Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19.Bölüm - Ayna

@elif.kinik

 

"Gözlerinde ki yalnızlık

 

Kimin eseri ?"

 

 

 

 

 

Rüzgar Kor

Kabullenme bir insanın en büyük çaresizliğiydi. Bir yerden kulağına bir fısıltı gelirdi. Duyar ama o an unuturdun. Çünkü beynin seni korumaya çalışıyordur. Ama inkar edemeyeceğin artık beyninin bile seni koruyamayacağı bir noktaya geldiğinde kabullenirsin. Daha çok kanıt arar daha çok sonuca ulaşırsın ama hepsi aynı şeyi söylüyordur.

Tahminlerinde yanılmasan da yanılmayı en içten arzuladığın andır aslında kabullenmek. Ama şimdi zihnimi meşgul eden başka bir şey vardı. Ben kabullendiğim için mi sakindim yoksa kabullenmekten başka çarem kalmadığı için mi ? Yanlış sözcüklerdi aslında bunlar. Ben çaresiz değildim. Ya da kabullenme yaşadığım için sakin. Ben sadece bunu da biliyordum. Bir gün bu anı yaşayacağımı biliyordum. Ön görüyle alakası yoktu. Bu neyin iyileştiğini ve neyin beklediğini bilmekle ilgiliydi.

Ve ben yine biliyordum.

Bütün mesele buydu değil mi ? İki kelimemden biri çaresizlikti. Onunda öyleydi. Bir gemiye binmiştik. Aynı yemeği yiyor aynı kıyafetleri giyiyor ve aynı sözleri dile getiriyorduk. Tek manzaramız olan okyanus hakkında konuşup duruyorduk. Bizi sıkmıyordu , sıkılan zihnimizde ki benliğimizdi. Sorun yok deyip duruyorduk ve sorun yok dememiz sorun olduğunun kanıtıydı. İyiyim demekte bunun gibiydi. Bana neyim olduğunu sor veya lütfen sorma...Hangisini seçeceği ise sadece soruyu soranı ilgilendiriyordu. Seçimi ise ikisini.

Önümde yine emin adımlarıyla yürüyordu. Omuzları dikti. Her zaman ki gibi. Ama aklı işte o sadece benim okumama müsaitti. Evet...bunu da defalarca düşünmüştüm. Ve evet düşünmeye de ölene kadar devam edecektim. Çünkü söz konusu oydu.

Aklı ; sersemdi.

Boşluk vardı. Ameliyathane denen o yerden çıktıktan sonrası onun için boşluktu. En son hatırladığı dudaklarımı hissettiği andı. Kilitlemiştim. O anları zihnime kilitlemiştim ve o da bunu fark etmiş sormaya tenezzül etmemişti. Bana güvenmişti , belki de bir bildiğim olduğunu düşünmüştü. Bildiğim vardı ama o bunu da unutmuştu. Ve bu sefer hatırlamaması için dua etmiştim. Bu anı hatırlamamalıydı , hatırlamazsa acı çekmez , pişmanlık hissetmezdi.

Daha önce de unutmuştu diye geçmişten bir fısıltı çalındı kulağıma hatırlaması için yalvarmıştın. Şimdi hatırlamazsın diye yalvarıyorsun haklıydı , haklıydım. Hatırlaması senin elinde , unutması senin sessizliğinde. Savaşa yön veriyorsun Kor...verdiğin savaşta unutmak elinde silah oldu.

Onun içindi. Ne yapabilirdim ki ? Bütün bilinmezlik aniden binse omuzuna nasıl baş edecekti ? Abisi ve ablası ile yaşadığı her şeyin yükü yakında omzuna binecekti ve dizleri kırılacaktı. Ufukta bir çaresizliğin nedeni vardı. Ve devamı da hızla ona yönelecekti. Ben her anında , haklı veya haksız yanında olacaktım. Bu yüzden kullanıyordum. Unutmak...belki de sadece kendimi kandırıyordum...Hayır ben elimden geldiğince geciktirmeye çalışıyordum. Kıyamıyordum , kıysınlar istemiyordum.

Her şeyin suçunu bana atsalardı ama hepsi onda bitiyordu.

Üst kata çıkan merdivene adım attığı anda silah sesi duyuldu. Ellerimizde duran silahlar sesin yönüne doğru dönmüş arkasından ilerlememin avantajıyla önünde durabilmiştim. "Dışarıdan geldi." diyen Ömür çıktığı basamaktan inip yanımda durdu. "Sebastian."demekle yetindim ve üst kata çıkmaktan vazgeçip pencerelere doğru ilerledim. Yerde çivi izleri vardı. Buranın fabrika olarak daha önce kullanıldığına artık emindim ve terk edildikten bir süre sonra yağmalanmış ve bu itlerin yeri haline gelmişti. Camlar kırılmıştı. Kırıp cam parçalarının arasında bir kaç damla kan lekesi ile boş kovanlar da vardı.

Ceketimi çıkartıp cam parçalarını yere ittirdim. Ardından riske atmayıp batmasın diye ceketimi serdim. Elimle destek alıp diğer tarafa atladığım da etrafa bakıp kollarımı uzattım. Ömür bulduğu yüksekliğe basıp ceketimi serdiğim yere oturdu. Kollarımı beline sarıp havaya kaldırdım. Ayaklarının yere değdiğinden emin olduktan sonra tekrardan etrafa baktım. Sebastian ya boşa sıkmıştı ya da boş yere birini öldürmüştü. Sadece biz nerede olduğunu bilelim onu bulalım istiyordu.

Elimi arkaya doğru uzattığım da Ömür elimi tutmamıştı. Kaşlarım çatılırken omzumun üzerinden arkama baktım. Ve gördüğüm görüntü yüreğimi ısıttı. Kaşlarını hafifçe çatmış dikkatle ceketimi sirkeliyordu. Yüz hizasına kaldırıp daha da yakından baktı. "Ömrüm ?" Gözleri beni bulduğunda yutkundu "Cam kalmışsa batar da ondan..."dedi kısık sesiyle "Hem ben geçerdim oradan ,"dedi ve bir kez daha ceketimi kontrol etti "Batarsa bozuşuruz. "diye son kez mırıldanıp ceketi bana uzattı. Dudağımda ki tebessümle ceketi giydim.

Oradan benden daha kolay geçerdi ama eli hala kanıyordu. Dikkatimi oraya vermemeye çalışıyordum çünkü elini saracak bir şeyim yoktu. Kanı fazla değildi ama vardı işte. O da bunu bildiği için ikiletmeden bana ayak uydurmuştu. Elimi tekrardan uzatıp parmaklarımı hareket ettirdim. Bu sefer uzanıp sağlam eliyle elimi tuttu. "Bir iyi bir de kötü haberim var. Önce hangisini söyleyeyim ?"dedim elini okşayıp temkinli adımlarla yürürken. "Çok fazla kötü haber yüklendim Kor. Bu sefer iyiyi seçip dinleneceğim. " fabrikanın önüne çıktığımız an "İyi haber Sebastian burada." dedim ve bedenini ittirip yerinden sökülmüş ama daha sonra alınmaktan vazgeçilmiş jeneratörün arkasına doğru ittirdim. İkimizin arasından geçen kurşun duvara saplandı.

"Nerede kaldın Kor !? Dikkatini çekmek için en iyi adamlarımdan birinin beynini dağıtmak zorunda kaldım !" Sinir bozukluğu ile güldüm ve Ömür'ün iyi olup olmadığını kontrol ettim. "Kötü haber ," Çabucak toparlamış ve diz çöktüğü yerden o da bana bakıyordu ama gözlerinde endişe vardı. Çünkü onun aksine ben açıktaydım. Saklanma gereği duymamıştım. "Canımı şimdiden sıktı ," Dik bir şekilde karşıma baktım. Sebastian görüşümde değildi ama adamları ortada duran tırın etrafında silahlarını bana doğrultmuş şekilde duruyorlardı. "Açığa çık Sebastian. Şu itlerini de çek önümden." dedim sert bir sesle. Ömür normalde çoktan yerinden çıkmıştı yanımda yerini almış olurdu ama onu durdurmayı başarmıştım. Elimle sadece onun anlayacağı şekilde baş parmağımı ardından serçe parmağımı avcuma doğru kıvırıp açmıştım. Bu 'yerinde kal.' demekti. Uymazdı ama uymuştu. Çünkü Sebastian ile kendim karşılaşmak istediğimi anlamıştı.

Kahkaha attı. Adım seslerinin ardından sol tarafımda kalan ağaçların arasından çıkıp adamlarının yanına ilerledi. Önlerinde durup ellerini cebine koydu ve kıvrılmış dudaklarıyla bana baktı. "Bu adamlar senin için değil Kor o yüzden endişelenme , önünde durmuyorlar ," sakin olmaya çalıştım ama sadece çalıştım. Jeneratöre doğru baktı ve başıyla orayı işaret etti "Bunlar sevgilin için ," Ömür ayağa kalktığın da tekrardan daha hızlı bir şekilde baş parmağımı ardından serçe parmağımı avcuma doğru kıvırıp açtım. Tekrar diz çökmedi ama yerinden de çıkmadı. Ömür ikinci kez beni dinledi... "Saklanmak sana yakışmıyor Bozkurt ! Hani nerede James'ın masasına korkusuzca oturan , Black'i tehdit eden , üzerine kurşun yağmasına rağmen masum birini kurtaran , nerede herkesin içinde Kor'a diz çöktürüp ayakkabısını sildiren ? Dur az kalsın unutuyordum nerede James'ın parmağını kırıp onun onurunu iki paralık eden ? Bu gün evde yok mu yoksa ? " bilerek kışkırtıyordu. Ömür'ün oradan çıkıp benim önüme geçmesini ve benim adıma konuşmasını istiyordu. Aklınca benim şerefimi iki paralık edecekti. Ama bilmiyordu ki ben bununla gurur duyuyordum. Bilmiyordu ki sevdiğim kadının dik duruşu , sözleri her şeyine hayran olduğumu.

Ömür elime bakıyordu. Çıkmak istiyor karşısına dikilip Sebastian'ı öldürmek istiyordu. Bu sefer bir şey yapmadım. Elim yanımda sallandı , tercihi ona bıraktım.

Gözlerimi Sebastian'dan çekmedim ve onun iğrenç gülümsemesini izlerken Ömür'ün yanıma gelmesini bekledim. Çıkacak ve önüme geçecekti. Çünkü Ömür Alya Bozkurt arkada duramazdı , durmak ona yakışmazdı. "Buradayım ," dedi gür ve sert sesiyle. Emin adımlarla yerinden çıktı ve bana doğru geldi "Ben her zaman buradayım Sebastian." Bunu bekliyordum ama beklemediğim bir şey vardı. Arkamda durmasını beklemiyordum. Ömür Alya önüme değil arkama geçti. Belli etmedim ama şaşkınlığı iliklerime kadar yaşadım. Sebastian daha yüksek sesle güldü. "Ne kadar da romantik. Saklanıyor musun ufak kurt ? Hem de bir erkeğin arkasına , hiç yakışmadı senin gibi feminist birine." Damarına basıyor ve delirmesini izlemek istiyordu ama karşısında kimin olduğunu unutuyordu. Ömür Alya ona asla istediğini vermezdi. Sırf bu yüzden bile arkamda duruyor olabilirdi. Sırf Sebastian galip gelmesin diye.

Kıkırdadı "Şakacı şey seni ,"dedi ve baştan aşağı süzdü. Bu bakışı biliyordum. Bel altı vuracaktı "Yoksa önünde duran kadınlara istediklerini veremediğin için mi kuyruk acısı çekiyorsun ?" evet vurmuştu. Sebastian kaşlarını kaldırdı ama yine güldü. "Çok güzel bir laf döndü dilimde ama söylemeyeceğim ," dedi ve bana baktı "Buraya Kor'u kızdırmak için değil öldürmek için geldim ,"yakınında ki korumaya "Tırı çıkartın ve şu köpekciği kurşuna dizin , Kor benim." demiş ve saniyeler içinde ortalık savaş alanına dönmüştü.

Hızla jeneratörün arkasına geçmiş kurşunlardan saklanmıştık ama fazla kalabalıklardı ve burada siper alacak bir şey yoktu. Yerimizden çıkmak Sebastian'ın dediğini yapması demekti. "Şu piçlere bel altı vurmayı kesmelisin ,"dedim kolu koluma değen okyanuslarına bakıp "Düşünme yetileri zaten yok iyice zorluyorsun." Omuz silkti "Hoşuma gidiyor." İstemsizce göz devirdim "Nedense benim hiç gitmiyor." Keyifle güldü "Gitse tuhaf olurdu zaten Kor ," gülümsemesine aşık olduğumdan mı gözlerine bağımlılığım olduğundan mı içimden bir şeyler akıp gitmişti. Sanki güzel gülüyordu.

"Biliyorum beni seviyorsun ,"dediğinde gözlerimle şaka yapıyorsun dercesine bakmıştım. Bir kez daha güldü "Ama buradan çıkmamız lazım Kor. Kapana kısılan kurt olmaz ayrıyeten o puşt bana köpek dedi. Dilini kesmem gerekiyor." Başımı jeneratöre yasladım "Plan yapan sensin yap bir şeyler." Kolumu dürttü "Zihnimi durdurdun Rüzgar ,"dedi imayla "Kafamı toplayamıyorum. Ne dersen tamam diyesim var. Bir yerler boş zihnimde ve bu boşluk rahatsız etmiyor. Ama sersemim , toplayamıyorum kafamı ,"dedi sesi mızmız bir çocuk gibi çıkmıştı ama daha çok nazlanıyor gibiydi.

Elinde ki silahla oynadı. Şarjörü çıkardı geri taktı. Elinde evirdi çevirdi. Sonra durdu ve ağır ağır başını kaldırıp bana baktı. Çakmak çakmak olan okyanuslarını arka arkaya kırpıştırdı. "Bakmasana öyle...Saniye başına kaç kurşun düşüyor hesaplayamıyorum Rüzgar...Buradan çıkmamız lazım ve bunun içinde senin düşünmen gerekiyor." Söyleyemedim ama nazlanışını özlemiştim. Yanımda çocuk gibi oluşunu özlemiştim ama söylemedim. Söylersem ansızın aklına gelir ve kendini sorgulamaya başlardı. İzin veremezdim. Ben onu her haliyle seviyordum.

Gözlerimi gözlerinden çektim ve sesleri dinledim. Kurşunlar arka arkaya jeneratöre saplanıyordu. Ama bir düzenle. Gözlerimi yere sabitledim. Sebastyan ortalarında duruyordu ve atış sıraları düzenliydi. Biri tetiğe basarken diğeri basmıyordu. Toplam on sekiz adam vardı Sevastian hariç. Ve tetiğe basanlar eğitimsiz olanlardı. Basmayanlar ise Sebastiyan'ın asıl adamlarıydı. Ve emir bekliyorlardı. Dudağım kıvrıldı "Oyun oynuyorsun , yine."

"Plan yapan Kor , en sevdiğim." dedi keyifle. Telefonumu cebimden çıkartırken "Yalancı Bozkurt." dedim yandan yüzüne bakıp göz kırptım. "Kor ! Böyle yapma ama kırılıyorum ! Hasret gidermemiz gerekiyor , uzun zamandır görüşmüyoruz." Sebastian fazlasıyla eğleniyordu. Sıkılan kurşunların boşuna olduğunu karşılık vermeyeceğimi biliyordu. Ve bunu bilerek boşa ateş ettiriyordu sebebi ise az da olsa beni germekti. Olmayacak şeyleri düşünmemi sağlamak , saniyelikte olsa delirmemi istiyordu. Çünkü o gün görmüştü. Tercihimi Emre'den değil de Ömür'den kullandığımda anlamıştı. Kimse ona dokunamazdı. Sonucunda ızdırap çekip asla dinmeyecek bir acıyla baş başa kalsam da bu acıya Ömür güvendeyken katlanabilirdim.

Ama hoşuma gitmemişti. Ömür'ü öğrenip koz olarak gören o ufak aklını söküp almak zorundaydım. Aramızda ki bu oyun bu gün değilse bile uzatmalara gitmeden bitecekti. "Neredesin ?" Arabanın yolda bağırdığını telefondan duydum "İyiyim sen ?" burnumdan güldüm. Telefonu sesi daha net duysun diye kulağımdan çektim "Vav havayı fişek mi severim." Gözlerimi devirdim "Hallettiysen buraya bir el at Arda çok fazla sinek var." dediğimde yer sarsıldı gök yüzü griye boyandı. Kuşların bağırıp hızlıca kanat çırptıklarını duydum. "Endişelenme kardeşim her zaman arkanı kollayacağım." demiş ve telefonu kapatmıştı.

Silah sesleri susmuş adamları panik sarmıştı. "Arda gelecek miydi ?"diye yanımdan gelen fısıltıyla Ömür'e bakıp göz kırptım. "Hayır ama son dakika bir plan değişikliği oldu." Sen kendinde değil ve ufak bir çocuk gibi bakarken Arda'yı çağırdım diyemedim. Kabul etmezdi , kendini sorgular , yetemediğini düşünürdü ama şimdi sadece güldü ve başını salladı. "Kor !"diyen Sebastian keyifliydi "Kamyonlarımı mı patlattın ? Hani bomba kullanmıyordun ? Ah hayır hani destek yoktu , korktun mu sevgiline zarar gelir diye ?" Evet ve hayır. "Hadi çık dışarı bak baş başayız artık." Adamlarını patlamanın olduğu arka yola göndermişti. Başımı jeneratöre yasladım. "Arda başının çaresine bakar ,"Ömür narince parmaklarını bileğime sardı ve bu hareketi beni lise zamanına götürdü. Pencere kenarında olan sırada başımı kollarımın üzerine koymuş uyuyordum. Yanıma oturmuş ve çenesini koluma yaslayıp elimi tutmuştu. Kalbim o an nasıl attıysa şimdi de öyle attı. Yaşanmış ve yaşanamayan her şeye rağmen ona olan hislerim hiç değişmemişti.

Bu öyle bir şeydi ki nefesim kesiliyordu. Sevmek değildi bu ama başka bir adı yoktu. İnsanlar biz acizler için bunun tek adı sevmekti ama yetersizdi , yetmeyecekti. Bu his beni aşıyor bize zor yetiyordu.

"Bizde bakalım çünkü zamanımın sonuna geliyorum ," gözlerim sorularla dolardı ama dolması sadece tek bir soru vardı. Farkında mıydı ? Gözleri dudaklarıyla birlikte gülümsedi "Seni seviyorum Rüzgar ve üzerimde ki etkini de seviyorum ama onun da gücü bir yere kadar...Gölgen beni ben ederken güneş yönünü değiştiriyor. Gölgen yavaş yavaş uzaklaşıyor. O tamamen gitmeden bunun tadını çıkarmak istiyorum , seninle özgürce. O yüzden ben Arda'ya güveniyorum , olacaklara rağmen. Sen de kardeşine güven biliyorsun o seni asla yalnız bırakmaz bir sıyrık bile almadan yanına dönecek ," omzunu indirip kaldırdı "Sebastian'dan intikamını al Kor aksi halde bu benim intikamım olacak. Buna izin verme olur mu ?"

İstemediğim bir şeyi düşündüm. '...tadını çıkarmak istiyorum , seninle özgürce.' Bunu ben deseydim ne yapardın Ömrüm ? Kardeşlerini mi seçerdin yoksa yanımda mı kaldırdın ? Bu soruyu dile getirmeye bile gerek yoktu , gereksizdi çünkü cevabı belliydi. Peki bu bana nasıl hissettiriyordu ? Ömür odadan çıktığı zaman ne olur ne olmaz Arda'ya işini halledip gelmesini ama ben aramadan yaklaşmamasını söylemiştim. Ömür'ün kendini kendi kuyusuna atıp boğmasına izin veremezdim ama tahmin ettiğim şeyler olmuştu. Arda'yı buraya çağıran bendim. Kardeşimi arkamdan Londra'ya getiren de bendim. Arda'yı sürekli riske atan bendim ve çıtını çıkarmadan gelen de oydu. Ve ben yine bir düzine adamı onun üzerine göndermiş burada öylece duruyordum. Çünkü Ömür ile iki dakika daha fazla vakit geçirmek istiyordum. Peki ya Arda en son ne zaman Afra ile iki dakika fazla vakit geçirebilmek için bana hayır demişti ? Dememişti , diyememişti. Onun her zaman ilk tercihi ben olmuştum. Pişmandım onu bu denli hayatıma soktuğum için pişmandım. Bir gün ellerime kanı buluşacak korkusu üzerine her gün düşündüğüm tek şeydi. Ve ben yine bencildim çünkü Ömür ile iki dakikayı Arda'ya tercih ettim.

Sanki şu an çıkıp gitmek istesen ona ulaşabilecekmiş gibi konuşuyorsun diyen iç sesim haklıydı. Arda'yı seçsem de ona ulaşabilmek için Sebastian'ı geçmem gerekiyordu ama sorun bu değildi sorun önümde engel olmasa bile yine aynı şeyi seçecek olmamdı.

Ben Arda'nın borcunu nasıl ödeyecektim ?

Ben kardeşime ne zaman bu kadar borçlanmıştım ?

Ve ben ne zamandır kardeşim için 'borçlanmak' kelimesini kullanıyordum ?

Farkında değildim ama bir şeyler rayından çıkmış daha sonra geri oturmuştu. Rayından çıktığı an hasar almış geri otursa bile eksik kalmıştı.
Ben bu eksiği düzeltemez olur da bir gün boşalırsa dolduramazdım. Bu yüzden daha fazla zaman kaybetmek istemedim. Ne kadar erken önümde ki engelden kurtulursam o kadar hızlı Arda'ya desteğe gidebilirdim.

Peki ya burada ki engel kimdi ?

"Kiminle anlaştın Sebastian ?"dedim ayağa kalkıp. Ömür'ün bileğimi tutan eli yere düştü. Jeneratörun arkasından çıkıp görüş alanına girdim. "Diğerlerine benzemediğini sanmıştım. Düşmanın da şereflisi olurmuş demiştim ,"dudağım kıvrıldı "Yanıldım öyle değil mi ?"kaşları hafifçe çatıldı. Eğer karşında oyun oynamaktan zevk alan biri varsa kazanmasına izin verecektin. Arka arkaya bir çok kez ama seni de yenemeyecekti. Bütün iyi ve kötü huylarını öğrenecek ondan bir parça gibi olacaktın. Ve böylelikle vuracağın her darbe isabetli olacak ona zarar verecekti. Yediğin her bir darbenin bedeli buydu. Ben Sebastian'ı tanımıştım. Her bir ismiyle tanışmıştım. O da beni tanımıştı çünkü bende oyun oynamayı seviyordum. Fakat benim tek bir ismim vardı onun ise birden çok. Ve bir sayı ne kadar çok bölünürse önüne bir o kadar virgül atılır değeri düşerdi.

Sebastian'ın değeri kalmamıştı.

Bir amaç değil de birinin köpekliğini yapmaya başladığında oyun bitmişti.

"Şeref mi ?"eğleniyordu "O çocuğu öldürdüğüm için mi yoksa o bunağı öldürdüğüm için mi şerefime laf yedim ?" Bir şehir sanki karşında. Ömür arkama geçti. Hatıraların arkanda. Kıstırıyorlar seni sokakta. Kurşun sesleri duyulmaya başladı. Adamlar Arda'nın yanına varmışlardı. Başımı hafifçe geri attım ve dumanların dağıldığı gökyüzüne baktım "Bedenine isabet eden her kurşun için bir organını senden alacağım ," Sesim kısıktı Sebastian duymadı zaten duysa da anlayamazdı , Türkçe konuşmuştum. "O acı çekmedi ama sen kan kusacaksın ," sözlerimin şahidi vardı. Gözlerimi Sebastian'a sabitledim. "Organlarını senden aldıktan sonra bedenini küle çevirecek , cesedini sahibinin odasına bırakacağım ," Meydan okuyan gözlerini de alacak sahibinin görebileceği bir yere bırakacaktım. "Bu da Kor sözü olsun."

Sözlerimin bitmesiyle yer bir kez daha sallandı ve bu patlama yakınımızdaydı. Kulak çınlatan ses Sebastian'ın adamlarını sağa sola dağıttı. Arkamızda ki fabrikadan yayılan yoğun duman saniyeler içinde dört bir yanı sardı. Alevler öfkeyle yükselmeye başladı. Belki de öldürülen küçük canların şahitleri olan duvarları yakıp kül etmek istediler. "Yaktın mı Kor ?"dedi eline aldığı silahının susturucusunu çıkarıp kenara attı. "Adım attığın her yer yanıyor. Bundan zevk alıyorsun çünkü yakan sensin ama dikkat etmelisin , sevdiklerin ateşine yakın duruyorlar ve bilirsin ," göz kırptı "Kıvılcımlar sıçrarlar." Silahını doğrulttuğun da ikimizde aynı anda ateş ettik.

Iskalamıştı ve bende ıskalamıştım.

Ne kadar oyun bitti desem de onu öldürmem için yeni bir oyun gerekiyordu. Sırtımı duvara yasladım "Toksik ilişkiye döndü anasını satayım." Boşa sıkmazdı ama bilerek bir el daha ateş etti ve kurşun duvara saplandı. "Hiç eğlenceli değilsin Rüzgar !" zaman kazanmaya çalışıyordu çünkü kayıp vermişti. Tırlarından birini Arda havaya uçurmuş diğeri ise burada mahsur kalmıştı. İkinci tır ise Poyraz tarafından takip ediliyor , tuzağa çekiliyordu. Bundan haberi yoktu ve sahibine iki dolu tır ulaştırmak istiyordu. Ne yazık ki buna izin vermeye niyetim yoktu. Masum canların organlarıyla alınan uyuşturucuları masum diğer canları zehirlemesine dünyanın neresinde olursam olayım izin vermeyecektim. S.R.A hakkında çok şey bilmiyordum ama Ömür'den öğrendiklerim yeterdi. Ne olursa olsun o tır buradan çıkmayacaktı.

"Eğlenceli olmayan sensin Sebastian !"dedim bir el ateş ettim isabet etmese de. "Kimin köpekliğini yapıyorsun da kendini tutuyorsun ? Yanlış anlama bir geçmişimiz var dost (!) sayılırız !" Karşımda ki camdan yansımasını görebiliyordum ama o bunu farkında değildi. Yanına gelen adamına dudağını bile kıpırdatmadan bakışlarıyla tıra gitmesini söyledi. Adamı emri anlayıp başıyla onayladı ama bende anlamıştım. Adam yerinden çıkmak için niyetlenmesi yetti. Kalbine isabet eden kurşun ile yere serildi ve bu Sebastian'nın öfkelenmesine yetti. "Kor ! Adamlarımı sadece ben öldürebilirim !"

"Değiştiğini sanmıştım , korkuttun beni !"dedim alayla. Arda'nın yanına gidenler Fyodor'un artıklarıydı yine yanılmamıştım. "Ben değişmedim Kor ! Ama sistem değişmek üzere !" Burnumdan güldüm. "Uyan Sebastıan ! Sistem değişemez , çoktan yok oldu !" Yine haklı çıkacaktım ve bunu söylemekten bıkmayacaktım. Biliyordum , biliyordum ve biliyordum...Bilgisayar oyunların da seviye yükselip canavarın gücü ve saldırı şekli değişse de kurallar değişmezdi. Ama oyunu kuran istediği zaman sistemi değiştirebilirdi , dışarıdan müdahale olmadığı sürece. O zaman oyunu kuran artık oyuna sahip olmazdı. Kötü veya iyi fark etmeden oyun başka birinin eline geçerdi , kurallar artık onun ellerinde ve dudaklarının arasında olurdu. Belki de kaleminde.

Ortamda silah sesleri ve her dakika daha da yükselip sağa sola sıçrayan alevlerden farklı bir ses duyuldu. Tırın motorunun çalışma sesi. Afallayarak o tarafa doğru baktı. "Lanet olsun , ne duruyorsunuz durdurun onu !" ayağa kalktığında bu sefer ıskalamadım. Kurşun yuvasından çıkıp omzuna saplandığında geriye sendeleyip siper aldı. "Korkuyor musun ?"dedim sırtımı duvara yaslayıp. Bağırmaya gerek yoktu. "En son görüştüğümüzde silahlarla dolu olan gemini batırmıştım. Yüzünde bu ifade yoktu aksine keyif almıştın. İş yaptığın patronlarını işin bitince öldürürsün bu seferkini özel kılan nede yüzünü dehşet sardı ?"köşeye sıkışmış hissediyordu oysa bundan beter durumlarda kalmıştık. Öyle ki bir seferinde omzundan vurulan bendim ve ben onun kadar şanslı da değildim az kalsın çatıdan düşüyordum. Bu yüzden bu an tuhaftı. Etrafımız yanıyor olabilirdi. Fyodor'un adamları Arda'nın yanında olsa da kendi adamları hala çevredeydi. Omzundan süzülen kana da bedenine saplanan kurşunda zevk almasına neden olurdu ve bedenimde delik açmadan bu günü bitirmezdi. Ama onun ilgisini çeken tek şey şu an Ömür'ün içinde olduğu tırdı.

Adamları tırın etrafını sardığında beni gözümde kurdu tuzağa düşürdüğünü sanan bir avuç çakal vardı. Ve o esnada başak bir şey daha fark etmiştim. Bu adamlar tecrübeli değildi. Daha önce Sebastıan ile çalışmamış gibiydiler. Onu anlıyor , emirlerine uyuyordular. Ama Sebastıan'ın adamları da onun kadar çatlak olurlardı. Tıpkı o lanet gecede polis kılığındakiler gibi. Öleceklerini bilmelerine rağmen peşimizden gelmişlerdi. Ama öleceklerini bilseler de hiçbir önlem almadan o tıra yaklaşmazlardı. Tırın patlaması veya kurşuna dizilmeleri değil içinde Bozkurt olmasıydı. Bu adamlar Sebastan'ın adamları değildi , hizmet ettiği patronun yanına koyduklarıydı. "Ya bütün gücünü kaybettin ya da hizmet ettiğin piç ile çok farklı bir bağın var."

"Bence bağı var." yanımdan gelen sesle dudağım kıvrıldı. Başımı Ömür'e doğru çevirdim. "Hazır mısın ?"dedim alevlerden parçalar taşıyan okyanusuna. "Ben her zaman hazırım." dedi bakışlarım eline düştü. Siyah bez parçasıyla bandajın üzerini sarmıştı ve bileğinde ki kurumuş kan izleri de artık orada değildi. Ben Sebastıyan'ı oyalarken Ömür tıra ulaşmış ve içeriye girip birkaç fotoğraf çekmiş ve işimize yarayacak bir şey var mı diye bakmıştı. Elbette bununla yetinmemiş tırın buradan çıkmasına engel olacak hamleyi de yapmıştı.

Ama yine de bu çok kolay olmuştu. Kolay olan hiçbir şey hoşuma gitmezdi.

"Gidelim." dedim diğer elini tutup hızlıca karşıya ağaçların arasına girdim. "Rüzgar !'diye bağıran öfkeli sesinde acı vardı ve beni durduran da bu oldu. "Rüzgar gitmeliyiz zamanımız yok." diyen Ömür elimden beni çekiştirse de hareket etmeyip sanki onu görebilecek gibi omzumun üzerinden arkama baktım. "Bunun bedelini ödeyeceksin ! Tanrı şahidim olsun bana verdiğin zararın bedelini ödeyeceksin !" Ona zarar vermemiştim bu onun için hiç bir şeydi. Onun için hiç olan neden umurundaydı ?

Ömür'ün elimi bir kez daha çekmesiyle parmaklarını hafifçe sıktım ve elimizi bir kez daha sıkıc kenetleyip hızlı adımlara harekete geçtim. Toprağın , kurumuş yaprakların ayaklarımızın altında ezilişi her zaman huzur verirdi ama bu sefer dinleyemedim.

Bir patlama daha oldu ama bu sefer ki çok daha büyüktü. Refleksle Ömür'ü önüme çektim. Zarar gelmezdi çünkü yeterince uzaklaşmıştık ama yine de onu hızla süzdüm. Bana bakan çocuksu okyanusları az önce ki patlamanın sahibi değilmiş gibiydi. "Ar-"bir ses daha duyuldu ardından bir tane daha. Arkama baktığım da ağaçların arasından görebildiğim tek şey alevdi. "Ups ,"diyen Ömür dudağını dişledi "Galiba yangın çıktı." Başka bir ses daha duyuldu ama bu gökyüzünden geliyordu. "Gitmeliyiz ,"dedikten sonra bu sefer hiç durmadan neredeyse koşar adım ilerlemeye başladık.

"Bu taraftan ," Ömür'ü belinden hafifçe ittirdim. Ağaçların arasından çıktıktan sonra arabayı bıraktığımız yere yola gelmiştik. "Sadece tırın ayrılmasına engel olmamız gerekiyordu ," dedim koluma bulaşan beyazlığı sirkelerken. Üstünde kan var ve duman kokuyorsun ama evet kolunu temizle , tozlanmasın. "Buna gerek var mıydı ?"dedim işaret parmağımla arkamızda ki alev topunu işaret edip. Ömür yavaşça bana döndü "Bana bakma başlatan sendin ,"Tek kaşımı kaldırıp yüzüne baktım "Sen yakınca bende patlatabilirim sandım. Hem Arda'da diğer tırı patlattı. Bak etrafına burada bizim öldürdüklerimizden daha fazla cansız beden var ," arka çaprazında yerde yatan bedene doğru gitti "Bak bu Sebastian'ın yanında ki adamlardan biri bunu ben öldürmedim Arda yapmış. Yani ben masumum ,"dedi gözlerini kırpıştırıp ardından durdu ve "Rüzgar beni duyuyor musun ?"

Ömür'ün yanından hızlıca geçip birbirine çarpmış iki aracın birkaç metre arkasında kalan tanıdık arabaya yöneldim. "Arda ," bir şeyler yanlıştı hayır bir şeyler kardeşime zarar vermişti. "Ne oldu ? İyi misin ?"kollarını tutup yüzünü görebilmek için başımı eğdim "Kardeşim ne oldu ? Arda cevap ver !? İyi misin ?!" Yaralandın mi diye sormadım ama belki de sormalıydım. Çünkü yaralanmıştı bedeni değil ruhu kanıyordu ve bu hiç duymadığım bir öfkeyle dolmama sebep oldu. "Arda ! Ne oldu !? Kendine gel !" Sarstığımda elinde tuttuğu telefon yere düştü bakışlarım ondan kopup ekranı açık olan telefonuna döndü. Bir yüzüne bir telefona baktım ve diz çöküp telefonu elime aldım. Mesaj Hayal'dendi. Hayal sadece çaresiz hissettiğin de mesaj atardı.

"Bu...nasıl olabilir ?"dedi sesi çatlamıştı "Kimse ona dokunamaz ki Rüzgar..."dedi yutkunur "Biri adını aklından geçirse haberi olur ," gözlerini gördüm kan çanağı olan gözlerini gördüm kardeşimin ve içimde bir dünya düştü "O piç ,"dudağı titredi "O orospu çocuğu ,"dedi bir kez daha yutkundu "Ona nasıl ,"çenesini sıktı güldü "Ona nasıl dokunabildi ?"arkasını döndü. Öfkeyle elini saçından geçirip çekiştirdi. "Nasıl ona yaklaşabildi !? Lanet olsun !" Arabanın kaportasına indirdiği yumrukla ayağa kalkıp önüne geçtim "Arda-" kolunu kurtarıp "Rüzgar ! Afra yok lan !"dedi gerileyip kan çanağı olan gözleri cam gibi parladı "Afra'm yok lan !"dedi acıyla. Hışımla uzanıp elimde ki telefonunu çekti ve ekranı gösterdi "Bak lan ! Bir mesajla aldım haberini ! Ne diyor bak !? Afra pusuya düşmüş !" Kahkaha attı "Benim sevgilim hani !"elini sertçe iki kere göğsüne vurdu "Benim aşık olduğum kadın ! Hani hırçın olan ! Başına buyruk olup tek başına yirmi kişiyi yere serebilen kadın pusuya düşmüş lan !"

"Arda yapma kardeşim." dedim elini bir kez daha göğsüne vurduğun da yüzüm buruştu. "Aklım almıyor ! Bak etrafımıza her yer yanıyor Rüzgar ! Bak patlama olacağını önceden anlayıp itfaiyeye haber veren , şirkete giren herkesin yüzünü tarayan siciline kadar bulan , arabaların hepsini yedi yirmi dört takip eden , hastanede ki her hastanın ebesine kadar bulan bir sistemimiz varken Afra nasıl kaçırılabiliyor lan !?" Farkındalık...Bana ve ona....Durdu , durdum. Arda bana baktı yüzünde hayal kırıklığı değil tarifi olamayan bir acı belirdi. "Kardeşim ,"dedi buruk bir tebessümle "Sence de burası fazla sessiz değil mi ?" Yaklaşan polis arabalarının sesi değildi sorduğu sessizlik. Yangını söndürmek için gelen helikopterin sesi değildi sorduğu sessizlik. Duyulan patlamalar değildi sorduğu sessizlik. "Rüzgar o.... kardeşinin kaçırıldığını öğrenen biri için fazla sessiz değil mi ?"

Ömür...

Parmaklarını klavyeden çektiğinde attığı mesajı tekrar okumadı.

Lanet olsun...

Arda gözlerini yüzümden yavaşça çekti ve ağır ağır arkasında duran Ömür'e doğru döndü ben ise çoktan gözlerimi başı hafifçe önüne eğik bedenine sabitlemiştim. "Biliyor muydun ?"dedi sesi kısık , inkar etmesini umar gibi çıkmıştı. "Biliyor muydun !?"Bir şey diyemedim. Çünkü biliyordum , Ömür Afra'nın kaçırıldığını hatta kaçırılacağını biliyordu. Gözlerinde ki sakinlik bas bas bağırıyordu.

Lisedeydik...Afra'ya saldırmış onu kaçırmışlardı. Babasının öfkeyle etrafa saldırdığı annesinin sinir krizi geçirdiği o güne gittim. Ömür antrenmandaydı. Ben odada Arda'yı sakinleştirmeye çalışıyordum. Korkuyla yaşlar döken kardeşime destek olmaya çalışırken aklım Ömür eve geldiğinde vereceği tepkideydi. Yan odanda bağırma sesleri geliyordu. Annemin de sesini hatırlıyordum. Aren ve Kaya'yı sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Sonra alt kat sessizliğe boğuldu. O an ayağa kalkmıştım. Arda başını kaldırım bana baktığında çoktan odanın kapısına ilerlemiştim. Ve bir gümbürtü kopmuştu. Ömür'ün acı dolu çığlığını ilk kez duymuştum. Merdivenlerde Ömür'ün annesi Sevda anneyle karşılaşıp aynı anda aşağı indiğimiz de Baran abi kızını, sevdiğim kadını sıkıca tutuyordu.

O günü unutmuyordum herkes unutabilirdi ama ben asla....Çünkü o gün şafak sökmeden Ömür kardeşinin boynuna bıçak dayayan kişiyi gözünü bile kırpmadan öldürmüştü. İlk kez tetiği çekmiyordu ama ilk kez nefes alan birini nefessiz bırakmıştı. Ve dudağında sadece bir gülümseme vardı. Huzurdu , huzurluydu.

Şimdi ise o andan çok farklıydı. Ömür sakindi. Ömür haberi olan her şeye karşı sakindi. Haberi vardı. Onun her şeyden her daim haberi vardı. Ama bu sefer kime destek vermeliydim ? Acı çeken kardeşime mi sakın olan sevdiğime mi ?

"Cevap ver bana ! Haberin vardı değil mi !?"Arda öfkeyle üzerine yürüdüğünde öne atılmıştım ama Ömür'ün sert bakışları yerime mıhlanmama yetti. Durdum ve bekledim. Emir veren gözlerine itaat ettim.

Ömür kendine gelmişti.

Çocuksu gözleri kaybolmuştu.

Üzerinde ki etkim bitmişti.

Ömür Alya Bozkurt , uyanmıştı.

Dudağı hafifçe kıvrıldı. Gözleri kısıldı ve ağır ağır başını salladı. "Evet ,"dedi "Haberim var."

Güneş batıdan doğduğunda kıyamet kalacaktı ama insanlar her gün kendi kıyametlerini kopartıyorlardı. Bizim kıyametimiz de bu gün burada koptu. Yanan alevlerin yakınında , yankılanan seslerin ortasında ki sessizlikte. Ama sorum hala aynıydı.

Kime destek vermeliydim ? Acı çeken kardeşime mi sakin olan sevdiğime mi ?

🎭

 

Loading...
0%