
Eruto
Abimin cansız bedeninin yanında duruyorduk.
Erifu ile ağlıyor ve hiç bir şey yapamıyorduk çünkü şok içindeydik.
Bizi bu yaşımıza kadar korumuş , eğitmiş ve sevgisine boğmuş kişinin cansız bedeninin yanında duruyorduk.
Artık yaşamak için hiç bir sebebim kalmamıştı.
Bir anda iki abim de ölmüştü .
Biri somut olarak biri soyut olarak.
Yerde duran kılıcıma gözüm kaydı.
Yerden aldım ve sıkıca kavradım artık buraya kadarmış "her şey için çok teşekkürler abi" dedim sesli bir şekilde ve kılıcı boynuma doğru götürdüm.
Erifu şoktan çıktı ve bir anda kolumu tutup bana sarıldı.
"Hayır Eruto bunu sakın yapma! " Diye bağırıyordu.
Kılıcı elimden çıkardı ve yere fırlattı.
Yere düşen kılıçtan yansımamı gördüm.
Çok zavallı ve ezik duruyordu ayrıca işe yaramaz da...
Hiç bir şey hissetmiyordum büyük bir boşluktaydım adeta.
Ne ağlıyor nede nefes alıyordum.
Ayağa duygusuz bir şekilde kalktım ve iki metre uzağımızdaki Nashi'nin cesedine tiksinti ile baktım.
Ruha dönüştüğü için bedeni ölmüştü.
Suratımın ifadesizliğinden kaynaklı Erifu "İyi misin Eruto?" dedi endişeyle.
Yaşayan bir aile üyesini daha kaybetmişti ve bana da bir şey olmasından çok korkuyordu.
Erifu'ya döndüm ve "İyiyim" Dedim ardından hiç bir şey söylemeden evin kapısından içeri girdim.
Erifu son defa Odayakana'nın nabzına bakıyordu belki yaşıyordur umuduyla.
Sessiz adımlarla masanın üzerindeki telefonun yanına yürüdüm.
Telefonu elime aldım ve Sense'in numarasını tuşladım.
İlk arayışım da telefon açılmadı.
İkinci defa tekrar aradım. Bu sefer açmıştı.
Sensei "off Eruto mal mısın amk bu saatte insan aranır mı hiç" dedi uykulu sesiyle.
Cevap vermedim.
Sensei "Eruto iyi misin noldu? " Dedi ardından.
"Çok korkunç şeyler oldu Sensei" Dedim aklıma getirebildiğim kelimelerden cümle kurmaya çalışarak.
Sensei "Ne Ne oldu! la.. " Telefonu kapattım.
O lanet varlığın cesedini bir saniye daha bahçemde görmek istemiyordum.
Kollarımı sıvadım ve eşya dolabına yöneldim.
Dolaptan bir adet kürek bir kutu bahçe torbası, çapa ve bant aldım.
Erifu hala Odayakana'nın cesedinin yanındaydı sanki yalnız bırakma istemez gibiydi.
Nashi'nin cesedinin yanına gittim ve kutudaki bahçe torbalarını kutudan çıkardım.
Erifu "N-Ne yapıyorsun Eruto" Dedi titreyen sesiyle.
Cevap vermedim.
Dev torbaları genişçe açtım ve Nashi'nin cesedini içine yerleştirdim.
Lanet canavarın yüzüne son kez bakıp torbayı üstüne örttüm ve bantla sardım.
Erifu korku, hüzün ve dehşetle beni izliyordu.
Erifu'ya döndüm ve sakin bir ses ile "malzeme Dolabında biraz daha bant getir misin?" Dedim.
Erifu olayın etkisiyle hala titriyordu.
Ceset torbasını bıraktım ve bant almak için malzeme dolabına yürüdüm.
Tam o anda Sensei korku ve panik içinde evin kapısından bahçeye daldı.
"Eruto bu evin hali ne!? Ne oldu burada! Cevap versene lan!" Diye bağırmaya başladı.
İfadesiz bir şekilde suratına baktım.
Sensei beni bıraktı ve kafasını bahçeye doğru çevirdi.
Odayakana'nın cansız bedenini görür görmez şoka girdi.
Şok içinde Odayakana'nın cesedinin yanına koştu.
"Odayakana! Odayakana uyan! " Diye bağırmaya başladı ardından elini Odayakana'nın nabzına götürdü.
Şoka girmiş ifadesi ile kafasını bana doğru çevirdi.
İfadesiz bir şekilde suratına baktım sonra malzeme dolabından bant almak için dolaba yürümeye devam ettim.
Sensei Erifu'ya döndü ve korku içinde bağırarak birşeyler söylemeye başladı.
Söylediklerini dinlemedim sadece bir an önce işimi halletmek istiyordum.
Malzeme dolabını açıp içinden bir adet bant aldım ve kapıdan çıkıp ceset torbasına doğru yürüdüm tam o anda gözlerim kapandı ve yere düştüm.
***
Eruto
Gözlerimi açtığımda Sense'in evindeki koltukta uzandığımı fark ettim.
Başımda Erifu ve Sensei oturuyordu.
Uyandığımı görünce suratlarındaki üzgün ifade içlerine su serpilmişcesine rahatladı.
Sensei yanıma oturdu ve kafamı okşamaya başladı.
"Erifu olan biten her şeyi anlattı " Dedi huzur veren sesiyle.
Suratına öylece baktım ve hiç bir şey söylemedim.
Sensei ayağa kalktı ve "Nashi bu olanları çok feci bir şekilde ödeyecek " Dedi öfkeli soğuk sesiyle.
Ardından mutfağa doğru gitti.
Erifu'ya bakarak "Ben bayıldıktan sonra ne oldu? " Dedim.
"Kılıç ustalarına ve bütün birliklere haber verdik daha sonra evi inceleme altına aldılar. en sonunda da benim ve Sensein ifadesini aldılar." Dedi sesindeki hüzünle.
Koltukta kendimi doğrulttum ve oturur hale geldim.
Odayakana'yı bile öldürebilecek kadar güçlüyseler onları nasıl yenebilecektik?
Zihnim çok kötü bir durumdaydı başım çok feci ağrıyor ve sürekli uyumak istiyordum.
Bir daha asla uyanmamak üzere...
İçerdeki sessizlik devam ederken bir anda dışarıdan bağırma sesleri gelmeye başladı.
Sensei üzerindeki çiçekli mutfak önlüğü ile kafasını kapıdan dışarı çıkardı ve bize bakarak "Noluyor Lan!" Dedi.
Erifu ile birbirimize baktık ve şaşkınlık içinde ayağa kalktık.
Sensei salonun tamamen camdan oluşan kısmına doğru koştu ve aşağı baktı.
Erifu ile bizde merak edip hemen oraya gittik.
Aşağı baktığımızda beklenmedik bir şey ile karşılaştık.
Bütün Ejder Ateşi Klanı üyeleri ve diğer klanlardaki savaşçılar kapının önündeydi.
Sensei aşağı koştu ve kapıyı açmaya gitti. Bizde arkasından indik.
Kapıyı açtığımızda herkes beni sormaya başladı.
Sensei "O iyi merak etmeyin şuan içeride" Diyordu.
Kapıya doğru yaklaştım ve dışarı çıktım.
Herkes üzüntü içinde "Eruto Çok geçmiş olsun. O lanet yaratık sana bir zarar verdimi!? " Diye sorular sormaya başladılar.
Kafamı reddeder şekilde salladım ve kalabalığa göz gezdirmeye başladım.
Sevip sevmediğimiz herkes buradaydı.
Aren kalabalığı geçerek yanımıza geldi ve "Eruto iyi misin!? " Dedi öfkeli sesi ile.
Aren çok kibar ve sakin biri olmasına rağmen onu öfkeli görmek beni bile korkutuyordu.
Hiç bilmediğimiz güçleri ve özellikleri vardı.
Kılıç Ustaları bölgesindeki herkesin de Aren'i güçleri ile tanıması da baya bir korku salıyordu insana.
Tebessüm etmeye çalışarak "iyiyim çok teşekkürler" Dedim.
"Nereye gitti o piç!? Onun belasını sikeceğim! " Dedi öfkeyle.
"Bilmiyoruz malesef " Dedim hüzünlü sesimle.
Aren "Hepsinden bunun hesabını soracağım" dedi ve bir anda görünmez olup kayboldu.
Kalabalığa bir daha baktım.
Bizden nefret edenler bile gelmişti. Kesin bizimle dalga geçip eğlenmeye gelmişlerdi yoksa asla geleceklerini hiç zannetmiyordum.
Orta okulda hoşlamdığım kıza gözüm kaydı.
Bana bakıp göz devirdi ve arkadaşıyla birbirine yaklaşıp bir şeyler söyledikten sonra gülmeye başladılar.
Sagu da kalabalığın içindeydi.
Erifu'ya yine her zamanki gibi pis pis bakıyordu.
Kulağıma bir sürü sesler geliyordu fakat bir tanesi dikkatimi çekti.
Sese doğru baktığımda sesin sahibinin Kılıç Ustaları Turnuvasındaki Erifu'nun rakibi olduğunu fark ettim.
Çocuk yanındaki arkadaşlarına dönmüş "Odayakana'yı kesin Erifu öldürmüştür" Diyordu.
Bu kadarıda fazlaydı!
İnsanın en acılı gününde bile dalga geçiyorlardı!
Erifu ile böyle konuşmaları gerçekten beni çok sinir etmişti.
Şimdi onların üzerinde bütün stresimi atmazmıydım ben!
Kalabalığın arasında öfke ile yürümeye başladım.
Çocuğun yanına beş altı metre kalmıştı ki biri bana çarptı vere yapıştım.
Kafamı kaldırdığımda bana çarpan kişi ile göz göze geldik.
Çok aşırı derecede kaslı, mavi gözlü ve suratında ninja maskesine benzeyen bir maske bulunan bir elemandı.
Daha önce Kılıç Ustaları bölgesinde böyle biri görmemiştim.
Boyu benden daha uzundu.
Ne kadar kaslı ve görkemli olsada benimle aynı yaşlardaydı.
Çocuk suratıma çok korkunç bir şekilde baktı.
Tam o anda biri beni ensemden yakaladı ve Sensein kapısına doğru götürmeye başladı.
"Bırak lan bırakk!! " Diye bağırdım.
Kapının önüne geldik ve "Bıraktım" Dedi soğuk sesiyle ardından beni yere sertçe bıraktı. Bu Daijin di!
Daijin Sensei'ye bakarak içeri geçmemizi ister gibi kafasıyla işaret etti.
Sensei Erifu'yu aldı ve içeri geçip kapıyı örttük.
Sensei içeri girdikten sonra kapıyı dev metal kapılarla kapatmaya başladı.
Kapılar kapandıktan sonra üst kata çıkmaya başladık.
"Daijin bizi neden içeri soktun? " Dedim.
Daijin "Bu olanlar ile ilgili konuşmamız gerek"dedi ciddi ses tonuyla.
Daha sonra Sensein çalışma odasından içeri girdik ve kapıyı arkamızdan kilitledi.
Daijin " Lütfen oturun " Dedi ardından özel gücünü kullanarak duvarlara ses yalıtımı yapıp Sensein karşısına oturdu.
"Durumumuz çok vahim bir an önce harekete geçmeliyiz " Diye girdi konuya ciddi sesiyle.
Sensei ciddi bir ifade ile kafasıyla onayladı.
Sensei daha önce hiç bu kadar ciddi görmemiştim.
Daijin "Erifu ve Eruto'nun güçleri bir an önce bulmalısın Hwajin onları şuana kadar yapılmış en ağır eğitimlerinden vereceksin" Dedi.
Erifu ile birbirimize baktık ve sıfadımız aynı şekle büründü.
İkimizin aklında da temizlik vardı.
Daijin "Hwajin bir yıl içerisinde çocukların güçlerini ortaya çıkartıp onlara teknikleri öğreteceksin" Dedi.
Sensei "Siz hiç merak etmeyin efendim " Dedi ciddi ifadesiyle.
Daijin "Bu olanlar bütün bir kıtada büyük bir sallantıya sebep oldu. Herkes Nashi'nin yaptığından bahsediyor" Dedi ellerini birbirine kenetlemiş vaziyette.
"Urashi ve Kurai'nin eline büyük bir avantaj geçmiş oldu o ikisine en büyük zararları veren kişi Odayakana'ydı" Diye ekledi.
Ardından çantasına uzandı ve bir kaç tane kitap çıkardı.
"Hwajin bu kitapları al bunlar asırlar boyunca yenilmez savaşçıların çalışma teknikleri ve güç açımıyla ilgili bir çok güç yazmakyadır" Dedi.
Sensei "Vay akademide bize böyle birşeyler anlatılmamıştı " Dedi şaşkınlık içinde ve kitapları aldı.
Daijin "Bu kitaplar sana emanet Hwajin. Paha biçilmez bir değeri var umarım atalarımızın üzerine akademideki gibi saçma sapan resimler çizmezsin" Dedi.
Sensei sırıtarak "Hayır Hayır Daijin asla öyle bir şey olmayacak " Dedi.
Daijin "umarım" dedi ve odadaki ses yalıtımını kaldırdı.
"Hwajin benim işlerim var haftaya çarşambadan itibaren çalışmaya başlayın. Çalışıp çalışmadığınızdan emin olmak için sürekli birini yanınıza göndereceğim" Dedi.
Sensei "kim? " Dedi merak içinde.
Daijin "Sagu" Dedi.
NEEE SAGU MU!??
Sensein gözleri açılarak "Sagu Nashi'nin en yakın arkadaşıydı" Dedi dişlerinin arasından konuşarak ve bana çaktırmamaya çalışarak.
Daijin "Normalde Aren'i görevlendirecektim ama onun için daha mühim bir görevim var"
"Ayrıca Aren Eruto ve Erifu"nun arkadaşı seni kandırıp kesin haylazlık yapmaya giderler" Diye ekledi.
Sensei "of tamam tamam " Dedi.
Daijin " Yarın Odayakana'nın cenazesini yapacağız erken uyanın" Dedi hüzünle fakat belli etmeyerek.
Hepimizin üstüne yine bir karanlık çöktü aniden.
Daijin "Odayakana'nın cesedini özel büyülerle koruma altına aldık ruhlar çalmasın diye şuan oraya gitmeliyim " Dedi ve kapıdan çıktı.
Kılıç Ustaları Bölgesi'nde ölen savaşçıların cesetlerine ve mezarlarına özel büyüler yapılırdı.
Bunun nedeni Ruhların beden çalabilip güçleri emebilme güçleri olmasıydı.
Yanımızda taşıdığımız özel kılıçlar sayesinde ruhlar içimize girip bedenlerimizi çalamamaktadır.
Fakat bu Karanlık Ruhlar (Kurai'nin en güçlü 20 Ruhu) içinde geçerli midir bilmiyorum doğrusu.
Sensei "hadi uyku vakti" dedi ortamdaki sessizliği bozarak daha sonra bizi odalarımıza götürdü ve evdeki lambaları kapatıp uyumaya gitti.
Nedense hiç uykum yoktu yada öyle hissediyordum.
Canım abim öldükten sonra hayatın bana verdiği hiç bir nimeti hissetmemeye başlamıştım.
Gözlerim dolmaya başladı.
Gözlerimi yumdum ağlamak istemiyordum erkek adam ağlamazdı.
Psikoloji güçlü karakterli kişilerin ağladığını söylesede bana küçüklüğümden beri böyle öğretilmişti.
Yavaş yavaş yavaş uykuya dalmaya başladım.
Demekki bedenimin gerçektende uykuya ihtiyacı varmış.
Vücudumdaki hem bedensel hemde zihinsel yaralar ile uykuya daldım.
***
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.11k Okunma |
312 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |