Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16.Bölüm - Part 1 - Dursun Zaman

@elif.kinik

 

 

"Herkes haksız

 

 

Sadece sen haklısın."

 

Mesleğimde yürüyen ölüler görmüştüm. Oysa kadavralar cansızdı. Sonra aynanın karşısında nasıl da korunduğumu görmüştüm. Hayatımı fark ettiğim gün tıp birincı sınıf öğrencisiydim. Odamda ki aynada yansımam bana gülümserdi ama o gün sadece baktı. Gözüm aynamın yanında ki masaya kaydı. Polis veya asker değilsen on dokuz yaşında ki bir kızın silahı olur muydu ? Benim vardı. Benim silahlarla dolu bir odam vardı. Meyve keserken meyve bıçağı değil kasatura kullanırdım ben. Eğlenmek için bıçakları seçerdim. Gözüme kalem çekeceğim zaman bıçağı gözümün üzerine koya öyle kalem çekerdim. Çantamda kalem değil kurşun olurdu. Erkek gibi yetiştirilmemiştim bu haraketlerimu sadece erkekler yapmazdı. Babam beni kızı olarak yetiştirmişti. Annem beni kızı olarak yetiştirmişti. Tehliklei olan her şeyi ruhen ve bedenen benden uzak tutmuşlardı. Ama bu hayatın içinde doğduysan silah taşımak tehlike değildi.

Aynadan uzaklaştığımda ve sokaklarda yürümeye başladığımda artık herkesin ölü olabileceğini kabul etmiştim. Suskunlar için yetiştirilirken değil poligonda atış yaparken değil aniden sadece öylece dururken kabul etmiştim. Meslekte ilk öğrendiğim buydu. Gülerek gezenler akşamında bileklerini keserler.

Ölmek için yaşamak gerekirdi. Yaşadığın zaman ölmek son duraktır. Gidenler kurtulan , kalanlar ölenlerdi. Ölümü seçenler ölümden korkanlar , başka çaresi kalmayanlardı.

Ölüme itilenler , neredeler ?

Çoktan gittiler. Bir gülümseme , bir kahkaha veya attıkları adımla.

Bir kurşun isabet etti iki bedene. Biri gençti , biri zamanının sonuna yaklaşmış bütün hayatını yeni tohuma adamıştı. Tutulan yas buraya kadardı. Solan çiçek bir daha geşeremeyecekti. Biri bunun bedeli ödemeliydi. Okyanusun koruduğu çiçeği solduranların çiçek bahçelerini kurutacaktım. Kaç cephede savaşırsam savaşayım konu okyanus olduğunda inciler değersiz kılınacak , çakıl taşları elmas olacaktı.

Anahtarı yerine diğer araba anahtarlarının yanına astım. Garajdan çıktığımda otamatik panjur arkamdan kapanmıştı. Topladığım saçımı iyice sıkıp evin kapısına ilerledim. Anahtar üzerindeydi. Sağa çevirip kapıyı hafif ittirdiğimde açılmıştı. Ayakkabılarımı çıkarıp elime aldım ve içeri girip kapıyı kapattım. Ayakkabılığa ayakkabılarımı koyduktan sonra salona ilerledim. Saate dokuzu geçiyordu , herkes uyanmış olmalıydı. “Günayın.”dedim Bade , Poyraz ve Hayal salondaydı.”Günaydın Ömür.” Hayal yerde dizlerinin üzerine oturmuş sehapanın üzerinde ki parçalara ayrılmış bilgisayarın başındaydı. “Günaydın.”Poyraz ayakta elinde ki kabloyu sarıyordu. Bade ise tekli koltukta oturuyordu. Daha doğrusu oturmaya yazıyordu. Ayaklarını koltuğun koluna atmış başı da diğer kolundaydı. Elinde ise kahvesi vardı. Beni görünce sadece başıyla selam vermişti o da muhtemelen abisi burada olduğu ve gerginlik çıkmasını istemediği içindi.

Hayal ayağa kalkıp yanıma geldiğinde gözlerimi ona sabitledim. Elimi tutup avcuna aldı ve sargıyı kontrol etti. “Rüzgar’ın odasına ilaçları bıraktım. Ağrı kesici ve enfeksiyon için.” Dudağım kıvrıldı “Enfeksiyon kapmadı.” Omuz silkti “Emin olmadım , garanti olsun.” Yarayı görebilecekmiş gibi elimi evirip çevirdi. Tatlı hali hoşuma gittiği için sesim çıkmadı ama her çevirdiğinde yara sızlıyordu. “Hayal’im elini çevirmesen mi ? Yara yeni , canı yanar.” Hayal hafifçe yüzünü buruşturdu ve elimi bıraktı. “Biliyorum herhalde. Dışarıdan geldi dikişe zarar vermiş mi emin olmak istedim. Bandajın ucu hafif kalkmış ve rengi değişmiş. Yani geceden kalma. Eline dikkat etmişsin afferin sana Bozkurt.”Poyraz başını iki yana sallayıp sevgiyle güldü. Bade ise umursamazdı. “Bunları ellemeyin akşam gelince parçaları birleştireceğiz. Çıkmamız gerekiyor şirkette yapılacak işler var.”Poyraz elinde ki kabloyu toplamış ve düzgünce sehpanın altına koymuştu. Hayal “Rüzgar yataktan çıkmadı gidip kaldırsan iyi olur ,”Hayal ardından çok kısa kollarını belime dolamıştı. Ama bu sarılma değildi. Sadece benim duymam gereken birkaç kelimeyi fısıldaması için şaşırtmaydı. “Poşette ki ilaç sadece iyi olman için.” Uzaklaştığında gülümsemişti. Bende gülüşüne karşılık vermiştim. Bir an önce çıkmaları benimde odaya çıkıp ilacı kontrol etmem gerekiyordu.

“Abi şirkette olan işin Fyodor’u almamızdan önemli mi ?”Bade oturuşunu düzeltti. Elinde ki bardağı yere koydu. “O piçi yakmak için can atıyorum. Ve bizi neyin durdurduğunu anlamış değilim.” Poyraz tek dizini yere koyup sehpanın üzerinde ki karmaşayı az da olsa toplarken “Biz karışmayacağız Bade.”üç kelime Bade’nin sinirlenmesine yetmişti ama sakinliğini korudu.”Bu da ne demek oluyor ?” Hayal de Poyraz’a yardım etmek için sehpanın başına geçmişti. Yardımdan kastım sinirlenmesini önlemekti.Poyraz konuşmadı bakışlarını iki saniye kadar üzerimde tuttu ve işine geri döndü. “Şaka gibi ,”diye mırıldanan Bade öfkeyle derin nefes aldı “Bu aldığınız kararı banada sorsaydınız ya. Bende Kor’um abi farkında mısınız ?” Poyraz omuzun üzerinden Bade’ye döndü “Bir karar yok ortada Bade. Eğer alınacak bir karar olsaydı biz daha birbirimizle konuşmadan senin yanına geliyoruz bunu gayet iyi biliyorsun. Senin sözün bizim başımıza taç ama ortada alınan bir karar yok.”

“Var Poyraz Kor var ,”dedi Bade ve bana baktı “Ortada alınmış bir karar var. Ve bu karar tek sen ve abim tarafından değil herkes tarafından alındı. Sessiz ve belgesiz bir anlaşma imzalandı , altına imza atmadım diye de kötü olan ben oldum ama kabul etmiyorum abi. Bu yaptığınız yanlış ,” Bade ayağa kalktı “O geldiği için her şeyi ona bırakmanız hata. Yakında ne diyecekler biliyor musunuz ? Bozkurt geldi , Kor geri planda kaldı. Bozkurt geldi , Kor gücünü kaybetti. Hata yapıyorsunuz , sadece hata yapıyorsunuz.” Gözlerimin içine bakarak konuşuyordu. Parçalara ayıralım , derisini kemiğinden söküp alalım. Canını yakıp kavuralım. Izdırap içinde kıvranmasını sağlayalım. Kalbimi avcuna alıp sıktığını hissettiğimde derin nefes aldım. O kim biliyorsun değil mi ? Evet ! Lanet olsun biliyorum ! Ve bu daha da hoşuma gidiyor. Av ne kadar büyükse avcının şanı o kadar yücelir. Ben avcı değilim , o da av olacak biri değil. Ölmeyi hak ediyor ! Sana göre herkes ölmeyi hak ediyor. Onu korumayı kes Ömür. Herkesi koruyamazsın. Herkesi sevemezsin. Onlar seni sevmiyorlar. Rüzgar beni seviyor. O da Rüzgar’ın kardeşi. Onun göz bebeği. Gözünü söküp alırsam böyle bir sorun kalmaz. Yapamayacağını biliyorsun. Bade’ye dokunamazsın. Ben bile dokunamam. Silahını kavrasan bedenini yere düşer. Bade , Rüzgar’ın can damarı. Ne yaparsa yapsın , ne derse desin , Bade’nin dokunulmazlığı var ve sende bunu biliyorsun. Bade’ye bulaşma , kendin ve benim iyiliğim için.

Bekledim ama sesi çıkmadı. Haklı olduğumu biliyordu. Bu dünyada bulaşamayacağım tek kişi Bade Kor’du. Onun önünde her zaman Rüzgar olacaktı.

Poyraz ayağa kalktığında Hayal iç çekti ve eşyaları toplamaya devam etti. “Hata mı ? Bu hata değil Bade. Olması gereken bu. Ve yanılıyorsun. Kimse bunu diyemez. Bak demeye çalışır demiyorum diyemez diyorum ,”Poyraz şu ana kadar çoktan öfkeden deliye dönmüş olurdu ama karşısında ki onun da can damarı , göz bebeğiydi. Ona sesini yükseltemez , yükseltenin ses tellerini eline verirdi. “Abim ben hiçbir zaman ön planda olmadım. Sen hiçbir zaman Rüzgra kadar göz önünde olmadın. Varlığını duyan titriyor ama bizim asıl temsilcimiz her zaman Rüzgar oldu. Ömür’ün onun hayatında ki yerini hepimizden iyi biliyorsun. Geldiği için her şeyi ona bırakmıyoruz , giden Ömür değildi biliyorsun.” Poyraz beni savunuyordu. Poyraz kardeşine karşı beni savunuyordu. Bu iyi hissettirmeliydi ama boş hissediyordum. Ailenin arasında fazlalık gibi daha doğrusu ailenin arasına giren sevilmeyen o kişi gibi. Ame bende bu ailedendim. Bade dışında herkes de beni severdi. Kıkırdadı. Severdi , biliyorum. Çünkü başka çareleri yok. Rüzgar’ın yanına çıkmak istiyordum. Burası güçsüz hissetmeme sebep oluyordu. Birazdan öfkelenecektim. Öfkelenirsem güçsüzlüğü katlederdim. Katliamlar asla kansız bitmezdi. Kıkırdadı ve kısık sesiyle konuştu. Burada öldürülecek kimse yok değil mi ? Senin için hepsi değerli ama sadece yürüyen et parçalarılar. Ölmeyi hak ediyorlar.

“Konuyu saptırma abi ,” parmağıyla beni gösterdi “Her şeyi mahfedecek. İyileştiriyor sanıyorsunuz iyileeşiyor sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Ömür sadece mahfediyor ! Güç olarak gördüğü şey bizim sonumuzu getirecek. Yakında çok uzakta değil abi herkes Ömür Alya Bozkurt’tan korkmaya başlayacak. Çünkü o Kor’u bile dize getirdi denecek. Bu hoş mu ? Bu sizin gerçekten de hoşunuza mı gidiyor ? Abimin o yemeğe gidip onun önünde diz çökmesi güzel miydi ? James iti ve o şerefzizlerin önünde güçsüzlüğünü haykırdı.”

“Sevdiği kadın önünde eğilmesi güçsüzlük mü Bade Kor ?” Hayal ayağa kalkıp Bade’nin karşısını geçti. “Sevmek güçsüzlükse güçsüzsün Bade. Çünkü sen de Eser’i seviyorsun.” Eli saçından geçirip “Konuyu saptırıp durmayın. Yeri geldiğinde aptal rolü yapmak üzerinize vazive oldu. Abim hata yapıyor. Sizde ona ortak oluyorsunuz. Anlamıyor musunuz bu işin sonunda düşen biz olacağız. Abim güçsüzlük göstermeye başladı daha şimdiden daha baştayken. Ömür durmayacak , durdurulamayacak ,” burada değilmişsin gibi davranıyor , bence öldürelim “Onu kendi ellerinizle güçlendiriyorsunuz.”

