@elifti_4
|
Dün Dora'yı evden kovduktan sonra üzerime uyku çöktü.
Bu yüzden o gittikten hemen sonra uymuştum.
Yine rüyamda kötü şeyler görmüştüm. Artık bu kabuslardan bıktım. Her seferinde annemin ölümünü görmek beni mahvediyordu. Ve zaten katili bile kaçmıştı. O alçak herifi , o pislik insanı yakalayamamışlardı.
Onun dışarda elini kolunu sallayıp gezmesi demek her bir insanın, her bir kadının, her bir annenin, her bir çocuğun ölümü demekti.
Fiziki olarak ölmemiştim ama ruhen o gün ölmüştüm bende. Ben annemin ölümünü gördüğüm gün ölmüştüm.
Kalktım. Lavaboya gidip yüzüme su çarptım. Zaten bugün araba almayı planlıyordum.
Evden iş yerine, iş yerinden eve çok uzak oluyordu. Ve babamın yanından da taşınacaktım. Restorana daha yakın bir yere taşınmayı düşünüyordum. Benim için daha iyi olacaktı.
&
Kendime bir tost hazırladım, bardağıma da bir meyve suyu doldurdum.
Hemen yiyip evden çıktım.
Bu gün galeriye gidip kendime bir araba alacaktım. Arabasız olmuyordu benim için.
Marka filan düşünmemiştim hala, bir sürü seçenek vardı.
Aklıma bir reklamda ki araba markası geldi. Neydi ya? Suzuki idi ama tam olarak neydi?
Hatırladım! Suzuki Swift 1.3 4x4 siyah model. Evet, evet buydu.
Umarım galeride bulurum.
&
Güzin masada oturmuş bana kaçamak bakışlar atıyordu. Tabii ki bunun nedenini biliyordum. Dün gece olanlardı. Ben konuyu açmamıştım ama beni gördüğü hemen hemen her yerde kaçmaya çalışıyordu.
Ah ah Güzin. Bir bilsen abini ne ile kovaladığımı, bir daha gönderir misin acaba?!
Dünkü olaylar aklıma gelince istemsiz bir tebessüm oluştu dudaklarımda.
Güzin'in bu bakışlarına artık dayanamadım ve yanına gittim. Hayır kaçış yok pamuk prenses. Bu sefer olmaz.
"Güzin ne oluyor? Beni gördüğün her yerde neden kaçıyorsun? Ve hayır kaçmak yok bu sefer, sana kızamam ki ben. Bundan mı korktun, aşk olsun yani benden ha kaç yıllık arkadaşız yani." desem de hâlâ kaçamak bakışlar atıyordu. Cidden mi korktu benden ya?
"Güzin cevap ver!" Şükür ki konuşmaya başladı.
"Burçin sen kızınca nasıl olduğunu biliyorum. Kaç kere seni burada ki çalışanlara kızarken gördüm, yani benim yaptığım da-" lafını böldüm, hayır benden korkmamalıydı. Tamam sinirlenince baya bir kızıyorum ama ona değil asla değil.
"Güzin nasıl düşünebilirsin bunu? Ben sana kıyar mıyım hiç, yapabilir miyim sana bunu? Lütfen ama yapma şöyle. Söyleme bir daha o cümleleri, tamam mı anlaştık mı?"
Başını yavaşça aşağı yukarı salladı.
Sımsıkı sarıldım ona, karşılık verdi aynı şekilde.
Oy kıyamam meleğime.
"Güzin" dedim.
Onaylarcasına bir ses çıkardı. "Arabamı aldıktan sonra bir tatile çıkalım mı, ha ne dersin?"
"Olur," dedi u harfini uzatarak. "ama önce abime de haber vermem gerek. Sonra sözde merak ettiği için peşimizden gelmesin" ardından kıkırdadı. Harbi komik kızdı ya, yerim.
"Off başlayacağım abine şimdi Güzin" göz devirdim. Cidden abi demek baş belası demekti. Neyse ki benim bir abim yoktu. Şanslıyım.
&
Galeriye gelebilmiştim sonunda. Galeri sahibi çeşitli markalar gösterdi. Hiç birinden tatmin olmadım. Kendi istediğim arabayı da bulamamıştım.
Saatlerimi burda harcadıktan sonra bir Toyota'da kararımı kıldım. 2024 Toyota Corolla.
Araba yarın verdiğim adreste olacaktı.
Galeriden çıktıkan sonra babamı aradım. Ev işi hâllolmuştur umarım.
Bir kaç defa çaldıktan sonra telefon açıldı.
"Alo babacım, nasılsın?" Dedim.
"İyiyim tatlım, sen nasılsın?" direkt konuya girecektim. Lafı uzatmayı pek sevmezdim.
"Bende iyiyim babacım da şey soracaktım. Şu ev meselesi hâlloldu mu?" umarım olmuştur. Hemen bu gün taşınmak istiyordum.
"Kızım cidden emin misin tek başına yaşamaya? Bak Allah korusun ya başına bir iş gelirse?" babam araba konusunu onaylamış fakat ev konusunda hala kararsızdı. Başıma bir şey gelmesinden korkuyordu.
Hak veriyordum, annemden sonra benim de başıma bir şey gelmesinden sakınca duyuyordu.
"Baba senle bu konuyu kaç kere konuştuk ama! Şimdi oldu mu olmadı mı bu ev işi onu söyle bana lütfen!" babam bıkkın bir şekilde beni onayladı.
Telefonuma gelen adrese baktım. Telefonu kapatıp çantama attım. Yeni evimin adresiydi. Gidip bir ziyaret edelim bakalım.
&
Güzin ile birlikle yeni evimi ziyarete gelmiştik. Tabi ki de tek başıma gelmeyecektim. Korktuğumdan değil de bir şeyleri tek başıma yapmaktan hoşlanmadığım için.
Ev iki katlı idi ve ikinci katına içerden giriyorduk. Tam bana göre. Odaları gezdik üst kata çıktık. Yani bir sorun yoktu. Deprem testleri de yapılmıştı.
En kısa sürede taşınmayı planlıyordum.
Eve gidip eşyaları paketleme zamanıydı artık.
10 Saat Sonra
Arkadaşlarımın yardımıyla tüm eşyaları paketlemiştik, zaten mobilyalar, beyaz eşyalar nakliye ile taşınacaktı.
Yorulduğumuz için odanın bir kenarında daire şeklinde oturmuştuk.
O sırada bizimkiler sohbet ederken telefonuma baktım. Kilit ekranında 1 mesaj bildirimi vardı. Açıp baktım, mesaj Yeşillik'ten geliyordu.
Evet Dora'yı Yeşillik diye kaydettim ne var?
Hem bence gözleriyle tam uymuş. Neyse bir de bunu düşünmeyecekim. Mesaj sekmesine girdim.
Naber Küçük Hanım?
Demişti. Ben sana şimdi göstereceğim naberi! Nabermiş ergen göt.
Ne yaptığımın seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum Yeşillik.
Ve mesajı attım, saniyesinde görüldü. Çok seviyor herhalde? Göz devirdim. Her neyseydi.
Ne bu tavrın Küçük Hanım? Ayrıca Yeşillik ne be? Ben ot muyum da Yeşillik diyorsun? Ayıp ettin bak şimdi. Kınıyorum seni.
Kınaman çok da umrumda ya sanki. Ayrıca ne var gözlerin ile tam uymuş. Ve sen bana Küçük Hanım derken iyi di mi???
Mesajı gönder. Bence çok haklıyım da değerim bilinmiyor. Göt herif ya.
Gözlerime bu kadar dikkat ettiğini bilmiyordum (göz kırpan emoji <) Ve evet Küçük Hanım derken iyi. Ayrıca çekici olduğumu da biliyorum. Kabul et etkilendin değil mi?
Hadsiz, ukala, bu ne cürret be! Ben mi ondan etkilenmişim bal gibide o benden etkilendi. Göt herif dedim ben ama göt herif işte.
Ne diyosun be! Ben mi etkilendim senden. Götünden kurma, kafandan demiyorum çünkü beynin yok o kesin! Ve çekici filan da değilsin en azından benim için, git başka kızları etkilemeye çalış pislik herif!
Şununla iki dakika sohbet etsem üçüncü dakika beni delirtmeyi iyi biliyor.
Tamam, sakin ol. Sen bu kadar çabuk sinirlenir miydin ya? Bu soruyu ben cevaplayayım evet sinirlenirdin. Şimdi hiç aksini iddia etme bal gibi de çok çabuk sinirleniyorsun Küçük Hanım, sinir problemlerin filan mı var? Bak ben doktorum yardımcı olabilirim (göz kırpan emoji >/<)
Sınırlarını fazla aşıyorsun Aroğlu. Çizgiyi geçme.
Amacını biliyorum; hayatıma dahil olmak, sinirlerim ile oynamak, her şeyime karışmak gibi gibi gibi. Ama yok yemezler Aroğlu. Göz devirdim. Şunu da sürekli yapmaya başlamıştım. İstemsizce.
Sınır? Hangi çizgi? Neyden bahsediyorsun? Sadece eğleniyordum o kadar. Özel hayatın beni ilgilendirmiyor Karyeli! Ne geçmişin ne de geleceğin umrumda değil. Amacım ne mi peki? Şöyle söyleyeyim sadece arkadaş olmak. Ve rahatsız oluyorsan da bunu sınırmış çizgiymiş üstü örtük kelimelerle anlatma. Konuşmak istemiyorsan istemiyorum de, arkadaş olmak istemiyorsan istemiyorum de bu kadar basit. Ben senin bildiğin o basit, ucuz insanlardan değilim. Genelleme yapmadan önce iki kere düşün. Sadece tavsiye, arkadaş tavsiyesi.
Bu ne? Aman Tanrı'm. Böyle uzun bir paragraf yazması için yazmamıştım o cümleyi ama sonuç bu. Tanrım sen bana sabır. Okumaya başlarsam akşam olacak. Tam okumaya başlıyordum ki Mete seslendi.
"Burçin artık telefondan kafayı kaldıracak mısın? Ne ara bu kadar bağımlı oldun sen? Benim tanıdığım Burçin telefon kullanmayı bile sevmezdi de çünkü"
Mete haklıydı telefon kullanmayı sevmezdim. Hâlâ da sevmiyorum ki Mete'cim. Başımı kaldırıp Mete'ye baktım. Yanımda oturuyordu o da.
"Mete hâlâ tanıdığın Burçin'im, emin ol. Ve hâlâ da telefon kullanmayı sevmiyorum" güldüm ve omzuna hafif bir şekilde vurdum.
"O zaman şu önündekini iç çünkü artık yeni evine gidiyoruz." Ne ara? O kadar zaman geçti mi ya? Neyse pek sorgulanmaya değmez bir konu.
"İçmeyeceğim, hadi gidelim"
2 Saat Sonra
Bazı eşyalar yerine yerleştirilmişti artık. Kullanacağım odayı da önceden evi gezmek için geldiğimde belirtmiştim. İlk orayı dekore etmiştik. Daha sonra diğer odaları. Tabi her şey bitmemişti ama çoğu şey yerli yerindeydi.
Arkadaşlarım gitmişti. Dora'nın mesajını artık okuyabilirdim.
Dora, bir dakika o ciddi mi? Benim bahsettiğim şey arkadaşlığımız adına değildi ki zaten. Konu özel hayatımdı. Ki fark ediyorum Yeşilliği bu konuda üzmüşüm.
Neden bilmiyorum ama bu cümleleri beni de derinden etkiledi. Ne yazacağımı bilemedim.
Hani ne yazarsam yazayım çok sönük kalacaktı. Haklıydı, ama bende haklıydım. Hayır yazmıyorum.
Ama kırdın onu.
Özel hayatıma çok fazla dahil oluyor.
Hangi konuda Burçin?
Her konuda.
Burçin kendini kandırma, geçmişin yüzünden geleceğini de kirletme. Geçmişin yüzünden geleceğini mahvetme Burçin. Zararlı çıkan sen olursun.
Kafamda dönen konuşmalar haklıydı. Geçmişim ile herkesi aynı şekilde yargılıyordum. Geçmişim yüzünden herkes genellikle de erkekler aynıydı benim için. Pis zihniyet, vahşete aç, tek amacı cinsellik olan iğrenç varlıklar.
Benim için erkekler buydu. En azından yabancı olanlar. Erkek arkadaşlarım vardı tabi ama onları tanıyordum. Onlar asla öyle iğrenç insanlar değillerdi, olamazlardı, hayatlarında yoktu öyle bir şey.
Sekmeye girdim ve tek bir kelime yazdım. "Anlamıyorsun"
Görüldü.
Buydu yani her şeyi bitirmiştim. Zaten asla arkadaş oluruz gibi bir fikre de kapılmamıştım. Ve iyi ki de kapılmamışım.
Telefonu kapatıp yanıma bıraktım. Epey bir yorulmuştum bugün. Uyuma vaktiydi. Lavaboya gidip dişlerimi fırçaladım ve üzerimi değiştim. Odama geri döndüm. Telefona tekrar baktım mesaj yoktu. En azından ondan yoktu.
Kötü birisin Burçin, sen asla iyi biri olmadın ki zaten.
Kafamdaki düşüncelerden sıyrılıp yatağa uzandım. Aradan bilmem kaç saat sonra uykuya daldığımı fark ettim.
&
"Tamam bunu da televizyonun karşısına koyun, evet böyle daha iyi oldu."
Son kalan işleri hallediyorduk. Bizimkilerden Mete ve Güzin tek buradaydı, diğer dörtlü iş başında olmalılardı.
Bende şu ev hallolsun restoranıma gitmeyi planlıyordum. Çok özlemiştim, ve zaten şu olanlardan da baya aksatmıştım.
Dora'dan ise hâlâ cevap yoktu. Hani zaten neden o kadar uzun bir paragraf yazdığını bile anlamamıştım. Alınacağını bilmiyordum.
Bu da tam pısırık çıktı oysaki hayallerimi süsleyen erkek cesur yürekliydi. Hayır hayallerimi süsleyen erkek Dora değildi. Olmaz da, arkadaştan öteye gidemeyiz ki zaten arkadaş bile olamıyoruz onu da dün gece kanıtladık.
Dışarı çıktım. Hava almam gerekti. İçeride iyice boğulmuştum zaten.
Telefonu açıp sosyal medyaya girdim. Hep klasik şeyler vardı işte. Bazı sekmelerde gezindim, hiç biri sarmadı. En sonunda tekrar kapatacaktım ki ekranda ki mesaj bildirimi ile karşılaştım.
Yeşillik'ten 1 mesaj.
Sonunda yazmıştı. İçim bir kıpır kıpır oldu nedensizce.
Restorana gelir misin? Buluşalım.
Diyordu. Aslında çekiniyordum. Haksız olduğum bariz ortadaydı. Amacı sadece arkadaş olmaktı. Şuan kafamı bulandırmaya gerek yok. Hemen bir mesaj yazıp gönderdim.
Konumu at, 5 dakikaya oradayım.
Anında konum geldi. Benim restoranım? Orada mı? Peki, nasıl istiyorsa.
Dediğim gibi beş dakika içinde restorana gittim. En arka ama cam köşeli tarafa oturmuş beni bekliyordu. Çekine çekine de olsa yanına gittim.
Beni görünce gülümsedi, ama içten içe kırgındı. Buna emindim.
Aynı anda
"Şey ben-"
"Burçin ben-"
Dedik.
Tekrar aynı anda
"İlk sen-"
"Önce sen-"
Dedik.
"Tamam ilk sen. Sen çağırdın madem ilk sen konuş" dedim.
"Burçin ben özür dilerim. Tanımadan etmeden hayatına karışmak istemedim aslında, yani şuan ne diyeceğimi de bilmiyorum. Ama emin ol hayatına karışmak gibi bir niyetim yoktu. Ki sana bunu söylemiştim zaten"
Kendini açıklama gereğinde bulunmuştu, ne tatlı ama bende kendimi suçlu hissettim.
"Bu sefer cidden tanışalım o zaman. Bir birimizi tanımadan yargılıyoruz ikimizde. Ne dersin?"
Önce yüzüme baktı uzun bir süre, sonra onaylarmışçasına kafasını salladı.
"Adımı biliyorsun zaten. Tekrar söylemeye gerek yok. Doktorum, bunu da biliyorsun. 13 Temmuz 1994 doğumluyum. 30 yaşındayım. Annem Amerikan babam Türk, melezim yani Güzin'de aynı şekilde. Tamam biraz gereksiz bilgi vermiş olabilirim" ardından bana bakıp güldü.
Ben de gülerek "Sence sadece biraz mı?" dedim.
Sen iflah olmazsın der gibi bakıyordu, ayol ne var ne yaparım ben senin doğum tarihine. Yaşını söylesen yeterdi. "Sıra sende Küçük Hanım, sen anlat bakalım kendini"
"Burçin zaten biliyorsun"
Cık cıkladı. "Burçin değil Küçük Hanım"
"Hayır adım Burçin"
"Küçük Hanım"
"Burçin"
"Küçük Hanım"
"Sen hep böyle inatçı mısın?"
"Belki de sadece sana inatçıyımdır"
"Laga luga yapma ve artık izin vereceksen benim gibi muhteşem şaheseri tanıtacağım"
Öyle mi? der gibi baktı.
"Devam ediyorum bölme beni"
"Emredersiniz komutanım"
Asıl iflah olmayan oydu da bana diyordu, çocuk adam.
"27 yaşındayım. Melez değilim, aşçıyım. Söylemesi ayıptır çok güzel yemek yaparım, parmaklarını yersin."
"Eee bu kadar mı? Doğum tarihini söylemedin."
"Ne önemi var?"
"Sen mi söylersin yoksa Güzin'den mi öğreneyim?" Güzin'e sorarsa başka şeyler de öğrenebilirdi. Pes ettim, etmem gerekiyordu.
"16 Kasım 1997"
"Boşuna Küçük Hanım demiyormuşum"
"Biraz daha konuş kafana oklavayı yersin Yeşillik."
"Korktuğun bir şey var mı Küçük?" dedi anında.
Vardı.
"Yok"
"Gözlerin öyle demiyor sanki"
"Yeşillik inan öğrenmek istemeyeceğin şeyler var hakkımda. O yüzden kurcalama"
"Ya hakkında ki her şeyi öğrenmek istiyorsam? O zaman ne yapabilirsin ki?"
"Boş yapma Yeşillik"
"Bence haklıyım"
"Haklı filan değilsin"
"Ben tahmin edeyim o zaman. Hm örümcek, böcek? Yok değildir. Benim karanlıkta kalma korkum var bilir misin Küçük? Hiç hoşlanmam karanlıkta kalmaktan, ya da yalnız ölmek. Bu da beni korkutur. Ve ya sevdiklerimi kaybetmek. Korkutur beni bunlar."
Şaşırmıştım.
Karanlıktan korkması şaşırtmıştı, oysaki ben severim karanlığı. Aydınlıkta ki tehlikeleri kaybeder, gizlerdi. Korkularımı gizler karanlık benim.
"Ben," dedim. "ben yüksekten korkarım, derin deniz korkum da vardır. Çok önemli değil aslında ama söyledim işte. Bir de çok saçma bir şeyden korkarım ama o saçma şey tüm benliğimi mahvetti.
Ben palyaçolardan da korkarım bilir misin?
Annemi aldılar benden onlar. Tüm benliğimi aldılar onlar benden Dora. Tüm hayatımı mahvettiler. Bir anda annem yok oldu benim Dora. Hem de benim doğum günümde Dora. Annem benim doğduğum günde öldü Dora."
Ağlamaya başlamıştım. Kimin bana baktığı da umrumda değildi. Ne zaman ağlamaya başladığım da.
Ben annemin geri gelmesini istiyordum. Asla olmayacak bir şeyi istiyordum. Annem tekrar benimle olsun istiyordum.
"Şşh tamam Küçük, geçti. Gel gidelim istersen. Hadi gel eve götüreyim seni. Tamam ağlama. Özür dilerim sormamalıydım, ama bilmiyordum Küçük. Özür dilerim, lütfen ama ağlama."
Eve gidene kadar Dora benden özür diledi. Ama onun suçu değildi ki. Annemi öldüren o değildi. O neden özür diliyordu.
Arabadan indik.
Yürüyecek hâlim bile yoktu. Zaten iki adım atmadan düşecek gibi oldum. Dora hemen arkamdan beni tuttu. Tutmasaydı şuan yere çakılmış bile olabilirdim.
"Yürüyebilecek misin yoksa kucağıma mı alayım?"
"Yürürüm" dememle ikinci kez sendeledim. "Anlaşıldı, kucağağıma geliyorsun Küçük"
İtiraz etsemde boşunaydı, çoktan beni kucağına almış içeriye giriyorduk.
Anahtarları çıkarıp ona uzattım. İçeri girdik. Beni koltuklardan birinin üzerine bırakmış, hemen yanıma oturmuştu.
"İyi misin şuan? Küçük."
"İyiyim Yeşillik tamam, endişelenme"
"İyi görünmüyorsun Küçüğüm; kendini avutma, beni avutma."
Bir dakika Yeşillik bana Küçüğüm mü demişti? Sahiplik eki mi getirmişti o? Ve ben niye buna takılıyordum? Yeşilliğin her zaman yaptığıydı işte.
"Yeşillik tamam iyiyim sadece, sadece annemi özledim ben Yeşillik. Annem geri gelemez artık değil mi?"
Sorunun cevabını biliyordum. Annem geri gelemezdi ki, neden cevabını bildiğim bir soruyu sormuştum ki?
Dora sadece bana bakmakla yetindi. Bir şey söyleyemedi.
"Cevabını bildiğin sorular sorma Küçüğüm, cevabını bildiğimiz sorular canımızı en çok yakan sorulardır. Yorma artık kendini uyu artık"
"Uyuyana kadar susmayacaksın değil mi?"
"Susmayacağım"
"Ooff Yeşillik of"
"Kapa gözünü artık"
&
"Günaydın Küçük"
"Sen burda mıydın Yeşillik, eve gitmedin mi?" Ben çoktan gitmiştir sanıyordum.
"Sen o hâldeyken mi? Asla bırakamadım Küçüğüm"
"Biraz daha beni önemsediğini hissettirirsen bana aşık olduğunu sanacağım Yeşillik, yoksa?" Hayır sadece dalga geçiyorum, tabi ki de böyle bir şey düşünmüyordum.
"Çok kaşınıyorsun sen ha Küçük" "Yo, ne alaka Yeşillik. Ne yaptım ben aaa. Yeşillik ordan bana saldıracakmışsın gibi bakmazsan olur mu? Korkuyorum da şuan" Ne saçmalıyordum ben ya. Kafam yerinde değil, kendime bir kahve yapsam iyi olacaktı.
"Hazır ol o zaman birazdan kahvaltı yerine seni yiyeceğim"
Side eye atmak lazımdı şimdi de uğraşamadım ve arkamı dönüp mutfağa gittim. Acil bir kahve içip kendime gelmem gerekiyordu.
"Yeşillik, kahve içecek misin sende?"
"Olur"
Hemen iki kahve hazırlayıp odaya geçtim. İkimize de Türk kahvesi yapmıştım.
"Orta şekerli içtiğimi nerden biliyorsun?"
"Bilmiyordum, sevdiğim şekilde yaptım sadece"
Arabam gelmiş miydi? Bilmiyordum, dün gelmiş olması gerekiyordu ama. Umarım gelmemiş ise bugün gelirdi.
"Yeşillik senin hastane ne oldu? Çok aksatıyorsun sanki bu aralar?"
"Hayır Küçük aksatmıyorum, izinliyim bu aralar sadece"
"Hm hm anladım"
"Yeşillik"
"Efendim"
"Ben çok mu soru soruyorum?"
"Aşk olsun o nasıl söz?"
"Ya dalga geçme, cidden soruyorum, çok mu konuşuyorum?"
"Moriría y moriría por escuchar cada una de tus palabras, pequeña señorita."
"İspanyolca bu, ama ne dediğini anlamadım. Ne dedin Yeşillik?"
"Zamanı gelince öğrenirsin" dedi.
Ay ne demek zam anı gelince, şimdi öğrenmek istiyordum. Ve Yeşillik emin ol öğreneceğim.
Tabi ki şuan içimden konuşuyorum, bunları duymazsan da olur Yeşillik, eheh.
____________________
Ay yeni bölüm de bitti aşklarımmm
Sizce Yeşillik ne demiş olabilir Burçin'e? Translateten bakmak yok, tahmin yürütünnn
Beğendiyseniz yıldıza basmayı unutmayınnnn, ve ricam çevrenize de yayar mısınızzzzz
Her şey için teşekkürler seviliyorsunuzzz
🤍
|
0% |