9. Bölüm

Tılsımlar

Elifsu Yağmur Karaçam
elif.suyagmur

 

"Evet, ne istiyorsun?"

 

Demişti derin bir iç çekişle.

 

Ellie: Kimsin sen? Gözlüklü ukala?

 

"Van Gogh diyebilirsin bana."

 

Genç kız duyduklarının karşısında gülmeden edememişti.

 

Ellie: Ne diyeyim, ne diyeyim?

 

Van Gogh: Ne? Gülecek bir şey yok bunda.

 

Ellie: Pekâlâ kendini Van Gogh sanan gözlüklü ukala. Starry Night'da senin eserindir kesin.

 

Van Gogh: Sana gerçek ismimi söyleyecek kadar salak değilim. Şimdilik Van Gogh diyerek seslen bana.

 

Ellie: Pekâlâ, gözlüklü ukala.

 

Van Gogh: Gıcık mısın?

 

Ellie: Evet gıcığım, bir sorun mu vardı?

 

Van Gogh: Her neyse.

 

Ellie: Hadi konuşacaksan konuş, işlerim var.

 

Van Gogh: Randevun var galiba?

 

Ellie: Gözlüklü ukala, ne söyleyeceksen söyle sabrım kalmayacak ona göre. Neymiş şu "çok gizli" olan şey?

 

Genç oğlan, genç kızın arkasına bakmış ve sırıtmıştı.

 

Ellie, bir şeyler sezmiş olacak ki arkasına bakmış ve arka masada oturan Aiden, Jacob ve Valentino'yu görmüştü.

 

Ellie: Siz...hassiktir...

~

 

 

Miles: Ellie'ye bir şey olmuş olabilir mi?

 

Carmen: Benim de içine kurt düşürdün Miles, onu yalnız bırakmayalım.

 

Oğlan kafasını sallamış ve Ellie'yi bekledikleri kafenin çatısından aşağı inmişlerdi.

 

Gördükleri manzara karşısında ikili birbirine bakmış ve içeri hışımla girmişlerdi.

 

Gogh, Ellie'nin kaçmaması için iki kolundan tutmuştu ancak Ellie hâli yok gibi duruyordu ki Gogh'a direnmiyordu bile.

 

Miles: Beyler, 4 erkek 1 kadın ayıp oluyor, size yakıştı mı?

 

Carmen: Onlar bunu düşünemeyecek kadar arsızlar Miles.

 

Miles'a dönerek fısıldamıştı.

 

"Drew hariç:)"

 

Miles: Bana Drew'i savunmaaaa!

 

Ellie, sesi çıkabildiği kadar konuşmuştu.

 

Ellie: Yardım edi- yardım edin...

 

Miles, Ellie'nin sesini duymasıyla gözlüklü oğlana doğru koşmuştu.

 

Ellie, gözlüklü oğlanın iki kolunu bırakması üzerine dayanamamış ve yere düşüp bayılmıştı.

 

Aiden, Miles ve Gogh'un kavgası üzerine Ellie'nin yanına gitmiş ve iki kolundan tutup çekmeye çalışırken gür bir ses tarafından irkilmişti.

 

Scott: Çabuk kızımı bırak yoksa o ellerini kırarım!

 

Oğlan, kızın kollarını bırakmış ve elindeki ateş tılsımına bakarak cebine koymuştu.

 

Aiden: Yemedik kızını merak etme.

 

Sırıtmış ve Ellie'nin yanından uzaklaşmıştı.

 

Carmen: Bay Scott!

 

Scott: Carmen, Ellie'yi alıp arabaya götür ve Drew'i ara. Şirkete gelsin.

 

Carmen: Tamamdır.

 

Kızıl saçlı, baygın arkadaşını ayağa kaldırmış ve yavaşça ilerlemişti.

 

Scott, Miles ve kavga eden Gogh'u ayırmıştı.

 

Scott: Miles, arabaya git.

 

Miles: Ama...

 

Scott: Arabaya dedim! Ben hallederim.

 

Genç oğlan bir şey dememiş ve koşarak Carmen'a yardım etmişti.

 

Scott: Bana bak gözlüklü it, sen ve arkadaşların çocuklarımın peşini bırak.

 

Gogh: Benim diğerleriyle bir işim yok. Ben kızını ve onun ateş elementini istiyorum.

 

Scott: Benim kızımı kimse elimden alamaz. Sana onu vereceğimi mi zannediyorsun?

 

Gogh: Şimdi mi kızın aklına geliyor? Ne kadar garip.

 

Scott: Ne diyorsun sen?

 

Gogh: Şimdilik gidiyorum.

 

Scott: Git ve bir daha gelme.

 

Gogh: Rüyanda mı?

 

Scott: Hem rüyalarımda hem de dünyalarımda.

 

Gogh: Pek mümkün değil gibi. Görüşmek üzere.

 

Sırıtmış ve masadaki sigarasından kalan son nefesi de çekip yere atmıştı.

 

Kafenin içerisine bakmış ve korkan insanları görünce gülmüştü.

 

Gogh: Korkmayın insanlar, sanat yapıyoruz, sanat!

 

Kahkaha atmış ve kafeden çıkmıştı.

~

 

 

Scott, kafedeki görevliye hasarları karşılayacak kadar para vermiş ve özür dileyerek kafeden hışımla çıkmıştı.

 

Arabaya binmiş ve çalıştırmıştı.

 

Carmen: Nereye gidiyoruz?

 

Scott: Şirkete gideceğiz, Ellie nasıl?

 

Carmen: Hâlâ baygın. Şirkete gidersek onun bir şekilde ayılmasını sağlayabilirim.

 

Scott: Size güveniyorum çocuklar, başınıza bir iş almamaya dikkat edin.

 

Miles: Teşekkür ederiz...

 

Scott: Bu benim görevim Miles, bu benim görevim.

~

 

Bruce, karşısındaki kum torbasıyla hem konuşuyor hem de sert yumruklarla vuruyordu.

 

"Amy, beni bırakamaz...bırakmaz."

 

Bir yumruk.

 

"O olmadan ben yaşayamam."

 

İki yumruk.

 

"O pislikleri öldüreceğim."

 

Son yumruğu atacağı sırada arkadan bir el omzuna dokunmuş ve Bruce, bir anlık refleksle arkasına dönerek kim olduğu belirsiz şahısa yumruk atmaya çalışmış ancak ıskalamıştı.

 

"Lan ne yapıyorsun manyak? Gözüm morarsaydı ben de seni morartırdım."

 

Tanıdık gelen sesle birlikte derin nefes vermiş ve Bench'e oturmuştu.

 

Bruce: Niye sessiz sessiz geliyorsun Drew? Ya gerçekten gözünü morartsaydım?

 

Drew: Ne bileyim amına koyayım? Seni öyle görünce seslensem bile duymayacağını düşündüm. Sinirli gibisin.

 

Bruce: Amy'i özlüyorum...

 

Drew: Telaşlanma koca oğlan, sadece sabretmemiz ve mücadele etmemiz gerekiyor.

 

Bruce: Bunları söyleyen Drew mi?

 

Drew: Yok dedem! hadi iki dakika duş mu alıyorsun ne yapıyorsan yap, şirkete gitmemiz gerek.

 

Bruce: Neden lan?

 

Drew: Soru sorma ve duş al ahır gibi kokuyorsun!

 

Bruce: Domuza bak! Senden daha güzel koktuğuma eminim.

 

Drew: Düş peşime, çok konuşma.

~

 

Herkes şirkete varmış ve koltukta oturmuşlardı.

 

Scott: Bakın çocuklar, tılsımlarınıza çok dikkat etmeniz gerekiyor. Özellikle Carmen ve Drew, sıra size gelmiş olabilir ve muhtemelen şu an hedefleri sizsiniz. Lütfen ama lütfen çok dikkatli olun. Ayrıca, şirkete çok fazla kişi uğruyor çünkü biliyorsunuz eşim Maria ve ben dijital dedektiflik yapıyoruz. Çok fazla şikayet gelebiliyor, bu yüzden şirketin girişindeki üç asansörden 1. Asansöre biniyorsunuz ve -6. Kata bastığınızda sizden bir şifre isteyecek, şifre 2379. Bunu unutmayın. Şimdi dağılabilirsiniz.

