
Erifu
Dün akşam konuştuklarımızdan ötürü saatimi 7.30'a kurmuştum ama sabahın 5.30'da çalmaya başladı.
Çünkü saati yanlış kurmuşum amk.
Uyanınca gözüme gram uyku girmedi ve evin içinde dolanmaya başladım.
Buz dolabını açıp içine boş boş bakıyor ve kapağı kapatıyordum.
Evim üç katlı bir villaydı. İçinde yapılabilecek çok fazla şey vardı fakat nedense hiç bir şey yapasım yoktu.
Telefonumu elime aldım ve boş boş dolaşmaya başladım o sırada gözüm tarihe takıldı.
20 mayıs pazartesi.
Aaa bugün Abim Odayakana'nın doğum günü!
Nasıl unuturum ki!?
Hemen üstümü giyip hediye ve pasta almaya gitmeliyim.
Dolabımı açtım ve klasik eşofman ve tişörtlerimden bir tanesini alıp giydim.
Ne olur ne olmaz diye de kılıcımı da aldım ve evimden çıktım.
Kılıç ustaları bölgesinde yaşamanın en sevdiğim özelliklerinden bir tanesi de dükkanların yedi yirmi dört açık olmasıydı.
Acaba Abim için ne alsam ki? Çok kararsız kaldım.
Gözüme kestirdiğim bir hediye dükkanından içeri girdim.
Dükkan çok büyüktü ve sonu görünmüyordu.
İlk alacağım hediyeye raflara bakarken karar verdim.
Abimin bu hayatta en sevdiği şey çikolatalı kurabiyedir bu yüzden hemen gidip bir kutu almalıyım.
Kurabiyelerin yanında başka bir hediye daha almalıydım.
Acaba siyah ve şık bir kimono mu alsam? Yaz ayına yaklaşmaya başladık bu harika bir hediye olabilir!
Rafta duran kurabiye kutusuna elimi uzattım ve kendime doğru çektim.
Kutu bir türlü gelmiyor lan!
Bütün gücümü kullanarak kutuyu daha da şiddetli çektim fakat kutu elimden fırlayıp yere düştü.
Ne oluyor lan!
Rafın karşısına baktım.
LAN! Bu Eruto!?
"Eruto burada ne arıyorsun" Dedim.
Eruto "Asıl bu saatte sen arıyon burada" Dedi sorgularcasına.
"Şey hiçç alarmı biraz erkene kurmuşum" Dedim utanarak.
Eruto "Kaç saattir ayaktasın" dedi.
"Sabahın 5.30'undan beri" dedim bıkkın bir şekilde.
Eruto "Lan seninki gene iyi ben 7.30'a kuracağım 3.30'a kurmuşum" Dedi hüzünle.
La sabah ne yapacağız Sensei bizi yarın çok güzel sevecek.
Eruto" Ee rüyanda kurabiye mi gördün " Dedi tebessüm ederek.
"Bugün Odayakana'nın doğum günüymüş onun için almaya gelmiştim aslında" Dedim
Eruto"Aa bende! ikinci hediyeni de aldın mı bari " Dedi.
"Hayır beraber bakalım istersen" Dedim tebessümle.
Eruto kafasını salladı ve hediye bakmak için dolaşmaya başladık.
Biraz ileride giysi mağazaları vardı.
"Oradan güzel bir kimono alabiliriz" Dedim Eruto'ya dönerek.
Eruto"İyi fikir" dedi ve oraya doğru yola koyulduk.
İçeri girdik ve Kimonolara bakmaya başladık.
Sağ tarafımızda kadın reyonu vardı.
İster istemez %80 indirimi görünce kendimi tutamadım ve içeri girdim.
Giysilerin güzelliği beni benden almıştı ki iç çamaşırı reyonundaki biri gözüme çarptı.
Lan Bir dakika!!
BU SENSEİ AMK!!!
Bu saatte kadın iç çamaşırı reyonunda ne arıyordu bu adam!?
Eruto yanıma koştu ve "Erifu aradığımız kimono %90 indirime girmiş koş hemen alalım" dedi heyecanla.
Sonra oda, pes pembe reyonun ortasında Sensei görünce benimle aynı sıfada girdi.
"LAN BU SENSEİ AMK" Dedi şok içinde.
Sensei bizim sesimizi duymuş olacakki bize döndü ve korkuyla yerinden sıçradı.
"Küçük veletler Sizin uyumanız gerekmiyormu bu saatte ne arıyorsunuz burada! " Dedi elindekileri arkasına gizleyerek.
Eruto "asıl siz burada ne yapıyorsunuz Sensei" dedi.
Sensei "Hiç hava almaya çıkmıştım ve birde bugün Odayakana'nın doğum günüymüş galiba" Dedi ve kolundaki hediye paketini gösterdi.
Bizde elimizdeki kurabiyeleri gösterdik.
Sensei ağzının suyu akmış bir vaziyette "Ayy canlarım bana mı aldınız" Dedi.
"Hayır" Dedik tek bir ağızdan.
Sensei "Öf tamam iyi o zaman" Dedi ve küser gibi arkasını döndü.
Daha sonra "Bu arada pastayı aldınızmı "dedi tekrar bize dönerek.
Eruto ile kafamızla " Hayır" İşareti yaptık.
Sensei "Hım peki öyleyse gidip alalım" Dedi hevesle.
Bizde tebessüm ederek kafa salladık.
Kimonoyu aldıktan sonra şehrin en iyi pastacısına gittik.
Sensei arabalı pastaları görür görmez onlara saldırdı fakat Eruto ile zar zor vaz geçirmeyi başardık.
En son portakallı pastaya karar verdik ve dev pastayı alıp Odayakana'nın en sevdiği yere yani Sakura ağaçlarının altına gittik.
O kadar şeyden sonra saat 9.30 olmuştu.
Odayakana kahvaltı etmiştir diye düşündük ve parti alanını süslemeye başladık.
Sensei ağaçlara süsleri asıyor, ben masayı ve yiyecekleri kuruyor, Eruto da yere yumuşak yastıklar seriyordu.
Herşey tamamlandı ve geriye sadece onur konuğumuz kalmıştı.
Eruto "Ben şimdi abimi bir ruh olayı varmış gibi kandırıp buraya getireceğim siz saklanın " Dedi ve gitti.
Bu alanda en güzel saklanma yeri ağaçtı hemen en güzel yere çıkıp beklemeye başladım.
Ağaca çıktıktan bir kaç dakika sonra arkamdan Sensei de aynı yere çıktı.
Lan başka yer yokmu niye buraya geldi bu şimdi?
Sensei "Erifu benim saklanma yerime gelmeye utanmıyor musun? "dedi ve beni ensemden yakalayıp aşağı attı.
Tamda o sırada Odayakana ve Eruto ağaçlık alana girdi.
Korku içinde yumuşak yastıklardan bir tanesinin altına girdim.
Odayakana korku içinde " Eruto ruh nerede!? " Dedi.
Eruto "Şimdi! " Diye bağırdı.
Tam o anda bir şeyin kırılma sesi geldi.
Kafamı yastığın altından çıkardım ve üstüme dalla birlikte düşen Sensei gördüm.
Sensei ve dal büyük bir şiddetle üstüme düştü.
"LAAN AMK KALK ÜSTÜMDEN!! "
Diye zar zor bağırdım.
Sensei koca götünü yastıktan kaldırdı ve "OH Hayır Erifu iyi misin" dedi dalga geçer gibi.
Sonrada beni pelerinimden tutup havaya kaldırdı ve sarıldı "Ay Erifu hayatımı kurtardın" Diye.
Lann bırak lanet adam bırakk!!!
Sensei beni yere indirdi ve cebine soktuğu konfetiyi alıp patlattı.
Odayakana ve Eruto'nun sıfatı şok içinde komik bir ifadeydi.
Sensei "Sürprizzz! " Dedi.
Odayakana ve Eruto birden kendine geldiler.
Koşup mumları yaktım ve pastayı odayaka'nın yanına getirdim.
Odayakana "Aaa unutmamışsınız!! Çok teşekkürler!! İyiki varsınız!!!" Dedi büyük bir neşeyle.
Neşesi bizi bile mutlu etmişti sanki ona değilde bize sürpriz yapılmış gibiydi.
Odayakana dilek tuttu ve mumları üfledi ardından hepimiz alkışladık.
Odayakana "Bekleyin Nashi yok o olmadan kutlayamayız" Dedi duraksayarak.
Aa tabi Nashi'yi unuttuk!
Doğum günlerinden nefret ettiği için olsa gerek.
Odayakana koşarak Nashi'yi almaya gitti.
Bir kaç dakika sonrada istediğini yaptı.
Nashi elinde kılıcı ile "Nerede hani Ruh Nerede!? " Diye bağırıyordu.
Odayakana "Sürpriz" dedi tebbessüm ederek.
Nashi soğuk bir ifade ile etrafa baktı.
Odayakana "Bak pasta ve Sakura çiçekleri sen çok seversin" Dedi büyük bir mutlulukla.
Nashi'nin soğuk suratı büyük bir öfkeye dönüştü ve Odayakana'ya döndü.
"Beni bu Aptal parti için mi çağırdın!?" Dedi odayakana'yı göğsünden ittirerek.
Daha sonra masaya yaklaştı ve pastaya bakarak "Bu Bu pasta iğrenç sevdiğim aroma bile değil! "Dedi öfkeyle ve pastayı alıp yere fırlattı.
