~Giriş bölümü~

Aptal cücelerin saçma masallarında olduğu gibi 'bir zamanlar' diye başlıyor bu hikaye...

Ancak bu hikaye masal olamayacak kadar gerçek , gerçek olamayacak kadar sahteydi...

Bir zamanlar Haljiya kentinin ücra köylerinden birinde bir bebek annesinin fedakarlığıyla açtı gözlerini hayata.

Kanlar içindeki kadın cesedini ve ağlayan küçük bebeği gören köy halkı şanssız bebeği bağrına basmış.Köy halkı ona Diego adını vermiş. Diego senelerce ona bakan kimselerin çeşitli meslekleri sayesinde her şeyin en iyisini öğrenmiş,kendini hep geliştirmeye adamış.

Köylülerinde farkettiği bir yeteneği varmış bu çocuğun...büyüler.

Kendi çapında basit büyüler yaparak ve köyde yaşayan bir kaç büyücü sayesinde kendini az çok geliştirmiş.Küçük çocuğun ünü gerek zekasıyla gerek yardımseverliğiyle gerekse de çok yönlü bilgileriyle adını krala bile duyurmayı başarmış.

Çocukları olmayan kral ve kraliçe de Diego'yu evlat edinmeye karar vermiş. Yeni hayat ve yeni imkanları sayesinde aldığı eğitimlerle kendini geliştiren Diego'nun adı tüm diyara Haljiya ülkesinin güçlü ve zeki varisi olarak yayılmmış.

Ne yazık ki kralın ölümü pek uzun sürmemiş...

Kralın ölümünün ardından tahta tek varis olarak geçen Diego zaten maddi durumu kötü olmayan ülkesini keskin politik zekası sayesinde diyarın ileri gelen ülkelerinden biri yapmış.

Gel zaman git zaman şan ve şöhret yüzünden kibirlenen Diego'nun eski halinden eser kalmamaya başlamış.

Bir gün yeni bir dostluk anlaşması için gittiği diğer bir güçlü ülke olan Felidya ülkesinde safir rengi gözlere tutulmuş.

Doğal güzelliyle Diego'yu büyüleyen Prenses Arina dostluk anlaşmasının imzalanmasını bir hayli kolaylaştırmış,

Uzun görüşmeler sonrasında Diego aşkını Arina'ya itiraf etmiş ve evlenme teklifi etmiş.

Arina bu teklifi mutlulukla kabul etmiş ancak niyeti çok farklıymış.Amacı Haljiya ülkesinin de kraliçesi olmak ve Diego'yu öldürüp topraklarına toprak katmakmış.

Bir şekilde bunu öğrenen Diego zaten kibirli kişiliğine kin ve nefreti de eklemiş ve dostluk anlaşmasını bozup Felidya'ya saldırmaya karar vermiş.

Dostları ve diğer soylular Diego'yu ikna edememişler ve beklenen savaş emri verilmiş.

İki güçlü krallık arasında savaş çıktığını gören diğer ülkelerin kimisi imzaladıkları anlaşmalara sadık çıkarak kimisi ise güçlü gördükleri ülkeyi seçerek tarafını belirlemiş.

Savaş tam 3 yıl sürmüş. Bu üç yıl boyunca bütün diyar perişan olmuş, yenilenmesi çok zor hasarlar almış.Diego kaybettiğini tüm yakınları ona canavarmış gibi baktığında fark etmiş ama içindeki öfke hala dinmemiş,kimse dindiremezmiş.

Diego'nun pes ettiğini gören soylular hiç düşünmeden onun hakkında idam kararı çıkarmışlar.

Ancak Diego son oyununu henüz oynamamıştı.

Kimsesiz kral dahice ama bir o kadar da acımasız bir plan yaptı.

infazının yapılacağı gece hapisten kaçtı.

Onun oyununda ona karşı çıkabilecek çevresindeki herkesi , her açığını bileni ,her büyücüyü o gece katletti.

Klaynart Dağları'na çıktı ve büyü güçlerini ilk ve son kez bütün diyara cani bir lanet okuyarak kullandı.

Tam gece yarısı bir ay tutulması geçekleşti ve lanetli sözcükler döküldü dudaklarından...

Bu lanet bazılarını etkilemezken savaşta Prenses Arina'yı destekleyen herkes için tam bir ıstıraptı ,kimsesiz krala karşı gelen herkesin kanı kirlendi o gece.

O gece Diego okuduğu lanet yüzünden acılar çekerek öldü ancak kehanet ortaya çıkınca Diego'nun namı tekrar yürüyecekti.

Evet belki o gece Diego öldü ancak laneti senelerce yaşayacaktı.

Ölmesi gerektiği gece aslında onu yıllarca yaşatacak geceydi...