“Bade o düşmanın değil !” ne ironiydi ama ? Bu cümleyi bana kurmalarına alışıktım. Benim için söylenmesine değil. “Düşmandan farkı yok.”dedi alayla. “Bade bence artık gitmelisin kardeşim. Bizde çıkacağız şimdi.”diyen Poyraz arkasını döndüğünde sanki yeni gelmişim de sabahtandır burada değilmişim gibi yüzüme baktı ve ağzının içinde küfür mırıldandı. “Hiç bir yere gitmiyorum. Fyodor masum iki canı aldı hemde abimin değer verdiği. Oturup öylece beklememi istiyorsunuz ama yapmayacağım. Yerini bulmuşken boş boş oturmayacağım.” Poyraz’ın yanından geçmek için hamle yaptığında Poyraz önüne geçti.”Kendine gel ,” İki kelime sert sayılmayacak kadar yumuşak dökülmüştü dudaklarından. “Abinin sözünü çiğnemiş olursun Bade Kor.” Ve Bade’nin sabrı tamemen taştı. “Hepiniz aklınızı mı kaçırdınız !? Kör olmayı bu kadar mı istiyorsunuz ? Anlamıyor musunuz sonumuzu getirecek ! Abimin o piçlerin önünde Ömür’ün önünde eğilmesi tam bir güçsüzlük göstergesiydi ve siz onu uyarmak yerine destek çıkıyorsunuz ! Bu da yetmezmiş gibi Ömür gel derse gelir git derse gideriz diyip boyun eğiyorsunuz ,” ve söylememesi gereken bir şeyi sinirle söyledi “Sizinde Eser’den farkınız yok ! O da tas-“

“Yeter ,”dedim sakince “Sus artık , tam şu an sus Bade Kor , yoksa kendini yakacaksın.” Alayla gülecek giibi oldu ama gülemedi. Bakışlarımın onun arkasında ki bedende olduğunu fark edince refleksle arkasını döndü. Araya girmemeliydin dedi bıkkınlıkla bırakmalıydın cümlesini tamamlamalı yaşayan ölü olmalıydı bana bir kere daha acıdı Senin hakkında konuşan ve düşmanlarınla aynı kefede olması gereken biri için yine çabaladın. Çabalamamıştım , sadece sözünü kesmiştim. Çaba senin için ne demek Ömür ? Kalkıp birini ölümün kıyısından almak mı veya ağlayan bir aciz insanın omzunu sıvazlayıp çözüm bulmaya çalışmak mı ? Bakışlarla da çaba sarf edilir , yeri geldiğinde öfkeyle söylenen sözü sertçe keserekte biri için çaba sarf edilir. Ve sen bunu yine yeniden yaptın. Vazgeç Bozkurt , bu sikeçte de sana yer yok.

“Dur Ömür ,”dedi Eser bahçeye açılan sürgülü cam kapıyı iyice ittirip içeri girerken “Girme araya devam etsin. Duymak istiyorum hatta ve hatta şu zamana kadar senden gerçekten bir şeyi bu kadar çok duymayı istiyorum ,” Bade , Eser’i görmenin şokunu yaşarken yere koyduğu bardağa çarpmıştı. Boş kahve bardağı devrilip ses çıkardı.”Yüzünde ki ifadeyi sil Bade , inandırıcı gelmiyor ,” Eser , Bade’nin karşısına geçti “Söyle ne diyordun ?” Bade yutkundu. O da tasmasını sizin gibi Ömür’e verdi diyecekti Eser ben onun yerine söyleyebilirim. “Bir şey demi-“

“Yalan söylemekte iyisin hakkını yiyemem ama bana yalan söyleyemiyorsun boşuna çabalama.” Eser gerçekten sinirli görünüyordu. Poyraz’a baktı “Gözünün önünde kardeşinle kavga etmeye niyetim yok o yüzden geldiğim gibi geri gidiyorum ,” Bade’ye bakmadan arkasını döndü “Bu aptal soğukluğa son veririm diye gelmiştim boşver Kor bu bizim aramızda kalsın belli ki mesafe bizim iyiliğimiz için olacak.” Ardından bir saniye duraksamadan çıkıp gitti. Bize dön Bade yüzünde ki acıyı görüp zevk almak isitoyorum. Kıkırdadı ve keyifle beklemeye başladı. Ama Bade dönmedi. “Görüyor musunuz ?”dedi kısık sesle “Sadece birkaç gün oldu...Tamam uzağa gittim şimdiye geleyim. Yanımmıza geleli sadece dakikalar oldu bak ne oldu ?” ardından güldü “Ömür Alya Bozkurt sen sadece felaket getirsin , hiç değişmemişsin.” Ardından o da Eser’in arkasından çıktı.

