
Carmen, denize girmiş ve iyice derinlere inmişti. Bedenini bir türlü kontrol edemiyor, sanki bir güç onu bir yere götürmeye çalışıyordu.
Denizin derinliklerinde buzdan olan, şeffaf bir kale görmüştü. O kadar da büyük olmayan bir denizin içinde bu yapı çok gizli bir şekilde saklanmıştı.
Sanki sadece Carmen bu kadar büyük bir kaleyi görebiliyormuş gibi...
İyice derinliklere indiğinde herhangi bir basınç hissetmemiş ve rahat bir şekilde yapının içinde turlamıştı.
Yapı sanki biri tarafından hâlâ kullanıyormuş gibi içi eşyalarla doluydu ve suyun basıncından mıdır bilinmez bir şekilde sabit bir şekilde duruyor olması Carmen'ı oldukça şaşırtmıştı.
Tabii bu neydi ki? Carmen bu güzel kaleyi dolaşırken birden karşısına beyaz, güzel bir elbiseyle anneannesi çıkmıştı.
Genç kız şaşırmış ve koşarak anneannesine sarılmıştı.
"Kızıl Tilki'm..."
Carmen'ın gözleri dolmuş ve anneannesinin güzel elbisesine düşen göz yaşlarıyla elbisesinde turuncu lekeler olmuştu. Carmen bunu fark etmiş olacak ki eliyle silmeye çalışmıştı.
Carmen: Özür dilerim anneanne...
Yaşlı kadın gülümsemiş ve torununun kızıl saçlarını okşamıştı.
"Fazla vaktim yok Victoria, daha doğrusu senin de fazla vaktin yok."
Genç kız sorgulayan bakışlarını dikmişti.
"Yani demem o ki Tilki'm...bu evin içerisindeki kitabı bul ve insanları kurtar..."
Carmen: Bulacağım, merak etme.
"Ama buraya geleceğini kimseye söyleme, kitabı bulana kadar."
Carmen: Peki neden?
"Vaktim yok Tilki'm, üzgünüm."
Carmen: Hayır, bana bunu söyle lütfen, tek başıma nasıl yapacağım bunu? Arkadaşlarım, Drew...beni merak edecekler!
Yaşlı kadın, sanki Carmen'ı dinlemiyormuş gibi hiç arkasına bakmadan gitmişti.
~
Carmen, gözlerini aniden açmış ve derin nefes almıştı. Yanına baktığında Drew'in mışıl mışıl uyuduğunu görmüş ve bir 'oh' çekmişti.
Ayağa kalkıp çadırın fermuarını açmış ve havanın da hafiften aydınlık olduğunu görmüştü.
"Acaba herkes uyurken gitsem ve o kitabı alsam mı?"
Gözlerini kapatıp derin bir nefes almış ve gözlerini açarak bir anda denize doğru yürümüştü.
Ayakları suya değdiğinde irkilmiş ve ardından bir sesle beraber durmuştu.
"Tilki'm..."
Arkasına baktığında Drew'in gözlerini kaşıyarak ona baktığını görmüştü.
Carmen: Gelme, Drew.
Drew: Neler oluyor?
Genç kız başını eğmiş ve göz yaşını silmişti.
Carmen: Gitmem gerek, geleceğim.
Drew: Carmen...gitme.
Kafasını kaldırmıştı.
Carmen: Lütfen yapma.
Drew: Ya gelmezsen?
Carmen: Geleceğim, söz veriyorum geleceğim.
Genç adam bir şey diyememiş ve gözleri dolmuş bir şekilde Tilki'sine bakmıştı.
Carmen: Görüşürüz Drew.
Genç kız denize girmiş ve Drew koşmaya başlamış ancak dizlerinin üstüne düşmüştü.
"Beni bırakamazsın!"
Göz yaşlarına hâkim olamamış ve ağlamaya başlamıştı.
Ağlama seslerini duyan Miles, uyanmış ve koşarak Drew'in yanına gitmişti.
Miles: Drew, ne oldu!?
Drew: Gitti...
Miles: Kim git- ahhh....
Arkadaşının yanına oturmuştu.
Miles: Hayır Drew, Carmen seni bırakmaz, bırakamaz.
Drew: Gitmez değil mi Miles?
Miles: Hayır tabiki de Drew, bizi arkasında bırakıp gitmez o. Emin ol bir bildiği var.
Drew: Beni niye yanına almadı?
Miles: Sen Su elementine sahip değilsin, Carmen'ın göreceği şeyi belki sen görmeyeceksin, hatta anlamayacaksın bile. Bu işi Carmen'a bırak ve emin ol o geri gelecek, tamam mı?
Başını eğmiş ve göz yaşlarını silmişti.
Miles: Ah, dostum...
Omzuna elini koymuş ve sıvazlamıştı.
Diğerleri de uyanmış ve ikilinin yanına gelmişti.
Ellie: Ne oluyor?
Drew: Carmen gitti.
Ellie: Ne? Nereye gitti?
Miles: Denizin derinliklerine gitmiş ama ne için gittiğini bilmiyoruz.
Drew: Ya gelmezse?
Ellie: Neden gelmesin? Bizi bırakıp bir yere gideceğini zannetmiyorum.
Drew: Neden bana gelmeyecekmiş gibi geliyor peki?
Amy: Çok fazla korktuğun için olabilir Drew. Sana ne dedi giderken?
Drew: Geleceği konusunda söz verdi.
Amy: O zaman endişeleneceğin bir şey yok çünkü Carmen bir şey hakkında söz verdiyse o sözünü yerine getirir.
Miles: Hadi artık, üzülme Drew.
Amy, çadıra gitmiş ve gitar alıp arkadaşlarının yanına geri dönmüştü.
Amy: Şey, Drew...
Boğazını temizlemişti.
Amy: Carmen sana bir şarkı vermek istiyordu. Sen çalarken biz söylesek olur mu? Kafamız dağılır.
Miles: Mantıklı aslında.
Bruce da arkadaşlarına katılmıştı.
Drew, gitarı almış ve tellerini ayarlamıştı.
"Tulsa Jesus Freak."
Genç adam bir ritim tutmuş ve çalmaya başlamıştı.
You should come back to our place, baby.
Don't be afraid of our love.
~
Güneş neredeyse tepeye geldiğinde herkes hâlâ oturmuş ve Carmen'ı beklerken denizde ufak bir hareketlenme görmüş, ayağa kalkmıştı.
Deniz resmen ikiye ayrılmış ve genç kız elinde bir kitapla mutlu bir şekilde arkadaşlarına doğru koşmuştu.
Carmen: Geldim! Söz verdiğim gibi geldim!!!!
Arkadaşlarıyla beraber topluca sarılmıştı genç kız. Hava hâlâ serin olduğu için üşüyor ama arkadaşlarına kavuştuğu, sözünü tuttuğu için umursamıyordu bile.
Drew: Bir daha sakın beni bırakıp gitme...lütfen.
Carmen: Gitmem...
Tilki'sinin saçlarından öpmüştü.
Ellie: Elindeki nedir?
Carmen: Ben de bilmiyorum ama içinde fena bilgiler olduğuna eminim. Ah bu arada, bakın!!!
Genç kız, denize doğru yürümüş ve deniz geri çekilmişti.
Carmen: Artık gerçekten elemente aitim ve o da bana ama bunu değiştireceğiz.
Ellie'nin elini tutmuştu
Ellie: Hep birlikte...
Bruce: Ondan önce kahvaltı mı yapsak? Çok acıktım da ben.
Herkes gülmüş Bruce'un dediğine gülmüştü.
~
Kahvaltı masası hazırlanmış ve herkes Carmen'a odaklanmıştı.
Carmen: Evet, öncelikle dün gece bir rüya gördüm ama bilirsiniz yani rüya ama gerçek gibiydi-
Carmen sözünü tamamlayamadan benzinlikte karşılaştıkları grup, yanlarında bitmişti.
Ellie, grubu görmesiyle yüzünü ekşitmişti.
Andrew, elinde voleybol topuyla önce Ellie'ye sonrasında diğerlerine bakmıştı.
Andrew: Bizimle voleybol oynamaya ne dersiniz?
Drew: Kumsal voleybolu demek?
Andrew: Hm hmm...
Miles ile Drew birbirine bakmış ve sırıtmışlardı.
Miles: Biz varız. Kızlar, siz?
Carmen gözlerini kısmıştı.
Carmen: Biz de varız TABİKİ!!!
Amy, Carmen'ı dürtmüş ve ona yaklaşarak fısıldamıştı.
Amy: Emin misin Carmen? Sen normalde voleybolda nefret edersin.
Carmen: Değilim tabiki ama o kızlarla beraber bizimkileri oynatamayız. Bizimkilerin sayısı az olur ve böylelikle kızlardan oyuncu verecekler ki eşit olsun. Çaktın mı köfteyi?
Amy: Ulan! Öyle deyince haklı olduğunu anladım. Sikerim lan o kızları, biz de oynayacağız.
Ellie: Ben oynamak istemiyo-
Amy&Carmen: Reddedildi! Oynuyorsun.
~
Andrew: Önce sizden başlasın. Bu arada kaybeden takım, kazanan takımı akşam yemeğinde ağırlar, size de uygunsa anlaşalım.
Miles: Bizim için sıkıntı yok ama siz şimdiden menüyü düşünseniz iyi olur, akşam güzel bir sofra bekleriz.
Andrew: Çok iddialı konuştun Miles, bence siz sandalyelerinizin sayısını bu akşam için artırmaya bakın.
Miles, servis atmış ve maç başlamıştı.
0-1
Ben: Ne yapıyorsunu siz? Sayenizde kaybediyoruz!
Kendrick: Hâlâ kazanma şansımız var.
Bu sefer Kendrick, Carmen'a doğru bir servis atmıştı.
Carmen, servisi iyi yakalamış ve karşılık olarak o da Kendrick'e doğru topu atmıştı.
Kendrick: Bak sen, voleybolu da iyi oynuyormuş.
Tekrardan Carmen'a doğru karşılık verdiğinde bu sefer Drew sert bir şekilde topa vurmuştu.
0-2
"Kes lan bir sesini."
Zoey: Kendrick, siz ikiniz ne yaptığınızın farkında mısınız?
Kendrick: Şşttt, sadece izle.
Ellie: Bu sefer ben servis atmak istiyorum.
Andrew: O boyla mı?
Ellie: Benim boyum seni ilgilendirmez.
Andrew: Neden? Çok uyumluyuz bence.
Ellie: Dalyarak!!
Topu sert bir şekilde atmıştı.
Andrew: Çok mu sinirlendin hanımefendi?
Miles: Yeter lan.
Genç adam, gelen topa karşılık hızlıca Ellie'nin önüne geçmiş ve topa vurmuştu.
1-2
Miles: Hay senin-
Drew: Şştt, sakin ol. Sadece bir sayı kaldı.
Kendrick, topu almış ve tekrardan Carmen'a doğru atmıştı.
Genç kız karşılık verirken konuşmuştu.
Carmen: Niye benimle uğraşıyorsun lan sen!?
Kendrick: Hoşuma gidiyordur belki de.
Carmen: Iyyy, hoşuna gideceğime zoruna gitmeyi tercih ederim.
Topu bilerek Ben'e doğru atmış, Ben hazırsız yakalandığı için topa vursa bile fileye çarpmış ve kaybetmişlerdi.
Drew: Helal olsun Tilki'm sana!
Herkes birbirine sarılmıştı.
Andrew: Pekâlâ, yemekler bizden.
Ellie: Bir zahmet!
Andrew: Bir insan tebrik eder.
Ellie: Sen tebrik edilmeye layık bile değilsin. Hadi iyi akşamlar, yemekleri bolca yapın ki yiyebilelim.
Miles: Tamam, bırak artık onları.
~
Akşam yemekleri hazırlanırken Kendrick, şezlongda uyuyan Carmen'a bakmış ve elindeki kitaba gözü takılmıştı.
Tam kitaba elini uzatacakken Drew dibinde bitmişti.
Drew: Öhm, öhm...bak dostum, bu iki değil üç değil, şansını fazlasıyla zorluyorsun. Tilki'mden uzak dur.
Kendrick: Niye uzak duracakmışım ki? Sen buna karar veremezsin.
Drew: Ben buna karar verebilirim çünkü ben onun sevgilisiyim.
Kendrick: Sevgilisi mi? Dikkat et de eski sevgilisi olma, olur mu?
Drew: Ha, eski sevgilisi olabilir aslında biliyor musun? Kocası olduğum zaman, eski sevgilisi olurum. Bu konuda dikkatli olmama da gerek yok kocası olmaktan gurur duyarım, teşekkür ederim.
Kendrick: Komik çocuksun Drew.
Drew: Tekrardan teşekkür ederim, komik olmayı severim ama Tilki'me karşı, sana karşı değil, kusura bakma.
Kendrick: Çocuklarla uğraşmayı sevmiyorum, gitsem iyi olur.
Drew: Bu bilgi beni pek ilgilendirmiyor ama pekâlâ ve güle güle git, yemekler yanmasın.
Kendrick'in yüzü asılmış ve sessizce bir küfür savurmuştu.
"Sikik herif!"
Carmen'ın yanına yanaşmıştı.
Drew: Carmen, bu saatte uyuyor musun?
Burnundan hafifçe sıkmıştı.
Uyuyan tilkisinin yanına usulca sokulmuştu.
Drew: Hey, uyuyor musun?
Carmen: Drew...
Drew: Buradayım.
Carmen: Kitabı okuyordum, ne ara dalmışım anlayamadım.
Drew: Bu kitapta bir şey var. Ne zaman elime akşam haksız oluyorsun ya da...neyse boşver.
Carmen: Biraz doğa yürüyüşüne var mısın?
Drew: Emin misin? İstersen biraz daha dinlen.
Genç kız hızla ayağa kalkmıştı.
Carmen: Bakalım beni yakalayabilecek misin?
~Carmen~
Arkama bile bakmadan yalın ayak koşmuş ve sonunda derin bir nefes alıp vermiştim. Hemen arkamdan Drew gelerek sarılmış, kollarını belime sarmış ve başını boynuma gömmüştü.
O kadar hızlı koşmuştum ki, dizlerim titremişti.
Tam kendimi çimlere atacakken Drew beni kucaklamıştı.
Drew: Tamamdır, artık kaçamazsın.
Alınlarımızı birleştirmiş ve bir ses duymuştuk.
Başımızı aynı anda bir ağaca doğru çevirmiş ve Drew beni indirerek ağacın önüne doğru gitmişti. Ben de arkasından gitmiş, tişörtünü sıkı sıkı tutmuştum.
Drew: Senin ne işin var burada ufaklık?
Eğilmiş ve eğildiğinde kafeste yavru bir tilkinin güzel gözleriyle bize baktığını görmüştük.
Drew'in önüne geçmiştim.
Carmen: Sen ne tatlısın böyle...
Kafesi açmış ve kafes açıldığı gibi kucağıma atlamıştı.
Carmen: Seni buraya kim kapattı ufaklık?
Sevimli sesler çıkartmış ve Drew'e dönmüştüm.
Carmen: Burası onların kamp alanı, bunu onlar mı yaptı ki?
Drew: O korkaklar böyle tatlı bir hayvanı nasıl yakalayabilirler Carmen?
Carmen: Bilemiyorum...
Yavruyu seçerken Bruce'un sesini duymuştuk.
Bruce: Toplanın gençlik!!!
~Yazar~
Drew: Ne oldu?
Miles: Ciddi bir şey olmuş belli ki.
Bruce: Bir susun da beni dinleyin. Bakın şimdi, biz Amy ile kumsala doğru giderken diğer gruptan Andrew ve Kendrick, kızlar yemek hazırlarken onlara bir takım haplar verdiler ve kızlar da onları tabakların içine koydu. Bizim üstümüze bir komple kurulmuş olabilir, o yemekleri kesinlikle yemeyin kanka.
Amy: Ama her şekilde anlaşılacak?
Ellie: Buldum! Biz de bir şeyler hazırlayıp götürelim ve oradayken tabaklara koyalım, sadece kendi hazırladığımızı yersek bence fazla göze batmaz.
Carmen: Basit bir makarnaya ne dersiniz?
Ellie: Evet, makarna mantıklı.
Kızlar basit bir makarna yapmış ve bir kaba almışlardı.
Ellie: Makarna hazır!
Miles: Acaba biraz da atıştırmalık mı götürseydik?
Ellie: Güzelleri bizim! Abur cuburlarımızı o dalyarak grubuna veremem.
Miles: Bir tane cips?
Ellie: Pekâlâ.
Bruce: Hazır mıyız?
Drew çadırdan elinde bir ilaç çantasıyla çıkmıştı.
Drew: Aslında yemeklerden yiyebiliriz.
Miles: Ne demek yiyebiliriz?
Carmen, Drew'in elindeki ilaç çantasını görmesiyle şok geçirmişti.
Drew: Elimde bir ilaç var, bunun sayesinde her ihtimale karşı uyanık kalabiliriz.
Carmen: Sende ne işi var peki bu ilacın?
Gözlerini kısarak bakmıştı.
Drew: Geceleri araba kullanırken uyumamak için.
Carmen: Pekâlâ.
Drew: Veriyorum, için?
Carmen: Ben içmeyeceğim, zaten midem kötü bir şey de yiyemem.
Miles: Bir şey yemek yok o zaman, ona göre.
Carmen: Hm hmm, tamam.
Carmen hariç herkes ilaçları içmiş ve karşı tarafa gitmişlerdi.
Emily: Hoş geldiniz, buyurun masaya geçin.
Ellie: Size makarna yapmıştık.
Zoey: Çok teşekkürler, elinize sağlık.
Elinden hızlıca almış ve yalandan bir gülümseme sunmuştu.
Ellie, yan gözle arkadaşlarına bakmış ve kaşlarını çatmıştı.
Amy, arkadaşının omzuna elini koymuş ve masaya doğru ilerlemişlerdi.
Kendrick: Hoş geldiniz.
Andrew: Hoş geldiniz.
Drew: Hoş bulduk, hoş bulduk.
Herkes sandalyeye oturmuş ve yemekler dağıtılmıştı.
Ellie, Andrew ve Kendrick'in yan gözle birbirlerine baktığını görmüş, yemeğinden bir çatal almıştı.
Kendrick: Hayat nasıl gidiyor, Drew?
Drew, yemeğini çatallarken kafasını kaldırmadan gözlerini kaldırmış ve karşısındaki Kendrick ile göz göze gelmişti. Gözlerini tabağına çevirmiş ve kafasını kaldırarak kaşlarını çatmış, söze başlamıştı.
Drew: Okul, işler ve güçler...ha bir de Tilki'm.
Carmen'ın elini tutmuş ve öpmüştü.
Kendrick: Yoğunsun yani, üniversite düşünüyor musun?
Drew: Hava yolları istiyorum, pilotluk.
Kendrick: Hedefin yüksek ama dikkat et, sigara seni zor duruma düşürebilir.
Drew: Ne demeye çalıştığını anlamadım.
Kendrick: Pilotluk mülakatlarında vücudunda herhangi bir leke olmamasına dikkat ediyorlar.
Drew: Ne alakası var?
Kendrick: Sadece dikkat etmeni söyledim.
Drew: Bunları akıl edebiliyorum, sağol.
Carmen: Akıl edebiliyorsun ama daha tam bırakmadın, değil mi?
Drew, vurulmuşa dönmüş bir şekilde Tilki'sine bakmıştı.
Drew: Bırakmaya çalışıyorum.
Genç kız sevgilisine yaklaşmış ve fısıldamıştı.
"Bırakmak için yanında başka ilaçların da var mı bari?"
Ellie: Peki! Siz ne yapmayı düşünüyorsunuz?
~
Yemekler bitmiş ve herkes sofrayı toplamıştı.
Kendrick, Miles'ın yanına gelmişti.
Kendrick: Miles, ateşi yakmamda yardım eder misin?
Miles: Tabii.
Amy: Bruce! Gel biraz Deniz kenarında yürüyelim.
Bruce: Gel bakalım.
Kız arkadaşının elini tutmuştu.
Carmen, elindeki çantayı göstermişti.
Carmen: Bunu nereden biliyorsun?
Drew: Neymiş ki onlar?
Carmen: Drew, numara yapma. İçinde benim her türlü ilaçlarım var.
Drew: öncelikle sakin ol, onları annemden istedim.
Carmen: İstedin mi!? Beni bunlarla mı koruyacaktın yani?
Drew: Hayır, o ilaçlar senin sağlığın için yanımda.
Sevgilisine sarılmıştı.
Drew: Sana bir şey olursa kahrolurum. Bunu ikimiz de istemeyiz, değil mi?
Genç kız kızarmıştı.
Drew, elini Carmen'ın yanağına götürmüştü.
Drew: Carmen, sen yanıyorsun...Fiore, iyi misin?
Carmen: Drew...ben...
Genç kız sevgilisinin kucağına bayılmıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |