
Drew, Carmen camdan kendini attığında bir hamleyle onu havada yakalamıştı.
Drew: Tilki'm, neler oluyor?
Carmen: Drew...V-Valentino, gel-
Drew: Hay ben onun feriştahını si-
Derin nefes almıştı.
Drew: Hadi Tilki'm, gidelim.
Carmen yorgun bir şekilde başını Drew'in göğüsüne yaslamış ve uykuya kendini teslim etmişti.
~
Ellie: Miles.
Miles: Hm?
Ellie: Bana sinirli misin?
Miles: Evet Ellie, bize hiçbir şey anlatmadan çıkıp gidiyorsun.
Ellie: Ama..
Miles: Aması yok! Biz bir aile ve aynı zamanda ekibiz ama bakıyorum sen bizi hiçe sayıyorsun. Hep içinde yaşıyorsun bir şeyleri. Ben bunu sadece gözlerine bakarak anlayamam...konuşarak bir şeyleri halletmemiz lazım, beraber...
Ellie: Tamam söz, sizden bir şey saklamayacağım, anlaştık mı?
Genç kız elini uzatmış ve gülümsemişti.
Miles, kız arkadaşının elini tutmuş ve onu kendine çekip sıkıca sarılmıştı.
Miles: Hey, sen..sen parfümünü mü değiştirdin?
Ellie, duydukları karşısında Miles'ın kollarından ayrılmış ve hızlıca tokatı yapıştırmıştı.
Miles: Ahhhh!!! Acıdı!
Ellie: Ay, pardon bir an öyle deyince- dur...fark ediliyor mu? Güzel değil mi? Carmen aldırmıştı, yok şöyle güzel böyle yakışır diye. Sırf sussun diye aldım. Bu arada Carmen? Carmen ve Drew? Neredeler?
Miles: Kokudan nasıl Carmen'a geldi konu bilmiyorum ama birazdan gelirler.
~
Amy ve Bruce Carmen'ın odasına gitmiş ve odada Jacob'u görmüşlerdi.
Bruce: Ne işin var lan senin burada!?
Koşarak onu yakasından tutmuş ve yukarı kaldırıp duvara yaslamıştı.
Amy: Valentino nerede!?
Bruce: Kadınımın sorusuna cevap ver!
Amy, Jacob cevap vermeyince cebini aramış ve tılsımı almıştı.
Bruce: Hayatım niye elin adamının orasını burasını elliyorsun? Ben yaparım.
Amy: Düşmanımızın yanında kavga etmeyelim istersen Bruce, bu bizim işimiz. Cevap ver lan sende!
Jacob: Gerçekten bilmiyorum, hangi cehennemde ben de onu öğrenmeye çalışıyorum.
Bruce: O zaman seninle bir işimiz yok.
İki eliyle yakasından tutmuş ve pencereden dışarı atmıştı.
~Geçmiş~
Drew, Carmen'ı yakalamış ve Miles'ı aramıştı.
Miles: Durum nedir?
Drew: Carmen'ı buldum, durum pek iyi değil. Nerede buluşalım?
Ellie telefonu Miles'ın elinden almıştı.
Ellie: Operasyon Dallaması'nın olduğu yere gelin!
Drew: Tamamdır.
~
Amy, hızlıca telefonunu çıkartmış ve Drew'i aramıştı.
Drew: Amy, o gerzek Bruce'a söyle Operasyon Dallaması'nın olduğu yerde buluşuyoruz.
Amy: NE!...Heeee anladım, tamam.
~
Herkes Çınar ağacının olduğu yerde toplanmıştı.
Drew, kucağında Carmen'ı tutuyordu ve Carmen ise yarı açık gözlerle etrafına bakmış, ayaklanmaya çalışmıştı.
Drew: Carmen, bence...
Genç kız dinlemeden oğlanın kucağından inmiş ve operasyon sığınağındaki odasına gitmeye çalışmıştı. Tam kapıdan çıkarken Drew'in sesini duymuştu.
