@elif.suyagmur
|
Cumartesi
Saat 14.05
~Ellie~
Yeni bir günden hepinize merhaba! Bugün mutluyum çünkü haftasonu sonunda gel-
-ELLİE!!
Tamam, sanırım mutluluğun ayarını kaçırmamalıyım.
Bilekliğimden hologram şeklinde çıkan Miguel, bana bağırıyordu.
Ellie: Daha yeni uyandım!
Miguel: Bilekliğin çalışıp çalışmadığını kontrol etmek istedim. Ayrıca saatin kaç olduğundan umarım haberin vardır. Neyse görüşürüz.
Ellie: Of Miguel!
Hologram kaybolmuş ve ben de gözlerimi devirmiştim. ~
Bahsettiğim bileklik, normal bir bileklik değildi. Ekip arkadaşlarımla iletişime geçmemi, farklı verenlere geçiş yapmamı ve daha nicesini karşılıyordu ama kesinlikle oynanmaması gerekiyordu. Kolay bozulabilme potansiyeline sahip ve hassas bir bileklikti. ~
Odama gelen Bibi merakla yanına gelmişti.
Bibi: Ne yapıyorsun Lielie?
Ellie: Bateri çalacağım Bibi, dinlemek ister misin?
Bibi: Büyük bir zevkle!
Gülmüş ve sandalyeme oturup sopaları elime almış, gözlerimi kapatarak kendimi sopalara teslim etmiştim. ~Amy~
Dün gece hiç uyumamış ve sabaha kadar oyun oynamıştım. Bir kere oyunun başına oturunca bir daha kalkamıyorum maalesef ama bu durumdan asla rahatsız değilim.
Annem odama dalmıştı.
Amellia: Tünaydı- sen uyanık mıydın?
Amy: Evet, uyanalı çok oldu anneciğim.
Amellia: O zaman doğru kahvaltıya.
Amy: Pekâlâ.
Sandalyeden kalkmış ve birkaç esneme hareketiyle beraber odamdan çıkmıştım. Babam televizyondaki haberi ağzı açık bir şekilde izliyordu.
Amy: Tünaydın babacığım?
Jason: Tünaydın güzelim.
Amy: Neler oluyor?
Jason: Haberlere bak.
Yanına oturmuş ve haberleri dikkatlice izlemiştim ve haber başlığını okuduğum anda şok olmuştum.
Gökdelenin tepesindeki üç genç, halkı telaşlandırdı!
Sıçtık...
Tam iki bina yakınımızda olan göktelende tuhaf işler dönüyordu ve üç kişi gökdelenin üstünde bir şeyler yapıyorlardı.
Koşarak odama gitmiş ve kapımı kapatarak kilitlemiştim. Pencereden gökdelene doğru bakmış ve telefonumdan Carmen'ı aramıştım.
~Carmen~
Ailemle ettiğim kavga sonrasında evimde huzur içinde balemi yaparken telefonumun zırıl zırıl çalmasına karşın bir 'of' çekmiş ve koşarak telefonu açmıştım.
Carmen: Efendim?
Amy: Carmen, çabuk haberlere bak. Gökdelende birileri bir işler çeviriyor ve bu iyiye işaret değil.
Carmen: Hemen bakıyorum.
Telefonu hoparlöre almış ve güncel haberlere bakmıştım.
Gökdelenin tepesindeki üç genç, halkı telaşlandırdı.
Resimdeki şahıslar pek belli olmuyordu ama bir şeyler yaptıkları bariz bir şekilde anlaşılıyordu ve garip görünüyorlardı.
Carmen: Hemen gidiyorum Amy, görüşürüz.
Telefonu kapatmış ve kostümümü giyinerek gökdelene doğru yol almıştım.
~Bruce~
Bugün önemli olduğunu düşündüğüm ve ilk defa tüm ciddiyetimi verdiğim box maçının son turu da bitmişti
Koç: Aferin Bruce, gün geçtikçe kendini daha çok geliştiriyorsun.
Bruce: Teşekkür ederim, çıkabilir miyim?
Koç: Tabi.
Soyunma odasına doğru adımlamış, kısa bir duş alarak üstümü giyinmış ve çantamı alıp soyunma odasından çıkmıştım.
Salona tekrar geldiğimde televizyondaki haber dikkatimi çekmişti. Koçla başka bir adamın konuşmaları da az çok duyuluyordu.
Koç: İyi şeyler olmuyor gibi. Örümcek Adam da öldü. Acaba kim onları durduracak?
Adam: Onları kim durdurabilir ki?
Kaşlarımı çatmış ve bir hışımla spor salonundan çıkarak Drew'i aramıştım.
~Drew~
Son ses The Weeknd şarkıları dinlerken bir yandan da koşu antrenmanımın bilmem kaçıncı kilometresindeydim.
Baby I would die for you, yeah.
Şarkımın en güzel bölümünde çalan telefon üstüne bir küfür salmış ve kim olduğuna bakmadan açmıştım.
Drew: Sen aradın beni değil mi Bruce?
Bruce: Drew, hemen yönünü değiştir ve büyük gökdelenin oraya gel.
Drew: Neden lan?
Bruce: Gel diyorsam gel!
Telefon kapanmış ve ben de olduğum yerde durmuştum.
Bruce bu kadar ciddiyse gerçekten önemli bir şeyler olmuş demektir.
Hemen yönümü değiştirmiş ve Bruce'un dediği yere gitmiştim. ~
Evet, bundan sonrasına Deadpool ve Hulk olarak devam edeceğiz.
Gökdelenin hemen yanında duran Hulk'ın sırtına vakit kaybetmeden atlamıştım. Hulk'da hızlıca gökdelenin tepesine çıkmak için atlamış ve dağa tırmanır gibi tepeye çıkmıştı.
~Miles~
Hava almak için kulaklıklarımı almış ve dışarıda yürümüştüm ama karnımın kazındığını fark edip bir markete girmiş ve kendime çörek almıştım.
Mikrodalgada ısıttığım çöreğimi yerken kasaya doğru gitmiştim.
Miles: Borcum ne kadar?
Kasiyer: 20 cent.
Parayı vermek için elimi cebime attığımda örümcek hislerim hareketlenmişti.
Kasiyer: İyi misin?
Miles: Eeem...iyiyim, bir sıkıntı yok. Şöyle size 50 cent vereyim üstü kalsın.
Çöreği ağzıma sıkıştırmış ve koşarak marketten çıkmıştım.
Yeni kostümümü giyeceğim için mutlu ama bir o kadar da yorgun bir şekilde koşmuştum.
~Yazar~
Ellie, bateriyi keyifle çalarken bir anda örümcek hisleri onu durdurmuş ve elindeki sopalar yere düşmüştü.
Bibi: Sorun nedir?
Ellie: Ş-şey bir sıkıntı yok Bibi. Sadece biraz yoruldum. Dinlensen iyi olacak.
Bibi: O zaman ben çıkıyorum. İyi uykular.
Ellie: Teşekkür ederim!
Bibi odadan çıkar çıkmaz genç kız penceresinden dışarı çıkmış ve gökdelene doğru gitmişti. ~
Miles yani Örümcek Adam seri bir şekilde gökdelenin tepesine çıkmış ve karşısındaki onunla beraber aynı anda çıkmış olan Örümcek Kadını görmesiyle şaşırmıştı.
İkisi aynı anda konuşmuştu.
Bir tane daha mı örümcek var!?
Örümcek Adam: S-sen kimsin?
Örümcek Kadın: Örümcek Kadınım ben ama asıl sen kimsin?
Örümcek Adam: Ben de Örümcek Adamım.
Ö. Kadın: Tamam, bunu boş verelim ve gidip şu ucubeleri bulalım öyle değil mi?
Ö. Adam: Evet, evet o ucubeleri bulmalıyız, evet...
Olayların nerede olduğunu anlamak için binanın içine girmişlerdi. ~
Profesör, gökdelendeki laboratuvarda dört elementi incelerken ışıkların gelip gittiğini fark etmişti.
Yaptığı çalışmayı bırakmış ve bir şeyler olacağını anladığından bütün her şeyi imha etmek üzere yok edeceği sırada bazı sesler duymuş ve arkasını döndüğünde üç adam görmüştü.
J: Merhaba ihtiyar!
Hepsi bir anda Profesör'ün üzerine atılmış, onu bayıltmışlardı ve kaçıracakları sırada örümcekler gelmişti.
V: Lan Örümcek Adam ölmemiş miydi bunlar nereden çıktı?
A: Türevleri de var galiba.
Profesör'ü bir kenara bırakmış ve savaşmak için hazırlanmışlardı.
J, Örümcek Adam'a saldırmıştı.
J: Seni bir böcek gibi ezebilirim!
Ö. Adam: Ben böcek değilim, örümceğim canım.
Tavana ağ atmış ve sallanarak A'nın karnına tekmeyi yapıştırmıştı.
Ö. Kadın: Ama bu sayılmaz beyler! Siz iki kişisiniz ben tekim.
A: Eşin olabilirim tatlım.
Ö. Kadın: Iyy, tipim değilsin TATLIM!
Yüzüne ağ fırlatmış ve çelme takarak yere düşmesini sağlamıştı.
V, kimse görmeden Profesör'ü tutmuş ve götürmeye çalışıyordu.
J, Örümcek Adam'ı itmiş ve tam yere düşeceği sırada Hulk, onu tutmuştu.
Deadpool, Hulk'ın sırtından atlamış ve Profesör'ü götürmeye çalışan V'yi yakasından tutmuş, geriye doğru çekiştirmişti.
Deadpool: Hey Geroge, nereye gidiyorsun ya? Ben daha yeni geldim.
Camdan giriş yapan Violette, V'nin üstüne atlamış ve onu etkisiz hâle getirmişti.
Violette: Konuşacağını adamı kurtar kırmızı donlu!
Deadpool, iç çamaşırına bakmış ve şaşırmıştı.
Deadpool: Nereden bildin lan?
Violette, gözlerini devirmiş ve Profesör'ün yanına gidip onu kontrol etmişti. Profesör, gözlerini açmış ve karşısında Violette'i görünce tebessüm etmişti.
Kısık sesle konuşmuştu.
Profesör: Carmen...
Violette, Profesör'ü merdivenlere götürmüştü. Profesör konuşmasını sürdürmüştü.
Profesör: Carmen, onların peşinde oldukları şey...
Violette: Profesör, beni tanıdığınızı biliyorum ama lütfen kendinizi zorlamayın.
Profesör: 4...
Susmuştu.
Profesör: 4...el...
Violette: Lütfen zorlamayın.
Profesör, Violette'in elini tutmuş ve avuç içine su dalgaları çizmişti.
Profesör: 4 element...
Gözleri kapanmış ve Violette duydukları karşısında şok olmuştu.
Violette'in aklına küçükken anne ve babasının zorladığı eğitimleri gelmişti.
-Güçlerini kullanamazsın!
-Hayır, yapma! -Dur!
-Yeter artık!
Gözleri kararmış ve bilinci gidip gelmeye başlamıştı. Burnuna gelen okyanus kokusuyla başını kaldırmış ve tepesinde dikilen Deadpool'a bakmasıyla Örümcek Kadın bağırmıştı.
BOMBA!
Deadpool: Gitmemiz gerek, hadi!
Violette'in kolundan tutup çekiştirmiş ama Violette kolunu ondan kurtarmıştı.
Violette: HAYIR, HİÇBİR YERE GİTMİYORUM!
Arkasına dönmüş ve çömelip Profesör'e kalp masajı yapmaya başlamıştı.
Violette: 1...2...3...4
Deadpool: BIRAK ARTIK, HADİ!
Kolundan çekmişti ama Violette vazgeçmemiş, devam etmişti.
Violette: Hayır, onu kurtarmalıyız. Bu benim işim! Onu bırakamam!
Deadpool: ÖYLE Mİ? BENİM İŞİM DE BU O ZAMAN!
Violette'i belinden kavramış ve kendine çekerek camdan atlamıştı.
Herkes gökdelenden atlamış, karşıdaki binanın tepesine gitmişlerdi ve atladıkları anda gökdelen yerle bir olmuştu.
Violette: Al işte! Her şeyi mahvettin!
Deadpool: Ben mi mahvettim? Seni kurtardım lan ben! Orada kalıp ölmek mi istiyorsun sen?
Violette: Ama bu çok önemli bir şeydi ve sen mahvettin!
Ö. Kadın: Herkes beni dinlesin!
Deadpool: Çok önemli diye uğraştığın şey yüzünden sen de ölecektin küçük hanım!
Violette: Belki de yaşayacaktı!
Deadpool: Kızım, adam öldü!
Violette: Sen çok mu biliyorsun!?
Ö. Kadın: İKİNİZDE KESİN SESİNİZİ!
Derin bir nefes almış ve devam etmişti.
Ö. Kadın: Bana bakın, herkes kimliğini saklasın ve derhal burayı terk etsin! Gerekirse 2 hafta evden çıkmayın.
Deadpool, yanındaki kızıla yan gözle bakmış ve Violette sinirle ona dönmüştü.
Violette: Defol git buradan ve bir daha asla karşıma çıkma. SAKIN!!
Deadpool tam bir adam atmışken Violette, bir hışımla yıllar sonra ilk defa su elementini kullanmış ve Deadpool'u binadan aşağı atmıştı.
Deadpool: Hassiktir!! ~
Akşam
Saat 20.40
Ellie, akşam yemeği için masaya oturmuştu ama gözleri de televizyondaydı.
Tahmin ettiği gibi ilk haber gökdelen olayıyla ilgiydi.
"Yerle bir olan gökdelende 70 kişi öldü ve 30 kişi yaralı durumda. Ölen kişilerin arasında ne yazık ki Profesör Strom'da bulunuyor. Bombayla patlatılmış olan gökdelen, büyük bir planın parçası olarak düşünülmekte. Tabi, bununla beraber kalmayıp şu anda gökdeleni patlattığını düşündüğümüz 3 gencin yaşayıp yaşamadığı hakkında bir bilgi yok. Belki de sadece 3 kişiyle kalmamış da olabilir."
Görüş açısına giren resimle beraber gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Çok net olmasa da bizim patlama anında diğer binaya atladıkları anın resmi vardı.
Kadın konuşmasına devam etmişti.
"Acaba bu 6 kişi süper kahraman mı yoksa süper kötüler mi? Aklımızdaki merak uyandıran bu soruların umarım kısa sürede bir cevabı bulunur. Evet, şimdi sıradaki haber...."
Babası ayağa kalkmış ve odasına doğru gitmişti. Annesinin de babasının da bu olaya hiçbir tepkide bulunmamaları onu çok şaşırtmış olmalı ki nefesinin daraldığını hissetmişti genç kız. Hızlı adımlarla odasına gitmiş ve pencereyi açıp derin nefes almıştı.
Sakin ol Ellie, hiçbir şey olmayacak. Bu sorun da elbet çözülecek. ~
Miguel: Kızın yine batırmış Scott.
Scott: Kızıma laf edip durma Miguel. Bunun da üstesinden gelir.
Miguel: Ona hiç güvenmiyorum.
Scott: Bazen açık sözlü oluşundan nefret ediyorum.
Miguel: İltifat olarak kabul ediyorum.
Arkasına dönmüş ve giderken konuşmuştu.
Scott: Yarın ekibi topla.
Miguel: Hangi ekibi?
Sırıtmıştı.
Scott: Biricik kızım ve ekibini.
Miguel: Aman, çok havalı oldun! Gidip uyusana sen be!
Scott: İyi geceler!
|
0% |