Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@elma10

Helüüüü 👋

Nasılsınızzzzz

Ben çok iyiyim


‼️Biliyorsunuz ilk üç bölümde 3 yıl öncesine gitmiştik. 3 yıl öncesi kısmı bitirdik ve şimdiki zamana geçiş yaptık. Ama yüksek bir ihtimalle aralara 3 yıl önceden anılar yazarım.


Yeni bölüme hazırsanız bekletmeden başlayalım.🎀


İyi okumalar.🌸


___________


Şimdiki Zaman


Sabah uyandım. Kalktığımda burnuma güzel kokular geliyordu. Ne kadar fark etmesemde çok acıkmıştım. Yüzümü yıkayıp aşağı indim. Mutfaktan menemen kokusu geliyordu.


Mutfağa girdiğimde bize ev işlerinde yardımcı olan Nergis abla mis gibi menemen yapmıştı. "Oooo Nergis Sultan bakıyorumda döktürmüşsün."Gülümsedi .


"Hadi soğmadan sofraya geç abin ve babanda seni bekliyordu. "


Hızlıca mutfaktan çıkıp masaya doğru yürüdüm .Sırayla abim ve babama sarılıp masaya oturdum.


Tabağıma hızlıca peynir, zeytin, salatalık alırken bir yandan babama doğru konuştum. "Eeee babiş işler nasıl?"


Babam lokmasını yutup bana cevap verdi. "İyi kızım ama işler çok yoğun. Puma bu senede Fenerbahçe'nin sponsoru oldu yani bu senenin forma tasarımlarını da biz yapıcaz ama tasarımcılar ile tartışma yaşadık ve yollarımızı ayırdık. Tasarımcı falan arayacaktık sonra Cengiz amcan dedi ki 'Bu seneki forma tasarımlarını taraftar olan birine yaptıralım.' benimde aklıma yattı şimdi onu ayarlamaya çalışıyoruz. Olursa çok güzel olucak ama olmazsa büyük sıkıntı çekicez." Dedi.


Bu fikrin Cengiz amcadan çıkmış olması şaşırtmadı. İdollerim arasında olmuştur hep. Çünkü her kriz durumunda ortaya attığı mükemmel fikirleriyle sorunu çözerdi. Babamın en yakın arkadaşı ve Puma'nın pazarlama direktörüydü.


Babam söyledikleri ile ilgimi çekmeyi başarmıştı. Tasarım zaten benim alanım bilen bilir😉. Bir de taraftar olan birine tasarımları yaptıracak olmaları ilgimi daha da arttırmıştı.


Kafamı kurcalayan ilk soruyu hemen babama yönelttim. "İyide siz bu taraftarı nasıl bulacaksınız? Yani tasarımı yapabilecek potansiyelde biri olması gerekiyor sonuçta."


Babam çayından bir yudum alıp sanki bu soruyu bekliyormuş gibi cevap verdi. "Cengiz amcana aynı soruyu bende sordum. Tabii beyimizin parlak fikirleri bitmiyor-"

Tam o esnada kapı çaldı. "İyi insan lafın üstüne Cengiz amcan gelecekti kızım kapıyı açar mısın?"


Hemen kapıyı açmaya gittim. Cengiz amca bize böyle kahvaltıya falan sık sık gelirdi. Bu gün de o günlerden biri.


Başıma bir tane tülbent attım ve kapıya doğru yürüdüm.


Kapıyı açtım ve tanıdık o sima ile karşılaştım. Yüzüme sahici bir gülümseme yerleştirdim ve "Hoşgeldin Cengiz amca." diyip girmesi için kapıyı iyice açtım. "Hoşbulduk küçük cadı nasılsın?"


"İyiyim valla ama şu forma tasarımının ayrıntılarını öğrenince daha iyi olucam." Dediğimde yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirdi. "Heee baban hemen mükemmel fikrimden bahsetti yani." derken ayakkabılarını çıkarmış yanağımdan makas almıştı. Hep cana yakın biri olmuştu Cengiz amca.


Onun egosunu tatmin etmek istercesine "Babam bahsettiği an senin fikrin olduğunu anlamıştım zaten." dedim.


Gülümsemesi daha da büyüdü ve göz kırpıp salona kurduğumuz kahvaltı masasına doğru yürüdü.


Babamla ve Umut abimle tokalaşıp masaya oturdu.


Babam Cengiz amcaya bakarak " Eee anlat bakalım Cengiz Bey o 'PARLAK FİKRİNİ' de biz de aydınlanalım." dedi.


Parlak fikrini derken göz devirmesi gözümden kaçmamıştı. Babam Cengiz amcanın egosundan nefret ediyordu. Yalan yok bazen bende bıkıyordum ama bu onun doğasında vardı.


Cengiz abi tabağını doldurmayı bırakıp bize doğru döndü ve "Hemen anlatıyorum. Bu sezonun forma tasarımlarını fenerbahçe taraftarına yaptırıyoruz. Ve o taraftarı da hazırladığımız yarışma ile seçicez."


"Nasıl bir yarışma?" Diye araya girdim.


Cengiz amca devam etti " Sosyal medya hesaplarından afiş yayınlayacağız. Tasarımcı potansiyelleri olan taraftarlar katılacak."


"Potansiyelleri olup olmadığına nasıl karar vereceksiniz?" Diye sordum bu sefer.


O sırada ağzına bir peynir atmış onu çiğnerken cevap verdi. "Amcan onu da düşündü." Durdu ve peyniri yuttu.


"Taraftarlar bize forma tasarımlarının önizlemelerini yollayacaklar. Biz de ön izlemelerden en beğendiğimizi seçip görüşmeye çağıracağız. Görüşmede iyi geçerse tasarımcımız hazır." Dedi.


Gözlerinden ne kadar heyecanlı olduğu rahatlıkla görülüyordu.


"Ayrımcılık olmasın diye isimsiz isteyeceğiz önizlemeri. Yani CV lerin bir önemi olmayacak ister ilkokul mezunu olsun ister Oxford yetenekli olan kazanacak." Son sözleri bunlar olunca bir kez daha Cengiz amcanın ne kadar zeki bir adam olduğuna şahit oldum. Şimdi ben nasıl bu adama hayran olmayayım.


"Vay bee" derken hayranlığımı onlara da yansıtmıştım.


Ben bile bu iş için heyecanlanmıştım. Kesin çok güzel şeyler çıkacaktı. Hatta tarihin en iyi forması bile çıkabilirdi.


Kahvaltımızı yaptıktan sonra herkes kendi işlerini halletmek için evden çıkmıştı. Bende mücevher tasarımı yapmaya bir kafeye gidecektim. Genelde tasarımlarımı kafelerde yapardım. Yaz tatili boyunca tasarımlar yapıp kendimi geliştirebildiğim kadar geliştirmeyi kendime şart koşmuştum. Yaz tatili planım buydu.


Aynada son kez kendime baktım. Altıma keten bir pantolon üstünede fıstık yeşili kimonomu giymiştim. Şalımı da uyumlu bir renk takmıştım. Glosumuda tazeleyip çantama attım. İpadimi kontrol ettim ve evden çıktım.


Kombin


Genelde gittiğim kafeler sabit olmuyordu hep yeni yerler keşfetmeye çalışıyordum.


Ani bir kararla uzun zamandır gitmek istediğim bir kafenin yolunu tuttum. Genelde ulaşımda marmarayı kullanırdım. Sanırım en sevdiğim toplu taşıma aracı olabilir. Önce marmaray sonra metro yapıp hedeflediğim kafeye geldim. Galata kulesinin dibinde dışarıdan çok tatlı ve soft duran bir kafeydi.


Hemen içeri girdim şansıma galata kulesini net gören bir masa boştu biri kapmadan hemen oturdum. Menüyü elime alıp göz attım.Bir limonata yanına da çikolatalı tatlı söylemiştim.


İpadimi çıkarıp masaya koydum. O sırada hala aklımda forma tasarım yarışması vardı. İpad in kalemini elime aldığımda bir şeyler karalamaya başladım.


Limonatam bittiğinde boşluğa düşmüş gibi hissettim. Karşımdaki ipad e aval aval bakıyordum. Çünkü ipade mücevher yerine forma tasarımı yapmıştım.


Yalan yok sabah kahvaltıda 'keşke tasarımı ben yapsam' demedim değil. Ufaktan bir içim gitmişti. Sonuçta doğduğumdan beri tuttuğum takımın formasıydı. Sıradan bir forma değil yani.


Ekrandaki tasarıma baktım güzel olmuştu. Aslında yarışmaya katılmayı düşünmüyordum. Çünkü en ufak bir puma işbirliğim olsa hemen 'baba parası' sözlerine maruz kalacağıma emindim. Ama artık farkettim ki ben kendimi ay o ne der bu ne der diye kısıtlamaya başlamışım.


Ve buna son vermeye karar verdim. Tam şu anda. Çünkü kimin ne diyeceği değil kimin son sözü söyleyeceği önemlidir. Ve o son sözü ben söyleyeceğim.


Kendimi gazlamakta bir numarayım gerçekten.


Ben o yarışmaya katılacaktım.

Zaten anonim olarak önizlemeler gönderilecekti. Bu sayede kimse torpil lafını da edemezdi. Kendimi denesem ne kaybederim ki.


Hemen telefonumu elime aldım ve Cengiz amcanın bahsettiği afişe göz attım. Dediği gibi sosyal medya hesaplarında afişi paylaşmışlardı.


Afiş


Ayrıntıları açıklama bölümünden öğrendikten sonra yazdıkları e-posta adresine tasarımı isimsiz bir şekilde gönderdim.


Başvuru için 3 gün vermişlerdi. Yüksek bir ihtimal acil tasarımcı bulmaları gerektiği için bu kadar kısa süre tanımışlardı.


Açıkçası kazanacağımı düşünmüyordum. Yani o kadar taraftar var Allah bilir ne tasarımlar yollayacaklar.


Düşüncelerimden sıyrılıp önümdeki ipad e mücevher tasarımı yapmaya başladım. Ama aklımın köşesinde 'acaba kazanırmıyım' sorusu dolanıyordu.


3 gün sonra


Saat 12'ye geliyordu. Bir yandan daha önceden yaptığım tasarımları bilgisayara geçiriyor bir yandan da geç kalktığım için kahvaltıya yetişememiş bu yüzden gevrek yiyordum.


Konsantre bir şekilde işimi hallederken gelen bildirimle bilgisayarın sağ köşesine baktım. E postama bir bildirim gelmişti. Direk gelen bildirime tıkladım .


Okumaya başladığımda gevreklerle beraber süt üzerime döküldü. Hemen masamın kenarındaki peçetelikten peçete çıkardım ve üzerimi kurularken bir yandan da okuyordum.


~~~~~~~~

Değerli @gevreklisüt

(Lise zamanlarında öylesine koyduğum posta ismime o an küfrettim. Si#₺*^ anonim olarak göndermemiz gerektiği için kendi ismim olan epostamı kulamadığım için bir küfür daha salladım.)


Katılmış olduğunuz #pumaformayıtaraftaratasarlatıyor adı altındaki yarışmamıza gönderdiğiniz ön izleme göz önünde bulundurularak tasarımınızın yetkililer tarafından seçildiğini bildirmekteyiz.


Ayrıntıların görüşülmesi için sizi saat 15.00'de ajansımızda görmek isteriz.


Sevgilerimle

PUMA GENEL MÜDÜRÜ

Timur ONUK


ADRES

%#*#^@*&#%₺


İLETİŞİM

0551 *** ** **

~~~~~~~~~

S*çtık hadi bakim.

Evet Belinaycım cenaze işlemlerin hazır.

Sandalyeden kalkıp odada bir kaç tur attım ve tekrar masama oturdum. Gönderilen postanın gerçekliğini sorguladım.


Benim sıkıntım yarışmayı kazanmış olmak değil bu e postayı gönderenin "babam " olmasıydı.


Çünkü babama yalan söylemiştim. O bana 2 gün önce katılmam konusunda teklifte bulunmuş ama ben elimin tersiyle itmiş ve "Benim öyle şeylerle işim olmaz. " gibi cümleler kurmuştum. Bu sayede gerizekalı olduğumu tescillenmiş oldum.


Şimdi ne yapıcaksın Belinay?


Hadi gittin diyelim Belinay . Ne diyecektim

"Merhaba ben @gevrekli süt " diye giriş yapacaktım . Offfff.


Tamam öncelikle sakin oluyoruz. Babama bir şekilde durumu açıklarım 'herhalde'. Hem benim babam anlayışlı bir insan.


Mesala asla birilerine kafa atıp magazine düşmez. :)


'Yalan konusunda olmasada'.


Konuşur hallederim yaaa. Dimi. Bence evet.


Tamam kızım kendine gel. Az sevin ya. Kim bilir ne tasarımlar arasından senin tasarımın seçildi. Bunu farkettiğimde bir sevinç çığlığı attım. Evde kimse olmadığı için bunu rahatlıkla yapmıştım.


Akışına bırak, rahat ol gibi kendime telkinler de bulundum.


Ben o görüşmeye gidecektim.

@gevreklisüt olarak


Ve boy aynamda kendimle karşılaştım. Saçımdaki topuzumdan firar etmiş tellerle ve şortlu pijamamın üstümdeki gevreklerle bakışıyordum. Evet şuan tam olarak @gevreklisüt düm.


Ayy ne giyicemm şimdii. Ne giyiceğime karar vermeden önce duşa girdim. Duşta 45 dakika kaldıktan sonra çıktım ve bornozuma sarılırken gardolabumdaki kıyafetlere bakmaya başladım.


Elbise mi giysem ?


Blazer ceket mi giysem ?


Salaş bişeyler mi giysem ?


Birazcık resmi olmam gerektiğini düşündüğüm için blazer ceket giymeye karar verdim. Giyinmeden önce öğle namazını kıldım. Ve giyinip şalımı yaptım. Yaz ayı olduğu için şalımı bol bir model yapmıştım.


Kombin


İçime beyaz tişört altıma siyah uzun bir etek üstüme de bu kombini tamamlayan kahverengi bir blazer ceket atmıştım .Ve bana uğur getirmesi için en sevdiğim bordo çantamı takmıştım.


Kıyafetime karar verdikten sonra makyaj masama oturdum. Yüzüme sadece güneş kremi sürdüm birde rimel ve eyeliner ı patlattım. Makyajımda bittiğine göre aynada son kez kendime baktım ve hazırdım.


Saate baktığımda 14.15 di.Tam olarak görüşmeye 45 dakika kalmıştı .Evden çıkmadan önce Umut abimin Mercedes inin anahtarını aldım. Ve evden çıktım. Ehliyetimi yeni almama rağmen acemi değildim çünkü babam ,abim ehliyet sınavına gireceğim zaman banada öğretmişti. Arabaya doğru yürüdüm.


Anahtarı çevirip zaten ezberimde ki ajansa gitmeye başladım.


Babanın iş yeri sonuçta bir de ezbere bilmeseydin Belo.


Ajansın önüne geldiğimde arabadan inip kilitledim. Ne olur olmaz diye de kapıyı kontrol ettim.


Kolumdaki saate baktığımda randevuya 20 dk vardı. Biraz olsun stresimi atmak için ajansın hemen yanındaki kafeden soğuk bir şeyler almaya karar verdim.


Şık güzel bir kafeydi. Hava acayip sıcaktı. Temmuz ayı ne beklersin. Bu yüzden hemen bir limonata sipariş ettim. Yaklaşık 10 dk oturup limonatamı bitirdim. Bir yandan babama yapacağım açıklamayı kafamda tekrar edip vereceği tepkileri farklı senaryolarda düşünmüştüm.


Artık kalkmam gerektiğini düşünerek kafeden çıktım. Ajansa giriş yaptım. Baya büyüktü. Tahminimce 20-30 katlı bir binaydı.


Evet bu ajansa çok kez geldim ama ben hep giriş katında bulunmuştum. Çünkü babamın odası giriş kattaydı. Bu yüzden kaç katlı olduğunu bilmiyordum.


Adreste 18. Kat yazıyordu. O yüzden asansörlere doğru yürüdüm. Ondan önce girmem gereken odayı danışmadaki küt saçlı, üniformalı kızdan öğrenmiştim.


Cam görünümlü iki asansör ile karşılaştım. İkisinin de tuşlarına bastım ve beklemeye başladım. Ve bu sırada e-postayı gördüğümden beri üzerimde olan stres kendini yeni yeni belli ediyordu.


Şu an tek isteğim babamın kötü bir tepki vermemesiydi. Umut etmekten başka çarem yoktu. Bu yüzden son 3 yıldır en umuda ihtiyacım olduğu zamanlarda yaptığım şeyi yaptım.


Bana 3 yıl önce yabancı bir çocuğun verdiği anahtarlığı çantamdan çıkarıp parmaklarımın arasında sıkı sıkı tutup avucuma hapsettim.


Bu 3 yıl içerinde yabancıyı çok kez aradım. Ama bırak bulmayı bir izine bile rastlamamıştım. Zaten yüzünü bile tam olarak görmemiştim ya. Ona ait bende sadece bir anahtarlık ve bir çift mavi göz vardı.


Asansörün geldiğine dair çıkardığı küçük çan sesi ile düşüncelerimden sıyrıldım. Asansöre binip gideceğim katın tuşuna bastım. Binanın 30 katlı olduğunu fark ettim. Yükseklik korkum olmadığı için şanslıydım. Çünkü eğer bu iş olursa yüksek bir ihtimal buraya sık sık uğrayacaktım.


-1 ve -2 katlar da vardı. Tahminimce iki katta otoparktı.


Asansörden çıktım. Danışmadaki kızın tarifine göre gireceğim odaya doğru adımladım. Geniş koridorlardan oluşuyordu. Evet yeterince geniş. Yani iki insanın burda birbirine çarpması için ayrı bir çaba göstermesi gerekiyordu.


Ta ki kırmızı rujlu, gergin topuzlu, siyah stilettolu, beyaz bluzlu, siyah ceketli ve muhtemelen takım olan dizlerinin altında biten dar etekli kadın bana çarpana kadar.


Sanki o bana çarpmamış gibi "Öfff dikkat etsene beee!" diye cırladı.


Ben bunun altında kalır mıyım ASLA.


"Pardon hanfendi ama o telefonunuzdan kafanızı kaldırsaydınız eğer beni görürdünüz ve bu çarpışma gerçekleşmezdi."


Karşılık vereceğimi düşünmüyormuş gibi bana şaşkın şaşkın bakıyordu.


Vee bunun üzerine o mistik sözü kullandı. "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"


Bu sözünün üzerine göz devirmeden edemedim.


Tartışmak ve randevuya geç kalmak istemediğim için hemen oldu bittiye getirdim.


"Bilmiyorum bilmekte istemiyorum ve umursamıyorum hanımefendi. İyi günler mümkünse bir daha karşıma çıkmayın LÜTFEN."

Diyip onu orada bırakıp gireceğim odaya ulaştım.


Kapısının önünde biraz durup soluklandım ve kapıyı açtım. Tam bir toplantı odasındaydım.


Tahmin ettiğim gibi ilk önce babam ile göz göze geldim. Beni beklemiyor olduğu her halinden belliydi. Sonra hemen yanındaki Cengiz amca ile göz göze geldim. O da babamdan farksızdı. Masada gözlerimi gezdirdiğimde beyaz yakalı bir kaç kişi daha vardı.


Babam bir şey diyecek gibi oldu sonra tekrar duraksadı.


Bende babamın hangi sorudan başlayacağını bilemediğini fark ettiğimde söze girdim.


"Merhaba ben Belinay ONUK"

Yani mükemmel bir giriş olmasada

"Merhaba ben @gevreklisüt" adlı girişten iyidir. Zaten yeterince rezil olmuştum.


Bunun üzerine beyaz yakalı olan tahminimce yirmili yaşlarında olan adam ayağa kalkıp "Hoşgeldiniz Belinay Hanım. Ben Serter ÇAKIL" diyip elini uzattı.


Sahte bir gülümseme ile uzattığı elini sıktım. Çok haz aldığımı söyleyemeyeceğim. Bakışları rahatsız edecek türdendi.


Tipine gelirsek yoldan çevirdiğim 10 kadının 8'inin beğeneceği bir tipi vardı. Beyaz tenli siyah saçlı kahve gözlü yapılı vücuda sahip biriydi. Daha sonra tek tek masadaki diğer kişilerle el sıkıştım.


Sıra babama geldiğinde artık kabullenmiş ve resmi bir yüz ifadesi takınmıştı. Bu ifadesi beni biraz ürkütsede çok sıkıntı edecek gibi durmuyordu.


Son olarak Cengiz amca ile el sıkıştığımda sahici bir gülümseme ile "Hoşgeldin." demişti. Aynı şekilde bende ona karşılık verdim. "Hoşbulduk."


Uzun toplantı masasında babamın boş olan yanına oturdum. Ama bunun büyük bir hata olduğunu oturduktan sonra fark etmiştim. Çünkü tam karşımda Serter oturuyordu. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı. Ona karşı göz devirdim. İnşallah mesajımı almıştır çünkü almamışsa farklı şekilde iletecektim.


Masanın bir tarafında ben, babam ve Cengiz amca otururken diğer herkes bizim karşımızda oturuyorlardı.


Daha sonra beyaz yakalı, adının Adem olduğunu hatırladığım, yaklaşık 45 yaşındaki adam söze girdi. "Belinay hanım biliyorsunuz ki baktığımız tasarımlarda en çok sizin tasarımınız ilgimizi çekti. Şimdi ayrıntıları konuşup sizinle anlaşmaya varmak istiyoruz. Öncelikle biz sizden bu senenin forma tasarımlarını yapmanızı istiyoruz. Tabii bizden de bir karşılığı olacak. Önünüzdeki dosyada anlaşma ve şartları bulunmakta. Eğer sizin içinde uygunsa biz sizinle çalışmak istiyoruz. İyi anlaşırsak şayet ilerleyen zamanlarda da sizinle devam etmeyi düşünüyoruz."


Söyledikleri ile dosyayı açtım. Açıkçası bu kadarını beklemiyordum. İlk sayfada bir sürü madde vardı. Arka sayfayı çevirdim o da aynı şekildeydi. Sonra 3. Sayfadaki bir madde ilgimi çekti. Çünkü bir sayı vardı. Sayı değil sayılar. Gördüğüm ile gözlerimi fal taşı gibi açmamak için zor durdum. Dolar işareti mi o? Anlaşma imzalanması dahilinde tutarın bana ait olacağı yazıyordu.


Miktarı görünce çokta düşünecek bir şey yokmuş gibi geldi. Kafamı sözleşmeden kaldırıp babama baktım. Ondan onay istiyormuş gibi baktım.


Zaten başvuru yaparken de babanın onayını çok bekledin ya Belinaycım. Neyseeeee


Babam herşeye rağmen onay verircesine gözlerini yumdu. Ve bana güven veren o gülümsemesini sundu. O an içimin pamuk gibi olduğunu hissettim. Ve diğer maddelere bakmadan imza atmam gereken sayfayı açtım. Hemen sağ üst tarafta duran kaleme uzandım ve imzamı attım. O an büyük bir maceranın içine atıldığımın farkına vardım ve çok mutluydum.


Dosyayı kapatıp ileri doğru ittim ve söze girdim.


"E öyleyse hayırlı olsun."


____________


Bittiiğğğğ 💝💖

Nasıl olmuş bebişler 🍬 🍭


Valla ben yazarken çok eğlendim.😊 Artık yavaş yavaş daha heyecanlı bölümlere geldik.


Neyseeeee

Yorum yapmayı ve ☆oy vermeyi unutmayınnn.


İg; desise.10

tt; desise.10


Öpüldünüzzzz

💋


Loading...
0%