Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@eliptikbisiklet

Ulusoylar canına mı susamıştı acaba? Tahir bey ölmeyi bayılmak sanıyor olabilir miydi? Hangi devirde yaşıyorduk da onunla bununla böyle haber gönderme cesaretinde bulunuyordu? Her şeyden önemlisi ise beni ne kadar tanıyordu da evlenmeye karar vermişti?


Zehra nenenin söyledikleri ortama bomba gibi düştü. Kutay ve ailesinin eminim ki Tahirin adını duymaya dahi tahammülleri yoktu. Şimdi benimle ilgili de aslı astarı olmayan şeyler düşüneceklerdi.


Herkesin benden bir tepki beklediğinin farkındaydım. Yeni tanıştığım insanların yanında kendime yakışmayan hareketlerde bulunmamak için öfke kontrolümü elimde tutmak adına büyük çaba sarf ediyordum.


Çay bardağını yanımdaki tepsiye koyup ayağa kalktım. "Mirsat abi Tahirlerin evi buraya yakın mı?" Sanki gelinliğim nerde giyip Tahir'e gideyim demişim gibi baktığının farkında mıydı?


"Ne yapacaksın sen Tahir'in evini?" Benimde Tahir'e kaçacağımı düşünüyorsa yanılıyordu Kutay beyciğim. Kaçma ve kaçırma camiasında ben yoktum çok şükür.


Uzanıp Zehra nenenin elini öptüm. "Kendine iyi bak tontonum. Gerekli cevabı ben bizzat kendim vereceğim Tahir beye. Sen gönlünü ferah tut." Elini tutan elimi bir iki pat patlayıp başını salladı.


Yerimde doğrulup oturduğum yerdeki telefonuma uzandım. "Her şey için teşekkür ederim. Siz rahatınıza bakın lütfen. Benim biraz had bildirmem gerekiyor." Herkes birden ayaklandı dediklerimden sonra. Asiye teyzemde benimle gelmek istiyordu. Ama ben birinin arkasına saklanacak yaşı çoktan geçmiştim.


Ben önde Mirsat abi arkada çıktık bahçe kapısından. Arabaya bindiğimizden beri söyleniyordu durmadan. "Hâlâ neden böyle bir şey yaptığını anlamıyorum Çiçek. Nenem arasın söylesin işte kızın gönlü yok diye." Bir eli dikiz aynasını düzeltiyordu diğer eliyle de kemerini takıyordu. Beni hiç tanımıyormuş gibi söylesinler diyordu. Bir de bana anlatsın bakalım Tahir bey derdini. Yüzüme söylesin böyle bir şeye neden kalkıştığını.


Mirsat abiye cevap vermeden kendi kemerimi taktım bende. Baktı ki benden istediği karşılığı alamıyor suratını asıp başını salladı. Birileri bana geri adım attıramayacağını kabulleniyordu. Güzel.


"Ne yapıyor lan bu?" Mirsat abinin serzenişiyle baktığı yere bakınca Kutay'ın bizden önce arabasına binip arabasını bağırtışını izledik. Tozu dumana katarak kayboldu gözden. "Hassiktir"


"Ne! Ne oluyor.?" Mirsat abi de Kutay'a uyup lastikleri bağırta bağırta düştü peşine. Öyle agresif araba kullanıyordu ki kendimi sabit tutmak için nereyi bulursam oraya atıyordum elimi.


"Kutay nereye gidiyor? Biz neden onu takip ediyoruz? Bana da bir şey söyleyecek misin Mirsat abi?"


Elini direksiyona arka arkaya vurup bir kaç küfür daha savurdu. Benim sebebini anlayamadığım bir şekilde öyle öfkeliydi ki tekrar bir şey sormaya korkuyordum.


Bu karadeniz erkeklerinin anlaşılmaz öfkesini de Allah nasıl biliyorsa öyle yapsındı. Soruyordum sesleniyordum ama hiç oralı bile olmuyordu. Dik bir yokuşun başındaki evin önünde Kutay ani bir frenle durunca Mirsat abi de arabasını onunkinin yanına park etti.


Muhattap alınıp bir şey anlatılmadığından adeta yaprak gibi savruluyordum peşlerinde. Mirsat abi önde ben arkasında koşa koşa yetişmeye çalışıyorduk Kutay'a.


"KUTAY!! Ben senin yapacağın işi sikeyim Kutay."


Kutay evin bahçe kapısını da kimseye sormadsn etmeden aşıp geçtiğinde sonunda yetişmiştik arkasından. Miraat abi kolundan tutup kendine doğru çekti.


"Ne işin var lan senin burada? Bu konu kapandı Kutay. Sikitr git buradan. Mevzu bizim mevzumuz. Seni ilgilendirmez."


Kutay kolunu Mirsat abiden kurtardığı gibi onu göğsünden itti. Şimdi burada kimin evi olduğunu bile bilmediğim bir evin önünde birbirlerine girseler ne yaparım diye düşünmek bile istemiyordum.


Kutay yeniden evin kapısında vuracak olunca Mirsat abi bu defa kendine çevirdiği gibi yumruğunu yüzüne indirdi. Engel olamadığım çığlıkla ellerimi ağzıma kapattım. Ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim yoktu.


Kutay yana düşen başını kaldırınca dudağının kenarından sızan kanı gördüm. Ona doğru bir adım atmıştım ki beni fark ettiği an kapıya dönüp yumruklamaya başladı. Aynı anda Mirsat abi de Kutayın kolunu tutmak için harekete geçmişti ki kapı içeriden açıldı.


Kapıyı açan Merdan yaşlardaki çocuk bana yabancıydı. Ama yanımdaki iki adam onu çok iyi tanıyordu. Hatta bu genç çocuk da yanımdaki ikiliyi tanıyordu ki özellikle Kutay'ı görünce bir tık rengi atmıştı.


"Nerede ulan o abin olacak döl israfı?"


Kutay'ın adamın yakasına yapıştığı an Mirsat abiyle aynı anda atağa geçtik.


"Söyle Kadir. Abin nerede?"


Adını kadir olduğunu öğrendiğim çocuk daha cevap veremeden kapı bir başka el tarafından arkasına kadar açıldı.


"Buyur Kutay. Burada abisi."


Ay noluyor demeye kalmadan Kutay'ın ışık hızında kalkan yumruğu Tahir'in suratına indi.


"Senin zamanında gelmişini geçmişini sikmedim diye mi sen böyle vakitli vakitsiz ötüyorsun Tahir?" Bir yumruk daha. Arkasından bir yumruk daha. Her yumruktan sonra da senktonize bir şekilde benim çığlığım yankılanıyordu arazide.


"Ulan seni affedip saldım. Siktir git belanı benden bulma dedim. Yıllar sonra gevşek gevşek çıktın geldin. Adamlık bende kalsın dedim sustum görmezden geldim. Ama ne var biliyor musun Tahir? Eceli gelen fare kedinin taşşaklarıyla oynarmış."


Her duyduğumda yüzümü buruşturduğum küfürlere ayrı Kutay'ın Tahir'in suratına arka arkaya indirdiği yumruklara ayrı çıldırıyordum. Tahirse hiç karşılık vermiyordu. Burnundan ve dudağndan akan kanlar zerre umurlarında değildi ama ben onlarla hem fikir değildim. Alelacele koşup indiğimiz arabaya dönüp çantamdan bir peçete paketini çıkarıp aldım. Aynı hızla olay yerine koştum. Mirsat abi güç bela Kutay'ı Tahir'in üzerinden alıp ileriye doğru çekiştirdi. Durmadan da Kutay'ı sakinleştirmek için ona bir şeyler söylüyordu. Pek işe yaradığı söylenemezdi. Çünkü Kutay kırmızı görmüş boğa gibi dönüp duruyordu etrafında.


Tahir yerde kendi halinde oturmuş hiç anlamdığım bir şekilde sakindi. Paketten bir peçete çıkarıp Tahir'in hâlâ kanayan yarasına bastırdım. Başını kaldırıp beni görünce minnetle gülümsedi. "Kocaman adamlar çocuk gibi kavga ediyorsunuz. Hiç yakıştı mı? Şu haline bir bak. Yüzün gözün mahvolmuş."


Kaşına bastırdığım peçeteyi tutan elimin üstünde elini hissedince elimi geri çektim hemen. "Yalnız açıklığa kavuşsun isterim kavga etmedik. Fark ettiyseniz ben hiç karşılık vermedim Çiçek hanım." Onun açısından bakınca haklıydı. Çünkü gerçekten o hiç karşılık vermemişti. Yıllar önce yaşanmış bitmiş bir olay için miydi bu kavga? Zamanında kavga edip bitirmiş olmaları gerekmiyor muydu?


"Sizin bu kavgayı çok önceden yapmış olmanız gerekmez miydi? Neydi şimdi bu böyle?" Kaşındaki peçeteyi kaldırıp bakınca yüzünü buruşturdu. Canının yandığındam emindim ama sanki o peçetedeki kanı görmekten rahatsız olmuş gibiydi daha çok.


Paketten bir peçete daha çıkarıp uzattım. Temiz peçeteyle dudağının kenarına bastırdı. "İşin garip tarafı da bu ya zaten. Biz Kutayla hiç kavga etmedik." Başını çevirip Kutay'a baktığında bende onunla birlikte o tarafa baktım. Bir Tahir'e bir bana bakan Kutay hiç sakinleşmişe benzemiyordu. Mirsat abi çekiştirip durmasa az önce yaşananlar başa dönecek gibiydi.


"Siz buraya neden geldiniz Çiçek hanım?" Bir de soruyor muydu yani? Tüm bunların müsebbibi kendisi değilmiş gibi. Elimdeki paketi kucağına doğru fırlatıp bir adım geri çekildim. Ellerimi de göğsümün altında bağlayınca sorguya hazırdım artık.


"Bunu soruyor olmanız ilginç değil mi? Kapınıza gelmeme sebep sizsiniz. Birbirimizi yalnızca bir kez görmüş olmamıza rağmen taleplerinizin saçma olduğunu yüzünüze söylemeye geldim. Böyle bir-"


"Lafınızı kesiyorum ama anlayamadım. Ne talebinden bahsediyorsunuz."


Yani bu akşam bu haberi Zehra nenenin ağzından bizzat kendi kulaklarımla duymasam şüphe ederdim. Duruşu, bakışı bu olanlardan o kadar bir haber gibi duruyordu ki bir an kendimi sorguladım. Sonra Mirsat abiyle Kutay'ın az ileride hâlâ tartışma içindeki seslerini duyunca tam da olmam gereken yerde olduğuma karar verdim.


Ellerimi çözüp parmağımla onu gösterdim. "Sizin bana göndermiş olduğunuz haber üzerine buradayım Tahir bey. Sözde bana talipmişsiniz ya."


Yüzü şekilden şekile girdi. Ağzının içinde bir kaç küfür savurdu. "Ulan ana." Anasının ne suçu vardıysa şu an. "Offf. Kusura bakmayın Çiçek hanım. Bir yanlış anlaşılma olmuş sanırım. Ben halledeceğim."


Üstündeki tozu çırparak ayağa kalktı. Hiç istifimi bozmadan dik dik baktım yüzüne. "Nasıl bir yanlış anlaşılmaymış bu? Beni de aydınlatırsanız sevinirim. Bir daha böyle bir durumla karşı karşıya kalmak istemiyorum çünkü."


Peçete paketini bana uzattı ama tenezzül edip almadım bile elinden. Baktı ki almaya niyetim yok cebine iliştiriverdi. "İkidir elimi havada bırakıyorsunuz Çiçek hanım. Neyse. Yılların süre gelen hasımlığı diyelim. Ben halledeceğim tekrarı olmayacak. Rahat olun."


Umuyorum ki olmazdı. Tahir beye ne kadar güvenebilirdim bilmiyorum ama o da en az benim kadar bu konudan habersizdi sanırım. İç güdülerime güvenerek başımı salladım yalnızca.


"Tahir." İkimizin başı da aynı anda kapıdan gelen kadın sesine döndü. Tahir bey bir telaşla oraya doğru koşunca Kutay'ın bağırışları yeniden yükseldi.


"Ulan sen ne haysiyetsiz ne şerefsiz bir adammışsın. Ne işi var lan Seher'in burada? Siz bana kafayı mı yedirteceksiniz?" İşte dananın kuyruğunu koparan o meşhur Seher de buradaydı. Yaşça benden büyük olduğu belliydi. Güzel bir kadındı. Benim aksime tam bir esmer güzeliydi. Çekingen çıkan sesi hali tavrı bir değişikti. Her şeyden önce Seher'in burada ne işi vardı? Hani Hasan diye başka biriyle evliydi bu. Aklımdan geçen başıma gelmesin diye dua ediyordum ama Kutay sağ olsun her duamın geri çevrilmesine sebepti. Kimsenin onu tutamayacağı bir öfke topuyla Seher ve Tahir'e doğru gidiyordu.


Kutay onlara yetişemeden Tahir bey Seher'i içeriye doğru iterek kapıyı kapattı. "Senin derdin benimle Kutay. Seher'i karıştırma."


Kutay'ın burnundan verdiği sert soluk daha havaya karışamadan kafasını Tahir beyin yüzüne gömdü. Kesinlikle öfke kontrolü yoktu. Ne oluyor demeden sorunu şiddetle çözmeye yemin etmişti anlaşılan.


Mirsat abi Kutay'ı kolundan tutup gerisine doğru savurdu. "Bir dur artık amına koyayım ya. Bir dur soralım öğrenelim ne oluyor."


Kutay ellerini saçlarına geçirip hiç dağılmamışlar gibi biraz daha dağıttı. Bu gece hayırlısıyla bir bitseydi artık. Daha da beni evimden kimse çıkartamayacaktı. "Hâlâ soralım diyorsun Mirsat. Bunların ahlaksızlıklarına yeterince susmadım mı ben?" Onun penceresinden bakılınca çok haklıydı ama hakkını çok yanlış arıyordu. Vurup kırarak neyi çözeceğini düşünüyordu bilmiyorum da biraz daha böyle devam ederse karşılık almaya başlayacak gibiydi. Tahir bey artık oto kontrolünü kaybediyordu çünkü.


Dışarıdaki bağırış çağırışa evin içi de eklendi. Kimler vardı bilmiyorum ama artık orası da karışmaya başlamıştı anlaşılan.


Tahir bey burnundan akan kanı elinin tersiyle silip Kutay'a doğru döndü. "Kes lan sesini. Evime gelip çıkardığın huzursuzluk yetti. Siktir git artık Kutay. Sana açıklayacak bir şeyim yok. Seher konusu seni zerre kadar enterese etmez."


Vay arkadaş ne Sehermiş. İnsanlar birbirine giriyordu uğrunda. Tamam güzel kadındı ama gerçekten fazla kafa karışıklığı yarattığı da bir gerçekti. Önce Tahir beye kaç ondan Hasan'a kaç. Yıllar sonra yine Tahir beyin evinde ortaya çık. Yani bunlar yenilir yutulur gibi değildi. Kim olsa sormak öğrenmek isterdi ama yolu bu değildi işte. Hoş normal bir diyalog ile sorsa bile cevabını alabilir miydi orası muamma.


Kutay'ın yeni bir saldırıya geçmesine engel olmak için bu defa ben geçtim önüne. Sadece öylece dikiliyordum önünde. Sıfır temas. İstese beni ezip geçebilirdi. Geçmedi. Direkt gözlerine bakıyordum o da bana baksın diye ama onun öfkeden kör olmuş gözleri sadece Tahir beye odaklıydı.


"Yeter artık Kutay. Ben yanlış anlaşılmayı sayende güç de olsa çözdüm. Burada bir işimiz kaldığını düşünmüyorum. Hoş senin zaten hiç bir işin yoktu." Alev gibi bakışları cümlemin bitimiyle gözlerime indi. Burada bir işi olmadığını anlamamakta çok ısrarcıydı. "Buraya gelirken seni yanımda istediğimi hatırlamıyorum. Benim işim bitti sen ister bizimle gel istersen burada kalıp kavga etmeye devam et. O da artık senin kendi tercihin."


Kutay'a arkamı dönüp Mirsat abiye doğru yürüdüm yavaşça. Artık kalıp istediği kadar kavga edebilirdi. Halinden anladığım kadarıyla Mirsat abi de ona engel olmayacaktı.


Yanına vardığımda Mirsat abi kolunu omzuma doladı. Birlikte hiç konuşmadan arabaya doğru yürüdük. Tam her şey bitti arabaya binip gideceğimiz anda ortalık birden karıştı.


"SEN BENİM ABİME NASIL VURURSUN LAN İT? SENİN SOYUNU SOPUNU KURUTMAZ MIYIM BEN?"


Evden ne ara çıktığını anlamadığım Tahir beye abi diyen Hasan Kutay'a yumruğunu geçirdi. Buradaki herkes yumrukça biliyordu. Böyle anlaşıyordu.


Mirsat abi beni bırakıp Kutay'ın bu akşamki sayamadığım bilmem kaçıncı yumruğunu engellemeye koştu. Bıkmıştım. Kelimenin tam anlamıyla bıkıp usanmıştım.


Ne halleri varsa görsünler deyip arabaya yürürken bir el silah sesiyle yerimde sıçradım. Ellerimi kulaklarıma kapattığım gibi olduğum yere çöktüm. Hâlâ kulaklarımın içinde yankılanıyordu silah sesi. Bağırışlar küfürler bir uğultu gibi dönüyordu beynimin içinde. Elimi göğsüme bastırıp yerimden doğruldum.


Bütün kötü senaryoları kabul ederek arkamı döndüğümde kendimi kurtlar vadisinde gibi hissettim. Ev halkı da evde kalmaya dayanamamış olacak ki bambaşka insanlar da durmuş öylece olanları izliyorlardı. Benim kadar tedirgin görünen bir tek Esma vardı. Onun hâlâ burada ne işi olduğunu anlayamamıştım.


Tanıdığım tanımadığım her adamın elinde bir silah vardı. Herkesin namlusunun ucu bir diğerine doğrultulmuştu.


"SEN HÂLÂ BENİM KARIMIN ADINI AĞZINA NASIL ALIRSIN? ANAM AVRADIM OLSUN DAĞITIRIM BEYNİNİ." Hasan elindeki silahı Kutay'ın kafasına bastırınca elim ayağım boşaldı. Ellerindekinin su tabancası olduğunu düşünüyorlardı sanırım. Bir an yalnızca bir an bile sonuçlarının neye mâl olabileceği hakkında bir fikirleri olsa böyle hoyratça ellerine almazlardı bence.


Kutay sanki ölümle tehdit edilmemiş gibi rahat rahat bakıyordu Hasan'a. "Sen beni tehdit edeceğine karının nereden kimin evinden çıktığına bir bak ulan." Kutay'ın da asla geri vitesi yoktu. Benim kafama bir namlu dayansa dizlerimin titremesinden ayakta duramazdım heralde. Hoş şu anda da pek ayakta durabildiğim söylenemezdi.


Kutay konuştukça Hasan'ın rengi atıyordu. Ateşe yürümesine seyirci kalamazdım ki. Bir cesaret onlara doğru koşmaya başladım. "Delirdiniz mi? Siz kafayı mı yediniz? Böyle mi çözülecek bu durum? Aranızda insan gibi konuşarak anlaşmayı düşünen bir Allah'ın kulu yok mu ya?"


Hem koşup hem konuşunca da nefes nefese kalmıştım. Bu gece sağ salim kimseye bir zarar gelmeden biterse bir fakiri doyuracaktım valla. Açılmış kaşları patlamış dudakları zaiyat olarak kabul edecektim artık.


"Sen karışma Çiçek." Kutay'ın bir an bana dönen bakışlarında gördüğüm tam anlamıyla bir yangın yeriydi. Kendini de etrafındakileri de yakmaya çok meyilliydi. Yüzümü sertçe sıvazlayıp ona doğru attım adımlarımı. Elimi silahı tuttuğu koluna koyup bana bakmasını istedim. "İndir şu silahı Kutay. Ben senden rica ediyorum. Yeterince yüreğim ağzıma geldi. Bırak da dinsin şu öfken artık."


Gözlerini yumup açtı. Kolu aşağı doğru düşünce rahat bir nefes aldım. "Sizde indirin şu silahlarınızı artık. Karım karım diye bağırıyorsun da dön bir bak şu karının haline. Ne hakkın var senin bu kadını bu kadar korkutmaya?" Hasan benim söylediklerimden sonra dönüp bir Seher'e baktı. Ağlamaktan gözleri kızarmış karısını görünce yenilmişlikle düştü omuzları. O da Kutay gibi gözlerini kapatıp indirdi silahını. Fitili ateşleyen bu ikisi olduğundan sonrasında diğerleri de birer birer indirdi silahlarını.


"Çiçek'in hatırına size bir gece müsade veriyorum. Yarın buradan gitmiş olun. Yoksa sonrasında olacaklara bir Allah'ın kulu engel olamaz." Bu kadarına hakkı olduğunu düşündüğüm için hiç ses etmedim. Herkes de benim gibi düşünüyordu ki kimsenin ağzını bıçak açmadı.


Mirsat abiye de soracaktım bu silahlanmanın hesabını. Ben önde bu iki deli fişek arkamda arabalara doğru yürüdük. Galiba sonunda bu lanet gece bitiyordu.


Arkamızdan bir koşma sesi gelince yüreğim ağzımda döndüm arkamı. Herkesi bekliyordum herkesi. Hatta Hasan'ın gelip son dakika Kutay'ı vurmaya karar vermesini de bekliyordum ama Seher'i değil.


"Hamileydim Kutay."


Hemencecik kavuştuk❤


Nasıl gidiyoruz bir şey söyleyin yahu 😃❤


Loading...
0%