@em_ineee
|
Bölüm-13 *** Acı feryat... Bir insanın üzerine atılan iftira kimlere sebebiyet verirdi? Kimin canı daha çok yanardı? Üzerine atılan iftira mı yoksa gebeb hâliyle duyan ve bebeği ile tehlikeye giren mi? Viyan odaya çekilmiş doktorun muayenesinden geçiyordu. Sancısı durmuştu. Kanaması da kontrol altına alınmıştı. Elindeki prop ile kadının karınına bakıyordu doktor. Viyan korku ve endişe içinde gelecek güzel haber bekliyordu. " Bebeğimiz iyi değil mi doktor?" Hakan kadının endişesini fark edince hemen sormuştu. Doktor hanım monitörden kafasını çevirip onu bekleyen iki meraklı gözlere çevirdi bakışını. " Merak etmeyin, bebeğiniz de anne de gayet iyi." Hakan derin nefes aldı. Viyan acı ve mutluluk karşımı gülmüştü. Çok şükür ki bebeği de kendisi de iyiydi. " Peki o kanama sancı neyin nesiydi?" Viyan o sanciyi bir daha çekmek istemiyordu. Bacak arasınadan gelen kan kadının ömürden bin yıl almış gibiydi. " Daha yeni hamile olduğunuz için bebek rahime yerleşmiş Viyan hanım. Sancı da yaşadığınız strese bağlı." Bebeğinin hâlâ annesinden ayrilmaamisna, ondan kopmamasina seviniyordu. Ya kaybetseydi. Doktordan birkaç bilgi alan kocası doktor gittikten sonra yanına geçip oturdu. Viyan hâlâ korkuyordu. " Güzelim geçti artık. Bak bebeğimiz de sende gayet iyisin." " Ben çok çok korktum Hakan! Bebeğim benden gidecek sandım." Göz bebekleri korkudan dolayı titriyordu. Elinde olmasa ağlayacakti. " Merak etme jinamin, sende bebeğimiz de iyisiniz." Elini alıp kadının karınına götürdü. Baba olacağını ilk duyduğu andan beri çok mutlu olmuştu. Belizin kendisini araması ağabey yengem iyi değil, kanaması var hemen hastaneye gel, sözlerini duyduğu anda o hastaneye nasıl gelmiş bilmiyordu. " Berivan bana bunu nasıl yapar? Hâlâ inanmıyorum." Soruyu kocasına sormaktan ziyade, kendine soruyor gibiydi. Eltim dediği kadın canını yakmıştı. " Sen şimdilik bunları düşünme, eve gidelim dinlen." Toparlanıp çıkmışlardı. Eve gelen Viyan odasına çıkmıştı. Berivan odasından gelişini izledi. Belizin koluna girmiş yukarı çıkıyordu. Gidip gitmemek arasında kalmıştı kadın. Ama onun bir suçu yoktu ki! Berivan daha çok ailesini korumuştu. Viyani kocasını, peki neden hiç kimse ona inanmıyordu? Sevilmedigi için mi? Yoksa bu evde bir yeri olamadığı için mi? Sen bu aileyle ait değilsin Berivan. Ne kocan seni seviyor nede eltin nede görümcen. Sen bu evin sadece gelinisin, başka bir şeyi değilsin... Kafasında yankı yapan bu cümleler kadının beyini ağırtiyordu. Akşam olmak üzereydi. Konakta herkes viyanin yanındaydı. Karnı acikmistu ki, açıktigi zaman duramzdi. Odadan çıkan kadın sessiz adımlarla aşağı indi. Mutfağa girip ışığı açtı. Hemen bir şeyler bulmalı yemeli ve çıkmalıydi. Masa da duran ekmek kutusunu gördü. En azından ekmek arası bir şeyler yapar da yerdi. Eli ekmek kutusuna uzanmıştı ki, arkasından bir ses duydu. " Senin ne işin var burada?" Berivan hızla arkasını döndü. Cattik kaşlarla kadına bakıyordu. Beliz yine ve yine yengsine karşı çok ayıp şeyler yapıyordu. " Beliz, ben sadece acıktım. Bir şeyler yemem gerek." Dedi Berivan. Açlık hat safya dayanmıştı. " Öyle mi?" Dedi Beliz alavere tavrı ile. " Bütün olan bitenden sonra birde yemek mi yiyeceksin?" Berivan bıkmışti artık, " Beliz lütfen hiç sırası değil." " Allah Allah." Dedi Beliz kadının yanına doğru geldi. " Niye sen bizim ailemiz hakkında dedikodu yaparken iyide, ben konuşmaya başlayınca mi sırası değil!" Berivan başını salladı. " Bak düşündüğün gibi değil." Dese de bu kıza karşı nasıl kendini savunacagini bilmiyordu. Tam ekmek kutusuna uzanmıştı ki Beliz hızla kadının koludan tutmuştu. " Ne yapıyorsun sen? Hiç bir şey olmamış gibi birde ekmek mi yiyeceksin?" Berivan kararmış göz bebeklere baktı. Beliz kolundan tutmuştu. Bu evde gelin değildi artık, hizmetçi bile bu kadar hor görülmuyordu. " Ama.." " Sen bu evi karıştırıp yengemi üzüp bebeğe zarar verecek kadar ileriye git, birde hiç bir şey olmamış gibi gel ekmek ye öyle mi?" Kadının kolundan sımsıkı tutup kapıya doğru yürüdü. Öyle sıkı tutuyordu ki, canını yakıp yakmadigini bile bilmiyor onemsemiyordu. Mutfak kapısına doğru çıktı. Beliz kadına düşmanca belledigi kadına bakıyordu. " Sen ne bu eve aitsin nede bu evin gelinisin!" Gözlerinden zuhur gibi karanlık akıyordu. " Sakın." Dedi Berivan. Başını dik tuttu. " Sakın bu sözlerini unutma! Sen benim bugün canımı yaktın ya sakın unutma!" Çenesi titredi. Ağlamamak için hepsini tek tek yutu. Arkasını dönüp merdivenleri hızlı adımlarla çıkacağı sırada kocası aşağı inmişti. Kocası yüzüne bile bakmadı. Yanından rüzgar gibi savrulup geçti. Kocası çekip giderken, arkasından şu sözler döküldü. Unutuma Berivan, sakın.. sakın unutma. Bugünleri sana yapılan bu hakaretleri sakın unutma... Önünü dönüp odasına kadar çıktı. Geceye kadar acıkan karnına inat aşağı inemdi. Yüreği kan ağlarken acı bir hıçkırık koptu ciğerinden. Elinin tersiyle göz yaşlarını silse de yenisi barajın suyu gibi akıyordu. Gece nefes almak için teras katına çıkmıştı. Azıcık nefes almak, onu yaradanadan dayanma gücü istiyordu. " Müsade varmı gelin hanım." Sesi duyduğu gibi kendine çeki düzen verdi. " Buyur ağam." Yanına gelen Hakan kadına baktı. Genç kadın bu cehennem gibi günde bir çiçek gibi solup gidiyordu. Canı yandığı nasıl da belliydi. " İyisin, değil mi Berivan?" İyi mi? İyi neydi ki onun yanında. İyi demek güzelken, iyiyim demek ise bambaşka bir şeydi. Sensizliğe büründü. Yoksa şimdi burada canı çıkana kadar ağlayacakti. " Üzülme gelin hanım. Ben sana inanıyorum. Sen öyle bir kadın değilsin." Dedi Hakan. Berivan başını eğdi. " Sağol ağam." Demekle yetindi. Ona inan çıkmıştı bu konakta. Cehennem narindan hazırlanmış kazanda ölmemek için çırpınan kadın, ona inanlara bir kez daha teşekkür etti. Hakan ile biraz daha konuşup gitmişti. Odasına giren kadın kocasının uyuduğunu gördü. Yatağa onsuz girmişti.. Berivan un çuvalı gibi kendini tekli koltuğa attı. Başını koltuğun kenarına dayayan kadın, uyumak üzere göz kapakcigini kapattı. *** İki gün koca iki gün içinde konak sessizliğe gömülmüştü. Viyan daha iyiyken, Berivan çöküyordu. Besne xanim gelinine baktı. Güzeller güzeli Berivan çöküp gidiyordu. Bazen yorgun ve bitkin halde dolaşıyor daha sonra odasına çıkıp inmiyordu. Ve dahası akşam yemeği de dahil hiç bir şey de yemiyordu. Güley xanim bugün buraya gelecekti. Gelini ile birlikte yola çıkmıştı. Konağa gelen araban sert bir iniş yapmıştı Güley xanim. Üstünde giydiği uzun fistan ve taktiği gri tülbenti ile adetta ölüm meleği gibi gelmişti. Besne xanimin yanına gelen Güley xanim gözleri kadına kaydı. Dik duruşu ve otoriter oluşu kadının ne kadar asil olduğunu gösteriyordu. " Hoş gelmişsen Güley xanim." " Hoş bulmuşam Besne xanim." Gözleri otomatik olarak kızına kaydı. Solgun bitkin, gözleri yorgun bakıyordu adetta. " Gelinin durumu nasıldır iyidirler?" " Çok şükür gelinim Viyan iyidir." Dedi Besne xanim.. Güley xanim kadına baktı. Kızı iyi değildi ki kaç gündür rüyasına çıkıyor " Anne gel, ne olur kurtar beni. Kızın burada ölüyor" diye feryat ediyordu. " Ya diğer gelinin o iyimdir?" Diye sordu. Viyan gelini de kızı neydi bu evde? Berivan bu evin gelini değil miydi? Besne xanim ne diyeceğini bilemedi. Büyük gelini gebe diye iki gündür onun yanında olduğu için Berivan ile hiç konusmamisti. " Besne xanim! Eğer gelinine bakamıyorsan, sahip olduğu yere ver. Onlar baksın." Dedi sert sesi ile yeri inim inim inelmisti. " Benim kızım sizin oyuncak bebeğiniz değil!" " Merak etme Güley xanim. Kimse kimsenin oyuncağı değil." İki kadında yukarı çıktı. Ailecek salona geçmişti. Artık bu konun konuşulması gereken neyse yapılması gerekti. Besne xanim o gün olanları tek tek söylemişti. Berivan in hiç bir suçu günahı yoktu. Tek suçlu insanlardı. Güley xanim viyanin elinden bir anne narinligi ile tuttu. " Sende Berivan gibi benim kızım gibisin Viyan. Şayet Berivan böyle şeyler konuşacak olsaydı, sana yemin ederim ki herkesten önce ben ağzının payını verirdim." Berivan başını kaldırdı. Elim bir acı göğsünü sarmıştı. Annesi onu koruyordu. Viyan kadına baktı. Besne xanim dediği doğruydu. Ki filiz de durumu anlatmıştı. Viyan ağır ağır başını çevirip kadına baktı. Yaktığı kadar yanmıştı. Şimdi asıl soru şuydu? Berivandan nasıl özür dileyecekti. Neler neler demişti kadına. Ki Berivan ağzını açıp tek kelime dâhi etmemişti. Birde yetmezmiş gibi yaptığı iyilikleri başına kakar gibi söylemişti. Viyan Soylu, ilk defa kendinden nefret etmişti. İş çözülmüştü. Besne xanim kızının yanına gelmiş parmağı ile çenesinden tutup yüzünü kaldırmış olan bakmasını sağlamıştı. " Sana başını eğme. Sen benim güzel gözlüm, kurban olduğum yavrumsun. Kendini düşürme, bir şey olursa hemen çık babanın evine gel." Bu bir nasihat değildi. Arkasında dağ gibi ailesini olduğunu bilsin istiyordu. Yetim yada öksüz değildi kızı. Annesine sarılan Berivan hüngür hüngür ağlamıştı. Ah ne zordu annelik, evladı olduğu an kötü mü iyi mi diye sormaktan, mutlu mu diye düşünmekten kafayı yiyordu. Ailesi gidince kocasının ailesi toplanmıştı tekrardan. Besne xanim kızına baktı. " Beliz yengeden özür dile!" Berivan hızla ayağa kalktı. Asla! Asla istemiyordu özürnü! " Hayır!" Diye ikaz etti. " Beliz değil benden özür dilemek benden uzak dursun!" Dün sussa bile bugün susmayacakti. Sustugu kadar canı yanmıştı. Neden onların da canı yamiyordu ki! " Berivan sakin ol." Kadın iyi değildi. Ayakta duracak kadar iyi değildi.. Kapıdan giren Hakan ve Şiyar delirmiş kadına baktılar. Birazdan kıyamet kopacakti. " Benden özür dilese bile yine yarın aynı şey olacak, benden nefret edecek, en ufacık şeyde bile beni suçlu buluyor." Diye bağırdı Berivan. " Daha dün elimi ekmeğe bile dokundurtmayan yarın beni saçımdan tutup babamın evine yollar!" Viyan, Besne xanim, Hakan, Şiyar ve Asmin kıza döndü. Nasıl yani Beliz yengsine ekmek vermemiş miydi? Bu nasıl bir canlik bu nasıl bir insanlıktı. İdama giden insana bile yemek yeme hakkı verilirken, Beliz izin dâhi vermemişti. Besne xanim kızına döndü. " Doğru mu Beliz?" " Yâde ben sinirli olduğum için.." Besne xanim daha fazla dayanamadı. Elini kaldırdığı gibi kızının yüzüne sert bir tokat atmıştı. Beliz'in kafası sağ tarafa dönmüştü. Eli ise otomatik olarak yanağına gitmişti. " Terbiyesiz seni! Bu nasıl bir canilik!" Diye bağırdı Besne xanim. " Odana çık, gözüm seni görmesin." Beliz hızla çıkıp gitmişti odasına. Berivan ayakta durmakta güçlük çekiyordu. Başı dönüyor, gözü karariyordu. Kendine sığınacak bir liman aradı. Tutunacak bir dal parçası istedi. Gelmedi.. o dal parçası hiç olmamıştı. Dizinin üstüne çökmüş gözü karanlığa kitlenmisti. " Berivan." " Yenge." Şiyar hızla kadının yanına gelip kucağına aldı. Arabayı hazır eden Hakan kadını aldığı gibi hastaneye götürmüştü. Hastaneye gelen araba fren yapıp durmuştu. Berivan hızla müşade altına alınmıştı. Şiyar ne kadar görmek istsese de doktor ve hemşire izin vermedi. Doktor çıkmıştı. Berivan iyi değildi. Tansiyonu çıkmış, başı dönmüştü. Doktor kocası ile kısa görüşme yapmıştı. Berivan in yüksek çıkan tansiyonu, yakın zamanda oluşabilecek bir gebelikte tehlikeye girebilir cümlesi ile adam ne yapacağını şaşırır hâle gelmişti. Doktordan sonra kadının yanına gitmişti. Uyanmış sadece serumun bitmesini bekliyordu. " Berivan.." " Benimle bir daha konuşma!" " Karimsin Berivan." Gözü hısimla kocasına çevirdi. " Ben senin artık karın falan değilim!" Gözü dönmüş kocasına bagirmamak için dişlerini sıkıyordu. " İnsan karım dediği insana inanır. Sen bana inanmak yerine yüz çevirdin. Ama dilerim Allah'tan bir gün ölüm haberim gelir, sende kardeşin de benden kurtulursunuz." Şiyar duyduğu beddua ile kadına baktı. Ölüm kelimesi bile bu kadına yakismiyordu. Bir kadın yıkılmış can çekişirken, bir kadın kocasından ve bebeğinden huzur buluyordu. Bu ne yaman çelişkiydi böyle...
|
0% |