@elif.suyagmur
|
Cuma ~Ellie~ Bugün yine boktan bir gün olacağına emin bir şekilde yatağımdan kalmış, rutin işlerimi halletmiş ve hazırlanmak için dolabımdan üniformamı çıkartmıştım. Gitmek istemememin asıl sebebi yeni bir okula nakil olmuş olmamdı. Bugünle beraber yeni okulumdaki ilk haftamın son günüydü ama çoktan yeni zorbalarım ortaya çıkmıştı. Ne kadar iğrenç insanlar var öyle değil mi? Üstümü giyinmemle beraber yanıma yardımcım...daha doğrusu benden sorumlu robotum Bibi gelmişti. Bibi: Günaydın Lielie. Babanın seni okula bırakmasını ister misin? Ellie: Günaydın Bibi. Hayır, kendim gidebilirim. Ona teşekkürlerimi ilet lütfen. Bibi: O zaman sana iyi dersler. Ellie: Teşekkür ederim! Bibiden ayrılmış ve evden çıkmak üzere kapıyı açmıştım ki babam kapıyı arkamdan kapatmıştı. Arkama dönmüş ve babama bakmıştım. Ellie: Günaydın baba. Scott: Günaydın balım. Neden seni okula bırakmamı istemedin? Ellie: Baba, zaten bir sürü işin var. Bir de beni okula götürmek için uğraşmana gerek yok. Scott: Lielie, konu sen ve annense eğer ben her zaman müsaitim. Yüzümdeki küçük gülümsemeyle beraber babama sarılmıştım. Scott: Okuluna alışabildin mi? Arkadaşlarınla aran nasıl? Ellie: Çok iyi babacığım, merak etme. Pazar günü onları eve davet etmeyi planlıyorum. Yalan söylemiştim tabiki. Scott: Öyle mi? Beni de tanıştırır mısın peki? Ellie: Tabi, tabi tanıştırırım. Scott: O zaman hadi seni okula bırakayım! Ellie: Pekâlâ, gidelim bakalım! Babamın koluna girmiş ve onunla beraber evden çıkıp arabaya binmiştim. Babam ve annem uluslararası çevrimiçi bir şirketin sahibiydi. Bu şirket, dünyada olan çözülememiş cinayetlerin, hırsızlıkların ve birçok suç örgütünün bulunmasını sağlayan bir şirket. Hatta şu an Örümcek Adam, yani Peter Parker'ın ölümüne sebep olan Kingpin'i bulmak için yoğun bir şekilde çalışıyorlar ve ben de annemle babamdan habersiz o piç herifi bulmak için uğraşıyorum. Neyse, bu konuları size sonra daha ayrıntılı anlatacağım ama şimdi arabadan inmeli ve burnu kallkık akranlarıma katlanmalıyım. Scott: Görüşürüz Lielie. Seni seviyorum. Ellie: Görüşürüz baba, ben de seni seviyorum! Yanağından öpmüş ve arabadan inip okuluma doğru yol almıştım. Sınıfıma giderken müzik odasının olduğu yere gelmiş ve girip girmemek arasında kalmıştım. Pazartesi gününden beri girmek istiyor ama bir türlü giremiyordum. Aman ya, girsem ne olacak sanki? Kapıyı açmamla beraber karşımdaki güzeller güzeli bateriyi görmem bir olmuştu. Mavi renkte, çok güzel parlıyordu. İçeri girip kapıyı kapatmış ve baterinin karşısına oturup sopaları elime almıştım. Gözlerimi kapatarak kendimi sopalara teslim etmiş ve çalmaya başlamıştım. Bateri çalmayı küçüklüğümden beri çok seviyordum. Bana gereksiz insanların sesini duymamak için çok yardımcı oluyordu ve bu yüzden çok seviyordum ama sanırım bazıları rahatsız olmuş olmalı ki müzik odasını basmışlardı. Flash: Bizim küçük kız burada. Bakın! Gözlerimi devirmiş ve çantamı alıp aralarından sıvışarak çıkmıştım. Evet, onlar benim asıl zorbalarımdı. Bu zorba dediğim şahıslar dört kişilik bir çeteydi; Flash, Kristina, Lina ve Jack. Okulun çoğu beni sevmezken onlar benden nefret ediyorlardı. Gerçi, benim de onları pek sevdiğim söylenemezdi. Koşarak okulun arka bahçesine gidecekken kapıyı açmış ve birisiyle çarpışmıştım. Ellie: Neler oluyor!? Karşımdaki kişiye baktığımda üstünde Örümcek Adam kostümü olan bir çocuk ve kucağında küçük bir kedi vardı. Ellie: Sen kimsin be!? Örümcek Adam: Gördüğün üzere Örümcek Adam! Ellie: Daha çok Örümcek Bozuntusuna benziyorsun. Örümcek Adam: Sahi mi ya? Ne demezsin! Ellie: Bak çocuk...önce o kediyi bana ver. Minik kediyi bana vermesiyle sözüme devam etmiştim. Ellie: Bak çocuk, kimsin bilmiyorum ama asıl Örümcek Adam öldü. Kediyi kurtardığın için teşekkürler ama uğraşacak başka bir şey bulabilirsin. Mesela derslerin gibi! Örümcek Adam: Önerin için teşekkür ederim. Görüşmek üzere! İç çekmiş ve kedicikle beraber içeri girmiştim. Şişemdeki sudan biraz elime dökmüş ve miniğime içirmiştim. Kediciği okşarken kendi kendime konuşmuştum. Ellie: Onun kim olduğunu biliyor musun? Bacağıma sürtünmüş ve kendini yalamaya başlamıştı. Beyaz tüylerinin arasında siyah ve sarı renkteki tüyler mükemmel gözüküyordu. Ellie: Tamam, sanırım bilmiyorsun. Gülmüş ve onu kucağıma alarak gri renkteki gözlerine bakmış ve bu minik beyefendiye bir isim aramıştım. Hero... Evet, onun adı bundan sonra Hero'ydu. Çünkü onu bir kahraman kurtarmıştı. Ellie: Hadi Hero, gel de senin karnını doyuralım. Hero'yu sağ elimle tutmuş, sol elimle de çantamı takmıştım. ~Carmen~ Amy ile sohbet ederken bir yandan da yaptığım Brownie'yi yiyorduk. Amy: Brownie çok güzel olmuş. Carmen: Afiyet olsun ama Miles'a da bırakalım. Amy: O nereye gitti bu arada? Carmen: Bilmiyorum Amy, şu sıralar çok garip davranıyor ama ben onunla konuşacağım. Amy: Bence de konuşmalısın. Brownie'den bir çatal almış ve kafamı sallamıştım. Amy'e baktığımda kantinin giriş kısmına baktığını görmüştüm. Carmen: Neye bakıyorsun? Amy: Ellie, yeni gelen kız. Ona bakıyordum. Bence ona bir selam vermeliyiz. Carmen: Haklısın, iyi bir kıza benziyor. Gülümsemiş ve camdan dışarıyı izlemişti. ~ Ha! Biz kim miyiz? Ben Victoria Carmen Laura. Bana genelde Carmen diye seslenirler. Kitap okumayı, Badminton oynamayı, müzik dinlemeyi ve yemek yapmayı çok seviyorum. Ailem çok büyük bir şirkette Avukatlar ve beni de bu konuda fazlasıyla baskılıyorlar ama ben Avukat olmak değil de Doktor olmak istiyorum. Ailem neden Doktor olmamı istemiyor maalesef onu da bilmiyorum ama tek bildiğim bir şey var ki ben Doktor olacağım ve kimse de bana bu konuda karışamayacak. Neyse, bu konuyu bir kenara alalım. Size daha anlatacağım birçok şey var ama şu an anlatamam. Ondan önce hadi gelin size Amy'i tanıtayım. Amy Rubenson, benim en yakın arkadaşlarımdan biri. Bilgisayar yazılımlarıyla uğraşmayı, uyumayı, Badminton oynamayı ve benim yaptığım Brownieleri yemeği çok sever. Ailemin çalıştığı şirketin asıl sahibi Amy'nin ailesi ve yakın arkadaşlar. Amy'nin ailesi de benim ailem gibi Amy'i şirketin başına geçmesi için zorluyorlar ama Amy kendi şirketini kendi emeğiyle kurmayı ve onların yönetim şekilleriyle değil, kendi yönetim şeklini uygulamak istiyor. Ailelerimiz ne kadar bize karşı sert olsalar da biz birbirimize onlardan daha çok destek oluyoruz ve umarım bu hep böyle devam eder. Benden bu kadar gerisini yazar hanım size daha detaylı bir şekilde anlatır. Şimdilik görüşmek üzere! ~ Masaya dayanan iki el görmüş ve kafamı kaldırdığımda bana aptal gibi bakan Drew ve arkasında da kıkırdayan bir Bruce görmüştüm. Drew: Ne yapıyorsun? Carmen: Bu seni ne ilgilendirir? Drew: Çok kabasın? Carmen: Senin gibi bir küfürbaza bu davranış şekli yakışır. Drew: Kızım, sen benim dilimde konuşmuyorsun ki anlamıyorum seni? Carmen: Hah, işte ben de diyorum ki senin gibi aptallar kibarlıktan anlamaz. Gülmüş ve Brownie'den bir dilim alıp ağzına atmıştı. Carmen: Sana yiyebilirsin demedim. Onlar Miles ve Amy içindi! Drew: Çok geç, mideme gitti bile! Carmen: Senden nefret ediyorum Drew. Drew: İltifat için teşekkür ederim. Fark etmeden Amy ile beraber elimizi sertçe masaya vurmuş ve herkes bize bakmıştı. Amy: Dönün lan önünüze, ne bakıyorsunuz? Sinirle ayağa kalkmış ve Drew ile Bruce'un önüne geçmişti. Amy: Bana bakın, bizimle uğraşıp durmayın alırım ayağımın altına! Bruce: Sakin ol asi kız. Amy: Sen bir sus be! ~Yazar~ Miles, kulaklığından müzik dinleyerek kantine doğru adımlarken arkadaşlarının tartıştığını görmüş ve koşarak yanlarına gitmişti. Miles: Ne yapıyorsunuz siz!? Amy: Miles, şu arkadaşlarına bir şey söyler misin lütfen? Sinir küplerimizle oynuyorlar. Bruce: Miles, biz onlara kötü bir şey yapmadık. Arkadaşların hemen bize parladı özellikle şu bilgisayar bağımlısı arkadaşın Amy başta olmak üzere! Amy: Bilgisayar bağımlısı falan değilim ben be! En azından senin gibi kabadayı değilim! Carmen: Miles, şu küfürbaz arkadaşına söyler misin Brownielerimden yemesin! Duvara yaslanmış onları dinleyen Drew, gülmüştü. ~ Ellie, Hero'yu doyurmak için kantine gelmiş ve bir masaya geçip ona süt içirmeye çalışıyordu. Karşıdan gelen zorbalarını fark etmemişti bile. Flash: Küçük kız, neden bizden kaçıyorsun? Gelen sesle beraber yukarı bakmış ve zorbalarını görünce ayağa kalkmıştı. Jack: Oww, kedicik besliyormuş! Ellie: Bu sizi ilgilendirmez! Lina: Çöplüğünde besleyebilirsin kendini. Kristina: Kendisi gibi zavallı bir kedi mi? Kıyamam. Kristina, elini Hero'ya doğru götürürken Ellie Hero'yu kucağına almış ve Carmen da Ellie'nin önüne geçmişti. Carmen: Ona dokunmasan iyi edersin Kristina. Flash: Bundan sanane Carmen? Carmen: Sanane mi? Buradaki herkes beni ilgilendirir. Miles, topluluğun içinden sıyrılarak Ellie'nin yanına gelmiş ve onu oradan uzaklaştırmıştı. Amy: Bana bak Flash, bizim ailemizin ne kadar güçlü olduğunu biliyorsun hatta sadece sen değil hepiniz biliyorsunuz! Ellie'ye karışan kim olursa anında disiplin cezası alır ona göre! Carmen: Aynen öyle hatta çocuk ıslah evine bile gönderilirsiniz! Ailemin ne yapacağını iyi biliyorsunuz. Kimse okul hayatından olmak istemez öyle değil mi? Kalabalığın arkasından bir ses yükselmişti. Drew: Ailesini sevmeyen kız şimdi ailesini bize mi övüyor!? Carmen: Hayır! Elimdeki kaynakları kullanıyorum. Ayrıca sen karışma küfürbaz! Demiş ve Amy'nin elinden tutarak Ellie ile Miles'ın yanına gitmişti. Carmen: İyi misin Ellie? Ellie: İyiyim, teşekkür ederim. Sadece onun için endişelendim. Bunu söylerken Hero'ya bakmıştı. Amy: Bundan sonra size zarar veremezler merak etme. Carmen: Bizimle takılabilirsin. Miles, Ellie'nin elinin titrediğini fark etmiş ve elini omzuna koymuştu. Miles: Sakin ol lütfen, biz senin yanında olacağız bundan sonra. Ellie: Teşekkür ederim. Carmen: Ben Carmen Laura. Amy: Ben de Amy Rubenson. Miles: Ve ben de Miles Morales. Ellie: Memnun oldum hepinizle. Ben de Ellie Brunose ve o da kedim Hero. Carmen: Biz de çok memnun olduk Ellie ve seninle de çok memnun olduk Hero. Hero'yu okşamış ve gülümsemişti. Amy: O zaman grubumuza hoş geldin diyorum ben. Genç kız gülmüştü. Ellie: Ben de memnun oldum hepinizle. Bu arada sizi teşekkür amaçlı Pazar günü evime davet etmek isterim. Miles ve Amy, Carmen'a bakmıştı. Carmen: Olur, gelelim. Ellie: O zaman tekrardan memnun oldum sizinle ama şimdi gitmemiz gerek yoksa derse geç kalacağız. Carmen: Geç kaldık bile. Dörtlü koşarak sınıfa gitmişti. *Okul çıkışı* Amy Rubenson, yani Tecna. İlk element olan Toprak elementine sahip bir süper kahraman. Güçlü bir yazılım yeteneği var yani hack olayları ondan sorulur ve genelde diğer süper kahraman arkadaşlarına uzaktan yardım eder. Sarıya kaçan saçları, ela rengindeki gözleri ve al yanakları onu çok tatlı gösterir ve sıcakkanlı bir tavırı vardır. Victoria Carmen Laura, yani Violette. İkinci olan Su elementine sahip bir süper kahraman. Sağlık konusu ilgi alanı olduğu için takımdaki kahramanlar yaralandığında onlara yardımcı olur ve dövüş konusunda çok iyi olduğundan düşmanlarını alt etmede çok iyidir. Aslında takım dediğimiz sadece iki kişiden oluşuyor. Violette ve Tecnadan ibaret bir takım ama çok güçlü bir takım. Carmen'ın turuncu renkte saçları, yeşil gözleri ve ciddi bir duruşu olduğundan genelde insanlar ondan korkarlar ama içinde çok komik bir kız yatıyor. Şu anda kızların Peter Parker'ı öldüren Kingpin'i bulmaları ve ortadan kaldırmaları lazımdı. Amy, okuldan çıktığı gibi eve gelmiş, odasının kapısını kilitleyerek bilgisayarın başına geçmişti. Amy: Tecna bir, iki, üç, dört ya da her neyse sesim geliyor değil mi? Violette: Geliyor Tecna, peki benim geliyor mu? Tecna: Geliyor, geliyor. Violette: Seni dinliyorum. Tecna: Şimdi Violette, çok dikkatli olmanı öneririm çünkü her yerde tuzaklar kurulmuş durumda. Violette: Tuzakları devredışı bırakabilir misin peki? Tecna: Deniyorum. Violette: Bekliyorum ama lütfen çabuk ol. Violette, arkasından bir şeyin yakınlaştığını hissetmiş ve hemen arkasına bakmıştı. Uzun boylu ve üzerinde teknoloji patlaması bir robot olan adam, tam Violette'e hamle yapacaktı ki Violette, başka bir yere atlamıştı. Tecna: Violette, sesim geliyor mu? Neler oluyor! Violette: Plan iptal, plan iptal! Kaçmam gerekiyor. Tecna: Kimden kaçıyorsun? Violette'in olduğu yerdeki küçük kameradan bakmış ve gördüğü kişi hiç tanıdık gelmemişti. Tecna: Kim lan bu? Violette: Bu kişi her kimse yeni birisi olmalı ama çokta güçlü! Tecna: Violette, ileride bulunan kopuk kabloları üstüne at! Rica ederim. Violette: Neden? Tecna: Bana güven ve at. Violette, elektrik kablolarını adamın üstüne atmış ve atmasıyla birlikte adam elektrik çarpmasından dolayı hareket edememiş ve Violette kolayca kaçmıştı. Violette: Teşekkür ederim. Tecna: Rica ederim hanımefendi. ~ Drew Baranov, kısacası Deapool. Üçüncü olan Hava elementine sahip. İyi bir dövüşçü olmasına karşın çokta küfürbazdır. Bruce ve Miles en yakın arkadaşları ama aynı zamanda Carmenla uğraşmakta en sevdiği aktivitedir. Babası bir suç örgütünün başkanıdır ve annesiyle beraber bu durumdan çok sıkılan Drew, babası gibi olmamak için çabalar. Kendisi MMA (Karma dövüş sanatları) uzmanı ve kaçak dövüş turnuvalarına katılarak kendisini geliştirmeye çalışır. İyi manipülasyon yeteneği sayesinde kötü adamları kolayca tuzağına çeker ve onları alt eder. Siyah saçları, mavi gözleri vardır ve uzun boyludur. Ne kadar küfürbaz olsa ve Carmenla uğraşa da çok konuşan birisi olmaması da şaşırtıcı doğrusu. Drew'in takım arkadaşı Bruce Banner kısacası Hulk. Kendisi kaya gücüne sahip bir süper kahraman. Büyük ve yapılı vücudu sayesinde bir şeyleri kolayca parçalayabilir ve taşıyabilir. Aşırı dalgacı bir tip olan Bruce, Hulk olduğu zaman asla gülmez ve son derece kızgındır. Normalde de yapılı olan Bruce, herkes tarafından 'kabadayı' lakabıyla anılır. Yapılı vücudu, kumral saçları ve her zaman gülümseyen yüzü sayesinde genelde çok fazla ciddiye almaz, alınmaz. Drew: Ben burada senden ayrılıyorum Bruce, işlerim var. Bruce: Ne işi? Drew: Sanane amına koyayım? Bruce: Drew, bana yine turnuvaya gideceğini söyleme. Drew: Ağzımdan aldın koca adam, hadi görüşürüz! Bruce: Ya Drew! Bir gün başını belaya sokacaksın. Off, dikkatli ol bari. Drew: Denerim! ~ Miles Morales, Örümcek Adam. Aslında onun hikayesi çok uzun ama sizin için kısaltacağım. Miles, yaklaşık bir hafta önce amcası Aaron Morales ile metro istasyonundaki gizli bir yerde duvarları boyarken bir örümcek tarafından ısırılarak bu hâle geldi ama ne yazık ki ısırıldıktan birkaç saat sonra Peter Parker öldü. Babası Jefferson Morales bir polis memuru ve annesi Rio Morales ise sağlık personelidir. Babası Amy ve Carmen'ın çalıştığı şirkete bağlı bir karakolda çalışıyor. Miles, çizim yapmayı, müzik dinlemeyi ve Michael Jordan ayakkabılarını çok sever. Miles: Ben geldim! Abel: Hoş geldin. Örümcek işleri nasıl gidiyor? Miles: Yapmaya çalışıyorum Abel. Abel: Yorulmuş olmalısın dinlensen iyi olur. Yoksa düşmanlarınla savaşamazsın. Miles, gülmüş ve arkadaşının koluna hafif bir yumruk vurmasıyla Abel yere düşmüştü. Miles: Hey, o kadar sert vurmadım. Gülerek söylemişti. Abel: Ahh, gerçekten bilerek düşmedim ve canım çok acıdı! Lütfen şu örümcek güçlerini benim yanımda kullanma. Miles: Bilerek yaptığım bir şey değildi. Abel: Çok güçlenmişsin. Arkadaşını yerden kaldırmıştı. Miles: Nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum, özür dilerim Abel. Abel: Hayır hayır, bu olağanüstü güzel bir şey! Ne kader canım acısa da hoşuma gitti. Bak Miles, kendini geliştirmeye çalış belki de Peter'da olmayıp sende olan farklı bir şeyler vardır. Sadece bunu denemelisin. Miles: Tamam, deneyeceğim! Abel: Ayrıca şu kostümünü değiştir. Aynı Örümcek Bozuntusuna benziyorsun! ~ Ve son karakterimiz Ellie, Örümcek Kadın. Dördüncü ve son elemen olan Ateş elementine sahip. Bir sene önce bir örümcek tarafından ısırılmıştı. Peter Parker'ın yakın arkadaşıydı ve onun ölümünden sonra yalnızlaşmış hatta bu da yetmezmiş gibi yeni bir okula nakil olmuştu. Üzüntüsünü sadece bateri çalarak atabiliyordu. Babası Scott ve annesi Maria'yı biliyorsunuz. Bir ekiple beraber çalışıyordu ve bu ekipte onun gibi süper kahramanlar bulunuyordu. Miguel bu ekibin patronuydu ve araları çok iyi değildi. Gerçi Miguel, Ellie'ye pek iyi davranmıyordu. Bu arada söylemeyi unutmuşum ama Scott ve Maria, Ellie'nin Örümcek Kadın olmasının asıl nedenleriydi çünkü bu ekibin asıl patronu Scottken dört elementin kontrolünü sağlayan asıl kişi ise Maria'ydı. Miguel ile yakın arkadaş olan Scott, kızının olayları anlamaması adına Miguel'i patron yapmıştı ama Ellie hiçbir şeyi bilmiyordu. Ellie'nin kumral saçlarının arasında mavi ve mor tutamları vardı, bal renginde gözleri ve aynı Miles gibi Michael Jordan ayakkabıları vardı. Bu arada sabah gördüğü Örümcek Adam kostümlü çocuk çokça dikkatini çekmiş ve onda bir şeyler hissetmişti. Miguel: Sonunda geldin Ellie. Ellie: Okulumun olduğunun farkındasın değil mi? Miguel: Farkındayım Ellie, zaten neden bir çocuğu ekibe aldığımızı sorguluyorum. Hepsi Mini yüzünden. Ellie: Ben çocuk değilim Miguel. Her neyse, ne diyecektin bana? Miguel: Kingpin'in yerini tespit ettik ama gün geçtikçe daha çok güçleniyor gibi. Ellie: Ne yapacağız? Miguel: Ne yapacağız mı? Sen bir şey yapmayacaksın bu çok tehlikeli. Ellie: Benimle dalga mı geçiyorsun Miguel? Miguel: Bana patron diyeceksin demiştim Ellie. Ellie: Patron ya da her ne boksa, ben de geleceğim oraya! Miguel: Gelmeyeceksin! Ellie: Benim planlarım vardı ama? Miguel: O planları kendine sakla küçük hanım. Ellie: Bana hiç güvenmiyorsun. Miguel: Evet, güvenmiyorum. Ellie: Seninle uğraşmayacağım, gidiyorum. Arkasına dönüp gittiğinde Miguel'in saatinden hologram şeklinde Layla yani Miguel'in yardımcısı çıkmıştı. Layla: Çok kabasın Miguel! Miguel: O bir çocuk Layla, çocuklarla uğraşamam. Layla: Ben ona güveniyorum. Miguel: Sen güvenebilirsin ama ben güvenmiyorum!
<3
|
0% |