Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10.Bölüm - Davete İcabet

@elif.kinik


"Fark


ettin ?"


Devlet veya ulus içerisindeki rakip siyasal güçler arasında gerçekleşen, açık ve ilan edilmiş silahlı çatışmaları ifade etmek savaş kelimesinin internetteki tanımıydı. Ama savaşlar artık silahlarla olmuyordu. Silahlar oyuncak gibi kullanılıyor bu oyuncaklar can alıyordu doğru ama savaşlar artık zekayla oluyordu. Gizli saklı ittifaklarla bazen ise kameraların önünde el sıkışarak destek toplanıyordu. Kendi zekana ortak gördüğünden değil senin zekana yaklaşanlarla veya aynı yolda olduğundan. Fakat savaşlar her dağim vardı ve var olmaya da devam edecekti. Kazanan ve kaybeden olacak kaybedenler tekrar deneyecekti. Tıpkı bizim gibi. Kazanan olmak sorumluluk isterdi ve kazanmak için bir çok şeyden vazgeçmen gerekirdi.


Ruhundan , kendinden , sevdiğinden ve seveceklerinden.

Öyle bir vazgeçektin ki o duyguları sana söylediklerinde anlamsızca bakacaktın. Tıpkı benim gibi.

Bu benim için çok zordu. Dışarıda verdiğim savaş içimde de başlamıştı. Gerçi zaten vardı. Şimdi ise daha da hararetlenmiş dağıtılan kartlar acımasızca masaya vurulmaya başlamıştı. İttifak kurmak istememiştim o yüzden kimsenin yanıma oturmasına izin vermemiştim. Karanlık bir odanın ortasında bir masa vardı. Bir başında ben diğer başında da ben oturuyordum. Elimde ki kartlar bitmeye başladığında karşımda ki yansımam kıkırdayarak elinde ki kartaları gösteriyordu. Bu oyunda kartı biten değil kartları arttıran kazanıyordu. Yardım istememiştim isteseydim arkamı dönüp yüzlerine ışık vurmasa ve masaya oturmasa da kardeşlerim vardı. Sonra...yanıma bir sandalye koyulmuştu. Yardım istemedim demek için döndüğümde gözleri gözlerime değmiş elini uzatmıştı. Artık masanın ışığı ikimizi ve karşımda ki yansımamı aydınlatıyordu.

Bana sormadan masama oturmuştu tuhaf olan ise bana sormadan oturduğu için mahçupça bakıyordu.

Bu yeni bir şeydi. Masama izinsiz oturanları kaldırmak için ayrı çaba sarf ederdim şimdi bu gözlerin bana bakışı elimi ayağımı birbirine dolamıştı. Kalk dersem kalkacak hatta bunu düüşünsem bile sandalyesini alıp kardeşlerimin yanında hemen arkamda tetikte bekleyecek gibiydi. Git demedim , düşünmedim bile o da tebessüm edip kendi kartlarını bana uzattı. Ölüm koluna girmem için yansımamın arkasında silik silik göz kırparken o buna izin vermemeye niyetliydi. Bedel ödeyecektim bu kaçınılmazdı ama o yanıma oturduğunda bedelin o olmaması için duva etmeye başlamıştım. Bütün kötülüklere karşı o ve ben gibiydik konuşmadan anlattıklarımdı. Onunla uzun zaman sonra geçirdiğimiz bir gün çölde susuz kalmış birine su kaynağını göstermek gibiydi. Ve bu karşımda oturan yansımamı fazlasıyla öfkelendirmişti. Çünkü ona göre bu duygular sadece güçsüzlüktü. Güçlü durmak ve kendinden olmak arasında ince bir çizgi vardı ve ben o çizgiyi geçmiştim daha sonra ise nazikçe geri çekilmiştim.

Sağımda beni öldürmek isteyen solumda ruhumu ezip geçmek isteyen bir savaş vardı ve bu savaşlar yeni başlamıyordu. Kendime sormadığım , silip attıklarımın bana sormasına ve beni iyileştirmesine , belkide bir zaman diliminde benim yerime konuşmasına izin vermiştim. Rüzgar Kor’u bir kez daha kabul etmiştim.

“Nerede kaldınız ?” yine masanın etrafında toplanmıştık fakat bu sefer sıtım onlara dönük karşımda ki dev ekranda ki yüzlere bakıyordum. “Kusura bakma yeni taşındık ev yerleştirmek çok zor.”bu Maja’ydı her zamanki gibi alay dolu sesiyle giriş yapmıştı. “Hoş bulduk çocuklar.” Bu Svea’ydı kınarca konuşmuştu. “Onları da anlayın kızlar ,” Rose neşeliydi “Kimse evinin önünde davetsiz misafir istemez.” Onlar Albert’tan sorumlu Suskunlardı. Owen’ın öldüğü gece yaptığımız toplantıda Albert hakkında Kelvin , Boris , Dina konuşmuştu fakat onların anlattığı her bir bilgi Maja , Svea ve Rose sayesinde bize ulaşmıştı. Yıllardır Albert’ın burnunun dibinde nereye giderse gölge gibi yanında dolaşmışlardı. Şimdi Albert’ın Londra’ya dönmesiyle onlarda evlerine dönmüşlerdi. “Doğru ,”konuşmamla salon sessizliğe boğulmuştu “Kimse evinin önünde davetsiz misafir istemez ,” oturduğum döner sandalyeyi yavaşça döndürdüm ve doğruca üçüne baktım “Bu yüzden siz onun yanıdasınız. Bizim evimize davetsiz misafir gelmesin diye. Ne büyük tesadüf ki bir saat önceye kadar evimizin önünde bizi katleden şerefsizler vardı. Bu konu hakkında bize bir şey söylemek ister misiniz bayanlar yoksa ben aklımdakileri sizinle paylaşayım mı ?” Rose neşesini kaybetmiş yüzüne panik ve korku hakim olmuştu. Maja ve Svea ne yapacağız derecesinde birbrilerine bakmışlardı. “Cevap vermeyecek misiniz ?” Rose bana değil diğerlerine bakarken gözleri en uzun Afra’da oyalanmıştı. Afra’da ona bakmıştı , gözleriyle konuşuyorlardı , bu hallerine gülebilirdim. Bacak bacak üzerine atmıştım ve dirseğim de sandalyenin koluna yaslıydı pozisyonumu düzeltmek için dikleştiğimde Rose ellerini önünde birleştirmiş başını eğmişti. Suskunlar yerlerinde dikleşmiş , Maja ve Svea nefesini tutmuştu. Nixie arabada söylediklerinde haklıydı , onlar benden korkuyorlardı. Korku söz konuzu intikamımız ve yaşamımız ise güzeldi o yüzden bu durum hoşuma gitti. Ama daha fazla gerilmelerini istemediğim için arkama yaslanıp “Bu kadar gerilmeyin aklımda ki şey sadece ,”elimle masada ki yerlerini işaret ettim “Oturundu , yorulmuşsunuzdur. Hoş geldiniz.”

“Nefes nereden alınıyordu ?” Tommaso önünde ki suya uzanıp bir dikişte bitirmiş ve bana ters ters bakmıştı. “Böyle şeyler yapma , kalpleri dayanmaz.”diyen Kaya keyifliydi. “Bir an gerçekten kızdın sandım.”diyen Rose enerjisini geri kazanmış yerine geçmişti. “Ne ölmesi ya sadece Ömür baktı.”diyen Svea da Maja ile yerlerine geçmişlerdi. Aren ile gözlerimiz buluştuğunda göz kırpıp “Şimdi ayağa kalkacağım lütfen ölmeyin ,”dedim alayla ve ayağa kalktım. Arkamı dönerken Emma’nın dalgın bakışları dikkatimi çekmişti. Bir derdi vardı ve o derdi ona yükleyenin kim olduğuna dair bir tahminim de vardı. Bunu sonraya erteleyip masadaki kumandayı aldım. “Alber döndü bu da demek oluyor ki her şey plana uygun gidiyor. Tommaso , Dante ve Enric ,”İtalyanca isimleri sevmiyordum , söylenişleri tuhaftı “İlk kurbanımız Philip Normen’dan sorumluydular. Şu an S.R.A’ya yani Albert’ın kızının şirketindeler. Bilgi toplayıp , dolunay çıktığında Albert yani üçüncü kurbanımızın canını almamızda bize yol gösterecekler ,”kumanda da ki yeşil düğmeye bastım. Ekranda Albert ve kızının vesikalıkları göründü. “Albert’ın evinden Maja , Svea ve Rose sorumlu o gece geldiğinde ışık veya ateş yakabilecekleri tek kibrit çöpü bile bulmamalarını sağlayacaksınız. Suskunlar’ın o alanda saklanması imkansız , tek bir ışık bile sizin hakkınızda onlara ip ucu veriri. Bu yüzden hataya yer verilmeyecek. Bu konuda size güveniyorum ve diğer konuya geçiyorum ,” bir daha yeşil düğmeye bastım. Bu sefer ekranda James’ın vesikalık fotoğrafı göründü. “James’ın arkasında ki faremizin bu sabah Londra’ya gelmek üzere yola çıktığını hepimiz biliyoruz. Yani-“

“Toplantı yapacaklar.” Jasmine’yi onayladım. Onun sesini duyunca aklıma diğer Jasmine gelmişti. Acaba kızının durumu nasıldı ? Amilyatını ben yapmıştım ama devamıyla diğer hastaneden çağırdığımız çocuk cerrahı ilgilenecekti. Buradan çıktığımda hastaneyi aramayı kafama not ettim. “Evet yakın zamanda Suskunlar hakkında bir toplantı yapacaklardır. James güç toplamaya başladı ama bu toplantının amacı güç toplamaktan ziyade korku salmak olacak. Güçlü olanları çağırıp , Suskunlar’ın yaşadığını ve önlem alınmaz ise onların krubanı olabileceklerine dağir. Kulaktan kulağa oynayacaklar. Herkes duyduğunun üzerine ekleme yapacak ve güçlü gördükleri James’ın kanatları altına sığınmak isteyecekler.”

“Bunu yaparlarsa sadece ölüme sarılmış olurlar.”Emma düşüncelerinden kaçmak için konuya dahil olmuştu. “Bu toplantıya dahil olacak mıyız ? James bunu yaparken onlara mesaj bırakabilir veya kurallarımızı güzelce (!) anlatabiliriz.”Enric bunu yapmak için can atıyordu. “Hayır , o toplantıya başka bir şey damga vuracak.”Aren’e işaret verdiğimde önünde ki tabletten istediğim videyoyu açtı. Hzır olduğunu söylediğinde bir kez daha elimde ki kumandadan yeşil düğmeye bastım. Vidyo oynamaya başladı. Ben ise bakışlarımı yere diktim. Görmek istediğim bir şey değildi. Faremizin yatak odasında yaşadıkları hiç ilgimi çekmiyordu. “Şimdi kusarım.”diyen Kevin öğürüyormuş gibi yapmıştı. Kaya , Aren’in elindeki tableti önüne çekip videyoyu durdurmuştu. “Ayrıntıya gerek yok.”

“O güzelim kadın bu şeyde ne bulmuş olabilir ?”hepimiz Abel’a döndüğümüzde “Ne var bence bu durumu konuşmalıyız.” Kaya tek kaşını kaldırıp “Biliyor musun kız kardeşlerimin böyle bir konunun konuşulacağı bir yerde durması beni çok sinirlendirir.” Abel omuzlarını düşürüp “Tamam tamam demedim bir şey.” Kaya memnuniyetlee gülümsedi. “Ne yani kız kardeşlerin olmaz ama sen olabilir misin ?” Afra Türkçe konuştuğu için diğerleri tuhaf tuhaf bakmıştı. Aren , Kaya’a “Sıçtın kurtul hadi.” demiş ve kollarını göğsünde toplamıştı. “Kurtulamaz , cevap alayım.”diyen Afra öne eğilmişti. Dudağımda tehlikeli bir gülümseme peydah olmuş elelrimi masaya koyup direk Kaya’ya bakmıştım. “Biliyor musun erkek kardeşlerimin böyle bir konunun konuşulduğu yerde durması beni çok sinirlendirir.” Kaya ellerini teslim oluyorum dercesine havaya kaldırıp “Tamam lan şuna bak ağız tadıyla kıskanamıyoruz bile ,”ardından ellerini indirip açık açık gülen Aren’in karnına vurmuş Abel’e “Bir daha bu konuyu açma gebertirim seni ,”demiş ingilizce ve eklemişti “Olay dağıldı bu iğrenç videyoda dikkat etmeniz gereken farenin yanında herhangi bir Suskun yokken bu görüntüye ulaşabilmemiz.”

“Doğru ,”diye mırıldanan Rose doğrudan Kaya’ya bakıyordu “Bu nasıl oldu ?” onu ciddi göremek nadiren olan bir şeydi. “Bunu söylersek süprizi kaçar.”dedi Kaya önünde ki tablete bakıyorken. “Gerçekten söylemeyecek misiniz ?” Kevin kaşlarını çatmıştı. “Hepinizin bir tahmini vardır zekanızı çalıştırın ,”dedim gözlerimi Rose’den çekip. “Toplantıya dahil olmayacağız. Kurallarımızı belli edeceğimiz zamana daha var ,” kumandayı masaya bıraktım. “Toplantı bitti.”dediğimde herkes ayağa kalkamk için hamle yapmıştı ama onlara bunu yapmamalarını belli edene sert bir bakış atmıştım. O yüzden yerlerine mıhlanmışlardı. Masanın yanından geçerkeen “Sen nereye gidiyorsun ?” Aren’e bakmadan cevap verdim.

“İnanmayacaksınız ama uyuyacağım.”

**

Rüzgar Kor’un anlatımıyla...

“Canımın diğer yarısı ,” Poyraz balkona girdiğinde kaşlarını çattı “Ne yapıyorsun Rüzgar ?” parmaklarımın arasında ki sigaraya küfür eder gibi bakıyordu. Öne doğru eğilip sigarayı küllüğe koydum. “İçmiyorum , biliyorsun nefret ederim.”dedim bakışlarını düzeltmesi için. “O zaman ne halt ediyorsun şu zıkkımla ?” masanın üzerindekileri yeni fark etmiş olacak ki ağzının içinde küfür mırıldandı. “Bu paketleri içmedin değil mi?” üç paket boştu. Dörtde bitmek üzereydi. “Evet.”dedim arkama yaslanıp başımı geriye attım. “Rüzgar açıklama yapacak mısın ? Bu ne lan ? İyi misin oğlum sen ?” değildim “Başımda dikilmeyi bırak da otur.” ikiletmeyip oturdu. Yüzünü görmesemde bakışlarının değişmediğine emindim. Bacağını da hızlı hızlı sallıyordu. Poyraz sinirlendiğinde bunu kontrol etmek için bacağını sallar ya da direk Hayal’in elini tutardı. Çoğunlukla ikincisini yapardı , birincisinin etkisi birkaç saniyeyle sınırlıydı. O yüzden iç çekip nereden başlamam gerektiğini düşündüm. “Ömür ile mi ilgili ?” Sanırım bana yardım etmeye çalışıyordu. Başımı sallayarak onayladım. “Bu gün beraber ayrıldınız şirketten. Konuşmanız kötü mü geçti ?” hayır kötü geçmemişti ona aldığım bilekliği bile vermiştim. “Rüzgar ikizin olabilirim ama zihnini okuyamıyorum.” Derin nefes alıp dikleşip Poyraz’a döndüm. “Hayır kötü geçmedi hatta ona aldığım bilekliği bile verdim.”

“Doğum gününde aldığını mı pardon yaptırdığını.” Tebessüm ettim. O bilekliği yaptırmak için Paris’e gitmem gerekmişti. “Hıhı görmen lazımdı lan çok yakıştı bileğini. Gözleri gibi parlıyordu.” Bacağını sallamayı bıraktı , yüzünde ki gergin ifade kayboldu. “Şu yüz ifadenie görmeyeli çok uzun zaman oldu be ikizim.”dedi şükrederce. “Eksiktim oğlum gözleri yoktu , sesi yoktu , gülümseyişi yoktu. Yoklar çoktu nasıl gülseydim ? Ömrü dolunca insan yaşamaya devam edebilir mi ? ”başını omzuna doğru yatırdı gözlerime bakmaya çalışıyordu ama benim bakışlarım ellerimdeydi. “Ömrün dolmuş mu peki ? Zordu ama oldu bak geçti.” Burukça gülümsedim ve göz teması kurdum. “Geçti ,” alayla güldüm “ Bir günde mi Poyraz ?”

“Onu demek istemedim.”

“Biliyorum ama-“

“Rüzgar ,”dedi sakince “Kafan fazlasıyla karışmış anlat ki derdine derman arayalım. “ omuzlarım çöktü “Nefes alamadım lan ! Şurada kaldı , yutkunamadım !” çaresizdim “Elim ayağım birbirine girdi ama heyecandan değil evet heyecanda dondurdu beni ama o ilk an gelen his sadece çaresizlikti ,” gözlerimin kanlandığını biliyordum “Çalışanlar bir şeyler mırıldanıyorlardı ama anlamadım kafam doluydu. Son bir aydır uğraştığım davanın dosyasında eksik olan dilekçeyi sonunda yazmış dosyayı tamamlamıştım. Hayal’in yanına gidiyordum kahve sözüm vardı konuşuruz diye de düşünmüştüm. Sen o gün Arda ile dışarı çıkmıştın ,” hangi günden bahsettiğimi anlamıştı “Asansöre bindiğimde Aslı’ya mesaj atmıştım dava dosyasını odama götürmesi için. Asansörden indikten sonra Hayal’in yanına ilerlerken Ateş abinin Alev abla ile konuştuğunu duydum. Dinlemedim ama şu lanet dudak okuma...başımı kaldırdığımda Ömür geliyor...devamı yok Poyraz. Şirketten nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Kaçmaz dediğiniz adam arkasına bakmadan kaçtı. Nereye gitti , ne yaptı , tek bildiğim kaçtığım ,” Poyraz tek kelime etmese de beni benden iyi anlıyordu. “Bu gün dedim ona geleceğini ilk duyduğum da kaçmak istedim diye. Kaçtım diyemedim ama anlamıştır o...Sonra ki günler nasıl geçti bilmiyorum , geçti işte ,” küllükte ki sigara sönüştü , yenisini yakıp küllüğe yasladım. “Geleceği gün...sabah olmadı , sığamadım eve , şehre. Ulan beni ben yapan kadın geliyordu nasıl sığayım ? Uzun zaman sonra aynı şehirde nefes alacaktık. Havaalanına gitmeyi düşündüm uzaktan olsa da görürdüm ama olmazdı korumaları vardı. İndiği an etrafını saracaklardı bir merdivenleri ineceği esnada ama o da olmazdı kesin güneş gözlüğünü takardı gözeremzdim okkyanuslarını. En iyisi şirketti...Sabah beş , sabah beşte şirkete geldim.” Gözleri şaşkınlıkla irileşti “O saaten-“ onayladım “Evet bekledim umurumda değildi ki oğlum ne anlatıyorum ben sana ?” çok hafif güldü “Çok fazla düşünce vardı zihnimde çok fazla. Zaman bitsin diye bekliyordum ama bitmemesi içinde çırpınan bir yanım vardı. Çünkü o gelince...soramaz o ben anlatayım diye bekler. Ama açıklama yapmam gerekiyor Poyraz. Kaçma sebebim de buydu ya.” Başını iki yana salladı “Yalan söyleme. Kaçma sebebin bu değildi. Sen kaçtın çünkü gelen kadın seni sevmekten vazgeçmiş olabilirdi ,” yutkundum “Gelen kadın senden intikam almak istiyor olabilirdi.”

“Değilmiş ,”dedim içime kaçan sesimle “Benden intikam almak istemiyormuş. Vallaha bak bu gün kendi dedi ikiz. O yalan söylemez. Biliyorsun yalan bir şey demez o. İntikam almayacağım senden dedi. Anlatana kadar beklerim dedi. Yemin ederim kendi dedi Poyraz. Hala seviyor beni ,” Yüzüne kara bulutlar çöktü. “Yemin ederim ikiz...kendi söyledi...”ikna olmuştu biliyordum ama yüzünde ki acı ifade değişmemişti. “Beni değil kendini ikan etmeye çalışıyorsun ,” ağır ağır başını iki yana salladı “Yapma kardeşim , kendine yeterince yüklendin. Yapma ikizim acına acı katma.”ben ikna olmuştum , okyanuslarrıma diz çöktüren sevdamın dudakları arasından çıktığı an ikna olmuştum. “Sana bakmama sebebi bendim ,”dedim içime oturan bir diğer zehri kustum “Arabadan indiğinde herkese sarıldı ama sana bakmadı çünkü sen benim kopyamsın ,” canım daya da yandı “Seninle beni karıştır-“

“Yapma Rüzgar.” Umursamadım konuş demişti konuşacaktım “Kuzgun onunla konuştuğunda diren benim olduğum yere döndü. Arabanın içinde olsamda , arabanın siyah camları olsa da gözleri direk gözlerim değdi. Yaşadığımı hissettim. Yemin ederim yaşadığımı hissettim. Sonra da nefessiz kalmamın an meselesi olduğunu ,” sigaranın külleri , küllüğe düştü “Black itinin depoya saldırdığı zaman toplantıya geldiğimde karşılaşacağımızı biliyordum. Karşılaşmamamız için yine çok olasılık vardı bunları da ortadan kaldırdım. Korkuyordum , çok hemde. Soğuk bakacak mı , yabancı gibi baş selamı verip gidecek mi ve daha nicesi...ama olmadı ,” gülümsedim “Asansörü çağırmak için havaya kaldırdırğında elini durdu ben daha seslenmeden orada olduğumu anlamıştı.” Araya girdi “Ondan öncesini atladın ,” sigara sönmek üzereydi “Bir şey olmuş siz karşılaşmadan , ne oldu ?” atlamak istemiştim. Hayır , sesli söylemek istmemiştim ama sorunca fark ettim ki bunu sesli söylemek bir şeyleri farl etmem de yardımcı olacaktı. “Fark ettim ,” dedim çaresizlik hissi bir süre sonra nefes almak gibi oluyordu “Gemiler teker teker limandan ayrılmıştı. Demir atmış bir daha açılmayacak olan gemiler de demir alınca bakmış ve elinde ki çakmağı yere atmıştı. Limanı yakmış Poyraz gidenler geri dönmesin diye ,” Affalladı , dudakalrını açıp kapattı. Doğru mu anladım diye düşündü , yanlış söylemiş olabilir miyim diye düzeltmemi bekledi. Doğruydu , sevdam limanı yakmıştı. “Sığındığı herkes onu birer birer terk edince güçsüz olmasına sebep olmasınlar diye limanı komle yaktı ,” abisi , ablası , arkadaşları teker teker onu geride bırakmıştı. Ama bunların arasında gitmem diyen sadece bendim ama ben de gitmiştim. “Asansörün önünde onu gördüğümde dik duran omuzları ve dudaklarında yabancı gülümseme çok koydu lan. Şuram çık acıdı ,” yumruk yaptığım elimi sertçe kalbime vurdum “Hep neşe saçardı , gözlerinde ölümün pırıltısı vardı ama o bile gülümserdi. Yanıma geleceği zaman hızlı adımlar atar karşımda durup ellerini arakasında toplar başını hafif geriye atıp gözlerini kırpıştıran sevdamdan geriye hiçbir şey kalmamış Poyraz...”

“İlk karşılaşmanızda aylar sonra bunu yapması tuhaf olmaz mıydı ?” teselli etmeye açlışıyordu “Yapma ,”dedim “Beni teselli etme bunu sadece okyanusumun sahibi yapsın.” Durdu ve kısık sesle “Özür dilerim.”dedi ama bu özürün sebebi saçma tesellisi değildi geçen aylarda yanımda olduğunu yeterince hissettiremediğini düşünmesindendi. “Elinden geleni yaptın ama sende biliyorsun beni iyileştiremezsin...Buna gücün de sözlerin de yetmez.”kabul etmesede “Devam et ikiz , iyileştiremesem de ortak olurum.” Olamazdı ama anlattım. “Eser kalmamış ikiz. Bizimle eğlenen , çocuk olan Ömür’den eser kalmamış. Daha bana bakmadan anladım bunu. Kardeşlerine gülümsediğinde o gülümseme o kadar yabancı duruyordu ki dudaklarında ölüm buydu dedim...Sonra eli havada kaldı bana baktı ve normal bir sesle ‘Rüzgar’ dedi. O ses tonu çaresizliğimi , düşüncelerimi hepsini silip süpürdü. Heyecan , hasret tek duşuncem bu oldu. Lisede onunla karşılaştığım ilk ana gittim. Çok güzeldi , her zaman ki gibi...Şimdi düşünüyorum da ismimi söyleyişi uzun süre görmediği tanıdığıyla karşılaşmış gibiydi.”sesim içime kaçmıştı , duydu mu bilmiyordum.

“Gözleri ,”dediğinde sigara söndü “Gözleri ne diyordu ?” ben yakmadan uzanıp paketteki son sigarayı yaktı ve küllüğe yasladı.”Hayal hislerini anlatamadığında uzaklaşmaya başlıyor o zaman sözlere değil gözlere bakıyorum.”arkama yaslandım gözlerimi bir kez daha kapattım. Gülüşü ve sesi yankılandı zihnimde , gülümsedim. “Öyle olacak bundan sonra gözlerimiz bizden daha çok konuşacak.” O da araksına yaslandı “Peki bu gün neler oldu ? Saldırıya uğradınız.”

“Uğradı ,”dedim o an aklıma gelirken. Sinirlerim gerilmişti. “James’ın parmağını kırdı.”dediğinde Poyraz’ın dehşetle bağırmıştı “Ne yaptı ne yaptı !?” o an da çok güzeldi. Asil , duruşundan emin. “James iti bileğini sıktı. O da ondan parmağını aldı ,” Gözlerimi açıp başımı çevirdim. “Yüzün çok tuhaf görünüyor aynı iguanaya benziyorsun.”yüzünü buruşturdu “Hayatında kaç defa iguana gördün ?” omuz silktim “Bir sanırım o da lisede hayvanat bahçesine-“

“Tamam devam et Rüzgar , yine saçmalamaya başladın.”burnumdan güldüm. “James ile ilgili bir şey biliyordu onu tehdit etti ardından Black’in dikkatini dağıttı ,” Rüzgar...kırıldın mı ? “Biz hamleyi Ömür’ün üzerine bekliyorduk. Ateş abiyi ve Alev ablanın canını yakmak için onu hedef alacaktı fakat Jayc böyle düşüneceğimizi biliyordu , o yüzden gözlerini bana dikmişti. Ama cenazede Ömür bunu anladı , tıpkı benim gibi. Bu yüzden Edwin’i ciddiye almadı , James’ı açık açık tehdit etti , Black’i bilerek ciddiye almadı. Ve sonucunda Black’in dikkatini çekti. Onu spor salonuna bıraktığımda korumalar oradaydı. Ömür’ün tuzağa düşeceğini biliyordum bu yüzden sniper istedim. Yanından ayrıldıktan sonra gideceği güzergahı tahmin ediyordum ondan önce oraya gittim. Kameralara bağlanman için gerekeni yaptıktan sonra alanı gören binaya çıkmak için ilerledim. İçeri girdiğim an silah sesleri yankılanmaya başladı.”

“Rüzgar güzel hoş da Ömür bunları biliyor mu ? Nefret eder arkasından iş çevrilmesinden.”

“Biliyor...Kurşunların arasında kaldığını gördüğümde bunun olacağını bilsemde deli gibi korktum. Kaybettim sandığım için değil kaybetmediğim için şükrederek sarıldım.”içim gitmişti ama ona da dediğim gibi hayranlık duymuştum. Onun her adımına aşık ve hayrandım. “Başa bir şey dah var. Seni korkutan , endişelenriren.” Evet vardı , bunu söylemek istemiyordum. “Söylersem gerçekleşir.”dedim iç çekerek ve içimden yaradana yalvarırken. “Bu dediğin dizilererde olur.” Cevabım gecikmedi “Seni bırakmayacağım demiştim ona ama bıraktım.” Durdu “Sen onu bırakmadın Rüzgar.” Yalan “Bıraktım.”itiraz etti “Buna bırakmak denmez.”

“İsminin değişmiş olması da yaptığım şeyi değiştirmez.”görmezem de gözlerini devirdiğini biliyordum. “Onu seviyorsun.” İç çektim “Ona aşığım ,” sigaranın kokusu çarptı yüzüme. “Ama sonuç değişmedi. Dedin ya bunlar dizilerde filimlerde olur diye hayır Poyraz. Bunlar insanların büyük konuştuğu her yerde olur. Ben de büyük konuştum. Asla ayrılmayacağız dedim , asla tamamen hissiz kalmana izin vermeyeceğim dedim , asla yalnız kalmayacaksın dedim. Hepsi oldu Poyraz , hepsi.” Bekledi , düşündü ve “Son kez dene , gör bak olmayacak...Söyle ikiz seni ne korkutuyot ?” kızaran gözlerim sızladı. Boşuna çabalıyordum korktuğumu dile getirmek , biriyle paylaşıp saçmalama demesini çok istiyordum. O yüzden dudaklarımı araladım. “Yenilmesinden,”dedim sır verir gibi fısıldarca “Kaybetmesinden korkuyorum.” Basit bir şey gibi gelmiş olacak ki rahat bir nefes aldı. “Ömür’ü kimse yenemez Rüzgar.” Acı acı gülümsedim. “Bundan korkuyorum Poyraz. Bir şekilde bir savaşı kaybetmesinden korkuyorum. Eğer kaybederse öfkesi onu bititrir. Sevdiği birini kaybetmesinden bahsetmiyorum kumar masasında bir oyunu kaybetmesinden bahsediyorum. Ömür kumardan nefret eder ve eğer kaybederse...öfkesi oyuna dahil olur ve bir tümör gibi yavaş yavaş onu bitirir...”ya da aynaya baktığında gülen yüzü. “O...iyileşti...”dedi teredütle. “İyileşti.”dedim gözlerine uzun denecek kadar bakıp önüme döndüm. Sessizlik oldu ne o konuştu ne de ben daha fazla bir şey diyebildim. Sigara söndü , duman ve koku balkonda olsakta varlığını sürdürmeye devam etti. Elime ve üzerime sinmişti. İçmekten nefret etsemde içmiş kadar da olmuştum. Duş almam gerekiyordu yarın okyanusumun karşısına bu kokuyla çıkamazdım. Çatardı kaşlarını , kıyamazdım.

“Peki ya bunların anlamı ne ?”dedi dakikalar sonra. “Anlamaya çalıştım ,”dedim ama anlamamıştım “Şarkılarda , kitaplarda sevdikleri kadınları alkole , içkiye , sigeranın dumanına benzetiyorlar ,” sinir bozucu ve miğde bulandırıcıydı “Bende denemek istedim acaba nasıl bir şey diye ,” iğrenç bir şeydi “Gülüşü kaç sigara yaktıtı diye bakmak istedim. Dört paket bitti ama gülüşü yaşam ile dolduruyor , bu ise zehirliyor. Hemcinslerim sevdikleri kadının gülüşlerini öldüren bir şeye benzetmemeli. Bu yanlış ,”ayağa kalktım ve mırıldanarak balkondan çıktım “Yirmi dokuz yaşındayım ama bu dünyayı anlamıyorum.”


***


Ömür Alya Bozkurt’un Anlatımıyla...

Suskunlar görev sonrasında veya istedikleri zaman dinlenebilsinler diye dörder kişilik odalar yapılmıştı. Yan yana sıralanmış odalardan ortada olanı bizimdi. Toplantıdan sonra odaya çekilip başım yastığa değdiği an uyumuştum. Aren başıma dikilene kadar da güzel bir uyku çekmiştim. Abimin ısrarla aradığını söylediğinde tekrardan uyumak için kapattığım gözlerim açılmış telefonuma sarılmıştım. Ve öfkeyle Aren’e bakmıştım. Telefonumun sesi açıktı ve bir tane cevapsız çağrı yoktu. Aren uzanıp telefonumu almış ardından bana geri uzattığında gerçekten şaşırmıştım. Üsse girdiğimde devreye giren güvenlik sebebiyle telefonum kendiliğinden aramaları engellemişti. Bu programların telefonda olduğunu aniden uyandığım için unutmuştum. Ben kaldırmadan uygulama kendini kapatmazdı. Aren uygulamayı kapattığında arka arkaya cevapsız çağrılarr düşmüştü. Abim elli iki kere aramıştı. Ben telefona bakarken Aren gülerek ‘Hepimizi en az yirmi kere aradı ve her aramayı açıp iyi olduğunu söylememize rağmen seninle konuşmak istedi. Uyan ve abinin yanıan git aksi halde şehri senden önce o yakacak.

Şimdi ise yüzümde engel olamadığım gülümseme ile şirkete gelmiştim. Ne olursa olsun abimdi işte...canımdı. Kırgın , kızgındım ama bu onları affetmek için güzel bir adım olabilirdi. Bu konu hakkında ne kadar düşünürsem o kadar batıyordum ama elimde değildi. Düşünmek , hesaplamak benim adımla birdi. Arabayı park ederken Londra’ya geldiğimden beri şirkette hastaneden daha fazla vakit geçiriyordum. Türkiye’deyken hastanede yatıp kalkıyordum desem abartı olmazdı. Burada ise daha mesleğime yönelememiştim , dün hariç. Burada girdiğim ilk amilyatın sevdiğim bir arkadaşımın kızının olması pek hoş değildi ama durumunun iyi olması içimi ferahlatıyordu.

Arabadan inip şirkete girmek için ilerlerken abimin içeri girdiğini görmüştüm. Adımlarımı hızlandırıp hemen arkasından şirkete girdiğimde o asansörün önündeydi yanında ise Kuzgun vardı. Kaşları çatık ve uzaktan bakmama rağmen yorgunluğunu görebiliyordum. Depolar taşınıyordu ve bu onu fazlasıyla yoruyordu. Kuzgun’nun da ondan aşağı kalır bir yanı yoktu. Asonser geldiğinde kapıları açılmak üzereyken seslendim.“Abi,“ arkasını dönüp beni gördüğünde hiç duraksamadan bana doğru gelmeye başladı. Attığı her adımda gözleri üzerimde geziyordu. İyi olduğuğuma inanmaya çalışıyordu. Gerçekten de Arenlerin sözüne inanmamıştı. “Korkmuş gibisin güçlü şirin.”dedim tebessümle. Yanımma geldiğinde konuşmasını , telefonuna çıkmama sebebimi sormasını bekledim ama sarılmasını işte onu gerçekten de beklemiyordum. Abim sıkıca bana sarıldığında gözlerimi kırpıştırdım.Hesaplamıştım , yanılmamıştım , olasılıklarım arasında olmuştu ama bu olasılık %00,1’di. Ama imkansız değildi.”Gerçekten de yaramazsın ufaklık.”ufaklık... Yutkunup gözlerimi kapattım ve başımı göğsüne yaslayı , kolarımı beline doladım. Anne , baba sıcaklığı derlerdi inanması güçtü ama abimde ikisinin de sıcaklığı vardı. Bana ufaklık deyişi ise onca anının arasında beni o güne götürmüştü. Üç yıl önce evimize saldırı olmuştu. Annem ve ben evdeydik. Korumalar ile beraber saldırıyı püskürtmeyi başarmıştık. Ben elinde bıçak olan şerefsizi etkisiz hale getirirken annem arkamdan yaklaşan adamı durdurmuştu fakat omzundan yaralanmıştı. Ciddi bir şey değildi pansuman ve dikişle halledilmişti ama bu ne benim ne babamın ne de abimlerin ateşini söndürmeye yetmemişti. Saldırı emrini veren it ise daha kim olduğunu anlayamadan sırra kadem basmıştı. Babam aramıştı ama aklı annemdeydi. Bir şeyi olmasada babam annemin tırnağı kırıldığında bir hafta kendine gelemezdi. Abim ise ilk aşkı olan annesine zarar gelmesine dayananamış öfkesi dört bir yanı sarmıştı. Ablam ise eve olacak herhangi bir saldırıda annemi korumak için yanından ayrılmamıştı. Bu kargaşada kimse benim ne çevirdiğimi anlamamıştı. Rüzgar dışında...gölgesi hemen arkamdaydı.

Onu orman evinde bulmuştum. Etrafı adamlarla çevriliydi ama bilmiyorlardı ki üzerlerinde durdukları toprağın altında bomba olduğunu. İkisini arka arkaya patlattığımda adamların yarısı oracıkta ölmüştü , diğer yarısını da Suskun olmamın verdiği güçle yoketmiştim. Sonuçta saklanmakta üzerime yoktu. Saklandığı yerden kaçmış ve oramada kaybolmuştu ama kokusunu saklayamamıştı. Bunada hazırlıklıydım arabamda bana yardımcı olacak çok sevdiğim bir dostum vardı. Tüyleri bembeyaz gözleri simsiyahtı. Orman ise onun yaşam alanıydı.Ceketini koklamasına izin vermiş ve gitmesini söylemiştim. Uluması orrmanda yankılanmış ve yanımdan ışık hızıyla ayrılmıştı. Birkaç dakika sonra ise ağaçların üzerinde ki yapraklar tiz bir çığlık ile sarsılmıştı. Kıkırdayarak , ağır ağır yanlarına varmıştım. Bacağını tutmuş ağlayıp kaçmaya çalışmıştı. Teşekkür edercesine bembeyaz tüylerin sahibine bakmış ve onu bırakmasını istemiştim. İkiletmeyip geri çekilmiş ve arkamı kollamak için biraz uzaklaşmıştı. Acı içinde ağlayıp kaçmaya çalışan şerefsizin üzerine eğilip belimde ki bıçağı çıkarmıştım. Sonrası bana ve bembeyaz tüylerin arasında sırdı.

Eve geldiğimde korumalar nutku tutulmuş gibi baka kalmıştı. Ailem kapıya çıktığında ben elime yüzüme bulaşan kanı üzerime silmekle uğraşıyordum. Fakat her yerim kan içindeydi , bundan rahatsız da değildim. Sadece saçlarım yapış yapış olmuştu. Ellerimde ki kana bakıp güldüğümde abimle göz göze gelmiştik. Kıkırdadığımda tebessüm edip yavaşça yanıma yaklaşmıştı. Sıkıca sarılmış ve fısıldamıştı ufaklık , yoruldun mu ?

Abim yavaşça geri çekildiğinde bende uzaklaştım. “Yaramaz değilim ama uslu olduğumu da söyleyemem.”dedim kısık sesle. Yorgundu ama sanki yorgunluğu uçup gitmişti. “Küçük Bozkurt biraz hızlı gittin sanki.”dedi Kuzgun yanımıza geldiğinde. “Sizin hız limitiniz düşük.”dedim göz kırparak. “Yaşlandık ama hala gençlere taş çıkartırım.”dedi beni gibi göz kırparak. “Kendinden bahsediyorsun inşallah , ben gayet gencim.”dedi abim gururla. “Bence Kuzgun başka bir şeyden bahsediyor.”kalbimin ritmi bozulduğunda yavaşça arkama döndüm. Rüzgar güneş gözlüğünü çıkartıp yanımıza geldiğinde okyanusları okyanuslarıma sabitlendi. “Hoş geldin Kor.”dedim onun tabiriyle kocaman gülümseyerek. “Hoşbuldum güzelim.” Kalbimin teklediğini hissetsemde dışarıya sadece gülümseme olarak yansıdı. Abim ve Kuzgun alenan gülüyorlardı. Rüzgar ve benim için bizden daha çok sevindikleri belliydi. “Bana da sen hoş geldin de yakışıklı.”diyip aramıza katılan Arda Rüzgar’a cilveli bir şekilde bakmıştı. Rüzgar’ın yüzüne küfür eder gibi bakımış ardından soluma geçmiş “Sapık.”demeyi de ihmal etmemişti. Arda hayal kırıklığı ile Rüzgar’a bakarken biz gülmüştük. “Hayırdır , Afra buraya mı gelecek ?”diye soran abimle dikkatim Arda’nın kucağında tuttuğu çiçeklere kaymıştı. Fakat Afra buraya gelmeyecekti. Bu gün üssün güvenliğini kontrol edeceklerdi. Arda elini ensesine atıp “Hayır bu gün Kaya ile halletmesi gerekenler varmış ,” gerilmiş ardından kaçarı yokmuş gibi pes edip çiçeği bana uzatmıştı. “Bunlar senin.”dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkmıştı. “Hop hop ,”diyen Kuzgun elini Arda’nın omzuna koydu “Gözlerin mi bozuldu ?” Arda ona göz devirmiş ve ben çiçeğe bir de ona bakmaya devam ederken çiçekleri elime tutuşturmuştu.

“Arda sanırım bir yanlışlık oldu. Kuzgun’un da dediği gibi gözlerin de sorun var galiba Kor heme arkamda da acaba kim gönderdi rica etsem söyler misin ?” dedim tane tane. Rüzgar’ın boynunu kütlettiğini duyduğumda abim de çatık kaşlarıyla çiçeklere bakıyordu. Gözlerinden alev çıkması an meselesi gibiydi. “Arda ,”dudaklarını yaladı “Ömür cevap bekliyor kardeşim ,” derin nefes aldı “Rica etsem bu şeyleri kim gönderdi söyler misin ?” cümlenin devamını gözlerine bakınca anlıyordun. “Sen dur Kor. Arda söylesin ben senden önce-“

“Yeter lan ! İki dakikada neler geçti aklınızdan öyle ? Ben aldım , Ömür’e bunları ben aldım.”

“Sen ?”abim hepimizin aklından geçeni dile getirmmişti. Arda tamamen bana dönüp derin nefes aldı “Dün biraz gerildik. Kendimi affettirmek istedim ne yapabilirim diye düşünürken araba almak bile geldi aklıma ama alacağım arabadan sende olduğuna emindim en sonunda basite kaçtım. Çiçek...Afra seviyor sen Rüzgar almadığı sürece pek sevmezsin ve atarsın bu yüzden ortasına mavi gül koydurdum , atma diye ,” gergince dudağını ısırdı “Barşsak olur mu yenge ?”dediğinde çiçeklerin kokusu genzime doldu. “Olur ,”dedim mutlulıkla gülümseyerek koluna girdim “Mavi gülün hatrına affediyorum seni.”dedim beraber asansöre ilerlerken. Diğerlerinde arkamızda tebessümle baktığını biliyordum. “Gerçekten mi ?”dedi şaşkınca “Barıştık mı ?” başımla onayladım “Mavi gül , mavi olan ve Rüzgar’ı hatırlatan her şey seni affettirir.”dedim asansörün düğmesine basıp. “Bunu kullanırım o zaman ben.”dediğinde başına darbe almış acıyla yüzünü buruşturmuştu. Belimden tutulup geriye nazikçe çekildiğimde kendimi Rüzgar’ın önünde bulmuştum. “Abartma , bir daha kendini affettirecek bir şey yapma ,” kolunu belime doladığında sırtım gögsüne değmişti “Çiçekte alma lan ! Araba alamıyorsan motor al , ev al ne biyeim git yeni bir hastane yaptır hediye et. Çiçek alma.”dedi çenesini başıma yaslarken.

“Kıskanç Kor.”diye Kuzgun benim saklamaya çalıştığım gülümseme keyifle bakkmış ama Rüzgar’a bir şey işaret etmişti. Ben işaret ettiği yere dönene kadar Rzgar çarpılmış gibi geri çekildi ve Kuzgun’un yanına geçtiğinde mahçupça başını hafif öne eğdi. “Af edersin abi ,” abim yanımda belirdiğinde “Burada olduğunu unuttum , kusura bakma.”demişti. Abim asansör geldiğinde bir şey demeden önden binmişti ama yanımdan geçtiğinde bıyık altından güldüğünü görmüştüm. Tabii gülerdi , insanları küle çevirern adam onun önünde el pençe oluyordu. Tamam Rüzgar’ın abimin önünde saygıda kusur etmemesinin sebeplerinden biri benim abim olması olsada diğer sebebi abimin geçtiği yerde bıraktığı izdi , elbette büyüklerine olan saygısını da unutmamalıydım. Ateş Bozkurt bir efsaneydi.

Kuzgun , Rüzgar’ın omzuna elini atıp onunla asansöre bindiğinde Arda hala başını ovuyordu ve tiripli bir şekilde Rüzgar’a bakıyordu. “Bakma şöyle gereksiz.”diye mırıldanan Rüzgar uzanıp onu içeri çekti ve asansörün kapıları kapandı. “Kahveye ne dersin ?”diyen abime aynaya dönüp saçımı düzeltirken “Hayır demem.”başıyla onaylamıştı. Odalarının olduğu kata geldiğimizde abime yol verdik. O önden ilerlerken oturan çalışanlar ayağa kalkmıştı. Sekreterine kahve işareti yaptığında kadın çoktan mutfağa yönelmişti. Odasına girdiğimizde en son giren Arda kapıyı kapatmıştı. Abim masasına oturduğunda Kuzgun onun masasının akasına geçmiş camla kaplı duvra yaslanmıştı. Masasının önüde ki karşılıklı olan tekli koltukların birine ben diğerine Rüzgar oturmuş , Arda ise üç kişilik koltuğa oturmuştu. “İş konuşmak istemiyorum o yüzden sadece şunu sormak istiyorum. Dün cenazeye gittiğiniz de yaptıklarınız kulağıma geldi ,”ifadesiz bir şekilde devam etmesini bekledim. Ellerini masada birleştirdi ve gözlerini birkaç saniye sonra bana değdirdi “Seninle gurur duydum kardeşim ,” tebrik edercesine uzun uzun baktı “Dediğini yapıp depoları taşıyoruz. Kuzgun da gemilerle igileniyor. Kontrolü sana bırakıyorum Ömür ama fazla alışma ,”dedi gerginliğimi almak için şaka yaparak arkasına yaslandı. Bu sefer bakışları Rüzgar’a döndü “Black’in yanına gittiğini duyduğumda ne planladığını fazla merak etmiştim ,”keyifliyi “Cenaze masraflarını üstlenmek...tam senlik bir haraket Kor.”Rüzgar teşekkür edercesine başını öne eğip kaldırdı.

Kapı çaldığında abim gel demiş sekreter kahveleri servis edip çıkmıştı. Abim konuşmak için dudaklarını bir kez daha araladığında telefonunun sesi odayı doldurmuştu. Kimin aradığına dair bir tahminim vardı. Abim arayana baktığında yüz ifadesi değişti ve yüzüne saldırmaya hazır bir kurdun gölgesi düştü. Aramayı cevaplayıp telefonu hoporlere verdi. “Beni arayacak kadar değerli değilsin James , zamanımı sana ayırmam için bana güzel bir sebep versen iyi olur.”ve yine tahminim de yanılmamıştım. James dediği anda Rüzgar ile gözlerimiz buluşmuştu. “Sesini duymak için aramadım Bozkurt ,” onu kendi sesinde boğmak istiyordum “Hepimizi ilgilendiren bir mesela var.”abim alayla güldü “Hepimizi ? Söylesene James neymiş o mesele de seninle bizi aynı kefeye koyuyormuş ?” Rüzgar ayağa kalktığında abimin de benimde dikkatimiz ona kaymıştı. Yanıma gelip önümde ki sehpaya oturdu. Dizi dizimle bir olurken uzanıp elimi tuttu. “Yapma , kendine zarar vereceksin.” Bileğim...elimi sıkıca tuttuğunda Arda abimin odasında bulunan ve dikkatle bakmadığında orda olduğunu bile anlamadığın ufak buz dolabıan ilerleyip soğuk su aldı. “Buz yok ama idare eder.”diye fısıldamış Rüzgar’a vermiş ardından Rüzgar’ın kalktığı koltuğa oturup konuşmayı dinlemeye dönmüştü.


“Alay etmenin sırası değil !”abim elini masaya vurdu “Bana sesini mi yükselttin sen ?” öfkeyle aldığı derin soluklar odayı dolduruyordu “Sesinin tınısına dikkat et James bir anlık öfkeme bakar canın. Yavaş yavaş öldürürüm seni , yalvaramayacak kadar halsiz düşersin de geberemezsin. Sakın bana sesini yükseltme !”abim James burada olsa boğazına yapışacaktı ama Rüzgar...onun tek ilgilendiği bileğimdi. Dün James itinin sıktığı ve morarttığı bileğimi az önce yırtmak istercesine kaşımıştım. Soğuk suyu üzerinde gezdiriryor ve içi gidercesine kızarıklığı geçirmeye çalışıyordu. Onun bu dikkati benimde dikkatimin bileğime kaymasını sağlamıştı ve sızlayışını hissettmişti. Yüzüm hafiften buruşunca gözleri yüzümde gezdi ve sanki kurşun yemiş gibi bir ifade belirdi gözlerinde. “Biraz dayan ,”dedi şişeyi çekip dudaklarını bileğime bastırdı ve geri çekilip “Krem istedim getirecekler şimdi.”bunu hangi ara yapmıştı fark bile etmemiştim. Başımı sağ omzuma doğru yatırıp bileğimle ilgilenişini izledim.


Biraz dayan...Bir bilsen ayrı kaldığımız zamanda vücüduma aldığım darbeleri , bir görsen bedenimde ki silikleşmiş izleri sen dayanabilir misin sevgilim ?

Bu savaşta aldığım her bir darbe bana güç katarken onun canından can alacaktı. Bunu farkındalığı yüreğime kor misali düştü.

“Bak Bozkurt , bu akşam ... da bir yemek olacak. Orda olmak senin tercihin ama konu Suskunlar. İlgini çekeceğine eminim. Kuzgun’un da çekeceğini biliyorum. Orda olacağız gel veya gelme.”James soz zölerini söyleyip telefonu kapattığında “P**yüzüme kapattı.”

“İşine karışmak gibi olmasın abi de takıldığın nokta bu olmamalıydı bence.” Arda’ya gülen Kuzgun abimin yanına geldi. “Ne düşünüyorsun ?” abim telefonu elinde çevirirken “Gideceğim , davet edildik sonuçta ,” Kuzgun’un yüzünü görebilmek için başını geriye yasladı “Ayıp olur ,” Kuzgun başını iki yana sallayıp burnundan güldü. “Sen gelecek misin ?” tekrardan cama yürümüş ve yaslanıp “Elbette , eğleceli olacak.” demişti. Ardından bana bakmıştı , abimde bana döndüğünde Rüzgar hala bileğimle ilgileniyordu. “Gelecek misin ?” bileğimi Rüzgar’ın elinden çektiğimde boş kalan eli ile okyanuslarını gözlerime çevirdi. Ben ise parmaklarını parmaklarımdan geçirip ellerimizi kilitledim. “Çağırsanız da çağırmasanızda geleceğim. Ama madem çağırdın kaçak göçek , birilerini öldürmeden kapıdan girerim.”dedim ve Rüzgar bir şey diyecek mi diye bekledim.

Ama o mekan James’a aitti ve Kor kimsenin ayağına gitmezdi.


Loading...
0%