Yeni Üyelik
18.
Bölüm
@elma10

Helüüüü
Yeni bölümle geldim 💞

BÖLÜM ŞARKISI:
MANGA-CEVAPSIZ SORULAR

İyi okumalar

💋______________

"NE oluyor burda?"

Yunus korku dolu gözlerle baktı gözlerime.
Meryem'e döndüğümdeyse onun da yüzünde aynı ifadeler yer edinmişti.

Anladığım kadarıyla gizli bir şeyler vardı belkide yalanlar, ve ben şu an onları patlatmıştım.

Meryem tedirgin ve titrek bir ses tonu ile konuştu. "Kızım otur istersen konuşalım."

Artık sinirlenmeye başlıyordum.

"Ne dönüyor burda." Sesim kontrolümün dışında sesli çıkmıştı.

Herşeyi şu anlayabilirdim ama Yunus ne alaka. Bu olayda Yunus nasıl bir role sahipti.

Ve bu çocukla nasıl bir bağı vardı.

"Kızım otur hadi lütfen anlatıcam."

Israrı üzerine kasılan vücudumu Meryem'in yanındaki tekli koltuğa bıraktım.

Birinin konuşmasını bekledim. Kimseden ses gelmedi.

Gözlerimi kırpmadan Meryem'e baktım. "Konuşacak mısın artık."

Meryem kucağındaki çocuktan gözlerini kaldırıp bana baktı. Sonra Mustafa'ya döndü.

"Oğlum hadi sen biraz kantine in bakalım senin sevdiğin çikolatadan var mı?"

Çocuk Meryem'e bakıp heyecanla oturduğu yerden kalktı. Mustafa'nın parmaklarını tekrar tutup "Görüşürüz anne. Görüşürüz Yunus abi." dedi.

Mustafayla birlikte odadan çıktılar.

Bu çocuk gerçekten benim kardeşim miydi?
Kafamdaki soruların dur durağı yoktu.

Meryem göz ucuyla Yunus'a baktı. Yunus'a acır gibi bir hali vardı.

Sonunda bana döndü ve konuştu. " Nerden başlamam gerektiğini bilmiyorum."

Gözlerimi kapatıp sinirimi yatıştırmaya çalıştım. "Anlatmaya o çocuktan başlaya bilirsin mesela."

Gözlerinde suçluluk vardı. Hangisi için yaşıyordu bu suçluluğu acaba.

Benim mahkemem olsaydı Meryem suçlarından müebbet yerdi.

"Adı Eren."

"Kaç yaşında?"

"4 yaşına yeni girdi."

"Babası Mustafa değil mi?"

Sorumla birlikte panikledi. Sert bir şekilde yutkundu. Yutkunuşunun sesini bile duymuştum.

"M-musta babası Mustafa "

Neden şu an bu şekilde panikledi?

"O zaman neden bu kadar geç evlendiniz? Çocuğunuz olmuş siz yeni evleniyorsunuz."

Meryem sanki köşeye sıkışmış gibiydi.
"Aksilikler o-oldu yeni yeni düzenledik öyle evlendik."

Ne saçma bir açıklamaydı bu. Ama çok irdelemek istemiyordum. Mustafa'nın adı bile beni rahatsız ederken onun bağının bulunduğu bir kardeşe sahip olmak canımı yakıyordu. Ama bunun için o çocuğu suçlayamam. O bunu haketmiyor.

"Neden bana bir kardeşim olduğunu söylemedin? Neden bu kadar bekledin. Benim bir kardeşim varmış ve ben bunu 4 yıl sonra öğreniyorum."

Meryemin dolu gözlerinden bir yaş aktı. "Öyle olması gerekiyordu kızım lütfen irdeleme. "

Sevinçten uzak bir kahkaha çıktı dudaklarımın arasından. "Dalga mı geçiyorsun sen?"

"Hayır sadece-"

"Sadece ne"

Sessizlik.
Sustu başını eğip sustu. Verdiği cevaplar beni tatmin etmiyordu.

Meryem'e daha fazla tahammül edemediğim için Yunus'a döndüm. Hala yüzünde suçluluk ifadesi vardı.

"Peki sen Yunus." Konuşmamla aşşağı indirdiği kafasını kaldırdı.
"Sen madem benim bir kardeşim olduğunu biliyordun neden söylemedin."

Şişen göğsünden derin nefesler aldığını anlıyordum. "Belinay-"

Yunus'un konuşmasına izin vermeyip Meryem konuştu.

"Onun bir suçu yok. Ben böyle olmasını istedim. Senin kardeşini benden öğrenmeni istediğimi söyledim. Yunus'da bana saygı duydu ve söylemedi. "

"Söylemedi ve arkamdan iş çevirdi öyle mi?"
Artık bağırıyordum ama umrumda değildi.

Yunus konuştu bu sefer. "Belinay ben söylemek istedim ama sizin aile meseleniz olduğu için geri çekildim. Yoksa ben öğrendiğim ilk gün sana söyleyecektim. Ben zaten Meryem hanımla düğünde tanıştım. Tanımıyorum bile. Ben Eren'i Mustafa Beyden dolayı tanıyorum. Fenerbahçe'ye transfer olmadan önce Gençlerbirliğindeyken tanıştım Mustafa Beyle. Gerçekten söylemek istedim. Gizlemek istemezdim."

"Yunus aile meselesi diyorsun ama bu kadın benim ailem değil. Aksine benim ailem varsa şu an bu odada o da sensin."

Gözümden bir yaş daha aktı. Aynı şekilde Yunus'un da gözünden bir yaş aktı. Onun göz yaşı çatlak kalbime bir çizik daha attı.

"Ama sanırım ben sana aile demek için biraz acele etmişim." Sesim kısık çıkmıştı. Kalbim ise paramparça. Hani içinin kan ağladığı anlar vardır ya. Ben tam o andaydım.

Daha fazla bir şey diyemeyeceğimi bildiğim için odanın kapısına yöneldim. Yunus arkadan adımı sesleniyordu. Ama benim şu an kafamı toparlamam gerekiyordu. Bu yüzden aldırış etmeden odadan çıktım.

Nefes almak için hastaneden dışarı adımlayıp sol taraftaki banka oturdum.

Öne doğru eğilip dirseklerimi dizlerime dayadım. Yorulmuştum. 3 yıl önceki halimin yorgunluğuyla bu günümün yoğunluğu birleşmiş sırtıma kambur olmuştu.

Yan tarafımdaki hareketlilikle kafamı o tarafa çevirdim. Eren yanıma oturmuştu. Bana gülümseyip "Merhaba" dedi. Boyu kısa olduğu için ayakları yere yetişmiyor. Yavaş yavaş sallıyordu.

Çok tatlı bir çocuktu. Yüzündeki gülümseme ister istemez bana da bulaştı.

"Merhaba"

"Adın ne senin?"
Konuşması küçük olduğu için bozuktu ve bir çok kelimeyi yuvarlıyordu. Ara sıra kafasını elindeki kırmızı küçük araba oyuncağa indirip kapılarıyla oynuyordu.

"Belinay"

"Bende Eren."
"Peki kimsin sen?"

Sorusu ile duraksadım.

Bu çocuğa sıfatımı öğretmem gerekiyordu. Bu yüzden bir yerden başladım.
"Ablan ben."

Gülümsemesini genişletip "Belinay abla" dedi. Yıllar sonra kardeşim olduğunu öğreniyordum ve o bana ilk defa abla diyordu. Ne hissedeceğimi gerçekten bilmiyordum. Bu kadar gecikmesine sebep olanlara daha da sinirlendim. Sadece anneme değil Yunus'a da kızıyordum. Çünkü o ne olursa olsun bana söylemeliydi.

Dikkatim kulağındaki işitme cihazı ile dağıldı. Duymakta sorun yaşıyordu sanırım. Ama yüzündeki gülümseme sanki bunu hiç sorun etmiyormuş gibiydi.

Etrafa bakınıp yalnız mı diye kontrol ettim. Ama kimse yoktu.

"Baban nerde yalnız mı geldin?"

"Yok babamla geldim. Arabadan bir şeyler almaya gitti. Ama ben burda çok sıkılıyorum. Anneme götürür müsün beni Belinay abla?"

Küçük bir gülümseme ile onu onayladım. Ayağa kalktım. O da benim gibi kalktı ve hemen parmaklarıma yapıştı.

Çok garip bir histi. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Kim bilir onun varlığından daha önce haberim olsaydı onunla bu şekilde el ele neler yapardık. Hayali bile beni mutlu ederken yaşaması...

Onun küçük adımlarına ayak uydurarak Meryem'in kapısının önüne geldik. Kapı aralıktı ve bağırış sesleri geliyordu.

Meryem ve Mustafa'nın sesi daha ağır basarken aralarda Yunus'un sesi de geliyordu.

Eren'in korkucağını düşünerek Eren'e dönüp onu kapının karşısındaki biraz uzak bir sandalyeye oturttum. "Ablacım sen biraz burda otur ben geleceğim." Gülümseyip kafası ile onayladı. Bende içeri girmeden kapının önünde durdum. Ve konuşmalara kulak verdim.

Yunus sesli bir şekilde konuştu. "Meryem hanım bakın beni de anlayın ben Belinay'dan daha fazla bir şey saklayamam onun gerçekleri bilmeye hakkı var. Hatta Timur Amca'nın da bilmeye hakkı var."

Babam mı? Babam neyi bilmiyordu da öğrenmeye hakkı vardı. Meryem ne gizliyordu?

Meryem panikli bir ses tonu ile cevap verdi. "T-Timur bilmemeli Yunus olmaz bak sana anlattım bu durumu beni yarı yolda bırakamazsın."

Bu sefer Mustafa konuştu. "Yunus sana güvenip özelimizi anlattı-"

Yunus Mustafa'nın sözünü kesti. Sesi oldukça sinirliydi. "Hayır güvendiğiniz için anlatmadınız zorunda kaldığınız için anlattınız. Düğün günü ben sizin konuşmanızı duymasaydım bana bunu anlatmazdınız. Eğer siz anlatmazsanız ben Belinay'a herşeyi anlatacağım."

Mustafa " Yunus anlatamazsın. Bizde anlatmayacağız. Bir düzen kurduk ve senin bunu bozmaya hakkın yok." dedi.

Yunus tükenmiş bir ses tonu ile "Tamam ama ben Belinay'dan nasıl saklayacağım." dedi.

Nasıl yani? Kabullenmiş miydi? Benim arkamdan iş çevirmeyi kabullenmişti.

Yunus şu andan itibaren bende bitmişti. Benden ne olursa olsun saklamamalı. Kalbimdeki sızı kocaman olmuştu. Başımın ağrısını daha da ağır hissettim. Sanki birisi kafama balyozla vurmuştu. O birisi de Yunus'du.

Meryem sinirle konuştu. "Yunus Belinay'ı düşün onun için Eren'in babasının Timur olduğunu öğrenmek nasıl bir yıkım olur. Her şey birbirine girer."

Ne?
Eren'in babası babamdı ve bunca yıl bundan haberi yok muydu? Daha da kötüsü Eren babasını Mustafa olarak biliyordu. Duyduklarımı idrak etmek zor sindirmek daha da zordu.
Daha fazla kapının önünde duramadım ve odaya hızla daldım.

Beni görmeleri ile hepsinin gözleri hal taşı gibi açıldı.

Benim gözlerimse Meryem'e kitliydi. "Ne dedin sen?"

Meryem titreyen dudaklarıyla konuştu. "Kızım düşündüğün gibi değil."

"Ne diyorsun sen be ne düşündüğüm gibi değil. Sen dalga mı geçiyorsun benimle. O çocuk babasını bu o##### olarak biliyor ve sen buna izin veriyorsun. "

Mustafa sözümle birlikte sinirle bağırdı "Düzgün konuş."

"Kes lan sen sesini ne dediysem haklıyım sende bunu çok iyi biliyorsun. Ayrıca bu ortamda konuşmayı bırak senin bulunmaya bile hakkın yok."

Tekrar Meryem'e döndüm. "Sen nasıl babamdan bir oğlu olduğunu gizlersin? Bunu yapmaya ne hakkın var? Bunları gizlerken sen hiç oğlunu da mı düşünmedin? Sen nasıl bir annesin? Tiksiniyorum senden."

Meryem telaşla konuştu bir yandan da gözlerindeki yaşları siliyordu.

"B-belinay ben söylemek istedim söyleyemedim çünkü hamile olduğumu öğrendiğim gün biz Timur'la boşanmıştık. Mahkeme sonrası karnımdaki sancıyla hastaneye gittim. Öğrendiğimdeyse daha çok geçti bebek 4 aylıktı aldıramadım. Babana da söyleyemedim. Çünkü korktum. Benden bebeğimi alır göstermez diye korktum. Bana çok sinirliydi söylemeyi bırak konuşmama bile izin vermiyordu."

Yutkundu ve akan yaşlarını sildi. Sonra sözlerine devam etti.

" Avukatıma başvurdum Timur'un elindeki delillerle benden rahatlıkla çocuğun velayetini alabileceğini söyledi. Ne yapsaydım Belinay sen söyle."

Akan göz yaşlarımı umursamadan bağırarak konuştum.
"Ne mi yapsaydın. Öncelikle babamdan oğlunu saklamasaydın. Ayrıca senden çocuğu alırsada hakkıydı. Ve keşke alsaymış. Şu hale bak. Çocuk babasını o####₺ olduğunu bilmeden baba diyor. Gerçek babasının oğlundan haberi yok. Ve tiksindirici bir anneye sahip."

Gözlerimi kapatıp sinirlerimi yatıştırmaya çalıştım. Tekrar açtığımda baş parmağımı tehditkar bir tavırla Meryem'e salladım.

"Bu günden sonra sen bu çocuğun sesini bırak yüzünü bile görmeyeceksin. Her şeyi babama anlatıcam. Senden Eren'i alıp mutlu bir aile kurucaz kendimize ve sen asla bu tabloda bulunamayacaksın."

Son sözlerimi söyleyip odadan çıktım. Meryem arkamdan bağırıyordu ama umursamadım. Kapıyı kapatıp kendimi toparladım. Küçük adımlarla Eren'in yanına gittim ve önüne doğru diz çöküp boyumuzu eşitledim.

"Ablacım bu gün benim evimde kalmak ister misin? Hem benim evimde bir sürü araba var."

Eren kocaman gülümsedi. Araba sözünü duyunca adeta gözleri parladı.

"Olurr annem de gelecek mi?"

Kaşlarımı çatacaktım ama Eren'i korkutmak istemediğim için kendimi tuttum.

"Annen biraz burda kalacak sadece ikimiz gidelim olur mu?"

"Tamam."

Oturduğu sandalyeden kalkıp elime tutundu. Bu hareketini çok seviyordum.

Birlikte hastane çıkışına doğru ilerledik.

Çıktığımızda arkamdan Yunus'un sesi geldi.

"Belinay!"

Yavaşça arkamı döndüm. Koşarak yanımıza geldi.

"Belinay yapma özür dilerim." Kısın çıkmıştı sesi. Bu sesine kasılmış kaşları eşlik ediyordu.

"Yunus benim kafam çok karışık sonra tamam mı lütfen bana biraz saygı duy ve yalnız bırak."

Onun bir şey demesine izin vermeden bir taksi çevirdim. Hızla önce Eren'i bindirip sonra kendimi bindim.

 

(...)

Kendi evime gelmiştim. Eve gelince Eren'e verdiğim söz üzerine abimin oyuncak araba koleksiyonuna götürdüm.

Yaklaşık 100 tane araba vardı. Eren burayı görür görmez adeta çıldırmış olduğu yerde zıplamaya başlamıştı.

Biraz onunla arabaları inceledikten sonra saatin ne kadar geç olduğunu fark edip onu yatırmaya karar verdim.

Üstündeki kıyafetleriyle yatamayacağı için abimin küçüklük pijamalarından giydirdim. Çok tatlı olmuştu. Aklıma abimin küçüklüğü geldi. Ve anılar...
Onu benim yatağıma yatırdım.

Kendi üstüme de pijamalarımı giydim. Belime kadar gelen dalgalı saçlarımı bonenin esaretinden kurtarıp açtığımda bana hayranlıkla bakıyordu. Bende onun gibi yatağa uzandım. Bana doğru dönüp "Ne kadar güzel saçların var Belinay ablaa." dedi.

Gülümseyip "Teşekkür ederim. " dedim.

Gözlerini hala saçlarımdan alamıyordu. Çekingen bir tavırla sordu. "Belinay abla saçlarınla biraz oynayabilir miyim?"

Beklemediğim soru beni güldürdü. Şu halde bile beni gülümsetebilen bir çocuktu.

"Oynayabilirsin ablacım. " dediğim gibi elini saçlarıma attı. Sanki muazzam bir şeye dokunur gibiydi.

"Çok yumuşaklar annem hiç saçlarına dokunmama izin vermezdi." Dediğinde aklıma gelen kadınla ister istemez sinirlendim.

Meryem bana da küçükken hiç saçlarını oynatmazdı. 'Uçları kırılır Belinay oynayamazsın.' Sözü o an kulaklarımı çınlattı. O zamanki hayal kırıklığını bana yaşattığı yetmiyormuş gibi Eren'e de yaşatmaya çalışıyordu. Ama ben buna izin vermeyeceğim. Eren benim yaşadığım hayal kırıklarını yaşamayacak.

Gözlerimi mavi gözlerine odakladım. Meryem'in gözlerinin aynısıydı. Ama fark çok büyüktü. Onun mavileri masumdu. Meryem'inkiler gibi lekeli değil.

"Ben izin veririm istediğin zaman benim saçlarımla oynayabilirsin."

Gülümsedi. O gülümseme için her şeyimi verebilirim.

Biraz daha elleriyle saçlarımı karıştırdıktan sonra uyuyakaldı. Bende dikkatlice küçük parmaklarını saçlarımdan ayırıp yataktan kalktım.

Tuvalete gidip abdest aldım ve kılmadığım yatsı namazını kıldım. Şu an içimi huzura kavuştucak şeyi yaptım. Dua ettim. Son duamı da edip seccadeyi kaldırdığımda kulağıma dış kapının anahtar sesi geldi.

Kim gelmişti?
Bunu öğrenmek için hızlıca aşşağıya indim. Karşımda yüzüne hasret kaldığım abimi görünce içimde tuttuğum göz yaşlarım boşaldı.

Koşup boynuna atladım. Sıkıca sarıldım ve omzunda öylece ağlamaya başladım.

Abim korku dolu bir ses tonuyla "Abicim noldu iyi misin sen?" dedi. Konuşmak istedim ama yapamadım. Göz yaşlarım buna izin vermedi.

Cevap vermediğimi görünce bana sıkıca sarılıp gözyaşlarımın bitmesini bekledi.

Sonunda ağlamam bittiğinde başımı abimin omzundan kaldırıp "Ben bu gün çok önemli bir şey öğrendim abi." dedim.

Abim ılımlı bir yaklaşım ve sesle "Ne öğrendin abicim?" dedi. Bir yandan da kolumu sıvazlıyordu.

"A-Abi bizim bir kardeşimiz daha varmış."

Abimin gözleri fal taşı gibi açıldı. Kolumu sıvazladığı eli durdu. Kaşları çatıldı.

"Belinay s-sen ne diyorsun."

Onu salona sürükleyip oturttum. Bütün olanları tek tek anlattım en başından. Taa Meryem'in karşıma çıktığı günden itibaren.

Düğüne gittiğim için bana kızmıştı ama sebeplerimden dolayı bana yansıtmamaya çalıştı.

Babama durumu nasıl açıklayacağımız konusunda konuştuk. Sonra birlikte yatağımda uyuyan kardeşimizin yanına gittik.

Abim ilk defa karşılaşıyordu. Onu görünce gözleri doldu ve bir yaş akıttı. Ben abimi ağlarken sayılı kez görmüştüm. Bu da onlardan biriydi. Birlikte büyümüş olsak da o çok küçük yaşta bile benim yanımda ağlamazdı. Düşüp dizi kanadığında canı ne kadar acırsa acısın ben yanındaysam ağlamaz 'Acımıyor ki' derdi. Ama sonra benden gizli gizli ağlardı bilirdim.

Onları yan yana görünce aslında dış görünüş olarak ne kadar benzediklerini fark ettim. Koyu kumral saçlar masmavi gözler...

Çok geç olduğu için ben bir tarafa abim bir tarafa ortamıza da Eren gelecek şekilde sarılıp uyuduk. Sanki ben daha önce Eren'le karşılaşmışımda ayrı kaldığımız için özlem gideriyormuşuz gibi hissediyordum.

 

(...)

Sabah olunca sabah namazına kalkıp Elif'i aradım. O da namaza kalktığı için uyanık olduğunu biliyordum.

Ona durumu üstü kapalı bir şekilde anlattım. İçimi dökmek az da olsa iyi gelmişti.

Onu bize çağırdım. Hemen geldi zaten. Benim en kötü zamanımda yanımda olan dostum.

Saat hala erken olduğu için abimler uyanmamıştı. Abim sadece namaza kalkıp hemen Eren'in yanındaki yerini geri almış gece boyu sarıldığı gibi sarılıp uyumaya devam etmişti.

Şuansa Elif'le salondaki pofuduk koktukta karşılıklı oturuyorduk.

Ona yaşananları daha ayrıntılı anlattım.

"Belinay peki Yunus ne olucak? Onun bu durumda evet bir suçu var ama ceza kesip ayrılmak fazla değil mi?"

Sorusuyla kalbimdeki ağırlık arttı.

"Bilmiyorum Elif bilmiyorum. Ama nedense Yunus'ta annem kadar bana çok suçlu geliyor. Sonuç olarak Yunus benim Eren'i bulmamda bir süreliğine bile olsa gecikmesine sebep oldu. Bu bana çok ağır geliyor. Ayrıca biz onunla eğer birlikteyiz dediysek birşeyler gizleyerek olmamalıydı. Benim şu an bildiğim bir şey varsa Yunus'la birlikteliğe devam edemeyeceğim. Çünkü onun yüzüne her baktığımda aklıma Eren'le yaşayamadığımız anılar gelecek."

"Anladım. Bu durumda benim sana yapabileceğim tek şey kararına saygı duymak. O zaman son bir soru daha sorucam. Peki Yunus'a olan sevgin, aşkın bitti mi?"

"Bu sorunun cevabı çok net. Bitmedi. Ben ona 3 yıl önce tanımadan aşık oldum zaten. Aşkı yok etmek bu kadar kolay değil. Ama ben onunla devam edemem. Yapamam Elif anlıyormusun sanki ben Eren'e ihanet ediyormuşum gibi geliyor Yunus'la sevgili olmak."

Ağlamaklı sesim hıçkırıklara dödüğünde Elif sıkı sıkı sarıldı. Benim en kısa zamanda Yunus'la bu konu hakkında konuşmam lazımdı.

 

3 GÜN SONRA
Eren'le 3 gün geçirmiştik. Bu 3 gün içerisinde babamı Cengiz amca sayesinde bulup durumları abimle en uygun dilde anlattık.

Şimdiyse telefonlarımı susturmayan aramaların sahibi olan Yunus'la kafede buluşucaktık.

Ona ayrılmak istediğimi söyleyecektim. Bunu yapmak zorundaydım.

Samimi küçük olan kafenin içine girip gözlerim Yunus'u aradı. Gördüğümdeyse ona doğru ilerledim. Tam köşedeki masada oturuyordu.

Beni görünce kalkıp sarılmaya çalıştı ama pas vermeden sandalyeme oturdum.

"Selam" dedim sadece. Lafa nasıl başlayacağımı düşündüğüm için zaman kazanmaya çalışıyordum.

O da yüzüme garip bir ifadeyle bakıp "Selam" dedi.

"Bir şeyler sipariş edelim hadi." Dediğinde başımla onu red ettim. Zaman kazanmaya çalıştığının farkındaydım.

"Hayır bir şey söyleme konuşup hemen kalkıcam yetişmem gereken bir yer var." Dedim.

Bu durumun alıştırarak söylemenin bir yolu yoktu bu yüzden dan diye lafa girmeye karar verdim.

"Yunus seni buraya çağırmamın sebebinin ne olduğunu az çok biliyorsundur."

Yunus üzgün ifadesiyle kafasını salladı. O da biliyordu ne diyeceğimi.

Sıkmaktan kanatmak üzere olduğum avcumu rahat bırakıp konuştum.

"Yunus ben-" duraksayıp yutkundum. "Ben ayrılmak istiyorum." Tek nefeste söylediğim şeyin ağırlığı göğsüme oturdu.

Yunus'un gözleri cam gibi parlıyordu. Mutluluktan değil dolan gözlerinden dolayı parlıyordu.

"Belinay bu kadar hızlı kestirip atma lütfen ben çok pişmanım sana söylemem gerekirdi ama yapamadım işte olmadı bak gerçekten konuşmayı denedim ama yapamadım. Böyle bitmesin."

Son cümlesi kısık çıkmıştı.

Daha fazla gözlerine bakmadım. Bakamadım. Çünkü biliyorum beni kandırırdı o gözler. Kararımı değiştirirdi.

"Yunus ben bir karar verdim lütfen saygı duy ben yapamam. Ama bu süreci daha kolaylaştıracağım. Burdan gideceğim. Hatta bu ülkeden. Lütfen beni bir daha arama ve işleri daha da zorlaştırma ikimiz için de en iyisi bu."

Masaya koyduğum çantamı alıp omzuma taktım ve ayağa kalktım.

Yunus hemen bileğimi tuttu. Ona baktığımda yanağından akan yaşla karşılaştım. Yutkundu.

"Yapma Belinay yapma gitme!"
Sesi aciz çıkmıştı. Kendi yanağımdaki yaşı silip bileğimi sardığı elinden kurtardım.

Son kez mavilerine bakıp konuştum. "Hoşçakal yabancı"

________________

Bittiğğğğ
Nasıl olmuş canlar
Hüzünlü bir bölümdü. Bir ayrılık yaşadık.

Ayrılık hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Yorumlarınız ve oylarınız benim için motivasyon kaynağı ve ona göre daha fazla yazıyorum.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Bayyss💋

Loading...
0%