Drew: Yapma, hadi ama canın acıyor işte. Bırak taşıyayım...lütfen?
Arkasına dönmüş ve göz göze gelmişlerdi.
Oğlan, tilkisinin yorgun yeşilliklerine bakakalmıştı.
Genç kız, ağzını açmamış ve topallayarak odasına gitmişti.
Drew, arkasını dönmüş ve ona şaşkın şaşkın bakan gözlere utana sıkıla bakmıştı.
Drew: Ben...ben onu koruyamadım, üzgünüm.
Ellie: Hey! Hey hey hey! Öncelikle bunların yaşanmış olması senin elinde değildi.
Amy: Yapmayın...ben onunla konuşurum.
Bruce: Sanırım bir süre yalnız kalması daha iyi olur.
Miles: Bakın ne diyeceğim, güzel bir sofra kuralım, belki Carmen da kokulara dayanamaz ve yemek yemeğe gelir, karnımızı da doyurmuş oluruz. Bir taşla iki kuş vururuz!!
Amy&Miles: Carmen hamburgere bayılır.
Bruce: Hoop!! Domuz herif, sen de bize bir çorba kaynatsan fena olmaz.
Drew: Havamda değilim, siz yapıp yiyin.
Drew, Carmen'ın odasının önünden geçerken bir süre durmuş ve iç çekerek devam etmişti.
Genç adam arabasına binmiş ve dövüş kulübüne doğru yol almıştı.
~
Ellie: Pekâlâ, yemek işiyle biz ilgileniriz. Amy, Carmen sende.
Bruce'a dönmüştü.
Ellie: Drew nereye gitmiş olabilir.
Bruce: Off, bir ihtimal var ama...sanmıyorum, biraz beklesek iyi olur.
~Carmen~
Camın önünde oturmuş, dışarıya bakıyordum. Vay be, Gravesend koyu buradan görünüyordu...Gözlerimi resmen sudan alamıyor, hayranlıkla koyu seyrediyordum.
Ani bir kararla ayağa kalkmış ve topallayarak kapımın önünde durmuştum, duyduğum kokular garip gelmişti.
Topallayarak dışarıya çıkan kapıya gittiğimde duyduğum seslerle şaşırmıştım.
Ellie: Miles, öyle değil!!!
ÇATTT! PATT! KÜÜÜTTTT!!
Miles: Lan, kırıldı!
Bruce: Fırına kim bakıyor ulan!?
Ellie&Miles&Amy: SENNNN!!???
Üçlü birbirini göstermişti.
Bruce: Kim!?
Ve yanık kokuları gelmeye başlamıştı.
Odama doğru giderken Drew'i düşünmeden edememiştim.
Belki Drew uyuyordur?
Dudağımın kıvrılmasına engel olamamış, tekrar cama doğru yönelmiştim.
Bileğim öyle şişmişti ki dokunamıyordum bile...
Koya bakarken Drew'in gözlerinin okyanus mavisi olduğunu fark etmiştim ama daha derin...daha koyuydu...
Okulda onu ilk gördüğümde gözlerinden korkmuştum...çok...çok koyuydu. İçinde boğulacak kadar derin bir okyanustu sanki...ama şimdi gözlerimi onunkilerden alamıyordum. Ne değişmişti şimdi?
Kapının yanında duran kol desteklerini koluma takmış ve kimseye görünmeden hava almaya çıkmak istemiştim.
Kapıyı açmış ve koridoru kontrol etmiştim. Tam bir adım atmıştım ki Ellie beni görmüştü. Susması için elimi hemen omzuna götürmüştüm.
Hareketimi anlamış olacak ki fısıldamıştı.
Ellie: Nereye böyle?
Carmen: Ben...biraz dışarı çıkacaktım...
Ellie: Mümkün değil Carmen.
Drew etrafta yok.
Carmen: Ben...bilmiyorum, biraz düşünmem gerekiyor.
Ellie: Pekâlâ ama sadece bahçeye çıkabilirsin. İstersen ben-
Carmen: Gerek yok, birazdan gelirim.
~
Ellie, hızlı adımlarla diğerlerinin yanına gitmiş ve Bruce'un karnına vurmuştu.
Ellie: Dökül çabuk, Drew nerede!?
Bruce: Bak, spora gitmiştir belki ya da birkaç kum torbası patlatmıştır?
Miles, Ellie'yi kollarından tutmuştu.
Miles: Sakin ol My Sun (Güneş).
Ellie: Olamam, o it herif hatununun yanında olmalıydı!
Oğlan, elini kız arkadaşının saçına götürmüştü.
Miles: Bırak, onlar halletsin.
Ellie, Miles'a sarılmıştı.
~Carmen~
Bahçede yalın ayak dolaşıyordum. Drew'i aramak ile aramamak konusunda kararsızdım.
En sonunda dayanamamış ve elim telefona gittiğinde Drew'i aramıştım.
Telefon 4 kez çalmıştı ama açmamıştı. Tekrar aramıştım tekrar ve tekrar...
Drew, telefonlarımı ilk çalışta açardı...
Telefonu bırakmış, çimenlere uzanmıştım aradan birkaç dakika geçtiğinde telefon çalmıştı ve arayan kişinin Drew olduğunu gördüğümde hemen açmıştım.
Kız: Evet?
Carmen: Ben... Drew'i aradım, sen kimsin? Drew nerede?
Kız: Hmm, Drew şu an önemli bir maçta, kaybedecek gibi ama umarım kazanır, para kaybetmek istemem.
Carmen: Ne!? Bana hemen bir konum gönder!
Kız: Ne!?
Carmen: Hemen dedim!
Bir hışımla kalkmış, sığınağa geri dönmüştüm.
Ellie: Sonunda geldiinn!
Ellie'yi geçmiş ve Bruce'u görmemle gözlerim yaşarmıştı.
Carmen: Onun, Drew'in dövüştüğünü biliyor muydun!?
Bruce başını öne eğmiş ve hiçbir şey söylememişti.
Carmen: Bruce, cevap ver!
Cevap alamayınca hızlıca odama gitmiş ve üstümü değiştirerek kızın attığı konuma bakmıştım.
~
Salona gittiğimde herkes hazırlanmış vaziyette beni bekliyordu.
"Bayanlar ve baylar-"
Ellie: Bayan derken!
Carmen: Ellie!! Kız yolmaya gidiyoruz, Drew'i bulacağız. Buna takılma lütfen!!
Ellie: Tamam, pardon.
Miles: Hop şampiyonlar! Ne kız dövmesi!?
Ellie: Sen hiç konuşma!
Miles: Hey, ben de bilmiyordum.
Ellie: Seninle işimiz sonra.
Miles: Vay, ne yapacaksın?
Ellie: Ne yaparım acaba?
Ağzına ağ fırlatmıştı.
Carmen: Şunu keser misiniz?
Ellie: Öhm, cıvıtma Miles.
Zavallı Miles, ağzındaki ağdan dolayı dediği anlaşılmıyordu.
Carmen: İkiniz de cıvıtmasanız iyi edersiniz.
Bruce, sürücü koltuğuna binmiş, yan tarafına Miles ve arkada ise üç kız oturmuştuk.
~Yazar~
Kulübe vardıklarında tribünlerin yarısı Drew'i tezahürat etmişti.
Hakemin 'mola' işaretiyle beraber dövüşçüler odalarına gitmiş ve koçlarıyla konuşmuşlardı.
Drew, koçun dediklerine pek dikkatini vermemiş, aklı Carmen'da kalmıştı.
Koç odadan çıktığında kapı çalmıştı.
Drew: Müsait değilim, defol!
Kapı açılmış ve içeri Natalie ile Jack girmişti.
Jack: Lan hayvan herif, adamı öldürüyordun! Amaç öldürmek değil, sadece pes ettirmek!
Drew, ayağa kalkmış ve Jack'in önünde bir duvar misali durmuştu.
Drew: Sakın bana ne yapacağımı söyleme, sakın!
Jack: Haa! Hayvan herif olduğunu kabul ediyorsun demek?
Natalie: Tamam yeter! Bu arada-
Sözünü bitirmeden Drew odadan çıkmış, ringe doğru yürümüştü.
Jack, Natalie'ye dönmüştü.
Jack: Ne diyordun?
Natalie: Şey, Drew'in telefonu çalmıştı, bende açtım ve kız...
Jack: Ne yaptın! Ne yaptın! Bir daha böyle bir şeyi yaparsan seni gebertirim, sakın!
Odanda bir hışımla çıkmıştı.
Natalie: Çok da umrumdaydı.
~Carmen~
Arabadan inerken Milescığım engelli koltuğunu önüme getirmişti.
Carmen: Saçmalama çocuğum.
Miles: Değneklerle nereye kadar yürüyebilirsin? Asıl sen saçmalama ve inat etme, otur şu koltuğa.
Ellie: Miles karı döveceğiz. Ne yapacak? Tekerlekleriyle kızı mı ezecek?
Amy, elinde kol destekleriyle gelmiş ve kollarıma geçirmişti. Önden gidiyordum.
Carmen: Ya niye ben önden gidiyorum? Ellie, sen niye yanımda değilsin!?
Dememle Ellie'nin koluma girmesi bir olmuştu.
Ellie: Koş kadın, koş.
Amy: Heyyy, beni bekleyin.
Miles: Bruce, normalde böyle şeyler söylemem ama...SIÇTIK ANASINI SATAYIM!!!!
~
Ellie: Kapıda kimse yok.
Carmen: Boşver girelim.
İçeri girdiğimizde oldukça kalabalık bir ortam vardı.
Carmen: Çok gürültülü bir ortam ha.
Kafamı çevirdiğimde kızları görememiştim.
Bir ses duymuştum.
Natalie: Hey, sen! Kızıl!
Gözlerim kıza kitlenmiş ve bu kızın çakma kızıl olduğunu anlamıştım. Benim saçlarımın rengindeydi ama sahteydi...belliydi saç uçlarının yıpranmasından ve diplerinin açıklığından...
Carmen: Bana mı dedin!?
Natalie: Sen şu Drew'i arayan kız değil misin?
Carmen: Sen Drew'i nereden tanıyorsun? Kimsin sen?
Soruma yanıt alamadan birisi omzumda bitmişti.
Jack: Merhaba, ben Jack! Bu kulübün sahibiyim. Evet, bir sorun mu var hanımlar?
Carmen: Evet, evet bir sorun var. Birincisi, maçı durdur. İkincisi Drew'i bul!
Karşımdaki adam kahkaha patlatmış ve omzuma elini koyduğunda kendimi çekmiştim.
Carmen: Temas sevmem!
Drew hariç sevmem demek istemiştim:)
Jack: Bak canım, sana şöyle göstereyim...
Adam çenemden tutmuş ve onu itmeye çalışırken gözlerim ringe doğru ilişmişti.
Herkes susmuş, Drew'e bakmıştı. Drew ise bana...
Hızla ringden inmiş ve yanımıza gelmişti. Artık bana değil, Jack'e bakıyordu.
Drew: Jack! Sen benim Tilkime ne hakla dokunursun lan it herif!?
Jack: Tamam, tamam sakin ol. Amacımın kötü olmadığını biliyorsun Drew.
Drew bana dönmüştü.
Drew: Senin b-
Lafını tamalamasına izin vermeden tokat atmıştım.
Carmen: Sen ne yaptın!?
Miles, kucağında Ellie ile gelmişti.
Miles: Gidiyoruz! Hemen!
~Geçmiş~
Ellie, insanların arasında kalmış, kalabalık ve gürültüden dolayı atak geçirmişti. Kalabalık ve gürültülü ortamlar onu her zaman kötü hissettirmişti.
Başı dönmeye başlamış ve kalabalığın arasından bir tane adamın Carmen'ın çenesini tuttuğunu görmüştü. Yanına gitmek için bir adım attığında bayılmıştı.
Miles, Ellie'yi baygın, özellikle insanların takmayıp üstünden geçtiklerini görünce deliye dönmüştü. Kalabalığı iterek kız arkadaşının yanına gelmiş ve onu kucağına almıştı ama kendini çok çaresiz ve savunmasız hissetmişti.
Gözleri dolu bir şekilde diğerlerinin yanına gitmişti.
~
Binadan çıkıp arabanın ön koltuğuna Ellie'yi oturtmuş ve Drew'e seslenmişti.
Miles: Drew, sen Carmen'ı al ve aranızda ne sorun varsa halledin...ahh, lütfen...
Amy: Biz de Bruce ile biraz dolaşırız, bizi merak etmeyin.
Bruce: Dikkatli oluruz, merak etmeyin.
Miles: Tamam, akşama herkes The Bears'a geliyor. İtiraz yok!
Arabaya bindiğinde Ellie yarı baygın gözlerle Miles'a bakmıştı.
Miles: Biraz dinlen Sun...
Ellie: Miles, ben pek iyi hissetmiyorum.
Miles: Tamam, ben buradayım biraz dinlen, annenin yanına gidiyoruz.
Alnını alnına dayamış ve ağzından
"Bana güven..."
Kelimeleri çıkmıştı.
Arabayı olabildiğince sakin ve hızlı bir şekilde sürmüştü genç oğlan.
~Drew~
Arabaya doğru giderken Carmen'ın gelmediğini fark etmiş ve arabaya binerek kapısı ona gelecek şekilde yanına yaklaştırmıştım. Kapıyı açmış ve sırtını bana dönerek ayaklarını kendine çekmişti.
Bu oturuşu dudaklarımın kıvrılmasına sebep olmuştu.
Telefon arabaya bağlanmış olacak ki 'Cardigan' şarkısı çalıyordu. Şarkı sonlarında olduğu için değiştirmiştim. Şimdi ise ' House of Ballons' çalıyordu. The Weeknd'e olan hayranlığımı kimse sorgulamasın.
Yola odaklanmış gidiyordum ama nereye?
Göz ucuyla Carmen'a bakmış ve tam ağzımı açmış, konuşmaya hazırlanacakken Carmen benden önce davranmıştı.
Carmen: Drew, beni bir hırka gibi kullandın mı?
Cevap vermeme izin vermeden sözlerini sürdürmüştü.
Sonra da yatağının altına fırlattın mı?
Büyümüş göz bebekleri ile yeşilliklerine bakıyordum...
Drew: Konuşursam beni dinleyecek misin?
Başını eğerek kafasını sallamıştı.
Drew: Bebeğim, o gördüğün kız Natalie ve Jack. Jack kulübün sahibi ve Natalie ise kardeşi. Benden hoşlanıyordu ama ben onu kibarca reddetmiştim, 2 yıl oluyor. Telefonum odadaydı, odaya neden girdi bilmiyorum-
Carmen: 2 yıldır mı dövüşüyorsun yani? Arabayı sağa çek Drew!
Carmen'ın soru soran yeşilliklerine bakakalmıştım. Arabayı sağa çekmiş ve onu nazikçe kollarından tutup kucağıma çekmiştim. Bacağını koltuğuna doğru uzatmış ve hafif çilli yanaklarının artık kıpkırmızı olduğunu fark etmiştim.
Kafasını çeneme doğru sürmüştü. Minik bedenini kollarım arasına almış ve konuşmaya başlamıştım.
Drew: Asssslında 14 yaşımdan beri dövüşüyorum ama bu konuyu uzatmayalım olur mu?
Carmen'ı sarsmadan ona bakmıştım ama o...çoktan uyumuştu.
~
Saat 20.30
Çalan telefonla beraber uyanmış ve etrafıma bakınmıştım.
Carmen'ın telefonu çalmış ve arayan kişinin Ellie olduğunu görmüştüm. Gözümü ovuşturmuş ve telefonu açmıştım.
Drew: Heee! Söyle.
Ellie: Lan Car- lan sen Drewsin, ben seni aramadım ki. Dur bakayım. Anaa cidden seni aramamışım. Sen ne ayak la?
Drew: Off, uyuyakalmışız.
Ellie: Hiiieeee, tamamdır ama yemeğe geç kalmayın.
Drew: Taaam, kapat.
Telefonu kapatmış ve nazikçe tilkimin saçlarını okşayıp onu uyandırmıştım.
Carmen, yarı açık gözlerle bana bakmıştı.
Gülümseyerek yeşilliklerine bakmıştım.
~Carmen~
Ben daha ne olduğunu idrak edemeden Drew belimden tutmuştu ve göz göze gelmiştik. Sıcak nefesi yüzüme çarpmıştı.
Eli çeneme gitmiş ve dudaklarımızı birleştirmişti...
Onu itememiştim, kollarımı kaldıramamıştım.
Dudaklarımızı ayırmış ve göğüsüne yatırmıştı.
Boğazını temizlemişti.
Drew: Şey...eeemm...hm...öhm öhm, yemek yemeğe gidiyoruz.
Ne diyeceğimi bilememiş ve kafamı sallamakla yetinmiştim.
~
Yol boyunca neredeyse hiç konuşmamıştık.
Araba durduğunda Drew hemen arabadan inmiş ve kapımı açmıştı.
Carmen: Kol değnekleri arkada.
Drew: Hemen getiriyorum.
Değneklerimi vermiş ve restorandan içeri girdiğimizde gerçekten acıktığımı fark etmiştim.
İlerlediğimizde 13. Masada bizimkileri görmüş, Drew sandalyemi çekerek oturmamı sağlamıştı.
Drew, Ellie'nin sandalyesini tutmuş ve uzun boylu olduğu için tepesinden bakarak konuşmuştu.
Drew: Hooppp! Koççum kalk! Git Miles'ın yanına! Hayde gazla!
Ellie: Ne münasebet be! Ben Carmencığımı yalnız bırakmam!
Drew: Cığım fazla oldu, yalnız kalmayacak ben olacağım.
Ellie: Reddediyorum hocam.
Drew, ters ters Miles'a bakmıştı.
Drew: Al la şu kadınını hatununun yanından!
Miles: Ellie, gel işte yanıma ne bu inat?
Ellie: Peki, sen öyle diyorsan.
Drew: Bu da Miles'ın konuşmasını bekliyormuş.
Ellie kalkarak sandalyenin arkasında durmuş ve herkes ona bakmıştı.
Ellie: Ayağına kadar çağırdın bari sandalyemi çek.
Söylene söylene sandalyeye oturmuştu.
Drew: MilesCIĞIM biraz bana özenir misin lütfen!?
Drew'in bu sözlerine karşı kendimi tutamamış ve kahkaha patlatmıştım.
Drew, iki eliyle çenemden tutmuştu.
Drew: Sen hep gül kadınım hiiiiç bana küsme.
Amy: Ouuuyyy, sen hiç Carmen'ın tribini yemedin tabii.
Carmen: Heeeyyy!
Drew: Bir ara onu da yeriz de şimdi ne yiyoruz bea?
Herkes bu cümleye gülmüş ve yemeklerimizi söylemiştik.
~Ellie~
Herkes yemeğini yemiş ve akşam yürüyüşü yapmaya çıkmıştık.
Herkesin ilk defa bu kadar keyifli bir şekilde yemek yediğini görmüştüm.
Miles, Bruce ve Drew bir konu hakkında konuşuyorlardı.
Carmen'a hafif omuz atmıştım.
Ellie: Eeee, anlat bakalım, ne yaptınız?
Amy: Ayy anlat, çatlayacağım!
Carmen: Şştt, yani...biz arabaya bindik işte-
Ellie: Of Carmen, anlat gitsin be!
Carmen: Öpüştük!!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |