6. Bölüm

"Neler oluyor?"

Elifsu Yağmur Karaçam
elif.suyagmur

*Geçmiş*

 

Margaret ve Alexander, Carmen'ın ablası Alyona doğduğunda bir şeyler ters gitmeye başlamıştı.

Alyona sürekli olarak hasta oluyordu ve hastaneden çıkamaz hâle gelmeye başlamıştı.

Aslında Alyona da Su elementine sahipti ama bunu kaldıramıyordu. Ailesi ne yaparsa yapsın asla bir türlü iyileşemiyor ve gittikçe kötüleşiyordu. Anneannesi Vasilisa torununun hâlini gördüğünde öleceğini anlamıştı. Su elementine karşı güçlü olmak zordu ve bunun farkındaydı. Bir hata yapmıştı kadıncağız. Torununa küçük yaşından Su elementini nasıl kullanması gerektiğini öğretmeli ya da annesini bu konuda uyarmalıydı ama artık her şey için çok geçti...

Alyona 7 yaşında hastanede geçen hayatına veda etmişti. Bu durumu uzun süre kaldıramayan Margaret ve Alexander kendilerini işe vermiş ve günlerinin çoğunluğunu çalışmakla geçirmeye başlamışlardı.

*1 sene sonra*

 

Vasilisa cesaretini toplamış ve 1 yıldır görmediği kızının yanına gitmişti. Torunu öldüğünden beri onu göremiyor ve onunla konuşmaya cesaret edemiyordu. Sonunda artık zamanı gelmişti.

Yaşlı kadın, kızını karşısına almış ve konuşmasına başlamıştı.

Vasilisa: Margaret, bir kızınız daha olacak, inan bana ve bu sefer o yaşayacak ama o kıza çok iyi bak olur mu? İnancını yitirme, o kız çok güçlü olacak.

Ayağa kalkmış ve gözleri dolmuş olan kızının saçlarını okşamıştı. Kadıncağızın gözlerindeki yaşlar uzun, kızıl saçlarına akmış ve ıslatmıştı...

Vasilisa'nın dediği gibi bir kız çocukları daha olmuş ve anneannesi ona Victoria adını, annesi ve babası ise Carmen adını vermişti. Carmen, anneannesinin kopyası gibiydi. Onun gibi kızıl saçları, zümrüt yeşili gözleri ve mükemmel bir güzelliği vardı. Ayrıca anneannesi gibi Su elementine de sahipti ve gerçekten de çok az rahatsızlıklarla beraber elindeki elemente karşı koymuştu, başarmıştı.

*5 sene sonra*

 

Carmen artık 5 yaşına basmıştı ve kızıl renkli saçları gün geçtikçe daha güzel uzuyordu. Annesi ve babası çalıştığı için ona bakmaya vakit bulamıyorlar ve Carmen her anneannesinin yanına gittiğinde saçları özenle taranıyor ve farklı şekillerde yapılıyordu. Renkli tokalar saçlarının güzelliğine güzellik katıyor, onu daha tatlı kılıyordu.

Ama bir gün bu güzel saçların başına kötü bir şey gelmişti. Vasilisa, torununu bir sandalyenin üzerine oturtmuş ve element ile alakalı farklı şeyler keşfetmekle meşguldü. Bir yandan deniyor, bir yandan ise not alıyordu. Zor bir şey üzerine çalıştığından torununa dikkat etmesi gerekiyordu ama yaşlı kadın işine o kadar odaklanmıştı ki torununu unutmuştu bile. Bütün odağını bozan şey ise Carmen'ın çığlık sesleri olmuştu.

Vasilisa: VİCTORİA!

Carmen: ANNEANNE YARDIM ET!!!

Yaşlı kadın çevresine bakınmış ve karşısına aniden çıkan maskeli bir adam, kucağında biricik torunu belirmişti.

Vasilisa: TORUNUMU BIRAK, HEMEN!!

Maskeli Adam: Nereye bırakıyorum, ihtiyar?

Carmen'ın anneannesini izlerken oturduğu sandalyeyi çekmiş ve tekrardan oturtmuş, saçlarını tutmuştu.

Maskeli Adam: Bu saçlar benim!

Eline bir bıçak almış ve Carmen'ın saçlarına yakınlaştırmıştı.

Maskeli Adam: Ya senin ya da onun saçları! Çabuk karar ver ihtiyar, zamanım yok benim!

Vasilisa: Bunu yapamazsın!

Maskeli Adam: Sen istedin.

Minik kızın saçlarını kesmeye hazırlanmıştı ki elindeki bıçak, Sudan yapılmış bir el tarafından alınmıştı.

Yaşlı kadın hiç acımadan topuz yaptığı saçlarını açmış ve saçlarının kızıl olan her yerini kesmişti.

Vasilisa: Şimdi defol buradan.

Elinde kalan saçlarını ve bıçağı yere atmış, torununu kucağına almıştı. Maskeli Adam ise saçları bir çırpıda alıp kaçmıştı.

Carmen, anneannesinin ak saçlarını okşamıştı.

Vasilisa: Sakın ha saçlarına zarar vermelerine izin verme Victoria'm, sakın.

Küçük kız gözleri dolu bir şekilde anneannesine sığınmış ve ağlamıştı. Anneannesi miniğinin kızıl saçlarını okşamış ve doyasıya öpmüştü.

*Şimdiki Zaman*

 

Drew, duyduğu şeylerle beraber gözleri dolmuş ve kızılının saçını okşamıştı.

Drew: Carmen, yanında ben olduğum sürece kimse bu güzel saçlara zarar veremez.

Genç kız, Zümrüt yeşili gözlerini Buz mavisi gözlere çevirmiş ve gülümsemişti.

Carmen: Her şey için çok teşekkür ederim Drew ama gitsek iyi olacak.

Drew: Pekâlâ matmazel.

Kucağındaki kızılı kaldırmış ve kendisi de Benchden kalkmıştı.

Carmen, saçları kurtulduğu ve yanında onu koruyan birisi olduğunu bildiği için mutluydu.

~

Amy, spor salonundan çıkmış ve kantinde oturmuş, bilgisayarından oyun oynuyordu.

Yanında birisi dikili bir şekilde durmuş ve yanına gelir gelmez kötü bir koku almıştı.

Amy: Carmen, bok gibi kokuyorsun amına koyayım, git bir duş al ya da parfüm sık burnumun direği kırıldı.

Bruce: Ayıp oluyor lan.

Amy, gelen sesle beraber donup kalmış ve kafasını sağa çevirince önce büyük cüsseyi sonra da bu kadar büyük cüsseye rağmen tatlı görünen yüze bakmıştı.

Amy: Özür dilerim Kalas Beyciğim ama bu nasıl bir kokudur?

Bruce: Sigara?

Amy: İğrenç.

Bruce: Çok güzel iltifatlar ediyorsun gerçekten, teşekkür ederim.

Genç kız gülmüş ve karşıdan gelen arkadaşını görünce sandalyeden kalkarak koşmuş ve ona sarılmıştı.

Amy: İyi misin Carmen?

Carmen: İyiyim, merak etme.

Drew'e bakmıştı.

Carmen: Drew bana yardım etti.

Amy, teşekkür amaçlı kafasını eğmiş ve arkadaşının elinden tutup onu sandalyeye oturtmuştu. Bruce, Drew'i yanına çekmiş ve kulağına fısıldamıştı.

Bruce: Ulan Drew, senin bu hatun nasıl kokuyor?

Drew, duyduğu şey karşısında kendisine yakın olan yüze belli etmeden bir tokat yapıştırmıştı.

Drew: Sanane lan! işine bak.

Bruce: Sana bir şey soranda kabahat. Ayrıca, biraz sert vur be.

Drew: Sus.

Amy: Ellie ve Miles nerede?

Carmen: Biz onları gelirken gördük, bana bunları yapanları bulmuşlar ve fena hâle getirmişler. Rehberlik servisinden çıkıyorlardı. Neyse, ben de dolaptan kitaplarımı alayım, görüşürüz.

Carmen, hızlıca ayağa kalkmış ve gülmüştü. Çünkü hayatında bu kadar değerli hissetmemişti kendisini. Arkadaşları onun için uğraşıyor ve bir tane çocuk ise ona kendisini çocuk gibi hissettiriyordu. Bundan daha güzel bir şey olabilir miydi şu anda?

Genç kız, dolabına giderken Ellie ve Miles'ın konuştuğunu görmüş ama onlara belli etmeden dolabının kapağını hızlıca açmış, yüzünün görünmesini engellemişti.

Miles: Akşam yemeğe gitmeye ne dersin? Yani müsait misin?

Ellie: Evet Miles, müsaitim. Bence bir akşam yemeği güzel olur.

Miles: Saat 20.00?

Ellie: Tamamdır.

Miles: Sana restorantın konumunu gönderiyorum şimdi.

Ellie: Teşekkür ederim, o zaman görüşürüz.

Miles: Görüşürüz.

Genç oğlan kızın yanından ayrılmıştı.

Carmen, dolabın kapağını sertçe kapatmış ve Ellie'nin korkmasını sağlamıştı.

Ellie: Carmen! Ödümü kopardın.

Kızıl saç gülmüştü.

Carmen: Konuştuklarınızı duydum. Akşam buluşuyorsunuz öyle mi?

Ellie: Eemm, e-evet.

Carmen: Okuldan çıkar çıkmaz doğrudan alışverişe gidiyoruz, tamam mı?

Ellie: Ama Carmen-

Carmen: Ama falan yok, gidiyoruz. Sen benim için çok büyük bir iyilik yaptın ve bunu karşılıksız bırakamam.

Ellie: Çok teşekkür ederim.

Arkadaşına sarılmıştı.

Ellie: İyisin değil mi?

Carmen: İyiyim, merak etme.

Amy de gelmiş ve beraber kol kola girerek sınıfa gitmişlerdi.

~

Miles, Drew'i eli cebinde yürürken görünce yanına koşmuştu.

Miles: Drew, yardımına ihtiyacım var.

Drew: Ne oldu lan?

Miles: Ellie ve ben bugün yemek yemeğe gideceğiz ama ben ne giyeceğimi bilmiyorum.

Drew: Ooo, merak etme Bruce ve ben hallederiz ama bir şartla.

Miles: Neymiş o şart?

Drew: Sende Carmen ile benim aramı yapacaksın, anlaştık mı?

Miles: Sen Carmendan mı hoşlanıyorsun!?

Drew: Evet lan, seviyorum.

Miles: Pekâlâ, anlaştık. Bence Carmen da sana boş değil ama bakalım.

Drew: Umarım o da beni seviyordur. Neyse, hadi okul çıkışı görüşürüz.

Miles, heyecanlı bir şekilde sınıfa gitmişti.

~

Drew, Bruce ve Miles, ders çıkışında hızlıca alışveriş merkezine gitmişlerdi.

Mağazalardan birine girdiklerinde Drew arkadaşlarını kendine doğru çevirmiş ve konuşmuştu.

Drew: Bak Miles, öyle çok şık olmakla falan uğraşmayacaksın. Olduğun gibi gideceksin. Ne o öyle takım elbiseymiş bilmem neymiş? Kendi tarzın olan şeyleri seç ve beğen. Emin ol, Ellie seni böyle daha çok beğenir. Hadi siz bakında ben bir sigara yakacağım dışarıda, geliyorum. Ben gelince hazır olmuş ol.

Miles ve Bruce birbirine bakıp sonrasında Drew'i onaylar biçimde kafalarını sallamışlardı.

İkili mağazada değişik yerlere gitmiş ve kıyafet ararlarken Drew, alışveriş merkezinin dışına çıkmış ve kapının yanında sigarasını yakmıştı.

Sigarasından derin bir nefes almış ve etrafına bakmaya koyulduğunda karşıdan gelen Carmen, Amy ve Ellie'yi görmesiyle ne yapacağını şaşırmış ve ceketinin şapkasını takarak farklı bir yere doğru yürümüştü.

"Hassiktir ya."

Son nefesini aldığı sigarasını da yere atmış ve Bruce'u aramıştı.

Bruce: Efendim?

Drew: Bruce, bizim kızlar daha az önce alışveriş merkezine girdiler. Sakın ha görünelim demeyin.

Bruce: Tamamdır merak etme.

Drew: Tamam, ben de geliyorum şimdi.

Telefonu kapatmış ve dikkatlice kapıdan içeri girmişti. Arkadaşlarının yanına gittiğinde Miles, çoktan kendi kıyafetlerini seçmiş ve giymişti. Siyah t-shirt üzerine mavi bir basketbol takımı forması ve siyah bir ceket ile mont, altına da siyah bir kargo pantolon giymişti. Ayrıca Michael Jordan ayakkabılarını da yenilemiş ve tam tarzında olmuştu.

Drew: İşte bu Miles, beğendim bunu.

Miles: Teşekkürler.

Bruce: O zaman daha fazla beklemeden gitsek mi? Riske girmeyelim daha fazla.

Drew: Haklısın, hadi gidelim.

Hızlı ve dikkatli adımlarla alışveriş merkezinden çıkmışlardı.

~

Carmen: Evet Ellie, öncelikle sana güzel bir saç boyası alalım.

Zaten aralarında mavi ve mor renkli boyalı olan saçlarını bu sefer pembe yapmaya karar vermişlerdi.

Saç boyasını almış ve hızlıca mağazaları dolaşmışlardı.

Siyah bir elbise seçmiş ve üzerine de saçlarıyla uyumlu olması adına pembe bir ceket seçmişlerdi. Tabiki kızlar kendilerini de unutmamışlardı. Amy, çok tatlı mavi bir tulum almış ve Carmen ise gözleri gibi zümrüt yeşili olan mükemmel bir elbise almıştı.

Ellie: Bu kolay oldu.

Carmen: Daha saçlarını boyayacağız.

Amy: En eğlencelisi!!

Ellie: O zaman vakit kaybetmeden gitsek iyi olur.

Carmen: Hadi gidelim bakalım. Vaktimiz çok az.

Ödemeyi yapmış ve alışveriş merkezinden çıkarak Carmen'ın evine gitmişlerdi.

Carmen ve Amy, Ellie'yi banyoda bir sandalyeye oturtmuş ve beraber saçlarının boyalı olan kısımlarını yeni renklerle kuşatmışlardı. Kumral tutamların arasındaki mavi ve morluklar kaybolmuş, yerini çok tatlı bir pembe almıştı.

Amy: Çok güzel oldu Ellie!

Carmen: Bence de çok güzel oldu. Şimdi yıkayabilirsin. Seni dışarıda bekliyoruz.

İkili banyodan çıkmış ve arkadaşını beklemişti.

Amy: Biz de giyinelim Carmen.

Carmen: Haklısın, yoksa geç kalacağız.

Heyecanla birbirlerine sarılmış ve giyinmeye gitmişlerdi.

Ellie ise saçlarını güzelce yıkamış ve kıyafetlerini üzerine giyerek saçlarını kurutmuş, dalgalı bir şekil vermişti.

Üçlü salonda toplanmış ve birbirlerine hayran kalmışlardı.

Ellie: Ah, durun!

Genç kız siyah renkli Michael Jordan ayakkabılarını giymiş ve bu sefer tam tıkır olmuştu.

Amy: Sizin bu uyumunuz beni şaşırtıyor.

Ellie: Sizin de bu güzelliğiniz beni şaşırtıyor hanımefendiler, hadi bakalım gidelim. Çocuğum beni bekliyor.

Gülüşmüşler ve son kez kendilerini kontrol ederek evden çıkmışlardı.

~

Miles, arkadaşlarıyla beraber restoranta gelmiş ve yerine oturmuştu. Drew ve Bruce ise fark etmeyeceklerini düşündükleri bir yere geçmiş, Miles'ı izliyorlardı.

Ellie çok geçmeden gelmiş ve Miles'ın karşısına oturmuştu.

Ellie: Merhaba!

Miles: Merhaba, hoş geldin.

Carmen ve Amy yüzlerini belli etmemeye çalışarak ilerlemiş ve tam Drew ile Bruce'un masasından geçerken durdurulmuşlardı.

Drew: Sizin ne işiniz var burada?

Carmen, sinsi bakışlarını Drew'e yöneltmişti.

Carmen: Asıl sizin ne işiniz var?

Bruce: Biz arkadaşlık görevlerimizi yerine getiriyoruz.

Amy: Öyle mi?

Erkek arkadaşının karşısına oturmuştu genç kız.

Amy: Biz de arkadaşlık görevimizi yerine getiriyoruz.

Carmen da çok geçmeden Drew'in karşısına oturmuştu.

Carmen: Tamam, bunu sonra konuşuruz. Madem arkadaşlık görevini yerine getiriyoruz, sessiz olalım değil mi?

Drew: E-evet sessiz olmak önemli, tabi.

Carmen, gülerek karşısındaki şapşal oğlana bakmış ve kafasını şu anda yemeklerini bekleyen çifte çevirmişti.

Miles: Çok güzel olmuş saçların.

Ellie: Gerçekten mi? Teşekkür ederim. Ben de çok beğendim.

Endişeli bakışlarını Miles'a çevirmişti.

Ellie: Miles, ben seni gerçekten ç-

Sözünü tamamlayamadan ikilinin örümcek hisleri hareketlenmiş ve içeriye bir sürü maskeli adam dalmıştı.

Drew: Ne oluyor lan? Daha yemek yiyecektik amına k-

Carmen'ın sert bakışları üzerine susmuştu.

Maskeli adamların lideri olduğunu düşündükleri kişinin yanına gitmişlerdi.

Carmen: Ne yapıyorsunuz siz?

Drew: İnsanların neden huzurunu kaçırıyorsunuz lan siz!?

Lider, arkasına dönmüş ve Carmen ile Drew'i görmesiyle şaşırmıştı.

Lider: Carmen...Drew...

İkili ne olduğunu anlamadan adama bakmıştı ve adam maskesini çıkarttığında ise yüksek sesle aynı anda bağırmışlardı.

Carmen: Abi!

Drew: Jesse!

Birbirlerine bakmış ve şaşkınlıkları kat ve kat artmıştı.

Drew: Jesse senin abin mi?

Carmen: Asıl senin benim abimle ne işin var?

Jesse: Burada asıl soru sorması gereken kişi benim bence. Siz nereden tanıyorsunuz birbirinizi?

Carmen: Biz aynı okuldayız abi ama senin asıl ne işin var Drew ile?

Jesse: Uzun hikâye Carmen ama rica ediyorum eve git, lütfen.

Carmen: Ab-

Jesse: Carmen, lütfen. Arkadaşlarını al ve buradan git. Sonra konuşacağız.

Carmen: Pekâlâ.

Genç kız, arkadaşlarıyla beraber restoranttan çıkmıştı.

Drew: Seni eve bırakmamı ister misin?

Carmen: Teşekkür ederim, kendim giderim.

~

Genç kız, binaların arasına karışarak ortadan kaybolmuş ve hızlıca evinin kapısına varmıştı.

Kiliti eline almış ve kapıyı açacağı sırada annesi ile babası kapıda bavullarla belirmişti.

Carmen: Nereye gidiyorsunuz?

Margaret: Carmen, biz babanla biraz tatil yapma kararı aldık. Hem sen de kafanı dinlemiş olursun diye düşündük. Bir sorun olursa bizi ara olur mu?

Carmen, içinden küçük bir 'oh' çekmiş ve gülümsemişti.

Carmen: Tamamdır, iyi tatiller.

Annesini ve babasını uğurlamış, üzerini değiştirerek yatağına uzanmıştı.

Carmen: Biraz film izleyelim bakalım.

Bilgisayarın başlatma tuşuna basacağı sırada kendisini biraz huzursuz hissetmiş ve aslında yalnızlığın o kadar da iyi olmadığını fark etmişti.

Yatağında doğrulmuş ve aklına gelen fikirle beraber odasının camından fırlamıştı genç kız.

~

Drew, anahtarını bir kenara ve kendisini de yatağına atarak düşlere daldığı sırada penceresine birisinin vurduğunu fark etmişti.

Drew: Ne oluyor lan?

Aniden ayağa kalkmış ve perdeyi açtığında karşısında gördüğü küçük bedenle gülmüştü.

Drew: Carmen, ne işin var senin burada?

Kızıl kız, camı açması için hareket yaptığında üşümemesi için hızlıca camı açmış ve onu içeri almıştı.

Drew: Neden geldin sen?

Carmen: Gelemez miyim ya? Evde tek başıma korktum ve ne kadar üşüdüm senin haberin var mı?

Genç adam gülmüş ve onu yatağına oturtmuştu.

Drew: Burada bekle.

Odadan hızlıca çıkmış ve öncelikle Carmen'ın okulda giydiği siyah sweatshirt'i vermiş, ardından elinde iki bardakla gelmişti.

Genç kız, sweatshirt'i giymiş ve Drew'e soran gözlerle bakmıştı.

Carmen: Ne bu?

Genç adam, kızılının yanına oturmuştu.

Drew: Senin önündeki ballı sıcak süt ve benimki de çikolatalı süt.

Kızıl saçlı biraz düşünmüş ve oğlanın önündeki bardağı almıştı.

Carmen: Ben çikolatalı süt içmek istiyorum.

Oğlan gülmesini durduramamıştı.

Drew: Pekâlâ kızıl hanımefendi.

Genç kız çikolatalı sütünden bir yudum almıştı.

Drew: Carmen...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​​​​​​

 

 

 

Bölüm : 30.12.2024 01:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...