@elma10
|
Selamlaaarrr Helüüüü Napıyonuzzzz
İnşallah iyisinizdir. Yeni bölüm ile geldimmm İyi okumalar 💕
_____________
☆Belinay'ın anlatımı ile
Kimdi bu şimdi? Karşımdaki yüzü daha net görebilmek için gözlerimi ovuşturdum. Gözlerimin netleşmesine rağmen hava zifiri karanlık olduğu için karşımdaki yüzü net bir şekilde göremiyordum. Ama tahminimce benim yaşlarımda erkek birisiydi.
Ve burnumun ucuna tuttuğu selpağı almak için elimi uzattım. Selpağı alıp burnumu sümkürdüm. Normalde olsa çıkacak olan sesten çok utanırdım ama şuan hiçbir şey umrumda değildi.
Karşımdaki yabancı "Oturabilir miyim ?"diye sordu.Bense cevap olarak sadece kafamı salladım.
Cevabını almış olacakki yanıma oturdu . Aramızda 1 adım bırakacak kadar mesafede oturması beni güvende hisstirmişiti. Aslında gölgesi üzerime düştüğü andan beri içimde saçma bir güven oluşturmuştu .Normalde olsa yanıma oturmasını izin vermeyi bırak selpağına bile elimi uzatmazdım. Sonra "Dertleşmeye ne dersin ?" Diye sordu.
Biraz durup tekrar söze girdi."Ama karşılıklı olucak bende sana derdimi anlatacağım" dedi.
Kısılan sesimle"O zaman önce sen başla " dedim.
"Benim derdim kaybetmekten korkuyor olmak."
Duraksadı sanki zor nefes alıyor gibiydi.
"Aslında ben kız kardeşim kanser olmadan önce kendimi çok cesur sanırdım.Ama fark ettim ki ben cesur değil aksine çok korkak bir insanmışım. Ona bişey olursa yaşamanın bana zulüm olacağına adım kadar eminim. Biliyor musun hastalığını öğrendiğimden beri içimde oluşmuş korkuyu şuan ilk defa sesli bir şekilde kendime itiraf ediyorum."
İlkin ne diyeceğimi bilemedim. Ama sonra söze girme ihtiyacı duydum ve "Kormak güçsüzlük değildir. Zaten cesur olabilmek için önce korku ile yüzleşmek gerekir. Sende şu anda kaybetme korkusu ile yüzyüzesin. Bende belirsizlik korkusu içerisindeyim. Herkes bir korkunun içerisinde. Sadece bazılarımızın korkuları daha ağır. Eminim kardeşin güçlü bir kızdır. O bunu kaldıracaktır. Zaten ayette de öyle diyor 'Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez.' " 'Bakara Suresi 286. ayet' dedim.
O da benim gibi kapşonunu kapatmıştı. Sözlerimi bitirdiğimde kafasını bana doğru çevirdi o an deniz mavisi gözleriyle karşılaştım. Bir an o mavilerinde kaybolmak istedim. Sanki o maviler benim bütün derdimi denizinin en derin yerine gömücekmiş gibi bakıyordu. O bakışı çok kısa bir sürede olsa bana derdimi unutturmuş ve içime herşeyin güzel olacağının tohumunu ekmişti. Beni düşüncelerimden dağıtan ise konuşması olmuştu.
"Teşekkür ederim." Dedi. Anlamayarak "Ne için?" Diye sordum. Ve beni çok şaşırtan o cümleyi kurdu. "İçime herşeyin güzel olacağının tohumunu ektiğini için." Bu cümlesi afallamama sebep olmuştu. Bunu nasıl yapmıştı? Saniyeler önce benim ona karşı olan düşüncelerimi nasıl bana karşı söylemişti. Biraz kendimi toparladım. Tesadüf diyip geçtim.
Sonra "Sıra sende." dedi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Allah aşkına ben bir yabancıya nasıl 'annem babamı aldattı' diyecektim. Ben bunu daha kafamda kendime bile itiraf etmekte zorlanıyordum. Bu yüzden açık sözlü olmaya karar verdim ve "Açıkçası ben bunu daha kendime bile itiraf edemedim." dedim.
Beni anlamış gibi kafasını salladı. "Daha çok taze yani." Dedi. Bunu söylerken bir şeyler hatırlamış gibi yüzünde buruk bir gülümseme oluşturmuştu. Ben ona bir şeyleri anlatmadan onun beni anlıyor olması işimi kolaylaştırmıştı. Cevap olarak ise sadece kafamı sallamakla yetindim.
"Sana verebileceğim tek tavsiye akışına bırak ve umudunu kaybetme. Belki umudunu defalarca kaybetmiş ve en ufak şeye bile tutunup umut bulan biri için bunu sana söyleyecek son kişiyim ama illaki birinin bunu yüzüne karşı söylemesi gerekiyordu." dedi.
Biraz durdu sonra aklına bir şey gelmiş gibi elini kapşonunun cebine soktu ve bir anahtarlık çıkardı. Anahtarlık bir futbol topu şeklindeydi. Yanında da bir tane demir çubuk vardı. İtinayla anahtarlık ile muhtemelen evinin anahtarı olduğunu tahmin ettiğim anahtarı birbirinden ayırdı.

anahtarlık
Sonra anahtarlığı bana uzattı. "Bu da senin tutunacağın umudun olsun." Dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Sadece "Ama bu senin ben bunu alamam ki. Hem ben senin için bir şey yapmadım ki borçlu hissederim sana karşı." diyebildim. O da "Borçlu hissedilecek bir şey yok asıl sana bunu vermezsem borçlu kalan ben olurum. Sen bana sözlerinle umut oldun ben de sana bununla umut olayım. Olur mu?" dedi.
O kadar güzel bakıyordu ki hayır demek büyük saygısızlık olurmuş gibi hissediyordum. Bu yüzden bana doğru uzattığı anahtarlığı elinden aldım. "Teşekkür ederim." Dedim. Bunun üzerine o da benim gibi "Ne için?" diye sordu. Bende "Umuduma karşılık verdiğin için." dedim. Hani kelebek hissi derler ya hocam. Dur dur dur dur. Noluyor kızım sana. Kendine gel iki güzel söze, iki güzel bakışa tav olucak kız mısın sen Belinay kendine gel. Yine düşüncelerimi dağıtan o olmuştu.
Yabancı telefonuna gelen bildirimle bir anda ayağa kalktı. "Benim gitmem gerekiyor. Hoşçakal su perisi" dedi ve arkasını dönüp karanlık sokakta kaybolup gitti.
Neydi bu şimdi. Neden geldi neden gitti. O bana su perisi mi demişti? Neden bana su perisi dedi? Kafam allak bullak olmuştu. Zaten dolu olan kafam daha da dolmuştu.
O gidince boşluğa düşmüş gibi hissettim. Kafamı gittiği sokaktan indirip elimdeki anahtarlığa baktım. İncelemeye başladım. Anahtarlığın bir parçası olan demir çubukta 2 tane cümle yazıyordu.
#10 on the field sahada #10 bu cümle bende çokta bir şey uyandırmamıştı. İçimdeki ses 'erkek anahtarlığı işte futbol oynuyordur boş bir şey' dedi. Mantıklı geldiği için üzerinde pek düşünmedim. İkinci cümleye baktığımda. #1 in my heart kalbilme 1 numara mı kesin aşıkkkk düşüncelerimi susturdum ve umursamamaya çalıştım. Çünkü umursamam gereken çok daha önemli bir konu vardı. Annem ve babam. Ne olacaktı. Ne olacak bilmiyordum ama tek bildiğim bir şey vardı ki o da annemden nefret ettiğim gerçeği. Evet an itibariyle annemden nefret ediyordum. Bunu babama nasıl yapmıştı. Babam kadar güzel seven bir adamı nasıl başka bir adama tercih etmişti.
Artık düşüncelerin kafamda ağırlık yaptığını hissediyordum. Kaldırımın soğukluğu ile düşüncelerin ağırlığı bir olup göz kapaklarıma hücüm ettiler. Bu saldırıya daha fazla dayanamayan göz kapaklarım ve ruhum kendini uykuya teslim etti.
(...)
☆Umut'un anlatımı ile
O kadına dönüşü olmayan sözler söyledikten sonra bir eksiklik hissettim ve gözlerimle salonu taradım.
Gözlerim Belinay'ı aradığında onu göremedim. Ağzımdan sadece kendimin duyabileceği şekilde bir küfür mırıldandım.
Salondan çıkıp bütün evi aramaya başladım. Sadece koşarak evde Belinay'a sesleniyordum. Ama yoktu. Nasıl onun salondan çıktığı fark edememiştim. Bunun için bir de kendime küfür saymayı ihmal etmedim.
Hemen paltomu alıp evden çıktım. Evden çıkarken bile o kadının babamla bağırışlarını duyuyordum. O bağırışmanın içimde olunca o kadarda bağırdığımızı fark etmemiştim ama şu an onları duyunca desibelin yeni yeni farkına varmıştım. Ve buna Belinay'ın şahit olması beni çok sinirlendirmişti. Canımdan çok sevdiğim kardeşimi bu duruma düşürmek...
Hemen telefonumdan Belinay'ın numarasını tuşladım. Telefonu çalıyordu ama cevap yoktu. Bir yandan aramaya devam ediyor bir yandan da sokaklarda tavaf ediyordum. İçimdeki korku büyüdü. Ona bir şey olma düşüncesi kendimi yiyip bitirmeme sebep oluyordu.
Evden 2 sokak alttaki parka gittim. Küçükken Belinay'ı sürekli o parka götürürdüm. Aklıma gelen anılarla yüzümde buruk bir gülümseme oluşmuştu.
Kaldırımın üstünde uzanmış bir şekilde gördüğüm kız kardeşim ile ona doğru koştum. Onu bulmuş olmak içime su serperken yüzüne dokunduğumda buz tutmuş teni korkmama sebep olmuştu. Gözleri ağlamaktan şişmiş teni bembeyaz olmuş ve dudakları muhtemelen soğuktan çatlamıştı.
Elinde sıkı sıkı tuttuğu anahtalığa gözlerim kaydı. Top şeklinde metal bir anahtarlıktı. Belinay'ın futbola olan ilgisini bildiğim için çokta üzerinde düşünmedim.
Onu sarstığımda gözlerini yarım yamalak açtı ve kısılmış sesi ile sadece "Abi" diyebilmişti. Ona güven vermek adına "Burdayım güzelim. Geldim. Merak etme." dedim.
Hemen bir elimi iki dizinin altına bir elimi sırtına koyup kucakladım.
Üstündeki kumaştan bile ne kadar üşüdüğünü anlayabiliyordum. Hızlı adımlarla onu hastaneye getirdim. Neyseki hemen bir alt sokakta hastane vardı da hızla gelebilmiştik.
Acilin önüne geldiğimde içeri daldım ve "Yardım edin!" diye bağırdım. Bir kadın hemşire bana seslendi ve "Buraya!" diye gösterdiği hasta yatağına Belinay'ı yatırdım. Beti benzi solmuştu. O kadına çok kızgındım. Babama ihanet etmesi yetmezmiş gibi kardeşimi hastanelik etmişti. O gün o hastanede onu asla affetmeyeceğime Belinay üzerine yemin ettim.
(...)
☆Belinay'ın anlatımı ile
Gözlerimi açtığımda Umut abimin göğsüne kafamı koymuş şekilde bir acil yatağında uzanıyordum. Kolumda ise bir serum takılıydı.
En son hatırladığım şey o kaldırımın üzerinde donuyorken Umut abimin gelip o güven veren ses tonuyla "Burdayım güzelim. Geldim. Merak Etme." sözleriydi.
Bunları zaten bir rüya görmüşüm gibi hatırlıyordum. Sonra aklıma gelen an ile yüzümü buruşturdum.
"Ben babanıza ihanet ettim." Ağlamaktan şişen gözlerimden bir damla yaş daha düştü. Umut abim farketmiş olacak ki "Güzelim." Diye seslendi.
Kafamı ona doğru kaldırdım. Onunda benden pek bir farkı yoktu. Şişmiş gözler, bem beyaz olmuş ten ve çatlamış dudaklar.
"Daha iyimisin kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Onu daha fazla üzmemek adına "Daha iyiyim." dedim. Ama hayır iyi değildim yalandı. Çok kötüydüm. Tabi bunu Umut abimin bilmesine gerek yoktu.
Umut abim yüzünde zoraki bir gülümseme oluşturdu. Bende ona aynı soruyu sordum. "Daha iyi misin?" O da bana uyup benim gibi yalana başvurdu ve "Daha iyiyim." dedi.
Bende onun gibi yüzümde zoraki bir gülümseme oluşturdum. Ama içim kan ağlıyordu.
Şimdi ne olacaktı? Benim mutluluğumuza her gün şükrettiğim ailem dağılacak mıydı?
Tek bir şey biliyorsam o da artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağıydı.
(...)
☆Umut'un anlatımı ile
Belinay ile birazcık konuştuktan sonra Belinay tekrar uykuya daldı. Saat gece üç buçuğa geliyordu. Benim gözüme ile bir gram uyku girmiyordu.
Belinay'ı uyandırmadan yataktan kalktım ve mahremiyet oluşturmak için kapattığımız perdeden dışarı çıktım. O kadar dandik perdelerdi ki bir çeksem yırtılacak gibiydi. Bu perdelerin mahremiyet sağlayacağını düşünmek aptallık gibi geliyordu.
Koridora doğru yürümeye başladım. En azından yüzüme bir su vurmaya karar verdim. Çünkü uyku tutacak gibi değildi.
Koridorun sonunda gördüğüm WC işaretine doğru yürürken koridorun sağ tarafında ayakta durmakta zorlanan bir kız gördüm.
Kız tahminimce benden 1 2 yaş küçüktü. Başındaki mavi şalı tatlılığına tatlılık katmıştı. Beti benzi solmuş olsada hala güzelliğinden ödün vermemişti.
Yardıma ihtiyacı var gibi gözüktüğü için ona doğru adımladım ve "İyi misiniz hanımefendi?" diye sordum. Sesimle kafasını kaldırdı ve yorgun mavilerini benimle buluşturdu.
Cevap veremeden üstüme doğru bayıldı. Yere düşmemesi için onu tuttum. Şu an kollarımda tanımadığım bir kız vardı.
Hemen etrafıma bakındım ve o sırada üzerimize doğru koşan benim yaşlarımda uzun boylu sarışın biri yanımıza geldi.
Endişeli hali her yanından belli oluyordu. "Alina , Alina ne oldu?" Kollarındaki kızın adını sayıklayıp bana dönmesiyle sorunun bana sorulduğunu anladım. Ve cevap verdim. "Bilmiyorum ayakta zor duruyordu bir anda bayıldı." dedim. Ben bunları söylerken isminin Alina olduğunu öğrendiğim kızı kucakladı ve "sağol" diyip gitti.
Orada kalakaldım. Alina üzerimde saçma bir etki bırakmıştı. Beni bu düşüncelerden ayıran ise cebimdeki telefonun titremesiydi.
Cebimdeki telefonu çıkardım ve arayan isme baktım.
📞Babam
Bekletmeden açtım.
+Alo
-Alo oğlum nerdesiniz? Belinay yanında mı? Telefonlarımı açmıyor.
+Yanımda baba merak etme. O kadın yanında mı?
-Hayır evden attım onu. Nerdesiniz Belinay'ı görmem lazım. Big boyum yaaaaağğğğğ
Artık o kadına karşı içimde hiç bir sevgi kırıntısı kalmadığı için acımamıştım bile. Babamın bilme hakkı olduğunu düşünerek cevap verdim.
+Baba sakin ol ama biz Belinayla hastanedeyiz.
-Ne hangi hastane hemen geliyorum.
Ben sakin ol desemde babamın sesi çok endişeli gelmişti. Ama babam konu çocukları olunca duygularını zirvede yaşayan bir adamdı.
Hastanenin adını söyledim ve telefonu kapattık.
Hızlıca WC ye girip yüzüme su vurdum ve çıktım.
Hızlı adamlarla Belinay'ın yattığı yatağa geldim. Onu rahatsız etmemek için yatağın yanındaki sandalyeye oturdum ve babamın gelmesini beklemeye başladım.
Yaklaşık 5 10 dakika sonra babam yanımızda belirmişti. Babama bakınca istemsiz bir şekilde içim buruldu. Ama babam ve Belinay için güçlü olacaktım.
Babam hemen Belinay'ın baş ucuna oturdu ve başına bir buse kondurdu. Babamın Belinay'a olan ilgisini kıskansamda beni mutlu ediyordu.
Kalktı ve bana yaklaştı. Ve bağırına basmak ister gibi sıkı sıkı sarıldı. Bir süre öyle kaldıktan sonra arkadan Belinay'ın sesi geldi. Hafif alaylı sesi ile "Ya hasta yatağında olan benim ilgiyi alan abim. Hayat hiç adil değil." diye yakındı. Onun sözleri ile üçümüzde gülmeye başladık. Babam beni bırakmadan Belinay'a yaklaştı ve "Gel kız buraya." diyip ikimizi iki kolu ile sardı.
O an herşeyi unutup anın tadını çıkarmaya baktm.
_____________
Bitttiiiğğğğğğ Beğendiniz mi garii 🍭
Bu bölüm 3 yıl öncesi ile ilgili olan son bölümdü. Ama ilerleyen bölümlerde 3 yıl öncesine dönüş sahneleri yazabilirim.
Bol bol yorum yapmayı unutmayın.
Belinay ile yabancı çocuk ile ilgili ne düşünüyorsunuz? 👉
Umut ve Alina'nın ilk karşılaşma sahnesini nasıl buldunuz? Tahmin etmişsinizdir 2. Shipimiz bunlar.
Umut'un ağzından okumayı sevdiniz mi?👉
Peki Timur'un Meryem'i evden atmış olması. Big Boyum yaaaaağğğğğ sksjsjssjsjsj İsterseniz o anın sahnesini de ilerleyen bölümlerde yazabilirim.
İnsta ve tiktok hesabımızı da bekleriz efenim.💗
İg; desise.10 tt; desise.10
O zaman gelecek bölümde görüşmek üzereeeee 💝
Kendinize iyi bakın. Baaayyyyssss💋
|
0% |