Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@em_ineee

Bölüm-2

***

Senden nefret ediyorum...

Mis gibi bir uyku sırasında uyanmak hemde en keyifli yerinde uyanıp neler olduğunu anlamak! Bazen ciddi manada sinir ediyordu insanı..

Esma uyku ile uyanık arasında gidip gelirken, kulağını tırmalayan müzik sesi ile gözleri aralamış bir kaç saniye hayatı sorgulmisti.

" Bu seste ne böyle!" Diye kendi kendine cemkirdi. Çarşafı üstüden atıp ayaklandı.

Odadan çıkan genç kız ilkin, müziğin nereden geldiğini tahmin etmeye çalıştı. Ve gelen ses tâbi ki o hödügün odasından geliyordu.

Hızla odaya girip kapıyı açtı. Ki yerde şınav çeken adamı görünce durdu ilkin. Üstü çıplak altında ise gri renkte pijaması olan Yiğit yerde şınav çekiyordu.

Kafasını kaldırıp kapıdan dikilen ve ona şaşkınca bakan kıza döndü bakışları.

Yerden hızla kalkıp ayakta dikildi.

" Senin ne işin var burada?" Diye sordu. Odasına böyle destursuz girilmesiden nefret ederdi.

Esma kendini toplayıp adama çevirdi bakışını. " Açtığın müzikten olabilir mi acaba!"

" Burası benim odam istediğimi yaparım." Dedi Yiğit genç kıza aldırış etmeden.

" Ben sana açma demiyorum zaten! En azından sesini kıs."

İnsan vardı bu evde uyuyan, uykusunu rahat çekmek isteyen insan vardı.

" Sana soracak değilim, ne yapacağımı!" Diktatör gibi konuşuyordu. Onun odası onun müziği idi. Kimse ona ne yapacağını dillendirmzdi.

Esma gözünü baydı bu sefer. Kim ne anlatıyordu ki zaten! Sadece müziğin sesini kismasini istemişti o kadar. Ama karşısındaki hödük anlamak istemiyordu.

" Ne halin varsa gör!" Diye odadan hızla çıkıp gitti. Daha kapının önünden ayrılmadan, kapı sertçe kapanmıştı.

Esma şok içinde arkasında kalan kapıya döndü. Az önce müzik yüzünden tartışan ikili şimdi de kapıyı üzerine kapatmıştı.

Sinirle odasına girip kapıyı kapattı. Yatağa girip çarşafı bedenine doladı. " Alt tarafı müziği kapat dedik! Bu ne sinir bu ne öfke!"

Hızını dâhi almayan genç kız söylenmeye devam ediyordu. " Neymiş burası benim odam, kimse bana ne yapacağını söyleyemez!" Diye hâlâ konuşmaya devam ediyordu. " Alda odanı başına çal."

Gözünü kapatmaya çalışsa da başarılı olamamıştı. Nitekim hâlâ o an gözünün önünden geçiyordu.

***

Siyah gömlek ve kol pantolonu giyen Yiğit parfümünü sıkıp çıkmıştı. Sabah daha yedisi olmasına rağmen, uykusunu almış ve dinamik görünüyordu.

Siyah Porsche arabasına binen adam arabayı çalıştırıp yola çıktı.

Gaza basıp yolların anasını ağlatıyordu. İçindeki bilmek bitmeyen öfke genç adamın kulağının uguldamasina neden oluyordu.

Trafikte duran genç adam cebinden çıkardığı sigara paketini açıp içinden bir dal çıkardı. Dolgun ve kırmızı olan dudağına yerleştirdiği sigaranın ucunu yaktı.

Bir fırt çekip ciğerlerine gönderdi. Hâlâ ama hâlâ atamadığı sinir krizi vardı ve nasıl başa çıkacak inanki oda bilmiyordu.

Yeşil ışık yanması ile araç hareket etmiş gideceği yere hızla ulaşmıştı.

Frene basan genç adam arabadan inip onu bekleyen genç kızın yanına gitmişti. Adımları seriydi hemen ne konuşmak istiyorsa konuşsun çekip gitmek istiyordu.

Gelen adamla kalbi gümbür gümbür attı genç kızın. Yanına kadar gelişini gördü. Yüzünde hiç bir mimik dâhi yoktu.

" Merhaba, Yiğit."

" Seni dinliyorum," dedi sert bir sesle.

" Bir merhaba demeyecek misin?"

" İşim var!" Diye kestirip attı.

Genç kız başını salladı. Madem Yiğit böyle uygun görmüştü o zaman dediği gibi yapardı.

" Ben seninle şey hakkında konuşmak istiyorum."

" Ne?"

" Pişmanım Yiğit.." dedi biranda. Pişmanlık Yiğit onu bıraktığı günden bu yana sarmıştı yakasını. " Yemin ederim çok pişmanım. Bize bir şans..."

" Başak!" Dedi Yiğit sert bir dille. Buraya onun pişmanlığını dinlemek için gelmemişti. " Sen o treni çoktan kaçırdın! Kunt ile olan ilişkini benden gizli yaşayan sendin! Beni çocuk gibi parmağında oynatan da sendin!" Dedi Yiğit..

" Yiğit bir kere dinle beni." Dese de Yiğit çoktan istifa vermişti bile. Onu bu yoldan döndüren olamazdı artık.

" Buraya bunu için beni çağırdiysan boşuna yapmışsın." Tek seferde anlamasını isterse bile konulacaktı.

Başak aylar önce yaptığı gizli ilişkiyi yigite söylemediği için, ve bunu gizli yürüttüğü için çok pişmandi. Yiğit onun gözünün içine bakıp gülerken o ise Kunt ile olan bağlılığını hep gizli tutmuştu.

Ki Yiğit asla arkasından iş çevrilmesine izin vermezdi.

" Beni parmağında oynattığın, günlere say bu pişmanlığını! Ve.." dedi Yiğit. Parmağını kıza doğru tehdit edercesine salladı. " Sakın bir daha saçma sapan şeyler için beni ve arkadaşlarımi rahatız etme!"

Bunun onun için son uyarı olmuştu. O için başak yiğit aşkı çoktan bitmiş tarihin en eski sayfalarına karışmıştı.

Arkasını dönüp arabasına doğru yürüdü. Sert esen rüzgara inat yikilmadiginin sinyalini veriyordu.

Başak havada uçuşan saçlarını geriye çekti. Yiğit aracına binip çekip gitmişti. Ona en büyük hayal kırıklığıni yaşattığı için bir kez daha kendinden nefret ediyordu.

Bakışını denize çevirdi. Havanın bugün açık olmasına rağmen bir hayli poyraz vardı. Nefes almak zorken, nefesiiz kalmak daha zordu.

Yiğit hızla telefonu ile Görkem'mi aradı. Her zaman ki yerde bulaşmak isteğini söyledi. Telefonu kapatıp gaza bastı.

Evde ise durum farklıydı. Meltem hanım ve Esma ile güzel bir kahvaltı sofrası kurulmuştu.

Masa da yok yoktu. Çayı da yerine koyan Meltem hanım sandalyeye çöktü.

Tam buğday ekmeğini alan Esma yaptığı sıcak menemene dalişini yaptı.

Ekmeğin arasına aldığı menemni ağzına attı. Aldığı tat ile nerdeyse kendinden geçmişti.

Sedat bey ve Meltem hanım kıza bakarak güldüler. Esma midesine çok düşkün biriydi.

" Hâlâ huyundan vazgeçmemsin!"

Esma kafasını kaldırıp ona bakan iki çift göze baktı. Yemek yerken çok mu abartmisti.

" Ya şey kusura bakmayın, ben acıkınca birden gözüm döndü." Dedi mahçup bir edayla.

Meltem hanım güldü. Eli ile kızın elini anne edası ile tuttu.

" Yok kızım, ye isteğin kadar ye. Biz demek istediğimiz hâlâ küçük Esma gibisin diyoruz." Dedi Meltem hanım. Gözünü kocasına çevirdi.

" Öyle değil mi Sedat bey."

" Öyle tâbi, eskiden de böyleydin. Annen yemeği hazır ettiği an kimseyi beklemez ekmeğin alır yerdin."

" Ve azda kötek yemedim!" Dedi Esma gülerek. Çocukluğu ne kadar hüzünle geçse de aslında böyle anılar da vardı.

Okuldan koşup geldiği an annesini yaktığı yemekleri hızla indirirdi midesine. Annesi her zaman önce büyükler yesin dese de, ben o yaşlı kurtları beklemek zorunda mıyım, diye annesine lafı yetiştirieidi.

Çocuk olmak farklıydı, hemde çok farklıydı.

Kahvaltı sonrası dayısına ve yengsine kahve yapıp arka bahçeye geçmişti. Hava güzel de olsa Poyraz vardı bugün.

Gün boyunca dayısı ve yengesi ile konuşmuştu Esma. Gideceği okul ile ilgili bilgi sahibi de olmuştu. En çokta sinir olduğu yerde Yiğitin de aynı okulda eğitim görmesi idi.

Onunla nasıl anlaşacak, nasıl yapacak, nasıl konuşacak bilmiyordu. Ama bilmek de istemiyordu.

***

Deniz kenarında yakılan ateş ile etrafına toplanmıştı dostları.

Elinde bira şişesi ile oturan Yiğit hala geçmişi unutacak gibi yol görünmüyordu.

" Yiğit.." dedi Ece. " İyimsin?"

" Hâlâ bana pişmanım diyor Ece! Hâlâ." Gözü yanan ateşe dikmişti. Pişman değildi, sadece vicdanın sesini susturmaya çalışıyordu.

" Keşke sana söylemeseydim!" Dedi Ece. Başak onunla itibart kurmuş yiğit ile önemli bir mevzu konuşmak istediğini söylemişti.

" Boşver!" Dedi Yiğit ne kadar kestirip atsa da hala unutmak mümkün değildi onun için.

Arkadan gelen ışık ile ikisi de arkasını döndü. Arabanın farları sönmüş inen ise her zaman ki gibi Berk olmuştu.

" Hello, gençler." Yine neşeli edası ile girmişti ortama. " Nabersiniz ya?" Yiğitin yanına geçip oturdu.

" Yigido, ne yapiyon be ya?"

Ece gülereken, Yiğit gözünü baydı. Yok arkadaş bu adam ilflah olamazdı.

" Lan şerefsiz, ben sana kaç defa diyeceğim bana yigido deme diye!"

Berk tesüf edercesine adama başını salladı. " Aşk olsun be yigido," dedi inatla. " Ben sana burda tüm sevgimi aşkımı haykırmak istiyorum, ama bana yaptığın şu mualmeye bak."

Ece artık gülmekten kırılmıştı. Öyle ki elini karınına siper etmişti. Berk her zaman böyleydi. Grubun neşe kaynağı Berkti.

" Görkem nerede?" Diye sordu.

" Ne bilim, geleceğim dedi ortada yok." Kendine bir tane bira şişesi açtı. Bir kaç yudum gönderdi midesine.

" Lan hayvan yavaş iç lan şunu!" Diye uyardı Yiğit. Birde bunun sarhoş halini cekemzdi.

İçtikten sonra elinin tersiyle ağzını sildi. Genç adama kaydı bakışı.

" Şurada kafayı bulamak istiyorum lütfen bana karşımayin." Diye nazik bir tonda uyardı.

Hepsi bir an susmuş Berk şişeyi yarıya getirmişti. Ece ile ara ara konuşmuştu. Ki Berke de durumu anlatmıştı. Berk de tıpkı Ece gibi boşver diye durumu başından savdi. Ne kadar kurcalarsa başı derece agirirdi.

Yiğit önüne döndü. Hayatına bir şekilde devam etmesi gerekti. Başka da şansı yoktu tâbi.

" Yiğit sen psikoloksun kardeşim, kendi derdini en iyi sen bilirsin! O yüzden siktir et, ne hali varsa görsün." Dedi Berk.

" Berk haklı." Diye konuştu Ece.

" Tâbi ki de haklıyım!" Dedi tek Kaş havada. Haklı olmadığı bir söze asla girmezdi.

" Götün kalkmasın havaya."

" Yok lan götüm burada." Diye oturduğu yeri işaret etti.

Bu sefer hepsi gülmüştü. Belki en iyi gülüşler bazen dost bildiği yerdeydi...

 

 

 

Loading...
0%