@elifebrarrd
|
Efe Çakır "Para her zaman her şeydir" demişti babam ben daha küçükken bunu hep doğru bulurdum çünkü para olmadan tonlarca evsiz insan vardı dışarıda çocuk, genç, yaşlı her insan vardı çoğu ölüyordu ama yaşayanlar ise hayat savaşı veriyorlardı babama şuan sorsam bana yine aynı şeyleri söylerdi "para her şeydir, paran olmazsa yaşayamazsın, parasızsan ben bile sevmem seni" gibisinden tonca şey gevelerdi ben ise sadece babamın sevdiği çocuğu olmak için o ne derse yapardım ama asla memnun kalmazdı ben babamın tam tersine şuan aşık olmayı isterdim sonsuz bir aşkın her şeyi değiştirebileceğine inanıyorum hep para asla ilk seçeneğim olmamıştı aşk bile ilk seçeneğim değildi ilk seçeneğim güçtü ve sonrasında aşk babama bunu söylediğimde hastanede açmıştım gözümü baba diye ağlamıştım ama yinede o ise yüzüme bakıp tiksinir bir yüz ifadesiyle ayrılmıştı yanımdan o gün bile hala vazgeçmemiştim bu duyguyu gizlide olsa yaşatmıştım içimde hala bunu yaşatması için birisine karşı bir yerim var ama sâdece şimdilik... Asilin bir süre arkasından yürüyüp ne yapacağımı düşündüm o burada bu haldeyken onu bırakamazdım daha bana yüzüne ne olduğunu bile söylememişti o durum için hala telaşlıydım ama zorlamamak daha iyi olurdu çünkü sormayı diretirsem yüzüme bir yumruk yiyecek gibi hissediyorum ve büyük ihtimallede yerim bu yüzden diretmek yerine gizlice öğrenmem en mantıklısı olurdu, otele giriş yaptığımızda asil bir şeyler uydurarak beni odama göndermişti kendisi daha sonra geleceğini söyleyerek ama ben zaten burada kalmıyordum yani gizlice gidecektim Yusuf'ta her işi bana yaptırdığı için o kadar yol gelmiştim ama merak ettiğim bir soru vardı... Asilin bizim ekiple ne bağlantısı olduğu ve o gün o haldeyken onlarla ne konuştuğu ve neden evine dönmediği? Evi ilaçladıklarının bir yalan olduğu apaçık ortada Otele gelmeden önce onların evinin önüne gitmiştim ama sadece bağırma sesleri geliyordu ne olduğunu bilmediğim için gidip sormaya çekinmiştim ama bu işten vazgeçmeyeceğim Asilin homurdanma seslerini duyunca kendimi bir duvarın arkasına onu görebileceğim şekilde yerleştim ve onu görünce ne kadar yorgun olduğunu yeniden fark ettim keşke daha önceden bilseydim belki yardımım dokunurdu ekipteki herkes Boran'ın bir şeyler çevirdiğini düşünüyordu -bende dahil- ama ne zaman sorsak bize cevap vermek yerine konuyu değiştirip film açalım diyordu keşke asili yanımda tutabilseydim... En azından onun iyi olduğundan emin olur ve kötü hislere kapılmazdım Bir dakika ben ne dedim? Doğru ya Ekip! Aklınla bin yaşa efe onu bizim ekibe almalıydım! Ama bundan önce boranın yanına gidip ona danışsam daha iyi olurdu büyük ihtimalle bu fikri saçma bulup buna izin vermeyecekti ama en azından şansımı denerdim... Evet bunu yapacaktım! Asil çoktan içeri girmişti yani burada kalmam için başka bir sebep olmadığından artık eve dönebilirim ༒ Cebimden anahtarı çıkartıp kilide soktum ama ben daha anahtarı çevirmeden kapı hızlıca açıldı Bir adım gerileyip kapıdakinin kim olduğuna baktım pınar karşımda kaşlarını çatmış bana bakıyordu "nerede kaldın saat kaç oldu" dedi kızgın bir ses tonuyla, sırıtarak ona karşılık verdim "bir işim vardı uzun sürdü" dediğimde onaylar bir şekilde mırıldandı ayakkanılarımı tek hamlede çıkartıp kendimi içeri attım oldukça yorgundum asil nereye gitse takip etmek kolay değil sonuçta. Yukarı çıkıp sağ koridordan odama geçtim küçük bir odam vardı ama küçük olmasına rağmen oldukça doluydu yatağıma geçip yatmak istememe rağmen yatağı es geçip dolabımı açtım iç çamaşırlarımı, beyaz renk bir sweatshirt ve altınada gri bir eşofman seçip yatağımın üstüne bıraktım duş almaya vaktim yoktu daha sonra alsamda olurdu bu yüzden üstümdekilerden sıyrılıp hızlıca giyinmeye koyuldum Eşofmanı ve sweatshirt'ü üstüme geçirince yatağın üstündeki telefonumu alıp kapıya yöneldim ama kapıyı açtığımda eli havada yumruk olan yusufu görünce korkarak yerimden sıçradım "abi ne işin var kapıda korktum" yusuf gülümseyerek içeri daldı ve çıkmama izin vermeden kapıyı ardında kapatarak gözlerini kıstı "asili takip ettin mi gitti otele değil mi?" dediğinde belli etmese bile sesindeki telaş hissediliyordu başımı olumlu anlamda sallayıp elimle göğsüme vurdum "o işi hallettim zaten kız hiç sorgulamadan gitmiş" yusuf anladığını belli ederek başını sallayıp kapıdan çekildi ve geçmeme izin verdi kapıyı açıp yine birisiyle karşılaşmamak umuduyla hızlı davranıp merdivenlerden koşar adımlarla indim koridorun başındaki kapının kolunu tutup fazla düşünmeden açtım herkesin gözü bana dönünce omuz silkerek masanın üstündeki meyve sepetinden bir elma kapıp bora ve rüyanın arasındaki boşluğa oturdum boş olan sol elimi telefonla uğraşan rüyanın omzuna attım diğer elimdeki elmadanda küçük bir ısırık alarak günün yorgunluğunu atmak için kendimi biraz daha koltuğa yasladım "naber rüya sözde en son telefonu bırakıyordun" dediğimde rüya homurdanıp cevap olarak sadece "Hıı..." diyerek beni geçiştirmişti rüyanın sohbet etmeyeceği en başından beri ortada olduğundan bu sefer koraya döndüm ama o'da telefondaydı yinede şansımı denemek için ona doğru ıslık çaldım başını kaldırmasada oflayarak "ne var efe?" diye sormakta zahmet etmişti bunların bugün neyi vardı böyle? Kaşlarımı çatıp dudaklarımı bıranın kulağına doğru götürüp kısık bir tonda "bunlar bugün niye bu kadar sinirli" diye sorduğumda bora omuz silkti "tatil planını yapacağımız baskından dolayı bir ay sonraya erteledik o yüzden böyleler" cevabına karşılık benimde yüzüm düşmüştü "ne yani şimdi gitmiyormuyuz ne iş bu kardeş tatilde yapamıyoruz!" homurdanmalarıma karşılık kafamda hissettiğim yumruğun acısıyla bağırdım kim olduğuna bakmak için döndüğümde rüyanın bana boş boş baktığını fark ettim "ne yapıyorsun rüy-" sözümü tamamlamadan hızlıca kesip o konuşmuştu "ses çıkarma burada bir şey yapıyorum" sözlerine karşılık verip kavga ermek yerine kafamı olumlu anlamda sallayıp burada ses çıkaramayacağım için borayla odamda konuşmalıydım kolunu dürtüp bana bakması için yüzüne eğildim bana bakıp ne olduğunu sormak yerine ne bakıyorsun dayı bakışları atınca başımla kapıyı gösterdim ne dediğimi anlamış gibi ayağa kalkıp kapıya yöneldi bende arkasından ilerleyip çıktım ben yukarı çıkmasını beklerken o mutfağa geçmişti -kimse olmadığı sürece her yere kabulüm- kapıyı kapatıp onun oturmayacağını bildiğim için ben herhangi bir sandalyeyi çekip oturdum "benimle ne konuşmak istiyorsun efe?" boraya bunu söylediğimde nasıl bir tepki vereceğini bilemediğim için yutkundum ve dudaklarım hafifçe aralandı "bora... Hani şu iki gün önce biz geldiğimizde yanınızda olan kız ben onu tanıyorum asil-" daha devamını söyleyemeden sözümü kesip araya hızla girdi "nereden tanıyorsun?" kaşları oldukça çatılmış ve dudakları düz bir çizgi haline gelmişti bense sorusunu görmezden gelip devam ettim "onu okuldan tanıyorum ve senden birşey istemeliyim hem bu isteyeceğim şey işine yarayabilir..." dedim bora pür dikkat beni dinliyor ve ne olduğunu anlamak istiyor gibiydi soruları olduğu belli olsada ne isteyeceğimi beklediği için sormuyordu "devam et" diye komut verince başımı olumlu anlamda salladım "diyorum ki asili ekibe alabilir miyiz? Hemen karar verme! Biraz düşün hem dövüşmeyi biliyor hemde rol konusunda çok iyi tek sıkıntısı insanları öldüremiyor o'da atlatabileceği bir şey olmaz mı?" tek nefeste söylediklerimle beraber kalbim hızlanmaya başlamıştı bora bıkkınlıkla bir nefes verdi "böyle bir şeyi neden istiyorsun" dediğinde ne diyeceğimi bilemedim onu neden ekipte istiyordum? Bir daha karar aldığımda düşünerek karar alsam çok iyi olacaktı "Onu yakında tutmak istiyorum bora onun geçmişi tekin değil ne olduğunu öğrenmem lazım... Bu söyleyeceğimi kimseye söyleme ama ben onu yıllardır takip ediyorum psikolojisi bile yerinde değil o kızın! Herkese karşı fazla dikkatli davranıyor ne olduğu için peki? Evet bende bunu merak ediyorum" derin bir nefes verip devam ettim "9 yıl önce ben evimde uyurken bahçemizde silah sesleri gelmeye başlamıştı camdan dışarı baktığımda küçük bir kız ve teyzesi ormana doğru koşuyordu fazlasıyla korkuyordum, merdivenlerden inip babamın yanına geçicektim ama babamın birisiyle konuştuğunu duyunca durup gizlice onları dinlemeyi seçtim bir kızdan bahsediyorlardı... 'Kızın ismi Asil ergezin eğer teyzesi onu bulamazsa sizin onu yakalamanızı istiyorum o bizim için önemli bir parça' diyordu babam işte o zaman kaçan kızın o olduğunu öğrendim babamın yanına inmeye çekinsemde inmiştim ama sonra dadımı çağırıp benim yanımda kalmasını söyleyip yukarı çıkarmıştı aradan saatler geçmişti ve dadım gitmek için kapıdan çıktı ama kapıda birisiyle konuşuyordu ve kadın ona 'duydun mu o çocuğun teyzesi ormanda ölü bulundu ve çocuk ortalıklarda yok' demişti dadım ise dehşete kapılmış gibiydi 'küçük kız öldürmüş olamaz değilmi' diye sormuştu sonra aradan 6 yıl geçti ve bende bu işin peşine düşüp kimsenin bulamadığı o kızı buldum Asil Ergezin herkesin aradığı o çok değerli kız... Neden bu kadar değerli olduğunu hala bilmiyorum ve teyzesini onun öldürdüğünü düşünüyorum ama neden?" bora dediklerimle beraber dışarıya odaklanmış ve oldukça düşünceli bir şekilde yeni çımış sakallarında gezdiriyordu parmaklarını. Kaşları havaya kalktı anlattıklarımı yeni sindirmişti "peki madem ekibe hoşgeldi ama... Tek bir yanlışı olursa ikinizinde işi biter" gülümseyerek kapıya yöneldi ama eli kapı kolunda duraksadı "eğer asili ikna edeceksen yanına yusufuda al" dedi ve kapıyı arkasından kapatarak hızla çıkıp gitti" mutluluktan içim içimi yiyordu sandalyeden kalkıp bende mutfaktan çıktım asil Ne saklıyorsan çözeceğim sadece bekle her şey açığa kavuştuğunda benim olacaksın... Asil "Ne teklifinden bahsediyorsun efe?" Artık yaklaşımlarım daha çekinerek ve korkuyla oluyordu ne diyeceğini hala bilmiyorum efe iki elini birbirine çarptı ve bunu yapmasıyla beraber kapı çalındı ne olduğunu anlamasamda ayağa kalktım birisini beklemiyordum. Belkide kapı servisi gelmiştir diye kapıya yöneldim elim kapı kolunda biraz duraksadı ama bekletmemek için açtım... "Yusuf..." kapıyı açtığımda karşımda yusuf sırıtarak duruyordu ben ise şok geçirmiş gibi sadece kaşlarım çatık ona bakıyordum elimle arkada oturan efeyi ve sonra onu gösterdim "siz... Tanışıyor musunuz?" hala anlamıyordum nasıl ve neden? Yusuf otuz iki diş sırıtıyordu artık "beni içeri almayacak mısın inatçı güzel" dediğinde homurdanarak ksık sesle "geç" diyerek kapıyı sonuna kadar açtım içeri girip o'da efenin yanına oturdu kapıyı kapatıp onların yanına geçmek yerine karşılarındaki tekli koltuğa geçtim ve elimi göğüs kafesimin altında birleştirdim "ikinizdende bir açıklama bekliyorum" burada ne oluyorsa tek ben bilmediğim için bu iş biraz can sıkıcı olmaya başlasada artık benimde öğrenme zamanım gelmişti neden her şeyi hep en son öğrenen ben oluyorum ki? Benim ne suçum var! Aradan 5 dakika geçmişti ama onlar hala yüzüme sırıtarak bakıyordu ne olduğunu artık açıklamazlarsa büyük bir sinir patlaması yaşayacaktım bu yüzden derin bir nefes verip sesimi sakin tutmaya çalışarak yeniden konuştum "bana bir açıklama yapacaksınızdır herhalde değil mi?" dediğimde sanki ikiside rüyadan yeni uyanmış gibi ciddi bir hale büründü yusuf elini yuöruk yaparsk dudağına götürüp iki kez öksürüyormuş gibi yapıp üstünü düzeltti artık sinirim bozulmaya başlamıştı "ya ikinizde şimdi lafı dolandırmadan bans bir açıklama yapın kız istemeye gitmiyorsunuz söyleyin artık yoksa ikinizide buradan bir daha görmemek üzere kovucam" sesimin yükselmesiyle ikiside başını aşağı eğmişti "asil istersen sen ilk biraz sakin ol ne dersin..." efenin sesinin gıcıklığı yüzünden ona attığım ölümcül bakışlarla o'da beklemeyeceğimi anlayıp yerinde kıpırdandı "asil o kadar lafı uzatmamızı istemiyorsun söyleyeyim sana bir teklifimiz var kabul etmen gerekli çünkü zaten zor durumdasın" diye söze başladı yusuf efe ise sadece parmaklarıyla oynamaya devam ediyordu stresliydi "seni ekibimize istiyoruz karar vermen için zamanın var ama hızlı karar vermen bizim için iyi olur" yusufun konuşması bittiğinde beynimden vurulmuşa döndüm sinirden fokurduyordum "o kendini birşey sanmış siyah yaratığın olduğu hiç bir ortamda durmam ben!" dediğimde sesim yine yükselmişti yusuf ise başını eğerek güldüğünü gizlemeye çalıştı efe elini yusufa doğru uzattı "bunu boraya söylememem için bana iki yüzlük ateşleyebilirsin bence" yusuf kaşlarını çatarak efenin omzuna yumruk geçirince efe ani acıyla bağırdı "abi ne vuruyorsun sanki çok büyük miktarda para istemişim gibi!" o kadar sinirim bozulmuştu ki hallerine gülmeye başladım onlarda bunu görünce benim varlığımı hatırlayıp güldüler "evet şimdi susun sorularım var benim siz nereden tanışıyorsunuz?" ikiside birbirine bakıp göz devirdi bu sefer yusuf değil efe cevap verdi "bende ekipte varım arkadaşız yusufla... Eh yani sayılır" yusuf efenin sözüne karşı sadece göz devirmekle yetindi kabul etmelimiydim? Etmeliydim ama bunu istemiyorum sadece zor durumdayım bir süre sonra beni otelden de atacaklardır... Tek yol şuan onlarla gitmem yoksa sokakta soğuktan çürüyüp gideceğim ve mantıken ölmemem gerekiyor çünkü katili hala bulamamıştım ve bulmalıydım acaba o araba işi nasıl süs olabilirdi ki? Resmen herkesin gözü önünde çarpmıştı ve ölmüştü... bunun nasıl bir açıklaması olabilirdi ki? Teyzemin ölüm emrini vermediği kesindi onuda birileri kullanmış ve yaptırmıştı bu olayı kim başlattıysa...bütün yıllarımın acısını ondan çıkaracağım kesindi! Benim çekmediğim şey kalmamıştı resmen yaşamam ve mutlu olmam gereken çocukluğu bir katil arayışında kaybedip sonrasında elimde hiçbir şey olmadan büyümüştüm ama emindim 9 yaşındaki asil küçük olduğu için bulamasada 18 yaşındaki intikam isteyen asil hepsini bulacak ve sonunu getirecekti Bu yüzden teyze eğer kardeşimin katili yaşıyorsa artık ölmek isteyecekti senin başlattığın bu oyunu ben bitireceğim bundan emin olabilirsin Artık bir karar vermem gerekiyordu bu yüzden derin bir nefes verip elimle oynamayı durdurdum istemesemde kabul etmem bir nevi zorunluydu şuan ve ben bunu kabul edeceğim "Kabul ediyorum" Efenin yüzünde gördüğüm zafer ve yusufun yüzünde gördüğüm mutluluk duygusuna karşı ben sadece somurtuyordum çünkü birilerine bağlı kalmak benlik değildi bir intikamın içinde tek başıma yürümeye o kadar alıştım ki yoluma çıkacak her engele karşı korunmayı seçiyordum ve bu oldukça doğal bir şey bunu istediğim için kimse beni suçlayamazdı yani değil mi? Yusuf ayağa kalkıp önümde eğilerek reverans yapıp elini uzattı"ekibe hoşgeldin sokak kızı" bu sefer söylediği şeylere kızmak yerine azda olsa gülümsedim ve uzattığı elini tutup bende ayağa kalktım efede bize eşlik etti tam kıyafetrimi toplamak için odama Yönelecektimki attığım adımla yusufun uyarısı beni durdurdu "orada kıyafet var burada daha fazla oyalanmaya gerek yok" başımı olumlu anlamda salladım eh yani sanırım para sıçıyorlar kim neden her saferinde bu kadar kıyafet alabilir ki? Sadece üstümdeki pijamayı değiştirerek hiçbir şeyi ellemeden çıktım otelden sadece telefonum vardı yanımda ve onunda pek bir işe yaradığı söylenemezdi çünkü kimseyle konuşmuyorum zaten. Dışarıda otel girişine park ettikleri arabaya yerleştik ben arka tarafa yusuf direksiyona efede yusufun yanında yerini aldı gideceğimiz yere varana kadar uyumayı tercih ettiğim için başımı cama yaslayıp gözlerimi yumdum sanırım şimdi başlıyordu herşey bir oyunun içinde gibi hissediyorum kazanan ve kaybedenler... Ben kaybeden taraftayım çünkü ben hayatın bana verdiği 3 şansı harcadım hayat yüzüme gülüyordu ama mutlulukla değil alayla gülüyordu... ༒ "Asil... Uyansana kız geldik!" Ne oluyor be! Gözlerimi yavaşça aralayıp ne olduğuna bakmak için etrafa baktım ama bulanık görüyordum ellerimle gözlerimi ovalayıp tekrar baktığımda arabanın içinde koltuğa yapışmış sümük misali salyalı yanağım ve dağınık saçlarımla oturduğumu fark ettim... Doğru ya biz en son otelden ayrılmıştık. Yan tarafıma baktığımda açık kapıdan kollarını göğüs kafesinin altında birleştirmiş sonunda! Der gibi bakan bıkkın bir yusuf gördüm ne kadar süredir uyuyordum ki? Abartmasınlar bu güzel kaç gündür doğru düzgün yatmıyor bile! Kolumun tersiyle yanağımı silip elimlede saçımı düzeltip onların ne diyeceğini bildiğimden boş laf olmasın diye arabadan indim telefonumuda koltuktan alıp uykulu uykulu yusufun gözlerine baktım gitmek istemediğimden yalvarır bakışlarımı sunsamda bir kere salaklık edip geldiğim için kapının önünde olduğumuz için pek gitmeme izin verecek gibi değildi yusuf bakışlarıma karşılık sadece bıkkın bir nefes verip iki eliyle yüzünü ovaladı "asil kimse seni yemez yamyam değiliz bir sürede alışırsın ya" dediğinde ona o maymun suratlının bir yamyam olduğunu söylemek isterdim ama işte terbiyem eğer bunu yaparsam ağzımın ortasına bir tane çakıp sus bakayım o ne laf öyle ben sana böylemi öğrettim! Diye bana kızabilirdi -yalan tabiki de terbiyemden gizli ağzımı bozduğum oluyordu- ama minnacık kimse kusura bakmasın ben bana saçma sapan davrananlara nazik kalamam! Eski asil yapardı ama ben değil. Keyfim ve kahyası'nın eğer rahatı bozulursa bende onların rahatını bozardım ama tabii bu kadar sövsemde bu duruma sadece başımı hafifçe sallayıp onlar ilerleyince arkalarından ilerledim işkence resmen bu başka bir şey değil! Kapının önüne geldiğimizde kapıyı cebinden bir anahtar çıkartıp açtı bu ev önceki geldiğimiz yer değil farklı bir yerdi ve burası 2 katlı dışı kahverengi ve sarı karışımı boyanmış dıştan tatlı görünen bir eve benziyordu yusuf içeri girmeden önce eliyle içeriyi gösterip girmemi bekledi o kadar stres yaptım ki görende beni öldürecekler sanar resmen, derin bir nefes alıp yavaş adımlarla kapıdan içeriye girdim onlarda benimle girmişti içeri gözlerimi evin etrafında bir süre gezdirdim sağ tarafta uzun bir koridor sağ tarafımda 2. Kata çıkan bir merdiven vardı tüm odaların kapısı kapalı olduğu ve koridorda pencere olmadığından etraf fazlada olmasa karanlıktı uzakta bir odadan konuşma sesleri geldiğini işitebiliyordum kaç kişi oldukları asla belli olmuyordu çünkü her delikten birisi çıktığından tahmin etmesi zordu Hadi bismillah başlıyor bizim işkence dolu mesai Yusuf koluma dokununca daldığımın yeni farkına varmış olmalıyımki O'na taraf döndüm başıyla koridoru kaş göz yaparak ilerlememi belli edince itiraz etmek yerine bir şey demedem gösterdiği tarafa yürümeyi seçtim sağdaki odaya yaklaştıkça sesler çoğaldığı için orada olduklarını anlamak çok zor olmadı kapının önüne geldiğimde stresten kalbim fazlasıyla hızlı çarpıyordu ama bunu belli etmemeye çalışarak yusufa baktım ve kapıyı gösterdim benden önce o girse daha iyi olur gibi geliyordu Yusuf ne demek istediğimi anlamış olacak ki önüme geçti efe hala arkada girmemizi bekliyordu, yusuf kapı koluna uzanıp kapıyı açtığında tüm sesler kesilmişti tüm bakışlar bana dönmüştü... Tedirgin olduğum için hafif bir şekilde neden yaptığımı bilmeyerek güldüm ama gülüşüm hemen geri silindi bu kadar salak olmak zorunda mıydım ben Allahım! Bir dakika... Lan ben niye bu kadar tedirginim? Beni yemezler herhalde sonuçta yani...Ay götüm! Ben o kadar savaşlı dövüşlü kız kavgası izlemiş insandım onlar bana karışırsa kendimi koruyabilirdim sonuçta wonder Woman'la akraba olma ihtimalim yüksek bir kızdım ben! Bu düşünceyle başımı dikleştirip hissettiğim tüm kargaşa duyguları geri plana atmaya çalışarak güçlülük maskemi taktım herkesin bakışları sorgular derecedeydi ve bu çok normaldi çünkü yusuf ve efenin yanında bir yabancı olarak odaya girmiştin ve ayreten akıllarında bir soru ilareti daha olmalıydı 'bu kızı geçen günde gördük peki bu kız neden sürekli karşımıza çıkıyor?' ve şahsen bende bunu sorguluyordum neden ben onların yanında sürekli varım? Evet kesinlikle gidecek yerimin olmaması o otelin beni her an atabileceği eve dönemeyeceğim gerçeği dışarıda karşılaşacağım her tehlikeden kurtulamayacağım gerçeği işlere beni almamaları ve falan filan gibi sorunları saymalı mıyım? Evet saymalıyım peki neden hala bunu sorguluyorum? Çünkü keyfim ve kahyadı öyle istedi O zaman neden uzatıyorsun asil sus şuan saçmalamanın sırası değil ortam biraz gergin... Dur düzeltiyorum fazlasıyla ama gerçekten fazlasıyla gergin "Bu kız kim yusuf ve efe açıklamak ister misiniz diye sormayacsğım çünkü zaten bunun zorunluluğundasınız" Dedi bir kızın sesi ve düşüncelerimden sıyrılsrak o tarafa çevirdim bakışlarımı ki çevirmem ve güçlükük maskemin bir anlık sarsılması bir oldu hay maşallah kızım sana ne yedirip içirdiler sen ne yaşadın yarabbim tek bakışta bir insanı öldürmek bu kadar kolay olmamalı resmen şuan maske bile işe yaramıyor daha fazla bakışmamak adına bakışkarımı kadının üstünden çekip gözlerimi herkesin üstünde gezdirdim ama yine sadece bir kişinin üstünde durdu tazmanya canavarı... O diğerlerine göre şaşırmış görünmüyordu demekki biliyordu benim geleceğimi ve şahsen buna şaşırmak imkansızdı ondanda bakışlarımı çekip beyaz saçlı ve biraz yakışıklı... Hayır düzeltiyorum fazlasıyla ama fazlasıyla yakışıklı... Ne dur bir dakika hayır yakışıklı değil asil ay yine saçmalamaya başladın bak anlaşalım şimdi saçmalamazsan sana çikolata alıcam He sustu Tamam şimdi saçmalamadan düşün asil Beyaz saçlı çocul resmen bize side eyes bakışları atıp bizi sadece bakışlarıyla tonlarca soruya boğuyordu ve ben yerimde büzüldükçe büzülüyordum gözlerimi yine gezdirdiğimde şuan şunu demeliyim ki bu odadaki tek sevinçli kişiyi gördüm ismini söylesede b12 sayesinde unuttuğum şahane ötesi japon yapıştırıcısı misali üstüme yapışan kızıl saçlı güzel mükemmel ama yapışkan kız... Hadi sayalım bakalım daha kaç tane yapışkan geçevek bu cümlede... Son olarak gözüm hemen tazmanya canavarının yanındaki şahısa kaydı yusufla beraber gelen mükemmel ötesi gıcık herif koray o'da şaşırmışa benziyordu demekki yeni öğrenmişti o'da odadaki herkes gibi ve odadaki kişilere bakmayı bırakıp en sonunda bir giriş yapmam gerektiğini fark edince gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve gözlerimi açıp gülümsedim "Selam tanımadığım acayip güzel bakışlar atan güzel ahali ben asil eh artık tanışalım ne dersiniz?" Ve hepsi side eyes bakışları atmaya devam etti... |
0% |