Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22.Bölüm - Sebepler ve Sonuçları

@elif.kinik

 

 

 

 

 

"Bu veda...
tekrar buluşana kadar..."

Yüksek ses duvarları titretiyor insanlar seslerini birbirlerine duyurabilmek için bağırıyorlardı. DJ sahnede dans edenlerin hızlarını arttırması için değişik tercihler yaparken başını da şiddetle sallamayı ihmal etmiyordu. Öyle ki bir an başı kopacak sanmıştım. Desgin önünde bar sandalyelerinden birine oturmayı tercih etmiştim. Boş tek kişilik masalarda vardı ama oraya tek başına oturan bir kadının gerçekten de yalnız kalma süresi en fazla beş dakikaydı. Karşı cinsle uğraşmak organlarına elimi sokup çorba misali karıştırdıktan sonra yere dökülmesini izlemek için uygun bir yerde değildik. Bu gün hafta sonuydu ve çoğu insan yoğun tempodan kurtulmak az da olsa kafalarını dağıtmak için buraya geliyordu. Asla unutamayacakları bir gösteri izlemelerini istemezdim. L koltuklara da boş olsa da ki hepsi doluydu yine de oturmazdım. Sol çaprazımda kucak kucağa gerçek manada kucak kucağa oturan ve yatak odalarındaymışçasına takılan insancıkların ve onların soyundan gelenlerin yataklarını L koltuklu masalar oluşturuyordu. Neyse burası Londra'nın gece hayatıydı.

Önümde ki kokteylden bir yudum alıp telefonumun ekranında açık olan haberi kaydırdım. Rusya son günlerde bir kliniğe yapılan saldırıyla çalkalanıyordu. Güvenlik güçlerinden yaralananlar ve ölenler vardı. Fakat insanların dikkatini çekme sebebi bu değildi. Kliniğin kaçıncı katiydi habere yazmamışlardı ama kan kokusunun duvarlara kadar işlediğini ve müdürün odasının banyosunda katliam yapıldığını yazmışlardı. Polisler içeriye almamış olsalar da haberciler bir tane fotoğraf çekmeyi başarmışlar. Odanın açık kapısında yere damlayan kan lekeleri ve kenara atılmış tornavida. Cinayet aleti olduğundan şüpheleniyorlardı ama değildi o sadece bir eğlence aracı olmuştu.

Banyonun halini merak ediyordum hayal gücümde ki vahşet yetersiz kalıyordu. Fayansların arasından tavana sıçrayan kanları görmek daha iyi olurdu ama maalesef sadece hayal edebiliyordum. Aklımda sorular vardı merakla harmanlanmış. Gidip bu haberin kaynağına sorabilirdim , birilerine sordurabilirdim. Her şartta cevaba ulaşırdım ama ben cevaba ulaşmadan böyle mi oldu yoksa böyle mi diyerek kendime eğlence çıkartıyordum. Sayfayı biraz daha aşağı kaydırıp kliniğin sahibinin yaptığı açıklamayı okudum. Muhabir bu saldırının sebebini sormuştu kadın ise kimseye bir zararının dokunmadığını buranın sadece kadın sağlıklarıyla ilgili bir sağlık kurumu olduğunu söyleyip kadınların sağlıklı bir şekilde doğum yapmalarını sağlamak dışında kliniğin hiçbir zaman bu kadar kan görmediğini söylemişti. Türkçeye çevirirken cümleler devrik oluyordu ama açıklamanın özeti bu şekildeydi. Açıklamanın altında kadının dağınık saçları ve kızarmış gözleriyle bir fotoğrafı yer alıyordu. Haberin bittiğini düşünerek kapatacağım esnada yeni bir başlık dikkatimi çekmişti. Kırmızı ile atılmış başlıkta güvenlik görevlisinin kayıp olduğunu yazmışlardı. Habere girdiğimde sayfanın yüklenmesini bekledim ama sayfanın yüklenmeye niyeti yoktu. Birkaç dakikalık bekleyişin ardından sayfanın açılamadığını belli eden üzgün surat ekranda belirdi. Haberi kaldırmış olmalılardı. Bu kliniğin olayını daha da merak etmeme sebep oldu.

Kan içinde kalmış bir oda. Kurşunlarla delik deşik olmuş koridorlar. Yaralı ve ölü polis memurları. Kaybolmuş bir adam.

Ve olayı gerçekleştiren kişiler. Asıl ilgimi çekme sebebi de buydu zaten. Kan içinde kalmış tornavidayı gördüğüm an bunu yapan kişinin Kuzgun olduğunu anlamıştım. Rehin alan kişinin ise öz ablam rehineyi öldüren veya öldürmek için bekleyenin de öz abim olduğunun bilincindeydim. Ayrıntılar için sabırsızdım. Hem Kuzgun fazla kan içinde bırakmıştı ortalığı. Buna gerek yoktu sakince de halledebilirdi. Bu kadar kan...şovdu biraz.

"Hastaneye gelmeyi planlıyor musun ?" yanımda ki sandalye çekildiğinde elimle baristaya bir kokteyl daha istediğimi belli ettim. "Senin hastalarına bakmak için üç gün fazladan çalışmam gerekti." Saçını dağınık topuz yapıp baristanın önüne koyduğu kokteyli yudumladı. "Yeşil zeytin alabilir miyim ?" diye ricada bulundu. Barista alkolsüz kokteyllere bir bakış atıp sormak gibi bir hata yapmadan arka tarafta ki mutfağa ilerledi. "Alkolü bıraktım ama zeytin iyi gidiyor." deyip omuz silkti. "Abim seni değiştirdi değil mi ?" Emma burukça gülümsedi. "İnanır mısın ilk kez bir değişiklik bana zarar vermedi." İnanırdım ve inanmıştım. "Bunun değişmesini istemiyorum Emma."dedim kısık bir sesle. "Ama değişecek Ömür. Her şey değişir ," dudaklarını yaladı "Her şey değişsin ama Ateş benden gitmesin olur mu ?" bu onun dileğiydi. Emma yıllar önce onun karşısına geçtiğimde ve intikam alabilirsin dediğimde gülerek ileride bir dilek de bulunursam onu da gerçekleştirir misin demişti. Çünkü uzun yıllar boyunca tek arzusu intikam almaktı. Aynı şekilde karşılık verip Alaaddin'in cini değilim ama gerçekleştiririm demiştim. Emma dileğini abimden yana kullanmıştı. "Bunu sağlayabilir misin ? Silahı Ateş'e çevirdiğimde yine de benden gitmese olmaz mı ?" omzunu indirip kaldırdı "Kimi kandırıyorum Ateş beni asla affetmeyecek."

"Rüzgar beni affetti." dedim kokteyli izlerken "Ateş ve Rüzgar bir değil ki. Sen Rüzgar'a hiç yalan söylemedin ama ben sevdiğim adama sarılırken bile..."gözlerini kapattı "Ben başka bir adamın elini tutup yanına gelmiştim Ömür." Ürperdim. İliklerime kadar ürperdim. Abim onu affetmeyecekti abim bunu affedemezdi. "Olay öyle değil Emma. Kendine bunu yapma. Sanki abimi aldatmış gibi konuşma." Gözlerini açıp bana baktı. Göz bebekleri titriyordu. "Ateş bana dokunamıyor Ömür. Senin abin beni öyle güzel seviyor ki. Bak parmağımı kestim geçen gün , " yara bandı olan parmağını öne doğru uzattı "Yemek yapmak istedim ona. Yemek yapmayı ondan öğrenmemiş gibi onun tariflerini ona yapmıyormuş gibi. Patlıcanı doğrarken yanlışlıkla parmağımı kestim. Eli titredi Ömür. Dokunamadı parmağıma. Abartı sanırdım ama bu dünyada böyle adamlarda varmış. Abinin göz bebekleri titredi yara bandını parmağıma yapıştırırken. Ben böyle bir adamın yanına dediğin gibi ten olarak kalp olarak aldatmamış olsam da görev olsa da elim birine değdi mi değdi. Ateş'in kuralı net Ömür. Değil ten başkasına değince gözü değse bitirir. Ben sadece geciktiriyorum. Ben onun için bittim."

Haklıydı. Maalesef sonuna kadar haklıydı. "Gerçekleştireceğim Emma ," dedim bu imkansız olsa da "Bir yolunu bulurum." Derin nefes aldı "Sana da sırtını dönecek." Gülümsedim "Zaten dönük daha beter olamaz." başını iki yana salladı "Bu olaya karışmak istemiyorum ama hayır hayır karışmayacağım ,"dedi ve bir kez daha dudaklarını yaladı " İnşallah eskisi gibi olursunuz en azından giderken içim az da olsa huzurla dolar." İnşallah demesine tebessüm ederken gideceği gerçeği canımı yakmıştı. Emma gelmişti gideceğini kabul ederek. Ama benim bir kardeş bir abla ve bir dost daha kaybetmeye niyetim yoktu. Sebepler Ateş Bozkurt için önemliydi ama sonuç geçmişi silebilirdi. Benim için ise sadece sonuç önemliydi. Çünkü her zaman tercih hakkın olduğuna inanırdım. Emma'nın durumunda da bu vardı. Emma tercihleri arasından bu şıkkı seçmişti. Şimdi ise sonucunu biliyordu ama kat ettiği yolda tekrar sebepler yollar doğurmuştu. Emma kararlı bir şekilde ilerlemişti. Kararı sonuçlarla ilgilenen benim dikkatimi çekmişti. Bu yüzden bir yolunu bulacağım. Her zaman bulurdum.

"Üstte durum ne ?" konuyu değiştirdiğim için minnettardı ama bu konuda bana dokunuyordu. Gözlerimi açıp kapattım ve minnettar gülüşüne sessizce sorun değil dedim. Onlar için kendime zarar vermeye alışmıştım ama artık bedelini de ödetiyordum. Yine bana girse de bir yerden başlamıştım. Bu düşünceye güldüm ve kokteyli kafama diktim. Kibar tabiri anca bu olurdu. Giren bana giriyordu. "Kutlama için üsse dönmüşlerdi. Ben hastaneye gidip öyle yanlarına gidecektim. Çocuk hastam var neyse işte. Onu muayene ederken bilekliğimi tutup ışığı çok güzel dedi o an fark ettim. Hiç görmek istemediğim turuncu yandı ve söndü. Odasından çıkıp hızla üsse döndüm. Herkesin yüzü bembeyaz olmuştu Ömür. Toplantı salonunda ki ekranda Afra ve Aren'in vücut verileri vardı ama artık sinyal alınamıyordu. Tıpkı Afra'nın bilekliğini kendi rızasıyla devre dışı bıraktığında olduğu gibi. Tek farkı ," dedi yüz ifademi izlemek için gözlerime baktı ama ben gayet sakin ve yaptığımdan gurur duyan bir ifadeyle baristanın kokteylimi yenilemesini rica ettim "Afra ve Aren'in kovulmasıydı."

Başımı ağır ağır salladım. "Şok olmuşsundur." Kokteylin bardağıyla oynadı "Oldum. Ne olduğunu anlayamadım. Kontrol odasına gittiğimde Kevin'i bilgisayarların başında bacak bacak üstüne atmış ekrana bakıp kahve içerken buldum. Bana söylediği tek şey gerekeni yaptığın oldu."

"Ağır olduğunu mu düşünüyorsun ?"

"Doğru kararı verdiğini düşünüyorum." Başımı hafifçe iki yana salladım. "Hayır sadece bana güveniyorsun." Kokteyli bitirip baristanın yer altından getirdiğini düşündüğüm zeytinleri ağzına attı. "Aynı şey. Ama merak ettiğim şey bu kararı nasıl aldığın ?" Burnumdan güldüm "Sağ ol almayayım Aren daha iyi yapar." zeytine uzattığı eli havada kaldı. "Hatta mıydın ?"

"Hayır ama kardeşim oradaydı." Elini yumruk yaptı. "Kaya ?" gururla gülümsedim "Kaya."

"Afra güvende , çıkıyoruz." diyen Aren'nin sesi saatler sonra huzurlu çıkmıştı. "İşte bu , "diye Maddox kahkaha attı "Gördünüz mü gayet iyi idare edebiliyoruz." demişti yerine geçerken. "Elbette ediyoruz bu bizim başarımız. Her şeyi yoldan çıkaran detaylar olsa da." Dante'nin söylediği diğer Suskunları da güldürmüştü. "Herkes yerlerin de mi ?" diye soran Nixie saldırıyı başlatmak için bekliyordu. "Afra kulaklığı aldın mı ? Duyuyor musun bizi ?" birkaç hışırtıdan sonra Afra'nın sesi duyuldu "Selam çocuklar ," sesi neşeliydi "Özlediniz beni değil mi ?" Aren ile evden çıkmış onları bekleyen arabaya hızla ilerlemişlerdi. Albert plana göre birazdan yokluğunu fark edip adamlarını gönderecekti. Plan böyleydi. Suskunlar Albert'ın fark etmeyeceğini düşünüp direk saldırıya geçmek isteseler de yapılan planın dışına çıkmadılar veya çıkmaya cesaret edemediler. "Ayıp ediyorsun yokluğunda bütün iş Kelvin ile bana kaldı yorulduk." Maja'ya Afra kıkırtıyla cevap verdi.

"Girelim diyorum bu aptal yokluğunu fark etmeyecek. " Svea sıkılmıştı. Zaman kaybettiklerini düşünüyordu. "Plana uyalım." diyen Enrıc risk almak istemedi. "Tanrılar aşkına kız çıktı zaten ha şimdi girmişiz ha sonra aksine ne çabuk işimizi bitirirsek o kadar hızlı eve dönerim. " Birkaç kişiden onaylayan mırıltılar yükseldi. "Kaya hala içeride." diyen Aren'nin sesi uyarıdan daha çok hatırlatma gibiydi. "Ah doğru onu unuttuk." diye gülen Svea ile iç çeken Emma sabrının sınandığını hissediyordu. İçinden mırıldandı.

'İşte bu yüzden plan yapacak beyin hücrelerine sahip değilsiniz.'

"Az kaldı endişelenme ," diyen Tegan silahıyla oynuyordu "Herkes ekstra dikkatli olmalı unutmayın , açık alandayız." kurduğu cümle Jasmine'i güldürmüştü "Liderimiz gibi konuştun. Kasma bu kadar. Bu işte fazlasıyla iyiyiz. " Emma bir kez daha sabır diledi. İnsanlar böyleydi. Bir an senden korkar bir an yanında elini tutar bir an da ise senin hakkında düşündükleri hatta başkasının düşündüklerini de alır sana karşı kullanırlardı. Yere göğe sığdıramadıkları deli gibi korktukları Ömür Alya şimdi dillerinde alay konusu olmuştu. Bu yılana sarılmaktı hayır kurda. Aç ve dişine kan değmiş bir kurda sarılmaktı anladıklarında ise çok geç olacaktı. Düşene bir de sevdikleri fedakarlık yaptıkları vuruyordu bunun bedeli olacaktı. Tegan'nın da dediği gibi az kalmıştı endişeye gerek yoktu.

"Lider olmak istiyordur belki de. " Emma dondu. Yutkunamadı , nefes bile alamadı. "Tegan ister misin yakışırsın bak ?" Tommaso 'nın sözleriyle kadın gözlerini kapatıp açtı. Elini maskesine götürdü kulaklığını kapatıp açtı. Kulaklık bozulmuş olabilir miydi ? Ya da işitmesinde bozukluk ? Bu aralar yoğun çalışıyordu hayali şeyler duyuyor olabilirdi lakin bu daha olasıydı. Sonuçta Ömür'ün yıllarını heba ettiği ne olursa olsun destek olduğu kendi ayağa kaldırdığı Suskunlar lider değişmekten bahsediyor olamazdı değil mi ? Kesinlikle mr çektirmeli kulaklarına baktırmalıydı. Çok yorulmuş olmalıydı. "Çok güzel bir teklif ve cuk oturdu Tegan tam senlik bir iş. Başka adayda yok zaten ne dersin ?" Boris'e , Tegan'nın cevabı sert oldu. "Siktirin gidin ölüme meydan okuyorsunuz. Bilin diye söylüyorum ben ekmek yediğim kişiye ihanet etmem ve size de tavsiye ederim sözlerinize dikkat edin , kurtulamazsınız."

Fakat kimse onu ciddiye almadı. "Bundan lider olmazmış." diye mırıldanan Abel açık açık alay ediyordu. "Başka kim olabilir ki isteyen yok mu ?" Emma kafasına sıkmak istedi. Ama önce bu aptalları öldürmek istedi. Ömür'ü bir yükten kurtarırdı. "Aday değilim ama adayım var ," diyen Rose neşeyle devam etti "Afra senden iyi lider olur hem biliyorsun da zaten." Emma sarsıldı. Maskenin altında ki yüzü bembeyaz oldu. Yutkundu ve artık bu saçmalığa son vermek için dudaklarını araladığında sert bir yumruk yedi. " Sağ ol almayayım ," diyen Afra keyifle güldü "Aren daha iyi yapar."

Ne ? 

Emma yanlış duymuştu. Emma kesinlikle yanlış duymuştu. Emma yanlış duymak zorundaydı. Yanlıştı. Yanlış. Yanlış.

"Bana bakmayın çocuklar ," diyen Aren alayla devam etti "Benden lider olmaz ama Kaya harika yapacaktır. "

Toprakta ki kökler söküldü. Emma bunu duydu ve gördü , okyanus gözlü kadın yerine yıkıldı.

"Belanızı sikmezsem bana da Kaya demesinler ," diyen adam kendini zor dışarı atmıştı. Albert'a yakalanmamak için değil sessizliğine son verip on dakikadır dinlediği konuşmaya karşı. Kardeşlerinin dudaklarından çıkan sözler ile kendini dışarıya atmış ve öfkesini saklama gereği duymadan bağırmıştı. Maske sesi hapsetmişti ama öfkeye bir şey yapamazdı. "Bu sözlerini size yedirmezsem bana Kaya demesinler !" dişlerinin arasından konuştuğu net bir şekilde anlaşılıyordu. "Kardeşim sadece şaka yapıyorlar." diyen Aren hala gülümsüyordu tıpkı yanında ki Afra gibi.

Ve o söz duyuldu.

"Bana sakın kardeşim deme , " kökler yandı "Benim yıllarını , kendini , duygularını hiç edip her şeyinden vazgeçerek Suskunlar'ı ayağa kaldıran kardeşim hakkında şaka yapan kardeşlerim yok !" Gülümsemeler un ufak oldu "Ömür sizin alay konunuz mu !? " hızlı hızlı nefesler alıp veriyor ama ciğerlerine yetmiyordu "Benim canım sizin alay konunuz mu lan !?" yer gökle birleşse , okyanusun rengi değişse artık her şey için çok geçti. Kaya kinci biriydi ve artık kin tutuğu kişiler kardeşleriydi. "Bana ne dedi biliyor musun Aren ? " dedi adam öfkeden gözleri kızarmıştı "Ona dikkat et Kaya , Afra'ya çok düşkün ," Aren'den cevap gelmedi "Her nefesinde seni sizi düşünen kadın hakkında nasıl alay edebiliyorsunuz ?" cümlesini düzeltti "Aren , Afra her nefesinde sizi düşünen kardeşiniz hakkında nasıl alay edebiliyorsunuz ?" ve ekledi "Siz kendinize kardeş mi diyorsunuz ?"

"Benim sizin gibi kardeşim yok ," sözleri netti "Size gelince ," dedi Suskunlara "Bunun bedelini ödeyeceksiniz. Yemin ederim ki bu dakikadan sonra hayatı size zehir edeceğim !"

"Ben söyleyemez sanmıştım." diye mırıldandı. "Söyledi ama. Kaya beni anladı Emma." Bekledi ve sanki cümlelerini toparlıyordu. "Afra ve Aren'de seni anlıyor Ömür ama hata yaptılar. Seni yıkacak paran parça edecek bir hata. Bundan önce aranızda ne oldu bilmiyorum ama benim şahit olduğum bu an dur demek için yeter. Peki nasıl geçti ? Şu an yaptığından memnun görünüyorsun ve sanki sandığından da iyi geçmiş gibi. Ne yaptılar anlayışla falan mı karşıladılar ?" yorgun bir nefes çıktı dudaklarımdan "Evet , " dedim "Medenice hallettik."

"Kusura bakma iyi görünüyorsun ," sesi sona doğru kısıldı " Şaka yapmamalıydım özür dilerim." Karşımda ki alkol raflarına baktım. "Konu ne olursa olsun onlar benim kırmızı çizgimdi. Rüzgar ve kardeşlerim arasında kalsam kardeşlerimi seçerim ben Emma. Onlara verdiğim değeri kimse değiştiremez-di. Onlardan başka. Bunu öğrendim. Bunu çok ağır bir şekilde öğrendim ," arkama yaslandım "Kalbi söktüm Emma. İyi görünüyor öyle değil mi ? Çünkü Kevin'in dediği gibi yapmam gerekeni yaptım. Konu benden çıktı yıllarımı verdiğim Suskunlar'a geldi. Biri baş kaldırırsa şaka olarak bile olsa bunu dile getirirse ," gözlerine ölüm parıltılarıyla baktım " O başı keserim."

"Beni seçmemelisin ,"dedim son merhamet kırıntılarımla. Çok az kalmıştı saniyeler veya zorlasak dakikalar. Zaman bitiyordu. Kum saatini ters çevirip diğer yöne akmasını sağlayacak kimse yoktu. "Beni seçme Kaya." Elimi iki elinin arasında tuttu ve karşımızda ki Londra'nın ünlü köprüsüne baktı. "Seçim yapmıyorum Ömür. Kardeşlerimden vazgeçmem ," gözlerime döndü "Ama sen , senden asla gitmem."

"Bu tercih yapmak Kaya."

"O zaman tercih yapıyorum Ömür ve sana hatırlatıyorum. Sen benim kırmızı çizgimsin ve lekeymişsin gibi silmeye çalışmalarına izin vermem."

"Onlar düşman değil." diye mırıldandım. "Biliyorum güzelim ,"dedi iç çekerek "Bulunduğumuz durumdan ben de memnun değilim ama olması gereken bu. Yanlış yaptı Ömür. Bu her şeyi riske attı. Seni sarstı. Suskunlar sana güvenmiyorlar. Artık güvenmiyorlar ," düşündü , tarttı ve bedenini bana doğru çevirdim ardından bu yetmemiş olmalı ki arabadan uzaklaşıp karşıma geçti. "Sen odaya girdiğinde ayağa kalkıp izin vermeden oturmayan Suskunlar şu an yeni bir lider arıyorlar." uğultu zihnim de öyle bir uğultu oldu ki algı yeteneğim sarsıldı. Gerçekleri bilirdin , duyardın hatta görürdün ama bunu sen yapardın. Başkası söylediğin de ise kabul ederdin. Kevin söylemişti , Kaya bir şeylere şahit olmuş dile getirmişti. Bana başka yol kalmamıştı. Merhametimi gömdüğüm Suskunların üssü son kırıntıları da göm diye mırıldanıyordu ve ben de yapıyordum. "Afra mı ?" dedim gözlerine bakamayarak. Cevap vermediğinde acı ve kahır ile gözlerine baktım. "Sen mi ?" Cevabını bir kez daha parmaklarımı öperek verdi.

"Bana o gün demiştin ki ," dedim acıyı iliklerime kadar hissederken " Afra'yı da anla sorsan çok şey anlatır ," yutkundum boğazımda ki yumruyu yutabilmek için " Soramadığım için oldu değil mi ? Soramadım , hepsi bu yüzden oldu...Kabul edemedi beni. Sığdıramadı , uyduramadı kafasında ki kalıba..."