Odayakana'nın suratındaki çocuksu mutlu ifade bir anda uçup gitmişti
Nashi " Ne haliniz varsa görün" Dedi öfkeyle ve hızlıca oradan uzaklaştı.
Odayaka "Nashi Durr! " Diye bağırdı arkasından fakat Nashi durmadı.
Odayakana ve Nashi ağaçların arasında gözden kayboldu.
Hemen peşlerine düştük çok uzun bir süre onları aradık fakat hiç bir şey bulamadık.
Eruto çok üzgündü ve her şekilde belli oluyordu.
Sensei "Docuklar geç oldu sizi eve bırakayım" Dedi umutsuzca.
"Bende Eruto ile gideceğim" dedim Sensei'ye dönerek.
Sensei kafasıyla onayladı.
Arabaya bindik ve Eruto'nun evine gittik.
Sensei "Bir şeye ihtiyacınız olursa arayın lütfen" Dedi ve camı kaldırıp oradan uzaklaştı.
Eruto'yu eve girerken teselli etmeye çalışıyordum ki bir şey fark ettik.
Evin kapısı parçalanmıştı!
Koşarak kapıdan içeri girdik.
Evin bütün duvarları ve zemini sanki keskin pençeler ile yarılmış gibiydi.
Ve daha kötü de Yerde kan izleri vardı!!
Eruto ile dehşet içinde koşarak kan izlerini takip ettik.
İzler arka bahçeye açılan kapının önünde son buluyordu.
Eruto "ABİİ!!! "diye bağırdı ve kapıyı büyük bir şiddetle açarak bahçeye koştu.
Bahçeye girer girmez ikimizde şoka girdik.
Odayakana Kanlar içinde yerde yatıyordu.
Hemen önünde de Nashi duruyordu.
Nashi'nin suratı ve vücudu eskisinden çok farklı görünüyordu!
NEE HAYIR BU OLAMAZ!!!
Nashi bir ruha dönüşmüştü!!
Keskin dişleri ölü gibi beyaz teni ve kırmızı dudakları da bunu tam anlamıyla ifade ediyordu.
Eruto" Ne yaptın ona" dedi çok soğuk bir ifade ile.
Nashi gülmeye başladı.
Eruto bağırarak "NE YAPTIN ONA! " diye yineledi ve kılıcını çekip Nashi'nin üzerine atladı.
Nashi Eruto'yu alıp duvara çarptı.
Öfke içinde kılıcımı çektim ve "BIRAK ONU" diye bağırdım.
Nashi iki kolumu da tuttu ve beni de kenara Eruto'nun yanına fırlattı.
Eruto olduğu yerde kalkmaya çalıştı.
Nashi bize doğru yaklaştı yanımdaki kılıcıma uzandım ve tam o anda Nashi bana şiddetli bir tekme indirdi.
Daha sonra Eruto'ya yaklaştı ve keskin pençeleri ile çenesinden kavrayıp suratını kendi suratına çevirdi.
"Ömrünüz boyunca hiç bir güce sahip olamayıp bu hayatta her zaman dışlanacaksınız. Ay bide kıyamam büyüyüp kılıç ustası olacaklarmış!" Dedi acınarak.
Eruto'ya sert bir tekme geçirdi ve "Sen asla bizim aileden olmadın ve olmicaksın ömrünün sonuna kadar da hep böyle ezik olacaksın" Dedi.
Eruto ile acıdan dolayı istemsizce gözlerimizden yaş akıyordu.
Nashi "Sizin gibi güçsüz , aptal ve beceriksizlerin canını bağışladığım için bana teşekkür etmelisiniz" Dedi.
"Sizinle daha fazla uğraşmiyacağım" Dedi psikopatça gülerek ve sırtından bir çift ateşten kanat çıkartıp uçmaya başladı ve gözden kayboldu.
Canhavli ile Odayakana'nın yanına vardım ve nabzına baktım.
Hala atıyordu!
Eruto'da sürüne sürüne yanımıza geldi ve abisinin elini tuttu.
Odayakana gözlerini açtı ve "Erifu, Eruto... Karşınızdaki rakipler çok tehlikeli olacak bir an önce güçlerimizi bulup çalışmaya başlayın... "
Odayakana kan kusarak konuşuyordu bu yüzden dedikleri çok zor anlaşılıyordu.
"Çok fazla zamanım kalmadı.. Çok güçlü savaşçılar olacağınıza eminim...Ben güçsüz değildim sizde güçsüz değilsiniz sadece karşımdaki kardeşimdi..." Dedi ve gözlerini kapattı.
Eruto ile her bir ağızdan bağırmaya başladık.
Abi lütfen kalk !! Ne olur abi bizi bırakma!! Abi , Abiii!!!
Odayakana'nın cansız bedeni kollarımızın üzerine düştü ve suratındaki güler yüzlü ifade bir anda yok oldu.
***
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.11k Okunma |
312 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |