@eminefuruncu
|
Keyifli okumalar..... Dünyanın tüm güzelliklerinden mahrum kalmış ben sevgiyi çöl de şu arar gibi arayarak bulabilir miydim? Ben bulamazdım ama sevgi belki gizliden gizliye bana geliyordur ama ben ruhumun bana sunduğu acıdan fark edemiyordum. Hayat bana o kadar tersti ki sanki herkes benim düşmanımdı, herkes buraya ait olmadığımı bağıra bağıra beynime kazımaya çalışıyordu, kalbimin kırılmasını umursamadan. Başımı Ali'nin boynuna gömerek gözlerimi sıkı sıkıya yumdum, son olmasını umut ederek gözyaşlarımı özgür bırakırken kokusunu içime çektim, tarif edemeyeceğim kadar güzel kokusu vardı sanki.. gardenya çiçeği gibi kokuyordu. Ali elini başıma koyarak bana sıkıca sarıldı, bu tarif edemeyeceğim bir şeydi, insanın kendi güvende hissetmesi çok güzel bir duyguymuş. Burnumu hiçte kibar olmayacak bir şekilde çekip Ali'nin siyah gömleğini sol elimle avucumun arasına aldım, kendimi hiçte iyi hissetmiyordum, her an düşecekmiş gibi titriyordu bacaklarım. Ali beni kendinden uzaklaştırarak toprak rengini anımsatan gözlerini benim ağlamaktan kızaran mavi gözlerimde bir kaç saniye dolandıktan sonra baştan aşağıya inceledi beni, gözleri sağ elimde takılı kaldığında utanarak elimi saklamak için hamle yaptığımda benden hızlı davranarak bileğimden tutarak elime hayretler içinde baktı, babamın bu kadar cani birisi olmuş olması onu şaşırtmışa benziyordu. "Omu yaptı bunu.?" Sesi o kadar sert çıkmıştı ki istem dışı ürkmüştüm, elimi geriye çekmek için hamle yaptığımda Ali bileğimi daha da sert tutarak sorusunu yeniledi. "Omu yaptı." Ses tonu bir kaya kadar sertti, başımı önüme eğerek başımı olumlu anlamda salladım. "Yok artık." Hüma'nın şaşkın sesi kulaklarıma dolarken gözyaşlarım yine benden kaçmayı seçmişti, bir bir dökülüyordular. "Siz beni dinlemiyorsunuz ama o adam bu kızı almadan durmayacak bunu anlayın artık, bu daha başlangıç." Selim beyin gerçekleri yüzüme vurmasıyla canım daha da yandı, muhtemelen babam şuan kızgın bir boğadan farksızdı, beni ilk bulduğu yerde öldürme ihtimali yüzde kaçtı? Bence yüzde doksan dokuz o bir ihtimal de belki içinde bana karşı bir sevgi kırıntısı vardır diyeydi. Ali bileğimi serbest bırakarak kapının kenarına sinirle yumruk atıp bağırdı, çok sinirli gözüküyordu. Gözlerimin kararmasına eşlik ederek olduğum yerde sendelememle düşecek hale geldiğimde Ali kolumdan tutarak beni son anda düşmekten kurtarmıştı. "İyi misin.?" Sorduğu soruyla bakışlarımı onun toprak rengi gözlerine sabitledim, peki iyi miydim? Aslında hiçte iyi değildim hem ruhen hem de bedenen çökmüş bir haldeydim, başımı olumsuz anlamda iki sallayıp sessizce konuştum. "Galiba değilim." Ali'nin bir anda beni kucağına almasıyla gözlerimi büyüterek ona baktım. Babam eğer benim yüzümden bu insanlara zarar verirse kendimi hiçbir zaman affetmeyeceğim. dolmuş gözlerine başımı Ali'nin göğsüne yasladığımda Ali'nin kaslarının gerildiğini hissettim bir an, sanırım rahatsız olmuştu başımı yaslamamdan, Ali merdivenleri çıkarken sessizce konuştum. "Zamanı geldiğinde bu evden gittiğimde o zaman sizde tehlike içinde yaşamak zorunda kalmayacaksınız." "Saçma saçma konuşma pedaliza kimse tehlike içinde