
~
Miles hızlı adımlarla Drew'in evinin önüne gelmiş ve kendisinde de olan anahtarla kapıyı açmıştı. İkişerli çıktığı merdivenlerde kendi kendine bir şeyler söylüyordu.
Drew'in odasına geldiğinde derin bir nefes almıştı.
"BENİM ELLİE İLE SEVGİLİ OLMAM LAZIM ARKADAŞ!"
Diyerek odaya dalmış ama odaya girmesiyle donup kalması bir olmuştu.
Şaşkınlığının sebebi ise korkuyla kendisine bakan bir adet Drew ve Carmen olmasıydı.
Miles: B-ben, p-pardon kusura bakmayı-
"CARMEN! YETİŞTİK!!"
Amy, telaşla odaya girmişti.
Amy: Ne oluyor lan burada!?
Bruce: Hayatım, biraz sakin mi olsa- OHA!
Drew: Biri mi eksik?
Carmen: Gelir şimdi.
Odadaki camın kırılmasıyla Ellie de odaya girmişti.
Drew: Yuh artık.
Ellie: Ne yapıyorsunuz lan hepiniz burada!?
Carmen'a bakmıştı.
Ellie: Seni arıyoruz dün geceden beri hanımefendi.
Drew: O emin ellerde-
Ellie: Sen sus! Senin adın Carmen değil.
Carmen: Ya buradayım işte rahat olun. Hem bana bir şey olmaz.
Ellie: Bize haber verebilirsin Carmen. Bir mesaj çekmek ya da aramak bu kadar zor olamaz.
Carmen: Pekâlâ, kusura bakmayın.
Drew: Onu bunu boş verin hadi kahvaltı yapalım.
Bruce: Ben de acıkmıştım.
Amy, Bruce, Miles ve Carmen aşağıya inerken Drew, Ellie'ye dönmüştü.
Drew: Bu arada Ellie, camın parasını alırım ona göre.
Ellie: Alt tarafı bir camdan zarar gelmez, taktırırız.
Drew, eline bir süpürge almış ve genç kızın eline tutuşturmuştu.
Drew: Temizlersin artık.
Ellie: Seni bununla dövmediğime dua et.
Drew: Carmen, Ellie beni tehdit ediyor!
Genç kız aşağıdan seslenmişti.
Carmen: Ellie, bulaşma ona yoksa ağlar bak!
Drew: Ben mi ağlayacakmışım? Siz ağlamayın bence.
Carmen: Görüyoruz Bay Drew! Gel de bize yardımcı ol!
Drew: Tamam tamam, geliyorum.
Genç oğlan aşağıya inmiş ve Kızılının sözünü dinleyerek onlara yardım etmişti.
Miles, Drew'in kolunu tutmuş ve farklı bir odaya götürmüştü.
Miles: Ne yaptınız siz dün?
Drew: Bir şey yapmadık.
Miles: Yalan söyleme, yüzünde güller açıyor.
Gülmüştü genç adam.
Drew: Bak ne oldu biliyor musun?
~Dün gece~
"Carmen..."
Genç kız yanındaki oğlana bakmadan konuşmuştu.
Carmen: Efendim?
Oğlan gözleri kapanırken konuşmuştu.
Drew: Uyusak mı? Benim çok uykum geldi.
Carmen: Sütünü içmedin.
Drew: Yok, içmeyeceğim.
Ayağa kalkmış ve dolaptan bir battaniye ile yastık almıştı.
Drew: Sen burada uyursun, ben de salonda uyuyacağım. Sütünü içtikten sonra bardağını komidine koyabilirsin. Bir sıkıntı olursa bana seslenirsin.
Işığa yöneldiğinde Kızıl Saçlı konuşmuştu.
Carmen: Drew! Işığı kapatmasan olur mu?
Genç adamın yüzünde bir tebessüm belirmiş ve kafasını onaylar biçimde sallamıştı.
Drew: İyi geceler.
Carmen: Aslında beraber uyuyabiliriz.
Demesine kalmadan odadan çıkmıştı genç oğlan.
Genç kız oğlanın odasını incelemiş ve ardından yatağa uzanmıştı.
~1 saat sonra~
Carmen, karnının acıkmasıyla beraber uyuyamamış ve yatakta dönüp durmuştu.
Yatakta doğrulmuş ve aklına gelen fikirle büyükçe gülümsemişti.
Yataktan kalkmış ve odadan çıkarak merdivenlerden inmişti. Salona gittiğinde mışıl mışıl Drew'i görünce koşmuş ve üzerine atlamıştı.
Carmen: Drew, uyan!
Yanaklarını sıkmıştı.
Carmen: Ya sen niye bu kadar uykucusun? Belli zaten sürekli bir yerlere geç kalıyorsun. Uykucu çocuk seni!
Uyuyor numarası yapan Drew, Carmen'ın kokusuyla hafifçe gülümsemişti.
Carmen: Tamam bu kadar şaklabanlık yeterli, ben acıktım.
Drew gözlerini açmış ve gülmüştü.
Carmen: Acıktım!
Drew: Ne zamandır açsın sen?
Carmen: Saatlerdir.
Drew: Ve bunu bana söylemiyorsun Carmen?
Aniden kanepeden kalkmış ve mutfağa yönelmişti.
Drew: Senin için pratik bir şeyler hazırlayacağım, tamam mı?
Carmen: Bekliyorum!
Genç adam buzdolabını açmış ve eline gelen her şeyi tezgaha koymuş, hiç gecikmeden bir şeyler yapmaya koyulmuştu.
Carmen, gözlerinin yavaşça kapandığını hissetmiş ve uykusuna karşı koyamamıştı.
Drew, en hızlı şekilde Kızılına hazırladığı yemeği getirmiş ama Kızıl çoktan kendisini uykuya teslim etmişti.
"Oh, bellissimo."(Ah, güzelim)
Tepsiyi masanın üzerine koymuş ve genç kızı kucağına almış, odasına çıkarmıştı.
Yatağa yatırdığı sırada Carmen, eliyle Drew'in sweatshirt'ünden çekiştirmişti.
Carmen: Gitme.
Oğlan, gülümsemesini tutamamıştı.
Drew: Buradayım.
Battaniyeyi açmış ve yavaşça yatağa girmişti. Sakince yanındaki kıza sarılmış ve saçlarını okşayıp kendisini uykuya teslim etmişti.
~
Miles: Vay vay vay, sen Drew olamazsın.
Drew: En azından sizin gibi değilim.
Miles: Sen aşıksın.
Drew: Çok aşığım.
~
Ellie ise odadaki cam kırıklarını temizleyerek aşağıya inmişti.
Ellie: Ne ara hazırladınız hepsini?
Carmen: Çok kişi olunca böyle oluyor. Hadi otur.
Arkadaşlarının yanına oturmuş ve kahvaltısını yapmıştı genç kız.
Bruce: Siz dün gece ne yaptınız?
Ortaya atılan soru ile birlikte Carmen ve Drew, Bruce'a bakmıştı.
Sertçe arkadaşına bakmıştı genç oğlan.
Drew: Sanane la!?
Demesiyle elinin üstündeki elle donup kalmıştı.
Eline baktığında Carmen endişeli bakışlarıyla onun elini tutuyordu.
Carmen: Drew, lütfen yapma.
Bruce'a dönmüş ve konuşmuştu.
Carmen: Dün gece geldiğimiz gibi uyuduk, bir şey yapmadık zaten ikimiz de oldukça yorgunduk. Değil mi Drew?
Elini sıkmıştı.
Drew: E-evet, uyuduk sadece.
Elinin üstünde bir soğukluk hissedince içini bir hüzün kaplamıştı genç oğlanın. Halbuki Kızılının sıcacık elleri ne kadar güzel hissettirmişti onu.
Carmen: Hadi yiyin yemeğinizi.
Ellie: Ben doydum, elinize kolunuza sağlık.
Genç kız tabağını almış ve mutfağa gitmişti. Tezgaha tabağını bıraktığı anda örümcek hisleri hareketlenmişti.
Arkasına döndüğünde Miles, daha önce hiç olmadığı kadar sinirli bir şekilde ona bakıyordu.
Ellie: Neden öyle bakıyorsun?
Miles: Carmen ve Drew'in burada olduğunu biliyordun ve bana bunu söylemedin mi?
Ellie: Hayır, bilmiyordum.
Miles: Ellie, bana yalan söyleme. Bilmiyor olsaydın bu eve gelmezsin çünkü sen daha önce hiç bu eve gelmedin.
Ellie: Bana neden bunun için kızıyorsun? Kötü bir şey mi yaptım?
Miles: Bana haber vermedin. Beraber gelebilirdik Ellie.
Ellie: Özür dilerim, tamam mı?
Miles: Bensiz bir yere gitmeni istemiyorum, çünkü aklım sende kalıyor.
Ellie: Özür diledim, Miles. Gidebilir miyim?
Miles: Sen bana kızdın mı?
Ellie: Hayır, kızmadım. Gidebilir miyim?
Miles: Kızdın.
Ellie: Kızmadım.
Genç oğlan, kıza doğru yaklaşmıştı ancak onu durduran şey, içeriden gelen sesler olmuştu.
BROOKLYN'DE NELER OLUYOR!?
Brooklyn'in bir çok yerinde değişik vakalarla karşı karşıyayız.
Değişik bir biçimde tek bir noktada olan beklenmedik fırtına, insanları tehlikeye atıyor.
Heyelan sonucunda insanlar toprak altında kalıyorlar ve kaçmak için yer arıyorlar.
Fırtına sonucunda oluşan yağmurla beraber sel gittikçe artıyor. Birçok evi su basmış durumda.
Son olarak ormanlar herhangi bir müdahalede bulunmadan ateşler içinde yanıyor ve hayvanlar acımasızca can veriyorlar.
Miles ve Ellie koşarak içeri gelmişti.
Amy, arkadaşlarına dönmüştü.
Amy: Sanırım bize ihtiyaçları var.
Drew, Carmen, Amy ve Ellie birbirine bakmıştı.
Carmen: Hadi o zaman, ayaklanın.
Bruce: Biz de gelelim mi?
Amy: Siz şimdilik burada olun.
Ellie: Hadi herkes kostümünü giysin.
Dörtlü evden çıkmıştı.
Deadpool: Kızıl Hanımefendi, şansa bak ki aynı yere gidiyoruz.
Violette: Kırmızı donlu beyefendi, acaba çok konuşmasanız mı?
Deadpool: Pekâlâ, sinirlenmeyin bana.
Bir binanın tepesinde durmuş ve olan fırtınayı görünce ikili şoka girmişti.
Tecna: Violette, sesim geliyor mu?
Violette: Geliyor Tecna.
Tecna: Violette, yapman gereken şey, kendi elementinle barışmak yani onunla bir olmak, anladın mı beni?
Violette: Nasıl yapacağım bunu?
Tecna: Şimdilik sadece oradaki insanları kurtar! Ben sana konut vereceğim.
Bağlantı kesilmişti.
Deadpool: Ne yapacağız?
Violette: İnsanları kurtaracağız.
Aşağıya atlamış ve ardı sıra Deadpool'da gelmişti.
Violette, bir kadını demirlere tutunarak gördüğünde yanına koşmuş ve onu tutmuştu.
Violette: Endişelenmeyin hanımefendi.
Tecna: Violette! Oradaki fırtınanın geçmesi için öncelikle Hava elementinin kontrol altına alınması gerekiyor! Deadpool'a söylemelisin.
Violette: Tamamdır.
Etrafına bakmış ama Deadpool onun çok uzağında bir çocukla meşguldü.
Violette, önce kadına ardından da Deadpool'a bakmıştı.
Violette: Hanımefendi, sırtıma çıkabilir misiniz?
Genç kadın başıyla onu onaylamıştı ve Violette eğilerek ona yardımcı olmuştu. Kadın sırtına çıktığında koşmuştu.
Deadpool, arkasında ona doğru koşan Violette'i görünce telaşlanmıştı.
Deadpool: Kızım, sen niye üstüme koşuyorsun ya, ödüm koptu.
Violette: Konuşmayı bırak ve acilen elementini kontrol altına al.
Tecna: Violette, şunu unutma, fırtına su ve hava elementleriyle oluşur. Bu yüzden siz de birlikte yukarı çıkmalısınız ve elementlerinizi birleştirmelisiniz.
Violette: Bana bak kırmızı donlu, şimdi Hava elementini kullanarak uçacaksın ama yanında beni de alacaksın ve beraber elementlerimizi birleştireceğiz, tamam mı?
Violette, sırtındaki kadını güvenli bir bölgeye bırakmış ardından Deadpool onu kucağına almış ve yavaşça uçmuştu.
Deadpool: Korkmuyorsun değil mi?
Violette: Ben değil de bence sen korkmuyorsundur umarım.
Deadpool: Seni düşunüyorum ben.
Violette: Teşekkür ederim.
Ani bir rüzgarla beraber ikili sendelemişti.
Violette: Burada daha fazla oluyor sanırım. Buna bir son vermemiz gerekiyor.
Deadpool: Getir elini.
Violette elini uzatmış ve ikili birbirinin elini sıkıca tutmuş, gözlerini kapatmışlardı.
Violette: Su elementini kabul ediyor ve benimsiyorum.
Deadpool: Hava elementini kabul ediyor ve benimsiyorum.
İkili gözünü açtığında önlerinde iki tane tılsım belirmişti.
Tılsımı eline almış ve kalbine götürdüğünde tılsım kendisini saklamak amacıyla ikisinin de kalbine yerleşmişti.
Son olarak ikili aşağı inmişti.
Violette& Deadpool: Görev tamamlandı!
~
Tecna, heyelanın olduğu yere gitmiş ve toprak altında kalan insanları çıkartırken yanına bir kız çocuğu gelmişti.
Tecna: Merhaba, bir sorun mu var acaba? Adın nedir?
"Biley"
Tecna: Sorun nedir Biley?
Biley, eliyle Tecna'nın arkasını göstermişti.
Biley: Köpeğim, orada mahsur kaldı.
Tecna, küçük kızın saçını okşamış ve gösterdiği yere gitmişti.
Toprağı, elementi sayesinde daha kolay kazımış ve minik köpek güzel gözleriyle onlara bakmıştı.
Tecna köpeği kucağına almış ve Biley'e vermişti.
Tecna: Birbirinize dikkat edin olur mu?
Biley: Teşekkür ederiz.
Tecna: Görüşmek üzere.
Biley, ailesinin yanına koşmuş ve Tecna da toprağa çömelmişti.
Eline bir avuç toprak almıştı ve gözlerini kapattığı sırada ikinci bir heyelanın geldiğini hissetmişti.
Telaşla ayağa kalkmıştı.
Tecna: Herkes koşsun, çabuk!!
İnsanlar çaresizce koşarken Tecna heyelana karşı koyamamış ve toprağın altında kalmıştı...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |