16. Bölüm

16.BÖLÜM

Elif minel kayalar
elif_minel

 

 

16.BÖLÜM

(Giray'ın ağzından)

Bunun bir gün olacağını biliyordum. Tek umudum daha geç olmasıydı. Bana yaşatmadığı kalmamıştı. Ben onun yüzünden evimi, annemi terk etmiştim. Şimdi de sevdiğim kadını almıştı benden. Sığınabileceğim tek limanımla tehdit ediyordu beni. 'Ya işin ya aşkın' demişti. Zaten ya tehdit ederdi ya da işkence... İşte bu yüzden kaçmıştım. Sadece asker olmak istemiştim. Bir hafta boyunca aralık ayında karın üstünde yatırdı beni. 11 yaşındaydım. Üstüme tişört bile giymeme izin vermedi. Annem ne kadar yalvardıysa da almadı içeri. eğer orada Hipotermi geçirmeseydim yine içeri almazdı beni. Ölüyordum. Asker olmak istediğim için ölüyordum. Onun yüzünden. 'Sen asker olursan seni değil, sevdiklerini teker teker öldürürüm çocuk. Bir tek sen kalırsın. ' Diyordu. Evden kaçtım. 12 yaşında evden kaçtım. Sokaklarda yattım.

Yine de asker oldum. Çok tehdit etti. Ama bir şey yapamayacağını biliyordum. Annem ona bakan tek insandı. Tek başına bir yumurta bile kıramazdı o. Kendi pisliğinde boğulurdu. Bunu biliyordu. O yüzden ona da kardeşime de dokunamazdı. Ama Felda onun için hiç kimse değildi. Bu da onu mükemmel bir yem yapıyordu. Tek istediğim mutlu ve huzurlu bir hayat geçirmekti. Ama 'babam' buna izin vermiyordu. Ben onun yerine geçmediğim sürece de buna devam edecekti.

' Ben senin yerine ölsem geçmem. Bunu biliyorsun. eğer Felda'nın bir saç teline zarar verirsen seni kendi ellerimle öldürürüm.' ' Kan çekiyor işte. Sakin ol şampiyon. Senin sadece tamam demen bu yeşil gözlü güzelliğin kurtulması için yeterli. OĞLUM.' Bu adam bugün benim sinirime gerçekten çok dokunuyordu. ' O kadına dokunamazsın. Sen daha karının cenazesine gelmedin. İnsan biraz örf, adet bilir be adam.' 'Açın şu ekranı.' Önümde büyük bir ekran olduğunu o an anlamıştım. Ekran açıldı. İlk önce cızırtılı bir ses ve siyah beyaz bir görüntü vardı. Daha sonra Felda'yı gördüm. Küçük bir koltukta hala baygın bir şekilde uzanıyordu. Her gece kokusuna hasret uyuduğum kumral dalgalı saçlarındaki kurumuş kanı görebiliyordum. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

' Ne yaptın sen? Eğer o kadına bir şey olduysa mezarlık bak kendine adam!' 'Sakin, sakin. Sadece başının arkasına ufak bir darbe almış olabilir. Merak etme doktora baktırdım. O kadar gaddar bir insan mıyım ben?' Benim Felda'm orada kapalı bir kutuda yatıyordu. Ama ben hiç bir şey yapamıyordum. Çıldırmak üzereydim. ' Bırak beni. Gideyim yanına.' ' O kadar da kolay değil asker. Sen bir tamam de ondan sonra bakarız.' Tam ağzımı açmış dilime ne geldiyse söyleyecekken önünde en az 10 adam olduğunu tahmin ettiğim kapı yavaşça çalındı.

'Kim bu? Nasıl girebiliyor içeri?' 'Efendim Toprak Bey geldi. Alalım mı içeri?' Toprak mı? Yıllardır yüzünü görmediğim, sırf yerinde gözümün olduğunu düşündüğü için 10 yaşından beri benden nefret eden küçük kardeşim Toprak mı? ' Gelsin, geldin. Yıllardır görmediği abisini görsün.' Sanki ben istedim görüşmemeyi. ' Baba, bir bakabilir mi- Giray? Neyse. Bir bakabilir misin?' Sözde babam sinirli bir şekilde homurdanıp Toprak'ın yanına gitti. Acilen bir plan yapmalıydım. İçeride 4 adam vardı. İkisi silahlıydı. Silahların susturucuları takılıydı. Bu işimi kolaylaştıracaktı. Dağhan konuşurken uzun uğraşlar sonucu bileğimdeki ipleri çözmüştüm. Sakince ayağı kalktım. 'Arkadaşlar siz benim çıkmama izin vermeyeceksiniz biliyorum ama benim buradan çıkmam gerekiyor. Malum yan tarafta yeşil gözlü bir güzellik var da.'

Hızlı bir şekilde yanımdaki kısa boylu adama kafa attım. Belindeki silahı alıp karşıdaki adama sıktım. Mesleğimden dolayı buna iznim vardı tabii. Diğer ikisinin daha yeni işe girdiği kesindi. Elimdeki silahı görür görmez biri kaçtı. Diğeri ise daha azimliydi. Korksa da silahı elinden düşürmemeye çalışıyordu. Yavaş yavaş yaklaştım. ' Bana bak saçma bir hareket yapma. Zaten hoşt desem düşüp bayılacaksın. Dur yerinde.' Konuşurken daha da yaklaşmıştım. Arkamı döndüm. Gideceğimi düşündü. Ama ben onun kadar acemi değildim. Bir anda tekrar arkamı dönüp silahın kabzasıyla kafasına vurdum. Zaten bayılacak kadar korkuyordu. Biraz yardım etmiştim sadece.

Hemen yan odaya geçtim. Hala baygındı. Odada kimse yoktu. Yanına eğildim. 'Felda, aç gözlerini güzelim. Gitmemiz lazım lütfen.' Uyanmıyordu. Nasıl uyandıracaktım. Bir an önce gitmemiz lazımdı. Ne kadar kızsa da buradan en hızlı şekilde çıkmalıydık. Yavaşça kucağıma aldım. En azından sadece baygındı. Endişelenecek bir durum lmadığından emin olduktan sonra koşarak odadan çıktım. Burası doğduğum evdi. Her ayrıntısını bizzat bildiğim bir yerdi. Merdivenlerden çıkarken Felda yavaş yavaş gözlerini açmaya başladı. Kabus gördüğü yüzünden belliydi. İçeride hiç adam yoktu. Bu biraz garipti. Tam kapıyı açacakken kucağımdaki tatlı şey çığlık atarak uyandı.

'BIRAK BENİ!!!!'

'NE? Ne oldu?'

'Giray?!!?'

'Buyurun benim.' Anında kucağımdan atladı.

'ÖLDÜN SANDIM!!'

'Sence olabilir mi öyle bir şey?'

'En son birlerinin seni bir arabaya bindirdiğini gördüm. Sen olsan ne düşünürdün duygusuz prens?'

'Tamam, sustum. Ayrıca duygusuz prens ne ya?'

Bu ufak sohbetin ardından Felda'nın uyarısıyla tekrardan kaçmaya odaklandık. Yine etrafta kimse yoktu. Bu biraz garip değil miydi? Ama şuan bu çok da umurumda değildi. Şuan tek istediğim Felda'yı buradan bir an önce çıkarmaktı.

Kapıdan çıktıktan sonra gördüğüm ilk taksiyi çevirip yerleştik. Gideceğimiz yeri söyledim ve tekrar kontrol etmek için Felda'ya döndüm. Saçındaki kanları fark etmiş olacak ki soran gözlerle bana bakıyordu. 'Dün kafana odunla vurulduğunu hissetmişsindir her halde.' 'Kanayacağını düşünmemiştim.' 'Bir şeyin yok. Merak etme.' Tamam der gibi kafasını sallayıp birbirine yapışan saçlarını ayırmaya koyuldu. Ben ise önüme dönüp Semih ve diğerlerine haber veriyordum.

Bölüm : 28.07.2025 01:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...