@em_ineee
|
33- bölüm ikinci kısım... *** Bir insan bir kere doğar, bir kere yaşar, bir kere de ölür. Yaşam ile ölüm arasında ise binlerce duygu seli yaşar. Yengesinin doğumunun ardından iki hafta geçmişti. Halil bebek aileye uğur getirmişti. Rahmo ağa torununu kucağına alıyor doya doya dedeligin keyfini yaşıyordu. Berivan ara ara evine gidiyor, yeğenini kucağına alıp öpücük seline katıyordu. Hazırlığı biten kadın kocasına döndü. " Bu hafta içinde İstanbul'a gideceğiz Berivan." Gri kol saatini takıp kadına döndü. " Seni tanıştırmak istediğim bir çift var." Berivan merakla kocasına yanaştı. Kimdi çift? " Kim?" " Dilber eğit Hekimoğlu çifti." Berivan kısa süreliğine hatırlamaya çalıştı. İsimlerini bir kaç kez duymuştu. Daha sonra aklına dank eden hatırlama seansı bitmişti. Tâbi ya, ne ayrılıklar ne acılar tatan çift. " Ne zaman gidiyoruz?" " Bu hafta." Berivan sabırsızlıkla gideceği günü iple çekiyordu. Kocasını işe ugurlayip içeri geri döndü. Viyan pek mutlu gelen kadına bakıyordu. " Hayırdır eltim, bugün keyfiniz yerinde bakıyorum." Viyan minnetle güldü. " Dün doktora gittik." Berivan onu tamamiyle unutmuştu. Doğru ya dün Viyan ve Hakan bebek kontrolü için hastaneye gitmişti. " Aaa, ben onu tamamen unutum!" Dedi şaşırmış vaziyette. " Eee ne dedi doktor? Nasılmış minigimiz?" " Sağlıklı bir paşamiz olacak inşallah." Müjdeyi böyle vermişti. Dün doktor bebeğin erkek olduğunu ilan etmişti. Duyduğudan beri şükür etmişti. " Ya hadi bakalım hayırlı olsun, darısı bize inşallah." " İnşallah eltim." İki kadın içeri geçmişti. Soylu aşiretin ilk vârisi erkek bebek gelecekti. Tâbi daha Berivan'nin bebeği de vardı. Besne xanim gelinini tebrik etmişti. Dört ay sonra minik bir bebek konağa adım atacaktı. Zaman akıp gidiyordu. Şiyar biletleri ayarlamış, doktor ile konuşmuştu. Berivan için yolculuk sıkıntı yoktu. Rahatlıkla gideceklerdi. İki valiz yapan Berivan kocası ile iki haftalık tatile çıkacağı için içi içini kıpır kıpır ediyordu. Sabah saatinde yola çıkmıştı. Uçak İstanbul'a iniş yapmış, Şiyar karısını alıp kendi evine geçmişti. İki katlı muhteşem bir evi vardı. Berivan evin her yerini gezmişti. Zemin katta mutfak mutfağın yanında ise küçük bir kiler odası vardı. Karşısında ise tuvalet. Evin salon tarafı balkona açılıyordu. Salonda krem rengi koltuk ve beyaz iki tane tekli koltuk vardı. İki tekli koltuğun arasında zigon camlı sehpa, ve tam ortada ise kare şeklinde camlı masa vardı. Televizyon ünitesi ise beyazdı. Kocası ile mutfağı gezen kadın mutfağı da çok beğenmişti. Dolaplar camlı ve yine beyaz cizimli kahverengi desenli mutfak tezgahı vardı. Bahçeye çıkan Berivan koca bir ağaç fark etti. " Bu ağaç yeni mi?" " Yok o ağaç bu evi aldığımızdan beri var. Aslında çıkarmak istedim ama sonra vazgeçtim." " Niye bence çok güzel duruyor. Hem bebeğimiz olduğu zaman büyüdüğünde ağacın dalından bir salıncak yaparız." Dedi Berivan. " Bu hiç aklıma gelmezdi biliyor musun?" Dedi Şiyar. Berivan kocasına döndü. " Ne?" " Bir gün bu eve eşimi de getireceğim." " Hiç birimiz bilemeyiz." Dedi Berivan. Kocası ile yeniden mutfağa geçti. Dolabı kontrol eden kadın kocasını uzun süredir bu eve gelmediğini anlamıştı. Uzun bir liste yapmıştı kocasına ne alınacak varsa yazıp kocasına verdi. " Hatun bu ferman falan değil değil mi?" Dedi bir kağıda birde kadına bakarak. Berivan kalçasını tezgaha yasaldi. Kolları göğsüne bağladı. " Normal alınacaklar listesi işte!" " Ben bu evde tek kalırken bile bu kadar eşya çıkarmadım!" Dedi Şiyar. " O sen bekarken, şimdi evli ve.." elini karınına attı. " Bir bebeğimizin olduğunu unutma!" Şiyar kafasını kaşıya kaşiya evden çıktı. Berivan kocası gidince önce elini yıkadı daha sonra da evin diğer bölümlerini gezdi. Ev küçük bile olsa küçük çekirdek aileye yetecek kadar fazla idi. Büyük bir odaya girmiş, gardırop acimisti. Kocasının bu evde bir kaç utulenmis kıyafeti vardı. Şimdi burada kendisinide olacaktı. Şiyar eşyalar ile birlikte geri dönmüştü. Berivan tek tek hepsini yıkamış kurutmus buzdolabına koymuştu. Kocası için güzel yemekler hazır etmişti. " Dilber ve Egit çifti ne zaman geliyor?" Dedi yemeğinden bir kaşık daha alırken. " Yarın gelecekler." Dedi Şiyar. " Yarın için yemek yapmam lazım." " Fazla yorma kendini." Dedi adam uyararak. " Merak etme yavaş yavaş yaparım ben." Yemek sonrası karı koca oturmuş uzun uzadıya sohbet etmişti. Şiyar azda olsa kadına gelecek olan çifti söylemişti. " Üç çocuğu var değil mi?" " Evet iki oğlan bir kız." " Eğit ağa çok mutludur, kız çocuğu var diye." Şiyar tâbi anlamında kadına göz kırptı. " Kız çocuğu ayrı bir dünya. Onunla babalığı tatiyirsun." Dedi Şiyar. " Mesela ona çok güzel kıyafet alıyorsun, yada takı alıyorsun, hasta olduğunu zaman ilk koşan kişi yine kızın." Berivan aşkla adamı izledi. Hep bir kızı olsun istemişti. Minik bir kız çocuğu ona anneliğin en güzel tecrübesini katardi. " Biliyor musun hep bir kızım olsun istedim. Erkek çocukta güzel ama kız çocuğu ayrı." " Bende Berivan bende!" Gece iyiyce çökünce yatağa geçmişti. *** Sabah kahvaltısı sonrası işlere girişen kadın ilk kek, kurabiye, tatlı ve yemekler için kolları sıvadı. Özenle hepsini tek tek hazırlamış, misafir masasını hazır etmişti. Akşama doğru gelmişti Hekimoğlu ailesi. Küçük kızı ve oğlu içeri adım atmıştı. Eğit ve Şiyar kafa kafaya tokalasmis Dilber ve Berivan ise sarılıp öpüştü. Kucağında yeni yeni uyanmış oğlu ise farklı ve yabancı olduğu yere geldiği için annesini kucağından inmemeisti. Dilber üstündeki trençkotu indirip bozulan tülbentini düzeltti. " Buyurun masaya geçelim." Dedi Berivan. " Ben elimi yıkayıp geleyim." Dedi Dilber. Kızını oğlunu alıp banyoya geçmişti. Hep beraber yemek yemiş daha sonra ise çocuklar salonda ayrı bir köşede oturmuş oyun oynuyordu. Berivan Asi'yi kucağına almıştı. Küçük kız ilk defa biri ile tanıştığı için utanmıştı. " Senin adın ne prenses?" Asi utanıp cekinmisti. " Kızım hadi söylesene?" Dedi Dilber. " Asi.." dedi minik kız. Berivan kızı kucağına çekip yanaklarını sulu sulu öpücük kondurdu. " Sen çok güzelsin ama!" Tıpa tıp annesi fakat gözleri babasıydı. Yeşil gözleri vardı hem asinin hemde Mehmet'in. " Kaç yaşındasın Asi?" " Beş.." dedi parmaklarını dört yapmıştı. Ailecek gülmüşlerdi. Dilber diğer oğlunun altını değiştirmek için Berivan ile salondan çıktı. Boş bir odaya geçip oğlunun altını değiştirip geri salona geçmiş, kahve yapmak için mutfağa geçmişti iki kadın. " Nasıl geçiyor üç çocukla?" Dedi Berivan kahveyi ayarlarken. " Vallahi başımı şişiriyorlar, ama onlar sayesinde vaktim geçiyor." Dedi Dilber. Kekleri tabağa koyarken. " Kolay değil değil mi annelik?" " Zor, ama çok güzel bir duygu." Kahvenin kaynamasını beklerken kadına döndü Berivan. " Dilber sana bir şey soracağım ama kötü olur mu bilmem?" Dilber kadına döndü. " Sor tâbi." " Amcan oğlu Şevket o ne yapıyor? Yani şuan ne durumda?" Dilber kek tepsinini kenara koymuş, kurabiyeleri koymuştu tabağa. " O şuanda ikinci çocuğunu aldı kucağına. İki karısı var. Naze gelmişti diğer kadının üstüne." Berivan anlamsızca baktı kadına. " Nasıl iki kuma mı var?" " Evet ben ondan boşandıktan sonra, avsin halamın kızı benim üzerime kuma geldi. Benim o zaman çocuğum olmuyordu. Üç yıl evli kaldım onunla, sonra amcam benim üzerime bir kadın getirdi." Berivan dinlemeye devam etti. " Avsin gebe kaldı. Ben boşandım ayrıldım, eğit ile evlendim. Avsin bebeği doğurdu ama bebek ölü doğdu." " Ciddi misin?" Dedi Berivan duyuduklari o kadar eften puften bir şey