@emekli_pilot
|
‘’Hoşça kal İnci.’’ Kadının arkasından baka kalmıştı Onur. İçinde anlam veremediği duygular tekrar gün yüzüne çıkarken ilerideki masada ailesiyle gülüşen kızı izledi. Sanki az önce ağlamaktan mahvolan kendisi değilmiş gibi ‘’Onur, iyi misin?’’ arkadaşının sorusuyla kendisini toparlayan adam hüzünle tebessüm etti. ‘’Hiç bu kadar iyi olmamıştım.’’ Derin derin nefesler alıyordu. Hiç iyi değildi. Birinin iyi olmadığını bilmesine gerekte yoktu zaten. ‘’Hadi bir şeyler yiyelim, eve geçmem lazım.’’ ‘’Döktürtmüşsün yine. Ne gerek vardı bu kadar zahmete.’’ ‘Her zaman mı geliyorsun sanki? Allah bilir bir daha ne zaman gelirsin!’’ ‘’Sen de haklısın valla ne diyeyim şimdi. İşler bu ay çok sıkıntılı. Bir de üstüne evlilik muhabbeti çıktı. Ne yapacağım hiç bilmiyorum.’’ ‘’Düşünme bu kadar, belki ilk görüşte aşk olur. Bilemezsin.’’ ‘’Ya da ilk görüşten sonra bütün hayatım cehennem olur.’’ ‘’Laf arasında sormayı unuttum. Sen bu soğuk nevaleyi nereden tanıyorsun? Bir elin ayağın boşaldı kızı görünce?’’ ‘’Üniversiteden tanıyorum. Bugünde kapı komşusu olduğumuzu öğrendik. Kıza niye soğuk nevale diyorsun oğlum?’’ ‘’İlk tanıştığımız zaman acayip soğuk birisiydi. Sık sık gelip gidiyordu buraya. Gele gide arkadaş olduk. Samimiyiz de aslında. Bir kere kriz geçirdiğine şahit olmuştum burada ama direkt beni bulmuştu gözleri, ben ilgilenmiştim. Şimdi bir kere bile gözü beni görmedi Onur. Hayırdır kız sana aşık falan mı oldu acaba?’’ ‘’Saçmalama Gökçen. Kız bir saat bile tanımadığı birine nasıl aşık olsun?’’ ‘’Okuldan tanıyorum dedin?’’ ‘’Birkaç kere konuşmuşluğumuz var o kadar.’’ Kader böyleydi ya; balığın gönlü çöle vurulmuştu ama çöl, zaten kavrulmuştu. ********** ‘’Alya, kızım seninle neden zevklerimiz bu kadar ayrı? Ne giyeceğim ben şimdi? Eve gidip gelmem bir saati bulur.’’ ‘’Abla elbiselerim iyi işte, bak şu kırmızı çok güzel.’’ Kardeşine ters ters bakan İnci kırmızı elbiseye kötü bir şeymiş gibi baktı. Sırtı açık, oldukça yoğun dekoltesi olan elbise pekte iyi bir mesaj vermezdi gelen aileye. Zaten İnci de böyle bir kıyafet giyemezdi. Oldu olası nefret ederdi böyle fazla dekolteli elbiselerden. Sıkıntıyla iç geçirmişti İnci. Ne yapabilirdi ki? Annesinin dolabına bakmaya karar verdi. Onunla az da olsa zevkleri uyuşuyordu. Gitmek için tam kalkacakken annesi elinde bembeyaz bir elbiseyle içeriye girmişti. ‘’Anne! Gözlerimin doğru görmediğini söyle bana. Sana giymek için yalvardığım elbiseyi ablama mı veriyorsun?’’ ‘’Bu, benim babanızla ilk karşılaştığım zaman giydiğim elbiseydi. O yüzden alelade bir durum için bu elbiseyi giymeni istemedim Alya. Bugün İnci’m gerçekten o adama bir şeyler hisseder mi bilmiyorum ‘’Elbise krizimizde çözüldü sonunda.’’ ‘’Ne elbisesi?’’ Alya söyleyene dek kızının üstünü fark etmeyen kadın kızının halini yeni fark etmişti. ‘’Ne döküldü üstüne İnci? En sevdiğin elbisendi, inşallah lekesi çıkar.’’ ‘’Nar suyu döktüm anne. Hiç mi çıkmaz bu leke ya hu? Kaç yılındayız Allah aşkına teknoloji çok gelişti.’’ ‘’Geldiler, biz aşağı iniyoruz sen de hemen giyin gel. Ayıp olmasın. Ha bu arada ne karar verirsen ver, sen mutlu olduktan sonra biz de mutluyuz.’’ Bu aralar gözünden akan yaşları istemsizce akarken daha fazla düşünmemek için giyinmeye başladı. Üzerindeki krem rengi kalem elbiseyi çıkartıp kirli sepetine atmış yatağın üzerine özenle koyduğu beyaz elbiseyi üzerine giymişti. Elbise o kadar hoşuna gitmişti ki kendisine âşık olmuş gibi süzüyordu. Bembeyaz tül elbise göğsünün üstünden sonra omuzlarına kapar dantelle bezenmiş, omuzlarında bileklerine kadarda tülle sarmıştı. Peri kızından farksızdı İnci. Adı gibi parlıyordu. Gözlerindeki hüzün çiçeklenmişti sanki. Odada oyalandığını fark eden kız yerde duran kuşağı görünce duraksamıştı. Elbisenin mavi kuşağı annesi ona verirken yere düşmüştü. Yerden aldığı kuşağı özenle beline bağlarken son kez aynadaki aksine baktı. Mutlu değildi ama huzursuz da değildi İnci. Aşağıda hoşuna gitmeyen en ufak şeyde kendine hâkim olup orayı terk edecekti. Kendini tekrar baştan aşağı süzen kız memnuniyetle tebessüm edip odadan çıkmıştı. Yüzüne içindeki huzursuzluğun aksine çok güzel bir gülümseme yayılmıştı. Adımları hızlanmıştı genç kızın. Salona yaklaştıkça artan kahkahalar daha net duyuluyordu artık. Son basamağı inip salona gelmişti. Gözleri etrafa kaydı. Özenle hazırlanmıştı yemek masası. Ailesi gerçek anlamda önemsiyordu bugünü. Salona girer girmez gördüğü kişi ile öylece kalmıştı. "Onur, senin ne işin var burada? Evde olursun sanıyordum." dedi İnci şaşkınlıkla. ‘’Bu akşam seni yalnız bırakmayayım dedim.’’ Onur, ayağa kalkarken. Kahkaha atan kız ayağa kalkan adama doğru yürümüş tokalaşmak için elini uzatmıştı. Adamın elini sıkarken: "Ben de misafirlerimiz geldi sandım. Kalabalık olmayız diye düşünmüştüm baba." "Abla misafirlerimiz geldi zaten, başkasını beklemiyoruz." Kız kardeşinin konuşmasıyla tokalaştığı kadınla öylece kalmıştı. Ağzından sessizce dökülen ‘’ne?’’ tek kelimelik bir isyandı kız için. Titreyen elini çekmek istemişti. Kendisine hâkim olamamaktan deli gibi korkmuştu o an. Dolan gözlerini gizlemek istercesine başını eğdi. Ne diyeceğini bilemiyordu. Hâlbuki soruyu soran o değil miydi? Toparlanmak zorundaydı İnci. Bir söz vermişti. Kendisine, ama kendisinden önce ailesi için bir söz vermişti. Onları artık üzmek istemiyordu. Oturup Onur ile doğru düzgün konuşmalıydı. Belki o bu evliliğe karşıydı, zorla gelmişti. İçinde verdiği savaşla yanında duran babasıyla yaşıt sert mizaçlı adama döndü. Adamı tanıyormuş gibi hissetmişti İnci. İstemsizce iş kadını maskesine bürünmüştü. ‘’Hoş geldiniz, ben İnci Kıran.’’ ‘’Aslan bu kız küçükken de böyleydi, şimdi de aynı. Hâlâ öfkesini gözlerinin arkasına gizliyor.’’ ‘’Kızım Akif amcanı hatırlamıyor musun? Çok severdin onu küçükken. Bizim yan taraftaki evde oturuyorlardı. Onur ile hep kavga ederdiniz hatta Akif yüzünden. Sen biraz daha küçüktün de belki Onur oğlum hatırlıyordur.’’ ‘’Babam için tartıştığım tek kişi Hilal idi benim İnci değildi ki?’’ kendi kendine konuşuyormuş gibiydi. O küçük kızı anımsadı. Yeşil gözleri o kadar güzeldi ki sırf kızın gözlerine daha çok bakabilmek için hep onunla kavga ederdi. Çünkü küçük kız sinirlenmedikçe onun gözlerine bakmazdı. Hatırladığı küçük kızla tebessüm etmişti. Babasını kıskandığı için değil de Hilal, sadece onunla oynasın diye kavga ederdi. Babası bahaneydi. Bunları anlaması biraz geç olsa da gözlerinin, yıllarca o küçük kızı aradığını asla unutamamıştı. Gözlerinin kesiştiği İnci ile donup kalmıştı. Kızın rengi yine atmıştı. Kriz geçirecekti. Ailesinden gizlediği bir durum olmasaydı eğer bu sabah ailesinden kaçarcasına ondan yardım istemezdi diye düşündü. Sakin kalmaya çalışarak ayağa kalktı. ‘’Bir ellerimi yıkasam iyi olacak. İnci, bana eşlik eder misin?’’ Ona seslenen adamla yutkunmuştu kız. Konuşsa ağlayacaktı, biliyordu. O yüzden uysalca başını sallayıp eliyle salonun çıkışını gösterdi. İkilinin arasındaki sessiz anlaşma bir şey bilmeyen aileler tarafından lütuf gibi görünmüştü. Yavaşça ilerleyen kızın ardından ilerlemişti genç adam. Ellerini sıkan kızın yanına hızla giden adam: ‘’Sakin ol, ben yanındayım kimse bir şey anlamadı.’’ Dedi. ‘’Valla ben Onur’u ilk kez birisine böyle güzel bakarken gördüm. Senin kız da oğlumu seviyor gibi. Bence hayırlı olsun diyelim şimdilik, ne dersin dünür?’’ ********
|
0% |