"Senin hatan değildi ,"dedi Rüzgar'ın evine geldiği kış bahçesinde konuştuğumuz her şeyin aksini düşünüyordu "Değişmez sanmıştım. Afra hep böyleydi , hep sorar ve üzerine giderdi bundan vazgeçmezdi , değişmez demiştim. Bu huyu değişmedi ama o değişti...Ne dediğini sana nasıl zarar verdiğini fark edemeyecek hale geldi. " Peki bunun suçlusu kimdi ? Yok muydu ? "Kabul edemedi ," dedim kızaran gözlerim okyanusta ki fırtınayı Kaya'ya gösterdi "Beni olduğum gibi kabul edemedi. Eski halimi arayıp durdu. Sen kabul ettin dimi Kaya ?" alt dudağımı ısırdım "Eser gitti , ablam gitti , abim gitti , Afra gitti ," gözlerimi kapattım sağ gözümden düşen okyanus damlasına engel olmadım "Arda'yı paran parça ettim , Arda gitti , Bade benden nefret ediyor , " arabadan destek alan elimi Kaya'nın bileğini tutmak için kullandım , gitmesin diye. "Sen gitme Kaya. Seni de yaktım , yıktım , yalnız bıraktım ama sen de gitme. Beni kimsesiz bırakma , lütfen kimsesiz kalmak istemiyorum."

"Kabul ettim ben. Senin yaran bizi aşıyor Rüzgar'da bitiyor. O gün yanına geldiğimde yüzleştim kendimle. Toplantı salonunda bayıldığında anladım. Sana söyledim güzelim yine söyleyeceğim hep söylerim. Bundan sonra hep söylerim. Seni dinleyeceğim yeri gelecek konuşacağım ama asla üzerine basıyorum asla iyileştirmeye çalışmayacağım." Genzimi çektim sakinleşmeye çalıştım. "Bunun için suçlayacak mısın beni ?"

"Sen iyileşmek istiyorsun Ömür ama buna bizim gücümüz yetmez ," bu cümleyi kaç kez duymuştum bilmiyordum ama kaç defa duyarsam duyayım kabul edemiyordum. Her an cümle amaya bağlanıp üzerime bir yük daha ekleyecekmiş gibi geliyordu. İyileşmek istiyordum ama onların bunu yapmasını istemediğim için suçlu hissediyordum. Ben Rüzgar'ı istiyordum. O anlatsın istiyordum. O çok güzel anlatıyordu anlatınca anlıyordum. Kardeşlerim yanımda kalsın istiyordum. Rüzgar beni iyileştirirken onlara anlatayım istiyordum. Bu yaram vardı ama kabuk bağladı diyebilmek istiyordum.

Ama her zaman ki gibi istediklerim yerlerini yapmak zorunda kaldıklarıma bırakmıştı.

"Yanında kalacağım. Sadece yanında seninle kalacağım." Gözlerimde ki kırgınlığı sakladım ve burukça gülümsedim. Gerçekten bu sefer olur muydu ? İnanmak ve güvenmek , güveniyormuş gibi yapmak... Neyse oralarda bir yerdeydim ama bu sefer yürümüyordum. Oturup ayaklarımı aşağıya salladım. Orada ki manzara güzeldi. Aşağıda ölüm vardı seyretmek eğlenceli olacaktı.

Yaklaşan arabanın sesini duyduğumda başımı yere eğip kendime birkaç salise tanıdım. Dudaklarımdan biri kıkırtı kaçtığında iç çektim ve gözlerimi yerden kaldırıp karşıma baktım. Ben arabayı gördüm Kaya ise beni. İsmimi mırıldandı ama o kadar farklı bir ses tonu kullandı ki daha önce duymamıştım. Yanından geçip birkaç adım ilerledim ve kollarımı göğsümde toplayıp arabanın durmasını bekledim. Siyah spor araç önümde durdu ve lambalarını kapatma gereği duymadan araçtan inen iki bedenin biri kocaman gülümsedi diğeri ise gözlerini bana yaklaştıramadı.

"Değdi mi ? "dedim yüzünde ki yaralara bakarken "Geldiğin bu hale rağmen değdi mi Afra ? Beni ezip geçmene , sana emir vermeme , "gülümsedim "Benimle alay etmene değdi mi ?" bekledi durdu bana arkamda ki Kaya'ya baktı. Anladı , buranın yol ayrımı olduğunu anladı. "Seninle alay etmedim ," dedi sessizce ama benim gözlerimin önüne gelen mesajlar Kaya'nın anlattıkları duymadığım alay dolu sesi kulaklarımda yankılandı. Öfkemi arttırdı sakinliğimi yıktı. Sustuğu her şeyi hatırladım. Onu defalarca uyarmıştım. Değmeyeceğini , karşı koyamayacağını söylemiştim. Direnmişti yalan değildi bazen kazanacağını düşünmüştüm. Ama ben yanılmazdım. Burada bu anın içinde olmamız aramızda olan savaşı kazandığımın resmiydi. "Yapmam gerekeni yaptım."

"Yapman gereken bu muydu ?" yüzünü işaret ettim "Bu hale gelmeden olmuyor muydu ? "

"Acımıyor." dedi bakışlarıyla acı çekmediğini bana hatırlattı. "Öyle mi ? İyi bundan sonra her şeye seni göndereyim zaten acımıyor." Hoşuma giderdi. Bazı sebeplerden onlara zarar veremiyordum ama kendilerine zarar vermeleri işime gelirdi. "Ömür yapma ,"dedi Aren varlığını hatırlatıp "Hepsi senin içindi. Riske atmak istemedi hepsi seni korumak içindi. Albert Afra'yı takıp edecek kadar kendine güvendiyse bir şey olabilir diye-"

Susmak zorunda kaldı çünkü gülüşüm laflarını , bahanelerini yutmasına sebep oldu. " Bana bakmayın çocuklar ," göz bebekleri titredi "Benden lider olmaz ama Kaya harika yapacaktır." kollarımı göğsümde topladım " Anlattın mi ?" Bakışları yere düştü. "Bilmeye hakkı vardı."

"Bunu bilmese olmuyor muydu Kaya ?"dedi Aren sesi kısık ve ızdırap doluydu "Her şeyi bilen o bunu bilmese olmaz mıydı ?" Kaya'nın sesi netti. "Söylemesen olmaz mıydı ? O itlere uyup alay etmesen olmaz mıydı ? Ömür sizin için acı çekerken alay etmek mi düştü senin payına Aren ?"

"Ne dediğimi bilmiyordum ," dedi gözlerini zar zor yerden kaldırıp bana çevirdi "Afra'nın iyi olduğunu onu sağ bulabildiğim için mutluydum ağzımdan çıkanları fark edemedim."

"Ağzından çıkanları fark edemedin ," dedim kalbim ezildi ama bunu görmezden geldim "Ama hayatından çıkanı fark edeceksin , edeceksiniz ," yapamayacağımı düşünüyorlardı ama gözlerimde ki o kırgınlığın arkasında ki ateşi görmelerine izin verdim. Afra gibi Aren'de yol ayrımında olduğunu ve son olduğunu anladı. Sona geldiğimi anladı. "Ezildim , yıkıldım , yıprandım ama sustum. Vardır sebebi dedim. Çünkü vardı biliyordum ," yutkundum "Hatırlarsınız size abimleri takip etmenizi söylediğim zamanı. Londra'ya geldiğimiz ilk zamandı. Karşı çıkmış ve hata olduğunu söylemiştiniz. Kırıldın mı diye sormuştun bana Aren ," dedim derin derin bakan gözlerine "Kırıldım. Yemin ederim ki paran parça oldum ama gıkım çıkmadı. Çıkmasın istedim çünkü yine lanet olsun ki biliyordum haklıydınız !" dedim acıyla "Haklıydınız ama bende haklıydım. Sizden aldığım o yaralara rağmen asansör durduğunda ben sadece Rüzgar'ın iyileştireceği onunla vakit geçirmem için bir bahane olarak gördüm. Sonra bunu fark ettim. Fark ettim ve sarsıldım ," Afra bu itirafı beklemiyordu irkildi "Benim ruh halim buydu Afra. Aldığım her darbeye şükredecek sonunda Rüzgar'a kavuşacağım an olarak görüyordum. Düşünsene ben , " elimi kalbimin üzerine koydum "Ben Afra ben. Beraber büyüdük biz. Bu düşünce benim normalim mi sence ?" başımı iki yana salladım. "Rüzgar'a aşık oldum doğru. Her hücreme adını yazdım doğru ama onunla doğmadım ben. Giden oyken ona ne kadar güvenirsem güveneyim tekrar bir araya geleceğimizi bilsem de bu hale düşmem normal mi ? Bu ruh halim normal miydi sence ? Bu düşünce benim miydi Afra ? " Başlayınca arka arkaya sıralanır ve istemeden söylememem gerekenleri söylerdi ya insanlar ben bunu bir kere bile yapmamıştım yine yapmıyordum. Söylenmeyecek şeyler söylenmezdi durum ne olursa olsun. Sözlerim benim iznimle dökülüyordu dudaklarımdan. Tartıyor yeri mi değil mi diye yine düşünüyordum. Onların bile öğrenmemesi gerekenler vardı benim ruhumda ve öğrenmeyeceklerdi.

"Ben aldığım darbelere tek bir şekilde gülerim karşıdakinin canını almadan önce. Afra siz beni bu hale soktunuz ," kan toplamış moraran gözü canımdan can alıyordu belki de bu konunu yeri değildi ama artık bekleyemezdim. Artık kimse beni ciddiye almıyordu bunu bana kardeşlerim yapmıştı. "Sen benden Rüzgar'a olan bakış açımı aldın. Ben artık Rüzgar'a derdimi anlatırken çaresiz hissediyorum. Onun acısı var ama sürekli benimle ilgileniyor sıra ona gelecek mi diye düşünüp duruyorum ," dudağı kötüydü pansumanı kendi yapmış olmalıydı. Aren cesaret edemezdi. Arda...o yapsaydı. Yüz ifademi nötr tutabildiğime şükrettim. Onlara artık duygularımı yansıtamazdım. Elimden bunu da almışlardı. "Rüzgar bana sarılırken düşünüyorum. Rüzgar elimi tutarken düşünüyorum....Eskiden düşünemezdim. Şimdi düşünmeden yapamıyorum. Peki bu esnada düşündüklerimden en ızdırab vereni hangisi bilmek ister misin ?" Normalde isterdi ama istemediğini gözlerinde gördüm ama dedim ya buraya kadardı. "Beni anda tutabilmek için her saniye çabalamak zorunda kalışı...Bana dokunması yeterken kollarında kırız geçirdim ben Afra Gür ne diyeceksin buna ?"

Her şeye tamamdı. Söylediğim her şeyle baş edebilecek gücü vardı ama son söylediğim ruhunu yaktı. "Bunun ," dedi birbirine yapışmış dudaklarını zar zor ayırıp "Sorumlusu ben değilim...Ben yapmadım...Ben sadece iyi olmanı istedim. Kaçıyordun , kaçmazsın sen benim amacım buydu." Anlayışla başımı salladım ve gözlerimle gülümsedim. "Biliyorum. Hepsini biliyorum Afra beraber büyüdük biz. Nefes alış verişlerinden düşündüğünü anlarım ben. Sende anlardın ," gözü doldu "Büyüyen bedenimin bir kez daha büyüdüğü o güne kadar da anladın ," omzumu indirip kaldırdım "Sonrası için paran parçayım ama suçlamıyorum. Sadece...yoruldum ," dedim sesimde ki kırgınlığı duysun istedim "Limanı tekrar kurmaya çalışıyorum. Her yerde yanık izleri var. Gemiler dönmeyecekler ama belki yenileri gelir diye limanı kurmaya çalışıyorum. Ama Rüzgar'ın kollarında bile dinlenemiyorum bunu fark etti ve yıkıldı. Sırtımda ki izleri hissetti kalbi tekledi...Ona zarar veriyorum Afra ," bu sözler büyümeden önce ki Ömür'ün sözleriydi. Kardeşleriyle konuşurken çare bulacağını bilen kadının sözleriydi. "Son noktam birkaç saat önce hakkımda konuştuklarınız değil Rüzgar'ın acı ile dolan gözleri oldu. Kucağında krize girdiğimde titreyen sesi oldu. Ona kimse zarar veremez ben bile ,"

Yavaşça yaklaştım ve incitmekten korkarcasına kıp kırmızı olmuş ip izi olan bileğini tuttum. Baş parmağımla okşadım , genzini çekti. Direniyordu ağlamamak için direniyordu. Suskunların bilekliğine baktım yapacağım şeyi anlamıştı dudaklarını daha sert birbirine bastırdı. Gözlerine baktım ve kendi bilekliğimi bilekliğine yaklaştırdım. Aren olayı algıladığında engel olmak için öne atıldı ama onu durduran bu sefer Kaya değil Afra oldu. Ciğerlerime dolan nefes rahatsız etti ama Afra gülümsedi ve başını hafifçe aşağı yukarı salladı. Bilekliğimi bilekliğine değdirdim ve orada tuttum. Titredi , titredi ve on saniye geri saymaya başladı. Saniyeler benim için hızlıca geçiyordu ama Afra için durmuştu.

Ve oldu.

Afra'nın bilekliğinin kilidi açıldı ve ayaklarımın önüne düştü.

Başını öne eğip yanında sallanan elini yumruk yaptı. Göz yaşlarını saklamak için yapmıştı. Diğer insanlara göre acı çekmiyordu ama onunda bir sınırı vardı ve gözlerinden süzülen yaşlar o sınırın üzerinde acı çektiğini gösteriyordu.

"Limanı tekrar kurana kadar ,"dedim bileğini bıraktım "Bekliyor olacağım." dedim ve yanından geçmeden arka cebime koyduğum kremi avcuna koydum. Yanından geçtiğim an yere eğilip bilekliği aldığını gördüm. Bir elinde bileklik diğer elinde kremi sıkıca tuttu. Yüreğimi kavuran görüntüyü dönüp de bakamadım. Bu yüzden ilerledim araba arkamda kalsa da. Aren'nin yanından geçerken de ona bakmadım ama bu sefer bileği tutulan bendim. Yavaşça Aren'e döndüm. Bileğimi bıraktı ve gözlerime baktı ya da bakabildiği kadar. Gözlerini üzerimde tutmaya çalışıyor ama cesarete edemiyordu. Fakat sözleri cesurdu.

"Gemiler geri dönmez." dediğin de ben sadece gülümsedim. Öyle ki Suskunlar'ın bilekliğinin takılı olduğu bileğini bana doğru uzatırken de gülümsedim. Afra'nın Aren'e yapma dercesine başını sallayışın da gülümsedim. Kaya öfkeyle yumrukları sıkarken gülümsedim. Bileğimi bilekliğinin yanına getirirken gülümsedim. Bileklikler iki kere titrerken gülümsedim. Bilekliği açılıp ayaklarımın önüne kalbimin üzerine düşerken gülümsedim. Yanından geçerken gülümsedim.

"Ya dönerse ?"

"Onlar benim kardeşlerim. Ben onlarla doğdum. Anasınıfına onlarla gittim. Üniversite sınavına onlarla gittim. Suskunlar'ı kurmaya ve sizi aramaya başladığım dönemde onlardan uzaklaştım. Çünkü bu işin içinde olsunlar istemedim. Onları korumak için değildi zaten tehlikenin içindeydik ama buna da bulaşmasınlar dedim. Sadece bir kaç gün sürdü. Ettiğimiz kavgayı hala hatırlarım. Sözler havada uçuşmuştu. Korkularım dilimden dökülmüştü. Ama onları vazgeçirmeye yetmedi. Yıllar böyle geçti. Sonra o lanet olası güne geldik. Ben dağıldım Emma ben yenildim. Benim yenilgimle baş edemediler. Benim değişimimi kabul edemediler. Benim susuşumu anlayamadılar. Afra konuşayım diye beni zorlamayı bana iyi gelecek bir ilaçmış gibi davranıp durdu. İlaçlardan nefret ettiğimi bilmesine rağmen. Aren , Afra'nın yanında kala kala içine işleyen sözleri sadece birkaç ay saklayabildi. En sonunda Afra gibi davranmaya başladı. Duygusaldır Aren ama duyguları katletmeyi de bilir. Kardeşini korudu benden ! " Kokteyli kafama diktim ama yetmiyordu öfkeliydim , öfkeyle nefes alıyordum. "Kaya o an dur dedi. Benimde kardeşi olduğumu hatırlatmaya çalıştı ama olmadı. O da en sonunda kırmızı çizgisi olduğumu ve kimsenin beni bir izmişçesine silemeyeceğini gösterdi ," bu sözler Kaya'ya aitti , içime işlemişti "Onu ikna etmeyi denedim. Seçim yapmaması için ama direnemedim Emma. Yalnız kalmak istemedim. Kimsesiz kalmak istemedim. Abim , ablam yok oldular aniden hayatımdan. Sebebini benim dışımda herkes biliyor evet bana da anlatmaya çalışıyorlar ama olmaz şu an olmaz. Bak halime zor direniyorum. Afra , Aren onları da kaybettim çünkü yine başka çarem kalmadı. Seçim yapmak zorundaydım. Suskunlar için onları dahil etmemek için çabalayan bendim izin vermeyen onlardı. Sonra benim liderliğim ile ilgili şaka yapanda kardeşlerimdi. Yediremedim Emma , yediremedim. Parçalara ayrıldım toplayamadım. Sonra daha farklı bir şey fark ettim ," nefes almadan dinliyordu bende nefes almadan anlattım. "Kaç parçaya ayrılırsam o kadar çok ben vardım. Beni yok etmeye çalışmadılar düşmanım değiller. Ama kırdılar ve kırıldığım yerleri daha çok kendimle ," zeytine uzandım "Kırabilirim."

