
~Carmen~
Gelen sesle beraber irkilmiş ve arkama dönmüştüm. Valentino sırıtarak bana bakıyordu.
Carmen: Ne oldu Valentino?
Valentino: Ne oldu mu?
Anlamsız bakışlarımı ona yönlendirmiştim.
Carmen: Derdin ne?
Valentino: Ooo Hanımefendi, bana tepkilisiniz bakıyorum.
Carmen: Tabiki tepkiliyim. Dün yaptığın şeylerden sonra nasıl tepkili olmayayım?
Valentino: Carmen, Su elementine sahip olduğunu kimsenin bilmesini istemezsin değil mi?
Carmen: Sen nereden bi-
~Yazar~
Koridorda yüksek bir ses duyulmuştu.
Drew: Kızı rahat bırak lan dalyarak!
Oğlan, yaslandığı duvardan doğrulmuş ve yavaş adımlarla yanlarına gitmişti.
Valentino: Biz aramızda konuşuyoruz Drew, bu seni ilgilendir-
Drew: İlgilendirir, niye ilgilendirmiyormuş? Carmen'ı zor durumda bırakan ve onu rahatsız eden kişi sensin Valentino.
Genç oğlan fısıltıyla konuşmuştu.
"Hatunumu rahat bırak lan artık."
Valentino: Onu zor durumda bıraktığımı kim söyledi?
Carmen: Ben söylüyorum Valentino. Beni zor durumda bırakıyorsun.
Drew: Bak, kendisi söylüyor.
Valentino: Sonra konuşacağız Carmen.
Drew: Onun seninle konuşacağı hiçbir şey yok. Şimdi kemiklerini kırmadan önce defol buradan!
Valentino, Carmen'a göz ucuyla bakmış ve Drew'in omzuna çarparak gitmişti.
Drew, Carmen'ın gözlerinin içine bir süre bakmış ve konuşmasını sürdürmüştü.
Drew: Sen kendini korumayı bilmez misin?
Carmen: Ben kendimi gayet koruyabiliyorum.
Drew: Gördük.
Carmen: Beni rahat bıraksana sen.
Drew: Bırakmam, bırakmayacağım.
Carmen: Gıcıksın.
Küçük bir kahkaha atmıştı oğlan.
Drew: Biliyorum ve iltifat için teşekkür ederim.
Carmen gözlerini devirmiş ve dolabından kitaplarını almak için arkasını dönmüştü.
Drew: İstersen Sweatshirt sende kalabilir.
Genç kız arkasına bakmadan konuşmuştu.
Carmen: Gerek yok, yarın veririm sana.
Drew: Almam ki.
Demesiyle Carmen sinirle arkasına dönmüş ama Drew çoktan ortadan kaybolmuştu.
~
Jacob, Amy'i hemen çapraz masadan izliyor ve bunu gören Bruce da ona engel olmak için onun adımlarını takip ediyordu.
Jacob ayağa kalktığı anda büyük cüsse de aynı anda ayağa kalkmış ve tahmin ettiği yere giderken elindeki mısır cipsi paketini fazla sıktığından patlatmıştı. Jacob, selam vermek üzere kendini hazırladığı sırada ensesinden sertçe çekilmişti.
Jacob: Ne oluyor lan?
Arkasına döndüğünde Bruce'u görmüş ve sinirle çıkışmıştı.
Jacob: Bruce, sen ne yaptığının farkında mısın lan goril!
Bruce: Ben ne yaptığımın farkındayım Jacob ama sen değilsin. Amy'e yaklaşma.
Jacob: Sen kimsin lan!?
Bruce: Sevgilisiyim oldu mu? Hadi, defol!
Elini Jacob'un omzuna atmış ve onu itmesiyle Jacob oradan gitmişti.
Amy, bilgisayarıyla uğraşırken yanına gelen Bruce'u görmemişti.
Bruce, Amy'e aldığı mısır cipsini masaya koymuş ve hafifçe öksürmüştü.
Amy: Oha, karnım acıkmıştı.
Patlamış olan pakete bakmıştı.
Amy: Patlatmışsın lan bunu. Neyse, teşekkür ederim Miles.
Bruce: Bruce demek istedin sanırım.
Amy, mısır cipsini yerken donup kalmış ve anında büyük cüsseye doğru bakmıştı.
Amy: Sen ne yapıyorsun lan?
Bruce: Ne yapıyor gibi duruyorum?
Amy: Sen...bir garipsin.
Bruce, gözlerini kırpıştırmış ve anlamsız bir ifadeyle Amy'e bakmıştı.
Amy: Sen. Bana. Mısır. Cipsi. Aldın?
Bruce: Evet, aldım.
Derin bir nefes almıştı.
Bruce: Yanına oturabilir miyim?
Amy: Pekâlâ, otur.
Hızlıca yanına oturmuş ve ona doğru dönmüştü.
Bruce: Aslında sana söylemem gereken bir şey var Amy.
Amy: Ne söyleyeceksin?
Mısır cipsinden bir tane ağzına atmış ve ellerini silkerek dikkatlice karşısındaki aslında kaba ama şu anda bir zavallı gibi görünen Bruce'a bakıyordu.
Bruce: Bak Amy, ben uzun bir süredir sana karşı bir şeyler hissediyorum ama bunu söylemeye çok utanıyordum. Yani diyeceğim o ki. Benimle çıkar mısın?
Amy, şaşkın bir hâlde Bruce'a bakmış, ardından gülümsemişti.
Amy: Aslında ben de sana karşı boş değilim. Yani benim de diyeceğim o ki. Evet Bruce, seninle çıkarım.
Dayanamamış de karşısındaki oğlana sarılmıştı.
~
Ellie, müzik odasına gitmiş ve Aiden ile beraber elektro gitar çalmayı öğreniyordu.
Aiden: Bak, bu şekilde yapacaksın. Tamam mı?
Ellie: Tamam, anladım.
Aiden'ın yaptığı şekilde yapmış ve bir alkışı hak etmişti.
Aiden: Çok güzel.
Genç kız gülmüştü.
Miles, camdan onları izliyor ve Aiden'ın Ellie'ye karşı yakınlığına gittikçe daha da sinirlenmiş, aniden odaya girmişti.
İkilinin üzerinde olan bakışlarına karşılık sertçe Aiden'ı süzmüş ve ardından Ellie'ye bakmıştı.
Miles: Ellie, kantine gidiyorum. Gelecek misin diye soracaktım.
Aiden: Gördüğün üzere çalışıyoruz Miles.
Miles: Sana sormadım Aiden. Ellie nasıl isterse öyle olur, karar onun.
Ellie: Aslında işimiz bitmişti. B-ben geliyorum.
Hızlıca ayağa kalkmış ve Miles'ı takip etmişti.
Ellie: Hey, yavaş ol.
Oğlan, genç kızı beklemişti.
Miles: Ondan uzak durmanı öneririm.
Miles'a bakmış ve gülümsemişti.
Ellie: Teşekkür ederim.
Koluna girmiş ve gülmüştü.
Miles, şaşkınlıkla yanındaki kıza baktığında kalbi hızla atmıştı.
~
Carmen, kantine döndüğünde Bruce ve Amy'i sarılırken görmeyi düşünmüyordu.
"Ne oluyor bugün?"
Diye düşünürken hızlıca yanlarına gitmiş ve sesli bir şekilde öksürmüştü.
İkili ayrıldığında Bruce'a sert bakışlarını iletmişti.
Carmen: Neler oluyor?
Amy: Eee, şey Carmen...biz Bruce ile çıkmaya başladık.
Carmen: Onu fark ettim de. Şu koca adama söyle kalksın yanından.
Bruce: K-kusura bakma.
Hızlıca ayağa kalkmış ve Drew de arkadan gelerek kolunu arkadaşının omzuna atmış, kulağına fısıldamıştı.
"Ne oluyor lan?"
Bruce, Drew'in kulağına eğilmiş ve o da bir şeyler fısıldamıştı.
"Onu bunu bilmiyorum ama senin hatun çok pis bakıyor be birader."
Oğlan hafifçe gülmüştü.
Carmen: Ne gülüyorsun Drew?
Anında sanki komutanı tarafından komut alan bir askermişçesine dikleşmişti.
Drew: B-bir şeye g-gülmüyorum a- yani Carmen.
Carmen: Güzel! Hah, diğer ikili de geldi. Neredesiniz siz?
Miles ve Ellie masaya oturmuş ve onaları anlamaya çalışıyorlardı.
Ellie: Carmen?
Carmen: Ellie?
Amy: Miles?
Miles: Bruce?
Bruce: Drew?
Drew: Am- Ya ne yapıyoruz biz!?
Carmen: Size soruyorum beyefendi ve hanımefendi. Neredesiniz siz? Ayrıca Amy, seninle sonra görüşeceğiz.
Bruce, tekrardan Drew'in kulağına eğilmişti.
"Senin hatun yargı dağıtıyor mübarek."
Drew, sertçe Bruce'un kulağını çekmişti.
"Kes lan."
Ellie: Siz şimdi çıkıyor musunuz?
Amy: Eheheh, evet.
Carmen: Sus Amy, sus!
Miles ve Ellie gülmüş, gülerken kafaları birbirine değmişti.
İyice sinirleri bozulan Carmen, Bruce ve Drew'e sinirle bakmıştı.
Carmen: Hadi siz de gidin buradan.
Drew: Pekâlâ Kızıl Hanımefendi, izninizle.
Gülmüş ve kolunu arkadaşına atarak gitmişti.
~Geçmiş~
Üçlü, eve dönmek üzere arabaya bindiklerinde karşılarına Bruce ve Drew'in çıkacağını tahmin etmemişlerdi.
Scott: Hoş geldiniz çocuklar. Ekibinizdeki diğer iki kişi. Zaten onları tanıyorsunuz.
Drew: Yine mi sen?
Carmen: Evet, yine ben.
Drew: Sen Violette olmalısın.
Carmen: Ve sen de Deadpool.
Scott: Birbirinizi pek sevmiyorsunuz sanırım.
Carmen: Evet, SEVMİYORUZ!
Drew: S-sevmiyoruz, evet.
Oğlan, gördüğü yeşil gözlere yeniden tutulmuştu sanki. İçten içe çok mutluydu ama bunu yansıtamazdı çünkü Carmen onun büyük zaafıydı. Ondan bir darbe yemek onu çok incetecekti, bunu biliyordu. Şimdilik bir şeyleri gizlemeye ve sertliğini korumaya devam edecekti. Sevdiği kızı kaybetmemek için bunu yapmalıydı.
Scott, elleriyle ikilinin kavgasını durdurmuş ve konuşmaya koyulmuştu.
Scott: Çocuklar, ekip arkadaşı olmak için önce birbirinizle anlaşmanız gerek. Bu şekilde tartışırsanız savaş esnasında da kavga edersiniz. Bu düşmanlar için büyük bir avantaj olur. Bunu istemeyiz öyle değil mi? Lütfen, rica ediyorum iyi anlaşın. Şimdi sizden el ele sıkışmanızı istiyorum.
Carmen: Bay Brunose, lütfen bunu yapma-
Scott: Carmen, lütfen.
Genç kız nefes vermiş ve elini uzatmıştı. Oğlan da vakit kaybetmeden onun elini sıkmış ve gözlerinin içine bakmıştı...
~
Okul kapısının önünde herkes toplanmış ve Ellie de koşarak gelmişti.
Ellie: Ben gelemiyorum, siz gidin.
Carmen: Neden?
Ellie: Miguel güçlerimi kullanmamı yasakladı.
Miles: Ne demek yasakladı?
Ellie: Uzun hikaye, sonra anlatırım. Hadi, siz gidin.
Amy: Bak, kesinlikle anlatıyorsun tamam mı?
Ellie: Söz veriyorum, anlatacağım.
Arkadaşlarına tek tek sarılmış ve onlara el sallamış, Bruce ve Drew'e de kafasıyla selam vermişti.
Beşli yola koyulmuş ve büyük binaya gitmişlerdi.
Layla, lobide herkesi karşılamıştı.
Layla: Hoş geldiniz, bugün ilk öğretim gününüz. Öncelikle Amy, benimle gel tatlım. Sana bilgisayar yazılımlarıyla ilgili bilgiler vereceğim.
Amalya: Bruce ve Drew, siz de benimle geliyorsunuz.
Carmen: Biz nereye gidiyoruz?
Layla: Siz patronun yanına gidiyorsunuz.
Carmen: Pekâlâ, gel Miles.
Arkadaşının koluna girmiş ve beraber Miguel'in odasına gitmişlerdi.
Carmen: Biz geldik...patron.
Miguel: Hıhı...hoş geldiniz.
Arkasına dönmüş ve ikisine bakmıştı.
Miles: Sizinle paylaşmak istediğim bir planım var ama bunları uygulamaya geçiremiyorum.
Miguel: Aa evet, harika.
