@eminefuruncu
|
Soluk soluğa kalışımı umursamadan koşmaya devam ettim. Çıplak ayaklarımın altı koşmaktan sızlıyordu. Acıyan ayaklarımı umursamamaya çalışarak daha hızlı koşmaya çalıştım. Yağan yağmuru, soğuk esen rüzgarı umursamadım sadece koştum. İçimdeki yakalanma korkusu beni korkutsa da pişman değildim o evden kaçtığım için asla pişman olmazdım, orası benim hapis kaldığım cehennemdi nasıl pişman olabilirdim ki. Hiç insan cehenneminde kurtuluyor diye pişman olur hem? Başımı hızlıca geriye çevirdim. Hala arkamdan koşuyorlardı. Babamın suratındaki kızgınlığı buradan bile fark edebiliyordum. Peki ondan korkuyor muyum? Evet hem de delicesine korkuyorum, içimdeki deli cesaret bana o evden kaçma mı söylüyordu her defasında onu dinleyip kaçıyorum peki sonuç nasıl oluyordu kocaman bir hüsran, döndüğüm yer soğuk bodrum katı oluyordu. "Sare eğer biraz daha kaçmaya devam edersen senin için hiç iyi olmayacak!." Sesindeki öfke beni öldürmeye yetebilirdi. Ayağımın taşa takılması ile yere ellerimin üzerine düştüm. Acıyla gözlerimi yumdum kalkmalıydım, kalan son gücümle yerden kalktım ve koşmaya devam ettim. "Nereye kadar kaçacağını düşünüyorsun dur artık." Daha da korkmaya başladım. Çünkü çok yaklaşmıştı bana büyük ihtimalle birazdan yakalanacaktım. Bir anda bana çarpan araba ile sert bir şekilde yere düştüm, acıyla yüzümü buruşturdum .Yağan yağmur ve rüzgara şimdi ellerimin de acısı eklenmişti, şu an ellerimin acısından daha önemli bir şey vardı o da hemen arkamda bana koşarak gelen babam, acele etmeliydim. Yerimden kalktım ve koşarak şoför tarafındaki cama geldim, bir yandan korkudan ağlarken bir yandan da cama vurarak konuştum. "Yardım edin lütfen." dedim adeta yalvarırcasına. Arabanın içindeki genç adam başını yavaşça bana doğru çevirdi lakin bana değil arkamdaki adamlara bakmıştı. Gözlerine bana çevirdiğinde soğukluğuyla ürpermiştim, fazla donuk bakıyordu. Fazla değil üç saniye sonra kahverenginin en koyusu olan gözlerini önüne çevirdi. Beni duymamış mıydı? Neden bana yardım etmiyordu? "Yardım edin lütfen." Yalvarışları mı, haykırışları mı duymazlıktan gelerek arabayı sürerek yanımdan uzaklaşmasını izledim çaresiz gözlerle. Ne bekliyordum ki hiç tanımadığı bir kıza yardım etmesini mi?. Evet yalan yok beklemiştim. Kollarımı serbest bırakıp iki yanıma düşürerek arabanın arkasından boş boş baktım. Hayır gitmemeliydi en azından insanlık namına yardım etmeliydi. İçimi zehirli bir sarmaşık gibi saran korku gözyaşlarımın durmadan akmasına sebep olurken arabanın arkasından titreyen bacaklarıma inat koşmaya başladım. 'Yardım et lütfen!'! diye bağırdım acıdan kısılan sesimle. Araba ilerledikten biraz sonra önce yavaşladı ardındanda durdu. Arabanın camlarında bana baktığını fark edince daha da hızlanarak koşmaya başladım içimde yeşeren umut tohumlarıyla. Ayaklarımın altını artık hissetmiyorum öyle ki batan taşları bile hissedemiyordum. Fazla değil araba durmasından hemen sonra gaza basarak gitti, boş gözlerle arabanın arkasında bakakaldım son bir kez ' yardım et!' diye bağırdım ama boşluğa bağırdım öyle ki araba çoktan gözden kaybolmuştu. İçimde yeşeren umut tohumları bir bir solarken titreyen bacalarım beni daha fazla taşıyamayarak dizlerimin üzerine çöktüm. Yine başaramamıştım, yine kurtulamamıştım o adam benim babamdı lakin ben ondan kaçıyorum ne tuhaf. Birazdan gelip kolumdan tutup sürükleye sürükleye beni o soğuk depoya atacaktı, alışmıştım buna her defasında böyle oluyordu lakin içimde sessizce olup biteni izleyen küçük kız çocuğu alışamıyordu. Dizlerini acımdan kanatan, gözlerindeki zehri acımasızca etrafa saçan o adamın yaptıklarına alışamıyordu. Bir anda saçlarımın arasında hissettiğim açı ile gözlerimi yumdum. "Sen ne zaman akıllanacaksın lan daha kaç defa dayak yemen gerek akıllanman için." öyle çok bağırıyordu ki kulak zarımın patlayacağını zannettim oysaki ben onu rahatlıkla duyuyordum normal bir şekilde de konuşabilirdi. "Hele bir daha dene senide o annenin yanına göndermeyen en adi şerefsiz lan!.diye daha da çok bağırdı saçlarımı çekerek, kolumdan tutup sürükleyerek eve doğru yürüdük daha doğrusu o yürüdü ben sürüklendim. #####
"Yüzüme bak küçük fare." çenemden tutup ona bakmamı sağladı. Ürkekçe ona baktım korka korka. "Eğer bir daha kaçarsan senin için hiç de iyi olmaz, bilmem anlatabildim mi?" Anlamıştım ne yazık ki hem de çok iyi anlamıştım, beni hiç tanımadığım annemin yanına göndermekle tehdit ediyordu ama ben pes etmeyecektim kurtulacaktım bu evden bugün olmazsa yarın elbet bir gün olacaktı. "Anladın mı lan cevap ver." "Anladım." Sesim çok cılız çıkmıştı ama o duymuştu. "İyi." omzumdan sert bir şekilde itmesi ile yere düştüm. "Bodrum katına kapatın." sesindeki acımasızlık net bir şekilde belli oluyordu, hiçbir baba çocuğuna böyle davranmaz ama benim babam beni bodrum katına kapatıp haftalarca orada tutuyordu bu hiç adil değil hem de hiç. Kollarımda sert bir şekilde tutulup ayağa kaldırıldım, zaten yürüyecek halim de yoktu ayaklarımı sürte sürte bodrum katındaki artık vazgeçilmez bir şekilde kullandığım odanın önünde durduk belki de bu evde en çok bu odada vaktim geçmişti. Kapıyı açıp beni hafifçe içeriye itti arkamdaki adam, daha sonrada kapıyı kilitledi. Gözyaşlarım sessizce yanaklarımı ıslatırken titreyen dudaklarımı biribirne bastırdım. İçimdeki acı giderek büyürken bu acı gün geçtikçe beni içine hapsediyordu, sırtımı hapıya yaslayıp yavaş yavaş kayarak yere oturdum. Narin bedenim artık yaşadığım şeyleri kaldıramıyordu, hep aynı şeylerin olmasından, sevilmemekten ,görülmemekten ,bu odaya hapis kalmaktan gerçekten çok yorulmuştum, en sonunda kimsesizlikten delirecektim, belki de o da bunu istiyordu yoksa neden bana bu denli kötü davransın ,neden beni buraya hapis etsin ki. Oysa o bilmese de ben karanlıktan çok korkarım, o bilmezdi ama ben yalnız kalmaktan korkar hale gelmiştim bunun sorumlusu oydu beni bu karanlık ve soğuk odaya kapata kapata olmuştum ben böyle. Üşüyordum, üzerimdeki kıyafetler yarıya kurumuştu. Yarıya ıslak kıyafetlerle bu soğuk odada oturmak daha da çok üşümeme neden oluyordu. Yavaşça oturduğum yerden kalkıp odadaki tek şey olan yatağa doğru yürüdüm ve yatağa yatıp battaniyeyi başım kadar çekip ağlamaya devam ettim, yalnızlık gerçekten çok kötü bir şeydi. Gözlerimin önüne o adamın soğuk bakışları geldiğinde yavaşça yutkunarak akan burnumu sertçe çektim. Bir umut yardım etmesini ummuştum lakim umduğum gibi olmamıştı. Kim bana yardım etmek istesin ki babam bile bana böyle davranırken benim başkasından medet ummam saçmalıktı.
Ayaklarım ve ellerimdeki yaralar kabuk bağlamıştı. yavaşça yattığım yerden doğruldum yatmaktan sıkılmıştım, dizlerimi kendime çekip başımı dizlerimin üzerine koydum ve odadaki olan küçük camdan dışarıya bakmaya başladım. Kapının bir anda açılması ile Korkuyla yerimde sıçrayarak kapıya döndüm. "Sare hanım babanız sizi yukarıya bekliyor, buyurun." Dedi eli ile kapıyı göstererek. Buydu işte benim hayatım onun ellerindeydi gel deyince gidip, yap deyince yapmakla geçen basit bir hayat. Yerimden yavaşça kalkıp kapıdaki adamın yanına gittim, kolumdan tutup merdivenlere doğru yürütmesi ile o tarafa doğru yürüdüm. Salona geldiğimizde her zamanki oturduğu koltukta bacak bacak üstüne atmış bir şekilde oturuyordu, elindeki sigarayı ağzına doğru götürürken başına bana doğru çevirdi. mimiksiz bir şekilde yüzüne baktım. Bana böyle soğuk olmayı o öğretmişti zaten öğrettiği tek şey de buydu. "Cezanı bitiriyorum, umarım akıllanmışsındır. Bugün volkanla birlikte okula gidip kaydını yaptır." Emir vererek konuşmasını umursamadan içten içe sevindim ne olursa olsun bu evden kurtulacaktım. Sonunda ölüm olsa bile. "Volkan seni kapıda bekleyecek üzerini değiştirip gel 5 dakika veriyorum." Hızla merdivenlere doğru koştum, odamın kapısını açıp dolabıma yöneldim, elime siyah bir pantolon ve siyah kalın bir kazak alıp hızlıca giydim saçlarımı da tarayıp ensemin üzerinden bağlayıp kâküllerimi de elimle düzeltmeyi ihmal etmedim. dolaptan kahverengi dizlerimin üzerinde olan kabanımı alıp giyindikten sonra çantamı alıp içine gerekli şeyleri koyup, siyah botlarımı da giyip hızla aşağıya indim, inerken de bir yandan çantamın içini kontrol ediyordum bir şey unutmamalıydım. Kapıya doğru ilerlemeye başladığımda babamın salonda bıraktığım yerde oturduğunu gördüm. "Yanlış bir şey yapmaya kalkışma küçük fare." İçimdeki deli cesareti dinleyecektim yine ben bugün belki yine yakalanacaktım ama denemekten zarar gelmezdi. "Peki." Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duydu mu acaba diye düşünürken tekrar konuşması ile duyduğuna kanaat getirdim. "Umarım öyle olur." Kapıyı açıp çıktığımda Volkan denilen adam beni arabanın yanında bekliyordu. Yanına geldiğimde kapıyı açıp girmemi bekledi. Bir kaç saniye bekledikten sonra arabaya bindim, umarım bu eve tekrar gelmem. Derin bir nefes aldım, korkuyordum ama bunu yapmam gerekiyordu. bazı şeyler korkarak oluyordu maalesef. Beni eve kapatan adam okumama izin veriyordu ne tuhaf. Zaten şu zamana kadar sadece okula gitmeme izin vermişti, ne bir alışverişe nede bir parka, evden sadece okul için çıkmıştım kısacası. Kısa bir süre sonra üniversitenin önünde durduk. Arabadan inip arkamdaki adamı beklemeden okulun içine girdim, tabelaların yönlendirmesi ile öğrenci işleri yazan odanın önünde durdum hemen ardından da Volkan denen adam. Kapıya vurup içeriye sessizce girdim, ardımdan Volkan girdi. Yorgun bakışlarım memurun yanındaki koltukta oturan adama kaydığında gözlerim şaşkınlıkla aralanmıştı. Bu o adamdı o günkü adam, bana yardım etmeden giden adam. Kaşlarını çatarak birkaç saniye yüzüme bakıp yavaşça yutkunarak önüne döndü. Şaşkınlığımı bir kenara bırakarak memurun yanına yaklaştım. Sesimin çıkmasını umut ederek konuştum. "Kayıt için gelmiştim." Çaktırmadan yandaki adama baktığımda tek kaşını kaldırdığını görmüştüm, neden şaşırmıştı ki? "Adınız ve soyadınız." Bana yöneltilen soru ile memura döndüm. "Sare Özkul." Bu esnada çantamdaki belgeleri çıkarıp masaya koymuştum. "Tarih bölümü mü?" "Evet." Diyerek memuru onayladım. Kısa bir süre sonra işlemleri halledip odadan çıktık. Şimdi benim buradan kaçmam gerek ama nasıl. kendime bu soruyu sorarken birden arkamı döndüm. Volkan şaşkınlıkla bana bakarak olduğu yerde durdu, Ani hareketim onu şaşırtmışa benziyordu. "Lavaboya gitmem gerek." Sesim hissettiğim korkunun esiri olmuş gibi kısık çıkarken mavi gözlerimi ondan kaçırarak konuşmuştum.Volkan dikkatli bakışlarını üzerimde gezdirirken memur odasının kapısı açılmasıyla bakışlarımı oraya çevirdim. Çıkan o adamdı bize bir iki saniye bakıp ardını dönerek o gün gittiği gibi gitti, yorgun mavi gözlerim onun ardından baka kalmıştı yine. Yavaşça yutkunarak bakışlarımı ondan ayırdım. "On dakika içinde işinizi halledin lütfen Sare hanım." Bakışlarımı Volkan’a çevirdiğimde çok sert baktığını fark ettim. Umursamadan bayanlar için olan lavaboya girdim. Nasıl kaçabilirdim ki buradan, kabinlerin içine tek tek bakıp klozet olan da durdum bunda pencereye daha kolay ulaşırdım. Klozetin üzerine çıkıp pencereyi açtım sanırım buradan sığardım, Pencerenin kenarlarından tutup kendimi yukarıya doğru çekmeye çalıştım biraz zorlansam da sonunda çıkmıştım pencereye, fazla yüksekti ve ben buradan aşağıya atlamaya cesaret edemiyordum ya bir yerim kırılırsa diye içimden geçirmeden edemedim. Kapıya vurulmasıyla korkum daha da arttı. "Sare hanım biraz acele eder misiniz lütfen?" İçimi amansız bir şekilde sarmaya başlayan korku kalbimin küçük bir kuşun kalbi gibi hızlı hızlı atmasına sebep olurken içimde bir yerlerde bulduğum son cesaret kırıntılarıyla gözlerimi kapatarak kendimi boşluğa bıraktım. Sert zemine düşmenin etkisi ile acıyla inledim. birkaç dakika hareketsizce öylece hissettiğim acının geçmesini bekledim, Gözlerimden düşen bir damla gözyaşı hissettiğim acının silik bir göstergesiydi. "Sare hanım." Adımın söylenmesi ile panikle doğrulmaya çalıştım. Dudaklarımın arasından kaçan acı dolu inilti kulaklarıma dolduğunda gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Başımı korkak bir şekilde çevirdiğimde Volkan’ın bana doğru geldiğini gördüm.Burktuğum ayağımın üzerine basmamaya çalışarak koşmaya başladığımda Her yere basışımda ayağımda hissettiğim acı dudaklarımın arasından acı dolu bir iniltinin etrafa yayılmasına sebep oluyordu. Arkama bakmadan çıkışa doğru koştum. Bu son olmasını istemiştim, son olsun ve ben o adamdan kurtulayım istemiştim lakin olmamıştı. Umutlarım bir bir solarken bana yine sonbaharda bir bir solan hazan yaprakları kalmıştı. Bu seferde yakalanırsam kabul edecektim o evin benim hapishanem olduğunu kabul edecektim. Ciğerlerim nefes almam için beni zorlarken ben bunu umursamadan nefes nefese konuşuyordum. Önüme aniden çıkan araba ile adımlarım sekteye uğrayarak durmuştu. Mavi gözlerim korkuyla arabaya döndüğünde gördüğüm tanıdık çehre ile aldığım titrek nefesler boğazıma dizilmişti bir bir. Şaşkın gözlerimle ona bakarken o sadece önüne bakarken dudaklarını aralayarak kadifemsi sesinin kulaklarıma dolmasına izin verdi. “Bin!” |
0% |