@elf_01_
|
-Bir Hafta Sonra- "Bulut koş o boş tabakları getir" "Delfin kızım sende git bardakları getir" "Ayşe biraz hızlı diz şunları" "Halime Abla ne yapıyorsun sen orada!" Bağırışmaların içinden zor bela da olsa bana denilen görevi yapmak için yanıma Bulut'u da çekip biraz ileride olan Halime Teyze'nin evine gittik. Her yıl düzenlenen mahalleler arası toplanma bugün yapılıyordu. Bu kutlamalar genelde Halime Teyze'nin evinde yapılıyordu çünkü bahçesi en uygun olan oydu. Üç mahalleninde sığabileceği genişlikte kocaman bir bahçesi vardı ve etraf çiçeklerle doluydu. Çiçeklerinin ve ağaçların olması ortama daha çok samimiyet katıyordu. Halime Teyze atmışlı yaşlarının sonunda samimi bir kadındı ve tek yaşıyordu. Bu yüzden toplanmaların burada olmasından şikayetçi değildi. Gün sonunda zaten tüm kadınlar birlikte evi tekrar aynı düzenine sokuyordu. Ayrıca sadece kadınların toplandığı bir gündü ama arada istisna olarak çocuklarını getirenlerde vardı, mesela Yıldız Teyze. Bahçenin ortasına kocaman bir masa koymuşlardı ve akşam için onun hazırlığını yapıyorlardı. Etrafta genelde bağırma sesleri olduğu için başım ağrımıştı. Neredeyse yirmiye yakın kadın vardı şu anlık. Bulut'la beraber Halime Teyze'nin evine girerek bize denilen tabak ve bardakları bulduğumuz boş tepsiye dizdik. "Yemin ederim başım şişti şimdiden" Bulut'un yakınması ile başımı olumlu anlamda salladım. "Sen bir de bana sor" Sabahtan beri bizi gördükleri yerde iş kitliyorlardı ve bu aşırı sinir bozucuydu. Daha fazla konuşmadan tepsileri alarak dışarı gittik. Eğer geç gidersek bizi mahfederlerdi. Tepsileri uzun masaya bırakarak içindeki bardakları tek tek dizdim. Bulut da annesinin yanına gidip boş tabakları verdi ve geri yanıma gelerek bardaklarda bana yardım etti. Tek tek dizdiğimiz bardaklar bitince bu sefer elimize çatal kaşık verdiler. Bıkkınca bir nefes vererek onlarıda dizmeye başladım. "Delfin sen onu bırak da bir şuraya el atıver" Bana seslenen Yıldız Teyze'nin gün arkadaşı Canan abla ile o tarafa doğru yöneldim. Canan abla ile aramızda dokuz yaş olduğu için ona teyze demiyordum. Gösterdiği yere gittiğimde elime bir maşa tutuşturdu. "Sen şimdi şu yaprakları, içli köfteleri falan güzelce şu tabağa diz bende içecekleri ayarlayacağım" "Tamam Canan Abla" Yanımdan gittiğinde dediğini yaparak özenli bir şekilde yemekleri tabaklara yerleştirdim. Bizim mahallede yapıldığı için ön hazırlıkta, Yıldız Teyze beni ve Bulut'u da götürürdü. Çoğunlukla ayak işlerini yapıyorduk biz. Düşünmeyi bir kenara bırakarak bu sefer sarmaları dizdim. O sırada yanıma Ayşe yani bizim tayfadaki arkadaşımız geldi. Soluklana soluklana kendini sandalyeye attı. "Yoruldum ya" Onun bu haline kıkırdadım. "Ayşe sen oturuyor musun!? Kalk da şu tabakları masaya yerleştir!" Adını hatırlamadığım Teyze Ayşe'ye bağırdığında gülmemek için kendimi sıktım. "Ay salın beni artık" Göz devirerek ayağa kalktı ve acı çeken surat ifadesi ile hazırladığım tabakları neredeyse bitecek olan masaya taşıdı. Az bir vaktimiz kalmıştı. Neredeyse yarım saat sonra tüm herkes gelecekti. Biraz daha hızlanarak tabaklara yemeği koymayı bitirip Ayşe'ye yardım ettim. Bu sırada işi bitmiş olan kadınlar eve gidip kıyafetlerini değiştiriyorlardı. Son tabağı da masaya koyduğumda son on dakika kaldığını gördüm ve hazırlanmak için önceden kıyafetlerimi getirdiğim Halime Teyze'nin evine gittim. Misafir odasına giderek dolapta poşete koyduğum kıyafetlerimi çıkartıp üzerimi giyinmeye başladım. (Çanta yok) Güzel ve rahat bir kombin olmuştu. Getirdiğim birkaç takıyı da taktım. En son makyajımı tazeleyip parfümümü sıktığımda hazırdım. Dışardan gelen seslerle mahallelinin çoktan geldiğini anladım. Hızlıca çıkardığım kıyafetlerimi poşete koyarak poşetle beraber dışarı çıktım. Bahçeye gitmeden önce poşeti arabaya koydum çünkü zaten üzerimi tekrar değiştirmeyecektim. Bahçeye girdiğimde içeri dolup taşmıştı. Kahkaha sesleri ile herkes birbiriyle selamlaşıyordu. Yüzümde ister istemez oluşan gülümseme ile bizim tayfanın toplandığı yere gittim. Bizim tayfa dediklerim, Selen, Ayşe, Murat, Bulut ve bendim. "İnşallah bir olay falan olur da bize de eğlence çıkar" Selen neşeli sesi ile konuştuğunda hepimiz onun bu haline kıkırdadık. "Geçen sene ki gibi ciddi bir kavga olmasın da ne olursa olsun" Murat'ın konuşması ile onu onayladım. Geçen sene birkaç kadının arasında tartışma çıktığı için tüm kadınlar birbirine girmişti. Ve tabiri caize bu da kıyamet gibi birşeye dönüşmüştü. "Bir an önce yemek faslına geçsek keşke" "Sen doymuyorsun ki zaten Delfo" "Gerçekten, Murat'a katılıyorum. O kadar yemene rağmen hiç kilo almıyorsun, nasıl oluyor ya?" Ayşe yakınarak konuştuğunda gülümsedim. "Meslek sırrı aşkım" Ayşe benim gibi kızlara özenirdi çünkü onun deyimiyle kendisi nefes alsa kilo alıyordu. Aslında bu biraz komikti ancak Ayşe için bu bir işkenceydi. Ahım şahım bir kilosu yoktu hatta bu ona çok yakışıyordu ama Ayşe bunu kabullenmiyordu. Havadan sudan konuşmamızın ardından sıra yemek yeme faslına geçti. Büyük bir açlıkla sofraya oturacağımız sırada Yıldız Teyze kolumuzdan tutarak geri çekti bizi. Eli ile bu masayı işaret ederek, "Siz burada değil.. " arkasında duran çocukların oturduğu masayı işaret etti. "... Orada oturacaksınız" Yakınan surat ifadem ile Yıldız Teyze'ye döndüm. "Ama Teyzoşum gelmişiz hepimiz yirmi yaşına burada oturmak artık hakkımız değil mi?" Yıldız Teyze yalandan gülümseyerek hepimizi geri ittirdi. "Yok canım, biraz daha büyümeniz lazım" Hepimiz hep bir ağızdan yakınırken hiç kimse bize aldırış etmedi, hatta bazı kadınlar halimize kıs kıs güldüğümde kaşlarımı çattım. Kolumdan tutulup sürüklenmem ile mecburen o tarafa doğru gittim. En nefret ettiğim şey 5-10 yaş arası küçük çocuklardı çünkü benim sabrım yoktu. Şuan ise gideceğimiz masada on beşe yakın küçük çocuk vardı. Bir iki tane ise genç vardı. Buruşturduğum suratım ile oturdukları masaya oturduk. Tüm çocuklar bize döndüğünde hepsine tek tek bakışlarımı değdirdim. Gördüğüm tanıdık yüzle, "Lan cadı!" diye bağırdım. Bizimkiler anlamaz bakışlar ile bana bakarken Bulut baktığım yere döndüğünde kahkaha attı. "İşte gerçek eğlence" Masal bana döndüğünde küçük olan kaşlarını çattı. "Aaa kötü abla" "Sensin kötü zilli" "Delfin kim bu velet?" Selen merakla soru sorduğunda tam ona cevap verecektim ki benden önce Bulut, "Size o gün söylemiştim ya pamuk şeker kavgası yapmıştı, işte kavga ettiği bücür bu" diyerek tekrar güldü. Onun sözlerinden sonra herkes gülmeye başladığında hepsine öldürücü bakışlarımı attım. "Susun yoksa yarın sizi arabama almam" Hepsi anında sustuğunda sırıttım ve önümdeki tabağı yemekler ile doldurdum. Hazır çocuklar pisletmemişken yemem lazımdı çünkü bilirsiniz küçük çocuklar herşeye elini daldırıyordu ve bu aşırı derecede mide bulandırıcıydı. Tabağımı doldurduğumda diğerleri de doldurmuştu. Hep beraber çocukların yüksek desibelli konuşmaları ile yemek yemeye başladık. Bir süre sonra telefonum çalmaya başladı. Cebimden çıkardığımda Fıransız müşterimin aradığını gördüm. Kaşlarım çatılırken bir sorun olmamasını diledim. "Bulut sakın konuşmasınlar çocuklar" "Kim kanka?" "Bir müşterim arıyor" Ayşe'nin sorusuna yanıt verip hala çalan telefonu açtım.
"Bonjour" (Merhaba)
"Bonjour Monsieur, y a-t-il un problème?" (Merhaba efendim, bir sorun mu var acaba)
"Malheureusement, oui, le monsieur présent à la dernière réunion à laquelle nous avons assisté n'a pas pu enregistrer les sujets abordés. Si vous les avez enregistrés, pourriez-vous les lui envoyer, s'il vous les lui envoyer, s'il vous plaît?" (Ah maalesef ki evet, son girdiğimiz toplantıda ki beyefendi konuşulan konuları kayıt edememiş. Rica edersem siz kayıt ettiyseniz onları atabilir misiniz ona? )
Uzun uzun konuşması ile ben bile yorulmuştum. Neyse ki bir sorun yoktu.
"Pas de problème, je vais le réparer, mais je ne suis pas chez moi pour le moment. Est-ce que je pourrais le jeter demain?" (Sorun değil halledebilirim ancak şuan evde değilim yarın atsam uygun olur mu?)
"Il sera tard demain, tu ne peux pas rentrer chez toi maintenant?" (Yarına geç olacaktır, şuan gidemez misiniz acaba?)
"Eh bien, je ne peux le lancer qu'en deux heures car ma maison est un peu loin de là où je suis." (Pekala ancak iki saat sonra atabilirim çünkü evim olduğum yerden biraz uzak kalıyor.)
Yalan söylemiştim çünkü burada biraz daha vakit geçirecektim. Bulutlar beni dürterek sorun olup olmadığını sorduğunda bir şey yok gibisinden başımı salladım.
"Pas de problème, je sais qu'il fait nuit en ce moment, heure turque. Je vous serais reconnaissant de m'envoyer ce fichier aujourd'hui." (Sorun değil, Türkiye saati ile şu an gece olduğunu biliyorum. Sadece bugün atarsanız o dosyayı minnettar olurum.)
"Ne vous inquiétez pas, je le livrerai aujourd'hui. Si rien d'autre, passez une bonne journée, Monsieur." (Merak etmeyin bugün teslim edeceğim. Başka bir şey yoksa iyi günler Efendim.)
"Merci de m'occuper aussi. Bonne journée femme" (Sizi de uğraştırdım teşekkürler. İyi günler bayan)
Konuyu kısa kesip telefonu kapattığımda bana merakla bakan gözlere döndüm. "Kızım aksanın aşırı iyi, tanımasam Fıransız derdim" "Boşuna mı okulunu okuduk yavrum, herhalde" Böbürlenerek söylendiğimde birkaçı göz devirmişti. "Sorun yok değil mi?" "Yok ya bir şey, toplantıda ki karşı taraf konuşmayı kaydetmediği için atmam adına benden rica etti" "Kendi niye atmıyor ki" "Adamın kaydetmesine gerek yok ki zaten, ortaklığı ve taklifi sunan oydu" Selen anladım manasında başını olmulu anlamda salladı. Ger kalan saatlerde koyu muhabbet eşliğinde yemeklerimizi yedik. Benim artık kalkmam gerektiği için, "Gençler ablanız kaçar, malum iş çıktı başımıza Bulut sende Yıldız Teyze'ye haber veririsin" diyerek kısaca vedalaştık ve eve gittim. Eve girdiğimde hızlıca kaydettiklerimi bularak karşı tarfa e-posta yolu ile göndermeye başladım. Biraz çok olduğu ve hepsini sırayla gönderdiğim için işim uzun sürecek gibiydi. Oflayarak yatakta geriye doğru yaslandım elimdeki bilgisayar ile. Umarım sabaha kızarık gözler ile uyanmazdım.
🌸 Şöyle küçük bir karakter bölümü ekliyim şuraya. Ayşe Doğan 19 yaşında Baskıcı bir ailesi ve abisi var Selen Yurt 19 yaşında Ailesi baskıcı değildir tek çocuk olduğu için rahattır. Murat Çınar 21 yaşında Baskıcı bir ailesi yoktur. Okurken oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. İyi okumalar.
|
0% |