16. Bölüm

16. Bölüm

Emine Furuncu
eminefuruncu

 

Keyifli okumalar dilerim, hatalarım varsa kusura bakmayın. Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

(Yeni kitabım VEFAKÂR'I okuyup destek olursanız çok sevinirim.)

 

 

Genç kız dakikalardır ela gözlerini ayırmadan yağan yağmuru izliyordu. Dışarıdan sessiz görünsede içinde fırtınalar kopuyordu. Zihninde yankılanan kelamları susturamıyordu. İçine doldurduğu titrek nefesle bakışlarını ağır bir şekilde camdan ayırdığında ona bakan kara gözlerle karşılaştı.

 

Devran gözlerini yavaşça kapatıp sert bir soluk alarak yavaşça oturduğu yerden kalkarak genç kızın yanına doğru ilerledi ağır adımlarla. Genç kızın yanına geldiğinde usulca yatağın boş kısmına oturdu.

 

“Ne dedi o kadın sana.?” Diye sordu sakin tutmaya çalıştığı sesiyle. Zira genç kızın saatlerdir sessizce oturuyor olması gittikçe canını sıkmaya başlamıştı. Elini usulca uzatıp genç kızın elini tuttu. Suna’nın küçük eli onun büyük elinin içinde kaybolurken yavaşça dudaklarını araladı. “Söyle hadi bana papatyam, ne dedi sana.?”

 

Suna yıllar sonra ilk kez duyduğu hitapla gözleri anında dolarken ela gözlerini genç adamın kara gözlerine çevirdi. Onu hep papatyam diye seven adam yıllar sonra ilk kez ona öyle seslenmişti. Yıllardır birbirlerine hasret kalarak yaşamışlardı bir hiç uğruna.

 

Suna kuruyan dudaklarını yavaşça ıslatıp derin bir nefes aldı, söylemek istediği şeylere gücü yetmiyordu.

 

“Hiç.” Diye fısıldadı kısık sesiyle. Devran sert bir soluk alarak sakin kalmaya çalıştı.

 

“O yüzden mi saatlerdir suskunsun, Suna bana gerçekleri söyle.” Genç adam kendine hakim olamayarak sert sesiyle konuşurken Suna başını öne eğerek dolan gözlerini ondan sakladı. Dizlerinin üzerinde birbirine kenetledi ellerini sıkıca yumruk yaptı.

 

“Sanırım benim yüzümden baba olamayacaksın Devran.” Dudaklarının arasından dökülen kelamlar kalbinde görünmez yaralar açarken gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Devran duyduklarıyla kara kaşlarını derinden çatarak anlamayan bakışlarıyla baktı genç kıza. Elini yavaşça uzatıp genç kızın çenesine dokundu, başını yavaşça kaldırdığında genç kız gözlerini ondan kaçırdı.

 

“Ne demek bu.?” Diye sordu Devran dert sesiyle. Suna omzunu usulca kaldırıp indirdi, ela gözlerinden yaşlar bir bir süzülürken kendini çok çaresiz hissediyordu.

 

“Halime bir baksana, bu halimle nasıl…” Devran genç kızın söylemek istediğini anlayarak hızla oturduğu yerden kalkarak elini susması için öne doğru uzattı.

 

“Kâfi…kâfi lakin ben seninle aynı fikirde değilim.” odanın içerisinde volta atarken sakin kalmaya çalışıyordu genç adam.

 

“Senin fikrin ne ki.?” Devran sert adımlarını durdurup keskin bakışlarını genç kıza çevirdi. Kara gözleri onu içine çekerken genç kız usulca yutkundu. Ağır adımlarla genç kızın önünde durup az önce kalktığı yere oturdu.

“Sen anne olmak istedikten sonra, her şeyin olacağı fikrindeyim papatyam.” genç kız ela gözlerini Devrandan kaçırıp cama çevirdi. Yağmur hala yağmaya devam ediyordu. “Neyse geç oldu yatalım.” Devran genç kızı yatağa yatırıp kendiside yatağın diğer tarafına geçtiğinde odanın içerisindeki tek ses nefes alışverişlerinin sesiydi.

 

Suna başını yavaşça çevirip yanında yatan adama baktı. Devran tek kolunu başının altına koymuş tavanı izlerken üzerinde dolaşan bakışları hissedebiliyordu.

 

Genç kız elini yavaşça uzatıp genç adamın yüzüne dokundu. Parmakları genç adamın sakallı yüzünde dolaşırken dudaklarının üzerinde silik bir tebessüm ev sahipliği yapmıştı. Devran kara gözlerini yavaşça genç kıza çeviriğinde onun ela gözlerine esir düşmüştü.

 

“Ben anne olmak istiyorum Devran.” Suna sessiz sesiyle konuşurken Devran duyduklarıyla hafifçe kaşlarını çattı. Kalbi ona düşmanmış gibi atmaya başlarken tek kaşını kaldırıp sorgularcasına baktı genç kıza.

 

“Ne.?” Diye sordu şaşkın sesiyle.

 

“Anne olmak istiyorum diyorum duymuyor musun.?” Suna utandığı için genç adamı terslerken Devran gülümseyerek uzandığı yerden kalkıp dirseğinin üzerinde durdu. Genç kızın yüzünde dolaşan elini yavaşça kavrayıp dudaklarını avuç içine bastırdı.

 

“Duyuyorum duyuyorum lakin bir anda algılarım kapandı.” Bedenini hafifçe genç kıza doğru yaklaştırıp parmak uçlarıyla genç kızın yüzüne dökülen saç tutamlarını geriye doğru itti. “Şimdi tekrar söylersen daha iyi anlarım.”

 

Suna çattığı kaşlarıyla genç adam bakıp, elini onun göğsüne yaslayıp onu itmeye çalıştı.

 

“Devran” çattığı kaşlarıyla karşısındaki adama baksada Devran onun çatık kaşlarına bakarak hafifçe güldü.

 

“Tamam tamam sinirlenme papatyam, emin olmak için sordum sadece.”

 

“Eminim ben, anne olmak istiyorum.” Genç adam ciddileşen yüzüyle genç kıza bakıp sert bir şekilde konuştu. Bedenini yavaşça genç kıza yaklaştırıp genç kızın kulağına fısıldadı.

 

“O zaman uzun bir gece bizi bekliyor.” Hafifçe geriye çekilip ona aşkla bakan kızın dudaklarına değdirdi dudaklarını. Gecenin karanlığı odanın içerisine çökerken, yağmurun sesi onlara eşlik ediyordu.

 

 

 

########

 

 

Genç kız yüzünde hissettiği ufak dokunuşlarla huzursuz bir şekilde yerinde kıpırdadı. Başının altındaki sıcaklık onu uykunun kollarına hapsederken halinden oldukça memnundu. Devran gülümseyerek genç kızı izlerken kalbi huzurla çarpıyordu.

Parmak uçları usul usul genç kızın yüzünde dolaşırken eğilerek dudaklarını yanağına bastırdı. Suna dudaklarının arasından bıraktığı bir kaç anlamsız mırıltıyla kolunu sıkıca genç adamın beline sardı.

 

“Papatyam uyunmalısın, saat bir hayli geç oldu.” Genç adam sakin sesiyle konuşurken Suna duyduğu seslerle tek gözünü açarak anlamayan bakışlarıyla baktı Devran’a.

 

“Ama uykum var.” Diye mırıldandı Suna uykulu sesiyle. Devran onun bu halini hayran bir şekilde izlerken kalbi acımasızca göğüs kafesini dövüyordu. Yastığın üzerine dağılan sarı saçları, uykulu bakan ela gözleri nefesini kesmeye yetiyordu. Dudaklarını usulca ıslatıp boğazını sert bir şekilde temizledi genç adam.

 

“Saat 11 oldu.” Suna kapattığı gözleri geriye açıp şaşkın gözlerle baktı ona bakan adam.

 

“Hadi canım.” Şaşkın sesiyle konuşurken başını kaldırı duvardaki saate baktı. Dudakları yavaşça aralanırken ilk kez bu kadar çok uyuduğunu fark ediyordu. Devran genç kızı kolundan tutarak usulca kendisine doğru çekerek ona sıkıca sarıldı.

 

“Ben halimden oldukça memnunum ama sen acıkmış olmalısın.” Suna çenesini genç adamın göğsüne yaslayıp başını hafifçe kaldırarak ona baktı çekingen gözlerle.

 

“Nefes alamıyorum Devran, geriye çekil biraz.” Devran başını ağır bir şekilde olumsuz anlamda salladı. Parmakları genç kızın saçlarının arasında dolaşırken kara gözleri onun kızaran yanaklarında dolaşıyordu.

 

“Çekilemem, hem sen neden benim yüzüme bakmıyorsun.?” Suna elini Devran’ın göğsüne yaslayıp onu hafifçe itmeye çalıştı. Lakin bu pek işe yaramamıştı.

 

“Yoo bakıyorum, bıraksana beni.” Devran elini uzatıp genç kızın çenesinden tutarak başını kaldırdı. Kara gözleri onun ela gözlerinde kaybolmak isterken suna gözlerini ondan kaçırıyordu.

 

“Gözlerime bak Papatyam.” Suna çekingen bir şekilde gözlerini Devran’a çevirdiğinde usulca yutkundu, yanaklarının utançtan kızardığını hissediyordu.

 

 

“Sen dün geceden dolayı utanıyor musun.?” Devran keyifli sesiyle konuşurken Suna onun kollarından kurtulmaya çalışıyordu. “Ama dün gece…” genç kız aceleyle elini Devran’ın dudaklarının üzerine kapatıp ona çattığı kaşlarıyla baktı.

 

“Devran susar mısın artık, hem utanıyorum ne olmuş.” Genç adam keyifle gülümserken omzunu yavaşça kaldırıp indirdi.

 

“Hiç, aksine utanınca ayrı güzel oluyorsun.” Suna duyduğu iltifat karşısında mutlu olsada utangaçlığını bir köşeye atamıyordu. Eliyle genç adamı geriye itip, gözlerini ondan kaçırdı.

 

“Lavaboya gitmeme gerek.” Diye konuştu kısık sesiyle. Devran aceleye genç kızın yanağına bir buse kondurup yataktan kalkıp genç kızı kucağına alarak banyoya ilerledi. Suna gülümseyerek Devrana bakarken genç adam çapkın bir edayla göz kırptı ona.

 

Genç kızı banyoya bırakıp odaya dönen genç adam dağınık yatağı düzeltip üzerindeki kıyafetleri çıkarıp dolaptan aldığı pantolon ve gömleği giydi. Bakışları genç kızın kıyafetlerinde dolaşırken elini onun gömleğiyle aynı renk olan beyaz elbiseyi alıp yatağın üzerine bıraktı.

 

“Devran.” Genç kızın ona seslenmesiyle banyoya ilerleyip genç kızı kucağına alıp lavabonun taşına oturttu. Yüzünü yavaşça yıkayıp kenardaki havluyla yüzünü narince kuruladı. Kara gözleri Suna’yı bulduğunda tek kaşını kaldırarak ona baktı.

 

“Bir şey mi oldu.?” Suna kollarını genç adamın boynuna dolayıp onun kendisine has kokusunu derin bir şekilde içine çekti. Onunla bir bebekmiş gibi ilgilenmesi kalbini titretiyordu.

 

“Seni çok seviyorum Devran.” Diye fısıldadı kısık sesiyle. Devran usuca yutkunarak kollarını genç kızın beline sarıp onu kucağına aldı. Sert adımlarla odaya ilerlerken genç kızı bir yanıt beklercesine başını kaldırarak ona baktı.

 

“Bir şey söylemeyecek misin.?” Diye fısıldadı kısık sesiyle. Devran genç kızı yavaşça yatağa bırakıp, üzerindeki pijama takımını çıkarıp dolaptan çıkardığı elbiseyi ona giydirdi. Eline kenara bıraktığı çorapları alıp genç kızın önünde diz çöktü. Suna dudaklarını birbirine bastırıp sert bir şekilde yutkundu.

 

Devran, Suna’nın çoraplarını giydirip bakışlarını genç kıza çevirdi. Onun asılan suratını gördüğünde kaşlarını hafifçe çatarak yüzünü elleri arasına aldı.

 

“Söyleyeceğim elbet lakin kelimelerim kifayetsiz kalır diye korkarım. Seni, senin sandığından daha çok seviyorum Suna.” Genç kız duyduklarıyla yüzünde oluşan tebessüme mani olamıyordu. kalpleri ezelden birbirine kör bir düğümle bağıydı onların.

 

 

 

######

 

 

Genç kız durgun adımlarıyla ilerlerken zihninde dönen düşünceleri susuturamıyordu. Elinde sıkıca tuttuğu sepetle kilere doğru ilerlerken çiseleyen yağmur damlaları saçlarını ıslatıyordu. Üşüyen parmaklarıyla kilerin kapısını açıp içeriye doğru bir adım attı.

 

Gözleri zifiri karanlıkla karşılaştığına usulca yutkunarak kenardaki ışığı yaktı. Kapıyı aralıklı bırakıp kenardaki patates çuvalına doğru ilerledi. Buraya tek başına girmekten korksada, her seferinde korka korka tek başına giriyordu buraya.

 

Eğilerek elindeki sepete patates dolduruken omzundan süzülerek önüne düşen saçlarını geriye doğru attı.

Kulaklarına dolan adım sesleriyle korkuyla yerinden doğrulduğu esnada kolundan tutulup çevrilmesiyle elindeki sepeti korkuyla yere düşürmüştü genç kız. Kalbi korkuyla çarparkan gözlerini sıkıca kapatarak kolunu tutan ellerden kurtulmaya çalıştı.

 

“Rüveyda benim.” Genç kız işittiği sesle gözlerini yavaşça aralayıp derin bir nefes aldı. Gözleri karşısındaki adamın gözlerinde dolaşırken kaşlarını hafifiçe çatarak ona baktı.

 

“Özür dilerim korkutmak istememiştim.” Ellerini yavaşça genç kızın kollarından ayırıp geriye doğru bir adım attı Cüneyd. “Ben dünden beri seni göremeyince merak ettim.” Diye konuştu genç adam sakin sesiyle.

 

Rüveyda duyduklarıyla bir yanı mutlu olsada bir yanı kara kışı yaşıyordu. O kadının bakışları aklına geldikçe içi üşüyordu.

 

“İyi misin.? Ben yanına gelemedim, kapının önünde bekledim ama hatice abla izin vermeyince gelemedim yanına.” Genç kız başını usulca sallayıp genç adamı onayldı, gözlerinden onu ne kadar çok sevdiğini görebiliyordu genç kız. Dudaklarının üzerine yayılan tebessümle genç adam doğru bir adım attı.

 

Elini genç adama doğru uzattığında Cüneyd elini yavaşça genç kızın elinin içine bıraktı. Büyük eli onun küçük elinin içine sığmıyordu, bu görüntü genç adamı gülümsetirken avuç içinde hissettiği dokunuşla oraya odaklandı.

 

‘Sen nasılsın.?’ Rüveyda’nın elinin içine yazdığı harfleri birleştirip bakışlarını genç kız çevirdi.

 

“Seni görene kada iyi değildim, ama seni görünce dünyanın en mutlu adamı oldum.” Genç kız kızaran yanaklarını saklamak için başını hafifçe öne eğerken Cüneyd buna mani olarak başını kaldırdı.

 

“Dedeme her şeyi söyledim, her şey senin istediğin gibi olacak. İste yarın düğün yapalım.” Rüveyda duyduklarıyla şaşkınlıkla gözlerini aralarken Cüneyd onun korktuğunu fark ederek genç kızın yüzünü elleri arasına aldı. “Annem bize engel olamaz Rüveyda, biz birbirimizi seviyoruz ve evleneceğiz. Anneni ikna etsen iyi olur.”

 

Genç kız geriye doğru bir adım atıp yüzünü genç adamın ellerinden kurtarıp parmaklarını onun avuç içinde gezdirdi.

 

'Annem karşı değil, sadece Azize hanım onu biraz düşündürüyor.’

 

“Harbi mi? Annen karşı değil mi, ben dün beni odaya almayınca istemiyor sandım. O kadar dil döktüm oysaki Hatice ablaya beş dakika göreyim diye.” genç kız gülümseyerek genç adam bakarken omzunu hafifçe kaldırıp indirdi. “O zaman hazırlıklara başlasak iyi olur.” Rüveyda’nın yüzündeki gülüş usulca silinip yerini şaşkınlığa bırakırken, dudakları bu şaşkınlığa ortak olmuştu.

 

“Neden şaşırıyorsun güzelim, böyle işler bekletmeye gelmez. Evlenelim hemen.” Cüneyd uzanıp genç kızın elini tutup gülümseyen gözlerle ona bakarken genç kız ona hala şaşkınlıkla bakıyordu, bu kadar aceleci olması olnu şaşkına çeviriyordu.

“Rüveyda nerde kaldın kızım.?” Genç kız annesinin sesini duyması ile Cüneyd’i hafifçe iterek yere düşen sepeti eline alıp patatesleri ona geri koydu. Cüneyd eğilerek genç kıza yardım ederken burnuna dolan hoş koku gözlerini usulca kapatmasına sebep olmuştu.

 

Rüveyda elindeki sepetle yerden doğrulup kapıya doğru ilerlerken genç adam eğildiği yerden doğrulup genç kızın arkasından seslendi.

 

“Gitmeden öpseydin bari.” Rüveyda başını omzunun üzerinden çevirip çattığı kaşlarıyla genç adama bakarken Cüneyd onun bu haline gülerek çapkın bir edayla göz kırptı. “Neyse tamam tamam, evlenince öpersin artık.” Rüveyda başını olumsuz anlamda sallayıp oradan ayrılırken Cüneyd gülümseyerek ardından bakıyordu.

 

“Ben bir dedemin yanına gideyim.” Genç adam kilerden çıkıp eve doğru ilerlerken içindeki sevince engel olamıyordu.

 

 

######

 

 

Yaşlı adam karşısındaki adamın konuşmasını beklerken eliyle karşısındaki koltuğu işaret etti yavaşça.

 

“Otur Mahmut.” Kahya Mahmut başını yavaşça sallayıp, ellerini birbirine sararak fazıl beyin karşısındaki koltuğa oturdu.

 

“De bakalım neler öğrendin.” Fazıl bey şiveli sesiyle konuşurken Mahmut mahcup bir şekilde başını öne eğdi.

 

“Beyim tam olarak her şeyi öğrenemedim lakin o gün olay yerine devran bey ve Suna hanım geldiğinde o adamın çoktan öldüğü kesin, bunu o zamanda araştımıştık. Olay yerinde Suna hanımdan başka tanık olmadığı için olayın aslını bulamıyoruz.” Fazıl bey dertli bir nefes aldığında elini devam etmesi için işaret etti.

 

“Hasan kahya beni çok şüphelendiriyor, sürekli Azize hanımın etrafında onun sağ kolu. Her dediğini yapıyor. Eğer bir şeyleri açığa kavuşturmak istiyorsak Hasanı konuşturmalıyız. Zira o zehiri Azize hanım verdiyse, ona zehiri getirende Hasandan başkası olmaz.” Mahmut şeveli sesiyle ağır bir şekilde konuşurken Fazıl bey onu dikkatle dinliyordu. Ağır ağır nefes alarak yaşlı gözlerini cama doğru çevirdi Fazıl bey.

 

“Ben anladım anlayacağımıda Devram’ım anladığında yıkılacak ona yanarım.” Diye koştu yaşlı adam durgun sesiyle. Elindeki tesbihi yavaş yavaş çekerken bakışlarını karşısındaki adama çevirdi.

 

“Bana her şeyin aslını bulup getireceksin Mahmut, O Hasan’ı nasıl konuşturursun bilmem ama konuştur. Her şey biran önce gün yüzüne çıksın.” Mahmut başını ağır ağır sallayıp beyini onaylarken yaşlı adamın yüzündeki hüznün sebebini biliyordu. O Fazıl beyin en iyi sırdaşıydı, bu zamana kadar herşeyin üstesinden birlikte gelmişlerdi.

 

“Miras için oğlunu yok sayan adama ben adam demem Mahmut, bu adam benim oğlum olsa bile. Devran hep benim yamacımda büyüdü, neden bilir misin? Bilirsin elbet. Ona baba şefkati verecek babası yoktu. Benim acımasız oğlum diğer çocuklarını severken onu elinin tersiyle kenara attı, bir bez parçası gibi. Şimdi yine aynısını yaptı iki kuruş miras için oğlunu bir kenara attı, onu sevdiğinden ayırdı, yıllarını aldı ondan” Fazıl bey dolan gözleriyle karşısındaki adama bakarken ağır ağır başını salladı.

 

“Bu kadar acımasız biri benim oğlum olduğu için kendimden utanıyorum. O çocuk ben olmasaydım belkide… çoktan ölmüştü.” Elindeki tesbihi masanın üzerine bırakıp kara gözlerini kapatıp açtı. “Git ve her şeyi açığa çıkar Mahmut, hesap vakti gelsin biran evvel.” Mahmut başını sallayıp oturduğu yerden kalkıp odadan çıktığında Fazıl bey sırtını koltuğa yaslayıp başını cama çevirdi.

 

“Her şey akıbetine kavuştuğunda yatacak bir yeriniz bile kalmayacak. Delirdiğiniz o mirastan beş kuruş bile almadan çekip gideceksiniz bu evden.”

 

 

 

 

#######

 

 

 

 

Herkes sessizce yemeğini yerken kimse birbiriyle göz teması kurmuyordu. Azize hanım öfkeli gözleriyle karşısındaki genç kıza bakıyordu ara ara.

 

“Dün olan rezillik için Azize, gelin kızımdan ve Rüveyda kızımızdan özür dileyeceksin.” Fazıl bey şiveli sesiyle konuşurken herkes bakışlarını ona çevirdi. Azize hanım şaşkın gözlerini Fazıl bey çevirdiğinde onun sert bakışlarıyla karşılaştı.

 

“Benim dileyecek bir özrüm yoktur.”Azize başını kaldırıp kendisinden emin bakışlarıyla karşısındaki çifte bakıp nefret saçan gözlerini kenarda bekleyen Rüveyda'ya çevirdi. “Hele bir hizmetçiden dileyecek bir özrüm asla olamaz.” oturduğu sandalyesinden sert bir şekilde kalkıp salonu terk ederken İbrahim bey kısa biran kararsız kalsada karısının peşinden gitti.

 

“Karının peşinden koşacağına git iki saygı öğret ona. Haa birde şey de, babam o hizmetçi diye aşağladığın kızı gelin alacakmış.” İbrahim bey adımlarını durdurup şaşkın gözlerini babasına çevirdiğinde babasının öfke dolu bakışları altında adeta ezildi.

 

“Baba.” İbrahim beyin başladığı cümleyi yarıda kesip eliyle durmasını işaret etti.

 

“Sesini kes ve gözümün önünden kaybol, zira yüzünü bile görmeye tahammülüm kalmadı. Zehir eninde sonunda içirenin bardağına dökülür İbrahim, bu sözümü yaz bir kenara.” İbrahim bey sert bir şekilde yutkunup oradan çıkıp giderken Fazıl bey sessizleşen masaya çevirdi bakışlarını.

 

“Devam edin çocuklar.” Seher elindeki çatalı masaya bırakıp sert bir şekilde oturduğu yerden kalktı.

 

“Devam mı edelim dede? Bu evde olan her şey neden annemden soruluyor.?” Genç kız öfke dolu sesiyle bağırırken Cüneyd sert bakışlarıyla kardeşine baktı.

 

“Kes sesini ve yemeğini ye Seher.” Cüneyd dişlerinin arasından öfkeyle konuşurken genç kız alayla gülümsedi.

 

“Ne yemeğinden bahsediyorsun sen abi. Suna zehirlenir annem suçlu olur, hem annem haklı sen gerçekten Rüveyda’yı kendine yakıştıra biliyor musun.?” Genç adam sert bir şekilde oturduğu yerden kalkıp kardeşine doğru ilerlerken Devran aceleyle yerinden kalkıp Cüneyd’in kolunu kavradı.

 

“Sakin ol.” Diye konuştu Devran sert sesiyle. Cüneyd sakin kalmaya çalışsada kenarda onlara dolu gözlerle bakan genç kızı gördükte kan beynine sıçrıyordu adeta. Devran kardeşini arkasına alarak Sehere doğru bir adım attı.

 

“Haddini bil, karşında büyüğün var senin.” Devran sakin çıkarmaya çalıştığı sesiyle konuşurken Seher alay dolu bir gülüş bıraktı etrafa.

 

“Haddimi bilmezsem ne olur, benide mi öldürürsün.?” Seher acımasız sözlerini bir bir söylerken karşısındaki insanın parcalara ayrıldığının farkında bile değildi. Devran duyduğu kelamlarla yerle yeksan olurken kardeşini tutan eli yavaşça gevşeyerek yere düştü.

 

Devran hayal kırıklığı ile kardeşine bakarken ağır bir şekilde yutkundu. Başını ağır bir şekilde sallarken bakışları ona korkulu gözlerle bakan ela gözlere baktı.

 

“Ne diyorsun lan sen, abin lan o senin.” Cüneyd öfkeyle kardeşine doğru giderken Fazıl bey torunun önüne geçerek Seher’in öne geçti.

 

“Bakıyorumda sende annene benzemeye başlamışsın Seher kız. Eğer annene benzemeye devam edeceksen, o dilini benim torunlarımın üzerinden çekeceksin.” Seher dolan gözleriyle dedesine bakıp sert bir şekilde yutkunarak arkasına dönüp çıktı salondan.

 

Devran düşen omuzlarıyla kalktığı yere geri oturup kara gözlerini yavaşça kapattı. Yıllardır işlemediği bir suçun günahını omuzlarında taşımak onu artık yoruyordu. Sürekli duyduğu kelamlar canını yakıyordu.

 

“Devran.” Suna yavaşça elini uzatıp genç adamın elinin üzerine dokundu. “Bak bana hadi.” Genç adam başını ağır bir şekilde genç kıza çevirip titrek bir nefes aldı.

 

“İyiyim ben, sadece değer verdiğin insandan duymak insanın canını daha çok yakıyormuş onu anladım.” diye fısıldadı solgun sesiyle. Genç kız tekerlekli sandalyesinin tekerlerinin eliyle iterek genç adam yaklaştı, kollarını onun boynuna dolarken Devran usulca yutkunarak kollarını genç kızın ince beline sardı.

 

“Senin bir suçun yok Devran. Ben senin o günde yanındaydım, şimdi de. Ben senin her zaman yanındayım.”

Bölüm : 28.03.2025 11:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...