 

Scott, odadan çıkmış ve Ellie yavaştan uyanmaya başlamıştı.

 

Carmen: Ben Amy'i getireyim.

 

Bruce: Yardım ister misin?

 

Carmen: Hayır teşekkür ederim, ben onu hemen getireceğim.

 

Carmen da odadan çıkmış ve Drew ayaklanmıştı.

 

Bruce: Niye ayaklandın sen?

 

Drew: Niye mi ayaklandım?

 

Bruce: Evet, ne iş çeviriyorsun?

 

Drew: Ne mi iş çeviriyorum?

 

Bruce: Salak mısın?

 

Drew: Salak m- ya bir git.

 

Bruce: Lafı niye dolandırıyorsun lan o zaman?

 

Drew: Spor yapıyorum güzel kardeşim, spor.

 

Bruce: Hı hı spor.

 

Drew: Bir tane koyacağım.

 

Miles: Şştt, didişmeyi-

 

"Miles..."

 

Gelen sese doğru kafalarını çevirmiş ve Ellie'yi oturur pozisyonda görmüşlerdi.

 

Miles: Ellie, uyanmışsın. N-nasıl?

 

Ellie: Sonra anlatırım. Carmen nerede?

 

Drew: Amy'i almaya gitti, gelir şimdi.

 

Demesine kalmadan Miles ve Ellie'nin örümcek hisleri hareketlenmişti...

~

 

Carmen, Amy'nin yattığı odaya gitmiş ve onu uyanık görünce gülümsemişti.

 

Carmen: Nasılsın tostum?

 

Genç kız arkadaşına gülmüştü.

 

Amy: İyiyim tostum, sen nasılsın?

 

Carmen: Seni böyle gördüm daha iyi oldum. Hadi gidiyoruz.

 

Amy: Bruce'u görecek miyim?

 

Carmen: Evvet tostum, sana söz verdiğim gibi, göreceksin ama bana biraz yardım etmen lazım çünkü seni tekerlekli sandalyeye alacağım.

 

Amy: Bir süre böyle mi olacak?

 

Carmen: Maalesef bir süre böyle dolaşacaksın.

 

Amy: Ah, peki tamam.

 

Carmen tebessüm etmiş ve yatağa yanaştırdığı tekerlekli sandalyeye arkadaşının kolundan tutarak desteklemiş ve oturtmuştu.

 

Carmen: Rahat mısın?

 

Amy: Evet, hem de çok.

 

Carmen: Alışma ama bak.

 

Amy: Tamam tamam alışmayacağım ama bir süre yürümek zorunda olmadığım için mutluyum!

 

Kızıl saçlı arkadaşının dediği üstüne gülmüş ve kapıyı açarak odadan çıkmıştı.

 

Genç kız arkadaşını kurtardığı için mutluydu ve şimdi hep beraber olabileceklerdi.

 

Koridorun sonuna yaklaştıklarında mutluluğu kat kat artmıştı ta ki ışıklar yanıp sönene kadar...

~

 

Drew, Amy'nin yattığı odaya gitmiş ve ne Carmen'ı ne de Amy'i görememişti. Telaştan gözü dönen oğlan koşarak arkadaşlarının yanına gitmişti.

 

Drew: Miles...Carmen ve Amy yok!

 

Bruce: Ne demek yok lan!?

 

Miles: T-tamam, sakin olalım. Şirketi bir turlayalım belki buradadırlar?

 

Ellie: Ben de geleceğim.

 

Miles: Hayır Ellie, zaten hâlin yok, burada kal.

 

Ellie: Miles, iyiyim diyorum anlamıyor musun?

 

Miles: Anlamıyorum Ellie, otur ve gelmemizi bekle.

 

Ellie: Bana emir veremezsin!

 

Miles: Sana emir vermiyorum, iyiliğin için diyorum.

 

Ellie: İyiliğimi düşünseydin o pislikle buluşmama izin vermezdin!

 

Miles: Onun yanına giden sendin Ellie! O ucubenin yanına giden SEN-DİN!

 

Genç kız oturmuştu.

 

Ellie: Tamam...gelmiyorum.

 

Bruce: Hadi Miles, gidelim

 

Miles, son kez Ellie'ye bakmış ve arkadaşlarını takip etmişti.

~

 

Ellie, gittiklerini anladığında ayağa kalmış ve ne kadar zorlansa da koşarak Amy'nin odasına doğru gitmişti.

 

Odaya giderken koridorda her yere dikkatlice bakmış ve duvar dibinde gözüne bir şey çarpmıştı.

 

Bu Amy'nin tılsımıydı.

 

Tılsımı hızlıca almış ve tılsım ışıklar yayıp Amy ile Carmen'ın yerini göstermişti.

 

Genç kız gülümsemiş ve tılsımı cebine koyarak diğerlerinin yanına koşmuştu.

~

 

Drew, baktığı son yerde de ikiliyi bulamayınca ellerini kafasına götürmüş ve son sesiyle bağırmıştı.

 

"NEREDE LAN BENİM HATUNUM."

 

Ellie: Hatunun bende Drew Bey.

 

Drew: N-nasıl?

 

Genç kız, tılsımı çıkartmış ve ip ucunu göstermişti.

 

Drew: Nasıl buldun bunu?

 

Ellie: Lielie güçleriyle. Bunu o tas kafalı arkadaşına söylersin, hani otur diyordu ya bana. İsminin baş harfi de MİLES.

 

Drew: Ben onun ağzına sıçayım, siktir et onu da...benim hatunu mu bulsak?

 

Ellie: Bulacağız merak etme ama sen önden git benim birkaç işim var.

 

Drew, zıplayarak arkadaşlarının yanına gitmiş ve çakma Harry Potter ile Aiden'ı görünce durmuştu.

 

Drew: Bu kıçı bokluların burada ne işi var?

 

Miles: Sence?

 

Drew: Dur bir bakayım...anaaa lan ben de "nereden tanıdık geliyor?" diyorum. Meğerse ikisi de Miles'ın düşmanlarıymış.

 

Bruce: Drew, mal mal konuşmasan mı?

 

Drew: Saçmaladım değil mi? Neyse beyler, hadi dalalım.

 

"Hop! bensiz mi ya?"

 

Ellie, elinde tılsımla yanlarına gelmişti.

 

Miles: Hani gelmiyordun?

 

Ellie: Miles, yete-

 

Aiden: Oooo! Kimler gelmiş ve elinde hediyeyle!

 

Drew: Kes lan! Carmen ve Amy nerede!?

 

Gogh: Drew sakin ol, diğerleri zaten onları çoktan almış ve buraya doğru geliyorlardır.

 

Drew: Ne yaptınız lan onlara?

 

Aiden kahkaha patlatmıştı.

 

Gogh: Hah, nerede kalmıştık? Şu tılsımları alıyorduk.

 

Drew: Ulan senin tılsımına da sıçarım ha!

 

Drew, çatışmanın başlamasını sağlayan o vuruşu yapmıştı...

 

Bruce: Ne içirdiniz amına koyayım bu manyağa?

 

Miles: Üzülmemek için deli taklidi yapıyor.

 

Bruce: Yardım edelim bari.

 

Drew: Bir zahmet edin!

 

Bruce: Sus be! Deli manyak.

 

 

~Geçmiş~

 

 

~Carmen~

 

Koridorda ışıklar yanıp sönerken tekerlekli sandalyeyi daha sıkı tutmuştum.

 

Carmen: Kim var orada!?

 

Amy: Carmen kaç, git!

 

Carmen: Hayır Amy, saçmalama.

 

Jacob: Aaa! Carmen, bence Amy'nin dediğini yap ya da kolay yoldan teslim ol.

 

Carmen: ASLA!

 

Jacob: Öyle mi?

 

Valentino arkadan Carmen'a saldırmıştı ama genç kız onu kollarından yakalamış ve arkaya doğru bacağına tekme atmıştı.

 

Kollarından kurtulduğunda Jacob'a dönmüş ve ona doğru giderken Amy'nin sesini duymuştu.

 

Amy: Arkana dikkat et!

 

Döndüğünde Valentino'nun geldiğini görmüştü. Ne yapacağını düşünürken Jacob arkasından sertçe onu itmiş ve tam da Valentino'nun önüne yüzüstü düşmüştü.

 

Valentino: Pes et artık!

 

Carmen'ı sırtüstü yatırmış ve kollarından tutmuştu. Carmen ise pes etmemiş ve debelenmeye devam etmişti.

 

Valentino: Bana bak Carmen, eğer durmazsan yemin ederim ki bacaklarını kırar ve o çok sevdiğin balerinliği elinden alırım!

 

Duyduklarıyla yerinde durmuştu genç kız.

 

Jacob, Amy'i almıştı.

 

Carmen: Valentino dur. Amy'i alma, en azından onu bırak, tılsımı al.

 

Valentino: Bak, bak, baaakkk, Victoria Carmen Laura önümde yalvarıyor!

 

Carmen: Hayır, çünkü biliyorum. Tılsımları alsanız bile onlar bize ait. O tılsımlar zaten biziz!

 

Valentino, sinirle Carmen'ın ayağını burkmuş ve tılsımı almıştı.

 

Genç kız acıyla konuşmuştu.

 

Carmen: Amy...

 

Amy: Carmen...

 

Gözünden bir damla yaş akmış ve kızıl saçlarında kaybolduğunda bayılmıştı...

~

 

Ellie: Beyler, Carmen ve Amy'i bulmalıyız!

 

Gogh: Fazla acele etmiyor musun Ellie?

 

Ellie: Sanane ulan?

 

Gogh: Ayıp ama senin gibi bir hanımefendiye yakışmadı sanki. Ha bu arada, buluşma mükemmeldi, takrarlayalım olur mu? Ama bu sefer daha güzel olacak, emin ol.

 

Ellie: Olur buluşalım, buluşalım da kemiklerini bir kırayım değil mi?

 

Miles, ikili konuşurken Gogh'un paltosunun cebinden tılsımı almış ve Ellie'ye fırlatmıştı.

 

Ellie: Gözlüklü ukala, bana bulaşmasan iyi edersin çünkü tılsım bende!

 

Gogh: Ulan, nereden aldın sen onu?

 

Ellie: Bizi hafife alma istersen, defol buradan.

 

Gogh: Pekâlâ.

 

Aiden'ı yakasından tutmuştu.

 

Gogh: Gidiyoruz, yürü.

 

Drew: Yürüyün lan, göt fareleri sizi!

 

Miles: Ettiğin bütün küfürleri Carmen'a söyleyeceğim.

 

Drew: Bitiririm seni.

 

Bruce: Vakit kaybetmesek mi acaba?

 

Ellie: Şimdi, önce nerede olduklarına bakalım.

 

Tılsımı çıkartmış ve ip ucunu kontrol etmişti.

 

Ellie: Amy yalnız, yanındaki Jacob. Carmen yok.

 

Drew: Ne demek Amy yalnız!?

 

Ellie: Drew, bir sakin ol. Şimdi önce Amy'nin yanına gidelim. O Carmen'ın yerini biliyordur.

 

Miles: Hadi gidelim o zaman.

 

Dörtlü toplanmış ve Carmen ile Amy'nin olduğu koridora gelmişlerdi.

 

Jacob, Amy'i alırken diğerlerini görmüş ve su elementinin tılsımını alarak gitmişti.

 

Ellie: Amy, iyi misin? Carmen nerede?

 

Amy: Ben iyiyim, siz onu bulun.

 

Drew: Ellie gidelim, Carmen'ı bulmalıyız.

 

Ellie: Tamam, gidelim. Bruce ve Miles, siz de Amy'nin tılsımını verin, olur mu?

 

Cebindeki tılsımı çıkartmış ve onlara vermişti.

 

İkili koşarak ilerlemiş ancak iki tarafa giden yol ayrımına gelmişlerdi.

 

Ellie: Ayrılalım.

 

Drew: Gerek yok, soldan gidelim.

 

Ellie: Nereden b-

 

Drew: Çünkü Carmen'ın kokusunu çok iyi tanıyorum.

 

Genç oğlan, gözleri hafif sulu bir şekilde burukça gülümsemişti.

 

Ellie: Drew, Carmen'ı bulacağız, sakin ol. İstersen geri dönebilirsin, ben hallederim.

 

Drew: Hayır, ben de geleceğim.

 

Gözlerini silmişti.

 

Ellie: Tamam ama ağlamak yok!

 

Drew: Ağlayan da kim?

 

Ellie: Bunu Carmen'a söyleyeceğim.

 

Drew: Öyle bir şey yapmayacaksın...değil mi?

 

Genç kız gülmüştü.

 

Ellie: Bakarız. Hadi hadi, gidelim.

 

Sol taraftaki yoldan gitmişlerdi.

 

Drew, etrafa bakarken yerde saç telleri bulmuş ve eline almıştı.

 

Drew: Ellie!

 

Saçları göstermişti.

 

Ellie: Bunlar...

 

Drew: Şunu bil ki benim hatunum asla saçlarına kıymaz, kıyamaz ki...

 

İkili bir anda birbirine bakmış ve bir hışımla koşmuşlardı.

~

 

Carmen yarı baygın şekilde etrafına bakmış ve Valentino'nun cebinde bir çakı görmüştü.

 

Çakıyı almış ve saçının birkaç tutamını keserek yola bırakmıştı.

 

Bir şeyler olduğunu anlayan Valentino Carmen'a bakmıştı.

 

Valentino: Ne yapıyorsun Carmen?

 

Carmen: Canına kıyıyorum.

 

Elindeki çakıyı hiç düşünmeden Valentino'ya saplamıştı.

 

Valentino, Carmen'ı fırlatmış ve tılsım da Carmen ile beraber düşmüştü.

 

Genç kızın arkasından ayak sesleri gelmişti.

 

Valentino tılsımı almış ve yere eğilerek Carmen'ı çenesinden kavramıştı.

 

Valentino: Seni tekrar elime düşürdüğümde kimse seni benden alamayacak.

 

Carmen'ı bırakmış ve Carmen yarı baygın yatmaya devam etmişti.

 

Drew: Ellie, tut şu orospu çocuğunu! Bak, görüyor musun? kızıl tilkimin yanında küfür ettim!

 

Ellie: Boşver onları ve Carmen ile ilgilen!

 

Carmen doğrulmaya çalışırken Drew eğilmiş ve onu göğüsüne yaslamıştı.

 

Drew: Tamam güzelim geçti...geçti, sakin ol.

 

Carmen: D-Drew, tılsım gitti...

 

Gözleri kapanmıştı.

 

Drew: Lütfen, lütfen aç gözlerini Carmen, aç gözlerini! Beni yeşilliklerinden mahrum bırakma!

 

"Carmen, susma be kadınım susma. Aç gözlerini, bak ben buradayım."

 

Ellie: İyi olacak Drew, halledeceğiz.

 

Genç kız telefonunu çıkarmış ve annesini aramıştı.

 

Maria: Efendim Ellie?

 

Ellie: Anne, sana ihtiyacımız var. Carmen'ın tılsımı çalındı.

 

Maria: Ne demek tılsım çalındı? Hiç vakit kaybetmeden eve gelin, hemen!

 

Ellie: Hemen geliyoruz.

 

Carmen'ın diğer tarafına eğilmişti.

 

Ellie: Drew, artık gidelim. Hemen!

 

Genç oğlan kafasını sallamış ve Kızıl Tilkisini nazikçe kucağına almıştı.

 

Diğerleriyle buluşmuş ve şirket binasının önünde bekleyen araca binmişlerdi.

 

Drew, yol boyunca Carmen'ın kızıl saçlarını koklayıp öpmüştü.

~

 

Eve vardıklarında Maria, Amy ve Carmen'ı almış, incelemelere başlamıştı.

 

Diğerleri beklerken Amy erkenden çıkmıştı.

 

Drew: Carmen hâlâ orada mı?

 

Amy: Maalesef, biraz sürebilir dedi Bayan Maria.

 

Bruce: Amy, gel seninle biraz bahçede dolaşalım.

 

Kız arkadaşının koluna girmiş ve evden çıkmışlardı.

 

Amy, olağan gücüyle Bruce'a sarılmıştı.

 

Bruce: Tatlım, sakin ol. Boğacaksın beni.

 

Amy: Ama seni çok özledim.

 

Genç oğlanın duydukları karşısında yanakları kızarmıştı.

 

Bruce: B-beni mi özledin?

 

Amy: Evet Bruce, sen de özlemedin mi?

 

Bruce: Ben daha çok özledim emin ol.

 

Amy: Yanakları kızaran beyefendi mi söylüyor bunu?

 

Bruce: Yaaa!

 

Amy: Koskocaman bir şeysin, nasıl iki sözümle yanakların kızarıyor anlamıyorum.

 

Bruce: Sen başkasın. Seninle olduğum her an daha çok nazikleşiyorum. Her yeri vurup kıran ben, senin yanındayken durgunlaşıyorum çünkü seninle ilgilenmek daha güzel oluyor.

 

Amy: Bruce, bugün gerçekten seni göremeyeceğim diye çok korktum.

 

Bruce: Tatlım, korkmana gerek yok. Seni onların yanında asla bırakmayacağımı biliyorsun.

 

Amy: Lütfen bırakma olur mu?

 

Bruce: Emin ol hiçbir zaman bırakmayacağım. Sen benimle emniyettesin.

 

Genç kız gülümsemiş ve sevgilisine tekrardan sarılıp kokusunu içine çekmişti ki camdan seslenen Drew'in her şeyi bozmasıyla birbirlerinden ayrılmışlardı.

 

Drew: Şştt, çifte kumru musunuz nesiniz gelin artık!

 

Bruce: Sanane ulan!

 

Drew: Kıskanıyorum Bruce, bir süre aşk yaşamayın.

 

Bruce: Bak ya, Drew Bey kıskanıyor diye ben sevgilimden niye uzak kalıyormuşum?

 

Amy: Bruce, tamam. Hadi içeri girelim oturmak istiyorum.

 

Bruce: Başüstüne efendim.

 

İkili eve girmiş ve ardından Maria da odadan çıkmıştı.

 

Drew: Durumu nasıl?

 

Maria: Bilinci açık ama tılsımı olmadan eksik kalacak. Bileğine gelince de 2 ay üstüne basamaz.

 

Drew: Peki, onu görebilir miyiz?

 

Maria: Şimdilik hayır, bir süre kimse girmesin hâlâ şokta.

 

Drew, yere çökmüş ve başını elleri arasına almıştı.

 

Bibi, Ellie'nin yanına gelmişti.

 

Bibi: Merhaba Lielie, senin için ne yapabilirim?

 

Ellie: Ah Bibi, iyi ki geldin. Tılsımların yerini tespit edebilir misin?

 

Bibi: Çocuk oyuncağı!

 

Akıllı robot, uydular sayesinde tılsımların yerini bulmuştu.

 

Yer tam olarak Brooklyn'in çıkışındaki fabrikada çıkmıştı.

 

Drew: Jesse'den yardım alalım.

 

Ellie: Babamdan da yardım alalım.

~

 

Ellie, kostümünü giymiş ve binaların tepesinden şirkete doğru gitmişti.

 

Hava artık aydınlanıyordu, güneş yavaştan doğacaktı.

 

Genç kız kapıdan içeri girmiş ve babasının odasına koşmuştu.

 

Kapıyı çalmış ve ardından içeri girmişti.

 

Ellie: Baba, yardımına ihtiyacımız var.

 

Sandalyeye oturmuş ve olan biten her şeyi anlatmış, babası da sabırla dinlemişti.

 

Scott: Tamamdır, halledeceğim.

 

Ellie: Bir plan yapmalıyız, Su elementinin tılsımı onlarda.

 

Scott: İşler o kadar da iyi değil demek ha!?

~

 

Drew, Aston Martin'i almış ve Jesse'nin evine doğru sürmüştü.

 

Binaya vardığında hızlıca arabadan inmiş ve kapıyı kalmış ama açan olmamıştı.

 

Genç oğlan arabasındaki yedek anahtarı almış ve kapıyı açmasıyla Jesse'nin elinde viski bardağıyla oturduğunu görmüştü.

 

Drew: Sen ne yapıyorsun dostum?

 

Jesse: Sizin şu yavşakların yerini tespit ettim. Carmen nerede?

 

Drew: Carmen...iyi olacak.

 

Demesiyle Jesse ayaklanmış ve Drew'i omuzlarından sarmıştı.

 

Jesse: Ne oldu?! Ne yaptılar kardeşime!!!!

 

Drew: Sakin ol, her şeyi anlatacağım...

~

 

Herkes ormanlık bir alanda toplanmıştı.

 

Scott: Beni iyi dinleyin çocuklar, bu gördüğünüz ağaç, bir çınar ağacı. Gövdesine dikkatli bakın, bir el tarama bölümü var. Elinizi ona doğru tutun ve açılan kapıdan girin. Yeni yer, size göre tasarlandı ve şimdi herkes hemen aşağı insin, plan yapacağız.

 

Gençler Scott'ı onaylamış ve kapıdan içeri girmişti.

 

Ellie: Durumlar ciddi, bir plan yapmalıyız. Onları durdurmamız lazım ama önce tılsımı alıp Carmen'a götürmeliyiz.

 

Amy: Uydu ve ısı kameralarına bakacağım.

 

Bruce: Bir rota ayarlarız.

 

Miles: Ellie, ne diyorsun?

 

Genç kız başıyla onaylamıştı.

 

Scott, herkesten sonra gelmişti.

 

Scott: Çocuklar, tılsımı kullanmaya başlıyorlar ama element onlara ait olmadığı için isteseler bile kontrol edemezler.

 

Drew: O zaman Carmen'ın peşine düşeceklerdir.

 

Ellie: Valentino ve diğerleri hipnoz yapabilirlerse...Carmen'ı kontrol edebilirler.

 

Miles: Ben Carmen'ın yanına giderim.

 

Scott: Buna gerek yok, laboratuvar gayet güven-

 

Asker: Efendim bir sani-

 

Scott: Miles ve Drew, diğerleri planı yaparken Carmen'ı getirin! Hemen!

 

İkili başıyla Scott'ı onaylamışlardı.

~

 

~Carmen~

 

Sanırım yarı uyanıktım...ne olmuştu bana?

 

Bir karanlığın içindeydim sanki ama birden bir okyanus görmüştüm...ve bir kadın.

 

Carmen: Büyükanne.

 

"Sanırım birileri yorgun düştü ha?"

 

Carmen: Ben...neredeyim?

 

"Sanırım sana bu kadar sorumluluk yüklememeliydim küçük tilkim...hâlâ sudan korkuyorsun ama neden korktuğunu bilmiyorsun..."

 

Carmen: Neyden bahsediyorsun? Anlamıyorum?

 

"O gün...saçlarını kestiğim gün sen, hâlâ şoktayken havuza düştün, seni kurtaramadım, suya giremedim. Nedenini bilmiyorum ama seni kurtaran şey, seni boğan suydu. Seni su kurtardı Carmen...Havuzdan bir ışık yükseldi ve sen yürüyerek çıktın.

 

Carmen: Ben...ben hatırlamıyorum.

 

"Hm hm...normal, sudan korkmana gerek yok."

 

Alnını alnıma dayamıştı.

 

"Seni okyanusta bekliyor olacağım..."

 

Carmen: Dur, bekle...gitme...bü-

 

Nasıl uyandığımı bilmiyordum ama kalkmam gerekiyordu, bunu biliyordum.

 

Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtmıştım. Odada sadece ben vardım ama kapıda bir gümbürtü kopmuştu.

 

Açık cama doğru bakmış ve bir adım atmıştım.

 

Kapı kırılarak açılmış ve o tanıdık simayı görmüştüm.

 

Valentino...

 

Camdan atlamış ve son gücümü yavaşça aşağı inmek için kullanmıştım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 06.04.2025 12:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...