değildi. İlk kadının canı o kadar yanmıştı ki, Dilber o Beyoğlu konağında can vereceğini düşünmüştü. Kocasını başka bir kadınla paylaşmak ölümden farksızdı. " Evet, bebek öldü. Sonra ben tedavi gördüm ve Allah'ın işi ki kızıma hamile kaldım. Doğum yaptım. Avsin gebe kalamadı. Doğumda kanaması olduğu için. Üstüne kuma geldi o kadın verdi işte." Zor bir hayatta tabi tutulmuştu Dilber. Yanlış zamanda sevmiş, zorlu hayatın içinden geçmişti. Ne zordu ki, bir bebeği olamadığı için ' sen kisirsin, kocanın da baba olmaya hakkı var, bırak da kocan da baba olma şerefine nail olsun' Bu söz en yakınım dediği ailesinden gelmişti. Ağladığı canın yandığı o kadar gece o kadar zaman olmuştu ki bazen şükür ediyordu, onu seven koruyup kollayan bir ailesi vardı. Babası kızını o aileden çekip çıkarmıştı. " Bazen şükür ediyorum babam var diye. Arkamda dağ gibi durdu. Beni o aileye ezdirmedi. Eğer ailem beni yok saysaydi, o senin kocan, şükür et haline, deseydi bugün bu aile bana nasip olamazdı." " Peki o kız yani avsin, o ne durumda?" Dilber derin bir nefes aldı. " O daha zor bir durumda. Kocası başka bir kadınla çocuk yaptı. Hâlâ o konakta bir sığıntı gibi. Bayram yani üzerime kuma getiren amcam tedavi görüyor." Berivan kadının elini tutup bir kardeş gibi ona baktı. " Hepsi senin ahin Dilber. Kimsenin ahı kimsede kalmaz." " Doğru, Allah bu hayatı yaşayan ve hala çeken nice kadınlara yardımcı olsun. Üzerine Kuma getirilmiş bir kadın olarak, yaşaması da zor, katlanması da.." Nice kadınlar vardı. Geceden sabaha kadar ağlayan, bir bebek hasretine eksik kalan, kocası bazı geceler yanında olmadığı zaman yaşayan kadınların çilesi de acısı da ömür boyu devam ederdi. Biz bir kadının mutsuzluğu üstüne doğan çocuklarız... Dilber ve Berivan mutfaktan çıkıp salona geçmişti. Yapmış olduğu keki kıza yediren Berivan, elini kızın çenesinin altına koyuyor, ağlayan kekten yediriyordu. " Beğendin mi asi?" Başını salladı. Mehmet ise babasının kahvesine gözünü dikmiş, hazır olan asker gibi babasının fincaini almaya çalışıyordu. " Mehmet dur oğlum." Dilber oğluna çay bardağına çay koymuş soğuması için beklemişti. Kocasına bardağı vermişti. Fakat Mehmet çay değil kahve istiyordu. " Oğlum bak çay var çay.." elindeki çay bardağıni oğluna veriyor, Mehmet mızmızlanmya başlıyordu. " Eviniz çok güzelmiş." Dedi Dilber. " Şiyar'in evi burası bende ilk defa geliyorum." " Erkekler hep böyle!" Diye topu kocasına attı. Eğit yan gözle kadına bakış attı. Durduk yere nişanı niye kendine atıyordu ki? " Ne kadar süre buradasınız?" " Yarın gidiyoruz?" Dedi Dilber dudağını büzüp kadına baktı. " Yaa, niye ki?" Üzülmüştü. Dilber ile doya doya sohbet bile edememişti. " Sevda var eltim. Egitin kardeşinin karısı doğum yapacak onun için gidiyoruz." Berivan anladım dercesine başını salladı. Ara ara eğit ve Dilbere bakıyordu. Kocası karısı konuşurken dinlemesi gözünün içine kadar bakması, bazen ara ara tebessüm etmesi bile ne kadar çok sevdiklerini anlatıyordu. Eğit ağa yakışıklı Dilber ise güzel kadındı. Birbirlerine çok yaklaştığı bile uzak mesafeden belli ediyordu. Çocukların uyku vakti geldiğinde karı koca ayaklandı. Bahçeye kadar çıkıp uğurladılar. " Yine gelin arayı çok açmayalım." Dedi Berivan. Kadınla sarılırken. Uyuyan oğlunu dikkatli tutan Dilber kadına sarıldı. " Sizde gelin, beraber yine sohbet edelim." Dilber arabaya binmiş kocası da arabayı arka arkaya sürüp, evden gitmeden evvel kornaya basmıştı. Şiyar ile birlikte eve giren kadın kocasının koltuğunun altına girmişti. " Çok güzel çift ya ben çok sevdim." " Eğit adam gibi adam. Karısını çok seviyor." " Ah ona ne şüphe. Bakışları bile yetiyor." Güzel bir akşam keyfili bir sohbet ile bitmişti. Her sohbetin tadı da damakta kalmıştı.
|
0% |