
4.BÖLÜM
En son olayların üzerinden neredeyse bir ay geçmişti. Bu süre içerisinde pek bir olay olmamıştı. Bütün gün evde oturup hiçbir şey yapmadan film ve dizi seyrediyordum. Nisa ve tim üyeleri her gün bir yada iki saat antrenman yapıyorlardı ve ardından hemen eve dönüyorlardı. Yatağımda oturmuş kitap okurken telefonum çalmaya başladı. Arayan Nisa'ydı ve görüntülü aramıştı. Kesin bir haftadır aradığı bluzu bulmuştu ve bana gösterecekti.
Ufak bir tebessüm ettim. Telefonu açtığımda başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Timin her üyesi sıralanmış bir şekilde elleri kolları bağlı oturuyorlardı. Arayan kişi telefonu kendine çevirdi. Bu adam beni vuran değil miydi? Tam bir şey söyleyecektim ki telefon kapandı. Ardından yine Nisa'nın numarasından bir konum gönderildi. Ne yapacağımı bilmiyordum ve yatağıma oturmuş öylece ağlayamazdım. Hemen hazırlanıp Giray'ın arabasını alarak konuma doğru doğru sürmeye başladım. Nasıl bana haber vermezlerdi? Muhtemelen hala yaralı olduğum için ve gelmek isteyeceğimi bildiklerinden bana haber vermemişlerdi.
Onlara kızgındım ama şuan bunun bir önemi yoktu. Hepsi kaçırılmıştı. Bir yolunu bulup onları kurtarmalıydım. Geldiğimi anlamamaları için bir blok kadar öteye park edip koşarak oraya doğru ilerledim. Burası benim vurulduğum depoydu. İçeri girdiğimde biri üstüme atladı. Neyse ki silahımı yanıma almıştım. Teker teker hepsini vurdum. Hak etmişlerdi. Tam onlara hesap soracaktım ki biri arkadan ellerimi tuttu .Bu beni vuran adamdı. 'Tekrardan hoş geldin Hilal Timi'nin yeni üyesi.' 'Ben bir hataya iki kere düşmem.' Onun benimle alakalı bilmediği bir başka şey ise canım annem sayesinde 5 yaşından beri tekvando eğitimi alıyor olmamdı. O adam benim için çocuk oyuncağıydı. Hiçbir dövüş sanatıyla uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı her halinden belliydi. Arkamda olmasından yararlanıp ayağımdaki kalın tabanlı ayakkabıyla ayağına bastım. O acı içinde kıvranırken onu da etkisiz hale getirdim. Tekvando derslerini seviyordum.
Hemen diğerlerinin yanına gittim. ipleri çözüp hesap sormaya hazırlandım. 'Siz nasıl bana haber vermeden göreve çıkarsınız? Ben bu timin üyesi değil miyim acaba nasıl yapabilirsiniz? Ya ben olmasaydım? Belki burada olsam az da olsa yardımım dokunurdu ve siz de kaçırılmamış olurdunuz. 'Daha söylenecektim ama konuşamadım. Ağlamaya başlamıştım. Gerçekten çok korkmuştum. Ya onlara bir şey olsaydı?
Ellerim titriyordu. Kendimi sakinleştirmeye çalışırken birden kendimi Giray'ın kucağında buldum. Hepsi şaşkın bir şekilde bize bakıyordu. Bende haliyle oldukça şaşkındım. 'Ne yapıyorsun sen?' 'Seni kucağıma alıyorum çünkü yaran hala iyileşmedi. Üstelik az önce yaralı olmana rağmen beş adamı birden yara serdin. Yoruldun. Korktun ve telaş yaptın. Bu senin durumunda iyi bir şey değil. Ayrıca ben senin komutanınım bana karşı gelemezsin .Az önce bana söylenmiş olsan bile şuan komutanın olarak bunu yasaklıyorum.' Nisa ve Selin birbirlerine bakıp gülüşüyorlardı. Ben ise şaşkınlık içerisinde sorgulayan bakışlarla Giray'a bakıyordum.
O ise beni umursamıyor gibi yapıyordu ama bu şaşkınlığımın hoşuna gittiğine yemin edebilirdim. İki dakika önce ağlıyordum ve korkudan ellerim titriyordu fakat şuan Giray'ın kucağında durumu kabullenmiş bir şekilde benim getirdiğim arabaya doğru ilerliyordum. Nisa, Semih ve Selin arkamızdan fısır fısır konuşarak ve gülüşerek arabaya doğru ilerliyordu. Arabanın yanına geldiğimizde 'Artık inebilir miyim sevgili KOMUTANIM?' 'İnebilirsin sevgili ASKERİM' Bu durum onun çok hoşuna gitmişti.
Ön kapıyı açıp 'Buyurun' der gibi kapıyı işaret edip arabaya binmemi bekledi. Ben ise gözlerimi devirip Nisa'nın yanına arka koltuğa oturdum. Bozuntuya vermeyip gülümseyerek kapıyı kapadı ve sürücü koltuğuna oturup diğerlerinin de binmesini bekledi. En son Selin de yanımıza oturunca arabayı çalıştırdı ve eve doğru gitmeye başladık. Yol boyunca ben hariç herkes gülümsüyordu. Ben ise yanaklarım kıpkırmızı olmuş bir şekilde somurtarak yolculuk yapmıştım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |