Yeni Üyelik
38.
Bölüm

38. Bölüm

@em_ineee

Bölüm-38

***

Ey sevgili, ayrılık diye bir şey yoktur. Özlemek var, beklemek var, sevmek var...

' Tu dilê min î '

Sevmek ağır gelmezdi insanın yüreğine, sevilmek ağır gelmezdi. Ama ayrılık ağır gelirdi. Severken, beklerken hele ki mucizesi doğmuş iken.

Kablolara bağlı, yatakta yatan, ağzında oksijen maskesi olan karısına dikili idi gözleri. Ameliyatın ardından beş saat geçmişti, doktorlar beyin kanaması olabileceğini söylemişti. Doğum sırasında annenin kalbî durmuştu.

Nefes almak, nefes vermek kadar zor, beklemek ondan daha zordu.

Karısı uyuyordu. O uyumayı sevmezdi ki hiç! Gülmeyi severdi.. konuşmayı severdi.. güldüğü zaman gözlerinin kısılması nadiren olurdu. Utandığı zaman, gözlerini kaçırması, alt dudağını ısırması, omuzuna vururdu daha fazla utanmamak adına...

Bunlar sevdiği kadından Berivan da nadiren olurdu.

Yoğun bakım ünitesine doktorun izini ile birlikte geçmişti. Soğutan buza dönmüş olan elini tutmuştu.

" Berivan...Rihamin... Çavreşamin... Dilemin.." sevdiği kadına sevdiği herşeyi en güzeli ile armağan ediyordu.

" Dilê min ê ku ji te hez dike bê te nehêle." ( Seni seven kalbimi sensiz bırakma)

Gözü kırmızıya çalmış yorgunluk adamın üzerine kantar yığını gibi çökmüştü. Ne uyku vardı nede açlık.

" Kurban olduğum, ne olur uyan.."

" Uyan... Kalk, kalk sevgilim... Ne olur benim için bizim için..." Ellerini ona engel teşkil eden cama avuç içi ile vurdu. " Kızımız için uyan.."

Kızı minik bir kızı olmuştu nihayet! Aylardır göstermediği kızı doğumda kendini belli etmişti.

" Yalvarırım Berivan, beni böyle bırakma!" Nefesini çekti adam. Onsuz nefes almak çok zorken, ondan milyarlarca geride uzak kalmak...

Düşünceleri rahat bırakmıyor, nefesini kesiyor, ciğerini bin bir parçaya bölüyordu. Sevdiği kadının ölümün kıyısında olduğunu bilmek kalbindeki acıları körüklüyordu. Şimdi gitmenin vakti değildi. Hemde hiç!

Bebek ünitesinde durum farksız değildi. Bebek iyiydi, doktor durumunun iyi olduğunu söylemişti.

Beliz ve Asmin camın yanında yeni doğmuş yeğenine bakıyordu. Ağlamıyor ama eli kolu ve ayakları bağımsızca hareket ediyordu.

" Aramıza bir minik cadı daha eklendi."

Asmin beliz'e döndü. Kız kardeşi ağlıyordu. Bir pınar gibi akan göz yaşlarını silse de yenisi yeniden hazır vaziyette bekliyor gibi geliyordu.

" Beliz..."

Beliz başını salladı. Çenesi titredi. İnşallah Berivan yengem kısır kalır, ​​​​​​ gözlerini sımsıkı kapatıyordu. O an geri gelse o lafı söylemesem diye kendini içten içe yiyip bitiriyordu.

Şimdi güzeller güzeli bir tatlı kız olmuştu. Ama annesi iyi değildi, kızı herşeyden habersiz, annesinin kokusunu sütünü bekliyordu.

Daha çok bekleyecek miydi? Böyle devam edecek miydi?

" Ben... Dayanamam abla..." Gözleri tekrar sulanmış gözlerini camdan ayırıp, arkasını dönmüştü. " Ben dayanamam... Yengem.. yengem giderse ben dayanamam." Dizleri genç kızı tasiyamadi. Dizlerinin üzerine çöktü. Hıçkıra hıçkıra ağladı Beliz.

Asmin eğilmiş kardeşini kollarının arasına almıştı. Kardeşi öyle savunmasız bir anda kendini salmisti ki, ruhunu bilemeyecek kadar ağır bir yükü vardı sırtında.

" Ben... Ben ona neler neler yaptım abla... Ben ona kendi evinde, ekmek vermedim... Ben ona kısır kalırsın dedim..."

" Beliz güzel gözlüm kendine gel.."

" Abla yengem giderse ben nasıl yeğenimin yüzüne bakarım? Söyle nasıl bakarım.."

Asmin ağlamasına izin verdi bir müddet. Göğsüne çektiği kızı ilk defa vicdan azabı ile yüklüydü. Bir bulut yağmuru gibiydi, kendini nereye atacak bilmiyordu.

" Göreceksin, o çok iyi olacak.. bak göreceksin, yengem çok çok güçlü bir kadın.. kızını bize bırakır mı he?"

İki kardeş derin bir acıyla ağladılar. Hiç susmadan. Acı iflah olmaz derecede yıkım etkisi yaratmıştı.

Güley xanim ve Besne xanim bir köşede ellerinde yasin kitabı okuyorlardi. Kızı uyansın da minik kızına kavuşsun diye.

Viyan eve gelmişti. Gözleri kan çanağına dönen kadın oğlunu kucağına almış, emziriyordu. Oğlu sütünü içerken, gözleri yavaş yavaş uykuya dalıyordu.

Efe annesini sütünü içerken, aynı zamanda kokusunu da içine çekiyordu. Hangi bebek annesinden mahrum kalırdı? Hangi bebek anne kokusuna ve sütüne ömür boyu mahrum kalırdı? Hiç bir anne!

Oğlu uykuya dalınca beşiğe koydu. Yavaş yavaş sallıyordu beşiği. Gözleri tekrar yasariyor, ağlama hissi ile tutuşyordu.

" Viyan.."

Kocası yanı başına geldi. Oda yorgundu. Oğlu için eve gelmişti. Birazdan tekrar hastaneye gidecekti.

" Bir... Bir bebek annesiz kalmaz.." hıçkıra hıçkıra ağladı. " O daha çok küçük Hakan.." kafasını red edercesine sallıyordu. Hayır kabul edemezdi. " Onun annesine ihtiyacı var.."

" Yapma güzelim, sen yapma." Kadını kendine çekip saçına öpücük kondurdu. Viyan susmadı ağladı. Canı çıkana kadar ağladı.

" O hep.. hep diyordu bebeğim kız olacak diye.. bebeğini hep hep merak ediyordu kime benzeyecek diye..." Tekrar ağladı. Küçük bir kız çocuğu, annesi gibi güzel babası gibi güçlü olacaktı.

" Hangi kız annesinin fotoğrafı ile büyür?"

Yetimhaneler, yurtlarda kalan nice çocuk vardı annesini tanımayan, babasını dâhi görmemiş, büyümüş olan çok kıymetli Bebek ve çocuklar.

Kime benziyorsun denildiğinde, o yutkunus, ben annemi daha önce hiç görmedim demek ve tanımamak ne kadar acıydı.

Kocasının göğsünde dakikarlca ağladı. Oda bir anneydi, evlat nedir şimdi bilse de, Berivan için daha acı vericiydi.

Viyan içinden tek bir dua haykırışa geçmişti. Allah'ım ne olur sen Berivan'ni evladına bağışla...

***

İki gün daha geçmişti. Ne bir yudum su nede midesine inecek bir ekmek. Günlerce burada otursa da kalmak gibi niyeti yoktu.

Parmağında ki yüzüğe baktı. İlk takıldığı zaman nefret etmişti evlilikten, bırakıp çekip gitmek, ve bir daha da dönmemek için planlar kurmuştu.

Ama şimdi...

Derin nefes aldı. Yürekten kopacak, canının derinlere inecek o türkü dilinden döküldü.

Dağ başında bir gül gibi, boynu bükük kalan yarim, dikenleri acilanan yüreğime eken yarim,

Bir kez sana bağlanmışım, ben kendimi hey unutmuşum, hey aşkın ile kavrulmusum, sevdan beni kül eyledi.

Berivanim... Berivanim boynu bükük dağ ceylanım, berivanim köy kokulu dağ ceylanım...

Dilinden dökülen her nakarat sevdasına dize katıyordu. Gözlerinden bir damla yaş daha süzüldü. Bir kere şansı daha olsa yine Berivan ile evlenir misin desler, hiç şüphesiz evet der yoluna yoldaş canına derman olan kadına el ele bir ömür yol alırdı.

Yavaş yavaş ayağa kalktı. Yoğun bakım ünitesinden çıkıp, bir alt katta indi. Bebek ünitesine gelmiş camın önünde durmuştu. Üç bebek vardı burada. Tek tek hepsine baktı. O sırada hemşire gelmiş yeni baba olmuş olan babaya parmağı ile kızını göstermişti.

Şiyar hemşirenin gösterdiği beşiğe kaydı gözleri. Tıp tıp annesiydi. Ağlamak ile gülmek karşımı bir şey yaşadı adam. Bebeği tazecik bir yaprak gibi annesine benziyordu.

" O mu bebeğim?" Dedi sadece.

Hemşire başını salladı. Şiyar o vakit duramadi. Hemşirenin yardımı ile içeri girdi. Yavaş yavaş korka korka bebeğinin yanına geldi.

Hemşire bebeği kucağına alıp baba adayına vermişti. Şiyar korkarak aldı kızını kucağına. Sonrası adam için yoktu. Sonrası derin bir duygusal bir bağ kurmuştu kızı ile.

" Kızım... Bebeğim.."

Annesi gibi esmer teni, kara gözleri vardı. Okkalı burunu ile ilk koku babasını kokusu olmuştu. Dudakları ve çene babaya çekmişti.

" Dağ çiçeğim... Minim cadim.." kızı kucağında babasının kokusunu çekiyordu. Yüzünü kızına yaklaştırdı. Cennet kokusu burununa sirayet etmişti. " Tıpkı annen gibi kokuyorsun.."

Küçük kızı esnmeye başlamıştı. Şiyar parmak ucunu kızının minik avucunun içine koydu. Kızı sıktı. Sanki onun güvende olmasını ister gibi..

" Sende annen gibi çok güçlüsün." Kızına annesini anlatırken, gülüyordu. Yanağından bir damla yaş süzüldü. " Bizi ilk başından beri bırakmadın. Sen annen gibi benimsiniz." İkiside onundu. Hayatının bir parçası gibiydi. Ömrü boyunca bu iki hayatı da yanında taşıyacağına, onları koruyup kollayicagina, seveceğine ant içmişti.

Kızının yanağına bir öpücük kondurdu. Kızı kucağında huysuzlanmya başlamıştı. Hemşire yanına gelmiş, kızı kucağından almıştı. Hiç vermek istemedi o an. Kızını kolları arasında uyutmak istiyordu. Ama olmadı, kızı sanki babasının gideceğini anlamış gibi ağlamaya başlamıştı.

Şiyar bebek ünitesinden çıkıp yukarı yoğun bakıma çıktı. Tam o sırada doktorlar ve hemşireler Berivan'nin odasına koşar adım gidiyorlarlardi.

" Berivan... Berivan karım karım.."

Şiyar deli danlar gibi koşmuştu. Kapı kapanmış stor perde indirilmişti.

" Açın... Açın şu perdeyi!" Canhıraş bağırıyordu. Ki Güley xanim tutunacak bir dalı yokmuş gibi yere çökmüştü. Besne xanim Allah'a yalvarıyordu.

Beliz ve Asmin yere çökmüş, birbirine sarılarak ağlıyordu. Şiyar pencereyi kıracak kadar cama sertçe vuruyordu.

" Açın! Açın yalvarırım açın.."

" Kızım... Ne olur Allah'ım sen kızımı torunuma bağışla.." Güley xanim Allah'a el açıyordu. Başka hal çaresi yoktu. Alan da Allah'tı verende.

Yüreğine delecek bir acı düşmüştü. Bu acı bir parmak ile oyacak kadar, derin bir acıyı doğuracak kadar da büyüktü.

Ateş düştüğü yeri yakmıştı. Berivan ölürse Allah şahit ki, bunu her kim yaptı yada yaptırdı ise cezasını çekecekti. Allah şahit ki, Berivan ölürse Şiyar Soylu yaşayan bir ölü olarak tarihe geçecekti.

" Berivan açın.. açın ulan... Karım verin bana! Bana karımı verin.." çok güçlü bağırıyordu. " Bana karımı verin.."

Viyan aldığı haber ile konakta acı içinde ağladı. Evin hizmetlerleri yanına gelmişti. Hepsi evin küçük gelini ve yeni anne için ağlıyordu.

" Allah'ım merhamet et... Berivan'na merhamet et.. onun bebeği çok küçük ne olur merhamet et.."

" Açın ne olur açın... Karımı verin.."

Bebek ünitesinde kızı ağlıyordu. Hemşire ne kadar eti ise bebek hiç susmamisti.

Gel... Gel... Bizi bırakma... Gel...

Gözleri kademe kademe açıldı. Göz kapakları ışığa alışana dek yavaş yavaş açıldı. Doktorun sesi gelse de boğuk geliyordu.

Yavaş yavaş bilinci açılamaya başlıyordu.

" Berivan hanım duyuyor musunuz beni?"

Gözleri yavaş yavaş kislip açılıyordu. Kaşları çatildi. Gözleri sessizce etrafı taradı. Boğazı kurmuştu. Vücudu sersem gibiydi.

" Berivan hanım beni duyuyor musunuz?" Ses bu sefer netti.

" He.." doktor kadına doğru yaklaştı.

" Tekrar edin."

" Hej..."

Doktor bir tık daha yaklaştı. Ağzındaki maskeyi çıkarmıştı. Bu sefer duyma ihtimali vardı.

" Tekrar tekrar edin lütfen."

" Heja... Heja.. Heja yaptı."

Doktor aldığı bilgi başındaki hemşireye baktı.

Şiyar delirmek üzereydi. Cam hâlâ kapalıydı. Ki perde açılmış doktor odadan çıkmıştı.

" Doktor Berivan iyi de ölmedi.. ölmedi.."

" Berivan hanım uyandı."

Şiyar aldığı haber ile adetta mutluluktan uçacak duruma gelmişti. Tüm aile fertleri ayağa kalkmıştı.

" İyi mi kızım? Görebilir miyiz?"

" Şimdi değil. Biraz daha dinlemeli."

Bu bile yeterdi onlara, bu bile mutluluk yetecek kadar yeterdi.

" Birde, Berivan hanım Heja yaptı diye birini söyledi."

Beliz ayağa kalktı aniden. Şiyar mutluluğu bir tarafa bırakmış gözleri bu sefer keskin bir avcı gibi doktora dikmişti.

" Heja mi?" Diye teyit etmek istedi.

" Evet Heja hanım. Sürekli Heja yaptı diye söyledi." Doktor gereken ve en önemli bilgiyi verip gitmişti. Nasıl bir bomba bıraktığının farkında değildi.

Beliz'in gözleri kimseyi göremedi. Ablasının yanından sessizce çekilip gitmişti.

Herşey şimdi yeni başlıyordu...

 

~ diğer bölüm bol kaos şimdiden bol bol beklemeler.. diğer bölümde görüşmek üzere... Yorum yapmayı unutmayın

 

 

 

​​​​​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​​​​

Loading...
0%