklerimi de alıp taktım. Son olarak parfüm sıktığımda aynadan kendime baktım. Gömleğimin bozulmuş yakalarını da düzelttiğimde artık hazırdım. Bu kadar özenmemin sebebi müvekkilimin zengin bir iş adamı olmasıydı. Bu nedenle buluşacağımız yer de pahalı bir restoranttı ve ona göre giyinmiştim. Düşüncelerime son verip telefonumu cebime attım ve arabaya binip restorana doğru sürdüm. Umarım bir aksilik çıkmadan halledebilirdim. Geldiğimde arabamı valeye verdim. İçeri girdiğimde şık kıyafetlerle oturan bir sürü insan gördüm. Müvekkilimi yani Araz Bey'i aradığımda ortalarda duran bir masada oturduğunu gördüm. Araz Bey kırk yaşlarının sonunda bir adamdı onunla bir iki defa daha davaya girdiğimden dolayı onu biraz olsun tanıyordum. Sıcak kanlı biriydi. Yanına giderek elimi uzattım. "Merhaba Araz Bey" Ayağa kalkarak küçük bir gülümseme ile uzattığım elimi sıktı. "Size de merhaba Barlas Bey" Masaya oturduğumuzda yanımıza bir garson geldi. Menüleri bıraktı ve bir iki adım geriye gitti. "Ne yemek istersin?" "Sağolun ben yemeyeceğim" Bana bakarak kaşlarını çattı ve, "Neden?" diye sordu. "Tokum, sadece içecek alsam yeterli" Fazla zorlamadan garsonu çağırdı. "Ne istersiniz efendim?" "Ben Cafe De Paris ve şarap alayım" Bakışları bana döndüğünde, "Bana da beyaz şarap lütfen" dedim. Garson not alıp gittiğinde Araz Bey bana döndü. "Umarım kazanırız" "Umarım" -------------------------------------------------------- Yorgun argın bir şekilde eve geldiğinde kendimi yatağa attım. Tamı tamına beş saat boyunca davayı konuşmuş ve herşeyi halletmiştik. Eğer bir sorun çıkmazsa dava kesin olarak bizdeydi. Yattığım yerden kalkarak üzerimi değiştirip daha rahat kıyafetler giydim. Mutfağa giderek kendime kahve yaptım ve odam da olan kitabı da alarak çalışma odasına geçtim. Sandalyeye oturarak kitabın kapağını açtım ancak içerisinden bir miktar para ve not çıktı. Çatık kaşlarım ile paraya bakarak notu aldım ve okumaya başladım. "O günkü içeceğimin parası bu, kimseye benim adıma para ödetmeyi sevmediğimden dolayı geri verdim o yüzden kızma. Kitap da senin olabilir çünkü iki kere okumuş olabilirim... Görüşürüz Avukat!" Kıkırdayarak anlımı ovuşturdum.Ne kadar bu parayı istemesem de o da inat edecekti ve konu büyüyecekti, bu yüzden uzatmaya gerek yoktu ancak tabikisi de bu parayı onun için harcayacaktım. Ve ne kadar istemese de kitabı geri verecektim. Derin bir nefes verip başımı olumsuz anlamda salladım. Bu kız gerçekten çok inatçı ve deliydi. Ve sanırım ben ona çoktan tutulmaya başlamıştım.
🌸 Bu Araz'dan bir şeyler çıksa mı acaba???? Okurken oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. İyi okumalar |
0% |