@em_ineee
|
Bölüm-4 *** Aşkın acı verici tonu... Sevmek sevilmek arasında dağlar kadar mesafe vardı. Sevmek, sevebilmek, canı pahasına onunla yaşamak kadar güzel bir şeydi. Ama sevilmek.. aşk biterdi, aşk sözcükleri biterdi belki ama, sevgi bitemzdi. Birbirine olan sevdalar bitemzdi. Aşkın en acısını en ezalisini çekiyordu, Zerda. Her aşk biterdi ama sevda bitemzdi. Kızını halasina teslim etmiş çamaşır makinesdan çamaşırları çıkarıp sepet koymuş dama çıkmıştı. Hava bugün bulutlu ve soğuktu. Hafif esen, rüzgar kadının tülbentini arkaya doğru atıyor rüzgardan dolayı saçları meydana çıkıyordu. Merdivenleri geçip dama çıkmıştı çok şükür. Kocasının fark etmemiş yanında geçip gitmişti. Elindeki çamaşır sepetini yere koymuştu ki o sırada rüzgar daha sert esmiş, tulbetini aniden savrulup adamın ayak ucuna kadar düşmüştü. " Bir bu eksikti!" Dağılan saçını toplayıp düzenlemiş, tulbetini arayışına geçmişti. " Tulbetin burada." Kocasının her elinde tuttuğu lacivert tülbentini buldu gözleri. Zerda ses etmeden tulbetini elinden alıp saçını örtü. Yüzünü gök yüzüne çevirdi. Hava kararmış yavaş yavaş yağmur damlaları kara bulutlar ile birleşmeye adamıştı. Bu havada, çamaşır serilmezdi. Yerden aldığı sepet ile kocasının yanından geçeceği sırada kocası kadının kolundan tuttu. İkiside yan yana duruyordu. Zerda gelin hiç bakmadı kocasına sadece önüne bakıyordu. " Bir daha, daha dikkatli ol!" Diye uyarı verdi. Koyu kahve gözleri kadının üzerinde geziniyordu. Zerda kocasına bakmadı. Tek kaşı havada sadece bekledi. " Bu evde beni uyarman gereken tek ben değilim, bir karın daha var." Dedi kadın en sert sesi ile. Ayhan kadının sözlerine inat konuşmaya devam etti. " Şuan karım olarak yanımda sen varsın! O zaman da uyarmak bana düşer." Zerda bu sefer bakışını adama çevirdi. Yeşil gözleri adamın içini yakacak kadar delici ve kesici idi. " Ben sen karın değilim!" " Sen benim karimsin." " Ben senin hiç bir şeyin değilim! Sadece kızının annesiyim o kadar." Kolunu kocasından kurtmak istiyordu ama kocası bırakmak istemiyordu. Onları dinleyen ve içten içe kıskanan bir kadın da vardı. Karı koca birbiri ile kavgaya tutuştumustu. Onları izlemek de, Hawar'a kalmıştı. Bu yaptığı şey - kendince - iyi değildi. " Unutma bu evde bir tek karın ben değilim." Kadın kolunu kurtarıp hızla yanından ayrılmış yavaş yavaş aşağıya iniyordu. Gözleri kuması ile kesişti ama bir şey demeden geçip gitti. Giden kadından sonra hawar yukarıda kalan kocasına bakıyordu. Sinirini görebiliyordu. Kendisi de durmayıp aşağı indi. Bugün hawarin ailesi geleceği için ev derli toplu, yemekler yapılmıştı. Hawar ailesi geleceği için çok mutluydu. Ailesinin sevdiği yemekleri yapmıştı. Akşama doğru araba evin önünde durmuş, ailesi inmişti. Bediha xanim ve babası Hüseyin bey arabadan inmişti. İlk annesine sonra babasına kardeşlerine tek tek sarıldı hawar. Kardeşi, Dicle ablasına sarılıp hasret giderdi. Zübeyde hanım misafirleri ile birlikte eve geçmişti. Yemekler inmiş sofra kurulmuştu. Yemek esnasında Dicle ve Ayşe Zerda geline bakıyordu. Kadının güzelliği ön plandaydı. Kızı ile ilgilenen kadın pek konuşmuyor sadece kızı ile ilgileniyor ara ara sohbete eşlik ediyordu. Ayşe ve Dicle ablasına çeyizlik eşya getirmişti. Ablasını alıp odasına çıkan, iki kız kardeş ablasının odasına geçmişti. " Abla.." " Efendim Dicle'em." Kardeşi kızın yanına geçip oturdu. " Zerda, çok güzel kadın değil mi? Kocası nasıl oldu da bu kadının üstüne seni kuma getirdi?" Merak içindeydi açıkçası. " Erkek bebek vermedi diye aldı beni." Dedi. Sesinde uzak bir tını vardı. " Ya verirse?" Dedi bu sefer Ayşe. Kadın sonuçta bir kız çocuğu vermişti. Ne malûm vermeyeceği. " Nerdeyse dört beş yıl olmuş Ayşe. Verseydi şimdi verirdi." " Abla, Allah'ın işi bu kimin vereceğini kim bilir." Dedi