@eliose._
|
Acının keskin bir kesintisiyle uyandım, gözlerim ağır ağır açıldı. İlk başta, etrafı seçmekte zorlandım; her şey bulanık ve şekilsiz görünüyordu. O an, karnımda yayılan ağrı her şeyin önündeydi, sanki bir bıçak içimde sürtünüyor gibiydi. Kafamı kaldırmaya çalışırken, karın bölgesindeki keskin acı tüm vücudumu sardı. Üzerimdeki örtüye sıkı sıkı sarıldım, ama kaldırmak yerine başımı yastığa geri koydum.
Gözlerimi tekrar açtım ve çevremi incelemeye başladım. Etraf, tanıdık bir ortam gibiydi; beyaz duvarlar, sade mobilyalar, yastıklarla dolu rahat bir yatak. Bir an için kendi evimde olduğumu fark ettim. Havanın soğukluğu ve yatak odasının sessizliği, her şeyin biraz olsun normalleşmesini sağladı.
Bir an için, başımı kaldırıp bakmak istedim ama bu hareketim, karnımdaki acıyı daha da artırdı. Derin bir nefes aldım, gözlerim ağrıdan yaşarmıştı. Yavaşça, başımın yanına eğildi ve tanıdık bir yüz gördüm. Kardeşim Pietro’nun endişeli yüzü, başucumda bekliyordu. Gözleri, sanki benim için bir mucize bekliyormuş gibi parlıyordu.
O an içimde bir sıcaklık hissettim, ama bu sıcaklık, karnımdaki acının acısını hafifletmiyordu. Yüzümde bir gülümseme belirmeye çalıştı, ama bu gülümseme acının getirdiği zorlukla birleşmişti. Kardeşimin yüzündeki endişe, onun bana olan derin bağlılığını ve sevgisini gösteriyordu. Hemen yanına doğrulmak istedim ama acı, bedenimin her hareketini sınırlandırıyordu.
“Kardeşim…” diye mırıldandım, sesim zayıf ve titrek bir şekilde çıktı. Her sözcüğün ardından gelen acı, konuşmamı zorlaştırıyordu. Pietro’nun gözleri, belirsiz bir umutla parlıyordu ve elleriyle benim başımı nazikçe okşuyordu.
“Yavaş ol,” dedi Pietro, sesi endişeli ama bir o kadar da şefkatli. “Senin için endişelendim. Sana ne olduğunu anlat bana, lütfen.”
Pietro’nun sesi, beynimde yankılanıyor, ama acının sürekli baskısı bu sesi sanki uzaklardan gelen bir yankı gibi hissettiriyordu. Yavaşça gözlerimi kapattım, tüm bu yaşananların nedenini ve nasıl buraya geldiğimi düşündüm. Her şey bulanık ve kayıptı.
Kardeşimin varlığı, içinde bulunduğum durumun biraz daha çekilebilir olmasını sağlıyordu. Bir yandan, Pietro’nun varlığı bana huzur veriyor, bir yandan da yaşadığım acı ve belirsizlik içimi kemiriyordu. Yavaşça derin bir nefes aldım, acının her dalgasını hissetmeye devam ederek, bu anın ne kadar değerli olduğunu anladım. Ama aynı zamanda, Pietro’nun gözlerindeki derin endişeyi görmek, ne kadar savunmasız olduğumu anlamama sebep oluyordu.
Sakinleşmeye çalıştım ama karnımdaki acı sürekli bir hatırlatma gibiydi. Bir şekilde, burada olduğumu ve yaşamak için her şeyi yapmam gerektiğini hissettim. Pietro’nun sesine odaklandım, onun yanımda olması, bu kargaşanın içinde bir tür kurtuluş gibi geliyordu.
~
Bir an her şey durmuş gibiydi. Karnımdaki acı azalmış, başucumdaki Pietro’nun endişeli yüzü bulanık bir anı gibi beynime kazınmıştı. Kardeşimin sesi kulağımda yankılanıyordu, ama sonra her şey silindi. Gözlerim kapandı, dünya tekrar karardı.
Gözlerimi açtığımda, ilk hissettiğim şey, odadaki boğucu sessizlikti. Nefesim düzensizdi ve vücudum soğuk terle kaplanmıştı. Her şey… rüyaydı. Başımı çevirdim, yatak odamdaydım yine. Beyaz duvarlar, sade mobilyalar, ağır hava… Gerçekten kendi evimdeydim. Ama bu sefer Pietro yoktu. Yanımda, başucumda bana bakan o tanıdık yüz… yoktu. Boğazım düğümlendi, içimde bir boşluk oluştu. Pietro'nun yokluğu, beni derin bir endişeye boğmuştu.
Kafamda yankılanan tek bir soru vardı: *Neredeydi?*
Yavaşça doğruldum, vücudumun her hareketi bana hala var olan acıyı hatırlatıyordu. Ama bu acıya rağmen, Pietro’nun burada olmaması içimi daha fazla kemiriyordu. Kardeşim her zaman yanımda olurdu, her zaman… Peki ya şimdi? Ayağa kalktım, ellerimle karnımı tutarak, ağır adımlarla odadan dışarı çıktım. Ev sessizdi, belirsiz bir ürperti veriyordu bu sessizlik.
Merdivenlerden aşağıya inerken, bir ses duydum. Mutfaktan gelen hafif fısıltılar… Kalbim hızlandı. Pietro orada mıydı?
Adımlarımı hızlandırarak mutfağa doğru yöneldim. Mutfak kapısının eşiğinden içeri baktığımda, gördüğüm manzara beni çarptı. Pietro, masanın başında oturmuş, önünde bir fincan kahve vardı. Ama beni asıl şaşırtan şey onun yanında oturan kişiydi. Kızıl saçlı bir kadın. O an kalbim yerinden çıkacak gibi oldu.
*Onu tanıyorum.*
Bir an durdum, içimdeki o acı, yerini bir öfkeye bıraktı. Defilede gördüğüm kızdı bu, o sarı saçlı, kahvemi üzerime döken sakar kız. Pietro’nun yanında ne işi vardı?
"Pietro," dedim, sesim titrek ama öfkeyle doluydu. Pietro kafasını kaldırıp bana baktı, ama gözlerindeki o tanıdık sevgi yoktu. Soğuk, uzak bir bakış attı bana.
"Ne yapıyorsun burada?" dedim, sesimdeki kızgınlığı gizleyemeden. O ise sanki umursamaz bir tavırla omuzlarını silkti.
"Sadece kahvaltı yapıyorum," dedi sakin bir şekilde. "Sorun nedir?"
Sorun mu? Gözlerim kızıl saçlı kıza kaydı, içimdeki huzursuzluk gittikçe büyüyordu. Onun ne işi vardı burada? Pietro’ya ne olmuştu?
"Bu kız kim?" diye sordum, kaşlarım çatılmıştı. Kız başını kaldırıp bana baktı, gözlerinde bir anlık şaşkınlık geçti, ama çabuk toparlandı. Gözlerindeki o sakin bakış, beni daha da sinirlendirdi.
"Tanışmıyor musunuz?" dedi Pietro, yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. "Bu Faylinn. Defilede karşılaşmışsınız."
Faylinn. Bu ismi zaten biliyordum. Ama buradaki varlığı beni rahatsız ediyordu. Gözlerimi onun üzerine diktim, ama o benim öfkeme karşılık vermiyordu. Pietro’nun yanında olması, onunla bu kadar rahat oturması… midemde bir düğüm oluşturuyordu. Pietro, onu neden buraya getirmişti?
"Ne yapıyorsun burada?" diye tekrarladım, bu sefer kızıl saçlı kıza bakarak. Gözlerinde en ufak bir korku ya da endişe belirtisi bile yoktu. Kızın sakarlığının altında yatan bir şeyler vardı, ve ben bunu görmek üzereydim.
Faylinn gözlerini kısıp bana baktı. "Sana yardımcı olmam için buradayım, Beyaz. Belki de Pietro’ya sorman gereken soruları bana sormak istemiyorsundur."
Sözleri, içimdeki şüpheyi doğrular nitelikteydi. Bir şeyler kesinlikle yanlıştı. Pietro’yu bu kadar etkileyebilecek biri olması imkansızdı. Kardeşim her zaman bana sadık olmuştu, ama şimdi gözlerinde bir yabancı görüyor gibiydim. Faylinn, o kahrolası kız, Pietro’nun yanında oturuyor ve sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.
"Pietro, bunu nasıl yaparsın?" dedim, sesimdeki hayal kırıklığı ve öfkeyi gizleyemeden. "Bu kızla ne işin var? Defilede bir suikast düzenlenirken sen…"
Pietro bana baktı, yüzünde hâlâ o soğuk ifade vardı. "Beyaz, sakin ol. Olan biten her şeyin bir açıklaması var."
Gözlerimi kısmıştım. "Ne açıklaması olabilir ki? Bir suikast düzenlemeye çalıştım ve bu kız burada, senin yanında. Bana mı ihanet ettin?" |
0% |