Yeni Üyelik
19.
Bölüm
@elma10

 

Helüüüü♥️

 

Yeni bölümle geldim

 

 

BÖLÜM ŞARKISI ;

 

YALIN-HER ŞEY SENSİN

 

 

Hemen bölüme geçiyorum

 

İyi okumalar

 

 

💋____________

 

 

Yunus DEMİRDAĞ Anlatımıyla

 

 

Belinay beni kafenin masasında öylece terk etmişti. "Hoşçakal yabancı" diyip gitmişti. Bense öylece arkasından baka kalmıştım.

 

 

Ona GİTME dedim ama o gitti.

 

 

Kalbime bıçak saplanmış gibi hissediyordum. Masadaki ellerime odakladığım gözlerim varlığını yeni gördüğüm anahtarlıkla karşılaştı. Bu benim 3 yıl önce Belinay'la ilk karşılaşmamızda ona verdiğim anahtarlıktı.

 

 

Yaşlarımı tutmaktan sızlayan gözlerimden bir yaş firar etti.

 

 

Elimi yavaşça anahtarlığa uzattım. Bana son bıraktığı şey buydu. Aynı benim ona bıraktığım gibi o da bana bırakmıştı. Anahtarlığı avcumun içine hapsettim. Belki acıma merhem diye bırakmıştır .

 

 

Canım çok yanıyordu. Belkide birine bu kadar hızlı kapılıp herşeyin yapmak hataydı.

 

 

Nefes alırken boğulmak, yaşarken ölmekti bu.

 

 

Hayatımın merkezine koyduğum kadın beni terk etti. Şimdi nasıl toparlanıcaktım.

 

 

Evet biliyorum haklıydı ama bu kadar hızlı kestirip atmak ağır değil miydi?

 

 

O an Mustafa'yla tanıştığım ana lanet ettim. Onunla tanışırken nerden bilebilirdi ki 16 yaşındaki Yunus 19 yaşındaki Yunus'u darmadağın edeceğini.

 

 

Düğün günü tebrik için Mustafa ve Meryem'in yanına gittiğimde duyduğum sözler beni çok ağır bir taşın altında bırakmıştı.

 

 

Mustafa'nın "Meryem Belinay'ın burda ne işi var ya Eren'in sana anne dediği bir anı yakalayıp şüphelenirse o zaman ne diyeceksin? Kızım bu Eren benim ve Timur'un çocuğu ama Timur benden çocuğu alır diye ona söylemiyorum ve Eren babasız kalmasın diye de Mustafa'yla evleniyorum mu?" Sözleri benim de sırlarına alet olmama sebep olmuştu.

 

 

Beni fark ettiklerinde susmam için her şeyi anlatmışlardı.

 

 

O an lanet ettim sırlara, yalanlara ve tanıştığıma.

 

 

Belkide onunla hiç tanışmasam Belinay'ın arkasından iş çevirmezdim. Belki onunla hiç tanışmasam ben Belinayla hala birlikte olurdum. Bekli onunla hiç tanışmasam Belinay beni terk etmezdi.

 

 

Hayatımda ilk defa bu kadar ağır belkilerim olmuştu.

 

 

Çaresiz belkiler...

 

(...)

 

 

 

 

1 Ay SONRA

 

Belinay'ın beni terk etmesinin üzerinden 1 ay geçmişti. Onsuz koca bir ay. Aklım hep ondaydı.

 

 

Bir çok kez ona ulaşmaya çalıştım. Telefonunu aradım, evine gittim, iş yerine gittim ama lafügüzaf. Telefon numarasını iptal etmiş, evini boşaltmış, iş yerindense ayrılmıştı. İnstagram hesabını gizliye almış beni de engellemişti. Zaten hesabını gizliye aldığını da Acar'ın hesabından görmüştüm.

 

 

Mecbur hiç istemeyerek kendi hesabımdaki fotoğraflarımızı silmek zorunda kaldım. Onu da becerememiş Acar'a yaptırmıştım ya. Yapamamıştım. Onu hala çok severken fotoğraflarımızı silmeye elim gitmemişti. Ben daha fotoğraflarımızı silemezken o beni silmişti.

 

 

Son bir umut Elif'e ulaştım. Ama o da Belinay'ın benimle konuşmak istemediğini söyleyip durmuştu. Yalvarmama rağmen hemde.

 

 

1 aydır idmanlara katılıyordum ama sanki burda değildim. Hocadan neredeyse saat başı azar yiyordum. Haklıydı çünkü kafamı oyuna veremiyordum.

 

 

Performansımda büyük bir düşüş vardı. Maçlara çıkıyor ama saçma sapan oynuyordum. Doğal olarak da taraftardan tepki yiyordum.

 

En son oynadığımız maçta rakibime yaptığım son müdahaleden dolayı kırmızı kart yemiştim. Soyunma odasında tek başıma otururken kendimi sorguladım. Bu ben değildim. O sırada odaya Acar girdi. Yüksek bir ihtimal oyuncu değişikliğinden oyundan çıkmış o da yalnız kalmamam için yanıma gelmişti. Hemen yanıma oturdu. Bana dönüp "İyi değilsin kardeşim." Dedi.

 

 

Kafamı ona çevirip "Bana bilmediğim bir şey söyle." dedim.

 

 

İçine sert bir nefes çekip konuştu "Kendine gelmek zorundasın Yunus. Evet biliyorum canın yanıyor ama kendine gelmek zorundasın. Çünkü hayat devam ediyor-"

 

 

Bağırarak oturduğum yerden kalktım. "Etmiyor! Etmiyor Acar! Sanki hayat bitmiş gibi geliyor. Bana her şey onu hatırlatıyor ve bu benim nefesimi kesiyor. Ben artık ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum."

 

 

Acar da sözlerim bitince ayağa kalkıp karşımda durdu. "O zaman seni ayakta tutacak bir dala yaslan kardeşim. Herhangi bir şeyden güç al."

 

 

Sözleriyle aklıma gelen tek şey Belinay'ın bana bıraktığı anahtarlıktı. Hemen arkamı dönüp çantama koyduğum anahtarlığı çıkardım. Avcuma hapsettim. Güzel anılarımı düşündüm. Aklıma hep Belinay'la olan anılarım geldi. O anıları o anahtarlığa hapis ettim.

 

 

O gün kafama biraz dank etti.

 

 

Hayatım devam ediyor ve benim hayata devam edebilmem için trenin vagonlarından birine atlamam gerekiyor. Evet Belinay yok ama tren durmadı. Hatta son sürat yoluna devam ediyor. Bende yoluma devam edeceğim.

 

 

Unutmam gerekiyorsa unutucak gerekirse tüm kalbim olmuş kadını söküp atacaktım.

 

 

 

 

3,5 YIL SONRA

 

BELİNAY'IN ANLATIMI İLE

 

 

Topladığım valizime son kez göz attım. Bir eksik var mı diye. Ama yoktu. Her şeyimi almıştım.

 

 

Çantamdaki biletimi ne olur olmaz diye kontrol ettim.

 

 

Roma 》İstanbul

 

 

3,5 yıl sonra tekrar doğduğum şehre dönecektim. Çalıştığım mücevher firmasının galası için. Katılmam zorunlu olmasa yüksek bir ihtimal dönmezdim. Ama baş tasarımcı bendim ve tanıtımı yapılacak koleksiyonun sahibi de bendim.

 

 

Roma'ya gelir gelmez okulumu buradaki bir üniversitede bitirdim. Oldukça prestijli bir Üniversitede hemde.

 

 

Üniversiteden mezun olduktan sonra CV mi gören markalardan iş teklifi almış en iyi teklifi kabul edip işe başlamıştım.

 

 

Meslekte yeni olmama rağmen baş tasarımcı olmuştum.

 

 

Şimdiyse İstanbul'daki lansman galası için hazırlanmıştım.

 

 

Kafamı en çok kurcalayan meseleyse yine onunla karşılaşma olasılığımdı.

 

 

Aman sonuçta koca İstanbul nasıl karşılaşalım. Yani karşılaşmayız herhalde.

 

 

Onu terk ettikten sonra bir daha görüşmemiştik. O çok istesede ben ona bakınca yolumdan döneceğimi bildiğim için izin vermemiştim. Onu sadece Fenerin maçlarında ve sosyal medyada görüyordum. Her gördüğümde kalbimin üzerindeki yük daha da ağırlaşıyordu sanki. Neydi bu sancı. Aşk mı? Özlem mi? Belkide her ikisi.

 

 

Düşüncelerimi dağıtansa Eren'in gömleğimden çekiştirip "Ablaaaa hadi gitmiyor muyuz?" demesi oldu.

 

 

Kafamı indirip onun mavileriyle buluştum. "Gidiyoruz ablacım gidiyoruz sen aldın değil mi her şeyini eminsin."

 

 

Eren bana göz devirdi. Şuna bak şuna sıpa büyümüşte ablasına göz deviriyor. "Abla bu soruyu 10. Kez soruyorsun." Olmuş muydu o kadar ya?

 

 

"Allah Allah birincisi ablaya göz devirilmez ikincisi 10 kere de sorarım 100 kere de ablayım ben. Şimdi düş bakalım önüme babamlarla vedalaşalım."

 

 

Babamla vedalaştık ve abim benle Eren'i havalimanına bırakmak üzere yola çıktık. Aslında ben İstanbul'a tek gidecektim ama Eren annesini görmek istediği için o da geliyordu.

 

 

Aramızda kimse Eren'in Meryem'le görüşmemesini istesekte Eren istediği için görüştürüyorduk.

 

 

Eren'in velayetini babam aldığında biz herhalde bir daha Meryem'le görüşmeyiz diyorduk ama hayat.

 

 

Genelde ben İstanbul'a dönmek istemediğim için Eren'i Meryem'le hep abim görüştürüyordu. Ama benim İstanbul'a gitme durumum olunca Eren'de geldi.

 

 

Havalimanına gelip abimle vedalaştık. Eren'le el ele uçağa bindik ve koltuklarımıza yerleştik.

 

 

Ver elini İstanbul

 

(...)

 

 

Uçaktan iner inmez bizi Elif karşılamıştı. Sanki dejavu yaşadığımı hissettim. En son ben bu şekilde Elif'i beklemiştim.

 

 

Sıkı sıkı sarıldık. Sürekli o benim için Roma'ya gelip gitmese ne yapardım acaba. Sadece 1 hafta görmedim kızı ne kadar özlemişim.

 

 

"Elfiiimmm."

 

 

"Beloommm."

 

 

Biz sıkı sıkı sarılırken Eren'in sesiyle ona döndük. Kollarını bağlamış "Yaaaağğğ beni özlemedin mi Elif" diyordu.

 

 

Allah'ım ben bir gün bu çocuğu yicem. Tripi bile tatlıydı.

 

 

Elif hemen dudaklarını büzüp "Olurmu öyle şey Ero ya en çok seni özledim. " dedi. Hemen ardından da sarıldı.

 

 

Bu sefer trip sırası bendeydi. "Aaa hemen pabucum dama atıldı. "

 

 

Elif ikimiz arasında kalınca çaresizce baktı."Ayol ikinizi de çok özledim işte ya."

 

 

Eren'le birbirimize bakıp göz kırptık. Elif fark etmiş olacak ki "Siz iki kardeş işinizi gücünüzü bıraktınız beni mi işletiyorsunuz?" Dedi. Ardından da "Aşk olsun. " u yapıştırdı.

 

 

Bu sefer Eren'le ikimiz Elif'e sarıldık.

 

 

"Ay tamam affettim hadi ayrılın."

 

 

Havalimanından çıkış yapıp Elif'in aracıyla onların evine geldik. Roma'ya dönene kadar burda kalacaktık.

 

 

Elif kapıyı çaldığında kapıyı büyük bir coşkuyla Cengiz amca yanında da Derya teyze açtılar.

 

 

Elif'le sık görüştüğüm kadar olmasada onlarla da bu 3,5 yıl içerisinde görüşmüştüm.

 

 

Sıkı sıkı sarılarak hasret giderdikten sonra Derya teyzenin her zamanki gibi döktürdüğü yemek masasına oturduk. Bir yandan yemek yiyor bir yandan da sohbet ediyorduk.

 

 

Kafamı içtiğim çorbadan kaldırıp Cengiz amcaya döndüm. "Eee Cengiz amca işler nasıl?"

 

 

Sorumla bana baktı ve samimi gülümsemesiyle cevapladı. "İyi çok şükür kızım bir aksilik yok. Biliyorsun hala Fenerbahçeyle ortaklığa devam ediyoruz. Tek sıkıntı senin şu 3 yıl önce forma tasarımından sonra daha iyi tasarım gelmeyince taraftar tepkisi geldi o kadar. Sende o zaman vicdansız gibi tarihin en iyi formasını yaptın biz de üstüne çıkamıyoruz doğal olarak."

 

 

Yaptığı göndermeler adete bir yerime toplu iğne batırılıyormuş hissi bıraktı.

 

 

"Estağfurullah Cengiz amca olur mu öyle şey eminim çok güzel tasarımlarınız vardır. Ayrıca bu seneki formada gayet güzel bence. "

 

 

"Güzel güzel olmasına da işte senden sonra taraftara yaranamıyorum. Diyorum ki acaba sen yine mi forma tasarımları-"

 

 

Lafını kesip söze girdim.

 

 

"Cengiz amca biliyorsun ben o işleri bırakalı çok oldu artık her yıl bana şu teklifle gelmesen mi?"

 

 

Cengiz amcanın sözlerimle yüzü düştü. Derya teyze de ona sanki 'ben sana demiştim' gibi bir bakış atıyordu.

 

 

Konuyu değiştirmek için başka bir soru sordum.

 

 

"Peki takım nasıl gördüğüm kadarıyla kadro çok iyi."

 

 

"Evet evet kadro çok iyi bu sene. Takım da iyi."

 

 

"Oyuncular da iyi yani bir aksilik yok."

 

 

Cengiz amca amacımı anlamış gibi baktı. Kendime ne kadar itiraf edemesemde onu merak ediyordum. Bıraktığım gibi miydi acaba yoksa daha mı kötü? Mutlu muydu hayatından? Hiç aklına geliyor muydum mesela? Yoksa kayan yıldız misali bir anda görünüp yok olmamı kabullenmiş miydi?

 

 

Evet biliyorum belki merak etmeye hakkım yok ama ediyorum ne yapayım. Ne kadar kalbimi seçmeyip gururuma koşmuş olsamda bu kalp hala atıyordu.

 

 

Cengiz amca cevap verdi. "O iyi."

 

 

Bu cevap ne kadar yeterli olmasa da en azından vicdanımı avutuyordu. Ara sıra bu şekilde Cengiz amcadan durumunu öğreniyordum.

 

 

İlk zamanlar zorla da olsa doğruyu söyleyip iyi olmadığını söylüyordu.

 

 

Son 2 yılda ise hep aynı cevabı veriyordu. 'O iyi.'

 

 

Eğer iyiyse karşılaşmamak en doğrusu. Çünkü performansı son bir kaç yılda yükselişteydi.

 

 

Ben onu terk etmeden önce daha hızlı bir yükselişteydi şimdiyse yine o zamanlardaki formuna kavuşmuştu.

 

 

Benim bunu da bozmaya hakkım yoktu. O yüzden ne yapıp edip karşılaşmayacaktım.

 

 

Yemeğe devam ederken Derya teyze bana doğru bir soru yöneltti. "Belinaycım şimdi senin bu çalıştığın firmanın galası nasıl bir şey bana anlatsana biraz merak ettim. O mücevher firmasını bende takip ediyorum da"

 

 

Onun bu heyecanına gülümsedim. Keşke bu heyecanı bende de olsaydı.

 

 

Ama benim onunla karşılaşma olasığımın stresi yüzünden galaya heyecanlanamıyordum bile.

 

 

"Şöyle şimdi bizim firma biliyorsun her mevsim koleksiyon çıkarıyor. Bu sonbahar koleksiyonunu da ben hazırladım. Normalde bu gala Roma da olurdu ama firma bir değişiklik yapıp lansman galasını Türkiye'ye taşıdı. Bunun bir diğer sebebi firmanın ortaklık yaptığı ülkelere Türkiye'nin de eklenmesi. Bakalım yarın akşam lansman var işte. Bu koleksiyonun piyasada büyük sarsıntı oluşturacağını düşünüyorum."

 

 

Derya teyze şakacı bir şekilde "Oo baya iddialıyız bakıyorum da." dedi.

 

 

Bende onun gibi şakacı tavır takınıp konuştum. "Kendimize güveniyoruz diyelim."

 

 

Masada güzel kahkaha sesleri dolarken yemeği bitirdik.

 

 

Herkese iyi akşamlar dileyip Elif ben ve Eren Elif'in odasına çıktık.

 

 

Odaya girer girmez aklıma Elif'le yaptığımız kızlar gecesi anıları geldi. Ne eğlenirdik ama.

 

 

"Bir insanın zevki hiç mi değişmez ya her şey bıraktığım gibi."

 

 

Elif anlamlı bir bakış atıp "Her yerde bir sürü anı var nasıl değiştireyim." dedi.

 

 

Kendimi tekli pofuduk koltuğa bırakıp kafamı arkaya yasladım. "Haklısın çok anı var."

 

 

Kafamı kaldırmama sebep olansa Eren'in sorusu oldu. "Ablaa sen buraya geliyor muydun?"

 

 

Sorusuyla gülümsedim. "Oğlum gelmeyi bırak ben buraya zamanında kendi uygarlığımı kurdum sen ne diyorsun."

 

 

Şaşkın şaşkın etrafa bakıp "Vayy be" dedi.

 

 

Bu haline kahkaha atmamak imkansızdı.

 

 

Hemen kılmadığım yatsı namazını kılmak için kalkıp valizleri açtım. Pijamaları ve namaz elbisemi çıkardım.

 

 

Eren yol yorgunluğundan şıp diye uyurken biz de Elif'le namazımızı kıldık.

 

 

Namazdan sonra biraz terasta oturup sohbet ettik. Eskileri yad ettik de denebilir.

 

 

Göz kapaklarım ağırlaştığında yattık. Burda Elif'le bilemem kaç kere uyumuştum. O uyku beni 3,5 yıl öncesine götürdü adeta.

 

 

Daha fazla dayanamayıp kendimi uykuya serbest bıraktım.

 

 

 

(...)

 

 

Sabah olunca kalkıp hep birlikte kahvaltı yaptık. Kahvaltıdan sonra ben hemen evden çıkıp gala nın olacağı mekana gittim. Bir aksilik var mı diye bakmam gerekiyordu.

 

 

 

 

Eren'i Meryem'le görüşme işini de Elif'e kitlemiştim. Hiç Meryem'in suratına bakıp midemi bozamazdım. Zaten son 3,5 yıldır da görüşmemiş kafamı rahat ettirmiştim.

 

 

Mekana geldiğimde en çok gözüme duvarlardaki altın işlemeler takıldı. Hafif eski duran ama bir o kadar da lüks olan adete bir sarayı andıran bir mekandı.

 

 

Geniş mekan yüksek tavandaki büyük avizeyle aydınlanıyordu.

 

 

Büyük,geniş ve işlemeli olan pencerelerinden görünen boğaz manzarası mekanı daha özel kılmıştı. İstanbul'u ne kadar da özlediğimi fark ettim .

 

 

En büyük yaralarım bu şehirdeydi ama en güzel anılarımda buradaydı.

 

 

Mekanı onaylayıp eve geçtim. Hemen Elif'in odasına çıkıp gece kırışmasın diye koltuğa serdiğim iddialı elbisemi alıp giyindim.

 

 

Gri parıltılı bir elbiseydi. Şal olarak da elbiseyle neredeyse aynı renkteki şalımı taktım.

 

 

 

 

Makyaj masama oturup makyaj yapmaya başladım. Tam o esnada kapı açıldı ve Elif içeri girdi.

 

 

 

 

Elif beni görünce gülümsedi ve "Vaaayyy Belinay hanım bakıyorumda çok iddalısınız."

 

 

"Her zamanki halim canım." diyip egomu konuşturdum.

 

 

Eren bu gün Meryem'de kalacaktı. Biz de Elif'le galaya gidecektik.

 

 

Ben makyajımı yaparken o da elbisesini giyinip şalını yaptı.

 

 

Bebek mavisi bir elbise giymiş üstüne de Beyaz bir şal takmıştı.

 

 

 

 

"Kız bu ne tatlılık." dediğimde gülümsedi.

 

 

O da aynı benim gibi konuştu. "Her zamanki halim canım. " Biz iki yakın arkadaşın ne kadar mütevazi olduğundan bahsetmiş miydim?

 

 

Elif'te şalını yapınca yanımdaki diğer makyaj koltuğuna oturdu.

 

 

Birlikte makyajlarımızı yaptık. Elif makyaj konusunda benden hızlı olduğu için aynı anda makyajlarımız bitti.

 

 

Son kez kendimize aynada baktık.

 

 

Çok güzel görünüyorduk. Bir eksik olmadığına karar verince çantalarımızı ve ayakkabılarınızı elimize alıp aşşağı indik.

 

 

İnmemizle bizi Cengiz amca ve Derya teyze karşıladı.

 

 

Cengiz amca bizi görünce ağzıyla bir ıslık çaldı. Derya teyzeyse "Kızlar maşallah çok güzel olmuşsunuz." dedi.

 

 

"O sizin güzel bakışınız best çiftim benim."

 

 

Kahkahalardan sonra Elif'le Cengiz amcalarla vedalaşıp evden çıktık.

 

 

Burda benim aracım olmadığı için Elif'in arabasıyla yola çıktık.

 

 

Hava hafiften kararmış etrafı sokak lambaları aydınlatmaya başlamıştı.

 

 

Mekana geldiğimizde büyük giriş kapısının önüne kırmızı bir halı serilmiş çevresindeyse fotoğrafçılar yerini almıştı. Gelen misafirleri patlayan flaşlar eşliğinde fotoğraflıyorlardı.

 

 

Elif'le arabayı valeye bırakıp kırmızı halıya ilk adımımızı attık.

 

 

Birkaç saniye fotoğraf için poz verip içeri girdik.

 

 

Etraf çok kalabalıktı. Neyseki büyük bir mekan seçmiştik.

 

 

Elif boş olan bir masaya geçerken bende yardımcı tasarımcıyı buldum.

 

 

Her şeyin yolunda olduğunu söyleyince içim az da olsun rahatladı.

 

 

İçimde büyük bir heyecan vardı. Çünkü bu yalnız bana ait olan ilk koleksiyonumdu ve bu kadar insan benim koleksiyonumu görmek için gelmişti.

 

 

Kalabalık heyecanımı daha da körüklerken arkamda duyduğum tanıdık sesle döndüm.

 

 

"İlk koleksiyon heyecanı desene."

 

 

Serter'i görmemle gülümsedim. 3,5 yıldır güzel arkadaşlık kurmuştuk. Bana çalışacağım firmayı seçerken büyük yardımı dokunmuştu.

 

 

Hangi firmayla iyi işler yapabileceğimi, en çok hangisiyle anlaşabileceğimi bana anlatmış ve doğru seçim yapmamı sağlamıştı.

 

 

"Heyecanım o kadar belli oluyor mu ya."

 

 

Serter masamıza daha da yaklaşıp "Yani titreyen ellerini ve panik halindeki bakışlarını saymazsak hayır." dedi.

 

 

Dudaklarımı birbirine bastırıp "Kendime engel olamıyorum." dedim.

 

 

"Sadece kendine güven Belinay sen çok şey başardın bu zamana kadar daha da başaracaksın sakin ol ve galaya odaklan."

 

 

 

 

"Tavsiyen için teşekkürler deneyeceğim."

 

 

Serter başıyla onaylayıp "Benim konuşmam gereken birileri var arada uğrarım yanına." dedi.

 

 

"Tamam görüşürüz. "

 

 

"Görüşürüz." diyip yanımızdan ayrıldı.

 

 

Etraf git gide daha da kalabalıklaşıyırdu. Açıkçası bu kadar katılım beklemiyordum.

 

 

Etrafı gözetlemeye devam ederken Elif'in elimi tutmasıyla ona doğru döndüm.

 

 

"Belinay ellerin titriyor sakin."

 

 

Gözlerimi ellerime indirdim. Gerçekten durmadan titriyorlardı. Biraz aç kapa hareketi yaptım.

 

 

"İstersen içecek bir şeyler alalım iyi gelir."

 

 

Onu kafamla onaylayıp alkolsüz meyve kokteyl masasına ilerledik.

 

 

Gördüğüm son kalan frambuazlı kokteyl kadehine uzandığımda birisi daha benimle aynı anda uzanmış kadehle birlikte ellerimizde birleşmişti.

 

 

O an kalbimin üstümdeki yük kalbime daha da baskı yaptı.

 

 

Kadehi tutan elin sahibini görmek için kafamı yüzüne kaldırdığımda beni karşılayan bir çift mavi gözle kalakaldım.

 

 

 

 

__________________

 

 

Bittiğğğ

 

 

Nasıl olmuşşş

 

 

İnşallah Beğenmişsinizdir

 

 

Sizce bundan sonra ne olur?

 

 

Mesela o kadar yaraya rağmen tekrar barışıp eskisi gibi olabilirler mi ?

 

 

Cevaplarınızı çok merak ediyorum.

 

 

Yorum yapıp oy vermeyi unutmayın.

 

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzereee💋

Loading...
0%