Miles: Size bunu anlatırsam belki bir şekilde halledebiliriz.
Miguel: Hıhı, bravo.
Miles: Bana yardım edebilir misini-
Sözünü bitirmeden üzerine gelen demirle yere eğilmişti.
Carmen, Miles'ı korumak için önüne geçmiş ve olağan gücüyle bağırmıştı.
Carmen: NE YAPIYORSUNUZ SİZ!?
Miguel: Onun burada olması bir hata, Carmen.
Carmen: Ne hatası? Siz neyden bahsediyorsunuz be!?
Miguel: Miles'ın o örümcek tarafından ısırılmaması gerekiyordu.
Miles: Ne?
Miguel: Bak Miles, her örümcek adamın yaşadığı gibi...seninde baban ölecek.
Miles: NE DEMEK BABAN ÖLECEK? SİZ NE DEDİĞİNİZİN FARKINDA MISINIZ!?
Miguel: Miles! Ya baban ya da bütün insanlar.
Miles: İkisini birden kurtarabilirim. Biz bunun için yok muyuz zaten?
Miguel: Bunu yapamazsın Miles. Üzgünüm...
Yere attığı küçük bomba patlamış ve Miles, küçük bir yerde kapalı kalmıştı.
Carmen: Hey, sen ne yaptığının farkında mısın?
Miguel: Kaçmasına izin veremem.
Carmen: İleri gidiyorsun.
Miguel: Sana karışma hakkı vermedim.
Drew, Bruce ve Amy koşarak gelmişlerdi.
Drew: Neler oluyor?
Carmen, Su elementini kullanarak Miguel'i itmiş ve aşırı güçten dolayı kendisi de bayılmıştı. Bunu gören Drew, koşarak Carmen'ın yanına gitmişti.
Layla, Eve Gönderme Makinası'nı çalıştırmış ve Amalya ise Miles'ın kafesinin aktifliğini bozarak onu makinaya itmişti.
Miguel, öksürerek ayağa kalktığında Carmen'ın üstüne gitmiş ve ona hamle yapacağı sırada Drew, onu durdurmuştu.
Drew: Sen nasıl ona vurma hakkını kendinde görüyorsun lan!?
Drew ve Miguel yumruk yumruğa birbirlerine vururken Miles, makinadan kurtulmaya çalışıyor ama yapamıyordu.
~
Her şeyi başından beri izleyen Ellie, koşarak bilgisayara doğru gitmiş ve Layla'yı iterek makinayı durdurmuştu.
Ellie: Kes şunu Miguel!!
Herkes durmuş ve Ellie'ye doğru bakmıştı.
Miguel: Senin ne işin var burada? Cezalısın demedim mi?
Ellie: Kes cezayı Miguel! Ne istiyorsun ondan!?
Miguel: Bir de soruyor musun? Her şey senin yüzünden oldu. Dikkatsizliğın yüzünden!
Ellie: Her şeyi benim üstüme atmaktan bıkmadın mı artık!?
Miguel: Ellie, senin arkadaşın bir Anamoli. Var olan tek ve ilk Anamoli. O BİR HATA! EVE GÖNDERMEDİĞİMİZ SÜRECE İNSANLAR ÖLECEK!
Ellie: Ne diyorsun sen?
Miguel: Dediğim şey şu. Eğer Miles o örümcek tarafından ısırılmasaydı şu anda Peter yaşıyor olacaktı anladın mı? Hepsi ama hepsi senin o dikkatsizliğin yüzünden. Peter senin yüzünden öldü!!
Ellie: Kes şunu Miguel!
Adam, bir süre durmuştu.
Miguel: Aslında...eve gönderilmesi gereken asıl kişi sensin Ellie.
Ellie: N-ne?
Makinanın kolları hareketlenmiş ve Ellie'yi omuzlarından yakalayıp piste koymuştu.
Ellie: Bunu bana yapamazsınız!
Miles: Ne yapıyorsun sen!? Kes şunu!
Ellie, Miguel'in gözlerine bakmıştı.
"Sözde hepimiz iyiydik, değil mi?"
Carmen: HAYIR, ELLİE! DURDURUN ŞU MANYAĞI!!!
Miguel: Sen ne dedin bana? Bir daha söyle!
Yerde duran Carmen'ın üzerine doğru yürümüş ve yüksek bir ses yankılanmıştı.
"Eğer bir daha benim kızılıma dokunursan senin kemiklerini kırarım!"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |