Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9.Bölüm - Sıkı Sıkıya Tutunan Kökler

@elif.kinik


“Gölgeler seni


yalnızlığa mı


mahkum


etti ?”

 


Bende herkes gibi çocuk olmuştum. Sevilmiş , hayal kırıklığı yaşamış bazen bütün dünyanın en dertli insanıymış gibi hissetmiştim. Abime sinir olmuş saatlerce ağlamıştım , ablama hayran kalmış ama ablam olduğu için yüzümü buruşturmuştum. Annemin benim iyiliğiim için istedikleri kafamdakilerle uyuşmadığı için bağırıp çağırmıştım. Babam nazikçe yaklaşsada beni anlamadığını düşünmüştüm. Bende çocuk olmuştum. Ve sonra her çocuk gibi büyümüştüm.


Bazı çocuklar aniden yaşadıkları bir olay ile büyümek zorunda kalırken bazıları ise yavaş yavaş büyürdü. Karakterleri ağır ağır oluşur etraftaki olaylara daha farklı bakmaya başlarlardı. Rengarek gördükleri dünya rengini kaybederdi. Bu çocuk kanalarında veya masal kitaplarında anlatılan masalların aslında çoğunun kötü sonla bittiğini öğrenmek gibiydi. Sahi sokaktan geçen beş kişiyi durdursak kaçı Rapunzel masalının gerçek sonunu biliyordu ? Evet bilenin sayısı azdı ve çoğu da büyüdüğünü sanıyordu. Büyümek bedeninin olgunlaşmasıyla değil içindeki çocuğun seni terk etmesiyle olurdu. Masalın gerçek sonunu öğrenince içi acıyan birinin içinde ki çocuk sadece oyun parkında uyuyakalmıştır. Uyandırmak için saçını okşamak yeterdi ve birdaha bu kadar uzun zaman uyumaması için onu bu uzun uykuya mahkum eden cadıyı bulmak gerekiyordu. Belki de onu uykuya mahkum eden cadı değildi. Ya da uyku sandığımız aslında o küçün çocuğu korumaktı.

“İyi işti , elinize sağlık.”dedim amilyataneden çıkmadan ekibe. Kapı iki yana açıldığında amilyataneden çıkıp önlükten kurtuldum. Kepi çıkartıp cebime koyduktan sonra bekleme alanına ilerledim. Kapının önüne geldiğimde Jasmen’ın aşağı yukarı yürüdüğünü ve kocasının geldiğini görmüştüm. Adam yere bakıyor kıpırdamıyordu. Derin nefes alıp gülümsedim. İçeri girdiğimde Jasmen durmuş ama arkasını dönenemişti. Adam ise hala kıpırdamıyordu. “K-kızım ,”Jasmen göz yaşlarını tutmaya çalışıyordu “Yaşıyor mu ?” bir gözüm kıpırdamayan babadayken “Yüzüme bakmaya ne dersin ?”dedim. Ses tonumu duyduğu an hızlıca bana dönmüş ve elleriyle yüzüznü kapatıp ağlamaya başlamıştı. Güldüm “Şimdi neden ağlıyorsun ?” konuşamayınca elini tutup sarıldım. “Geçti...” vücüdu titriyordu “Amilyat çok iyi geçti...Kızın iyi , geçti.” Ondan yavaşça uzaklaştığımda yine konuşamadı ama baş haraketinde teşekür ettiğini anlamıştım. Bir şey demeden omuzlarını hafifçe tutup kocasına doğru çevirdim. Pişmanlık değil şimdi sevinip sarılma zamanıydı. Onları baş başa bırakmam gerektiğini bildiğim için oradan uzaklaştım ama çıkmadan adamın başını kaldırıp Jasmen’e baktığını görmüştüm.

Oradan uzaklaştığımda yüzümde ki gülümseme de kaybolmuştu. Yavaşça yürüdüm , yoğun bakımın önünden geçtim. Başlarıyla selam veren çalışanların da yanından geçip asansör beklemeden merdivenlere yöneldim. Amilaytala ilgili doldurmam gereken belgeler vardı ama erteleyecektim. Ameliyatdayken hemşire telefonuma mesaj geldiğini söylemişti. Göstermesini rica ettiğimde sadece Suskunlar’ın anlayabileceği acil toplantı talebi olduğunu anlamıştım. Hemşire aracılığıyla aynı şekilde şifreyle toplantıyı onaylamış ve bütün Suskunlar’ın üsse dönmesini söylemiştim. Bir gün huzurlu olduğum ve her şeye kendimi kapattığım için şimdi bunun bedelini ödemem gerekecekti. Bundan ziyade saldırıya uğradığım haberi daha abimlere gitmemişti. Poyraz , Rüzgar’ı arayıp abimlerin yaklaşık dört saattir devam eden bir toplantıda olduğunu bu sebeple haber vermediklerini söylemiş. Eğer o kurşunlardan biri bir yerimi bile sıyırmış olsaydı toplantıyı umursamaz direk haber verirlerdi. İyi olduğum için erteliyorlardı ve beni meraka sürüklüyorlardı. Merak etme sebebim de abim bunu öğrenince ne tepki verecekti ? İyi olduğumu söylemelerine rağmen merak edece mi yoksa iyiymiş diyip geçeçek miydi ? İç sesim bu merakıma alayla gülmüş ve işine dön diye mırıldanıp tekrar ortadan kaybolmuştu. Çıkışa yaklaştığımda derin nefes aldım iç sesimle konuşmayı sevmiyordum. Tamamen yok olup gitmesini istiyordum ama onun gitmeye niyeti yoktu.

Kapıya vardığımda içeri girmek üzere olan biri omzuma çarpmıştı. Refleksle yüzüne baktığımda “Kusura bakmayın.”demiş ve başıyla hafif selam verip yanımdan geçmişti. “Sorun değil.”diye mırıldandım o görüş alanımdan çıkarken.Bir kez daha derin nefes alıp hastaneden çıktım. Saat gece yarısınna yaklaşıyor olsada sanki gün uzuyordu. Otoparka geldiğimde etrafa göz gezdirdim çünkü otoparkın ilk katında sadece iki araba vardı ve biri Rüzgar’a aitti buraya gelirken kullandığım araçtı. “Gitmemişsin ,”dedim ağır haraketlerle arkamı dönerken “Boşa vakit harcıyorsun Kor bu sana göre değil.”dedim sağ elimi açıp kapatırken. Rüzgar sırtını yasladığı kolondan uzaklaşıp “Boşa harcadığım tek bir dakika bile olmadı , olsaydı sonucu karşımda olmazdı.”

