@emine.arbck
|
Yabancı Sesler
9. Bölüm
İpek, evi terk ettikten sonra bir süre, bir daha asla geri dönmeyeceğine dair kendini telkin etti. Ayakları yorgundu ve ruhu daha da ağırlaşmıştı, ama sonunda o lanetli evin sınırlarından çıkmıştı. Havanın taze, temiz kokusu, eski evin havasıyla karşılaştırıldığında ona sanki bir ömür kadar uzak hissediliyordu. Ancak, kalbinde bir boşluk vardı, sanki geçmişin karanlık sırrı, onu her an izliyordu. Evin ötesinde bir dünya vardı, ama İpek hala o karanlık gölgelerle bir bağlantı hissediyordu.
Kendini toparlamak ve neler olduğunu anlamak için biraz zaman geçirmeye karar verdi. Uzun yürüyüşler yaptı, içindeki boşluğu doldurmak için, ama evin silueti, her adımında biraz daha yaklaşıyor gibiydi. Geceleyin, kendini bir anda uykusuz, huzursuz ve rahatsız hissetmeye başladı. Bir an için, tüm yaşadığı bu korkunç olayların hayal mi yoksa gerçekte mi olduğuna karar veremedi.
Bir sabah, İpek, eski bir kitapçıda gezinirken bir şey fark etti. Kitapların arasında, büyükannesinin yazdığına benzeyen eski bir günlüğün cildi, yerinden çıkmıştı. Kitabın ismi, "Lena'nın Sırları", yazarının adı ise büyükannesiydi. Elini kitaba uzattı, ama tam o sırada, sanki biri arkasında sessizce duruyormuş gibi bir hisse kapıldı. Hızla döndü, ama kimseyi görmedi.
Kitabı alıp evine döndüğünde, sanki geçmişin hala onu terk etmediğini düşündü. O an bir kez daha, evdeki lanetli güçlerin ona bir şeyler söylemek için geri döndüğünü fark etti. İçeri girdiğinde, bir anda odadaki eski aynadan garip bir yansıma gördü. İpek, gözlerini kırptı. Gözlerindeki yansıma, sanki bir başka varlık tarafından bakılıyordu.
Gözlerini kapattığında, aniden zihinlerinde Lena'nın ve büyükannesinin kaybolduğu gece bir daha canlandı. Yavaşça hatırladı: "Geçmişin seni takip ediyor." O söz, her geçen gün birer birer gerçeğe dönüşüyordu. O geceyi hatırlayarak, bütün o anıların ne kadar önemli olduğunu fark etti. Evin içinde yaşananlar, onun bir parçasıydı. Geçmişteki kayıplar ve yapılan anlaşmalar, aslında onun geleceğini şekillendiriyordu.
Günler geçtikçe, İpek'in zihni iyice bulanmıştı. Bir sabah, hala Lena’nın kaybolduğu geceyi çözmeye çalışarak, büyükannesinin yazdığı kitaptan birkaç satır okudu. “Evin karanlık gücü, kaybolmuş ruhların zincirleridir. Her kayıp, bir başka kaybı doğurur. Geçmişi arayanlar, sonlarıyla yüzleşmelidir.” Bu sözler, her geçen gün, daha da ağırlaşan bir gerçekliği yansıtıyordu. O günden beri, her an birilerinin izlediği hissine kapılıyordu.
Bir gün, sabah kahvesini içerken, telefon çaldı. Tanımadığı bir numaradan arama geliyordu. Hızla açtı, ama karşısındaki ses, sadece soğuk bir fısıldama gibiydi: “Geçmiş seni çağırıyor. Bu ev, seni bekliyor.” Telefonda bir anlık sessizlik oldu, sonra hat kesildi. İpek, telefonu elinde sıkıca tuttu, ama kalbi hızla çarpmaya başlamıştı. Telefonu kapatıp masaya koydu, ama o soğuk sesin yankıları hala kulaklarında çınlıyordu.
İpek bir karar verdi: Gerçekten kurtulmak istiyorsa, geçmişle bir kez daha yüzleşmeliydi. O ev, kaybolan ruhları, geçmişin sırlarını saklıyor ve onu bir şekilde içine çekmeye devam ediyordu. Lena’nın kayboluşu, artık İpek için yalnızca bir anı değil, bir zorunluluk haline gelmişti. Onu çözmeden, bu kabustan kurtulamayacağını biliyordu.
Bir gece, cesaretini toplayıp yeniden o lanetli eve gitmeye karar verdi. Ama bu kez, daha farklı hissediyordu. Ev, onun içindeki korkuyu değil, karanlık sırrını açığa çıkarmayı bekliyordu. O adımlar, geçmişin getirdiği ağır yükü taşırken, evin kapısına her yaklaşan İpek, kendini bir anlamda o kaybolan ruhların arasında buluyordu.
Ev, yeniden içeri girmesi için onu bekliyordu. Geri dönmek, sonunda tüm bu lanetin ne olduğunu anlamak anlamına gelecekti. İpek, artık korkmuyordu. Geçmişin gerçeği, onunla yüzleşmesini istiyordu.
Evin kapısı gıcırdayarak açıldığında, İpek bir adım daha attı. Karanlık, her bir köşede onu izlerken, derinlerde bir yerlerden yine o aynı kadın sesini duydu: “Gel. Geçmişin son bulacak.”
O anda, İpek nihayetinde korkularını bir kenara bırakıp, evin derinliklerine inmeye karar verdi...
|
0% |