Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@eliffkke

 

İhanetin doğurduğu özgürlük

 

 

 

Rüzgar upuzun saçlarımın arasından akıp giderken, adeta dans ediyordu.

İstanbul sokaklarında, kendimi yazın güzelliğine bırakmış bir halde taksi durağına doğru yürüyordum.

 

Sağ parmağımda varlığını hissettiğim nişan yüzüğüme bakarken suratımda hafif bir gülümseme mevcuttu bundan tam 8 ay önce nişanlanmıştım.

 

Alper Sarsılmaz her kadının hayatında isteyebileceği mükemmel erkek!

 

Sabahın erken saatlerinde kalkmıştım ve onun en sevdiği poğaçalardan yaparak evine gitmek için yola koyulmuştum. Alpere sürpriz yapmayı planlıyordum böylece haftalar sonra ilk defa baş başa kahvaltı edecektik.

 

Taksi yaklaşık bir saatin sonunda Alperin evinin önünde durmuştu , Kadıköy'de müstakil bir evde yaşıyordu. Derin bir soluk alarak zile uzandım daha sonra aklıma gelen fikirle elimi çantama atarak anahtarı çıkarttım, beni görünce şok olacaktı...

 

Anahtarı seri bir şekilde çevirerek içeri adımladım, yüksek ihtimalle hala uyuyordu.

 

Kapıyı kapatır kapatmaz kulağıma birtakım sesler ilişti. Saç tellerimden başlayarak tırnak uçlarıma kadar bir titreme sardı bedenimi, elimdeki poğaça dolu poşet bir anda yere çakıldı.

 

İçimden bir ses ; Katil olma, katil olma diye sesleniyordu bana.

 

Olduğum yere mıh gibi çakılmıştım adeta. Ben, ben , Mehpare Helvacı resmen şu an şu dakika evine geldiğim nişanlım tarafından aldatılıyordum!

 

Bu iğrenç inleme seslerinin başka açıklaması olamazdı yoksa.

 

Tüm bedenimi ele geçiren şok yerini büyük bir öfkeye bırakmıştı. Girişte duran beyzbol

sopasına gözüm kaydığında elime alıp beynini patlatmamak için kendime telkinde bulundum.

 

Sesler dahada çoğalırken hızlı adımlarla odasına geçdiğimde binlerce kez ona lanetler okudum.

 

" Allah cezanı versin"

 

Beni farketmesiyle hızlıca toparlandı, altında yatan kız benden önceki sevgilisiydi. Mideme kramplar girdi, kendimi tutmasam bu iğrençlik karşısında kusacaktım.

 

" M-mehpare aşkım sen bu-"

 

Büyük bir çığlık basarak elime aldığım vazoyu ona fırlattım o hala yarı çıplakken kız yüzündeki zafer gülümsemesiyle çoktan aradan sıyrılmış çıkıp gitmişti.

 

" LAN LAN SEN BENİMLE DALGAMI GEÇİYORSUN"

 

Bir diğer vazoyu bacağına denk getirdiğimde tuzla buz olmuş kanlar akmaya başlamıştı.

 

" ah naptın kızım sen"

 

Histerik bir kahkaha çıktı benden.

 

" İnle canım inle daha demin tüm evi kaplamıştı sesin, noldu bu zevk vermedimi"

 

Peki der gibi yaparak odadan çıktım ve beyzbol sopasını elime aldığım gibi girişten başlayarak tüm evi darmadağın ettim, kendimde değildim.

 

Sesi kulağıma geliyordu ama boğuktu, dehşet içinde izliyordu yaptıklarımı. Etrafta parçalanacak tek bir oda dahi kalmadığında gözüm ona ilişti,korkuyla gözlerime baktı.

 

Ödlek herif!

 

" Gel buraya"

 

Olduğu yerde sıçrayarak " Gelme"

 

Beyzbol sopasını elime yavaş yavaş vurarak birkez saha ikaz ettim.

 

" Sana gel buraya dedim"

 

Tam hamle yapacağım sırada aradan kaçarak salona gitti peşinden büyük bir sakinlikle yürüdüm ve tam karşısında durdum.

 

" Bir dur artık, konuşalım"

 

Tüm enerjim çekilmişti sanki, kollarım iki yana güçsüzce düşerken sopa avuçlarımın arasından kayıp gitti.

 

" Bunun konuşulacak neyi var Alper, hem"

 

Tek bir damla yaş akmıyordu gözümden, akmamalıydı bunu görmemeliydi.

 

" Açıklaya-"

 

" Bunun açıklanacak NEYİ VAR ALPER"

 

Başını avuçlarının arasına alarak sıvazladı, hala nasıl karşımda durabiliyordu.

 

" B-bak aklımı çeldi, kendimde değildim sabah geldi bir anda dudağıma yapıştı. Ne olduğu belli bir kız zaten"

 

Dişlerimi öfkeyle sıkarak cevapladım.

 

" Ya sen sen ne biçim bir adamsın, kıza niye bok atıyorsun. Ne olduğu belli dediğin kızla 4 yıl çıktın sen Alper"

 

Başımı iki yana sallayarak devam ettim beynim tahammül edemiyordu.

 

" Unutamadınız birbirinizi, beni niye araya soktun."

 

Hiç bir şey söyleyemedi eğdi başını.

 

" Niye peşimde koştun, sen açıldın bana yuva kuralım dedin! Ben seni ailemle tanıştırdım"

 

Sonra samimiyetten uzak bir kahkaha attım.

 

" Sonra apar topar sözlenelim dedin ailem uygun görmüyor diğer türlüsünü dedin. Ne sandın yüzüğü taktık, her haltı yesemde bu kız beni bırakmaz mı dedin?"

 

Kuruyan dudaklarımı ıslatarak baştan aşağı onu süzdüm.

 

" Beni ailem böyle yetiştirmedi, bu yüzüğü taktığım gibi çıkartmasınıda bilirim"

 

Başını yerden hızlıca kaldırarak gözlerime baktı.

 

" Hayır hayır sakın, sakın o yüzüğü çıkartma"

 

Parmağımdaki yüzüğü bir saniye bile düşünmeden çıkartarak yüzüne fırlattım.

 

" Yüzsüz Piç"

 

Arkama bile bakmadan yere düşen çantamı alarak çıkacağım sırada kolumu sıkıca tuttuğunda tiz bir çığlıkla çektim kolumu.

 

" Sakın sakın o pis ellerini sürme üstüme"

 

" Tamam tamam ama böyle gitme"

 

Yıkılmış bir haldeydi.

 

" Neden bunu yaptın"

 

Sesli bir yutkunuş koyverdi.

 

" Ben erkeğim Mehpare, bazı ihtiyaçlar anlarsın ya. Senin katı kuralların var, aklım çelindi"

 

Onun bu düşük haline sadece güldüm.

 

" Senin ben ihtiyaçlarını sikeyim"

 

Gözlerim yerde duran poğaçalara kayarken kendi salaklığıma yandım, sabahın köründe kalkıp bunun için uykumdan mahrum kalmıştım.

 

Onun o boğuk ve ruhsuz evinden çıktıktan sonra tam üç saat geçmişti. Ne çalan telefonları cevaplıyordum nede gelen mesajları sadece dopdolu sokaklarda yürüyordum, nereye geldim farkında bile değildim.

 

Son bir yılım gözlerimin önünden geçti, son senemdi. Staj yaptığım hastanede asistandı, türlü taklalar atmıştı beni tavlamak için. İlk başlarda onu istemesemde yaptığı jestler bana gösterdiği sevgi ilgimi çekmişti. Aşka inanmazdım hayatıma giren insan sayılıydı. 23 yaşımı bitirecektim etrafımdaki herkes benden güzel bir ilişki bekliyordu, daha iyisinimi bulucam bu saatten sonra diyerek onu kabul etmiştim. Her şey mükemmeldi, rahatsız edici derecede mükemmel. Beni aldattığı eski sevgilisi Candan kendisinden bir yaş büyük ortopedi doktoruydu, lanet olsun üçümüzde aynı hastanede çalışıyorduk!

 

Beni en çok yıkan şey ise babamı dinlememek olmuştu, en başından beri bir terslik olduğunun farkındaydı. Yüzüklerin takıldığı akşam benimle bir konuşma yapmıştı. " Her ne olursa olsun, hiç bir şeye mecbur değilsin. Kendi isteğinle takıyorsun bu yüzüğü seni üzen, katlanamadığın bir durum olduğu taktirde bir dakika bile düşünme at o yüzüğü." Alper öyle bir adamdı ki babam hariç tüm aileyle içli dışlı olmuştu, hele annem ölüp bitiyordu onun için.

 

Bir anda kendimi sahilde buldum, bacaklarım güçsüz düşmüştü. Boş bir bank bulup adeta yığılırcasına oturdum, parmağımda varolan yüzük izini okşadım. Ben nasıl kanmıştım ona?

 

Mantığımı dinlerken duygularıma gem vurmuşum resmen, içimde kocaman bir boşluk vardı. Alperi zerre umursamıyordum beni yıkan şey ayakta uyutulmaktı, yalandı...

 

.

 

 

" Biraz daha peçete ister misin?"

 

Elimde tuttuğum kaçıncı olduğunu bilmediğim peçeteyi odanın bir köşesine atarken ağlamaktan kısılan gözlerle arkadaşıma baktım.

 

" Hayır istemiyorum" çatallaşan sesime aldırmadan elimde tuttuğum bir kavanoz çikolataya bir kaşık daha daldırdım.

 

" Ah be kuzum,heba ettin kendini kaç gündür."

 

Ona umursamaz bakışlar atarken sadece omuz silkmekle yetindi genç kız. Tam tamına 1 haftadır odasından dışarı çıkmıyordu. Bu bir hafta içinde odasının her bir köşesinde türlü pozisyonlarla ağlamış eski nişanlısına ait ne kadar eşya varsa hepsini yakıp atmıştı...

 

" yavrum bak sonun hiç iyiye gitmiyor,mideni bozacaksın"

 

Şu 1 hafta boyunca her gün kesintisiz bir şekilde arkadaşının yanına uğruyordu Yaren.

 

İçinden her gün Alpere küfürler ediyordu.

 

" Bak beni dinliyormu hiç"

 

Transa geçmiş gibi sadece önündeki çikolataya odaklanan Mehparenin ne kulağı Yareni duyuyor nede gözleri görüyordu.

 

" Bu hayatta artık benim için anlamlı olan tek şey bu çikolata Yaren,onuda benden alamazsın"

 

İnat tüm bedenini ele geçirirken, Mehparae daha ne olduğunu anlamadan Yaren bir anda çekip almıştı elinden çikolatayı.

 

" Ver çabuk onu bana"

 

Dişleri arasından tıslarken çoktan yatağın üzerinde ayağa kalkmıştı.

 

" Hayır vermiyorum"

 

Kaşları çatılırken karşısındaki kıza baktı,can kardeşi şu anda bir numaralı düşmanıydı.

 

" Kıymetlimi ya bana verirsin yada sonucuna katlanırsın"

 

Kendine yönelik tehditi sezerken dudaklarında sinsi bir sırıtış meydana gelmişti Yarenin. Gözleri tam bir haftadır kapalı perdede gezinirken, bir odadaki karanlık kasfete baktı birde yatağın üstündeki arkadaşına.

 

" Öylemi"

 

" Aynen öyle"

 

" Peki"

 

Elindeki çikolatayla birlikte bir anda cama koşarak tüm perdeleri var gücüyle açarken kulağına gelen çığlıkları duymamaya çalışıyordu.

 

" Şu hâline bak gerizekalı, bir haftadır gün yüzü görüyorsun. Sarımsak görmüş vampir gibi sindin yorganın altına"

 

Gerçektende tam anlamıyla öyle olmuştu, karanlığa alışan gözleri bir anda güneşin içeri girmesiyle acımış ayakta duran bedeni bir anda çığlık çığlığa yorganın altına sinmişti...

 

" Seni hain pislik, defol git buradan"

 

Yorganın altından çıkan boğuk sesine aldırış etmeden yorganı açtı Yaren.

 

" Hiçbir yere gitmiyorum canım"

 

" Sana git başımdan dedim Yaren"

 

" Bende gitmiyorum dedim Mehpare"

 

En sonunda çoktan pes etmişti.

 

" yapma dedim Yaren,beni yalnızlığımla baş başa bırak."

 

Onu katiyen dinlemezken omuzlarından tutarak sırtını yatak başlığına dayadı.

 

" Seni yalnız bıraktıkta ne oldu,bak şu hâline"

 

Yeşil gözlerini Yarene dikerken umursamazca omuz silkti

 

" Ne varmış benim halimde"

 

" Sen bir bak,o zaman görürsün"

 

Kararsızca eline tutuşturulan el aynasına baktı.

 

Göreceklerine hazır mıydı?

 

Bir anda gelen cesaretle elinde tuttuğu el aynasının tersini düzüne çevirerek yüzüne dikkatle bakmaya başladı, ve kısa bir sürenin ardından dolu gözlerle arkadaşına baktı.

 

" Bu ben miyim Yaren, şu tipe bak Allah aşkına. Beni ormana götür bir maymun ailesinin yanına bırak yemin ediyorum Anne maymun gelir halime acır, yazık sahipsiz bir çocuk ortalıkta yazık olmasın der bağırına basar."

 

Yaren ufak ufak kıkırdarken arkadaşını süzdü, kendine bu durumu yediremediği için günlerdir odasından çıkmıyordu. Egoist bir Aslan borcuydu Mehpare nasıl olurda aldatılırdı!

 

Elinde tuttuğu aynayı sertçe yatağa atarak ellerini göğsünde birleştirdi. Çatık kaşlarla karşısındaki boş duvarı izlemeye koyuldu.

 

Yaren ise gülmeyi kesmiş ciddi bir hâle bürünmüştü.

 

" Her neyse, kendini gördüğüne göre esas konuya giriyorum"

 

Elleri iki yandan belini bulurken konuşmaya devam etti.

 

" Yetti artık kendini heba ettin kaç gündür. Yas dedin eyvallah dedik, depresyondayım rahat bırakın beni dedin hadi onada eyvallah dedik sustuk. Ama artık yeter, olan oldu artık."

 

Derin bir nefes alırken tekrardan devam etti.

 

" Vakit kendine gelme vaktidir kızım"

 

Sözlerine tepki vermezken son kozunu kullandı Yaren.

 

" O adı batasıca Alper dışarıda gününü gün ederken, sende burada tıkılıp kalacaksın yani öylemi. Doğrumu anladım ben"

 

Duvardan ayırmadığı bakışları anında kendisini bulurken zaferle gülümsedi.

 

" O ne demek öyle"

 

" Mehpare, o kaybetti sen değil. Alpere deli dehşet aşık olmadığını biliyorum, sadece bu olayı hazmedemiyorsun. Oda yüksek gururun yüzünden ama"

 

Tek kaşını kaldırdı Mehpare.

 

" Ama kendini cezalandıracak kişi sen değilsin, herkes hayatında bir kere hata yapar. Hayatın boyunca hep mükemmel olmak için çabaladın, bırak buda senin hatan olsun."

 

Titrek bir nefes çekti içine Mehpare, haklıydı. Geçmiş yok gelecek yok, şimdi vardı. Önemli olan şu anı dolu dolu yaşamaktı.

 

Mehpare Helvacı mükemmeliyete aşıktı. Mükemmel iş, mükemmel arkadaş, mükemmel eş. Her şeyin en mükemmeli ona ait olmalıydı, bunu o başarmalıydı. Alper, oysa bu hayatın küçücük bir pürüzüydü...

 

" Bak ne diyeceğim"

 

Daldığı yerden Yarenin sesiyle sıyrıldı, söyle der gibi baktı gözlerine.

 

" Bizim yazlığı geçen temizlettik, içi dışı mis gibi oldu."

 

Cebinden anahtarı çıkartarak kıza doğru salladı.

 

" Bende durur muyum hemen kaptım anahtarı geldim"

 

" Eee Yaren"

 

" Eeesi bu anahtar senin, yeri biliyorsun git birkaç hafta dinlen"

 

Gözlerini irice açarak itiraz etti.

 

" Hayatta olmaz birde sensiz"

 

Yaren anahtarı attığında refleksle havada tuttu kız.

 

" Oldu bile, kafa tatili kızım ya Allah Allah."

 

İlk bir kaç saniye idrak edemedi, ileri sürelerde düşündüğünde bu tatilin ona iyi gelebileceğini düşündü. Yaren, annesi Rana hanım birçok kez yazlıkta kız kıza tatil yapmışlardı, sadece bu sefer tek gitmek garip hissettiriyordu...

 

" Rana ablanın haberi var mı, ayıp olmasın"

 

Omuz silkerek elini umursamaz bir tavırla salladı.

 

" Ne ayıp olacak canım, ev benimde evim söylerim bir ara"

 

" Peki madem"

 

Yaren hadi der gibi bakmaya devam etmişti, arkadaşından iş çıkmayacağını anladığında ayağa kalkarak dolabın kapağını açtı.

 

" Kızımızdan iş yok, mecbur ihale bize kaldı."

 

.

 

 

" Annem dikkat et kendine, öyle sersefil aç bırakma kendini"

 

Kapıdan ha çıktım ha çıkacam derken tam tamına yarım saattir arabamın önünde bekliyordum.

 

" Sanem bir rahat bıraksa kızı gitsin artık"

 

Boyalı kızıl saçlarını eliyle tarayarak omuz silkti.

 

" Sen sus Ekrem, annem"

 

Anında bana dönüp bir şeyler diyeceği sırada önünü keserek babama sarıldım.

 

" Oldu hadi ben kaçtım"

 

Sürücü koltuğuna rahatça kurulduktan sonra yazlık evine olan yolculuğum başladı.

Yollar akıp gitti gözlerimin önünden, ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Bildiğim tek şey ilk defa bir yenilgi yaşamıştım ve Yaren haklıydı...

 

Bu son değildi, her şey yeni başlıyordu belkide.

 

.

 

 

Yazlığa geleli yaklaşık üç saat olmuştu. Eşyalarımı yerleştirdikten sonra rahatlamak adına hızlı bir duş almıştım şimdiyse televizyon karşısında şarabımı yudumluyordum.

 

"Huzur"

 

Ben gelmeden dolap doldurulmuş, havuz temizlenmiş, şezlong her şey hazır edilmişti. Bana kalan görevse bir hafta boyunca bu rahatlığı yaşamak olmuştu...

 

Yaren ve Rana teyzenin hakkını asla ödeyemezdim onlar benim hayatımdaki en büyük şansımdı. Yaren olmayan kız kardeşim gibiydi, onunla tanışmamız lise yıllarına dayanıyordu.

Annesi emekli avukattı, babası ise liseye yeni geçtiği yıllarda görevde şehit düşmüş bir askerdi. Birde abisi vardı, sürekli bahsederdi ama tanışmaya hiç fırsatımız olmamıştı. Babasının ölümünden sonra Ankara'ya gitmiş ve sadece Pazar günleri izinli olarak ailesini görmeye geliyormuş. Ama son yıllarda bu görüşlerde azalmış Yarenin dediğine göre, dostumun abisine yıllardır süren bir özlemi vardı.

 

Bir yerde kızıyordum abisine, hayır anlamıyorum insan kardeşiyle annesinin yanında kalıp ona destek olur. Öylece çekip gitmek iki tarafada haksızlıktı bence.

 

Şarabımın sonuna gelirken bir kadeh daha doldurdum. Beni düşüncelerimden ayıran şeyse televizyonda adrenalin yükselten o sahne olmuştu.

 

Genç kadın kitap yazmak için gittiği dağ evindeydi, salonunda tek başına oturmuş bilgisayarına bir şeyler yazarken üç tane haydut evine zorla girmeye çalışıyordu.

 

"Hayır girmeyecekler"

 

Üç haydut yüzlerinde iğrenç gülümsemeleriyle eve daldılar. Genç kadın ne yapacağını şaşırmıştı, daha sonra içinde bulunduğum duruma baktım.

 

O ıssız bir dağ evindeydi, bende diğer evlerden oldukça uzak bir yazlık evindeydim.

 

Haydutlardan bir tanesi kızı kameraya alıyordu, diğeri etrafında dönüyor oldukça kötü kelimeler zırvalıyordu. Ben sahneye dalmış giderken, dış kapıdan gelen kilit sesiyle tüm evi dolduracak güçlü bir çığlık basmıştım...

 

" Hay ben böyle işin buda mı gelecekti başıma"

 

Kendi çığlığıma kızım çığlığına karışmıştı, oturup ağlayacaktım resmen.

 

Şarap şişesini alarak koşar adım aşağı kata indim, kapının önündeki her kimse belliki açamıyordu kapıyı. Çünkü kapının arka kilidine anahtarı sokmuştum...

 

Nefes seslerim düzensizleşirken ağır adımlarla kapıya yaklaştım ve kulağımı kapıya kapıya yasladım.

 

" Niye açılmıyor bu kapı, kilidimi değiştirdiler"

 

Duyduğum sesle yerimden sıçramıştım.

 

Oldukça gür bir ses kapıyı açamadığı için kendi kendine homurdanıyordu.

 

Belki gider diyerek birkaç saniye bekledim, ama yok inat etmiş gibi tekrar tekrar deniyordu kapıyı açmayı. En sonunda anahtar sesi kesilmiş kapı arasına kart sokmaya başlamıştı.

 

Yaptığı bu şeyle yerimden irkilerek ona bağırdım.

 

" Defol burdan"

 

Kart oynamayı bırakmıştı.

 

" Kimsin sen"

 

Aptal mı?

 

" Asıl sen kimsin ve evime neden girmeye çalışıyorsun! Bak derdin para falansa bende zırnık yok"

 

Eliyle kapıya vurduğunda küçücük kalbim yerinden uçacaktı.

 

" Sana kimsin dedim, benim evim burası"

 

Ne diyor bu herif ya?

 

" Aynen kardeşim aynen, polis çağırmadan defol git"

 

Acaba Teoman sendromumu yaşıyordu, içip içip bu evi kendi evimi sanmıştı?

 

" Açar mısın şu kapıyı, bir yanlış anlaşılma var belliki"

 

" Açamam ve buradan defol git"

 

Kapının arkasından bir şeyler homurdandı ama ne dediğini anlamadım.

 

" Onca yol geldim kimse gönderemez beni buradan"

 

Resmen ağlayacaktım, telefonum yukarıda kalmıştı Yarenide arayamıyordum.

 

" Bak ben polisim zaten, sandığım gibi bir durum yok"

 

Sesi fazlasıyla yorgun çıkıyordu, hayatımda ilk defa yaşadığım bu durum karşısında ne yapacağımı bilemedim. Polisim diyordu, kimdi bu adam.

 

" Hadi aç lütfen, yabancı olsam"

 

Elindeki anahtarı şıngırtatarak devam etti.

 

" Anahtarın yedeğinin bende ne işi var"

 

" Belki beni kandırıyorsun ne ma-"

 

Sözümü bölerek sabırsızca konuştu.

 

" Her kimsen bilmiyorum ama Ben Uraz, Uraz Kırbaş bu evin sahibinin oğluyum."

 

Hay ben böyle işin.

 

Elimde koruma kalkanım olan şarap şişemi aynalı masaya indirdiğimde el mecbur açmıştım kapıyı.

 

Yarenin dilinden hiç eksilmeyen abisi tam karşımda duruyordu.

 

Abiydi ama ne abi!

 

Boyu kapının başlangıcına kadar yetişiyordu, iri yarı vücudu oldukça fitti. Buda yüksek ihtimalle polis olmasından kaynaklanıyordu, gözleri hafif kızarmıştı ama yeşilleri ışıl ışıldı. Dudakları kıpkırmızı birer et parçasıydı, bir haydut bu kadar çekici olamazdı.

 

" Alo sana sesleniyorum"

 

Elini önümde ayılmam için sallarken utançtan kızarmıştım, Allahtan esmer tenimden belli olmuyordu yoksa çoktan yerin dibine gömmüştüm kendimi.

 

" Ha pardon ya, öyle bir anda görünce şok oldum. Yani sonuçta tanımıyorum seni"

 

Gözlerini devirip peşi sıra beni itekleyerek içeriye girdi.

 

Yok yok bu ultra çekici bir hayduttu!

 

" Senin geleceğini bilseydim burada olmazdım, Yaren kimsenin olmayacağını söylemişti oysaki"

 

Üstten bir bakış atmıştı, ne zannediyor bu kendini?

 

Burun kıvırarak " Benimde senin olacağından haberim yoktu, bu vakitlerde yazlık boş olurdu genelde"

 

Şöyle bir düşündüğümde genelde yazın temmuz ayıyla birlikte gider gelirdik, şu an ağustosun başlarındaydık ve gerek Rana ablanın işi olsun gerekse benim ve Yarenin işleri dolayısıyla ağustosta buraya anca ay sonuna doğru gelirdik.

 

Şu an bu tatil benim için istisnaydı.

 

Ben ayakta durmuş öylece düşünürken, herif kaşla göz arasında şarabımı almış koltuğa çoktan yayılmıştı. Gözleri ekrana kaydığında ise burnundan bir nefes vererek güldü...

 

Komik miydi? Hayır ayak üstü aksiyon yaşatmıştı

 

" Rana abla eminim benim burda olduğumu biliyordur, keşke bir sorsaydın"

 

Tek kaşım havada ona bakarken , başını bile kaldırmaya tenezzül etmeden yudumladı şarabı.

 

" Rana ablanla tartış bu konuyu"

 

Ne zıt bir adam bu arkadaş! Hararetle elime aldığım telefonuma baktığımda Yarenden gelen ara arda mesajlar dikkatimi çekti.

 

Yaren : Aşkım şimdi sakin oluyorsun

 

Yaren: ve bana kızmıyorsun

 

Yaren: Ben şimdi anneme senin orda olduğunu söylemeyi unutmuş olabilirim.

 

Yaren: Ve abimde geçen yaz yedek anahtarı annemden almış

 

Yaren: Yani anlaşmışlar oda kalacakmış yazlıkta.

 

Yaren: İşte şu an annem abimi orada tek biliyor ve benim haberim yoktu 🥺

 

Yaren: Ve bu saatten sonra erken haber vermediğim için fena halde haşlar beni, lütfen abimle iyi geçinmeye bak ve bu olayı kısa sürede olsa annemden gizleyeliiiiim.

 

Yaren: Abim fazlasıyla insan canlısıdır, bir tanedir, eh kimin abisi. Koskoca başkomiser, birazda kaslı 🥰🫶🥹❤️🤭

 

Okuduğum mesajlarla birlikte sinir katsayımda yükseliyordu, seğiren gözlerimi saymıyordum bile!

 

Mehpare: Senin Allah canını almasın!

 

Mehpare: Çabuk buraya bak, elalemin herifiyle ne bok yiyecem bu bir hafta

 

Mehpare: Yok kardeşim yok bana rahat falan yok, çıkıp geliyorum ben

 

Yaren: SAKIIIN Anneme, annene ne dicez.

 

Mehpare: Kızım sen alık mısın?

 

Mehpare: Annem ağzından kaçırmaz mı yazlıkta olduğumu

 

Yaren: ya onu hallederim ben zaten çok sık görüşmüyorlar

 

Mehpare: Rana abla beni nerede biliyo.

 

Yaren: tatilde 🙈

 

Mehpare : ABİNLE TEK BAŞIMA BU SİKTİĞİMİN EVİNDE NE HALT YAPACAM

 

Yaren: Şimdi sen yandaki evde kalırsın o diğer evde ayrı ayrı bölümler kocaman iki ev. Tek ortak alan havuz ve jakuzi

 

Yaren : şey gibi düşün otel gibi odalar ayrı havuzlar birleşik kıpııısss🤤

 

Yaren: Of zevkiyim hemde fazlasıyla

 

Mehpare: Seni bu kafayla doktor yapanın

 

Mehpare : Uzun süre yazma

 

Hafifçe boğazımı temizleyerek Uraza baktığımda gözlerinin zaten bende olduğunu farkettim.

 

" Hayırdır ne diyor Rana ablan"

 

Tamam kızım sakinleş

 

" Yarenle konuştum ufak bir yanlış anlaşılma olmuş, durumdan Rana ablanın haberi yok olmayacakta. Ben ilk önce geldiğim için eşyalarımı yerleştirdim"

 

Etrafa bakarak işaret ettim." Gördüğün üzere"

 

"o yüzden ben gidene kadar sen yan evde kalıyorsun ve birbirimize bulaşmıyoruz. Okey?"

 

Yarım ağız sırıtarak ayağa kalktı, gözümün önünde bir dev vardı resmen.

 

" Hadi yine iyisin, kaptın büyük evi"

 

Ağır ağır yanımdan geçerek omuzuma hafifçe çarptı, geriye burnumu sarıp sarmalayan erkeksi kokusu kaldı...

 

Bölüm Sonu.

Loading...
0%