Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Karşılaşma

@elifebrarrd

Nefes alışlarım hızlanmaya başlamıştı ellerim onun göğüs kafesinin üzerindeydi ne kadar itmeye çalışsamda yerinden bir santim bile kıpırdamıyordu elini dudaklarımın üstüne kapatmıştı konuşmama izin vermeyecek gibiydi "sessiz ol sen kimsin?" diye bir ses çıktı kalın bir erkek sesiydi karanlıkta onun yüzünü göremiyorum ve bu işimi dahada zorlaştırıyor nefes alışlarım düzelmiyordu elini çektiğinde bir yardım çığlığı atsam kim duyabilirdiki? Konuşmak dışında bir çağrem yoktu "elimi çekicem ve sende ses çıkarmayacaksın şuan bağırman yapabileceğin en kötü şey olur" dediğinde korku ve çaresizlikle başımı salladım kalbimin ritmi düzelmiyordu elini yavaşça dudaklarımdan çekip iki adım geri çıktı "sen kimsin ve niye buradasın? Kim gönderdi seni?" dediğinde sadece yaşadığım şoku atlatmaya çalışıyordum ne dediğinden bile haberim yoktu ben kimse tarafından gönderilmemiştim karşımdaki kişi sıkıntılı bir nefes verip konuştu "söylemeyi düşünüyor musun? Yoksa seni şuan öldürmeli miyim?" dediğinde hızlıcs konuştum "ben kimsenin adamı değilim asıl sen kimsin ve burada ne işin var hangi aklı yerinde olan insan buraya gelir?" dediğimde güldüğünü hissettim hala onu göremiyorum sanki bir hayaletle konuşuyormuşum gibi hissettiriyordu

 

"Bana bunu diyorsun ve sende buradasın"

 

"Ben kaçmak için geldim"

 

"Bende öldürmek için"

 

Öldürmek için mi? Nasıl yani bu bir katil miydi? Korkuyla bir adım daha gerilemek istemiştim ama arkamdaki duvara daha çok yapışmış oldum korkuyordum ama bu korkunun ne için olduğunu bilmiyorum "sen cinmisin yoksa" dedim sesim titremişti yoksa gerçekten sadece bana bulaşmak isteyen bir yaratık olabilir mi? Düşüncelerden kurtulmak için başımı iki yana salladım ve aklıma çantamın köşesine astığım fener geldi karşımdaki kişi hala gülüyordu

 

Buda her halta gülüyor olmazki böyle

 

Ne yaptığımı belli etmeyecek bir şekilde fenere uzanıp çantanın köşesinden çıkarttım ve hızlı bir hareketle karşımdaki tarafa tutarak açtım "Ne yapıyorsun sen!" diye bağırdı karşımdaki çocuk elini yüzüne siper ederek gözlerimi ani gelen ışıkla beraber yummuştum bir kaç saniye bekleyip gözlerimi açtığımda karşımdaki kişi yarı açık öfkeli gözlerle benden bir cevap bekliyordu ışığı kör olmamak için yere doğru hafifçe çevirip O'na baktım "ne yapsaydım acaba karanlık bir ortamda görmediğim bir Çin'le konuşmak çok mu normal!" dedim sesim yükselmiş olmalıydı ki karşımdaki çocuk hızlı adımlarla yanıma yaklaşıp elini ağzıma siper etmişti "sana buranın bağırmak için iyi bir yer olmadığını söylüyorum sus ve konuşma bu yüzden ve benim sorularıma cevap ver" dediğinde kaşlarımı çattım ve bende elimi onun elinin üzerine koyarak ittim "benim ne yapacağım seni ilgilendirmez ve burada bizden başka kimse yok neyin kafası bu?" dedim ama bu sefer sakin bir tonda konuşmuştum başını iki yana sallayıp elini belindeki silaha atıp bana doğrulttuğunda kalbim yine yerinde durmamıştı şuan ölmek için çok kötü bir zamandayım malesef annemi kurtarmadan ölmemem lazım "sanırım bu işi zor yoldan halletmeliy-" demiştiki sözünü tamamlamadan sustu ve gözlerini kısarak bana doğru bir adım yaklaştı "bir dakika sen şu sabah kurtardığımız kız değil misin?" dediğinde gözlerim fal taşı gibi açılmıştı bu sefer bende onun yüzünü daha dikkatli izlemeye başladım gerçekten de o çocuk! Böyle bir karşılaşma yaşamak için ne günah işledim tanrım! "Senin burada ne işin var?" dedi yine kendimden beklemediğim bir şekilde göz devirip sonuncu kez tekrarladım "sanırım sağar falansın kaçıncı kez söylememi bekliyorsun kaçtım, evden kaçtım ve buraya geldim!" dediğimde kaşlarını çattı ağzını aralayıp tam birşey söyleyecektiki söylemekten vazgeçip geri sustu bana taraf arkasını dönüp camları kırılmış pencereye doğru yürüdü ve pencerenin köşesine yaslanıp gökyüzünü izlemeye koyuldu "buradan git" dediğinde bende kaşlarımı çattarak ona bir adım yaklaştım "bu seni ilgilendirmez burada kalıcağım" dedim kararlı bir şekilde yüzünü ellerinin arasına alıp bana taraf döndü "canınamı susadın sokak kızı?" sokak kızımı? Benden böyle bahsetme hakkını O'na kim verdi? Bir anlık şokla gelen cesaret ve öfkeyle beraber hızlı adımlarla o daha ne olduğunu anlamadan yüzüne geçirdiğim yumrukla sendeleyerek pencerenin kırık camlarının arasında boşluğa doğru düşüyordu ki son anda hızlı bir refleksle tutunmuştu ona doğru biraz daha yaklaşıp yakasından tuttum vedudağımı kulağına doğru yaklaştırdım "ne demiştin duyamadım?" dedim alaylı bir ses tonuyla ve sert bir şekilde onu bırakıp geri çekildim o anki şokla beraber kaşlarını çatmıştı bu erkekler veya hakkını yemeyelim -sadece bazı kendini birşey sanan erkekler- hala kadınların bu kadar güçsüz olabileceğini mi düşünüyordu? Ah! Yanılıyorlardı

 

Ve bunu istersem şuan bile kanıtlayabilirim

 

"Kimler var orada!" bir anda ani gelen sesle beraber yerimden sıçrayıp arkamı döndüm ses dışarı girişten geliyordu "hassiktir!" önüme döndüğümde korkuyla odanın içinde volta atan birisini beklemediğim kesindi ama evet korkuyla volta atıyordu "acaba volta atmayı kesip bana burada ne olduğunu açıklar mısın?" dediğimde sesim yükselmiş olacakki hızla yanıma doğru gelip yine eliyle dudağımı siper aldı bu çocuk susturmak için ikide bir benim dudağımla beraber burnumuda kapatıp nefessiz bırakmak zorundamı? Ağzımda birşeyler geveleyerek elimle onun elini itmeye çalışıyordum ama izin vermiyordu "şşş bir sus be kızım şurada tehlikedeyiz ve sen hala dır dır ediyorsun" dediğinde bıkkınlıkls tamam susuyorum anlamında başımı sallayıp teslim olur gibi ellerimi kaldırdım en sonunda elini dudağımdan çekince kısa bir şekilde öksürüp ona ters ters baktım "cidden kafayımı sıyırdın az kalsın nefessizlikten tahtalı köyü ziyaret ediyordum!" dedim camın önüne doğru yürüyüp başımı dışarı doğru çıkardım çıkarmamla beraber korkuyla geri sokmam bir olmuştu "sana buradan git derken ciddiydim ve buradan acilen çıkmalıyız" dedi adını bilmediğim kıvırcık saçlı çocuk bana doğru yaklaştığını hissettiğimde ona taraf dönmek yerine yere doğru eğilip yerdeki bir cam parçasını cebime koydum eğer tehlikeli bir duruma düşersem bu bana yardım edebilirdi "kim var orada dedim Çıkın dışarı!" diye bağırdı bu tarafa yaklaşmakta olan adım seslerinin sahibi aceleyle kıvırcık çocuğa baktım "onlar kim?" dedim bana bakıp oflayarak başını iki yana salladı ve hızla kapıya doğru koşup kapıyı sertçe kapattı "şurada duran sandalyeyi ve sopayı ver hızlı!" diye bağırdı afallayarak gösterdiği tarafa baktım ve yerde duran sandalyeye doğru koşup hızla yerden alıp ona attım sandalyeyi son anda yere düşüp kırılmaktan kurtarıp havada tuttu "sen hiç vermek nedir bilmezmisin!" dedi ve aceleyle sandalyeyi kapıya açılmayacak şekilde sabitleyip sopayı ona vermem için elini uzattı sopayı eline bırakıp bir adım geri çekildim kapı dışarıdan zorlanıyordu ve bu haptıklaeımız fazla dayanmayacak gibiydi sopayıda kapı kolunun arasından geçirip ellerini birbirine vurarak silkeleyip yanıma doğru yanaştı ve ben daha ne olduğunu anlamadan elimi kendi elinin içine hapsedip pencerenin yanına doğru koştu ve başını dışarı çıkartıp birşey kontrol eder gibi etrafa bakmaya başladı "burası ilk kat buradan çıkabiliriz hadi hızlı!" dedi ve duvarlardan destek alarak bir ayağını pencerenin üstüne attı ve ikinci ayağınıda atıp bana baktı arkamdan hızlıca gel tamam mı?" dediğinde başımı olumlu anlamda sallayıp kapıyı kontrol ettim daha fazla dayanmayacak gibi duruyordu önüme geri döndüğünde onun çoktan atlamış olduğunu görünce bıkkınlıkla nefesimi verip bende aynı şekilde ayağımı cama koyup duvardan destek alarak pencereye çıktım ve gözlerimi kapatıp üçe kadar saydım

 

1

 

2

 

3

 

Atla asil!

 

Büyük bır acı çığlık ağzımdan çıkmıştı atladığım sırada ayağım

Pencerenin üstündeki kırık camlardan biriyle derin bir yara izi almıştı yerde oturmuş pozisyonda ayağımı kontrol ettim yürüyemeyeceğim kadar kötü değildi "iyi misin?" diye sordu kıvırcık çocuk başımı olumlu anlamda salladım tam birşey demek için ağzımı aralamıştım ki kapının kırılma sesiyle irktim "koş!" diye baırdığında afallamış şekilde hızlıca ayağı kalktım ve onun arkasından koşmaya başladım silah sesleri arkamızdan çoğalmaya başlamıştı arkamı kontrol edip daha hızlı adımlarla koşmaya başladım ayağımdaki kanama çoğalmıştı derin bir şekilde kesilmişti kanamayı durdurmalıydım ormanın içine doğru koşarken silahlardan uzak ve arkasına otura bileceğim bir taş görünce kıvırcığın arkasından ayrılıp o tarafa doğru koşmaya başladım arkamdan bağırmaya başlamıştı ama onu takmadan hızla taşın arkasına geçip yere çöktüm kazağımın kolunu tutup elime doladım ve anı bir şekilde sertçe çektim ilk önce bir yırtılma sesiyle yine hızla çektim ve kazağımın kolunu yırttım kazağın kolunu ayağıma dolayıp sert bir şekilde sıktım acıyla karışık çıkan iniltiyi umursamayacak kazağı bağladım en azından kan kaybetmeyecektim kıvırcık çocuk yanıms doğru yanaşmıştı "hızlı kalk hadi arkamızdan her an gelebilirler ayak bağı oluyorsun!" dedi kaşlarını çatarak ellerimle yerden destek alıp ayağa kalktım ve onu beklemeden yine koşmaya başladım homurdanarak oda bana yetişmişti

 

"Şu taraftan köşede arabam var" dedi kıvırcık 15 dakikadır koşuyorduk olduğumuz köyden bir hayli uzaktıktık ve susuzluktan ölüyorum! Adımlarımı yavaşlattım ama hızlıca yürümeye devam ettim ayağım kötü değildi en azından araba görüş alanımıza girdiğinde ne zaman olduğunu bilmediğim küçük bir mutluluk belirtisi dudağıma oturdu kıcırcık çoktan arabaya binmiş beni bekliyordu bende arabının yanına yanaşarak kapıuı açtım ve yolcu koltuğuna yerleştim "bas gidelim hadi" dedim bana yandan sıkılmış gibi bir bakış atıp gaza bastı arkama yaslanıp gözlerimi kapattım bugün olduğundan daha fazla uzun sürüyordu "adın ne senin" dedi kıvırcık yine gözlerimi açma gayretinde bulunmadan sorusunu cevapladım "asil erkek ismi deyipte dalga geçersen senin kafanı o direksiyonda parçalarım" dedim kaşlarımı çalarak güldüğünü hissediyordum "zaten öyle birşey demeyecektim"

 

"Senin adın ne"

 

"Yusuf"

 

"Yusuflardan hayır gelmez"

 

"Erkeklerden hoşlanıyorum zaten şansına küs"

 

Gözlerimi şaşırarak açtım bu dikkatimi çekmişti "gay misin?" dedim bana bakarak yüz ifademi görünce gülmemek için kendini tuttuğu belliydi "bu kadar şaşırmana gerek yok kızlardan pek hoşlanmam kaç kıza yürüsem zararlı çıktım" dediğinde gözlerimi devirip alayla güldüm "en fazla ne yapmış olabilirler ki" diyerek yine arkama yaslandım "aslında... Beni lisede camdan atmışlardı sonum hastanelerde oldu" dediğinde kahkahamı tutamayıp arabanın içini dolduracak kadar sesli bir şekilde güldüm "peki bunu neden yaptı" dedim gözümden gelen yaşı silerken dalga geçmemi sevmemiş olacakki ağzında bir şeyler homurdanarak yine önüne döndü "proje ödevi için kızın evine gitmiştim sadece şaka amaçlı yavşamıştım ama o ciddi algıladı ve en son 'camın önünde birşey var baksana' dedi camın yanına gittiğimde beni camdan attı" dedi ve gözlerini kısıp devam etti "en azından çimene düştüm ama kafam duvara çarptı" dediğinde gülmemek için yanağımın içini ısırıp cama taraf döndüm "yazık sana kızlardan yana şansın yok demek" dedim dalga geçerek eğer zorlarsam beni dönebilecek gibi duruyordu "ay dur ben sanırım sargı bezi getirmiştim" diyerek elimi sırt çantama atmıştım ama... Çantam! Hayır olamaz orada unutmuş olamam! Etrafa bakınarak çantamın olabileceği yerlere baktım ama yoktu " hayır hayır olamaz çantamın unutmuşum!" dedim ağlamaklı bir halde yusuf daralmış gibi bir nefes verdi "artık geri dönemeyiz ve zaten o bir çanta bir işe yaramaz" dediğinde ona ciddi misin? Bakışları atarak önüme döndüm "Taş kafa içinde benim 1 hafta geçinmek için gereken para ve eşyalarım vardı!" dedim bağırarak yüzünü buruşturarak "bağırma sağar değilim" dediğinde ağlamak istedim çantam yok ortalıkta ya! Allahım ben ne günah işledim de buralara kadar düştüm!

 

                                  ༒

 

Yarım saat sonra şehir merkezine varmıştık bütün zamanım ağlayarak ve dışarıyı izleyerek geçmişti başımı yaslsdığım koltuktan kaldırıp önüme baktım şuan evime yakın bir yerdeydim acele bir şekilde ona bakıp elimi kola doğru götürdüm "beni burada indir" dedim bunu dediğim an ciddi olup olmadığımı anlamak için bana bakıp biraz bekledi "ajan olabilirsin güvenmiyorum malesef benimle geliyorsun ilk önce konuşucaz sonra seni bırakırız duruma göre" dediğinde kaşlarımı öçattım " ajan değilim şimdi bırak beni" diyerek kapı kolunu düşünmeden açtım kapı açılınca kıvırcık küfrederek üstüme doğru eğilmişti dirseği karnıma baskı yapıyordu eğilip kapıyı kapatınca ne yaptığımı yeni fark etmiştim "delirdinmi kızım sen!" diye bağırdığında başımı iki yana sallayarak kendime geldim "ay ne bileyim dalmışım" dedim aval aval yüzüne bakarak oflayarak yine önüne döndü bir yere doğru yanaştığında ne yapacağını merak etmiştim bir kafenin önünde durmuştuk "kendime kahve alacağım istediğin birşey varmı" diye sordu aklıma gelen fikirler gülümsedim arabadan inersem kaçma ihtimalim vardı "bende gelsem olur mu orada seçerim istediğimi" dedim masum bir şekilde -tabii asıl gerçek yüzüm 'işte sen şimdi bittin' diyor ama olsun- elini saçlarına daldurıp saçlarını dağıtırken düşündü "sanırım bir şey olmaz gel" dedi omuz silkerek mutlulukla kapıyı açıp ondan önce ben kafeye girdim yoğun kahve kokusu burnuma gelince gözlerimi kapatıp bir süre içime çektim kapıdan kıvırcıkta girince sipariş bölümüne gittik hızlıca çıkmak için gözlerimi seçeneklerde gezdirdim bana bakmadığı için koluna dokunup bana bakmasını sağladım "ben bir espresso alıcam ama ayağım ağrıyor arabaya gitsem olur mu" dedim dudağımı hafif bükerek, kaşaleını çattı ama sonrasında birşey düşünür gibi oldu "tamam git geliyorum" dedi mutlulukla ellerimi birbirine çsrpıp hızla kafeden çıktım sağı solu kontrol edip nereye gidebilirim diye düşündüm

 

Tamam evet gidecek hiçbir yerim yok

 

Oflayarak yürüyecektimki arkamdan yanaşan nefes seslerini duyunca yutkunamadım bu kadarda kolay yakalanamazdım be! Adımlarımı hızlandırarak arkamdan gelen dur çağrısını dinlemeden koşmaya başladım onunda arkamdan koştuğu belliydi insanların arasına dalıp çarptığım kişilerden özür dileyerek koşmaya devam ettim arkamdan gelmeye devam ediyordu "asil buraya gel!" dedi bağırarak onu dinlemeyip trafiğin yoğun olduğu yola atlayıp arabaların arasında koşmaya başladım korna sesleri ve camdan başını çıkarıp bağıran dayılar dışında ortamın garipliği beni germeye başlamıştı daha hızlı koşmaya çalıştım ama kaldırıma çıktığım sırada ayağımın takılmasıyla tökezleyerek öne doğru uçar gibi düşüyordum tam düşeceğim sırada ensemde hissettiğim elin beni çekmesiyle beraber yere düşmekten kurtulmam ama başımı arkamdaki direğe çarpmamak bir olmuştu sert darbeyle beraber başımın dönmesi ve kulağımda tiz bir sesin yankılaması oluşmuştu etraftaki yardım sesleri ve Yusuf'un sesi birbirine girmişti hiç birşey duyamıyordum direğe çarparken sivri gelen kısım başıma bir yara açmış olacakki yüzümdeki sıcak kanı hissediyordum derin bir nefes aldım ve gözlerimi yavaşça yumdum bilincim kapanmadan önce tek duyduğum şey "uyan seni lanet olası!" diye bağıran Yusuf'un sesi olmuştu...

 

 

Loading...
0%