Hayal bana doğru bir adım attı ama tebesümüm onu durdurdu. “Gidin artık. Saat on olmak üzere. Şimdiye şirkette işinizin başında olmalıydınız.”arkamı dönüp merdivenlere ilerledim. Sana dediklerime kulak ver Ömür. Rüzgar hala odasında olmalıydı. Bu hikayede kötü karakter sensin. Onu uyandırmalı ve evden çıkıp Fyodor’un peşine düşmeliydik. Sevdiklerini korumak için dünyayı yakabileceğini söylüyorsun. Aklımı kurcalayan bir detay vardı o da Sebastıyan ve Fyodor’un nereden tanıştığıydı. Bir yerde okumuştum. Sevdiklerimizi sevdiklerimizden başka kimse incitemez. Rüzgar’ın aklına ki planı da duymam gerekiyordu. Olasılıkları tartıp bir yol haritası oluşturmalıydık. Sahi Ömür Bozkurt sen sevdikleirni kime karşı koruyorsun ? Odanın önüne geldiğimde gülümsedim ve omuzlarımı dikleştirdim.

Kendinden mi yoksa kendinden mi ?

Elimi kapıya koyduğumda kıkırdamaya vakti olmadan kaybolmuştu. Çünkü Rüzgar o kapının arkasındaydı. Artık bana zarar veremezdi. Kapıyı açıp hafifçe ittirdim. İçeri girip ardımdan kapattım.

Balkondan giren güneş ışığı içeriye sızıyor hafif aralık kalan kapıdan giren rüzgar perdeyi havalandırıyordu. Ama içerisi serin değildi. Yerden ısıtmalı olduğu için oda gayet sıcaktı. Ve Rüzgar yatakta bir eli yastığın altında , bir bacağını karnına doğru çekmiş dünyanın en rahat pozisyonunda uzanıyordu. Başını da yastığa gömmüştü ama uyumadığını biliyordum. Üzerimde ki kıyafetler tamamen siyahtı. Ve gömlek toz olmuştu. Düğmeleri açıp üzerimden çıkardım ve kirli sepetine attım. Rüzgar bu esnada kıpırdanmış ve başını kaldırmıştı. “Gerdek gecesinde terk edilmiş gibi hissediyorum.”demiş ve kapalı gözlerini açmadan başını tekrardan yastığa gömmüştü. Sesli gülüp küçük bir odayı andıran içinde sadece kıyafetlerimizin olduğu alana girdim. Beyaz uzun kollu kazağı alıp üzerime geçirdim. Altımda ki kotuda değişip yatağa ilerledim. Yatağa oturup bir ayağımı katladım , diğeri de yerdeydi. “Gercek gecesinde terk edilsen ,”dedim elimi saçına daldırıp “Bunu hissederdin sevgilim.”dediğimde mızmızlandı. “Kötü bir espiri anlayışın var güzelim.”dedi başı yastığa gömülü olduğu için sesi boğuk çıkmıştı. “Benim mi ? Oysa insanları güldürmekte üzerime yoktur ,” G harhini çıkar ü yerine ö koy. “Ee güzel uyudun mu ?”dedim gülerek. “Hıhı gittiğini bile anlamamışım.”dedi başını yan çevirip bana doğru döndü. Saçıyla oynayan elim durunca elini battaniyenin altından çıkarıp bileğimi hafifçe ittirdi. Bu ‘saçımla oyna.‘ demenin sessiz haliydi. Parmaklarımı tekrardan harakete geçirip saçlarının arasında dolaştırdığımda elini indirmşti. “Yalancı , yataktan çıktığım an uyandığını biliyorum ,” gözlerini açtı “Bensiz uyuyamazsın sen.”dedim sevgiyle. “Doğru , uyuyamam ,”dedi dudakları. Gözleri ise ayrı kaldığımız aylarda gecelerin yalnızca bana zehir olmadığını anlattı. Gözleri bana çok şey anlatıyordu , iyi ki anlatıyordu. Okyanusn benimle konuşsun devamı önemsizdi. “Söylesene halledebildin mi seni benden koparıp birkaç saat de olsa ayrı kalmamıza sebep olan işini ?”

Nereye gittin , kiminleydin , sabahın o saatende ne işin vardı....Hayır sadece halledebildin mi ? Neden , nasıl , niye yoktu. Okyanus sadece beni merak ediyordu. İyi miydim yoksa yok mu oluyordum ?

Saçıyla oynamaya devam ederken başımı yastığa koydum. “Hallettim ve şimdi senin için geldim. Senin okyanusuna düşen kanın intikamını almaya , tenine bırakılan yarayı iyileştirmeye ,” elimi yanağına kaydırdım “Ama sadece iyileştirebilirim , izi kalacak Rüzgar. Bunu yapmaya gücüm yetmez ama sevgim hep seninle olacak.” Başını hafifçe çevirdi ve yanağında olan elimin avuç içini öptü. “Devamında gözüm yok benim Ömür. Yara mı varsın olsun , derimi mi yüzecekler varsın yapsınlar , gıkım çıkmaz sen seveceksen hiç bir acı canımı yakmaz. Yandığında söndüren sen olacaksan benim sorunum yok güzelim ,” Tebesüm ettim. Az önce Bade’nin sözlerinin canımı yakmadığını sanmıştım ama yakmıştı. “Senin içinde aynısı geçerliyse. Geçerli olduğunu düşünüyorum ,”baktım , baktım ve daha sonra elimi yanağından çekip bedenimi ona doğru kaydırdım. Başımı boynuna saklayıp beline sarıldım. Hafif dikleşip elini enseme koydu , saçımı öptü. “Güzelim benim ,” Rüzgar...sadece sarıl , öyle sarıl ki dünya dönerken dursun...Saçımı yavaş yavaş okşadı. Fyodor kaçabilirdi. James intikam almak için plan yapabilirdi. Ama sorun değildi. O benimleyken düşünemiyordum. Düşünmek istemiyordum.

Dursun zaman ve durdu zaman.

“Teşekkür ederim.“dedi fısıltıyla ve duyduğunu anladım. Bu evin duvarları ses geçirmez değildi. Eski evlerinin öyleydi kafam karışmıştı. Bade’nin sözlerini duymuştu ve buna rağmen araya girdiğim için teşekkür ediyordu. Bade , Rüzgar’ın göz bebeğiydi. Ne derse desin ne yaparsa yapsın Rüzgar , Bade’ye asla kıyamazdı. “Bunu bir daha yapma olur mu okyanusum ?”dedim onun gibi fısıltıyla. “Bade’ye bir daha benim için bağırma. Kardeşin ile arana giremem , Bade zaten benden yeterince nefret ediyor bir de seninle onun arasına girmem...Ben böyle bir nefret ile baş etmek istemiyorum Rüzgar. Bırak bana ne derse desin. Onunda haklı olduğu yerler vardır elbet.”

“Bir sen haksızsın zaten ,”dedi kardeşinin sözlerini kendine yediremiyordu “Herkes haklı ama sen haksızsın. Elbet vardır seninde haklı olduğun yer değil mi Ömür’üm ? “ saçımla oynamaya devam etti. “Ben haklı olduğun yer ile ilgileniyorum , haksız olduğun yerleri kurcalayan çok ama kimse dönüpte bakmıyor. Ben kendi penceremden bakIyorum acaba onun gözünde nasıl ? Onunda kendi penceresi yok mu ?” telefonumun titrediğini hissetsem de umursamadım. “Eser ve Bade’nin arasına girdim öyle değil mi ?” belime elini bastırıp bedenlerimizi iyice birbirine yasladı “Sen sadece su alan bir geminin hasarlı yerini gösterdin.” Yutundum “Hasar bendim Rügzar.” Eser bana haber veriyor diye Bade ile arası bozulmuştu. “Eser liseden beri sana düşkün. Tıpkı Kaya , Afra ve Aren gibi.”

“Bana bu kadar düşkün olma sebepleri ne ?”bende hiçbir şey yoktu “Gücüm yüzünden mi ?”

“Kardeşlerinle aranda ki bağı sorguluyorsun. Canın bu kadar mı yandı güzelim ?” sustum. Bunu farkında değildim ama o yine fark etmişti. “Tamam , “dedi daha sıkı sarrılırken “Sorun var ama beraberiz. Söz veriyorum çözümünü bulacağım. Okyanusunun sana sözü olsun ,” Okyanusu zehirliyordum farkında değildi ama onu zehirliyordum. Ama bir şey söyleyemedim. Rüzgar benim için kendini erteliyordu. Daha fazla benim saçma hislerimle vakit kaybetmemeliydik.

Bütün hücrelerimin donduğunu hissettim. Çünkü kıkırdadı. Ama bu imkansızdı. Ben Rüzgar’ın yanındaydım. Sesini çıkartamazdı , imkansızdı. “Ne oldu ?”dedi yüzüme bakmak için hamle yaptığında başımı kaldırmadım. Bu doğru değildi. Bir şeyler yanlıştı. O konuşamazdı. Rüzgar varken gülemez , nefes alamazdı. Yanlış duymuştum. Yanlış duymak zorundaydım. Korunaklı limana kötülük sızamazdı. Yıllardır sızamamıştı , yine sızamazsı. “Ömür bana bak güzelim nele-“kapı çaldı. İyiki çaldı yoksa görürdü afallayan gözlerimi. Kapalı gözleirmi açtım ve yavaşça ondan uzaklaştım. Bakışlarım değişmişti biliyordum. Ama çok büyük bir sorun vardı. Öfelenmiştim. Ona buna veya şuna değil. Kendime öfkelenmiştim. Dün iki kurşunla can veren masum bedenlere kıyanlara beslediğim öfkeden daha fazlasını hissettim. Masum canlardan daha çok kendime öfkelendiğim için daha da öfkeyle doldum.

Güneş doğmuştu. Benim bedenimde ise öfke dolaşıyordu. Masuma karşı masumluğunu kaybetmiş olanların canını alacaktım. Rüzgar ateşe verecekti onu durdurmayacaktım.

Kapı bir kez daha çaldığında Rüzgar gözlerimden çekti bakışlarını. İtemeye istemeye okyanusları değişti. “Gel.”dediğinde yanımdan kalkıp yataktan üç adım uzaklaştı. Ben de yan dönüp ayaklarımı yere değdirdim. “Acil olduğu için rahatsız ediyorum , kusura bakmayın.” Arda çekinerek içeri girdiğinde gözlerimiz saniyelik buluşmuştu. Ve kaşları çatılmıştı. Rüzgar önüme geçtiği için gözlerimiz ayrıldı. Arda ve Rüzgar arasında sessiz bir konuşma geçti. Bende duydum ama Rüzgar’ı okuyabildiğim için değil bende Kaya ile sesizce konuşurdum. Bu konuşmalara yabancı değildim. Arda neler oluyor dedi Rüzgar fısıldadı , sırtı bana dönüktü göremedim ama Arda’nın bakışları değişti ve gözler sustu. “Acil olan ne Arda ?” telefonum bir kez daha titrediğinde arka cebime uzanıp ekranı açtım. “Fyodor’un bir mekanını daha bulduk ,”telefonu elimde sıktım “İçinin mal ile dolu olduğunu düşünüyoruz ,” bir hışırtı duydum. Arda elinde ki mavi kapaklı şefaf dosyayı Rüzgar’a vermiş olmalıydı. “Geçen gece aldığımız kordinatlarda ki gemiler limandan ayrılamadan durduruldu. Kara yolundan giden tırlarda baskınla ele geçirildi.”

“ MI6 mı ?” Arda alayla güldü “Onlar bizim için kıçlarını yerinden kaldırmaz. MİT halletti.” Rüzgar sıkkın bir nefes aldı. “Malları ne yaptılar bilgimiz var mı ?” Rüzgar dosyayı inceliyordu “Sadece aldıklarını biliyoruz. FBI olay bittikten sonra gitmiş. Polisler de anca varmışlar olay yerine. Bizimkiler çok sessiz haraket etmişler.”

“MI6’ ya kim haber verdi ?”dedim telefonu cebime koyup ayağa kalkarken. Rüzgar yan durunca yanlarına geçtim. Arda güldü. “MİT işleri bitince aramış ,” malları almış , ortamı temizlemiş ve arayıp dalga geçmişlerdi “Don uzaktan olay yerini görmüş. Gemilerin üzerine bayrağımız çizmişler. Birinde de kurt resmi varmış.” Rüzgar başını kaldırmadan güldü “Sanırım teşekkür ediyorlar.”dedi yandan bana bakıp. “Etmelerine gerek yok. Canım yollarına feda olsun. Hem biz onlara ulaştırmasaydık da haberleri olduklarına eminim.”

“Ona ne şüphe zaten ,”Rüzgar’ın elinde ki dosyaya uzanıp işaret parmağıyla “Şurada olduğunu düşünüyoruz.”telefonum bir kez daha titredi. “Düşünüyoruz derken ? Ya buradadır ya değildir Arda.” Ve bir mesaj daha geldi. İkisinde bakışları bana döndü “Telefonun can çekişiyor sanırım.”Rüzgar bakışlarını tekrardan dosyaya indirdiğinde Arda’ya “Kız arkadaşının çenesi açıldı.” Dudaklarında gülümseme yeşerdi. Bakışları canlandı. “Çok güzel konuşuyor ama.” Kız arkadaşın kumar oynamak istiyor Arda ve ben istemiyorum. “Bir de bana sor onu.” Güldü ve Rüzgar dosyayı katlayıp kafasına vurdu “Odaklan üstün zekalı. Burada mı değil mi ? Boş bir yere gitmek istemiyorum Arda , ” Tuzağa düşmek istemiyorum Arda “Fyodor’u ciddiye almıyorum ama Sebastıyan ile aralarında nasıl bir bağ var bilmeden riske altamam.” Ömür’ü riske atamam. “Hayal yarı yarıya değer verse de ben eminim boş değil. Malları burada üretiyor olabilir.” Kaşlarım çatıldı “Üretiyor derken ?” Fyodor uyuşturucu taşımıyor muydu ? “Şakacı kurt ,”diyen Arda bakışlarımın değişmediğini fark edince durdu “Sen bilmiyor muydun ? Fyodor sadece taşımacılık yapmıyor malları üretiyorda.” Sona doğru sesi kısılmış ve Rüzgar’a bakmıştı. Bu bakışı da okudum ‘Gerçekten bilmiyor mu ?’ diye sordu. Rüzgar dosyayı kapatıp masanın üzerine koydu. “Bizde yeni öğrendik çok iyi saklamış ,”dedi Arda’yı bakışlarıyla uyardı. “Sebestıyan ile olan bağının sebebinin bu olabileceğinden şüphelendik.” Bilerek biliyorsun kelimesini kullanmıştı. O an başka bir farkındalık yaşadım. Rüzgar , biliyorsun kelimesini sık sık kullanırdı. Bunun sebebini işte şimdi biliyordum.

Bilmediğim her şey beni öfkelendiridi. Öfkem bana zarar verir , hırsa dönerdi. Hırsım alevlenir yakardı. Kurdun dişine kan değer bundan zevk almaya başlardı.

Ellerim masumluğunu kaybettiğinde demiştim , ellerim masumluğunu kaybetmek için can atıyordu.

İki taraftan sıkıştırıldığımı hissettim. Birden fazla cephede savaşmaya alışkındım. Savaşlarda aniden durumlar değişirdi şimdi de değişmişti. Bilmediğim ufak bir bilgi beni birkaç adım geri atmıştı. Taşlar yerine oturmak üzere sanıyorken yanlış parçayı yerine yerleştirmeye çalıştığımı fark etmemiştim. Bir kıkırtı daha duydum ama bu sefer şaşırmadım. O bunu fark etmişti ve halime gülüyordu. Elinde ki kartı sertçe masya vurdu. Arkasında duran ölüm gülümsedi ve yan döndü. Masayı aydınlatan lamba sallandı ve yanıp söndü. Yer sallandı şartlar değişmeye başladı. Benim kartlarım azalmaya onun ki artmaya oyunda galip gelmeye başladı. Yansımam gülümsedi ben ise tepki gösteremedim. Bakışlarıyla arkamı işaret etti. Rüzgar yanımda oturduğu için güvenerek yan döndüm. Masanın lambası arkamda duran kardeşlerimin yüzünü aydınlatmaya hiçbir zaman yetmemişti ama şimdi Afra’nın yüzüne ışık vuruyordu. Afra da tıpkı yansımamın arkasında ki ölüm gibi yan döndü. Direk yüzünü göstermedi ama yann profilini netçe görebiliyordum.

Yanımda bir sandalye daha belirdi , Afra için. O otursun diye özenle planlanmış bir oyundu. Yansımam elinde ki kartları masaya vursada elinde yeni kartlar beliriyordu. Arda’ya baktım elleri cebinde Rüzgar’ın planını anlatmasını bekliyordu. Rüzgar’ın gözleri Arda’da ruhu beni izliyordu. Telefonum son bir kez daha titredi ve ben cebime uzanıp gelen mesajı okudum. Savaşın ortasında boş kovanlar yere düşerken kırşunlar beni ıskalıyordu. Bana gelmemesi için özenle ateş ediliyordu. Ama kıpırdamama izin de verilmiyordu. Kıpırdamadım. Her olasılığı hesaplıyordum. Atacağım her adımı atacakları her adımları ama herkesi korumak için verdiğim çabada herkes kendi yoluna gitmek için çabalıyordu. Bölünemezdim hem orada hem burada olamazdım. Ama olmak zorundaydım. Kurtarmak için önce risk almalıydım.

Parmaklarımı klavyede gezdirdim.

Tepemizde ki lamba şittetle sallandı. Rüzgar elini dizime koydu. Afra elini onun için hazırlanmış sandalyeye koydu ve çekti ama oturmadı. Mesajı attım. Lamba durdu. İşık son kez tekledi ve yanmaya devam etti. Yansımam gülümsedi. Kumar masasına oturmuştum.

Mavi gülü soldurmayı seçtim.

 

 

Loading...
0%