
Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim. (Sınır 25 oy 20 yorum)
Gecenin ayazı usulca sinesine çekilirken yerini kara bulutlara bırakmış, gökyüzünü esir almıştı. Her an yağmur yağacakmış gibi duran bulutlar insanların acılarına ortak olmak istiyor gibiydi.
Genç kız sabahın ilk ışıklarında aralamıştı yorgun gözlerini. Saatlerdir sessizce dışarıdaki rüzgarı izliyordu. Her rüzgarın esişinde camlarının önünde olan ağacın dallar nazlı nazlı camlarına vuruyordu.
Derin bir nefes alarak bakışlarını usulca yanında uyuyan adama çevirdi. Genç adam hafifçe çattığı kaşlarıyla uyurken ne kadar güzel gözüktüğünden haberi yoktu. Suna hasret kalmış gözleriyle sevdiği adamı baktı.
Ela gözlerini ondan ayırıp yattığı yerden doğrulmaya çalıştı, lavaboya gitmesi gerekiyordu lakin tek başına oraya kadar nasıl gideceğini bilmiyordu. Ellerini yatağa yaslayıp ellerinden destek alarak yattığı yerden kalkmaya çalıştı. Bedenini zorlukla doğrulttuğunda bedeni soluk soluğa kalmıştı.
Kollarını yorgunlukla yorganın üzerine bırakıp titrek bir nefes aldı. Dolan gözlerinden yaş akmaması için kendisiyle savaşırken içinde soğuk fırtınalar esiyordu.
Yorganı yavaşa üzerinden atıp hareket etmeyen bacaklarına baktı. Gözünden düşen bir damla yaşla acı bir şekilde yutkundu.
“Suna.” Duyduğu sesle aceleyle yüzünü ıslatan yaşları sildi. Bakışlarını yatakta doğrularak oturan adama çevirdiğinde ona solan gözleriyle baktı. “Ne yapıyorsun.?” Diye konuştu genç adam tedirgin sesiyle. Suna bakışlarını odan kaçırıp ellerini birleştirip dizlerinin üzerine bıraktı.
“Şey.. şey ben lavaboya gidecektim.” kısık sesiyle adeta fısıldayarak konuşuyordu. İnsanlara yük olmadan bir şeylerini kendisi halletmek istiyordu lakin bu bekte mümkün görünmüyordu.
Genç adam oturduğu yerden kalkıp sert adımlarıyla genç kızın olduğu tarafa ilerledi. Keskin bakışları onun üzerinde dolaşırken genç kızın neler düşündüğünü az çok anlıyordu. Eğilip genç kızı kucağına aldığında Suna şaşkınlıkla gözlerini araladı. Kollarını korkuyla genç adamın boynuna dolayıp usulca yutkundu.
“Neden bana çağırmıyorsun.?”Sunu bakışlarını genç adamdan kaçırıp çekingen bir şekilde başını öne eğdi. “ Eğme o başını, bir şey isteyeceğin zaman bana söylemen yeterli.” Banyonun kapısını açıp, Suna için değiştirdiği alafranga tuvalete yavaşça bıraktı onu.
“Ben dışarıda bekliyorum, işin bitince seslen.” Suna kızaran yanaklarını gizlemek için başını öne eğip yavaşça salladı. Kısa sürede işini halletiğinde genç adam nasıl sesleneceğini bilmiyordu genç kız.
“Devran.” Diye seslendi kısık sesiyle. Lakin sesi ancak kendi duyabileceği kadardı. Boğazını hafifçe temizleyip kuruyan dudaklarını araladı. “Devran.” Bu kez daha güçlü bir sesle seslendiğinde genç adam onu duyarak hafifçe kapıya vurdu.
“Suna, geleyim mi.?”
“Gel.” Genç kız kısık çıkan sesiyle konuşurken Devran banyonun kapısını açarak oraya girdi. Gözleri ona çekingen gözlerle bakan kıza değdiğinde kalbinde ılık bir rüzgarın estiğini hissetti.
Devran eğilip genç kızı kucağına alıp lavabonun önündeki geniş taşa oturttu. Suna şaşkın bakışlarıyla ona bakarken Devran gözleriyle suyu işaret etti.
“Hadi elini yüzünü yıka.” Genç kız yavaşça başını sallayıp ellerini yıkarken yüzünde hissettiği ıslaklıkla bakışlarını genç adama çevirdi. Devran büyük ellerine doldurduğu suyla genç kızın yüzünü narince yıkarken Suna ona dolan gözleriyle bakıyordu, tıpkı yıllar önceki Devran gibiydi. Ona sevgiyle bakan, merhamet dolu adam.
Devran genç kızın yüzünü yıkadıktan sonra kenardaki havluyla narin dokunuşlarla yüzünü duruladı.
“O ela gözlerini çek üzerimden, yoksa kara gözlerim onlara tutsak olacak.”genç kızı yavaşça kucağına alıp banyodan çıkarken kısa biran ona bakmıştı. Kara gözleri onun kızaran yanaklarında dolaşırken dudakları usulca kıvrılmıştı. Genç kızı yavaşça koltuğun üzerine bırakıp dolaptan aldığı siyah elbiseyi ona uzattı.
“Yardım etmemi ister misin.?” suna aceleyle başını olumsuz anlamda sallayarak elindeki elbiseyi aldı.
“Yok.. ben hallederim.” Genç adam başını usulca sallayıp arkasını dönüp banyoya girdiğinde Suna amansızca atan kalbiyle baş başa kalmıştı. Elini usulca kalbinin üzerine bırakıp kısık sesle fısıldadı. “Sessiz ol biraz, duyacak.”
Elindeki elbiseyi koltuğun kenarına bırakıp üzerindeki fazlalık kıyafetleri zorlanarakta olsa çıkarıp elbisesini giyindi. Elbisenin altında kalan sarı saçlarını dışarıya çıkarıp derin bir nefes aldı, zira nefes nefese kalmıştı.
Sırtını geriye yaslayıp bakışlarını camdan dışarıya çevirdiğinde genç adamın banyodan çıktığını gördü. Bakışları ona çekingen bir şekilde bakarken Devran dolaptan aldığı çoraplarla genç kızın önünde çömeldi. Suna elini genç adamın omzuna uzatıp hafifçe dokundu.
“Devran, ben yaparım.” Genç adam başını hafifçe başını kaldırıp kısa bir bakış attı genç kıza. Kara gözleri genç kızın yüzüne dökülen sarı dalgalı saçlarında asılı kalırken usulca yutkundu.
Saçlarından yayılan papatya kokusu gözlerinin huzurla kapanmasını sağlıyordu. Derin bir nefes alarak bakışlarını genç kızdan ayırıp elini onun ayağına uzatıp yavaşça çoraplarını giydirdi.
Suna hüzün dolu gözlerle bakıyordu ona. Genç adamın hiçbir dokunuşunu hissetmiyordu. Kalbinde geçmeyecek bir yara peydah olmuştu, bu yara gün geçtikçe büyüyordu sanki.
“Dün, söylediklerim.” Diye konuştu genç kız titreyen sesiyle. Genç adamın gözlerine bakarak ondan istediği yanıtı almalıydı. “Bana inanıyorsun değil mi.?” Devran sol ayağının çorabını giydirip bakışlarını yeniden ona çevirdi.
Elini uzatıp genç kızın dizlerinin üzerindeki ellerini büyük avuçlarının arasına aldı. Gözler derin bir sevdayla bakıyordu karşısındaki gönül yarasına.
“Dünde söyledim yine söylüyorum, sana inanıyorum. seni senden bile iyi tanıyorum ben, bana yalan söylemeyeceğini biliyorum Suna.” Genç kız dudaklarının üzerinde oluşan kuru tebessümle genç adama bakarken çekingen bir şekilde başını öne eğdi.
“O zaman bana artık kızgın değilsin değil mi.?” diye sordu sesine yansıyan meraklı bir tınyıla. Genç adam sağ elini usulca genç kızın yüzüne dökülen saç tutamına uzatıp onu geriye doğru itti.
Parmakları arasında kayıp giden saç telleri ömründen kayıp giden yılların acısını alıyordu sanki.
“Değilim, kalbim hala bir tutam sarı saçına muhtaç.” Suna dudakların üzerindeki kuru gülümsemenin büyümesine mani olamazken kollarını hafifçe genç adamın boynuna doladı. Devran kollarını genç kızın ince beline sararken yıllardır hasret kaldığı huzura kavuşmuştu.
“Seni koruyamadım, sen beni korumaya çalışırken ben seni koruyamadım.” Genç adam bedenini hafifçe geriye çekip kara gözlerini genç kızın ela gözlerine tutsak etti. “Bize bunu yapanlar hesabını verecek, sana bunu yapanlar acıya mahkum olacak.” Yavaşça çömeldiği yerden kalkıp genç kızı kucağına aldığında Suna kollarını onun boynuna sardı.
“Şimdi kahvaltı zamanı.” Suna bakışlarını ondan kaçırıp titrek bir soluk aldı. O kadının acımasız gözleriyle karşılaşmaya hazır hissetmiyordu kendini. Devran sert adımlarıyla merdivenleri inip salona geldiğinde, sessizce her zamanki yerlerine oturdular.
Azize ve İbrahim beyin keskin bakışları genç kızın üzerinde dolaşırken Fazıl bey afiyet olsun diyerek yemeye başladı.
“İbrahim, bundan sonra çaylıklara gitmeyeceksin.” Yaşlı adam sert bakışlarıyla oğluna bakarken oğlu heyecan dolu gözlerini babasına çevirdi.
“Yoksa fabrikaya mı gideceğim baba.” Fazıl bey elindeki çay bardağını masanın üzerine bırakıp bakışlarını oğluna çevirdi.
“Hayır, düşündüm de senin emeklilik zamanın geldide geçiyor. Bundan sonra çalışmana gerek yok. Haa çok çalışmak istiyorsan kahya Hasan yardım edersin bahçe işlerinde.” İbrahim bey duyduklarıyla şaşkına dönerken dudakları yavaşça aralanmıştı. Her şey elinden yavaşa kayıyordu. Babası dün o kızın söylediği sözlerden şüphelendiği için pekâlâ böyle yaptığını biliyordu.
“Baba..” Fazıl bey bakışlarını oğlunda ayırıp kahvaltısına devam etti.
“Konu kapandı, işine gelirse.” İbrahim bey öfkeyle yerinden kalkıp giderken Azize hanım öfkeyle yerinden kalkıp ateş saçan gözlerini karşısındaki genç kıza çevirdi. Yeri döven adımları genç kızın üzerine doğru ilerlerken herkesin bakışları onun üzerindeydi.
“Hepsi senin yüzünden.” içine dolan öfkeyle genç kızın üzerine atılıp sarı saçlarını bir kısrak gibi kavrayıp acımasızca çekti. “Senin yüzünden oldu her şey yılan, utanmadan iftira atıyorsun bize.” Devran hızla oturduğu yerden kalkıp genç kızı Azize’nin elinden kurtarmaya çalıştığından Cüneyd abisine yardım ediyordu.
Cüneyd annesini tutup geriye doğru çektiğinde, Azize hırsala genç kızın saçlarını çekti. Suna hissettiği acı yüzünden dudaklarının arasından acı dolu bir inilti bırakırken Devran öfkeyle Azizeyi geriye doğru itti. Azize dengesini kuramayıp geriye doğru sendelediğinde, Devran’ın yakıcı bakışlarıyla karşılaştı.
“Haddini bil, sen kim oluyorsunda benim karıma böyle davranıyorsun.” Genç kız acıdan dolayı dolan gözlerini usulca kapattığında gözlerinden bir damla yaş süzülmüştü. Korkuyla atan kalbinin sesi kulaklarında yankılanırken titreyen elleriyle sıkıca genç adamın elini tuttu.
Fazıl bey oturduğu yerden kalıp elindeki bastonu sert bir şekilde yere vurdu. Çattığı kaşlarıyla gelinine doğru ilerlerken Azize hanım bir adım geriye gitti. Cüneyd annesinin kolunu bırakıp geriye çekildiğinde kenarda onları izleyen Rüveydayı gördü.
“Bana bak gelin, benim çatımın altında yaşıyorsun ayağını denk al. Yoksa yaşayak bir çatınız kalmaz.” Azize hanım konuşmak için dudaklarını aralayacağı esnada Fazıl ona mani oldu. “Şimdi yıkıl karşımdan hadsiz.” Azize hanım sakin kalmak için gözlerini yavaşça kapatıp arkasını dönerek solunun çıkışına doğru ilerledi sert adımlarıyla.
Adımları solunun çıkışına geldiğinde gördüğü bedenle sinirini ondan çıkarmak istercesine genç kızın bedenini geriye doğru itti.
“Çekil be sende ayağımın altından.” rüveyda bir anda itilmeyle dengesini kurmayıp geriye doğru sendelerken son anda kapının kenarına tutunmuştu. Usulca yutkunup başını kaldırdığında telaşlı adımlara ona doğru gelen adamı görmesiyle geriye doğru bir adım attı.
“İyi misin.?” Diye sordu Cüneyd sesinde bastıramadığı telaşlı bir tınıyla. Rüveyda usulca başını sallayıp arkasını dönüp aceleyle oradan ayrılırken genç adam yine ardında kalmıştı.
Devran, genç kızın elini sıkıca tutarken eğilerek onunla aynı hizaya geldi. Suna korkunun esir aldığı gözlerini genç adamın kara gözlerine çevirip titreyen dudaklarını araladı.
“Gitmek istiyorum, lütfen.” Suna naif sesiyle konuşup ona masum bakışlarıyla bakarken genç adam hafifçe başını sallayıp genç kızı kucağına alarak solundan ayrıldı. Adımları sert bir şekilde onların odasına ilerlerken genç kız kollarını onun boynuna sarıp başını onun omzuna yasladı. Gözünden akan bir damla yaş genç adamın omzunu ıslatırken, etrafı acı bir serzeniş sarmıştı.
######
Genç kız yüzüne dökülen bir saç tutamını geriye doğru atıp elindeki fırçayla lavaboyu yıkamaya devam etti. Fırçayı kenara bırakıp lavaboyu akıttı. Kenara bıraktığı bezi eline alıp aynayı silerken aynaya yansıyan görüntüsüne takılmıştı yorgun gözleri.
Saatlerdir temizlik yapmaktan bedeni bir hayli yorulmuştu lakin bitirmesi gereken işler vardı. Yüzüne dökülen kahverengi saçları mavi elbisesinin üzerine dökülüyordu. Elinin tersiyle saçlarını geriye atıp, elindeki bezi durulayıp kenardaki temizlik kovasına koydu. Ellerini yıkayıp kenardaki havluya sileceği esnada kısa bir an duraksayıp ellerini geriye indirdi.
Islak ellerini elbisesinin eteğine silip, yere bıraktığı temizlik kovasını eğilerek kucağına aldı. Yorgun adımlarla banyonun kapısına ilerleyip kapıyı açacağı esnada kapının sert bir şekilde açılmasıyla geriye doğru bir iki adım attı.
Cüneyd kapıyı açtığında karşısında gördüğü bedenle kaşlarını çatıp sağ kaşını hafifçe kaldırdı. Banyonun içerisine doğru bir adım attığında genç kız geriye doğru bir adım atmıştı, genç adam bunu fark ederek adımlarını durdururken kuru dudaklarını araladı.
“Ne yapıyorsun burada.?” Diye konuştu Cüneyd düz sesiyle. Kahverengi gözleri genç kızın yorgun yüzünde dolaşıyordu ağır ağır. Rüveyda usulca yutkunup elindeki temizlik kovasını gösterdi.
Cüneyd genç kızın işaret ettiği yere bakıp anladım dercesine başını salladı. Genç kıza doğru bir adım atıp ona geçmesi için yer açtı. Genç kızın sürekli bakışlarını ondan kaçırması, ona çekingen bir şekilde bakmasına genç adam artık alışmıştı. Rüveyda genç adamın yanından geçeceği esnada odanın içini dolduran kapı sesiyle kahverengi gözlerini telaşla Cüneyd’e çevirdi.
“Abi, müsait misin.?” Kapının ardından Seher’in sesi yankılanırken Rüveyda korkulu gözlerle genç adama bakıyordu. Cüneyd banyodan çıkacığı esnada duyduğu kapı sesiyle aceleyle banyonun kapısını kapattı. “Abi.”
Rüveyda şaşkın ve telaşlı gözlerle genç adamı izlerken Cüneyd musluğu sonuna kadar açtı. Seher banyodan gelen su sesini duyduğunda hafifçe kapıya tıklattı. “Burada mısın, ya diğer lavabo dolu seninkini kullanabilir miyim biraz çabuk olsan.”
Rüveyda duyduklarıyla gözlerini korkuyla aralarken elindeki kova yere düşmüştü. Cüneyd genç kızı kolundan tutup kenara çekerek büyük elini dudaklarının üzerine bastırdı.
“Sessiz ol.” Hafifçe çattığı kaşlarıyla genç kıza bakarken Rüveyda elini genç adamın elinin üzerine koyup elini ağzının üzerinden çekmeye çalıştı, lakin Cüneyd müsade etmedi. Genç adam boğazını hafifçe temizleyip dudaklarını araladı. “Duş alıyorum Seher.” Gür sesiyle bağırdığında genç kız irkilerek yerinde sıçradı.
Cüneyd bakışlarını irkilen kıza çevirdiğinde tek kaşını kaldırarak ona baktı. Rüveyda kaşlarını hafifçe çatarak karşısındaki genç adama bakarken dudaklarının üzerine kapanan eli tekrar çekmeye çalıştı. Cüneyd anlamayan gözlerle ona bakarken Rüveyda genç adamın elini ısırdı.
Cüneyd hissettiği acıyla sessizce inleyerek elini geriye çektiğinde çattığı kaşlayla genç kıza baktı.
“Manyak mısın neden elimi ısırıyorsun.?” Cüneyd hafif öfkeyle harmanlanmış sesiyle konuşurken odanın kapısının kapanma sesini duyduğunda kardeşinin gittiğini anladı. Rüveyda nerdeyse burnunun dibindeki adamı geriye itip elbisesinin cebindeki defteri çıkartıp, kalemine defterin üzerinde dolaştırdı.
Defteri genç adama doğru uzattığında Cüneyd başını eğerek yazıyı okumaya başladı. 'Kusura bakmayın ama manyak olan sizsiniz, bilmem farkında mısınız ama ben konuşamıyorum. Neden ağzımı kapatıyorsunuz.?’ Cüneyd okuduğu kelamlarla sert bir şekilde yutkunup mahcup bir şekilde genç kıza baktı.
“Kusura bakma, ben… bir anda refleksle oldu.” kahverengi gözleri genç kızın kahvelerini esir alırken sert bir şekilde yutkunu. Farkında olmadan onu kırmıştı. Genç kız defterine bir şeyler yazıp tekrar ona uzattığında sert bir şekilde yutkunarak okudu yazanları.
'Estağfurullah, siz bu evin beyi bende çalışanıyım normal olarak aynı yerde görünmek istemediniz.’ genç kız arkasını dönüp giderken Cüneyd hızla elinden tutarak onu kendisine doğru çekti. İkisinin delici bakışları birbirine tutunurken genç kızın bakışlarında kırgınlık vardı, lakin neye kırıldığını bile bilmiyordu.
“Ne bey olmam nede senin bu evin çalışanı olman umrumda değil. Benim umrumda olan yıllardır atmayan kalbim seni görünce delirmiş gibi atması.” Genç kız duyduklarıyla şaşkına dönerken kirpikleirni hızla açıp kapatıyordu.
Kalbi bir divana gibi atarken usulca yutkunup genç adamı hızla iterek onun esaretinden kurtuldu. Birbirine dolaşan adımlarıyla oradan ayrılıp giderken kalbi daha önce tatmadığı bir duyguyla başbaşaydı.
#######
Genç kız ıslak gözleriyle camdan dışarıyı izlerken içindeki küskün çocuğu susturamıyordu. Annesi onları bırakıp gittiğinde kalbi yaralanan küçük çocuk babası öldüğünde yerle yeksan olmuştu, şimdilerde ise bir harabeye dönmüştü.
Başını genç adamın omzundan ayırıp durgun ela gözlerini onun ela gözlerine çevirdi.
“Sanırım bende bir sorun var.” Diye konuştu naif sesiyle. Devran elini uzatıp genç kızın yüzüne dökülen saç tutamını geriye doğru itti. Tek kaşını kaldırıp sorgulayan bir ifadeyle baktı yüzüne.
“Ne gibi.?” Suna omzunu hafifçe kaldırıp indirdi. Gözlerini genç adamdan kaçırıp önüne eğdi.
“Baksana nereye gitsem hep bir felaket. Sanırım biraz uğursuzum.” Genç adam Suna’nın yüzünü elleri arasına alıp başını hafifçe kaldırıp ela gözlerine baktı.
“Böyle düşünme, insanlar kötü kalpli sadece.” Genç kız sessiz kalıp gözlerini genç adamın kara gözlerinde gezdirdi ağır ağır. Gözlerine yansıyan duyguya daha evvelden aşinaydı. “Yayla evine gidelim mi.? Biraz değişiklik olur.” Diye sordu Devran sakin sesiyle. Suna yüzüne yansıyan ufak bir tebessümle başını yavaşça salladı.
“Olur gidelim.” Devran başını olumlu anlamda sallayıp yavaşça oturduğu yerden kalktı. Dolaptan aldığı küçük çantaya hem genç kız için hem kendisi için kıyafet koyup çantayı kenara bıraktı.
“Ben rüveyda’ya söyleyeyim oda gelsin bizimle.” Devran arkasını dönüp odadan çıkıp giderken genç kız sessizce geri gelmesini bekledi.
Devran seri adımlarla merdivenleri inip mutfağa doğru ilerledi. Mutfağa girdiğinde bakışları içeride dolaştı yavaşça. Gözleri aradığı kişiyi görmesiyle ona doğru ilerledi.
“Rüveyda.” Diye seslendi genç kıza sakin sesiyle. Rüveyda elindeki işi bırakıp bakışlarını karşısındaki Devran Beye çevirdi. “Birkaç günlüğüne Suna ile yayla evine gideceğiz, seninde bizimle gelmeni istiyorum.” Genç kız duyduklarıyla şaşırsada usulca başını sallarken mutfağın kapısında onları dinleyen Cüneydi gördü.
“Birazdan çıkarız kendine bir kaç kıyafet hazırla.” Rüveyda sessizce başını sallayarak karşısındaki adamı onaylarken Devran mutfaktan çıkmıştı. Sert adımlarla merdivenlere ilerlerken merdivenleri çıkan kardeşini görmesiyle ona seslendi.
“Cüneyd.” Genç adam abisinin ona seslenmesiyle başını omzunun üzerinden çevirip geriye doğru baktı. Devran ona yetişip tek kaşını kaldırıp konuştu. “Hayırdır ne bu telaş.” Cüneyd abisiyle birlikte merdivenleri çıkarken ne diyeceğini bilemedi. Usulca yutkunup dudaklarını araladı.
“Hiç odama gidiyordum. Rüveyda’ya söylediklerini duydum yayla evine gidecekmişsiniz bana neden haber vermiyorsun abi.?” Devran bakışlarını kısa biran kardeşine çevirip önüne döndü. Adımları onun odasının önünde durduğunda elini cebine koyarak kardeşin baktı.
“Yengene yardımcı olması için bizimle gelmesini istedim. İstiyorsan gel sende.” Cüneyd yüzüne yerleşen tebessümle başını sallayarak onayladı abisini. “Gerci senin gelmek istemenin sebebi belli ama neyse.” Devran arkasını dönüp odaya girmeden hemen önce sert sesiyle konuştu. “10 dakikaya hazır ol.”
Odaya girip kapıyı ardından kapattığında Suna’nın meraklı bakışlarıyla karşılaştı. Devran dolaptan aldığı kabanı genç kızın üzerine giydirip onu yavaşça kucağına aldı.
“Cüneyd bizimle gelmek istedi ona söylüyordum.” genç kız kollarını onun boynuna sarıp başını omzuna yasladı yavaşça.
“Sen hep beni böyle kucağında mı taşıyacaksın.”
“Evet.” Diye yanıtladı Devran kesin ses tonuyla. Genç kız başını hafifçe kaldırıp altan ona baktı.
“Ama yorulursun.” Devran başını eğip hafifçe gülümseyerek ona baktı.
“Yorulmam.” Evden çıkıp genç kızı arabanın ön koltuğuna bıraktığında Cüneyd’in geldiğini gördü. Kardeşinin elindekini alıp içeriye girmesini işaret etti.” Bizim odadaki çantayı ve yengenin sandalyesini getir.” genç adam başını sallayıp eve giderken Rüveyda kısa sürede evden çıkıp arabanın yanına gelmişti.
Devran ona arka koltuğa oturmasını işaret ederken genç kız sessizce arka koltuğa oturup elindeki çantayı kenara bıraktı. Devran arabaya binip kardeşinin gelmesini beklerken Cüneyd kısa sürede gelip elindeki eşyaları arabanın arkasına bırakıp arabanın arka kapısını açıp oturdu.
“Gidebiliriz abi.” Diye konuştu keyifli sesiyle. Rüveyda şaşkın gözlerle karşısındaki adama bakarken Cüneyd gözünü hafifçe kırparak ona baktı. Genç kız çattığı kaşlarıyla önüne dönerken genç adamın yüzünde kuru bir tebessüm yeşermişti.
Araba yağmurlu yolda yavaşça ilerlerken kimseden ses çıkmıyordu. Devran bakışlarını yanında sessizce yolu izleyen karısına çevirdi kısa biran. Yaşadığı bunca olayın onu bir hayli yorduğunun farkındaydı. Ela gözleri yorgun ve kırılgan bakıyordu, lakin genç adam meftunu olduğu o gözlerin tekrardan parlaması için elinden geleni yapacaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |