@em_ineee
|
Bölüm-2 ***
~ karmaşık bağlar~
Çözüme kavuşmayan kördüğüm düğüm gibi olmuş bağlar yıpranmaya neden olur. Ya çözüme kavuşur, yada ilelebet çözümün içinde kayıp olur insan.
Navigasyonu kaybetmiş yolunu bulamayan bir labirentin içindeymiş gibi hissi veriyordu. Ne tarafa dönse sonu yok istikameti yok.
Parmağındaki yüzüğe baka baka içi geçmişti. İki gün önce yüzükler takılmıştı. Artık soylu aşiretine girmeye aday olmuştu.
Derin düşünceler içinde iken, odanın kapısı açılmış içeri yengesi girmişti. " Eee, hadi kalk artık." Diye kıza baktı. Daha çeyiz alışverişi vardı. Geç kalmamalıydi.
Yengsine baka baka kalçasını, yataktan sürüye sürüye ayağa kalktı. Başındaki tülbentini düzeltip kadına doğru vardı.
" Bu çeyiz işine ne diye gelinler gidiyor ki!" Zaten içinde onu yiyen kurtlar vardı. Birde çeyiz işine gidecekti.
Filiz yapma dercesine kıza baktı. Daha dün bir bugün iki, şimdiden bezmişti.
" Acaba neden Berivan?" Paylamdan duramdi kadın. " Şu üzerinde ki negatif enerjiyi at artık!" Diye uyarmadan edemedi. " Bir sirklenen bir kendine gel."
Oflayarak omuzuna düşmüş tülbentini düzeltip kadının yanından geçti. İlk çantasını aldı. Ardından da ayakkabısını giyip merdivenleri yavaş yavaş indi.
O kadar uyuşuktu ki, ne gidesi vardı nede alışveriş yapasi. Sanki bir şeyler onu boğuyor gibiydi.
Merdivenlerin başına kadar gelip ona eşlik eden yengsine omzunun üzerinden baktı. " Sen gelmiyorsun değil mi?"
Filiz başını salladı. Eli ile karınıni gösterdi. " Dayemin kesin emri var bu halimle gidemem."
Berivan anladım dercesine başını salladı. Yengesi haklıydı. Bu hâli ile çarşıya çıkıp gezemezdi.
" Kim gelecek benimle?" Diye sormadan da edemedi.
" Kuzenin Melike ve kardeşi Elif gelecek." Diye haberi verdi. Onlar gitmeyi bizzat istemişti.
Başını salladı. En azından yabancı değillerdi. İkisiyle de iyi anlaşıyor, kardeş bacı gibi oluyorlardı. Bahçeye çıktığı anda havanın acizligine uğramıştı. Hava hem serin hemde bulutluydu. Hemen gitmeli ve çeyiz işineden kurtulmaliydi.
Bahçe kapısına kadar giden genç kız, kapıyı açmış Melike ara kapıyı açıp gel işareti vermişti. Arkaya geçen Berivan kapıyı kapattı. Araba yola çıkmıştı.
" Hoş geldin yeni gelin." Ahh, evet dalga geçme Faslı başlamıştı.
" Kızlar lütfen uyarıyorum dalga geçmeyin." Diye cemkirdi. Zaten yeni gelindi ve gözler sürekli üstünde oluyordu.
" Niye dalga geçelim anacığım," dedi Melike. " Sonuçta soylu aşiretine gelin gideceksin." Dedi kız. Duyduğunda bir hayli şaşırmış ve mutlu olmuştu.
Elif kızın dibine girmişti. " Ee, Şiyar ağa nasıl? Enişteyi gördün mü? Nasıl biri? Yakışıklı mı?" Diye ardı arkası kesilmiyen sorular başlamıştı.
Berivan bezmiş ifade ile kıza döndü. " Elif istersen bir fren yap he ne dersin! Hem daha görmedim bile, kısmet ise düğüne."
Elif burunun ucunu kasiyip ablasına döndü. " Ne kadar kaldı?" Diye sormuştu ki araba durmuştu bile.
Üç kadında arabadan indi. Viyan ve Beliz de arabadan inmişti. İki aile karşı karşıya gelmişti. Selamlaşma işi bitince dükkanlara dalmışlardi.
Çeyiz için dükkanlara tek tek giriyor beğendini söyleyip paket yapıyordu. Baya bir mağazaya girmiş hoşuna giden ne varsa Viyan ile beraber almışlardı. Ara ara Viyan da yardımcı oluyor geri kalanını da kıza veriyordu. Berivan'nin tercihleri gözden kaçmamış değildi.
Sıra iç çamaşırıci dükkanı vardı. Oraya doğru yönelmişlerdi. Kızlar tek tek model bakarken, Berivan diğer ürünlere bakmak için reyonlara geçmişti.
Gözüne takılan lacivert gecelik takımına kaydı gözleri. Dizinin üstünede biten, göğüs dekoltesi olan ince iple yapılmış gecelikti. Çokta hoşuna gitmişti. Hem esmer teni olduğu için daha güzel dururdu.
" Bence onu alma, sana pek yakışmaz!" Diye kıza dikkatle baktı.
Berivan hemen sağ tarafında duran ve ona bakan kıza döndü. Beliz'e!
Geceliği tutup yukarı doğru kaldırdı. Baya da hoştu. " Güzel değil mi?" Diye sormadan edemedi.
" Yani güzel de, sen ona yakışmasin!" Dedi Beliz. Sırf beğendingini almasın diye bunu yapıyordu. Bugün bu çeyiz alışverişini burunundan getirmek istiyordu. Hâlâ Berivan'ni kabul etmiş değildi.
Berivan kıza baktı. Neden ona böyle davranıyordu? Bu tutumunu beğenmemişti. Onu hazmedemeyen tavırları gözüne çok daha batıyordu.
" Aaa, Berivan elindeki parça çok güzel." Viyan sağ olsun imdadına yetişmişti. Parçayı eline alan kadın inceleyip kadına döndü. " Sana çok yakışır, birde esmersin ya daha çok güzel olur." Alt dudağını ısırıp geceliği dikkatlice süzdü.
Berivan gulmusyerek baktı. " Gerçekten mi? Beliz beğenmedi de!"
Viyan gözünü kıza çevirdi. Burunundan getirmek için cabaliyordu. Farkındaydi. Ama bu yaptığı şey çok yanlış ve ayıptı. Sonuçta o artık yengesi sayılırdı. Kızının gözünün içine bakarak uyarı verdi. Eğer şimdiden böyleyse düğün olduktan sonra ne yapacaktı Beliz?
" Aman Berivan, Beliz ne anlar gecelikten." Dedi Viyan. Elindeki parçayı da alıp parasını ödemiş işi bitmişti. Mazgadan çıkan kadınlar kaldırma geçmişti.
" Yarın gelinlik bakalım, erkenden gelelim de hal olsun." Dedi Viyan. Kıza elti olarak değil, bir dost gibi olmaya çalışıyordu.
" Olur." Dedi Berivan.
Yol ayrımına giren kadınlar arabaya geçmişti. Berivan ve kızlar elindeki poşetleri bagaja koymuştu. Viyana el selamı verip arabaya bindi.
" Bu nasıl bir kız böyle." Dedi Elif. Ömrü boyunca böyle bir kız görmemişti. Çeyiz boyunca surat asıp sürekli gözünü bayip durmuştu. " Şimdiden gorumcelik yapasi tutmuş!" Dedi kızın hal ve hareketlerini tartarak.
Tülbentin ucuyla kendine yelpaze yapan Melike kardeşine desteği verdi. " Vallahi doğru. Elti konusunda rahatsın ama görümce konusunda pek de bir şey diyemem." Dedi. Ağzı açık, sanki görümce değil kaynana idi.
" Kaynana olsa tam bu olur."
Berivan yol boyunca kızların sezersini dinlemişti. Kızlar haklıydı. Belizden büyük ihtimalle çekeceği vardı, ki emindi. Ama böyle devam da ederse de yerini bilmesini de öğrettrdi.
Eve gelen kadın kızları da alıp salona geçmişti. Güley xanim kızının çeyizini kontrol etmişti. Hepsi birbirinden güzel ve hoştu.
Annesi çeyizine bakarken kendisi de yengsine bugünkü onları tek tek söylemişti. Filiz duydukları ile şok içinde kalmıştı.
" Ona neyemiş acaba, sana neyin yakisip yakışmadığı!" Diye kızgın bir sesle konuştu. Yaşı kaçtı ki böyle şeylere dil uzatiyordu.
Çeyizi güzeldi. Çok nadide parçalar almıştı. " Çeyizin güzel." Dedi Filiz.
" Allah razı olsun hepsini Filiz tek tek gösterdi."
" Akıllı kadınmış kocası da çok seviyor onu." Bütün seti muhteşem idi. Hiç bir özensizlik yoktu.
Kendisi dinlemek için eşyaları alıp odaya çıktı. Vakit az olduğu için bol bol dinlenmeli idi. ***
" Bana neden kızıyorsunuz?" Sorguya çekilmiş, mahkûm gibi ikisine bakıyordu.
" Neden acaba?" Dedi Asmin. Beliz'e ne kadar dur derse desin Beliz, durmak yerine haddini fazlası ile asiyordu.
" Yaptığın yanlıştı Beliz! O kadın dediğin bu eve teli duvaklı gelin gelecek. Ağabeyinin karısı olacak. Biz onunla oturup yemek yiyeceğiz, onunla oturup sohbet edeceğiz." Viyan bu tutumu doğru bulmuyorudu. Tamam sevmeye bilirdi ama düşman gözü gibi bakmasına ne gerek vardı.
Aynı yemeği, aynı kahveyi, aynı temizliği yapacak, konuşacak ara sıra çarşıya çıkıp gezecekti.
Beliz sıkılmış hızla ayağa kalkmıştı. " Off, niye anlamıyorsunuz ki? Ağabeyim de o kızı sevmiyor ne diye bana bu kadar çekmiyorsunuz!"
" Ağabeyim sevmiyor istemiyor diye bizede mi istemiyelim!" Dedi Asmin.
Artık bunun için çok geçti. Sonuçta o yüzük parmağına takılmış mıydı? Takılmıştı. Bundan sonrası hayırlı bir evlilik olmasıydi.
Viyan genç kızın kolundan tutup yatağa oturttu. Yüzünü bir anne edası gibi okşadı. " Bak Beliz ağabeyin sevmiyor diye sevmiyor diye bu şekilde davranırsan gün gelir ağabeyin o kızı çok sever sana bozuk atamaya başlar." Dedi Viyan. " Ağabeyin sevmiyor diye günün birinde sevmeyecek anlamına gelmiyor!"
Beliz yengsine baktı. Uzun uzun baktı. Allah biliyor ya o bakışların altında nice acılar vardı. Nice göz yaşları vardı.
" Bir söz vardır. Ha aldığını seveceksin, ha sevdiğini alacaksın." Viyan ters gitsin istemiyordu. İyilikce yaklaşmak için ilimlica yoneliyordu.
Odadan çıkarken bol bol dua etti Viyan. Tek istediği zamanında çektiği acıların aynısını Berivan da cekmemsiydi. Yoksa bu hayat çekilmez olurdu.
Yorgun olduğu için hemen duşa girip çıkmak istedi. Yorgun bedenine en iyi gelen sıcak bir duştu. Kıyafetini çıkarıp kısa duşa girdi. Rahatlayan bedenini havlu ile sarıp çıktı. Üstüne geçirdiği geceliği ile yatağa geçti. Uyusa yarına dinç uyanirdi.
Yüzüne dokunan, saçlarını parmakları ile tarayan el ile kendine geldi. Yan dönüp elin sahibine baktı.
" Niye ıslak saçla yatıyorsun?"
" Çok yorgundum. Hemen duş alıp uyumak istedim." Kocasına iyiyce sokulup soluk aldı. " Sen ne zaman geldin?"
" Bir saat oldu."
Kafasını kaldırıp kocasına baktı. " Niye bana haber etmedin? Aç mısın? Soramam kabahat hemen bir şeyler hazır edeyim." Daha kalkmadan kocası kolundan tuttu.
" Otur oturduğun yere kadın! Aç değilim."
Geri kafasını koyan kadın kocasına döndü. Başını göğsüne doğru eğmiş kokusunu buram buram içine çekmişti.
Eli ara ara kocasını elini buluyordu. Gözleri alyansa takılı kalmıştı. Bir zamanlar takmak istemediği o yüzüğe...
Evleneli neredeyse bir ayı bulmuştu ama kocası ile arası hiç iyi değildi. Kocası sabah erken çıkıyor, gece bilmem kaçta eve dönüyordu.
Kendisi ise kocası gittikten sonra banyoyu temizlerken, lavabo taşının üstünde alyansi bulmuştu. Kocası yüzüğü takmamis miydi? Neden takmıyordu?
Yüzüğü alıp cebine koydu. Gün boyunca ruh gibi dolasmisti. Kocası arasa ters tepki alırım korkusundan, aramamis hesap dâhi soramamisti.
Akşam yemeği sonrası Beliz yengesini ara ara kapıya bakarken buldu. Ağabeyi daha henüz eve gelmemişti. Ki bu iyi değildi.
Viyan gece olunca odasına çekildi. Pencere kenarına tünemiş, ağlayarak kocasını bekliyordu.
Kapının açılması ile kocası içeri girmiş, kadın ayağa kalkmıştı. Adam umursamazca davranıp eşofman takımını alıp banyoya geçmişti. Üstünü giyinip çıkmıştı.
Kocasını beklemeye koyulan kadın kocasının çıkması ile koluna yapıştı.
" Neden bugün yüzüğü takmadın?" Göz yaşları daha yeni yeni kurmuştu oysa ki.
Fakat adam umursamaz edası ile kolunu kadından kurtardı. " Gereği yok!" Dedi kadını yaralayan ve ona acı ızdırap veren kocası.
" Ne demek gerek yok. Sen evli bir adamsın. Bunu yüzüğü takmak zorundasın!" Dedi avuç içinede duran yüzüğü kocasına uzattı. Takmasini istiyordu. Fakat Hakan elinin tersiyle itmiş karısının elindeki yüzük yere düşmüştü.
" Seninle bağım olacak hiç bir şeyin takmak gibi bir zorunlulugum da yok!" Dedi Hakan. Zehir vermesine gerek yoktu. Zira dilinden akan her zehir sözler kadını yıkamak için yeterli bir güçtü.
Viyan ağlamamak için cirpinsa da göz yaşları izin vermemişti. Yanağından akan her göz yaşı da canının ne kadar yandığını gösteriyordu.
" Bir daha karşıma da ağlama! Ağlayan kadınlardan nefret ederim." Son sözü söyledi. Yatağa geçen adam hiç umurunda bile olmadı...
" Viyan." Diyen kocasının sesi ile geçmişten çıkmışti.
" Efendim.."
" Ne düşünüyorsun?"
" Hiç.. sadece yeni gelini düşünüyorum." Dedi. Geçmişi söyleyecek değildi.
Kocası hızla kadını altına aldı. " Şimdilik yeni gelin beklesin" dedi kocası. Hızla kadını soydu. Bugün sadece karısı ve kendisi olsun istiyordu. Gece zevk ve arzu dolu olarak geçiren karı koca terli terli birbirine sokulmuştu.
" Seni üzdügüm için kırdığım için, canını yaktigim için, ve seni hayatımdan çıkarmak için sana verdiğim acılar için.." gözleri kadın ile buluştu. " Affet!"
" Seni çok seviyorum Viyan. Seni geleceğimde de çocuklarımın annesi olarak da birlikte yaşayacağımızı hayatımız boyunca yanımda ol istiyorum."
Kadın kocasını yüzünü eli ile sevdi. Geçmişi affet demekle unutmazdi ama telafisi belki olabilirdi.
" Unutma, hiç bir kadın kendisine yapılan acıyı unutamaz. Ama yapılan telafiyi de geri cevrimez." Ne olursa olsun hiç bir kadın kendisine yapılan acıyı, kendisine yapılan haksızlığı, kendisine yapılan mağduriyeti unutmaz. Aradan yıllar aylar günler geçse bile... Yel eser, sel götürür, mevsim dâhi değişir ama kadın kendine yapılanları unutmaz, unutamaz.
|
0% |