Dicle. " Peki sen, sen iyimsin burada." Hawar derin bir nefes aldı. Kocası kötü davranmiyordu ama ona bakmıyordu da yüzüne. Kadını değildi de bambaşka biri gibi davranıyordu. " Yaşayıp gidiyorum işte." Sahte tebessümele baktı kardeşine. Dicle biliyordu ablası sadece, çocuk için gelmişti bu eve, daha fazlası asla olmayacaktı. Eşitlik bile! Kızlar ile birlikte aşağı geri dönmüştü. Ailesi ile oturmuştu. Gece olunca da evden ayrılmıştı ailesi. Hazırlık yapan kadın yüzüne krem sürerken kocası odaya gelmişti. Üstünü değiştirip yatağa geçmişti. Hawar kocasına bakıyordu. Bejerden kalkıp yatağa geçti. Elindeki telefon ile uğraşan adama uzun uzun baktı. Kirli sakallı, siyah saçı vardı kocasının, hafif göbeği olmasına rağmen yakışıklı olmasına hiç bir engel teşkil etmiyordu. Elini aheste aheste adamın saçına getirdi. Tam dokunmuştu ki, Ayhan geri çekildi. " Ne yapıyorsun?" " Şey saçında bir şey görmüş gibi oldum da bakayım dedim." " Söyleyebilirdin!" Dedi sesi sertleşmişti. Yataktan kalkıp banyoya geçen adamın arkasından baktı kadın. Saçına dokunmasına bile müsade yoktu. Onunla nasıl konuşacakti? Nasıl bu adama çocuk verecekti? Kocası geri dönmüş yatağa geçmişti. Bugün yorgundu, uyumayı tercih ediyordu. " Şev baş." Dedi hawar. " Şev baş." Adam. Arkasını dönüp yatmıştı. Kadında kendini yatağa gömustu. Uymak belki bütün kederi atmanın en iyi yoluydu. *** Derin kahkaha sesleri odadan dışarı kadar duyuluyordu. Reyhan annesine sabah sabah şebeklik yapıyor Zerda gülmekten kırıp geçiyordu. Kızının saçını tarayıp yanlardan toplamıştı. Kızı yataktan inip makyaj masasına gitmiş eline bir şey alıp geri dönmüştü. " Anne bunu bana tak." Minim elinde ucunda papatya olan küpeyi annesine uzattı. Zerda kızının elindeki papatyayi alıp baktı derin derin. Kocası evliliğinin üçüncü ayında iken almıştı ona. Daha Reyhan rahmine misafir olmadan evvel. " Gel takalım." Kızı yatağa geri oturup kulağını annesine uzattı. İki kulağına taktiği küpe kızına çok yakışmıştı. " Hadi aşağı inelim artık." Kızının elinden tutup odadan çıkmıştı ki, aynı zamanda karşıdaki odadan da, kocası ve kuması da çıkmıştı. Bir zamanlar ikisi de baş başa çıktığı bu odadan şimdi kocası başka bir kadınla çıkıyordu. O kadın ise üstüne gelen kuma isi. Zerda onlara bakmadan kapıyı kapatıp merdivenlere yöneldi. " Baba.." diye annesinin elini bırakıp babasına koştu küçük Reyhan. Kızı yanına gelmesi ile yere çöktü Ayhan. " Rojbas, baba." " Rojbas, Reyhan hanım." " Bak annem bana bunu taktı." İki kulağını babasına gösteriyordu. " Ne takmış?" Merakla kızının kulağına baktı. Gördüğü küpler ile gözleri kadına kaydı. Zerda kocasına, kocası Zerda'ya bakıyordu. İki kişilik manzaraya, bir kişi seyirci koltuğuna geçmiş birbirine hasret, özleyen, yan yana olmak isteyen karı kocaya bakıyordu Hawar. Ona bakmayan o gözler tek bir kadına bakıyordu, ve bakacaktı. Buna ömrü boyunca yasatacakti. O bir kuma idi. Hiç bir beklenti içinde olmazdı, olamazdı! " Çok güzel olmuş," " Gerçekten mi?" " Evet, hem sana ne yakışmaz ki. Aynı annen gibisin." Zerdanin gözleri kadına kaydı. Dayanamıyor gibi bir hâli, katlanamiyor gibi hâli söz konusu idi. Oda daha fazla duramadi. " Kızım hadi aşağı inelim." " Ben babamla ineceğim." Kızında da bir inat vardı ki, çok büyüktü.. Ayhan kızının elinden tutup aşağı indi. Zerda da ses etmeden kocasının ve kızının peşinden inmişti. Küçük çekirdek aile inerken, Hawar odanın kapısının önünde kalmıştı. Aile gözden kayıp olunca, kendisi de kendini toplayıp aşağı indi. Kahvaltı sonrası, Yıldız yeğenini alıp kendi odasına götürmüştü. Ona yeni boyama kitabı almıştı. Tâbi yensginin uyarısı da vardı, yüzüne üstüne sürmek yasaktı. Zerda, ve Hawar mutfağa geçmiş işlerini hal ederken, Ayhan da içeri geçmişti. Hawar mutfağa birinin geldiğini fark edince arkasını döndü. " Bir şey mi istiyorsun Ayhan?" Zerda işini hızla bitirip, kendini mutfak kısmından dışarı atmak için kocasının yanından geçip gitmişti. Giden kadın gerisinde kocasına sevdiği kokuyu da armağan etmişti. Ayhan o güzel hoş koku burununa sirayet edince içine çekmeden edemedi. Kadın direnişi fazlası ile gösteriyordu! Adam ise gösterdiği direnişine seyirci olarak bakıyor, gardini kırmaya çalışıyordu. " Yok.. yok bir şey." Adam mutfaktan çıkıp gitmişti. Hawar giden adamdan sonra iyiyce sinirlenmeye başlamıştı. Bu eve geleli iki hafta olmuştu hatta geçecekti, fakat kocası ilk kadını önemsiyor, ona bakmıyordu bile. Bu haksızlıkti ama! Zerda gorumcesine kahve, kızına da meyve suyu doldurup, odasına çıkmıştı. Kapıyı çalmış Yıldız acimisti. Kahveyi sehpaya koymuş, meyve suyu bardağında kızının yanına indirmişti. Kızı boyma kitabı ile meşgul iken kıza döndü. " Dün ben gittikten sonra bir şey oldu mu?" Dün her ne kadar misafir olsa bile Reyhani uyutma bahanesi ile odaya çıkmıştı Zerda. Yıldız başını salladı. " Yok bir şey olmadı. Geç saatlere kadar kalmadılar. Hawarin iki kardeşi de bugün okula gideceği erken çıktılar." Zerda anladım dercesine başını salladı. " Bir şey demediler değil mi?" " Yok ne diyebilirler ki?" " Yani ne bilim, akıllarını okuyamam ki!" " Yok yenge, ne diyebilirler ki zaten hepsi gelio öyle havadan sudan sohbet etti." Zerda kahvesini içerken yıldız yanına, gelip bir sır verecek gibi yengsinin dibine girdi. " Ama yenge dikkat et." Zerda anlamadı. " Ne için?" " Hawar dün sizi damın merdivenlerinin yanında sizi izliyordu." Dedi Yıldız. Dün mutfakta iş yaparken, görmüştü kadını. " Biliyorum.. gördüm." " O yüzden diyorum ağzına laf verme, ne olur ne olmaz. Kuma denen kadınların dili zehirlidir" Zerdanin bakışı değişti aniden. Ne kadar üstüne kadın da gelse, kocası ile aralarına çizgi çekip yoluna devam etmek istese de eğer ona bulaşır, bir şey yapma dercesine gelirse o zaman Zerda kimiş gösterirdi. " Benim kimseden korkum yok, Yıldız. Bana bir şey yapmaya kalkişirsa alnını karışlarim!" Bunu sözünü veriyordu. Kimse ona bunu yapamazdı kuması da dahil! Kahve sonrası kızı ile uğraşan kadın yemek için görümcesi ile mutfağa geçmişti. Üç kadında yemek için hazırlık yapmıştı. Akşam yemeği sonrası çay icilmis, Hawar gece olunca odaya çekilmişti. Üstüne giydiği, beyaz dantelli gecelik çekmiş, saçını tarayıp kocasını beklemeye koyulmuştu. Duvardaki kol saatine bakmıştı. Kocası henüz gelmemişti. Biraz daha bekledi. Bu saatler geceyi bulmuştu. Kadının uykusu gelmiş üşüdügunu hissteginde ise yoragini üstüne çekmişti. Sabah kalkan kadın, kocasının giydiğini fark etti. Yataktan kalkıp kocasının yanına geldi. " Dün gece neredeydin?" Soramamsi gereken soruyu pat diye sormuştu adama. " Evdeydim Hawar." Ceketini giyen adam kol saatini takıyordu. " Onu demiyorum. Odaya niye gelmedin?" Dedi kızgın ve öfkeli sesi ile. Çok beklemişti ve hala uykusu vardı. Uykuya gelmiyordu kadın. " Sen bana hesap mı soruyorsun?" " Hesap sormuyorum, sadece neredeyin merak ediyorum?" " Sanane, nerdeysem neredeyim. Sen hangi hakla bana soru sorarsın Hawar!" " Karın olarak." Dedi Hawar. " Ben senin karınim ya hani." " Kuma karımsin hawar. Sen haddine değil bana soru sormak. İster gelirim ister gelmem." Adam arkasını dönüp kapıya doğru yürüyeceği sırada kadın duramamisti. " Haddime değil ama, ben senin kumada olsa karınim. Sen beni bu eve erkek bebek doğurmak için getirdin." " Hawar." Dedi bu sefer. İşte bu uyarı dolu sesi idi. " Erkek bebek vereceksin diye kendini sakın üstün sanma! Ve sakın benimle bu şekilde konuşma, yoksa bugün burada yarın babanın evinde bulursun kendini." Lafını verip odadan çıkıp gitmişti. Hawar gözlerini sımsıkı kapattı. Hiç bir zaman değer göremeyeceğini garantilemisti.
|
0% |