Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@eliose._

bol yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar🍀.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

~

 

Uzun ve heyecan verici bir günün ardından odama çekilip, en sevdiğim tepetaklak kitabımı okumaya başlamıştım. Kitapların dünyasında kaybolmak, bana her zaman huzur vermiştir. Kitabın sayfalarını çevirirken, dış dünyayı tamamen unutmuştum. Ancak kapının aniden açılmasıyla irkildim. Başımı hızla çevirip kapıya baktım ve içeri giren kişinin Natasha olduğunu gördüm.

 

"Elara!" diye seslendi Natasha, heyecanla.

 

Derin bir nefes alıp rahatlamış gibi yaparak gülümsedim. “Natasha, beni korkuttun,” dedim sakin bir sesle. Ancak içten içe gerçekten korkmuştum.

 

Natasha, odama hızla girip kapıyı kapattı. Gözlerindeki heyecanı ve endişeyi fark ettim. “Sana önemli bir haber getirdim,” dedi, sesindeki ciddiyetle.

 

Kitabımı kapatıp dikkatlice ona baktım. “Nedir bu önemli haber?” diye sordum, merakla.

 

“Baban, bir haftalığına başka bir diyara gidiyor,” dedi Natasha. “Ve kardeşlerini de yanında götürecek.”

 

Bu haber, beynimde yankılandı. Babamın ve kardeşlerimin gitmesi demek, sarayda sadece benim kalmam demekti. İçimde bir sevinç dalgası yükseldi. Saray, bir süreliğine benim olacak! Ancak hemen ardından, bu sevinç yerini meraka bıraktı. Babam neden kardeşlerimi de götürüyor?

 

“Bu harika bir haber, Natasha,” dedim, sevinçle. “Ama neden kardeşlerimi de götürüyor ki?”

 

Natasha, omuzlarını silkti. “Tam olarak bilmiyorum. Babam, kralın önemli bir diplomatik görev için gittiğini ve yanına varislerini almak istediğini söyledi.”

 

Kafamda binbir soru belirdi. Babamın neden sadece beni bırakıp kardeşlerimi götürdüğünü anlamıyordum. Ama bu, aynı zamanda bana büyük bir özgürlük anlamına geliyordu. Sarayın koridorlarında tek başıma dolaşabilecek, gizli geçitleri keşfedebilecek ve belki de büyü yeteneklerimi geliştirebilecektim.

Bu soruyu kafamı kurcalamaması için bir kenara attım.

 

“Bu çok ilginç,” dedim, düşünceli bir şekilde. “Bir haftalığına sadece ben ve saray... Bu harika bir fırsat.”

 

Natasha, gülümseyerek başını salladı. “Evet, Elara. Ama dikkatli olmalısın. Babamın söylediğine göre, baban gitmeden önce sarayın güvenliğini artıracak. Yani, özgürlüğünün tadını çıkarırken dikkatli olman gerekecek.”

 

Başımı sallayarak onayladım. “Evet, tabii ki dikkatli olacağım. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendireceğim.”

 

Natasha, bir an duraksayıp bana baktı. “Elara, sadece dikkatli olmanı istiyorum. Sarayda yalnız olmak güzel olabilir ama aynı zamanda tehlikeli de.”

 

Onun bu endişeli bakışları, içimde bir güven duygusu uyandırdı. “Merak etme, Natasha. Hem büyülerim hem de zekâm bana yardımcı olacak. Hem, sen de buradasın. Her şey yolunda olacak.”

 

Natasha, gülümseyerek başını salladı ve odadan çıktı. Kapı arkasından kapandığında, içimdeki heyecan ve merak dalgası tekrar yükseldi. Saray, bir hafta boyunca benim olacak. Bu, büyük bir fırsat ve belki de hayatımı değiştirecek bir maceranın başlangıcı.

 

 

 

 

 

 

---

 

 

 

 

 

Gün, babamın ve kardeşlerimin başka bir diyara gitme vakti gelmişti. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, sarayın büyük avlusunda toplandık. Uçan atlar, ihtişamlarıyla göz kamaştırıyordu. Babam Kral Arathorn, güçlü ve kararlı duruşuyla atının üzerinde yerini aldı. Kardeşlerim, aynı heyecanla atlarına bindi.Babam son kez bana bakarak gülümsedi. “Elara, sarayı koruyacağına eminim. Bir hafta sonra döndüğümüzde her şeyin yolunda olacağını umuyorum.”“Evet, baba. Güvenebilirsin bana,” dedim, içimdeki heyecanı saklamaya çalışarak.Babam ve kardeşlerim, havalanan uçan atların üzerinde yükselirken, onlara el salladım.

 

Gökyüzünde süzülüp uzaklaşırken, içimdeki sevinç dalgası daha da büyüdü. Nihayet, saray bir hafta boyunca benim olacaktı.Onlar gözden kaybolduktan sonra, derin bir nefes alarak avludan içeriye girdim.

 

Sarayın her bir köşesini keşfetmeye karar verdim. Koridorlarda adımlarımı yankılanırken, her bir detayın tadını çıkarmak istiyordum.İlk olarak, büyük salonlara yöneldim.

 

Tavanlardaki muhteşem freskleri, duvarlardaki antik tabloları ve kristal avizeleri dikkatle inceledim. Bu salonlarda, babamın düzenlediği büyük ziyafetler ve balolar canlanıverdi gözlerimde.

 

Sonra, sarayın daha özel odalarına doğru ilerledim. Annemin gençliğinde kullandığı müzik odasına girdim. Tozlu bir piyano ve eski kemanlar, bu odada hala duruyordu. Parmaklarım nazikçe piyano tuşlarına dokundu ve eski bir melodiyi hatırlayıp çalmaya başladım.

 

Müzik, odanın duvarlarında yankılandı ve içimde derin bir huzur uyandırdı.Müzik odasından ayrılıp sarayın kütüphanesine yöneldim. Raflarda dizili yüzlerce kitap, beni bekliyordu.

 

Her biri, farklı bir dünyanın kapılarını aralıyordu. Ancak bugün, kitapları okumak yerine daha farklı bir keşif yapmak istiyordum.

 

Kardeşlerimin odalarına gitmeye karar verdim. Ağabeyim Thalion’un odası, askeri haritalar ve silahlarla doluydu. Odasına girdiğimde, duvarlarda asılı olan kılıçlar ve zırhlar dikkatimi çekti. Thalion’un disiplinli ve kararlı kişiliği, odasının düzeninde kendini gösteriyordu. Masasının üzerinde, gizemli bir harita gördüm. Bu harita, tanımadığım bölgeleri ve yolları gösteriyordu. Belki de gelecekteki bir savaş planıydı.

 

Küçük kardeşim Aeron’un odasına geçtiğimde, tamamen farklı bir dünyaya adım atmış gibi hissettim. Aeron’un odası, renkli oyuncaklar ve macera kitaplarıyla doluydu. Duvarlarda asılı olan haritalar ve çizimler, Aeron’un keşif arzusunu yansıtıyordu. Masasının üzerindeki kağıtlarda, yeni maceralar ve keşifler hakkında notlar vardı. Küçük kardeşim, her zaman hayal gücüyle yaşayan ve yeni maceralar peşinde koşan biriydi. Onun bu saf merakı bile bazen beni sinirlendirirdi; hayatı ne kadar da kolay ve tasasız görünüyordu.

 

Son olarak, babamın odasına gittim. Kral Arathorn’un odası, ihtişam ve otoriteyi yansıtıyordu. Büyük bir masa, antika eşyalar ve eski el yazmalarıyla doluydu. Duvarlarda asılı olan portreler, atalarımızın hikayelerini anlatıyordu. Babamın odasında, güçlü bir krallık tarihinin izleri vardı. Masanın üzerindeki kitapları ve haritaları inceledim. Babamın ne kadar bilge ve güçlü bir lider olduğunu bir kez daha anladım.

 

Bu odaları gezip, ailemin farklı yönlerini keşfettikten sonra, aklıma sarayın daha önce hiç kullanılmayan, keşfedilmemiş köşeleri geldi. Sarayın en derinlerine inmeye karar verdim. Bu düşünce beni hem heyecanlandırdı hem de ürküttü. Ancak merakım, korkumun önüne geçti.

 

Sarayın alt katlarına doğru ilerledim. Zindanlara ve mahzenlere giden merdivenlerden inerken, hava giderek soğudu ve ağır bir koku yayılmaya başladı. Taş duvarlar, nem ve küf kokusuyla doluydu. Zindanların karanlık ve sessizliği, adımlarımı yankılandırıyordu. Mahzene ulaştığımda, ağır ve pis bir koku burnuma çarptı. Buradaki hava, adeta nefes almayı zorlaştırıyordu.

 

Mahzenin derinliklerinde, duvarlarda eski yazılar ve semboller gördüm. Bu yazılar, eski çağlardan kalma büyülü işaretler olabilirdi. Dikkatle incelemeye başladım. Yazıların arasındaki bir geçit dikkatimi çekti. Geçit, dar ve karanlık bir koridora açılıyordu. İçimdeki merak duygusu, korkumu bastırarak beni bu tünele girmeye teşvik etti.

 

Tünel, taş duvarlarla çevrili dar bir koridor gibiydi. Işığımı yakıp ilerledikçe, duvarlarda daha fazla yazı ve sembol gördüm. Bu tünel, sarayın en gizli sırlarını saklıyor olabilirdi. Ancak tünelin derinliklerinde, yalnız olmadığımı hissettim. Ayak sesleri ve nefes alış verişleri duymaya başladım.

 

Bir an durup dinledim. Sesler, tünelin derinliklerinden geliyordu. Bu sesler, yalnız olmadığımı açıkça gösteriyordu. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Tünelde benimle birlikte başka birinin olduğunu bilmek, içimdeki korkuyu daha da artırdı.

 

Hızla geri döndüm ve tünelden çıkmaya çalıştım. Adımlarımı hızlandırırken, arkamdan gelen seslerin daha da yaklaştığını hissettim. Mahzene geri döndüğümde, derin bir nefes aldım ve içimdeki korkuyu bastırmaya çalıştım.

 

Bu tünel, sadece bir geçit değil, aynı zamanda büyük bir sır saklıyor olabilirdi.

 

 

 

 

 

-------------------------------------------------------------

 

 

 

 

Loading...
0%