@elif.kinik
|
"Oyuna giriyorum
Hamleni belirle."
Dolunayın görüntüsü Baden-Würrttemberg ve Hessen eyaletleri boyunca akan Main Nehrinin üzerine düşmüştü. Hafif hafif esen rüzgar kışın gelişini haber vermek istercesine her geçen gün gücünü arttırıyordu. Caddelerde ki arabaların azlığı saatin geç olduğunu belli ediyordu. Tek tük insanlar sokaklarda geziyor bir yerden bir yere gitmeye çalışıyordu. Kadının topuklu ayakkabısının sesi boş sokakta yankı yaparken sıkıca topladığı siyah saçları , gözlerini iyice ortaya çıkarıyordu. Omuzları dik bakışları karşısındaydı. Adımları birbirini takip ederken en sonunda durdu. Yolun karşısında arka arkaya park edilmiş araçlara baktı. Elini cebine atıp birkaç saat önce oturduğu parkta yanına gelen adamın ona verdiği anahtarı çıkardı. Anahtarın üstündeki açma düğmesine bastığında baştan altıncı arabanın ışıkları yanıp sönmüştü. Aradığını bulduğu için dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı. Arabaya ilerleyip bindi. Anahtarı takıp çalıştırdığında aracın göğsünde ki ekran açılmış ve varış noktasının konumu çıkmıştı. Kemerini takan kadın aracı park ettiği alandan çıkarıp gaza bastı. Gece geç olmasına rağmen , bu saatte yoğun olan gece kulüplerinin bulunduğu sokağa girdiğinde aracın hızını arttırıp önlerinden geçmiş arkasında ona bakan bedenler bırakmıştı. Şehir merkezi arkasında kalırken insanların aydınlığa ve yaşama olan sevdalarını gösteren sokak lambaları yok olmuş , doğal ışık , yıldızlar ve dolunay gülümsemişti. Kadın onların umut dolu gülümsemesini boşta bırakmadı dudağı kıvrıldı. Kara yolu devam ederken sinyal veren araç yoldan çıkıp toprak yola saptı. Yaklaşık on beş dakika bu yolu izlemiş , hızını dakikalar önce kaybetmiş olan aracın farlarını söndürüp istop ettirmişti. Yukarı doğru açılan arabanın kapısını açıp yavaşça aşağı indi. Rüzgarın uğultusu , kıpırdayan yaprakları dinlerken yürümeye başladı. Birkaç dakika sonra biten yol ile durup uçurumdan baktı. Karşıdaki açıklıkta bir villa yer alıyordu. İnsanlardan uzak olsun diye böyle bir alan seçilmişti. Uzak ve daha da güvenli. Fakat artık güvenli değildi. Çünkü evden çıkan dumanlar gökyüzüne doğru yükseliyor alevler saniyelere meydan okurcasına büyüyordu. Ölüm gecikmezdi , ne bir dakika erken ne de bir dakika geç tam zamanında kapında olurdu. Bazen uyurken yakalardı bazen bir kaza bazen ise cinayet bazen ise...geç kalınmış bir uyanış ile. Çakıl taşların çıkardığı sesleri duysada arkasını dönmedi. Kendisine yaklaşan adımları gözlerini dumanlardan çekmeden dinledi. Çok geçmeden adımlar durdu. Konuşmasını beklemiş ama ses çıkmamıştı. Derin nefes aldı , bir sorun vardı. Olmaması gereken bir şey olmuştu. Dişlerini sıkıp omzunun üzerinden başı hafif öne eğik bedene baktı. "Yıllardır her bir dakikayı her bir olasılığı hesapladık. Şimdi söyleyeceğin şey hesaplamadığımız bir olasılık mı ?" sesi sakindi , fazlasıyla sakin. "Hayır efendim." yüz hatları gerildi "Başını kaldır ve bana sebebini söyle." "Efendim ," başını kaldıran adam elini cebine atıp telefonu çıkardı "Sesini kaydetmiş." Kadın tekrar bakışlarını dolunaya ulaşan dumanlara çevirdi. "O kayıt birinin eline geçti mi ? Birine atmayı başardı mı ?" "Bütün sistemler , bütün hatlar devre-" Sözünü kesti , kesin bir cevap istiyordu. "Kayıt birine ulaştı mı ?" Sorusunu daha sert bir şekilde tekrar ettiğinde adam başını iki yana salladı. "Hayır efendim , bunun gibi olasılıkları sizin de dediğiniz gibi daha önceden hesaplamıştık. Jammer devrede , bunun haricinde hatlar sabah saatlerinde kesildi. Kayıt kimseye ulaşmadı." Adam birkaç saniye beklemiş ardından ekranı kırılmış telefonu açıp ses kaydını başlatmıştı. Önce silah sesleri duyuldu ve birkaç hışırtı daha sonra bir kapı açılıp kapandı , nefes nefese kaldığını belli eden solukların ardında konuştu. "Saldırıya uğradım , hiçbir sistem cevap vermiyor yardım isteyemiyorum , kameralar sürekli aynı görüntüyü gösteriyor. Evin altında ki acil çıkış tüneli imha edildi , kapana kısıldım ! Korumalar daha fazla dayana- lanet olsun !" Ettiği küfürler havada ucuşurken patlayan camın parçaları etrafa saçılmıştı. "Ben...bu...imkansız ! Mümkün olamaz!" korku dolu sesi titredi. "Kim yapıyor bilmiyorum ! Ama...ama bu...bu çok tanıdık geliyor ! İçinde olduğum ev dışında hiçbir yerde ateş yok ! Burayı yakıyorlar ! Beni diri diri yakıyorlar ! "Korku dolu sesi yükselmiş öksürmeye başlamıştı. "Tamamen kapana kısıldım buradan çıkamayacağım...e-eğer bir şekilde bu kayda ulaşırsan oğlum sana öğrettiğimi yap ve intikam almadan sakın durma ! Önüne çıkan herkesi ezip geç ! Kadın , çocuk fark etmez ! Sakın intikam almaktan vazgeçme ! Seni bunun için yetiştirdim , kan dökmekten çekinme ! "Bir patlama daha olduğunda öksürükleri sıklaşmış güçlü konuşan sesi kısılmış eğilmez sandığı başı eğilmişti. "Bu...saldırı...imkansız...taklit... bu taklit olamayacak kadar gerçek...Sadece ," öksürmüş ve birkaç saniye beklemişti. "Sadece hedefe odaklı...adamlarımdan hiçbiri ölümcül yara almadı...kimse...kimse ateş eden birini görmedi...Tanrım bu olamaz...öldüler onlar öldüler...kendi ellerimizle diri diri yak-" öyle donmuş ve sesi kesilmişti. Dolunay bakan kadın gülümsedi. Anlamıştı. Son nefesini vermeden anlamıştı. Kısa bir süre sonra hayret ve tir tir titreyen bedeniyle konuşmaya devam etti , ses kaydı bitmek üzereydi. "Ölmediler...sadece kayboldular...o gece , o gece bizi kandırdılar ! Bu...bu mümkün mü bilm- lanet olsun bunca sene nasıl olabilir !? Bunca sene nasıl tek bir iz bile olmaz !? Ölmüş olmalılardı , ölmüş...ama bu...bu taklit olamaz...onlar...onlar gerçekten-" içinde bulunduğu odanın kapısı kırılarak açıldı. Titreyen bedeni ve zar zor açık tuttuğu gözlerini dumanlardan görebildiği kadar oraya çevirdi. İçeriye giren üç bedeni silik silik görse de bakışları yüzlerine çıktığında gördüğü maskeler onun can vermeden gördüğü son şeyler olmuştu. Yerden destek almasını sağlayan eli güçsüzleşmiş duman onu zehirlemişti. Yere yığıldığında yanına düşen telefon son sözlerini de kaydetti. "Ben...Philip Norman...onlar yaşıyorlar..." Kayıt bitince elini adama doğru uzattı. Ekranı kırık telefonu eline alan kadın birkaç adım gerileyip telefonu yere attı. Ayağıyla ekranı iyice kırıp çalışmayacak hale getirdikten sonra "Numarayı bloke edin , hesabını da temizleyin. Başka bir cihaza hesabı açarlarsa kayda ulaşabilirler. Bunu istemeyiz." "Hallediyorlar , yangın haberi duyulmadan hesap temizlenmiş olacaktır." "Güzel ," keyifle mırıldanmıştı. "Haber sabahın ilk ışıklarını beklemeden duyulacaktır. Yapacaklarınızı biliyorsunuz değil mi ?" "Evet , siz haber verene kadar ölüm haberini geciktireceğiz." Korumalar ne olacak diye sormuşlardı plan yapılırken kadının ise cevabı kesin olmuştu. Susacaklar. Ve zamanı geldiğinde herkes onları konuşacaktı. 🎭 Uçağın türbülansa girmesi ile okuduğu kitaptan bakışlarını kaldıran kadın cama baktı. Uçak bulutların üstünde seyrederken yavaş yavaş alçalıyordu. Hava aydınlık olsa da rüzgar güçlüydü. Önünde ki masanın üzerinde duran telefonunun ekranını açıp saate göz attı.Kitabın arasına bacağının üzerinde duran ayracı koymuş ve kitabı kapatıp masaya bırakmıştı. Kendisine yaklaşan adım sesleri yanı başında durup karşısında ki koltuk dolduğunda bakışları oraya döndü. Elinde ki tableti masanın üzerinden kendisine uzatan kan kardeşine baktı. "Malikaneye girmek üzere." diyen Afra bacak bacak üstüne atıp arkasına yaslandı.Tablette ki kamera görüntülerine göz gezdiren kadın bahçeyi gören kamera görüntüsünü büyütüp , Afra'nın masaya koyduğu kulaklığı kulağına taktı. "Bunu izlemem gerekiyor." diyen Aren elinde ki çayı masaya koyup , yanına oturdu. Dudağı kıvrılan kadın gözlerini ekrandan çekmemişti. Afra'nın yanına oturan Kaya'da yerini aldığında , kulaklığının düğmesine basıp aramayı başlattı. Hedefi malikaneye girdiğinde koruması aracın kapısını açmış ve inmesi için geri çekilmişti. Araçtan inen adam karşısında servet yatırarak aldığı son model arabaya bakıp ıslık çaldı. "İşte bu ! Bütün çabam bu güzellik içindi !"gözlerinde sadece kazanmışlık olan adam aracı incelemek adına ona yaklaştı. O esnada çalmaya başlayan telefonu çıkarıp cevaplamış , kimin aradığına bakmamak gibi bir hata yapmıştı. "Çabuk konuş işim var." Arabanın kapısını açmak için uzanan eli duyduğu ses ile havada kaldı. "Hayırlı olsun demek için aramıştım ," telefonu kendinden uzaklaştırıp arayan numaraya baktı. Bilinmeyen numara yazısını görünce içinden küfür etmiş anın şokuyla konuşamamıştı. "Telefonu yüzüme kapatırsan seni öldürürüm biliyorsun değil mi ?" Yutkunan adam birkaç saniye ne yapacağını düşünmüş ardından gözü arabasına dönünce dudağı kıvrılmıştı. "Zaten bunu denemeyecek misin ? Beni aradığına göre oyuncağını aldığımı duydun." "Söylesene Joseph gerçekten de senden önce satın aldığım arabayı satın mı aldın ? Almanya benim topraklarım değil senin çöplüğün mutlaka bir yolunu bulmuşsundur fakat merak ediyorum gerçekten de benim olan bir şeyi alabileceğini düşünüyor musun ?" "Düzeltiyorum ," dedi adam zafer dolu sesiyle "Benim olan bir şeyi sen alabileceğini düşünüyor musun ? Kıymetli vaktimi çaldığına göre bu canavarı almak için beni tehdit edeceksin ama ben sadece buna gülerim. Bana hiçbir şey yapamazsın hele de burada asla !" Boştaki elini havaya kaldırmış ve başını hafif geriye atmıştı. İçinde bulunduğu malikane kale gibi korunuyordu buraya birinin girmesini geçmiş yaklaşamazdı bile. Karşı taraftan gelen kahkaha sesiyle elini indiren adam kaşlarını çattı. Neden sinirlenmemişti ? Dikleşip etrafına baktı ve arabadan uzaklaşıp yakın korumasını yanına çağırdı.Telefonu kendinden uzaklaştırıp "Etrafa bakın ve koruma sayısını yükseltin." Koruma emre uyup hızlıca yanından uzaklaştığında telefonu kulağına geri yasladı. "Gerçekten mi Joseph , arttıracağın korumaların beni durdurabileceğini düşünüyor musun ? Çatma kaşlarını hemen , az önce elini açmış zaferini kutluyordun gözlerindeki ifade de kazanmışlık değil miydi ? Yoksa kaybettiğini mi anladın ?" "Burada mısın ?" Sesi gergindi gözlerinde ki ifadeyi saklamaya çalışıyordu. "Cık şu an senden çok uzaktayım," bunu duyduğu an tuttuğu nefesini sakince vermiş gerilen omuzları az da olsa gevşemişti. "Joseph biliyor musun o arabayı hiçbir zaman istemedim." Ve gevşeyen bedeni tekrardan gerildi. "Ne ? Buna inanmamı bekliyorsan yanılıyorsun ! Haftalarca bu araç için çırpındın !" Nefes alış verişi hızlanmıştı. "Hayır ben o aracı alabilmen için seninle uğraştım. Hepsi şu an o konumda olabilmesi içindi ," Hızlıca arkasını dönen Joseph arabaya baktı. "Koleksiyonum için öyle bir araca ihtiyacım yok ki." Kadının sesinde ki kazanmışlığı hisseden Joseph bunu umursamadı çünkü şu an çok daha büyük bir derdi vardı. "Arabada ne var ?" "Bilmem." diyen kadın oldukça eğleniyordu. "Arabada ne var !?" Oturduğu koltukta dikleşen kadın "Sen bana sesini mi yükselttin ?"dedi oldukça keskin bir ses tonuyla. Joseph cevap verme girişiminde bulunmadı."O güvendiğin , kale gibi korunduğunu düşündüğün malikane...benim atalarım altı yüz yıl önce karadan gemi yürüttüler o güvendiğin malikaneye girmem sadece beş dakikamı alır ," arkasına geri yaslandı ve daha sakin bir ses tonuyla "Ama bu gün senin için gelmeyeceğim Joseph dedim ya senden çok uzaktayım. Bugün sadece sana veda edeceğim ," tabletten adamın soğuktan kızaran yüzüne baktı. "Üşümüş gibisin biraz ısın." Çağrıyı sonlandıran kadın kulaklığı çıkarıp masaya atmıştı. "Bomba !" diye bağıran Joseph kaçmak için hamle yapmıştı ki bedeni savruldu. Büyük bir gürültüyle patlayan arabanın parçaları etrafa saçılırken kadın keyifle tabletin ekranını kapattı. "Baş edebileceklerini , erkeklerin her şeyi elde edebileceklerini düşünüyorlar. İşte bu yüzden kaybediyorlar. İstediklerini elde etmek uğruna kör oluyorlar. Onlar kör olduklarında işim daha da kolaylaşıyor. Zoru seven ben ," inmek üzere olduklarının anonsu yapılırken arkadaşlarının gözlerine baktı." Güvendikleri kaleleri yıkmaktan daha da zevk alıyorum." "Bu sözlerini üzerime almayacağım." diyen Aren keyifle çayından bir yudum almış , Kaya da ona katıldığını belli edercesine başını sallamıştı. "Sözleri size değil ," dedi Afra yüzünde ki gülümseme ile "Siz kadınlarında başarılı olabileceğine fırsat verilirse en önde yer alabileceğine şahit ve destekçisiniz. Sözleri kör olanlara." "Biliyorum güzellik." diyen Kaya göz kırpıp masada ki tableti kendi önüne çekti. "Şimdi ne yapacağız ?" Aren'in sorusu ile gözlerini cama çeviren kadın "Her zaman yaptığımız şeyi yapacağız," dedi ve ekledi. "Dost olanın elini tutacak , düşman olanın nefesini keseceğiz." Geçen beş dakikanın sonunda uçak piste sorunsuz bir iniş yapmıştı. Kadın camdan dışarıya bakmaya devam ederken arka arkaya sıralanmış araçları ifadesiz yüzüyle izliyordu. Afra gitmeliyiz dercesine omzunu sıktığında derin nefes alıp ayağa kalktı. Kaya'nın uzattığı kabanını giymiş , masanın üzerinde ki telefonunu ve kitabını eline almıştı. "Beş saniye kuralı." diye mırıldanan Aren ile dudağının kenarı kıvrılan kadın onu tekrar etti. "Beş saniye kuralı..." Düşünme , bekleme , harekete geç...Güneş gözlüğünü takıp uçağın kapısına yürüdü. Demir merdivenlere attığı ilk adım ile arka arkaya dizilmiş arabaların kapıları açılmış korumalar dışarı çıkıp yan yana dizilmişlerdi. Kadın ise bunu önemsemedi. Yüzüne vuran soğuk hava onu ürpertmemiş aksine hoşuna gitmişti. "Bu şehrin soğuğunu bile seviyorum." diye mırıldanan kadın merdivenleri indi. "Uçağınız yirmi sekiz dakika geç indi. Bir sorun mu-" Saatine bakıp konuşan adamın yanından geçmeden elinde ki kitabı can acıtmayacak şekilde göğsüne iki defa vurmuş , adam kitabı tuttuğunda "Ben de seni gördüğüme sevindim Don."diye mırıldanmış arabaya ilerlemişti. Kapıyı açan koruma ile arabaya binip telefonunun titreşimi ile ekranı açmıştı. "Bir sorun mu var ?" Aren öne , Afra ve Kaya yanına oturduğunda , Don korumalara yakın takipte kalmaları gerektiğini söylemiş ve sürücü koltuğuna geçip aracı çalıştırmıştı. Afra'nın gözlerine saniyelik bakmıştı. Afra bakışından anladığı soruyu dile getirmiş "Owen nerede ?" diye ifadesiz bir sesle sormuştu. Don dikiz aynasından patronunun gözlerine bakmak gibi bir hata yapmış ve gözlerini kaçırıp yola dönmüştü. "Dün gece bir buluşma oldu." "Kiminle ?" "Blackler ve biri daha." "Biri daha ?" diyen Kaya ile Don başını salladı. "Kimliğini bulamadık arıyoruz fakat çok dikkatli hareket etmiş." Don torpidoda ki tableti çıkarıp arkaya uzattığında kadın almak için bir hamlede bulunmadı. Afra tableti açıp videoyu oynattı. "Blackler sadece bir yeri patlatacakları zaman birileri ile gizli saklı buluşurlar ," diyen Don konuşmaya devam ettiğinde bir kulağı adamda olan kadın videoyu izliyordu. Sokak arasında bir pansiyondan çıkan dört beden görünüyordu. İkisi Black kardeşlerdi , biri Owen diğeri ise yüzünü gizliyordu. Her olasılığı hesaba kattığı her halinden belliydi. "Black kardeşler biliyorsunuz ki bomba konusunda oldukça başarılılar. Bu buluşmayı ben son olan ihaleye bağladım. Abiniz Ateş Bey ve Kuzgun Beyin girdiği ihale." "İhaleyi duyduğunda ortalığı ayağa kaldırmış olmalı." Afra'nın mırıltısıyla arabada ki herkes kimden bahsettiğini anlamıştı. Kadın ise sadece Afraya bakmakla yetinmişti. Onu onaylayan Don devam etti. "Kaldırdı fakat Kuzgun Bey ve Ateş Bey ihalenin sadece bir tuzak olduğunu söyledi. Balckleri tuzağa çekmek ve onları istedikleri konuma getirebilmek için. Fakat o bunu istemedi." Elbette istemedi diye düşündü , unutmalarını bekler en mutlu anlarında istediğini alırdı. Saliselik dağılan dikkatini hızlıca topladı." Corc Black bu ihaleye girmeyi çok istedi fakat ikizi Jayk bunu istemiyordu. O kardeşine göre daha zeki ve daha kurnaz. Abinizin bir planı olduğu tahmin ediyordu ama ikizi ne yapıp edip ihaleye girdi. Daha sonra ise takip edildiklerini anladı. Bunu abinizin yaptırdığını düşün-" "Hayır , abimin değil onun yaptırdığını düşünüyor bu yüzden saldırmadan saldırmak istiyor. Bu gizli saklı toplantının sebebi de o. Corc Black saldırıya uğramadan önce saldıracak ," boynunu kütleten kadın "Bir yeri patlatmayı düşünüyor ," Aren arkasına dönüp dudaklarını araladığında ondan önce davrandı. "Hayır bizi öğrenmiş olamaz ki öğrense de biliyorsun bana karşı bir saldırı düzenleyecek olsa haberi çoktan gelirdi." Aren kadına hak vermiş ve önüne dönmüştü.Ona saldırmak...her yiğidin harcı değildi. "Şimdi ne yapacağız ?" Kaya'nın sorusu ile kadın birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra konuştu. "Şu kimliğini belirleyemediğimiz kişi , kimliğini en yakın sürede öğrenmek istiyorum Don." Sesi aksini kabul etmediğini belli ediyordu. "Araştırıyorum efendim. Araç kameraları , banka kameraları , güvenlik kameraları aklınıza gelebilecek her şeye baktım ama tek bir iz bile yok. Buluştukları yerden çıktıktan sonra üç kere araba değiştiriyor son bindiği arabadan ise hiç inmedi. Böyle söyleyince mantıksız geliyor yolda bir yerde tekrar araç değiştirmiş olabilir diye düşünüyorsunuz ama hayır...her olasılığı hesaplayıp inceledim. Tek bir iz bile yok." bu durum adamın fazlasıyla sinirlerini bozmuştu ama sinirleri bozulan tek o değildi. "Owen ondan bir şey çıktı mı ?" Elleri yumruk olan kadın olumsuz bir cevap duymak istemiyordu. "Ah evet ondan güzel haberlerim var ," diyen adam kırmızı ışıkta durdu."Ekranı yana kaydırıp oradaki videoya göz atın lütfen." Otuz saniye süren videyo kaydın bir araç kamerasına aitti. Owen telefonla konuşuyordu kamera sesi kaydetmemiş olsa da dudak okumaya engel değildi. "Üç gün sonra oyun planlamışlar ve oyunun olduğu yer ilginizi fazlasıyla çekecektir." Haklıydı , çünkü ilgisini fazlasıyla çekmişti. "İyi iş çıkardın Don her zamanki gibi." dedi kadın sinirli halinden eser kalmamış keyifle gülümsemişti.Dikiz aynasından patronuna bakan Don onun yüz ifadesi ile rahatlamıştı. "Kardeşim ," Aren arkasını dönüp "Şimdi ne yapacağız ? Cevap vermedin." Kardeşim kelimesi ile dudaklarında gülümseme oluştu. Afra , Aren , Kaya...üç bedenin kardeşim demesi yaşadığı , yaşayacağı her şeyi bir kenara atmasına yeterdi.Onlar için yapamayacağı hiçbir şey yoktu.Kan ile değil can ile diye düşündü , onlar birbirlerine kan ile değil canlarıyla bağlıydılar. "Don o adamın kimliğini bulmaya çalışırken ben de üç gün sonra olan oyuna katılacağım." "Tamam oyun hakkında ve çevre güvenliği hakkında ne biliyoruz ?"Afra tableti Don'a uzatıp sırt çantasından bilgisayarını çıkardı. "Şu bilgisayarı her an her yerde nasıl kullanabiliyorsun ?" Afra , Kaya'ya ben yaparım dermişçesine bakıp alttan alttan gülmüştü. "Oyun dedikleri kumar fakat sadece üç kişi arasında oynanıyor. Owen bu ay ki davetlilerden biri , ikinci davetli ise Max." "Max'in soyadı ne ?" diye soran Afra , Don'un anlattıklarını dinlerken bilgisayarından oyunun oynanacağı mekanın krokisini açıyordu. "Carol... Max Carol. Diğerlerinden farkı Kor ile olan iletişimi. Düşmanımız değil , en azından şimdilik." "Diğerlerinden ayıran ne ? Kor neden onunla iletişim halinde ?" Kaya kendi kendine konuşuyor gibi mırıldansada kadın sorusuna cevap verdi. "Çünkü Max de diğerlerinden nefret ediyor. Düşmanımın düşmanı dostumdur misali. "Kaya anladım dercesine başını salladığında Don devam etti. "Oyunu düzenleyen kişi James Hardy. Hepimiz onun kim olduğunu biliyoruz ama kısaca anlatmak gerekirse çöplüğün kralı. Aklınıza gelecek her yerde eli ayağı var. Şerefsizin önde gideni olması da en büyük özelliği. Keskin kuralları var ve kurallarını çiğneyen ertesi gün güneşin doğuşunu göremiyor." "Kurallar mı ," dedi kadın keyifle gülüp "O kuralları öyle bir bozacağım ki...ertesi gün doğan güneş eşliğinde yüzünü keyifle izleyeceğim." çıt çıkmadı çünkü hepsi biliyordu , dediğini yapacaktı. "Bina sıkı korunuyor ," diyen Afra uzayıp giden sessizliği bölmüştü "Bahçede çok fazla koruma var fakat kamera sistemlerine girmek kolay olacaktır. Sadece bir iki sokak aşağısında olsam yeterli. Dizayna gelirsek ," birkaç tuşa basıp binanın krokisini açtı. "Restoran görüntüsüne sahip daha doğrusu sadece görüntü değil gerçekten restoran olarak hizmet veriyor. Mutfak kısmında soğuk hava deposu , aslında James'ın mekanına giriş. Restoran kısmında çalışan her bir görevli aşçısından , temizlik görevlisine silahlılar ve yakın dövüş konusunda uzmanlar. Kısaca çoğu paralı asker yani herhangi bir çatışmada ," dudağı kıvrıldı , gözlerini bilgisayardan çekip "Hepsinin içinden geçebiliriz." Herkes dediğine gülerken "İşte aradığım enerji bu !" diyen Kaya kızın saçını karıştırdı. Afra adamın bu hareketine alışmış olduğu için kıkırdadı. "Ama bir sorun var." diyen Don istemese de bu keyifli anı bozmuştu. "Hep vardır zaten , ne oldu ?" Aren'e mahcup bir şekilde bana Don sinyal verip şerit değiştirmiş "Masaya nasıl oturmayı planlıyorsunuz ? Geleceğinizi duydular ama sizi sadece babanızın kızı , abisi ve ablasının küçük kardeşi olarak tanıyorlar. Bu arabadan indiğiniz an hedef olacaksınız. Abinizin , ablanızın canını yakmak için size zarar vermeye çalışacaklar. Böyle bir durumda o masaya...nasıl oturabilirsiniz efendim ?" "Soru kolay yerden geldi." diyen Afra omuz silkip bilgisayarına geri döndü. Kardeşinin söylediğine tebessüm eden kadın soruyu cevaplamak için dudaklarını aralamış gözlerini cama çevirip akıp giden yolu izlemeye başlamıştı. "Ben babamın küçük kızı , abim ve ablamın küçük kardeşi olarak bu şehre gelmedim ," iç çekti "Ben bu şehre soy adımın arkasına saklanarak da gelmedim ve işe herkese bunu göstermekle başlayacağım." "Sizi aşağılayacak yok sayacaklar. Siz her darbelerin de dik bir şekilde karşılarında durmaya devam ettiğiniz de daha güçlü saldıracaklar...Sizi yok etmek istemeyecekler , acı çektirip yalvarmanızı isteyecekler." Don'un sözleri belli etmese de endişe barındırıyordu. "Ben boynumu sadece beni yaratana eğerim , sadece onun uğruna diz çöker secde ederim. İnsanlardan korkmuyorum onların yaptıklarından mı sadece gülerim. Ben soyadımın bana verdiği güç ile tanınmayacağım , soyadımı duyduklarında akıllarına sadece ben gelene kadar da asla durmayacağım !" "Masada ," Don boğazını temizleyip "Bir sandalye her zaman rezerve olur." duyduğu cümle ile bakışlarını adama çeviren kadın " Onun için ? " Kaya , Afra ve Aren'de bu sorun cevabını merak ediyordu , birbirlerine ufak bir bakış atıp Don'un cevabını beklemeye başladılar. "Dediniz ya soy adınızı duyduğunuz da sadece siz akıllarına gelene kadar durmayacaksınız diye...Kor denince de sadece o akla geliyor , ikiz kardeşi veya kız kardeşi değil , sadece o akla geliyor. James onu bir kez oyuna davet etti ama gitmedi. Bu herkesi çok şaşırttı sonuçta kimse James'ın teklifini veya davetini geri çeviremez , reddedemezdi. James davet ettiğin de Kor sessiz kaldı , haliyle herkes daveti kabul ettiğini sandı. Oyun günü geldiğinde Kor gitmedi. Daveti reddetmemişti bu da yetmemiş gitmemişti. James çok öfkelendi ama hiçbir şey yapmadı. İkinci ay tekrar davet etti ama Kor yine gitmedi. James üçde tekrar davet etti ama Kor yine gitmedi...Bir davette ikisi karşı karşıya geldi. Direk sormasa da herkes neden diyen gözlerle Kora bakıyordu. O ise sadece tek bir cümle kurdu. Kor kimsenin ayağına gitmez. " "Davet de karşı karşıya geldi dedin." diye mırıldanan Afra'ya cevap kadından gelmişti. "Daveti düzenleyen Kordu , kimsenin ayağına gitmedi aksine James'ı kendi ayağına getirdi." Don başıyla onayladı. "Diğerleri davetin amacını anladığında şok oldular. James ise fazlasıyla öfke doldu. O günden sonra masada ki o sandalye Kor'a rezerve edildi. James onun bir gün kendi ayağına geleceğini kanıtlamak istiyor." "Nasıl olacak ?" diyen Kaya'nın sorusunu Don anlamazken kadın anlamıştı. "Sen herkesin oyunu bozacaksın ve her davete gideceksin. Kor kimsenin ayağına gitmeyecek ama sen orda olduğun sürece...yanında olmak isteyecek...Nasıl olacak ?" Başını koltuğa yaslayan kadın neler olacağını biliyordu ama cevap verme girişiminde bulunmadı. Kimse de cevap beklemiyordu. Bu sorunun cevabı sadece , Kor ve onun ateşinin kaynağı olan kadında saklıydı. Yolculuğun geri kalanı sesiz geçerken kadın planı kafasında tasarlamıştı. Yalnız kaldıklarında Afra , Aren ve Kaya ile ayrıntılar üzerinde yoğunlaşıp eksikleri tamamlayacak ve harekete geçeceklerdi. Londra diye düşündü kadın , her bir sokağını ezbere bildiği şehir...Fakat şimdi girdiği sokaklar tüylerini diken diken etmiş , heyecan istemese de kendini göstermişti. "Şu binaların heybeti her seferinde derin nefes almama neden oluyor." diye kısık sesle konuşan Afra onun tabiriyle bulutlara kadar uzanan iki binaya bakıyordu. Her yeri siyah camlarla kaplı yan yana olan iki bina, ortada cam bir koridor ile birbirlerine bağlanıyordu. Otoparkı es geçip şirketin girişine yönelen araçlar arka arkaya durdular. İnmek için elini kapıya atan Don , Aren'in kolunu tutup başını hafifçe iki yana sallaması ile durdu. Kadın bunu fark etse de ses etmedi çünkü bekleyecekti. Çalışanlar meraklı gözlerle gelenin kim olduğunu anlamaya çalışıyor bazıları ise kimin geldiğini bilerek ceketlerinin önlerini ilikliyordu. "Şaşırmadım." Kaya'nın sesinde ki gülümseme şirketten koşarak çıkan ve heyecanla onların içinde oldukları arabaya bakan kadını beklediğindendi. Hayal Zümrüt Soyadı gibi olan yemyeşil gözleri heyecan ve mutlulukla parlıyordu. V kesim gür saçları salınık ve koştuğu için birbirine girmişti. Nefesini düzenlemeye çalışırken sağ bileğinde ki toka ile hızlıca saçlarını topladı. Yirmi yedi yaşında olmasına rağmen yüzü on sekiz yaşında ki bir genç kızın yüzünü andırıyordu. Büyümeyen bedeni gibi ruhu da çocuktu ve bunun sebebi herkesin dudaklarında buruk bir tebessüm oluşturuyordu. Zekası ise herkesin dudaklarını uçuklatıyordu. Sahne arkasında olmayı tercih eden Hayal , bilgisayar başında sistem ve çevresindeki herkesin güvenliğinden sorumluydu. Araçlarda olan takip cihazlarından onları izler takip edilen biri olursa haber verir , kendi yazdığı sistemlerle şirketin ve diğer sırları korur , olabilecek siber saldırılara karşı hazır beklerdi. Hayal'in heyecan okunan yüzüne tebessümle bakan kadının dudaklarındaki tebessüm yavaşça yok oldu , gözleri binadan çıkan bedenlere kaydı , en önde ki abisi ve ablasına. Ateş Bozkurt Mavi gözlerinde her zaman ki bakışları vardı fakat kadın abisinin bu bakışlarını hiçbir zaman çözememişti. Sadece ona baktığında böyle bakıyordu. Ya da ben kendimi kandırıyorum diye düşündü.Kumral saçları , kendine özgü duruşu ve hiçbir zaman sesli bir şekilde dile getiremediği güven hissi onu sarıp sarmalamıştı. Kadına göre abisi asaletin resmiydi. Her zaman dik durur , kötü bir olay yaşadığında önce kendine acısını yaşamak için zaman tanır öfkenin onu ele geçirmesine müsaade etmezdi. Alev Bozkurt Mavi gözlerinde sevgi vardı. Baştan sona siyahlar için de , omzuna dökülen kumral saçları , dudağındaki tebessümü ile o ablasıydı. İnsanların hayatına dokunmak için anneleri gibi doktor olmayı seçmiş , hayatlarını karartmak isteyenleri yok etmek için silahını da beline takmıştı. Her olasılığı düşünür , sözler dudaklarından çıkmadan sonuçlarını hesaplardı. Attığı adım her zaman doğru ve emin olurdu. Kadına göre ablası güçtü. Kadın yapamaz diyenlere inat dik duran ablası güç demekti. Canı yandığında gülerdi kendisine zaman tanımaz , canını yakanı bulur ve gözüne karşı gözünü , dişine karşı dişini alırdı. İç çeken kadın ablasının hemen yanın da duran adama baktı. Kuzgun Takma ismi üstüne yapışmış gerçek ismini silmişti. Kehribar gözleri ve çok hafif kıvrılmış dudağı ile oradaydı. Kadın istemeden güldü çünkü adamın elinde dumanı tüten bir çay bardağı vardı. Çaya olan bağlılığı nefes almak gibiydi. Çok konuşmaz konuştuğun da kısa tutardı , o izler ve sessizce takip ederdi.Gözlemler , öğrenir , karda yürür ama iz bırakmazdı.Kuzgun lakabını alma sebebini yakın çevresi ve ölümün eşiğinde olan kişiler dışında kimse bilmezdi.Kadın bu yüzden onunla az dalga geçmemişti , ona göre adam film karakterleri gibiydi. Film karakterleri gibi demesinin asıl sebebi , seyircilerin filmlerde ki baş karakterlere her zaman hayran olmasaydı. Kadın adama hayrandı ve ona abi demekten her zaman gurur duymuştu.Tıpkı Afra , Kaya ve Aren gibi kan bağı ile değil can bağı onları birbirlerine bağlayıp abi kardeş yapmıştı. Kuzgun bir elinde ki çay bardağını dudaklarına götürüp keyifle bir yudum almış ve yanında duran Alev'in beline elini atıp onu kendine çekmişti. Yüzündeki tebessümle ikiliyi izleyen kadın , arkalarındaki adamı gördüğünde yutkundu. Binadan çıkan adam saniyelik yerinde durmuş ardından gözleri aradığını bulduğunu belli edercesine gülümsemişti. Adımlarını en önde duran kadına yönlendirmişti.Hayal'in yanına geldiğinde elini nazikçe tutmuş ve saçlarına dudaklarını bastırmıştı. Poyraz Kor Hata yapmayan , hata yapanı affetmeyen , canı olanı kıranı yok eden adam...Elini tuttuğunda gülümseyen kadın ile yüzünde ki gülümseme daha da büyüdü.Poyraz Kor sevdiği kadın , Hayal Zümrüt için dünyayı yakardı.İşte bu yüzden soy adını hakkıyla taşıyordu.İkizi gibi sahnede olmayı değil sevdiği kadın gibi sahne arkasında olmayı tercih ediyordu. Hayal'in mutlu ve huzurlu olması için içlerinde bulundukları dünyayı kenara koymuş ve yeni bir dünya kurmuştu. Sevdiği kadını korumak için yanından ayrılmıyor o gülünce gülüyor , ağlayınca ondan daha çok üzülüyordu. Poyraz Kor sevdiği için çok şeyden vazgeçmişti. Gözlerini oradan çeken kadın bakışlarını ellerine indirdi. Poyraz'a uzun süre bakmak üstünü örtmek için çabalamadığı , çabalayamadığı tek duyguyu ortaya çıkarıyordu. Elleri yumruk olurken "Yapma ," dedi Afra "Yapma , bunu yapma. Sen de insansın , senin de hislerin duyguların var. Neden sadece birkaç dakika güçlü olmayı kenara bırak mıyorsun ?" Onu duymazdan gelmeyi seçen kadın kendine birkaç saniye müsaade etti ve ellerini yavaşça açtı. "Haklılar ,"dedi Kaya "Arkanda bıraktığın düşmanların , hepsinin dilinde aynı cümle var. Yıllardır seninleyim kardeşim ve her seferinde o cümlenin doğruluğuna daha fazla inanıyorum. Onların ," kemerini açan kadın bir yandan da Kaya'yı dinliyordu. "Gücünün kaynağı sensin ," Kaşlarını çatınca Kaya cümleyi düzeltti. "Poyraz hariç... Sen , Korun da gücünün kaynağısın." Şimdi oldu diye düşündü ve elini kapıya attı.Kapıyı açmasıyla arka arkaya dizili arabaların kapıları açılmış ve korumalar hızlıca aşağı inmişti. Ateş Bozkurt ve Alev Bozkurt'un küçük kardeşleri Ömür Alya Bozkurt keskin bakışları ile araçtan indi. Afra , Kaya ve Aren hiç zaman kaybetmeden yanında yerlerini aldılar. "Karşılama komitesi hoşuma gitti." diye mırıldanan Ömür Alya iki adım atmıştı ki Hayal , Poyraz'ın elini bırakıp aralarında ki mesafeyi kapattı. "Hoş geldin."diyen Hayal , Ömür Alya'ya sıkıca sarıldı.Gülen kadın , Hayal'e aynı şekilde sarıldı. "Hoş gelmiş olmayı umuyorum." Geri çekilen Hayal "Öyle olduğuna inanıyorum. demiş ve Afra'ya sarılmıştı.Onlara yer açmak için birkaç adım ilerleyen Ömür Alya abisiyle göz göze gelmesiyle ona doğru ilerlerken bulmuştu kendini. "Abi "diyen sesi ve havaya kalkan kolları karşılıksız kalmamıştı "Abim" diye mırıldanan Ateş kardeşine sıkıca sarıldı. Bu görüntüyü gören Aren ne olursa olsun kardeşsiniz diye düşünmeden kendini alamadı. Geri çekilen Ömür Alya çok uzaklaşmadan abisinin mavi gözlerine baktı. "Hala mavisin." diyen kadın ile Ateş güldü "Kabul et göz rengimiz değişmeyecek." diyen adam ile Ömür Alya omzunu indirip kaldırdı. "Ailede ki tek mavi gözlü ben olmak istiyorum." çocukken dilinden düşmeyen cümleyi bir kez daha dile getirdi. "Maalesef bu mümkün değil ," diyen Alev gülerek araya girdi. "Anne ve babamızın göz rengi mavi , yeni bir kardeşimiz bile olsa onun gözleri de mavi olacaktır," kardeşine sarılmış "Hoş geldin kardeşim." demişti kısık bir ses ile. "Hoş gelmiş olmayı umuyorum." bir kez daha aynı cümleyi kuran Ömür Alya ablasının sarılışına aynı şekilde karşılık verdi. Tebessümle ayrılan ikiliyle Kuzgun bitirdiği çay bardağını Alev'in eline vermiş ve Ömür Alya'nın gözlerine bakıp "Hoş geldin mi bilmem ," dedi tane tane "Ama bu şehir seni özledi," demişti. Duyduğu cümle ile yutkunan Ömür Alya , Kuzgun'un baktığı yere doğru döndü. Korumaların arasından gözleri ilerideki arabayı buldu. Orda....oradaydı değil mi ? Nefesini tuttuğunu fark etmeyen kadın sadece arabaya doğru baktı. İçi görünmese de emindi gözleri o gözlere değiyordu , kalbi onu hiç yanıltmamıştı. Ordaydı ve ona bakıyordu. Nasıl hissediyor diye düşünmedi çünkü kalbi onun hissettiği her bir duyguyu hissediyordu. Ömür Alya Bozkurt , Rüzgar Kor'u hissediyordu. "Evet ," dedi Kuzgun arkasını dönüp şirkete girmeden. "Söylediğim cümlenin şehir ile ilgisi yok."
🎭
|
0% |