Afalladı. Yanlış söylediğimi düşündü. Dudaklarını araladı düzeltmek için. Zeytini ağzıma attığımda anladı. "Bir cam kaç parçaya ayrılırsa o kadar tehlikeli olur. Bütün bir cam kırığını kolaylıkla alabilirsem ama un ufak olmuş bir kırığı ne kadar temizlersen temizle günler sonra yine orada olur."

Ağır ağır başımı salladım. "Londra'ya geldiğimde yeni bir şey öğrendim. Kendimle ilgili. Kabul etmeyi. Basit bir terim ama ," daha farklı bir cümle kurmaya karar verdim "Bir şeyi yirmi bir gün boyunca yaparsan beden bunu kabul eder. Doksan bir gün boyunca yaparsan da bu yaşam biçimi olur. Olasılıkları hesaplamak ve bunu hiç dinlenmeden yapmak benim yaşam biçimim oldu." Araya girdi "Rüzgar buraya geldiğinde." Bir kez daha onayladım. "Evet , Rüzgar buraya geldiğinde benim dinlenecek bir yerim kalmadı. Ve doksan bir gün geçti Emma. Benim yaşam biçimim oldu ve fark etmedim. Rüzgar tekrar gülümsediğinde yorulduğumu fark ettim. Bu zaten herkesin bildiği kısmı kimsenin bilmediği benim bile yeni öğrendiğim gerçek ise bu süre zarfında beni anlayanın olmamasıydı. Dedim ya anlamak ve anlamak farklıdır bakmak ve görme farklılığı gibi. Daha fazla boş lafa gerek yok ama şundan eminim onlardan vazgeçmedim sadece yanlarından geçip gittim."

"Bundan sonra ne olacak ? En başında Suskunlar'a ne emredeceksin ?" kelime seçimi dudağımın kıvrılmasını sağladı. "Kaya hayatı onlara zehir etmek konusunda kararlı." Barmen ben çağırmadan kokteyli yenilemişti. "Haklı sanki." Kesinlikle haklıydı. "Kevin o üstte mi ?" Emma zeytinleri önüne çekip çerez misali yemeye başladı. "Üstte mi Ömür , Kevin yönetimi eline aldı ," dudağım kıvrıldı "Tabii o ölüm kokan konuşmalarda ki gibi değil. Her şeyi kontrol altında tutuyor ve bilerek Aren ve Afra'nın sinyal vermeyen vücut verilerini ana ekrandan indirmiyor. Verdiği mesaj açık 'Kardeşlerinden başladı size acımaz.' Ve suskun olan herkes de mesajı gayet net algıladı. Soru sorma haklarını da ellerinden aldı sadece emirler verip uygulamak zorunda olduklarını söylüyor. Ve benim hoşuma giden yanı ise şu kafalarında oluşacak soruları tahmin edip soruyor ve kendi sorusuna kendi cevap veriyor ," tıpkı benim gibi "Tıpkı senin gibi. Yani en azından sinirlendiğinde yaptığın gibi."

"Onlar benim sinirli gözümü karanlık bürümüş halimi hiç görmediler değil mi ?" Emma boş zeytin kasesine baktı ve ürpermiş gibi yerinde kıpırdandı "Hatırlamak istediğim bir anı değil."

"Kötü değildi." Tabağı ittirdi "Elinde adamın bağırsakları vardı." Dudaklarım büküldü "Doktorum ben işim organlarla." Gözleri midesi bulanmış gibi kısıldı "Adamı hayatta tutmaya çalışmadığına eminim." Teknik olarak hayır kesinlikle amacım hayatta tutmak değildi.

"Diğer hedefimize geçeceğiz ama yapmamız gerekeni uzun zamandır ertelediğimiz bir planı daha devreye sokacağım. Fakat bu daha farklı olacak. Lider olmayı denedim olmadı şimdi patron olacağım. Bakalım bundan anlayacaklar mı ? "

"Başka çareleri kalmayacak." Kollarımı göğsümde topladım "Kendileri istediler. Ben onlara şans verdim. İntikam almaları dolunaya olan borçlarını ödemeleri için şans verdim. Onlar ise ilk fırsatta benden vazgeçtiler. Hatam ise onlara dost olmaktı. Gerilmesinler zaten can alacaklar , can almak kolay değil. Benim elim titremedi diye onlardan da aynı şeyi bekleyemem ama artık bekliyorum. Benim için değersizler Emma ," son sözlerimle yutkundu "Benim için sokakta ki insanlardan farkları yok. Geçmişimiz ortak doğru. Doğduğumuz hayat kesişiyor doğru ama bu yükü de omzuma alamam. Onların tercihi."

Beni izledi sanki tartıyordu. Veya karşılaştırıyordu. İçkilere baktı çalan müziği dinledi ve en sonunda can alıcı sözler dudaklarından döküldü. "Uyandı mı ?" dudaklarımdan bir kıkırtı kaçtı "Ben bir tane daha içeceğim ister misin ?" dedim boş bardağı havaya kaldırıp barmeni bilmem kaçıncı kez yanıma çağırdım. "Hayır gitmem gerekiyor. Ateş'e sözüm var." dedi ve ayağa kalktı. "Afiyet olsun."

"Yemeğe gideceğimizi nerden bildin ?" durdu sonra elini boş ver dercesine sallayıp "Cevap vermesen daha iyi," güldüm "Görüşürüz Bozkurt." arkasını döndüğünde "Buraya gelme sebebin bana bir şey söylemekti Emma ," durdu daha doğrusu gerilen bedeni yüzünden durmak zorunda kaldı "Söylemeden gidiyorsun. Abimlerin Rusya'ya gitme sebeplerini iş biraz gizemli olsun da heyecanlanayım diye öğrenmiyorum. Senin söyleyeceklerine de mi bunu yapmalıyım ?"

"Kan dökeceksin değil mi ?" gözlerimle gülümsedim "Yanım da duranların değil."

"Suskunlar yapmamaları gereken bir şey daha yaptılar ," devam etmesi için bekledim "İdam kararlarını bekleyen mahkumlar gibi bekliyorlar."

"Sende bir umut belki idamları düşer diye mi yanıma geldin ?" vereceği cevap farkında değildi ama onun için risk almama veya buna gerek olmadığını söyleyecekti "Hayır onları öldürmeyeceğini söyledim ," omzumun üzerinden baktım "Cezalarını çekmeden olmaz." Ardından başıyla selam verip bardan çıktı.

Kıkırdadım. Haklıydı.

Cezalarını çekmeden olmazdı.

Bu meseleyi de beni heyecanlandırması için Rusya meselesinin yanına ekledim.

Barmenin ellinci kez doldurduğu kokteyli dudaklarıma götürmek için kaldırdığımda gözlerim parladı. Mavi iksiri andıran sıvının içinde olduğu cama kurdun avı takılmıştı. Dans pistinden sıyrılıp yanıma doğru gelen garson soğuk soğuk terliyordu. Kalabalığa karışırsa arkasına takılan piçten kurtulabileceğini düşünmüş olmalıydı. Bu da işe yeni girdiğini ve bu meslekte ki ilk deneyimi olduğunu gösteriyordu. İnsanlar sadece kendi ülkelerinde taciz ve tecavüz vakalarının fazla olduğunu sanırlardı ama bu doğru değildi. Şerefsiz her millette şerefsizdi. Adamlık bacak arasında değil karakterde saklıydı. Bu gece kan dökülecekti. Faturasını da Kuzgun'a gönderecektim. Bensiz eğlenmişti. O toplayabilirdi. Polislerle uğraşmak istemiyordum.

Kadın yanıma geldiğinde elindeki tepsiyi deske koydu. Çakal yavaş yavaş ona yaklaşma başladığında barmeninde dikkatini çekti. Yerimde yayılıp bana adam olduğunu kanıtlamasını istedim. İnsanlıktan hala ümit var mıydı ? Yoksa Mehmet Akif Ersoy'unda dediği gibi tek dişi mi kalmıştı ?

"Masaya başka biri bakabilir mi ?" diyen kızın sesi çekingen ve korku doluydu. Barmen kıza baktı ardından arkasında duran adama. Kızın eli ayağı boşalmış hızla arkasını dönmüştü. "Nereye kayboldun ufaklık ?" alkol kokusu midemi bulandırdı. Ama adamın gerçek kişiliğini gözler önüne sermişti. Yaşamasına gerek yoktu. Kız arkasında ki barmene baktı yardım istercesine. Adam ise omuz silkti. Tek kaşım havaya kalktı. Sol omzu olmasa da yaşardı. "Kime diyorum ?" kıza doğru uzanan bileği kıza dokunamadı.

Nefesi kesilirken geriye doğru sendeledi. Arkasında ki tekli masaya çarpıp devirdi. Barmen şok içinde bana bakmış kız ise elleriyle başını korumaya alıp desgin önüne eğilmişti. Önünde dururken gözlerimi yüzü moraran ve zar zor nefes alan adamdan çekmedim. Müzik kesilmişti. İnsanlar şokla bakıyordu. "Dışarı çık hemcinsim ," titreyen gözlerini bana çevirdi "Ben hallederim. Ve korkma evine gelecek adamlar benim adamlarım ," Anlamadı duymadı bile bence ama zar zor kalkıp koşar adım dışarı çıktı. Adam kendine gelirken gözleri öfkeden mi yoksa öksürmekten mi kızarmıştı emin olamadım. "Şansınız varken dışarı çıkın beyler ve bayanlar. Kan görmek istemiyorsanız ," Sözlerimi belimde kemerime yan bir şekilde sabitlenmiş bıçağı çıkararak destekledim. Barmenin mutfağa ilerlediğini fark ettiğimde bıçağı geriye doğru fırlattım. Çığlıklar havayı yararken herkes kapıya koşturmaya başladı. Barmen ise dehşete kapıldı "Senden alacağım bir omuz var. Hiçbir yere gidemezsin. Ama önce ," öfkeden kudurmuş boğaya döndüm "Küçük bebekle ilgileneceğim."

Hadi biraz eğlenelim.

Adam bana doğru bir adım atmışken hızla aramızda ki mesafeyi kapattım. Kadına uzattığı sol elini tuttum ve diğer eli harekete geçemeden ters çevirip kemiğin kırılma sesini dinledim. İnlediğinde alkolün etkisiyle de zar zor ayakta duruyordu. Ama hissettiği acı şok etkisi yapmıştı. Alkollü insanların canını yakmak hoşuma gitmiyordu kolay lokmaydı ama elden bir şey gelmezdi. Bu gün kısmetime bu düşmüştü. "Ne oluyor lan ?" bileğindeki acı sesinde ki şokla harmanlanmıştı. Göz devirdim "Önemli bir şey değil sadece seni öldürüyorum." Diz çökmesini sağlamak için bacak arasına tekme attığım da bağırdı. Dizlerinin üzerine çöktü acı acı inlerken kırdığım bileğin yere vermek gibi hata yapmış acısına acı katmıştı. Zaten zor nefes alıyordu. Boğazına vurup nefesini kesmem etkili olmuştu sanırsam. Sadece üç kez dokunmuştum. Alkolü bu yüzden sevmiyordum işte. Bana vuramıyordu deneyemiyordu bile. Bende bunu bildiğim için organlarına gözümü dikmiştim. Ayağımla başını yere eğmiş bir eli bacak arasında diğeri ise öylece yerde dururken adamı dürttüm. Dengesini sağlayamayıp yere yığıldı. Cenin pozisyonunda inliyordu ama gerçekten hiçbir şey yapmamıştım. Sinir bozucuydu.

Telefonumu çıkartıp etrafın temiz yani bir bar ne kadar temiz olabiliyorsa o kadar temiz halinin kısa bir videosunu çekip yerde yatan adamı ve korkusunu saklamaya çalışan barmeni de videoya ekleyip Kuzgun'a gönderdim. Tek tik saliseler sonra iletildi ve görüldü.

Barmene doğru ilerlediğimde telefonum çaldı. Desgin arakasına geçtiğimde barmen geriledi. "Korkma bıçağımı almaya geldim." Telefonu cevaplayıp kulağım ve omzum arasına sıkıştırdım. "Sorsaydın anlatırdım." dedi sesinde neşe vardı. Bıçağı tek hareketle çektim ve elimde tam tur çevirdim. "Soru sormayı sevmiyorum." Güldü ve telefonu kendinden uzaklaştırdı. "Dinle sesi ," sessiz adımlarla avımın yanına ilerlerken çığlık sesini duydum. "Gelmek ister misin ?"

"Cık ," adamın yanına çöktüm "Benim burada yeni bir oyuncağım var."

"Kameralar var."

"Helledersin."

"İnsanlar var."

"Susturursun."

"Polisler."

"Korursun."

"İşim var."

"Çoktan yola çıktığını biliyorum."

Bunu desteklercesine kapanan kapının sesini duydum. Ardından arabanın motorunun sesini. "Kor'u neden aramadın ?" dudaklarımı büktüm "Gitti." dedim bıçağı adamın kalbinden yavaşça karnına doğru sürterek indirirken. "Yapma...ne olur yapma..."acı acı yalvarırken duymazdan geldim. "Gelmesini mi bekliyorsun ?" iç çektim "Gelmez ki."

"Denedin mi ?"

"Bunu da mı ben denemeliyim ?"

"Herkes birilerinden bir şey bekliyor." Dedi mızmız bir çocuk gibi "Seninle ortak bir yönümüz var ama ben birkaç küçük değişiklik yaptım." Arabanın hızını arttırdı o muhteşem aracın sesi ninni gibi geliyordu kulağıma. "Benim yapmadığı mı nereden biliyorsun ?"

"Dinlemek isterim ," Bıçağı karnının üzerinde tuttuğumda geri çekilmeye çalıştı ama bu hareketi ona pahalı patladı. Bıçak dik bir şekilde karnına saplandığında çığlığı duvarları sarstı. "Abartma sırtım kasatura izleriyle dolu. Dayanırsın sen." dediğimde telefonun diğer ucunda ki Kuzgun'un öfkeli nefesini hissettim. "Ne zaman oldu ?" dediğinde "Hangisi ?" dedim kıkırdayarak "Ömür kim dokundu sana ?"

"Bilmem Kuzgun herkes Londra'daydı. Yanımda kimse yoktu. Sokaktan geçen birinin saldırısına uğradım belki de." Yalandı. Bilerek yakalanmıştım. Canım yansın diye de kurtulmaya çalışmamıştım. Kaya delirip yerimi bulduğunda toplu katliam yapmıştı. Afra ve Aren'de o zamanlar benim için endişeleniyorlardı ama oradalar mıydı hatırlamıyordum. Ama sanırım oradalardı. Çünkü seslerini hatırlıyordum. Tamam tamam oradaydılar. Geçen gün Rüzgar izleri fark ettiğinde Aren yarayı dikememişti diye anlatmıştım. Kaya yapmıştı. Teknik olarak orada olmaları gerekiyordu. "Ömür ,"dedi sakince "Anıların siliniyor mu ?"

Bıçağı aşağı doğru çekmeye başladığımda çığlıkları arttı ve bilincini kaybetti. "Sadece bazıları." Yalan söylemedim. "Bu hoşuna mı gidiyor ?"

"Beni sorguya mı çekiyorsun ?" yere akan kanlar pantolonumu ıslatıyordu. "Seni kimse sorguya çekemez. Ben bile." Kıkırdadım "Doğru ," bıçağı çıkardığımda karnında ki yarığa kocaman gülümsedim. "Hoşuma gidiyor." dedim onun cevabını ödüllendirerek bir kez daha doğruyu söyledim. "Alya ," dediğinde bıçağı kenara koyup elimle karnında ki yarığı iki yana çektim , hafifçe. "Onu silemezsin." Gözlerim parladı. "Sileceğim ," dedim ve ekledim. "Seni bu yüzden seviyorum Kuzgun. Zekisin ve çabuk anlıyorsun."

"Diğerlerinin anlamadığını düşündüren ne ?" bıçağı geri alıp karnına iyice bastırdım. "Anlamamak için çaba sarf ediyorlar çünkü-"

"Bana değer veriyorlar falan filan. Bu gerçeği değiştirmez Kuzgun sadece geciktirir ve benim için bu güçsüzlüktür. Kaçmak her zaman güçsüzlüktür."

"Dinlenmek ?"

"Gereksiz."

"Direniyor mu ?" ofladım ama bu onun hoşuna gitti "Direniyor değil mi ? Direnecek işte asıl güç bu Alya." Bıçağı sertçe çekip yukarıya kalbine sapladığımda zayıf atan nabzı saliseler içinde durdu. "Anlatacak mısın ? Hala dinlemek istiyorum."

"Anlatacağım ," dediğinde gittikçe yaklaştığını anladım. "Bende değişiklik yaptım."

"Alev'den ayrıldın değil mi ?" bıçağın ucunu daha da derine bastırdım. Sapın bir kısmı da şu an vücudunun içindeydi. "Anlatmama gerek yok sanırım." Sesinde meydan okuma vardı. "Anlatmaya niyetin yok zaten. Sadece beni oyalamaya çalışıyorsun. Benimle karşılaşmak bu kadar çok mu istiyorsun Kuzgun ? İstersen yarın yanına gelebilirim."

"Güneş olduğu zamanları sevmediğini sanıyordum."

"Güneş olduğunda geleceğimi söylemedim."

"İkimizde çok iyi biliyoruz Alya ," ayağa kalktım bıçağı kalbinde bırakıp arka tarafa barmene doğru ilerledim "Kor buna izin vermeyecek."

"Kor'dan izin isteyeceğimi düşünüyor musun ?" desgin arkasına uzanıp baktım barmen görünürde yoktu. Yavaşça etrafından dolanıp desgin arkasına geçtim. Desgin üzerini dirseklerime süzülen kana bulamıştım. "Kızım-"

"Bana kızım deme !" kimse bana kızım diyemezdi. Keyifle güldü. Gülüşünü soldurmak istedim. "Rüzgar onunla baş edemezsin."

"Dizlerinin üzerine çöktüğünde bu sözünü sana hatırlatacağım." Kalbim ezildi ama umursamadım. Barmencik buralarda bir yerde olmalıydı. Yavaş adımlarla mutfağa girdim. Ondan almam gereken bir omuz vardı. "O zaten dizlerinin üzerine çöktü. Ah Alya ah Kor senin için yan karakter olabilir ama baş karakterin kalbini taşıyor bunu sakın unutma."

"Bana vermek istediğin başka nasihat var mı Araf ? Aynı olduğumuzu düşünüyordum kararım değişmek üzere. Tornavidayı oraya bıraktığında bana kendimi hatırlattın ama sanırım sende saçma bir hayale kapılmışsın. Dur neydi adı aşk mı ?" kıkırdadım "Alev seni yok etti. Acizleştirdi yetmedi boks torbası gibi kullanıp durdu sanırım seninle hiç benzemiyoruz. İşlediğin cinayetler göz boyamak için miydi ? Güçlü olduğunu mu kanıtlamaya çalışıyorsun ?"

"Ben sen değilim. Dengeyi biliyorum. Ağlamak acizlik değil dinlenmektir veya sevmek güçsüzlük değil kalbin olduğunu hatırlamaktır." Omzumun üzerinden arkama baktım. Yerde yatan cesedi göremiyordum ama görüyormuş gibi konuştum. "Kalp dediğin cesetlerde de var Araf. Bıçak saplayınca duruyorlar. Bir organa anlam yükleme. "

"Güçlü olduğumu kanıtlamaya çalışmıyorum Alya bunu kanıtlamayı sadece gerçek güçsüzler ister." Kıkırdadım "Söylesene Rüzgar bana nasıl engel olacak ? Bu soruyu merak ediyorum." Sessizliği dinledim. Titrek nefesi duydum ve Kuzgun'un cevabını dinlerken soğuk hava deposunun yanında bulunan tezgaha doğru ilerledim. "Engel olduğunda anlayacaksın."

"Kalp onda da var Araf , durdurabilirim." Kalbim sıkıştı. Nefes almakta güçlük çekince durup elimi tezgaha yasladım. Gözlerim lanet gözlerim acıyla doldu. Nefes almak için güç sarf ettim. "Kalp sende de var Alya ," ve ekledi "Durdurabilir , " Derin nefes aldığımda nefretle elimi kalbime vurdum. Kıpırdanmayı kes ! Yemin ederim gider değer verdiğin üç bedeni ipten geçiririm , kendine geldiğinde hatırlamazsın bile ! Karşılık olarak keskin bir acı daha hissettim. Nefes almak bir kez daha imkansız hale gelince dizlerim titredi. "İstediğin kadar silmeye çalış , silemeyeceksin."

"Onu ," dedim zar zor nefes alırken "Uyutuyorum ,"dedim göğsümde ki yumru kaybolunca ayaklarımı sertçe yere bastım ve dikleştim "Tıpkı aylarca bana yaptığı gibi."

"Onu ," dedi ve bekledi "Uyutamayacaksın ,"dedi emin bir şekilde"Tıpkı aylarca sana yaptığı gibi," devam etti "Tam olarak karşına dikileceği an çok yakın Alya. Kimse buna engel olamayacak , sen bile." Ardından telefon kapandı. Güldüm bunu asla yapamayacaktı. "Sobe !" ensesinden tutup saklandığı yerden çekip aldığımda "N-Ne olur ben bir şey yapmadım !" hızlı hızlı başını iki yana salladı "Kimseye bir şey söylemeyeceğim !" onayladım ve ensesindeki elimi omzuna kaydırdım "İstersen söyleyebilirsin selamımı da ilet ," diye yüzüne doğru fısıldadığımda omzunu aniden ters çevirdim. Attığı çığlık yüzümü buruşturdu. İnim inim inlerken serbest bıraktım. Yere yığıldığında göz devirdim. "İçeride yatan adamın organları dışarıya sarkıyor o bu kadar bağırmadı. Kedi şeyini görmüş yara sanmış , erkekcik." Arkamı dönüp mutfaktan çıktım. Etrafa kan izleri bırakmıştım bu da benim tornavidamdı.

Polislerin siren sesini duyduğumda ön kapıdan çıkmaktan vazgeçtim. Kuzgun halledebilirdi. Arka kapıya yöneldiğimde orayı daha çevirmediklerine emindim. Dışarısı insan kaynıyordu onları kontrol altına almak zaman alırdı. Dışarı çıktığımda temiz havayı ve üzerime işlemiş kan kokusunu içime çektim. Sakince ilerlerken insanların abartmamasını umdum.

Ben hiçbir şey yapmamıştım ki.

Gölgelerde kalarak ilerlerken Kuzgun'un arabasını çıktığım sokağa girdiğini gördüm. Ellerimi cebime sokup sokakta bulunan kameralara kocaman gülümsedim. Bu gece ona uyku yoktu. Aksi halde yarın sabah hatta birkaç saat sonra evime polis ordusu dayanır ve beni karakola götürürlerdi. Bunu kimse istemezdi.

Öyle değil mi ?

 

Loading...
0%