Başımı hafifçe aşağı yukarı salladım ve kollarımı göğsümde topladım. “Senin zamanın seni sonuca ulaştırdı ama benim zamanım sonuca ulaşamayacak kadar uzun.” Okyanusları otoparkı aydınlatan ışıklandırmalardan daha da parlaktı. “Çünkü benim zamanım sensin.” Kollarım iki yanıma düştüğünde “Rüzgar-“ aramızda ki mesafeyi kapatıp önümde durdu ve nazikçe sağ elimi tuttu. “Bu kötü bir şey değil Ömür’üm sen benim zamanımsın ve her dakika her saniye senin için akıyor sonucum da sonumda her zaman sana çıkacak ama eğer sen senin dakikalarının sahibiyle düzelmezsen benim dakikalarımın hiçbir anlamı kalmayacak...” yutkundum ve birleşmiş ellerimize baktım. “Benden yapmamı istediğin bir şey mi var ?” güldü ve diğer elini çeneme koyup ona bakmamı sağladı “Afra kör olmalı ,” gözlerimi kırpıştırdım “Bir neden anca bu kadar güzel sorulabilirdi.” Tüylerim diken diken oldu. “Ben öyel bir şey demedim.” Çenemde ki eli yanağıma kaydı. “Bu gün okyanusların neden diye sordu Ömür’üm ve ben okyanuslarının ilk defa neden demediğine adım kadar eminim. Ama kimse okuyamadı fakat sen bunu anlamış ve farklı kelimeleri bir araya getirerek o soruyu onlara yine sormuşsun ama...onuda anlamamışlar...Seni anlamamışlar okyanus gözlüm...” bakışlarım yere düştüğünde tekrar ona bakmamı sağladı.”Ruhuna arka arkaya darbe vurmuşlar öyle ki bunu bir düzene sokmuşlar ,” nefesimi tuttum “Buna herkes kendine göre isim vermiş. Bazıları korkma demiş bazıları savaş sonra biri çıkmış. Bütün isimleri bir araya getirip Ömür demiş.”

“Yapma ,” dedim güçsüz bir sesle elimi geri çekmek uzaklaşmak istedim ama bu isteğime kendim bile inanamadım. “Şimdi beni okuma.” Yanağımı okşadı “Neden ?” dudağımı ısırdım , sağ elimi tuttuğu için sol elimi açıp kapattım. Gözlerimi okyanuslarından çekmeye çalıştım ama çalıştıkça daha çok ona sarıldım. “Çünkü kazanmam gereken bir savaş var.” gülümsemesi büyüdü “Savaşlar kısa sürmez ki Ömür’üm.” Onayladım “Evet o yüzden güçlü olmam gerekiyor eğer şimdi beni okursan güçlü olamam...”başını hafifçe omzuna doğru yatırdı “Okyanusa taş atarsan sadece su titrer. Okyanusda gemi batarsa sadece su titrer ama okyanusda fırtına çıkarsa dalgalar metrelerce yükselir. Önüne çıkan her şeyi silip süpürür ,” Açıp kapattığım elimi ve ısırdığım dudağımı serbest bıraktım. “Julia Roberts’ın dediği bir şey dolanıyor zihnimde. Kalbini camdan yaparasan , kıran çok olur. Demirden yaparsan sonu pas olur. Denizden yap ki , giren kaybolsun , yüzmeyi bilen kurtulsun , bilmeyen boğulsun ,” anlını anlıma yasladı ve gözlerini kapattı. Okyanuslarından mahrum kalan ve sözlerinin esiri olan gözlerim göz kapaklarımın arkasına saklandı. “Kendin ol can özüm. Senin suların her dagim hırçındı o dalgalar hiç sakinleşmedi.”

“Ama o zaman...yüzmeyi bilmeleri bir şeyi değiştirmez. Giren herkes boğulur Rüzgar.” Yanağımda ki eli yavaşça boynuma kaydı. “Senin okyanusuna kimse girmemeli çünkü girenleri korumak için dindirmeye çalıştığın fırtınan dipte devam ediyor...Görünmüyor olması orda olmadığı anlamına gelmez ve bu en tehlikelisidir,”sessiz kaldım , elini saçıma kaydırdı. “Ama sen yalnız kalmayacaksın.”gözlerimi açmadan “Ama kimse gelmezse yalnız kalırım. Yalnız kalmak istemiyorum.”avcumu okşadı “Bir daha gitmeyeceğim.” Gözlerimi açıp bir adım geriledim. Ellerimiz ayrılmış boşlukta sallanmıştı. “Seni suçlamadığımı söyledim bu konuyu en azından şimdilik kapatsak-“

“Bu durum beni nasıl yaktıysa seni benden daha çok yaktı ve her konu buraya varacak ,”bir şey diyemedim. Tekrar uzanıp elimi tuttu , attığım adımı geri alıp yaklaştım. “Bir anlaşma yapmak istiyorum.” Kaşlarım çatıldı. “Anlaşma ?” onayladı ve izin ister gibi yavaşça elini tekrardan saçlarımın arasına sakladı. “Severek izlediğin bir dizi vardı. Kadının beyninde tümör vardı ve acı çekmemek için gün bitmeden baş rolü paylaştığı adamın elini tutması gerekiyordu.” Bahsettiği dizinin ismi dudaklarımdan döküldü. “Doom At Your Service”

“Hıhı ,” tuttuğu elime baktı “Gün sonunda içine attığın , üstünü örttüğün , canını yakıp öfkeye dönüştürdüğün her bir duyguyu unutman için ne olursa olsun elini tutmak istiyorum.” Yutkundum “Beni ikna etmeye çalışıyorsun.”dedim kısık sesle. Tekrar anlını anlıma yasladı “Ben seni nasıl okuyorsam sende beni okuyorsun ,” sesi şükreder gibi çıkmıştı “Evet , ikna edip ne olursa olsun iyileşmeni istiyorum.” Gözlerimi kapatmadan mırıldandım “Beni bir daha gitmeyeceğine ikna etmeye çalışıyorsun.”bu yüzden onu görmeden bir günün bitmesine izin vermek istemiyordu. “Evet...ne dersin benimle anlaşma imzalar mısın ?”elimi elinden çekip boynuna sarılırken “Seninle bir anlaşma imzaladım ben Kor , o anlaşmanın maddelerinden biri sayabilirsin.”dedim. Kollarını belime sardığında gülüşünü duydum. “ O adam kıza kırmızı bir bileklik vermişti benimde vermem gerekiyor ,”kollarını sıkılaştırdı “Sarılmam bitince vereceğim.”bu sefer gülen bendim. “Ama sana kalsa ben hep burada kalırım.” Onaylarca mırıldandı “Keşke hep bana kalsa.” Hafifçe omzuna vurdum “Sanırım buna izin veremem ,” çaktırmadan kokusunu içime çektim “Bana bilekliğimi vermelisin , merak ediyorum.” İstemesede geri çekilip ceketinin cebine uzandı. Çıkardığı kutuyu bana uzattığında “Kutusu bile ben pahalıyım diyor. Dizide adam kıza basit kırmızı ip bir bileklik vermişti.” dedim kutuyu açarken. Karşılaştığım bileklik dudaklarımın aralanmasına sebep olmuştu.

“Önemli olan anlamı. Dizide kırmız ip bileklik büyük bir anlam içeriyordu bu ise bizim için özel.” bilekliği kutusundan çıkartıp kutuyu cebine koydu ve Suskunlar’ın bilekliğinin takılı olduğu bileğime uzandı. “Ona değil buna tak ,”dedim boştaki bileğimi uzatırken. O ise ısrarla arkama sakladığım bileğime uzanmış ve tutmuştu. “Rüzgar o kolumda var ya bileklik , diğerine takalım.”dedim ama bilekliği sakince o bileğime taktı.”İçimden bir ses burada kalması gerektiğini söylüyor ,” yanaklarımı elleri arasına alıp “Ben içimdeki sese , sana her zaman itimat ederim ,”böyle konuştuğunda hiçbir şey diyemiyordum , nutkum tutuluyordu.

“ Bu gün yaşadığımız her şeyi unutmanı istiyorum ,”Geri çekilip daha rahat yüzüme baktı. “Gün bitmek üzere anlaşmamızı imzaladığımıza göre...Eğer bu gün konuştuğumuz , yaşanan şeyleri unutmazsan şimdiye odaklanamayacaksın. Senin şimdide olman gerekiyor. Zihnin sürekli olasılıkları hesaplayıp duruyor ve o anların hepsi zihninde farklı olasılıklarla oynamaya devam edecek...Bunu biliyorum Ömür. Arabada konuştuklarımızı düşünen zihnin o arabay binmeseydein ne olurdu diyip o olasılıkları sana sunup duracak mesela. Ya da Black itiyle konuşurken , James ile konuşurken daha farklı bir şey söylesem ne olurdu diyecek...Ya da o kurşunlardan biri sana veya bana isabet etseydi , ben gelmeseydim nasıl kurtulurdun , kurtulabirmiydin bunları düşünüp duracaksın. Bunların hepsi daha güçlü olmalıyım sonucuna çıkacak. Çok düşünenler o labirentden çıkamazlar. Bu gün yanan canın iyileşmesi için...”

Anlaşmayı imzalamıştım doğru ama uygulama kısmı , yalana gerek yoktu zaten ona yalan da söyleeyemedim. Bunu da istemedeği gözlerinden okunuyordu.“Bunu yapabilseydim daha önce yapardım. Bu sadece daha çok düşünceye neden oluyor. Bu söylediğin unutma kelimesini yapamayacağım ama yapabilseydim olasılığını düşüneceğim...Benim zihnim çok dolu Rüzgar , durduramam , durduramıyorum. Onu ,” dişlerimi sıktım ve derin nefes alıp verdim. “Onu ben kontrol etmiyorum.” Bu itiraf mıydı bilmiyordum ama Rüzgar sanki büyük bir haykırış duymuş gibiydi. Oysa ben sadece fısıldamıştım. “Bunu değiştiremez miyiz ?”dedi tıpkı benim gibi fısıldayarak. “Hepsi geride kalmadı mı ?”

“Hayır , kalmadı , kalamaz...Benim zamanım çok uzun. Şimdi , geçmiş yok. Her zaman aynı dakika ve saniyedeyim. Bir salise ilerlerse yıkılır bir salise gerilerse yanarım ama sabit kalırsa her şey olurunda kalır. Bu düzen mavişim ,”dedim buruk bir tebbesümle “Bu düzeni değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.” Dedim bakışlarım bilekliğime düşerken. “Sorun bu mu ?”gülümseyen sesi tekrar ona bakmama sebep oldu “Ben kimse değilim ,” elini göğüs hizasına çıkardı. Bu sabah geri aldığım yüzüğümün çifti parmağındaydı. “Ben senin kardeşinde değilim. Ben sesin okyanusuna girmeye çalışan biride değilim. Ben seninleyim Ömür...Baştan aşağı tamamen senim. Düzeni değiştirmeye değil seni o düzenden kurtarmaya çalışanım. Çünkü her insan anlaşılmak ister. Yeri geldiğinde seni anlayanın senin yerine bağırıp çağırmasını ister...Ben düzeni değiştirmeyeceğim bana izin verdiğin zaman senin sesin olup okyanusuna girmeye çalışanları tutup çıkaracağım. Böylelikle sen fırtınanı bastırmak zorunda kalmayack onlar da neye sebep olduklarını görecekler. Ben önünde değil arkanda duracağım. Düştüğünde seni tutmak için değil , gölgeler seni köşeye sıkıştırmaya çalıştığında yalnız olmadığını bil diye. Çünkü bu adam ,” gözlerim dolmuştu “Çünkü bu adam sana deli gibi aşık.”

“Yani ,” uzun zaman sonra ilk defa ağlamamak için çaba sarf ettim “Bu kadın sevdiği adam için unutmalı mı ? O zaman okyanus mutlu olur mu ?” Rüzgar hiç durmadan başını iki yana salladı “Hayır , bu kadın sevdiği adam için kendi olmalı.”

“Unutmak bu kadının yaptığı bir şey değil ki.”dediğimde Rüzgar buruk bir tebbesümle karşılık verdi. “Sevdiği adam için kendi olmalı , kendi içinde adama eskisi gibi güvenmeli...Ama bu öyle bir güven olmamalı. Güvenmek için kendini zorlamamalı sadece elini tutmalı ve tuttuğu el ile yavaş yavaş tozlu sayfaları açmalı...Kendi zamanından çıkmayıp adamın zamanını ziyaret etmeli...Bunu yapabilri mi ? Sonuçta bu çaba gerektirmez.” Haklıydı bu söyledikleri benim için çaba gerektiren bir şey değildi. Kendim olabilir , birileri için çabalamak zorunda kalmayıp sadece elini tutup onun zamanında gezmek beni kendi kuralarımı çiğnemek zorunda bırakmazdı. Umutla dolduğumu hissettim ve ağır ağır başımı salladım. Okanus kokan bilekliği görüş alanımıza sokmak için elimi kaldırdım. “İşte asıl şimdi imzaladığım o anlaşmanın maddelerinden biri sayabilirim. Bunu da kabul ediyorum Kor.” Aşk dolu gülümsemesiyle elini elimin üzerine koydu ve parmaklarımızı birbirine kilitledi. “Şimdi hazırsın işte ,”dedi okyanuslarında kendimi gördüğüm esnada “Şimdi bu şehri birbirine katabilirsin. Fırtına ol okyanus gözlüm , önüne çıkanı ez ve geç. Gülümseyene gülümse merhamet isteyene merhamet et , kötülüğe aynı karşılığı ver ve dim dik dur. Başar Ömür Alya Bozkurt adını duymayan , önünde eğilmen kalmasın.” Ellerimiz yavaş yavaş birbirinden koptu ama aslında sıkıca birbirlerine dolanmıştı. Son kez gözlerime baktı ve arkasını dönüp arabasına ilerledi. Arkasından gülümseyerek baktım , arabasını çalıştırıp otoparktan ayrılırken bilekliğimin takılı olan elimle el salladım. “Hangi anlaşma olursa olsun sen benim gidişimi görmemek için önden gidecek kadar çocuk olacaksın ve bu kadın seni her gün daha çok sevecek ,”

Rüzgar görüş açımdan çıktığında arkamda kalan arabaya döndüm. Sarı renkte spor aracı inceledim fakat bunu ne zaman aldığımı hatırlamıyordum. Arabam kurşuna dizildiği için Kaya’dan galaridekilerden birini getirmelerini söylemesini rica etmiştim fakat gerçekten de bunu ne zaman aldığımı hatırlamıyordum. “Allah Allah ne zevksizmişim ben.”diye kendi kendime mırıldandım. “Karşında duran araçtan dünyada sadece sekiz adet var.” Kaşlarım şaşkınlıkla çatıldı “Yinede çok zevksizmişim bu renk bana göre değil. Hem bunu ne zaman aldım ben ? Sen biliyor musun ?”dedim kollarımı göğsümde toplayıp. Yanıma gelip yüzüme küfür eder gibi baktı “Böyle bir araban pardon canavarın var ve ne zaman aldığını hatta ne alması bu arabanın varlığını bilmiyor musun ?”onayladım “Muhtemelen sekiz adet olduğunu duyunca almışımdır. Koleksiyonumun sıradan bir parçası.” Başını iki yana sallayıp sabır diledi. “Tamam yeter bu kadar lak lak üsse gitmemiz gerekiyor.” demiş ve yolcu koltuğuna ilerleyip başıyla kapıyı açmamı işaret etmişti. Göz devirip sürücü tarafına geçtim ve kapı kulunu tuttum. Kapı otamatik olarak açıldığında “Parmak iziyle çalışıyor.”demiş ve araca binmiştim. “Anladık zenginsin.”diye söylenerek binmiş ve kemerini takmıştı. “Anlaman uzun sürdü ,”dedim direksiyonu kavrarken. Parmak izimi okuduğunda araba çalışmaya hazır hale gelmişti. “Burada ne aradığını anlatacak mısın ?” motoru çalıştırıp çıkardığı o harika sesi dinledim ve hafifçe gaza basıp arabyaı haraket ettirdim.

“Tahmin ediyorsundur diye düşünüyorum. Seni üsse götürmek için geldim.”dediğinde caddeye çıkmak için yolu kontrol etmiş ve gaza basmıştım.”Sanırım tam tersi oldu seni üsse ben götürüyorum.”dedim alayla.”Neyi kast ettiğimi anladın ,”dedi camdan dışarıya bakarken “Suskunlar’ın seninle konuşacakları var ve sana refakat etmem için ben seçildim.”hızı arttırırken tek elimi direksiyondan çektim. “Kaçacağımı falan mı düşündünüz ? Toplantıyı kabul etmem geleceğim an-“sözümü kesip çatık kaşları altında bana baktı “Kural kuraldır Alya. Ve bizim kurallarımızdan birini bu gün çiğnedin. Sen bizim liderimizsin farkında mısın bilmiyorum ama kurallar bizi bir arada tutan tek şey.” Dudağımdan bir kıkırtı kaçtı “Ben yaşadıklarımız sanıyordum.”

“Her neyse ! Kuralı çiğneyen bir Suskun olursa acil toplantı talep edilir ve hatası herkesin önünde konuşulur bu kuralı sen koydun şimdi ise senin için bu toplantı düzenleniyor. Beni şaşırtan şey ne biliyor musun ? Bu kuralı çiğneyecek kişinin Kelvin olmasını beklerdim hatta Aren bile olabilirdi ama senden hiç beklemezdim.” Hızı daha da arttırdım “Bende insanım farkındasın değil mi ?” cama döndü “Sen aynı zamanda Suskunlar’ın liderisin ,” parmaklarını çıtlattı “Sen düşersen hepimiz düşeriz Alya. Üzerinde çok fazla sorumluluk var farkındayım ama şimdi olmaz Alya. Yıllardır bu diriliş için çabaladık ve daha başta hata yapılırsa bunun devamı gelir. Bütün Suskunlar seni örnek alıyor ,” tekrar bana baktı “Senden korkuyor eğer sen kuralı çiğnersen bunu da örnek alırlar. Eğer otoriten sarsılırsa ne olur peki ? Suskunlar senden korkmayı bırakırsa ne olur Alya ? Bunuda ben söyleyeyeim , dağılırız. Hepimizi bulur ve yakarlar. Dolunay bir daha külleri kabul etmez. Bir daha doğamayız. Bu sonumuz olur.”

“Buna izin vermem.”dedim sert bir sesle “Hata beraberinde hatayı getirir.” Boş yola bakarken dudağım kıvrıldı ve “Sıkı tutun.”dedikten sonra gaz pedalına sonuna kadar bastım. “Kafayı mı yedin sen !?” diye öfkeyle konuştuğunda “Bu arabanın üretilme amacı buydu. Hız ve daha çok hız. Eğer sürücüsü olmadığın bir arabaya bindiysen o arabayı süren kişiyi öfkelendirecek cümleler kurmamalısın. He samimiyetinize güvenip kurduysan ve o da samimiyetinize güvenip gazı köklediyse sesini çıkartmayıp ona güvenmelisin. Çünkü hayatın onun direksiyonu tutan parmaklarının arasındadır. Eğer direksiyonu tutan sana verdiğ değerden sesini çıkarmadan seni dinliyorsa endişelenmene gerek yok demektir. Çünkü kendine güvenmese o direksiyonu tutup gaza basmaz...Yolda son hız giderken önüne herhangi bir hayvan veya insan engeli çıktığında ona çarpmamak için yönünü aniden değiştirebilir ama yanında olan kişiye zarar gelmesin diye de üzerine de kapanır ,” camları hafifçe araladığımda o küçük boşluktan giren rüzgar sertçe yüzümüze çarpmıştı. “Ben Suskunlar’ın lideriyim doğru ama beni lider seçen sizdiniz. Bence bana hata demeden önce bunu düşün.” Sertce viraja girdiğimde sesi kesilmiş veya sadece nutku tutulmuştu.

Üsse yaklaştığımızda direksiyonun altında ki siyah düğmeye bastım. Hızımı kesmeden devam ederken karşı şeritten gelen araç selektör yapmış ve yanımdan geçmişti. “Kim sürüyor ?”dedi sanki görebilecekmiş gibi arkasına bakmıştı. “Dina.” Buraya önlem almadan geldiğim için direk üsse giremezdim. Dina aynı pilaka ve aynı araçla Afra’nın sütüdyosuna gidecekti. Hızı düşürüp ışıkları kapattım ve toprak yola girdim. İçeriyi aydınlatan tek şey benim ve onun bilekliklerinde yanıp sönen yeşil ışıktı. Bilekliklerdeki sensör üssün kapısının açılması için gereken anahtardı. Küçük ve dikkat kesilmediğin sürece duyamayacağın kadar kısık bir ses duyulmuş ve kapı açılmıştı. Çık hafif gaza basıp açılan kapıdan geçtiğimde hemen arkamdan kapı kapanmış ve yanıp sönen bilekliktekı ışık kapanmıştı. Tamamen karanlıkta kaldığımızda önce kırmızı ip inceliğinde bir ışık görünmüş pilakayı taramış ardından yüzümüze yönelmişti. Anlımızdan başlayıp çenemize kadar saliseler içerisinde yüzümüzü taramış “Ömür Alya Bozkurt 1.Suskun , ... ... 12. Suskun giriş izni verildi.” Kırmızı ışık kaybolmuş ardından içerisi tamamen aydınlanmıştı.

“Gidelim.”arabadan inip önden ilerledim. Burası ilk kontrol noktasıydı , giriş izni verildiğinde aslında önümde duran kapıyı açabilecek el izi onayına müsade ediliyordu. Elimi kapıya koyduğumda okumuş ve kilit açılmıştı. İçeri girdiğimde kenara geçip bekledim. Kapıdan iki kişi aynı anda veya arka arkaya geçemezdi. Denendiği anda uyarı verir vesistemler kilitlenirdi. O da elini okutup içeri girdiğinde “Neden sadece parmak izi değil ki.”diye söylendi ama cevabını biliyordu. “Çünkü oldu da bir şekilde ilk kontrolu atlattılar ikinci kontrolde de parmağını kopartıp tanımlayabilirler. Ekstira güvenlik için.” Dedim gereksiz açıklamayı yapıp. “Elimide kesebilirler hem bu güvenlik kontrollerine gelene kadar kaç dönümlük ormanda üssün girişini bulabilmeleri bile imkansız. Unuttun diye söylüyorum ,” unutmak kelimesini ne çok duymuştum ben bu gün “Ormana giren herkesin sicili yukarıda ekrana yansıyor.”

“Eldivenlerini çıkartıyorsun diye sadece sinir oluyorsun. Söylenme sebebin bu. “dedim ve durdum. “Sizi yalnız bırakayım ama çok oyolanma. Sevgilinle kullandın bekletme hakkını.”dedi ve uzaklaşıp üçüncü kontrol noktası olan diğer kapıya ilerledi. Açıp girdiğinde karşımda ki bedenler baktım. “Salonda olmanız gerekiyordu.”dedim Kaya , Afra ve Aren’e.

“Seni görmek istedik yani en azından toplantıdan öncesi.” Afra bana bakmaya çekiniyor gibiydi ve bu hiç onluk bir şey değildi. “Konuşup çözelim istedik.”diyen Kaya bana döğru birkaç adım atıp karşıma geçmişti. Aren’de Afra’nın beline elini koyup hafif ittirmiş ve yanımıza gelmişlerdi. “Ben istiyor muyum peki ?”dedim üçününde yüzüne bakıp. “Kardeşim...sadece yanlış yaptığını düşündüğümüz bir şeyi söyledik.”diyen Aren içine Afra girmiş gibiydi. Kollarımı göğsümde topladım “Sorun bu değil ,” iç çektim “Siz ilk defa yanlış yaptığımı düşündüğünüz bir şeyi bana söylemiyorsunuz dediğiniz gibi ama bu sefer işle duyguları karıştıran sizsiniz. ” Kaya ilk tepki veren olmuştu “Ne ? ”

“Size hak verdim. Abimleri takip etmek istemediğinizi bunun onun gücüne gölge düşüreceğini söylediğinizde size hak verdim ama daha sonra bir şey fark ettim ,” kollarımı çözdüm “Ben size onları takip eder misiniz demedim edin dedim.” Kaya’nın yüzüne oturan şaşkınlık Aren ve Afra’da da oluştu. “Ömür bize kızdığın için böyle konuşuyorsun.”diyen Afra’nın gözlerine gözlerimi sabitledim. “Kızgın değilim bana yanlış gördüğünüz bir şeyi söylediğinizde bu beni kızdırmaz beni kızdıran beraber kurduğumuz düzende bana hayır demeniz. Şimdi söyleyin bana hangi konu için hayır dediniz ?” cevap vermelerine müsade etmedim “Toplantıda açık bir şekilde anlatacağım o yüzden size giriş gelişmeyi atlayıp direk sonucu söyledim. Cevabı da size kaldı fakat bana cevabı söylemeyin. Buradan çıktığımız da eskisi gibi kaldığımız yerden devam edelim çünkü bu bizim için bir engel olmamalı. Tabi hala kardeşi-“

“Dur ,”dedi Aren elini kaldırıp “Orada dur. Değil bu aptal kavga bile sayılmayan şey sen silahı bana çevirip tetiğe bassan son nefesimde sana kardeşim derim. Hiçbir kuvvet seni kardeşim konumundan düşüremez.”

“ O zaman burada bu konuyu çözdük sayıyorum , umarım kendimi anlatabilmişimdir ,” Aren’den tekrardan Afra’ya döndüm “Afra.” Anladım dercesine başını salladığında bende aynı şekilde karşılık verip arkamı döndüm ve kapıya ilerledim. “Peki bu durum yine de bize kırıldığın gerçeğini değiştiriyor mu ?” durdum “Bu soruyu Afra’dan beklerdim Kaya.”

“Kimin sorduğunun bir önemi yok incinen sensin.” Omzumun üzerinde baktım “Saniyeler önce size patronunuzmuşum gibi davrandım ,”dedim tekrardan önüme dönerken “Bence kırılan ben değilim.”yaklaşan adım seslerini duyduğumda arkamı dönmeye niyetlenmiştim ki bileğimden tutulup çekilmem ve başımın tanıdık o kabin üzerien gelmesi bir olmuştu. “Patronmuş ,”kollarını sıkılaştırdı , çenesini başıma yasladı “Papucumun patronu.” Kollarım iki yanda sallanırken “Emir verdim ama.”dedim çok kısık sesle. Güldü “Kardeşler birbirinden ne zaman bir şey rica etmiş ?”kollarımı teredüt etsemde beline doladım “Kızmadın mı ?” beklemeden “Canın yandı ve bunu saklamak için saldırıya aynı şekilde karşılık verirsın. Buna kızılır mı ? Yabancı mıyım ben ?”

“Değil , yabancı falan değiliz ,” diyen Afra’nın kollarını hissettim. Başını omzuma yaslamıştı “Özür dilerim.”gülümsedim ve sağ elimi Kaya’nın belinden çekip Afra’nın elini tuttum. “Neyse bende sarılayım ayıp olmasın.”diyen Aren istemem yan cebime koy misali yanımıza gelip sarılmıştı.

...eğer sen senin dakikalarının sahibiyle düzelmezsen benim dakikalarımın hiçbir anlamı kalmayacak.

Afra yarın kaldığı yerden ‘neden’ diye sormaya devam edecekti ama Kaya’nın değişen yüz ifadesi ne demek istediğimi , neyi kast ettiğimi anladığını gösteriyordu. Afra’yla günü , Kaya ile yarını kurtarmıştım , her zaman aynı dakika ve saniyede olsam da.

Kapının açıldığını duyduğumuzda geri çekildik. “Suskunlar bekliyorlar ,”sese doğru döndüğümde “Sonra konuşuruz şimdi artık gelmen gerekiyor. Kevin köpürmeye başladı.”demiş ve gözden kaybolmuştu. “Bu gün amma da sözüm kesildi , lafım ağzıma tıkıldı. Bir sen yapmamıştın Emma.”diye söylendim kapıya ilerlerken. “Teknik olarak dün , yeni güne girdik.”Afra’nın yaptığı bilgilendirmeyle dudağım kıvrılmıştı.”Yeni gün yeni umutlar.”diye mırıldandığımda şifreyi girmiştim. Üçünün birbirine attıkları tuhaf bakışlar birazdan yaşanacak gerginliğe rağmen beni güldürmüştü. Kapı açıldığında asıl şimdi Suskunlar’ın üssüne giriş yapmıştım. Eşiği geçtiğimde bile buram buram sessizlik kokuyordu. Duvrlarda her baktığımda daha çok bakasımı getiren çizimler vardı. Bu çizimleri ise sadece Suskunlar anlayabilirdi çünkü o çizimler bizim tarihimizi anlatıyordu. Doğumumuzu , yaşamımızı ve ölümümüzü. Sağ tarafımda ki duvar da yirmi seki yıl öncesine ait çizimler yer alıyordu ve koridor bittiğinde son çizimde dumanlar ve Suskunlar’ın üssünden geriye kalan küller vardı. Fakat sol tarafımda ki duvarda Suskunlar’ın doğumu ve ilk aldıkları canla sürmekte olan yaşamı resmedilmişti devamı ise boştu. Devamı için yeni bir dolunay ve can gerekiyordu ama ileride ki masada beni bekleyen herkes biliyordu ki o duvar dolduğunda son resimi geride kalan Suskun değil hepimiz beraber çizecek ve bu hikaye aldığımız intikamlarla bitecekti.

Bedeli ne olursa olsun o duvara bir daha yıkılıp kora dönmüş onlarca ömür çizilmeyecekti.

Suskunlar’ın bizden bizim ise onlardan başka çaremiz yoktu. Seçmek istediğimiz yolda ve seçtiğimizden bir an bile pişman olmadığımız yolun adı Suskunlar’dı.

Koridor bittiğinde üssün göbeği olan salona çıkmıştık. Masa salonun ortasında değil kenarında yer alıyordu. Burada çok bir şey yoktu fakat toplantılarımızı burada yapardık. Bunun sebebi ise tablolardı. Duvarlarda oldukça büyük tablolar yer alıyordu ve evet bunlarda Suskunlar’ın tarihiydi. İçeri girdiğinde hemen karşında ki duvarda Suskunlar’ın doğduğu güne ait bir tablo vardı. Yerde yatan bir ceset ve cesetten çıkan yir mi sekiz ruh resmedilmişti. Cesedin kime ait olduğu hala bilinmiyordu veya cinsiyeti. O günden sonra Suskunlar doğmuştu. Cinsiyetimizi saklama sebebimizde o yerde yatan cesetti. Resimde cesetin vücüt hatları veya yüzü , saçı belli olmuyordu , gölge misaliydi. Bedeninden çıkıp Dolunay’a ulaşmaya çalışan ruhlarında cinsiyetini anlamak imkansızdı. Fakat bütün ruhları geçmiş Dolunay’a bir nefes kadar yakın olan bir gölge vardı ama o Dolunay’a dokunamıyordu. Hemen yanında bu resmin devamı vardı. Diğer ruhlar Dolunay’a ulaşmışken bir nefes kadar yaın olmasına rağmen dokunayana o ruh aslında fedakarlık yapıyordu. Ne kadar önde olsada dokunmuyor sona kalmayı bekliyordu , korumak için duruyordu.

Tablodan gözlerimi çektip masaya baktım. Suskunlar beni gördüklerinde ne kadar suçlu olsamda saygıda kusur etmeyip ayağa kalkmışlardı. Afra , Kaya ve Aren yanımdan geçip yerlerine ilerlemiş ama oturmamışlardı. Daha fazla ayakta dikilmeyip yerime masanın başına ilerledim ama yerimde oturan bedenle durmak zorunda kaldım. “Vav yerimi bu kadar çabuk mu doldurdun ?” alayla kurduğum cümleyle Kevin ayağa kalktı “Bekleme süreni fazlasıyla aştın bende pardon bizde beklemekten ağaç olunca bir taraflarım hava alsın diye ayağa kalktım. Kalkmışken güzel görünen koltuğuna bakmak istedim belki daha rahattır diye.” Dudağım kıvrıldı “Rahatmıy mış ?” başıyla selam verip yanımdan geçerken “Hayır aksine sadece rahatsız edici görevler ve bakışlarla dolu.” Bir şey söylemedim zaten o da beklemeden yerine ilerlemiş ama oturmamıştı. İç çekip Kevin’in kalktığı sandalyeyi düzelttim ve Suskunlar’a bakıp ellerimle oturmalarını işaret ettim. Fakat biri bile oturmak için hamle yapmadı. Ağır ağır başımı sallayıp yerime oturdum ve oturmamla onlarında yerlerine oturmaları bir olmuştu. “Evet toplantı talebinizi aldım ve toplantı sebebinin ben olduğumuda biliyorum. Buraya aracı olarak ... ile geldim. Toplantıya başlamadan Afra , Aren ve Kaya’nın konuşma haklarını kaldırıyorum. Onaylıyor musunuz ?” Konuşurlarsa beni savunurlardı ve bu da başka bir kural ihlali demekti. İşi daha da çıkmaza sokardu bu sebeple konuşmayacaklardı olurda konuşur ve beni savunurlarsa dışarı çıkıp toplantıdan men edileceklerdi. “Onyalıyoruz.”Kevin hepsinin adına konuşmuştu “Bu durumda sanırım Kevin hepinizi temsilen konuşacak doğru muyum ?”

“Evet ,”diyen Emma Suskunlar’a baktı “Biliyorsunuz Ömür ile benimde bir yakınlığım var eğer olurda sınırı aşacak bir şey yaparsam toplantıyı terk edeceğim. Bunu söylemeniz yeterli.” demiş ve sözü Kevin’e bırakıp sessizliğe gömülmüştü. “Burada herkesin Ömür ile bir yakınlığı var Emma ,”diyen Kevin ayağa kalktı ve bana odaklandı “ Kurallar bizi bir arada tutuyor ve bu kuralların çoğunu sen yazdın. Şimdi ne oldu da kural ihlali yapıyorsun ? Araban kurşuna dizildiğinde Suskunlar’ı çağırmaman doğru bir haraketti fakat daha sonra bize bunun haberini vermen gerekirdi ,” yanıma doğru yürüdü “Bileğimizde ki bileklikler bizim bir simgemiz ama simgeden daha çok bizim güvenliğimizi sağlıyorlar. Artan nabzın ana merkezde büyük bir kargaşaya neden oldu. Yetmedi senden sorumlu olan Afra’nın telefonuna cevap vermedin. Kargaşa üzerine kargaşaya sebep oldun. Sinyalini takip edip hastanede olduğunu Kaya , Afra ve Aren’e birinci elden ben ilettim. Onlar hastaneye vardıklarında biz senin durumunun iyi olduğunu biliyorduk. Kameralardan durumun hakkında bilgi sahibi olmuştuk fakat bize haber vermeme sebebini anlam verememiştik. Bilekliğinde sorun olduğunun üzerinde duruldu fakat bu sadece kandırmaktı ,” ellerini masaya koyup öne doğru eğildi “Liderimiz neden bizi ciddiye almadı ? Yoksa duygularına mı yenik düştü ?”

Kevin’i seçmekte haklıydılar , ağzı iyi laf yapıyor ve doğruları sertçe yüzüne vurabiliyordu. Bunları yapan ben miydim ? diye düşünmeden edememiştim. Ve evet bunların hepsini yapmmıştım. Duygularıma yenildiğim için miydi ? “Evet ,”dedim Kevin’in gözlerine bakıp ama onun gözlerinde dolunaya ulaşmaya çalışan o ruhları görüyordum “Duygularıma yenildim ,” Kevin ve diğerleri bunu dememi beklemiyorlardı. “Sabah abimden bir mesaj aldım yanına gelmemi istiyordu. Kbul ettim ve Aren ile şirkete geçtik. Şirkette sinilerimiz gerildi.”

“Neden tartıştınız ?” onaylayıp anlatmaya devam ettim “Abimlerin yani bizim şirketin hisseleri Suskunlar’ın dönüşüyle haddinden fazla zarara uğramış. Ablam Alev Bozkurt , James’ın güç toplamasına dur demek istiyordu bu yüzden James’ın arkasında ki ismi bulup öldürmek itediğini söyledi.” Kevin kaşlarını çattı “Ona ne söyledin ?” poker suratı her zaman hayatımı kurtarmıştı ama şimdi şaşkınlığımı bir nebze de olsa saklayabilmem daha da işime gelmişti. Afra’lara bakmadım ama eğer şaşkınlığımı saklayamasaydım ona bakar ve anlatmadın mı diye sorardım. Kardeşlerim benim için Suskunlar’ın kurallarını mı çiğnemişti ? Hem de ben daha hiçbir şey yapmadan ? Bu olay sabah olmuştı ben ise kuralları akşama doğru Black’in yanından dönerken çiğnemiştim. Abimler Suskunlar’ın meselesi değildi ama listeden birnin adının dahi geçtiği herhangi bir sohpet dahi olsa bunu bildirmek gerekirdi ama yapmamışlardı. Afra , Kaya ve Aren kuralları asıl çiğneyen onlardı.

“O adamın kim olduğunu bildiğimi ve bu işi bana bırakmaları gerektiğini söyledim.” Kevin dikleşip “Devam et.”dediğinde birkaç saniye durup anlatmaya devam ettim. “Zar zor da olsa kabul ettirdim. Onlar depoların yerini değiştirdikleri esnada bende şirketin hisselerini eski halinden daha da değerleneceği konuma getireceğim.” Kevin güldü “Bunu nasıl yapmayı düşünüyorsun ? Yoksa ‘Suskunlar aracılığıyla öğrendiğiniz hiçbir bilgiyi özel hayatınızda dile getiremez , kullanamaz , Suskunlar’ı tehlikeye atamazsınız.’ Maddesini çiğneyip bizden öğrendiklerinle ailene yardım mı edeceksin ?” kaşlarımı çatıp yüzüne baltığımda gözlerini açıp kapattı.”Ateş Bozkurt eğer bu işin peşine düşerse başımıza sadece iş açacaktı. Sadece onun adından bahsetsemde o tek değil. Kuzgun ve Kor’da ona destek çıkardı. James yaptığı hamlelerle hem Suskunlar’dan korunmaya hemde en büyük düşmanı olan Bzokurtları yok etmeye çalışacak. Bozkurtların durup beklleyeceğini düşünmüyorsunuz değil mi ?”

“Bu sorumun cevabı değil. Bizden öğrendiklerinle ailene yardım mı edeceksin ?” Gözlerine uzun uzun baktım ve orda daha farklı bir şey gördüm. Bütün ruhlar dolunaya ulaşmış en son kalan da içeriye girmişti. “Evet tam olarak öyle yapmayı planliyorum.” Dedim meydan okuyarak “Kuralları çiğniyorsun !” elimi masaya vurup ayağa kalktım. “Kuralları ben yazıyorum !” aralanan dudaklarını birbirine bastırdı. “Beni buraya siz oturtunuz çünkü sizden farklıyım. Hesaplar , bakar ve duruma göre yazılan her şeyi değiştiririm , değiştirdim de. Bunu bildiğiniz için burada ben oturuyorum. Sizi koruyabilecek tek kişi benim ve o kuralları gerektiğinde ben esnetebilir bazen yok sayabilirim. Buna duyguları mı karıştırmak diyorsanız evet karıştırıyorum. Bozkurtların önünü kesmeseydim James’ın evini kurşuna dizip yıllarımızı heba ederlerdi. Buna duygularımı kullanmak diyorsanız eyvallah ama haklı olduğunuz bir yer var. Arabam Black iti tarafından kurşuna dizildiğinde üste meydana gelecek kargaşayı düşünmdim. Afra aradığında açmadım işte bu konuda duygularıma yenildim. Çünkü kardeşlerime öfkelendim ,” Afra bu söylediğimle sanki mücüze yaşanmış gibi bakmıştı “İşi duygusala bağlamaya gerek yok devamını duymanıza da fakat haklısınız kurallar bizi bir arada tutup dışarıda ki insan bozmsı yaratıklardan koruyor. Daha baştayken listeden sadece iki kişi küle dönmüşken böyle bir hata yapılmamalıydı bir daha da yapılmayacak ,” öne doğru eğildim “Ama bunu siz yapmayacaksınız siz bu konuda kuralları esnetemezsiniz. Ben yeri geldiğinde yeni kurallar yazacak yeri geldiğinde kuraları sileceğim ve siz bu kurallara da uyacaksınız. Çünkü beni buraya siz oturturdunuz. O yüzden şimdi sizi bulup buraya getirdiğimde sizin bana sorduğunuz o soruyu size soruyorum ,”dedim ve dikleşip “Aranızda Suskunlar’ın lideri olmak isteyen var mı ?” o gün bana sen...Ömür Alya Suskunlar’ın lideri olur musun ? diye sormuşlardı ve buna onlar ortak karar vermişlerdi , ben onaylamıştım. O günde olduğu gibi hepsinin yüzünde aynı ifade vardı. Dina “Sen stratajik zekaya , görsel hafızaya ve hepimizden daha da eğitimli bilgilisin.Alacağın kararlar değiştireceğin kurallar hepsi bizi korumak ve hedefimize ulaştırmak için. Suskunlar’ın tek lideri var o da sensin.” Demiş ve herkes onu onayladığını belli etmişti , biri hariç. Kevin’e döndüğümde “Ben sadece çocukken hakim veya savcı olmak isterdim nasıl bir hismiş ona bakmak istedim liderim.”demiş ve bıyık altından gülüp yerine geçmişti. Onun bu sözleri dağılmak için can atan kara bulutları bizden uzağa götürmüştü. Gülümseyerek gönül rahatlığıyla yerime oturdum.

“Şükrediyorum bazen ,” Emma önünde ki suyu açıp birkaç yudum aldı “İyiki aynı taraftayız Ömür eğer karşı tarafta olsaydın seni kimse yenemezdi.”

“Onların karşı tarafındayım ya Emma bu da beni yenemeyeceklerini gösteriyor ,” tekrar yüzlerinde tebbesüm olan Suskunlar’a döndüm “Bizi yenemeyecekler. Tarihimiz evimiz olan bu üssün dumanlara boğulmasıyla son bulmayacak. Bunun için her şeyi yapacağım , yapacağız. İçiniz rahat olsun çocuklar ben sizin tarafınızdayım.”dedim arkama yaslanıp gülerek. Bir sorunu çözmüştük fakat dağılan kara bulutlar giderken iz bırakmış gibiydi. “Dikkat ! Yakınlık Uyarısı ! Bütün Suskunlar görev yerlerine ! Dikkat Yakınluk Uyarısı ! Bütün Suskunlar görev yerlerine !” yanıp sönen kırmızı ışıklar ve tüylerimizi diken diken eden ses hepimizi ayağa dikmişti. ...’a baktım “Açtın şom ağzını. Duva etde Dila’yı bulup elini kesmiş olmasınlar.” Uyarı ışığı yanıp sönmeye devam ederken herkes büyük bir profosyelnikle bu durumlar da uygulayacağımız prosotürü uygulamak için yerlerine geçtiler. Ben ise çoktan masadan ayrılmış Afra ve ... arkasından kontrol odasına ilerledim. Emma , Kaya ve Aren’de hemen arkamdaydı.

“Evet rapor verin neler oluyor ?” Afra ellerini klavyede gezdirirken Emma’da köşede duran sandalyeyeyi çekip bilgisayarın başına oturdu. “Yakınlık uyarısı sadece o katiller bu çevreye yaklaşırsa çalışır. Ormanın girişinde beş araba kameraya yakalanmış.” ... görüntüyü duvara monta edilmiş ekranlara verdi. “Önde ki araba James’a ait. İkinci araba Edwin ,” kamera üçüncü arabayı taradı “Baris Keith ,” dördüncü arabayı hızlıca taradı “ Vbefto Guiliano ,” ve son arabayı tararken ben kim olduğunu biliyordum “Beşinci araç Albert’a ait.”keyifle kahkaha attım. “Rüzgar Kor bu gün bir dostumuzu ziyaret ettiğimizde bir şey dedi sizinle paylaşayım ,” arabalar ağaçların sıklaştığı yerde durduğunda “Her katil olay yerine döner ,” keyfim gerçekten fazlasıyla yerine gelmişti “Katillerimize merhaba diyin hortlayıp hortlamadığımıza bakmaya gelmişler.”

“Sanırım aradıklarını bulamayacaklar.”diyen Aren ile James ve kuyrukları araçlarından inmişlerdi. Tıpkı o geceki gibi yanlarında korumaları yoktu. “Çok heyecanlı.”diyen Emma arkasına yaslandı ve nereden çıkardığını anlamadığım çubuk kırakeri kemirmeye başladı. “Kamera altıyı büyüt.” Afra görüntüyü büyütüp yaklaştırdı. “Ne konuştuklarını duymaya hazır mıyız ? 3 , 2 , 1” ve o iğrenç sesleri hoperlerden bize ulaştı. “Ne kadar da iğrenç ?”diyen Baris omzuna konan boceği eliyle sirkeledi. “Burada ne arıyoruz James ? Tamemen saçmalık onlar öldüler hadi diyelim ki yaşıyorlar sence üslerini buraya can verdikleri yere mi yaparlar ?”

“Neden böyle dedi şimdi bu ?” diyen Kaya yalandan burnunu çekti “Duygularım incindi ya durumumuz yoksa yeni mekan kiralayamadık , çok pahalı.” Kıkırdadım ve izlemeye geri döndüm. “Buradalar biliyorum.”diyen James açıklığa çıktıklarında durdu ve karşısında ki ağaçlara baktı. “Burasıydı değil mi ?”diyen Albert yanına geldi “O derme çatmak üsleri tam buradaydı. Baksana sanki bu ormanı yapmak için fidan ektiklerinde bilerek burayı boş bırakmış gibiler ,” Kaşları çatıldı ve dudakları aralandı “Bunu gerçekten yapmış olamazlar değil mi ?”

“Kes zevzekliği Albert ben Boris’e katılıyorum. Onlar o gece geberdiler hiç kimse o yandından sağ çıkamaz ,”Vbefto yere eğildi ve eline aldığı toprağa “Sabaha kadar bekledik geriye kalan tek şey yanmış cesetler ve maskelerdi. Hatırla James bir tanesini anı olarak aldın ,” gülerek ayağa kalktı “Sana kemik almanı söylemiştim.”

“Piç kurusu.” Kevin öfkeyle içeri girdiğinde bilgisayara saldıracak gibi bakıyordu. Elimi kaldırım sakin olmasını söylercesine yüzüne baktım. “James bu ne ciddiyet bizi topladın getirdin buraya al işte yok bir şey ? Geberip gi-“

“Kes artık Boris !” James’ın sesi ormanda yankılandı. “Kabul edin ve korkaklık etmeyin onlar yaşıyorlar ,” Emma öne doğru eğildi filmin en heyecanlı yerini izlercesine bakıyordu. “Hiç kimse bu zamana kadar bu kadar ileri gidemedi bu taklit olamaycak kadar gerçek. Soskaklarda Suskunlar’ın simgesi olan maskelerin resimleri var bize işaret veriyorlar ,” eliyle açıklığı işaret etti “O günden sonra yirmi sekiz yıl boyunca buraya adım dahi atmadım. O yangında sabaha kadar bekledik evet sonrada cesetlerden geriye kalanlar tanınmaz hale gelsin diye ormanı yaktık. Buranın tekrardan orman olacağını duyurduklarında bir kere önünden geçtim. Sim siyah ve yaşam belirtisi olmayan bu lanet topraklara ağaç ekmişlerdi. Yirmi sekiz yıl içinde bakın etrafınıza ağaçlar büyüdü orman canlandı ama ne oldu da kaç dönümlük ormanda bu alana sadece bu alana ağaç ekilmedi !?” öfkeyle yanındaki ağaca vurdu “Başından beri işaret veriyorlardı ! Gözümüzün önündeydi ama görmedik , görmedim ! Geçen yıllarda ağaçlar büyüdü onlar gibi güçlendi ! Kökleri sıkı sıkı şu lanet toprağa tutundu ! “ arkasını dönüp ölümün gülümsediği arkadaşlarına baktı “Suskunlar yaşıyorlar ve bizden intikamlarını alacaklar ! Ya mantıklı düşünürüz yada Owen ve Philip gibi can veririz.”

“Sizi bilmem ,”dedi Albert kısık sesiyle “Ama benim ölmeye hiç niyetim yok.” diğerleri herhangi bir cevap vermedi ama James kendi kendine “Nerede olabilir ? Üsleri nerede olabilir ?”diye mırıldandı.

“Burada James ,” ellerimi Afra’nın oturduğu sandalyeye koydum “Hemen ayaklarının altındayız. Bizi gömdüğünüzü düşündüğünüz o kap kara toprağın altındayız. Haklısın ,” sanki duyacakmış ve görecekmiş gibi başımı salaldım “O ormanı yaktığınızda bize yardım etmiş oldunuz. Kemikleri sakalrken bizim saklanma alanımızı ayarladınız. Bu kaç dönümlük orman aslında bizim üsü saklıyor tıpkı eskisi gibi. Hatırlarsın önünde duran açıklıktaydı Suskunlar’ın derme çatmama üssü ve sizin onu bulmanız bile yıllarınızı aldı gerçi size kalsa yine bulamazdınız da...” dudağımı yaladım “Şimdi nasıl bulacaksın James ? Toprağın altında olan ve ağaçların köklerinin sıkı sıkıya sardığı üssü nasıl bulacaksın ? İki adım ilerinde üssün girişi var mesela toprağın sakladığı görebiliyor musun ? O yumruk attığın ağaçlarda bir sinek kadar hatta onlardan da küçük kamera var , tıpkı çoğu ağaçta olduğu gibi görebiliyor musun James ? Arkadaşın Boris şu an tam olarak benim arabamın üzerinde duruyor mesela hemen altında bizim derme çatma otoparkımız var...Nasıl ama James “ dikleştim ve onların saklamaya çalıştıkları korkulu gözlerine baktım.

“Köklerimizi nasıl da toprağa sarmışız ? “

Loading...
0%