Can't Help Falling In Love-Tommee Profitt
Gizem, yıllara dayanan üstü gizli bir gerçekliktir.
Kimisi onu saklamaya çalışırken, kimi güçler ise onu ortaya çıkartmak için can havli ile uğraşır. Kanunlar dinlenir, fakat suç; kural tanımayan, kanun dinlemeyendir.
Suçu işleyen kadar, suçun üzerine toprak atmaya çalışanların da eline kan bulaşır.
♟🎲
Dünya savaşlarının henüz bitmediği tarihlerden birinde, 50 yıl öncelerinde.
Hudson Körfezinin tam ortasında o zamanki yılların imkanına inat suç örgütü üslerinden biri kurulur.
FBI ve CIA' in kurtarıcı meleklerini yetiştirmeye hazırlanan örgüt, suç işleyen eli kanlı gözü kara katillerden bile daha tehditkâr bireyleri eğitirken hiç çekinmeyeceklerine yemin ederler.
5 Kurucu, tek bir amaç.
Gizli tetikçiler, devletin esas ajanlarını sahte ajanlardan korumaya ant içerek büyütülecek fakat devlet dahil bundan kimsenin haberi dahi olmayacaktı.
Londra, Amerika, Meksika, Mısır, Rusya gibi büyük ülkelerin her bir yerine birer gizli saklı binalar kurulmuş bunları özel güçler yardımı ile korunmuştu. Binaya yerleştirilen özel güvenlikler gibi, Dünyanın üzerine bu tetikçilerden yerleştirilmişti.
50 Yıl aralıksız CIA ve FBI' ın sahte ajanları, yetiştirilen özel tetikçiler tarafından öldürülerek, iki yüzlü maske takan herkesin sonunu imzalamışlardı. Fakat, Kuzey Kutbunda doğan o bebeğe kadar...
♟🎲
Günümüz takvimlerinden 22 yıl önce bir Mayıs gecesi, kar tanelerinin dünyaya tane tane indiği soğuk bir Perşembe gününde Kuzey Kutup bölgesinde minik evin bacasından duman usul usul süzülüyordu.
İçeride bir kadın feryatlar içerisinde bağırırken karnındaki ufak canlıyı çıkartmak tahmin ettiğinden çok daha uzun ve zahmetli bir iş haline gelmişti. Acı bedeninin her yerini metal bir sarmaşık misali sarmış, git gide de onu sıkmaya ve dikenlerini batırıyordu.
Yanında kimse yoktu, bu yüzden yapabildiği tek şey ıkınmak ve yapabileceğinden emin olmasa da bir şekilde acıyı sonlandırmaktı.
Bağırdı, öyle büyük feryatlar kopardı ki evrenin bir yerlerindeki yılanlar onu duyup birbirlerine baktı. Yattığı yatağın üstündeki gri battaniyeyi tüm gücüyle sıkıp biraz daha bağırdı. Kırmızı saçları terden ıslanmış olan yüzüne yapışmış ve onu resmen gıdıklıyordu.
İçinde bir şeyin haraket ettiğini hissettiğinde daha fazla ıkındı, hala canlı olduğundan emindi. Ufak yırtılma sesleri duyuyor, ama buna rağmen tüm kuvvetini kullanmaya devam ediyordu. Son bir kez, dedi içinden.
Nefesini dengeledi, acıyı kafasında susturdu. Kendini hazır hissettiğinde ise kuvvetli bir nefes alıp koyu zümrüt yeşili gözlerini kapattı.
Nefesini vermeye başladığı anda karnındaki canlıyı ittirmeye ve eş zamanlı olarak çığlıklar koparmaya başladı. Fakat bu sefer, olmuştu.
Birden büyük bir rahatlama ile vücudu sarsıldı, gözlerini açmadan kafasını geriye atıp nefes aldı. Kendini hem halsiz hem de ağrıdan zonkluyomuş gibi hissetse de yeni bir ses duyamadığı için doğruldu. Bacaklarının arasında, kanlı battaniyenin üzerinde ıslak yeni bir beden duruyordu.
Fakat bağırmıyor, ağlamıyordu.
Hemen kucağına almaya çalıştı fakat hala birbirlerine bağlı olduğu kordon buna izin vermedi.
Hemen yanında duran ufak sehpaya uzandı, metal saplı işlemeli çakıyı bulup açtı. Hiç düşünmeden göbek bağını kesip çocuğunu aldı.
Kucağının arasında kan ile kaplı minik bir kız çocuğu vardı. Islak saçlarına baktı, aynı onun gibi kırmızı ufak saçları vardı.
Kadın yaklaşıp baktığında nefes almadığını fark etti, hemen ufak kalbine nazik masajlar yaptı ve yavaşça çocuğa vurdu.
Sanki boğazında büyük bir yük varmışçasına bebek yeniden doğdu ve gırtlağını yırtarcasına bağırdı. Kadın bağıran çocuğuna baktı, göz teması kurdukları anda yenidoğanın sesi bıçak kesercesine kesildi.
Kadın kendi çocuğuna öyle acımasız bakıyordu ki, bebeğin bakışlarında da aynısını gördüğünde ürperdi. Kırmızı saçlarına baktığında bir zamanlarki acımasızlığını, ne kadar soğuk bir katil olduğunu tekrar hatırladı.
O, acımasız olarak bilinen dünyayı masum bırakan ve esas acımasızlığı tattıran yüce kadındı. Ve şuanda kendi doğurduğu çocuğuna bile meydan okuyordu.
Bazılarının kaderi daha doğmadan yazılırdı.
Katil olmak kanına işlenmiş bir zehirdi, hep öyle kalacaktı.
Damarlarının içerisinde akan o deli, kırmızı sıvıdan kurtulmak için kendini dahi öldürse o tetiği karşısındakine elini titretmeden çekmek zorundaydı. Kimisi hayat ile imtihan edilecek iken, o kendi canı ile imtihan edilmek için az önce Dünyaya gözlerini açmış bir faniydi.
Şeytan, çocuğun yanıbaşında durdu. Annesinden önce ona ismini söyledi.
İsmi söylenen seri katilin önünde, Dünya diz çöktü.
Canını bağışlamaları için yalvardı, o ise içindeki şeytanı dinledi.
Şeytan kulağına yaklaştı, buz gibi nefesini üfledi. Kız daha bebek bile olsa ürpermedi, şeytanın varlığını anladı hatta ona tapmayı kabul etti..
Şeytan kulağına fısıldadı; "Trista, Dünya' ya boyun eğdirmeye hazır mısın?"