@elfcgmn_14
|
"Ne kadar uğraşsam da o kibrit yanmamaya yemin etmişti.." Herkesin sabah erkenden kalkıp gittiği gibi bende yine o sevemediğim ve sinir bozucu olan alarmımla kalktım. Vakit kaybetmeden yatağımdan çıkıp odamın banyosuna girip kendimi huzur bulduğum yerde bulmuştum. Uykulu bakışlarımı dünden kırılan aynama ve babamın beni dövdüğü yerde kurumuş olan kana baktım. Her kana baktığımda küçükken gördüğüm tecavüzler, yediğim dayaklar ve kemerlerle dövüldüğüm gün aklıma geliyordu.
Öyle kötü geçmişim vardı ki birisi gelse bile değiştiremezdi. Bir erkekle konuşmam bile yasaktı. Erkek kankam olsa bile. Benim hayatım sadece okula gidip gelmekti. Ne arkadaşlarla buluşabiliyordum ne de ihtiyacım olan bir yere gidebiliyordum. Babam çok acımasız ve her bir şeye sinirlendiğinde sinirini benden çıkaran adamdı. Oysaki ben hiçbir şey yapmamış olsam bile! Geçmişimi düşündükçe yanan yaralarım vardı. Sanki beni bir kutu dolusu kibrite koyup tek kibritle yakmıştı. Ve ben o kutu da ölmüştüm. Musluğun yanına gittiğimde suyu açtığımda musluktan su akmıyordu. Birkaç kere açıp kapamaya çalıştım. Ama şu akmıyordu. Sağıma ve soluma baktığımda kovada su yoktu. Günüm harika başlamışken ne yapacaktım ben?! Odamın banyosundan çıkarken annem üst kata bir bidon dolusu su getirdiğini gördüm. Bidonu yere bırakıp. "Sular kesilmiş kızım." dedi kapıdan çıktığımı görünce. "Bunu banyondaki kovaya boşaltırsın." Diyip bidonu orada öylece bırakıp gitti. Bu işi tek başıma yapmamı istiyor herhalde. Derin bir nefes alıp bidonun kulpundan tutup banyoya kadar götürdüm. Banyonun kapısına kadar götürüne kadar elim kızarmıştı. Bidonun kapağını açıp banyo yaptığım kovaya boşalttım. Su kovanın ağzına kadar dolunca bidondaki su da bitmişti. Ellerimi suyun içine daldırdığımda babamın beni 6 yaşında iken beni bir küvet dolusu suyla boğması aklıma gelmişti. Babam o kadar benden nefret ediyordu ki beni erkek olmamı istedi ama kız olarak doğmuştum. Ve kız olmamı öğrenince doğduğum güne bile gelmemişti. İsmimi de 1 yaşında iken vermişlerdi. Aslında babam erkek çocuğu olsaydı ona Uras ismini verecekti ama kız olduğum için Kader ismini 1 yaşıma kadar vermemişlerdi. Ve böylece dünyaya isimsiz halde doğmuştum. Bu ismi de bana babaannem bulmuştu. Kader'di adım. Ne alın yazısıydım ne de sahip olunan alın yazısıydım. Belki de kaderimde hiç kimse yoktur. Nasip yoktur bana göre. Suyu yüzüme çarptığımda lekeli olan havlumla kurulandığımda Aras Koleji'nin formalarını üzerime geçirdim. Kumral saçlarımı dışarı çıkartıp dolabımın en son çekmecesinden kıvırtıcıyı prize takıp ısınmasını bekledim. Bütün saçlarımı kıvırcık yapınca kendimi ünlüye benzettim. Aynanın karşısına geçince sanki bütün olayları bu yaşımda yaşamışım gibi geliyordu. Bütün olaylar her bir yaşımda yaşamıştım. Odamı öylece bırakıp odamdan çıkıp aşağı indim. Babam televizyonun karşısında gazete oluyordu. Kim bilir şu gazetelerde hangi boş şeyler vardı? Annem masaya salatalık ve domatesi doğranmış bir şekilde masaya koyuşunu izleyince babam hem gazetesine hem de bana bakıyordu. Kafamı ona doğru çevirince bakışlarını gazeteye çevirdi. Eseriyle övünüyor sanırım veya eserine sövüyordu. Her ikisi de olabilir ama eseriyle övünse övünse ben erkek olsaydım övünürdü ama kız olduğum için sövüyordu. Kahvaltı masasına oturunca annem çayı getirip masaya koymuştu. Annem bana bakınca babamı işaret ettiğini farkedip omuz silktim. Babam yine o ürkütücü bakışlarıyla yanımdaki sandalyeye oturunca sanki beni dövecekmiş hissiyatı veriyordu. Kahvaltımı çok sakin ve babamla bakışmadan yaptım. Arada bir bana baktığı oluyordu. Sanki bakışlarında da 'biz neyi yanlış yaptık?' gibi soru soruyordu bakışlarıyla. Beynim bunu hissedince direk olarak kalbime yönlendiriyordu ve kalbim öyle hızlı atıyordu ki dövecekmiş gibi çok korkuyordu. Meyve suyumun son yudumu içince masadan kalkınca annem. "Baban okula bıraksın mı kuzum?" dediğinde çaktırmadan babama baktım. Allah korusun beni herkesin önünde döverdi acımasızca. "Yok anne. Kendim giderim. 20 yaşındayım. Çocuk değilim.." diyerek masadan uzaklaşıp üst odama çıktım. Kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladım. Elimi kalbime götürdüğümde. "Şşş. Sakin ol. Korkacak bir şey yok." dedim hızla atmaya devam edem kalbime. Ne kadar onu korkmamasını söylesem de yine hızlı hızlı atan her kötülüğü hisseden kalbimdi. "Merak etme o bize hiç bir şey yapamaz. O Salağın teki." Elimi kalbimden çekip dolabın yanında olan çantama baktım. Dünden beri okul grubunda yeni öğretmen geleceğini söyleyip duruyorlardı. Kız hocası mı erkek hocası mı olduğu belli değildi. Ama geleceğini kesindi. Telefonumu yatağın üstünden alıp okul grubundan 25 tane mesaj vardı. Şu hayatta bana bir mesaj bile atmamıştı. Sabah uyandığımda bile 0 mesaj olurdu. Sadece Trendyol ve Çiçek Sepeti gibi bildirimler olurdu. Okul grubunun mesajlarına girdiğimde hiçbirini okumayıp çıktım. Telefonu kapatıp ceketimin cebine attım. Kumral saçlarımı düzeltip dolabın yanına gittiğimde çantamı tek koluma atıp odamdan çıkıp aşağı indim. Annem masayı bezle silerken babam da benim hakkımda küfürler savuruyordu. İster istemez bazı küfürlerine şahit oldum. O kadar ağır küfürler ediyordu ki bazen benim babam değilde üvey babammış gibi hissediyordum. "Ya Gülayşe biz nerde yanlış yaptık ki bu kızı doğurmakla?! Yemin ediyorum pen*simi onun boğazına kadar sokup öldürmek istiyorum!" dedi sert öfkesiyle. O küfürler öyle ağırdı ki benim bile ilk defa duyduğum küfürlerdi. "Adnan öyle deme kız duyar." dedi annem mutfağa girerken. "Bana ne duyarsa duysun! Sanki aklı başına gelecek bu kızın!" o kadar öfkeliydi ki sert sesi bile ürkütmeye yetiyordu. Okul yıllarında da kavga eden biriydi babam. Her şeye herkese küfür eden, her bir eşyadan sinirini çıkaran insandı. Evlenince ne düşündü? Çocuğuna güzel bir baba olacağını mı? Her şeyi ona alacağını mı düşündü? Erkek olsaydım bunları yapardı ama kız çocuklarına neden her şey dayaktı?, şiddetti? Konuşulanları duymazdan gelip ayakkabı dolabından Adidas ayakkabılarımı alıp dış kapıyı açtım. Ayakkabılarımı sessizce yere koyunca ayaklarımı ayakkabıma geçirdim. O ayakkabıları sesli yere koysaydım muhtemelen bana küfür veya tokat atacaktı. Ayakkabılarımı giydikten sonra kapıyı yavaşça kapatıp asansöre doğru ilerledim. Asansörün olduğu kat 6'ydı ama biz 3. Katta olduğumuz için 3. Kata gelmesini bekledim. Asansör açılınca bindim. 0. Kata bastığımda asansörün kapıları kapanıp beni aşağı kata indirdi. Asansörün aynasından kendime baktığımda tamamen içimdeki çocuk ölmüş hissiyatı veriyordu. 0. Kata geldiğimde asansörün kapıları açılıp asansörden çıktım. Binanın son dış kapıyı açınca merdivenlerin önünde oturan çocuklar kenara çekilip yol verdiler. Keşke benimde arkadaş grubum olsaydı şöyle merdivenlerde oturup tuzlu çekirdek ve ayran içip mahallenin dedikodusunu yapardık ama böyle arkadaş grubu olmadığı için beni asla yanlarına almıyorlardı. Bizim bu hayattaki amacımız öldürülmek mi? Otobüs durağına kadar yürüdüm. Otobüs bize 3 sokak aşağıdaydı. Yorucuydu ama yürümeyi seven insanlar için mantıklıydı. Ceketimin cebinden kulak üstü kulaklığımı çıkarıp kablosunu telefonuma bağlayıp Hadise'nin yeni şarkısı olan 'Hayat Oyunu' şarkısını açıp kendimi şarkılara bıraktım. Çünkü şarkılar İster istemez bizim yaralarımızı saran şarkılardı. Bazı şarkıların yerini eğlence verirken, aşk dolu sözler verirken, bazıları da yerini hüzne bırakıyordu. "Her acı geçer zamanla Şimdilik avun bununla Mutlu ol küçük bi' yalanla "Bi' daha kimse beni böyle üzemez ki" de." Herkesin hayatında bir hayat şarkısı vardı. Bazılarınınki ingilizceydi, bazıları türkçeydi, bazılarınınki de başka dillerdendi. Ama benim hayat şarkısı Hadise'nin 'Hayat Oyunu' şarkısıydı. Acının her çeşidini yaşamıştım. Okuldaki herkes her yaşımda 'boşver geçer.' dediler ama geçmedi. Acıyı zaman geçiriyordu. Hep acı zamanı geçirmezdi zamana ve acıya göre geçerdi acı. Hep yalan söylemek zorunda kalan insanlar yalan söylemeye başlıyorlar ve o yalanı hayatlarına girdirip ondan vazgeçemez oluyorlardı. Tabi ben de hayatımda yalan söyleyerek geçiniyordum. Küçükken bile yalan söylemişliklerim vardı. Ve bu yalandan dolayı da suda boğulmuşluğum bile vardı. Akşam eve geç gelip -5 derece olan bodrumda bile kalmışlığım bile vardı. İnsanlar kendilerini güçsüz hissederler ama içlerinde güçlü birisi yatırıyordu. Hiç kimse beni üzemez diyorlar yine üzülen güçsüz insanlardı. Düşüncelerimden ayrılıp otobüs durakta durunca bütün kapılar açıldı ve birkaç yol yürümemle okula giriş yapmıştım. Durmadan Hadise'nin yeni şarkısını dinlemekten kendimi alıkoyamamıştım. Okula giriş yaptığımda okulun internetine bağlandım. Mesaj uygulamasına girince 34 tane mesaj vardı. Hepsine göz gezdirirken bir mesaj da gözüm takılmıştı. Yasemin hoca yeni hocayı açıklamıştı! *Aras Koleji yeni hocanızın adı Kadir Ahlas Şafak'tır ve 11-D'nin sınıf öğretmeni olmadığı için 11-D'nin sınıf öğretmenidir ve matematik öğretmenidir. 11-D benim sınıfım olduğu için bizim yeni sınıf hocamızdı. İnşAllah yaşlı çıkar da benimle muhatap olmaz diye içimden geçirerek okulun içine girmiştim. Daha öğrenci zili çalmadan kantinde oturanlar bile vardı. İlk günden dersleri beden eğitimi bile olanlar vardı ama bize kaç gün öncesinden ders programını atıyorlardı kitaplar olmamasına rağmen. 11-D sınıfa girdiğimizde telefonumdan bildirim sesi gelince gelen bildirime baktım. Mesaja bakmamla ikinci şokumu yaşamam bir oldu. Bu mesajlar beni kaç kere şoka sokacaktı?! Atan bu seferde müdür olan Batuhan Hocaydı. *Aras Koleji ders programları olduğu halde 4 gün ders işlemeyecektir. Bu 4 günde hocalarla etkinlik yapabilirsiniz. Ve ilk önce sınıf öğretmenlerinizle derse gireceksiniz. Sonra ders programına göre hocalar sınıflarda olacaktır! İ-ilk önce sınıf hocalarıyla mı tanışılacaktı?! Ne demek sınıf hocalarıyla tanışılacaktı?! Birisi bana bunun cevabını versin! Ben sınıf hocasıyla tanışmak istemiyordum. Kendimi camdan aşağı atmamak için zor tuttum. Çantamı yere koyunca sandalyeme oturdum. Bazı kızların bile Kadir hocayı görmek için yanıp tutuşuyorlardı. Ben ise Kadir hocayı yaşlı ve çökmüş durumda bekliyordum. Herkes kapının kapanmasıyla yerine oturunca telefondan kafamı kaldırıp hocaya baktım. B-bu..bu Kadir hoca mıydı? 24 yaşında gibi duruyordu.1.67 olan ben 1.78 boyunda bir hocanın yanında minicik dururdum. Ayağa kalkınca Kadir hoca bize günaydın diyip yerimize oturduk. Gözlerimi Kadir hocadan alamayıp bakışlarını benim üzerime sabitledi. Bakışlarımı başka yere çevirince benim yanıma geldi. "Seninle tanışmaya başlayalım." diyerek bana döndü. Kafamı ona çevirmeden ayağa kalktım ve gözlerimle tahtaya baktığımda karşımda duruyordu. "Şey.. Adım Kader soyadım Kılıç-" Sözüme devam etmeden birisi konuşmaya başladı. "Kılıç mı? Sende kılıç mı var ki? Soyadın kılıç olsun."dedi ve sınıfla birlikte kahkaha attı am sadece ben ve Kadir hoca gülmüyorduk. "Ben sana söz hakkı verdiğimi hatırlamıyorum. Ben Kader'le konuşuyorum. Birileri konuşurken araya girme. Sevmediğim şeylerden biri." Kadir hocanın neyi sevmediği belli oldu. Birisi konuşurken araya girilmesi. Bakalım Kadir Ahlas Şafak daha neleri sevmiyor?, neylerden nefret ediyor göreceğiz. "Devam edebilirsin..Kaç yaşındasın Kader?" "20." diye cevapladım. "Bu okula ilk gelişin mi yoksa geçen sene burda mıydın?" diye sorunca ellerini göğsünde birleştirmişti. O büyük damarlı eller benim yine kalbimi hızlandırmıştı. Lan buna da hızlanma! Kalbim babamdan korkarken Kadir hoca da ateşleniyordu. "Geçen sene burdaydım. Ve geçen sene sınıf hocamız yoktu.." dediğimde bu sok söylediğimi neden söylediğimin bende farkında değildim. Neden söylediğimi bile bilmiyordum. "Güzel.. Diğerlerini de tanıyalım.. Konuşuruz bol bol." dedi ve diğer öğrencilerin yanına gittiğinde yerime oturdum. Kafamı sıraya gömüp o gördüğüm büyük damarlı elleri aklımdan silip atmak istedim. Kafamı sağa yatırınca diğer öğrencileri dinlerken ki havalılığı çok iyiydi. Herkes Kadir hocaya bir sürü soru sormak istiyordu. "Hepiniz ismi birbirinden güzel.. Ama Kader'in ismini çok beğendim. İlk defa böyle birisiyle tanıştım." Bedenim ruhuma, beynime sinyal verince kalbim daha fazla hızlı atmaya başlamıştı. Allah'ım sen beni koru. Ne olur bunu bana âşık etme! Zinaya yaklaştırma! Şeytana uymamayayım. Beynim ne yapacağını şaşırarak kalbimin hızlı atmamasına rağmen başıma ağrıyı sokmuştu. Birden bire hiç sertleşmeden o özel bölgem birden bire kalbimin hızlanmasıyla sertleşmişti. "Hocam soru sorabilir miyim?" dedi hocanın karşısında oturan kız. Bu sınıfta bazı kızların ve erkeklerin ismini biliyordum diğerlerinin beynimde olma olasılığı %55'di. Ya tahmini tutturamıyordum ya da yanlış biliyordum. "Sor bakalım Tuğçe." dedi kendisini soru soran öğrencisine yönlendirirken. "Evli misiniz? Sevgiliniz var mı?" Bu soruları duymamak için kulaklarıma kulak tıkayıcı takmam lazımdı. Eğer varsa bende babama yalvarıp öldürmesini isterdim. "Yok. Henüz karşımıza birisi çıkmadı." dediğinde olmadığı için rahatladım. Dur bir dakika sevgilisi yoksa ben niye rahatladım?! Bazen iç sesimle veya kalbimle bile kavga ettiğim bile olurdu. "Hocam kaç yaşındasınız!?" diye sordu bir çocuk ayağa kalkarak. Bunun için heyecanla ayağa kalkmana gerek yok. Sanki gaysın de Kadir hocayla seks yapacaksın. "24." diye cevapladı pozisyonunu hiç bozmadan. "Ve de matematik öğretmeniyim. Sınıf hocanızım." Diyince bütün sınıf sevinç çığlıkları attı. Kadir hocanın o büyük gülüşünü görünce kalbim artık bana ait değilmiş gibi sınıfın çığlık attığı gibi kalbimde çığlık atmıştı. Bazıları bu sesten rahatsız olduğu için Kadir hoca sınıfı susturmaya çalıştı. "Sessiz! Diğer sınıflarda derste. Lütfen azıcık sessiz." dediği anda sınıf susuvermişti. Bu Kadir hocanın özel gücü falan mı vardı? Tek bir sesiyle sınıfı susturabildi. Kadir hoca öğretmen sandalyesini sınıfın ortasına koyduğunda herkes kendi sandalyesini alıp Kadir hocanın yanına oturdu. Ben fazla merak etmediğim için yerimde oturmayı tercih ettim ama bir taraftan da kalbim yanına gitmem için bana yalvarıyordu. Her ne kadar beynim kalbime sinyal gönderse de kalbim bir boğa burcu gibi çok inatçıydı. Sıranın altındaki telefonumu gizlice alıp saate baktım. Bazı sınıflarda saat olmadığı için ya kolumuzdaki saatlere veya telefonlardaki saate bakıyorduk. Saat 09.57'ydi. İlk ders 1 saat sürmüştü. Okul grubuna girdiğimde grupta kimler olduğu bahanesiyle Kadir hocanın da grupta olup olmadığını kontrol ettim. Sadece merak meselesiydi. Başka bir şey değildi. Vardı! Allah cezasını versin ki vardı! Profil fotoğrafına baktığımda göğsünden aşağını profil fotoğrafı yapmıştı! Üçüncü şokla kendime çok çabuk gelebilmiştim. Okul grubundan çıkıp İnstagram'a girip Kadir hocanın İnstagram'ına baktım. Arama yerine ismini yazınca direk olarak karşıma çıkmıştı. Kadirrhlsşafkk23 412 tane takipçisi vardı ve 34 tane de gönderisi vardı. Fotoğraflarına baktığımda bir özel bölgenin sertleşeceği şekilde fotoğrafları vardı. Rastgele bir fotoğrafına girdiğimde altına Fransızca yazan bir alıntı vardı. "Toi et moi sommes coupables de cet amour, ma chérie..❤️🔥" Google çeviriye girdiğimde Fransızca yazan alıntıyı yazıp çevirisine baktım. Çevirince 'Sen ve ben bu aşka iki suçlusuyuz sevgilim..' diye karşıma çıktı. Google çeviriden çıkıp tekrar İnstagram'a girdim. Başka bir fotoğrafına bakınca ders çalıştığı bir fotoğrafı vardı. Açıklamasına baktığımda. "Classis tempus incepit. 📝" ("Ders zamanı başladı.") Ders saati bittiğinde tekrar profil fotoğrafına baktığımda elinde kadehler ve şarap olan bir fotoğrafı vardı. Kalbim deli gibi atıyordu sırf bir profil fotoğrafına. Biosuna baktığımda Fransızca şeyler yazıyordu. "The Last Dance sera avec nous ma chérie..🖤" ("Bu bizim son dansınız olacak sevgilim.") Onun altında Almanca alıntı vardı. Almancam olmadığı için Google'den çevirmiştim. "Warum sollte der Mond tagsüber sein wollen, wenn die Nacht doch ganz ihm gehört?" ("Ay neden gündüzde olmak istesin ki gece tümüyle ona aitken?") Teneffüs olduğu halde hâlâ ben Kadir hocanın İnstagram'ına bakıyordum. Yanıma gelen birisini görünce ne yaptığımı baktı. İsmini bile hatırlamadığım kişiyle bakışıp duruyorduk ani bir hareketle telefonuma dokunup var gücüyle koşmaya başladı. "Senin!" diyerek ayağa kalktım. Telefonuma baktığımda Kadir hocaya istek atmıştı! Allah senin belanı versin Tuna! Beynimin sonradan aklına geldiği şimdi anlaşılıyordu. Resmen Kadir hocaya İnstagram'dan istek atmıştım! Ben değil Tuna yapmıştı! Tuna'yı çok pis dövecektim! Telefonumu ceketime atıp Tuna'nın peşinden koştum. Tuna'nın bu saatlerde kantinde olduğunu biliyordum. Çünkü hep midesine düşkündü. Boğazı bir rahat durmuyordu. Alt kata koşarken bu uzun merdivenlerin bitmeyeceğini anlayınca kendimi koridora atıp katinin olduğu kata kadar koşarken birisiyle çarptım. "Dikkat etsene-" Daha cümlemi tamamlamadan çarptığım kişi Kadir Ahlas Şafak'tı! Allah belamı versin Kadir hocayla çarpıştım! "İyi misin Kader?" dedi dirseklerimi tuttuğunu fark ettiğimde. Bu çarpışmayı hangi organım istedi?! Kalbimin böyle bir şey isteyeceği %100'dü. Gözlerinin içine baktığımda koyu siyah gözleri sanki geceyi anımsatıyordu. Yüzündeki o en ince olan damarlarının ayrıntısına kadar inceledim. Kirpiklerindeki o uzunluk kimseye de yoktu. Saçlarındaki o siyahlık gözlerindeki gibi geceyi anımsatıyordu, özletiyordu. "İ-iyiyim hocam..Teşekkür ederim." dedim ve kendimi Kadir hocadan uzaklaştım. Bedenimin titreyişi normal miydi yoksa Kadir hocayla bu kadar yakınlaştım diye mi titriyordu? "Bir dahakine dikkatli ol. Kime çarptığına bak." dediğinde büyük damarlı eliyle saçımı okşayıp arkasına bakmadan gitti. Elimi bile kaldıramadım. Kadir hoca başımı okşadı! Arkasından baktığımda cebinden telefonunu çıkarmıştı. Hayır! Olamaz! Keşke isteği geri alabilsem. Ceketimin cebinden telefonumun bildirimin sesini duyunca telefonu ceketimin cebinden çıkarıp bildirime baktım. Eyvah! Allah'ım lütfen beni bu rüyadan kaldır! Kadirrhlsşafkk23 isteğini kabul etti. Ben ne yapacaktım şimdi? Koridorun ortasında durup beynimden ne yapacağımın yardımını istiyordum. Sanki beynim değil de içimdeki ses cevap vermişti. Tekrar telefonuma baktığımda İnstagram'ın dm kutusundan mesaj vardı. Harika! Kadir hocayla takip isteği gönderen ben birde İnstagram'ın dm kutusundan mesaj geliyordu. Kadirrhlsşafkk23 size bir mesaj gönderdi. Mesaj kutusunu açtığımda sağımda olan sırtımı duvara yasladım ve mesaja korka korka baktım. Kimden: Kadirrhlsşafkk23 Kime:KadrrKlic20 *Sana kim istek atmanı söyledi Kader hanım?" Ben atmadım! Sınıfın oburu Tuna atmıştı. Ben sadece İnstagram'ına bakıyordum. Atacağım mesajı düşünürken koridordan geçen çocuklar bana bakıyorlardı. En sonunda Kadir hoca çevrimdışı olunca İnstagram'dan çıktım. Mesaj için bir şeyler bulmam lazımdı! Kalbimin daha fazla atmasına rağmen beynim'le kalbim rahat durmuyordu. Sesleri olsaydı muhtemelen beynimin yerine kalbim hiç mantılı konuşmayıp konuşmayı o devralırdı. Kafamdan bir şeyler uydurup yazarım diye düşünüp İnstagram'a geri girip Kadir hocayla olan dm kutusuna girdim. Kime: Kadirrhlsşafkk23 Kimden: KadrrKlic20 *Ben değil.. Tuna yapıp kaçtı. Hemen İnstagram'dan çıkıp çevrimdışı oldum. Aktif olamaya bile çalışmayacaktım. Öğretmenler zili çaldığı halde ben hâlâ koridorlarda dolaşıyordum. Kadir hoca gelmeden koşarak sınıfa gittiğimde herkes birbirlerine bir şeyler gönderiyorlardı. "Ayy.. Kadir hoca çok yakışıklı! Keşke beni o pen*siyle becerse."kızın dediğini duyunca babamın kahvaltıdan sonra söylediği o söz geldi aklıma. Pen*sini boğazıma kadar sokup kusturursa?! Düşüncesi bile midemi bulandırıyordu. Onu düşünmek bile boğazımı acıtıyordu. "Kader! Kadir hocanın profilini gördün mü? Çok ateşli!" dedi ve Kadir hocanın profilini gözüme sokmaya çalıştı. "Gördüm. Çok ateşli gerçekten. Git de ki; Hocam beni becerir misiniz de becerir." dediğim anda kız havalara uçtu. Ya sabır neden burdaki herkes seks peşinde?! "Ayy çok sağol Kader. Bunu diyeceğim Kadir hocaya." "Ya sabır. Ya selamet.Seksle kafayı bozmuş bunlar." dedim ve Kadir hoca sınıfa girince herkes yerlerine oturdu. Benim dediğim cümleyle Ceren vakit kaybetmeden elini kaldırdı. "Hocam bir şey sorabilir miyim?" Yok artık! Becermesini mi söyleyecek?! Ben onu şakasına söyledim. Ciddiye almaması gereken konuları çok ciddiye alıyordu! "Sor Ceren." dedi ve oturuşunu düzeltti. Şimdi kafam yanmıştı. Bu kızın şaka konularını ciddiye almamasını birileri ona artık söylemeliydi! "Hocam.. Şeyy..Beni becerir misiniz?" dediği soru karşısında hem sınıf hem de Kadir hoca hareketsiz kaldı. "Ne? Ne diyorsun sen Ceren? Ne becermesi?" dedi Kadir hoca kafa karışıklığıyla. "Hocam İnstagram'da o kadar ateşli fotoğraflarınız var ki.. Erimemek elde değil.. Becerin beni." dedi Ceren kafasını sıraya koyarak. "Olur Ceren evime gel..Becereyim seni..Tövbe tövbe.." diyince oturuşunu düzeltti. "Aklınız nerde sizin? Aklınız anca sekse çalışsın. Gidin barlara sizi orda becersinler.." Ceren hâlâ yerinde duramıyordu. Becerilmek istiyordu. S*kilmek istiyordu belli ki. "Hocam evinizin adresini verin. Ben gelirim." dediğinde sarhoş bir halde Kadir hocanın yanına gitti. "Ceren.. Tanıdığım bir arkadaşımın barı var git seni orda s*ksinler..Ben sikersem çok sert s*kerim." dedi sıramdan indim ve yere çömelip Kadir hocayla Ceren'in konuşmalarını dinledim. "İşte o hocam ben de sert s*kmenizi istiyorum." Kadir hoca elini masaya vurunca olduğum yerde irkildim. "Ceren! Yeter! Git sikme başkalarına yaptır. Madem bu kadar çok istiyorsun. Sınıfın gözü önünde s*keyim ister misin?" dedi ve ayağa kalktı. Ceren'le aynı boyda olunca kulağına bir şeyler fısıldadı ama duyamadım. "Bu gece görüntülü konuşalım.. S*kilmek neymiş göstereyim sana." Ne? Kadir hoca Ceren'i mi s*kecekti?! Ceren gülümseyerek gittiğinde beni bu halde görmemesi için koşarak yerime oturdum. Boğazımı temizleyerek Kadir hocaya bir şey sormak istedim. "Hocam bir şey sorabilir miyim? Ceren'in sorduğunu sormayacağım merak etmeyin. S*kilmeye meraklı değilim." dediğimde gülümsedi. Bu hoca gülmesin bence o gülünce dünya savaşı başlar. "Sor tabii.." dedi nazik sesiyle. "Arabanız var mı? Varsa hangi marka?" BMW de ben şurda öleyim. "Arabam.. var. O da Audi a7." dediğinde gözlerindeki keskin bakışlar bana sabitlendi. Neden Ford, Bugatti değildi de Audi?! "Neden Audi diye sorduğunu biliyorum." Bu hoca akıl da mı okuyor?! Matematik sorularını çözerken aklımızı okursa ben ne yapacağımızı şaşırırız. Akıl okuma gücü mü vardı bunun ya?! Ben sadece matematik gücü var sanıyordum. "Neden mi? Çünkü benim hayalim Audi ve BMW almaktı. Kura çektim. Audi çıktı ben de Audi aldım." dedi ayağa kalkıp tahtanın önünde dururken. "Anladım." dedim ve konuşmayı sonlandırdım. Bu hoca benim aklımdan bütün her şeyi okursa ben bittim! Matematik dersini sevmediğim için ve hiç iyi olmadığım için aklımı okuduğu için matematiği sövdüğümü de aklımdan okuyacaktı! "Serbestsiniz." dedi ve yerine oturup cebinden çıkardığı telefonuyla ilgilenmeye başladı. Kafamı sağa uzatıp telefonun hangi markası olduğunu görmeye çalıştım. Bir dakika! Telefonun markası İPhone değil değil mi?! Elinde İPhone 13 var! Allah kahretmesin ben istediğim ama hiçbir zaman bana alınmayan telefon onda vardı. Kafamı sıraya gömüp sessiz çığlıklar attım. Allah'ım bana da İPhone 13 nasip et ne olursun. ❄️ Son ders yaşlı olan Hakan hocayla bitmişti. Bütün hocaların aklı okuması yoktu. Ama birisi hariçti. Kadir Ahlas Şafak'ın nasıl akıl olduğunu hâlâ beynim almıyordu. Hocaların isteklerini bir deftere yazmıştım. Son bir kez defterime baktığımda Kadir hoca İnstagram'dan bana mesaj atmıştı. Kimden: Kadirrhlsşafkk23 Kime: KadrrKlic20 *Eve götüreyim mi seni? Bazen bu Kadir hoca düşünceli, bazen odun, bazen de çekilmez birisine dönüşüyordu. Ama bunun akıl okuma gücü nereden gelmişti? Mesajına görüldü atmak isterdim ama yazık olur diye mesajını cevapladım. Kimden: KadrrKlic20 Kime: Kadirrhlsşafkk23 *Yok hocam teşekkür ederim ben kendim giderim. Telefonu kapattığımda ceketimin cebine attım. Çantamı sırtıma alır almaz mesaj geldi. Evde cevap verirdim. Eğer birlikte gidersek babam bunu öğrenebilir ve bana işkence edebilirdi. Kimden: Kadirrhlsşafkk23 Kime: KadrrKlic20 *Hava soğuk. Üşütme. Hayret bu ince düşünür müydü? Bunun ince düşünceliği var mıydı? Kimden: KadrrKlic20 Kime: Kadirrhlsşafkk23 *Gerek yok hocam. Siz gidin. Kimden: Kadirrhlsşafkk23 Kime: KadrrKlic20 *Peki sen bilirsin. Yazıp gönderdiğinde telefonumu nihayet cebime atıp çantamı tek koluma takınca hâlâ konuşan insanlar vardı. İnsanlara aldırmayıp okulun bahçesine kadar neşeli adımlarla ilerledim. Kantinin katına geldiğimde Musa abi'ye görüşürüz diyip bana da karşılık verdi. Kantinden de çıkıp kolejin çıkış kapısına doğru ilerledim. Kulak üstü kulaklığımı telefonuma bağlayıp rastgele müzik açıp kendimi şarkıya kilitledim. Eve gidene kadar şarkıyla beraber babamın bana hangi işkencelerini sunacağından o kadar korkuyordum ki kalbim bile o eve gitmekten vazgeçmek istiyordu ama o evde annem de olunca İster istemez vazgeçme isteği yok oluyordu ama sırf annem uğruna o evde yaşıyordum. Ben bir saniye bile durmam o evi terk edip babama dava açardım. Eve geldiğimde asansörü çağırıp bekledim. Asansörün kapısını kendime doğru çektiğimde 3. Kata basıp asansörün aynasıyla fotoğraf çekip İnstagram hikayeme eklemiştim. it's time to go home.. (Hikayem) Eve girdiğimde babam ortalıkta yoktu annem ise buzluktan donmuş sarmayı çıkarmakla meşguldü. Merdivenlerden yukarı çıktığımda benden 12 dakika sonra Kadir hoca hikaye atmıştı. we got the job done on our own 🍀 (Hikaye) Ekrana basılı tutup kadına baktım. Bu kimdi?! Sevgilisi olması imkansız. Akrabalarından biridir. Kalbim sanki bana onun kim olduğuna dair Kadir hocaya mesaj atmamı istiyordu. Beynim belki müsait değildir diye kalbime sövüyordu. Şimdi ben hangi birini dinleyecektim? Kalbimi dinleyerek hikayesine yanıt verdim. *Bu kadın'ın kim olduğunu sorabilir miyim? Beden böyle bir soru sormuştum ki şimdi? Müsait olup olmadığını bile bilmiyordum. Allah kahretsin! Allah seni bildiği gibi yapsın kalp organı!! Ne diye böyle bir şey yazdırıyorsun haa! Kimden: Kadirrhlsşafkk23 Kime: KadrrKlic20 *Kuzenim. Hikayeye koymamı istedi ben de koydum. *Bir sorun mu var? Kimden: KadrrKlic20 Kime: Kadirrhlsşafkk23 *Yok yok. Sadece merak ettim. Kimden: Kadirrhlsşafkk23 Kime: KadrrKlic20 *Fazla merak iyi değildir Kaderciğim.. Kalbim erimişti. Kalbim âdeta göğüs kafesimi kıracak bir şekilde güçlü atıyordu. Adeta mesaj ona yazılmış gibi dışarı çıkacaktı. Görüldü atıp çıkmıştım. İnstagram'a girip Kadir hoca'nın tekrar İnstagram'ına girdim. Bu arkadaşlık isteğini geri alamıyor muyuz? Hem kuzenini neden bir sebep yokken kıskanmıştım ki? Benimki sadece bir meraktı. Gidiyor o bana. Fozlo morok oyo doğoldor kodorcoğom diyor. Tövbe estağfurullah. Odamda tek başıma otururken babam sinirli bir şekilde odama baskın yapar gibi geldi. Kapının duvara çarpma sesiyle irkildim. Ne olmuştu? Okulla ilgili bir olay mı oldu da sinirini benden çıkartıyordu?! Yoksa Tuna'yı yakalamaya çalışırken Kadir hocaya çarptığımın fotoğrafını çekip okul grubuna mı atmıştılardı?! İşte şimdi işkence geliyordu. Kalbim hiçbir şey yapamıyordu artık. Sadece ordan oraya koşturuyordu. Beynimin ayarları durmuştu. Yanan kibritler babamın öfkesiyle bir bir sönüyordu. Ben karanlıkta kalmamak için onları yakmaya çalışırken babam yine öfkesiyle onları geri söndürmüştü artık yanmıyorlardı. Ne kadar bir kibritle yakmaya çalışsam da yanmıyorlardı. Karanlıkta kalmıştım. Hiçbir kibrit yanmıyordu. "Bu ne Kader?! Bunu bana çabuk açıkla!"
|
0% |