yaşamıyor." Başımı kaldırarak ağlamaktan kızaran gözlerimle ona baktım ,benim ona bakmamla oda bana baktı. "Ben bu evde olduğum sürece tehlikedesiniz." Sesim ağlamaklı çıkmıştı, dişlerini sıktığını fark ettiğimde çoktan odaya girmiştik, beni yavaşça yatağa oturttu ardından da dizlerinin üzerine çömeldi, sağ elini yavaşça kaldırıp yanağıma koyduğunda şaşırarak ona baktım. "Kimse tehlike içinde değil, ve sen hiç bir yere gitmeyeceksin." Şaşkınlıktan nutkum tutulmuş bir şekilde ona bakıyordum, halbüki o bana söylemişti zamanı geldiğinde defolup gitmemi. Elini yanağımdan kayıp saçlarıma ulaştığında elini saçımdaki tokanın üzerinde durdurdu, tokayı yavaşça saçlarımdan kaydırarak çıkarırken gözlerime bakarak konuştu. "Anladın mı pedaliza." Kalbim her an göğüs kafesimi parçalayacak kadar hızlı atıyordu. Tokayı tamamıyla saçımdan çıkartıp ayağa kalktığında şaşkınlıkla ona bakıyorum. Banyoya girmesiyle ne zamandan biri tutuğumu bilmediğim nefesimi serbest bıraktım, banyodan elinde bir kase ve küçük bir çantayla geri geldi, önümde tekrardan çömelip çantanın fermuarını açıp içinden çıkardığı pamuğu çantayla beraber getirdiği kasenin içindeki suya batırıp elime uzandı. "Elini ver." Anlamayan gözlerle ona baktım. "Buzhane balığı gibi bakmada elini ver." Elimi onun elinin içine bırakıp az önce serbest bıraktığım nefesimi tekrardan tuttum. Islattığı pamuğu hafif dokunuşlarıyla birlikte yaramı temizledi tekrar elini çantaya uzatıp içinden Aloe vera jelini aldı. "Yüzüğünü çıkarmamız gerek." Avucumun içine baktığımda yüzük parmağımdaki yüzük bana göz kırptı, sol elimi kaldırıp yüzüğün üzerine bıraktım, yüzüğü hafifçe yerinden oynatmamla parmağım sızladı. "Açıyor." Dedim yüzümü buruşturarak, Ali elindekini kenara bırakıp parmağımı ellerinin arasına aldı. "Başka tarafa bak sen." Başımla onu onaylayıp camdan dışarıya baktım. Ali yüzüğü küçük hareketlerle parmağımda oynatarak çıkarmaya çalışırken ben acıdan yerimde kıvranıyordum. "Açıyor." Dedim ağlamaklı sesimle. "Çok az kaldı pedaliza.....ve oldu çıktı." Yüzüğü yatağın üzerine bırakıp kenara bıraktığı Aloe vera jelini alıp yaranın üzerine sürdü ardından da steril sargı bezini elime sarmaya başladı. 
"Sen istersen bir duş al ben sana yiyecek bir şeyler getireyim." Yavaşça başımla onu onayladım, elindekileri koltuğun üzerine bırakıp odadan çıkacakken aklına bir şey gelmiş gibi arkasına döndü. "Unutmadan eline su değdirme sakın." Tekrar başımla onu onaylamamla oda dan ayrıldı. Oturduğum yerden kalkıp dolabın bana ait olan kısmından krem rengi pijamalarımı ve diğer ihtiyacım olan şeyleri alıp aksak adımlarla banyoya girdim. Elimdeki kıyafetleri kenara koyup sol elimle gelinliğin yan tarafında olan fermuarı yavaşça çekip gelinliği çıkartıp kendimi sıcak suyun altına bıraktım. Tek elle baya bir zorlansam da kısa bir duş aldıktan sonra klozetin kenarına oturup pijamamın altını giyinmeye çalıştım biraz vaktimi alsa da giyindikten sutyeni tek elle giyinmeyeceğimi bildiğim için onu es geçip atletimi giyinip kazak şeklinde olan pijamamın üstünü giyinip saçlarımın ıslaklığını umursamadan banyodan çıktım. Ali'nin koltuğun üzerine bıraktığı çanta gözüme iliştiğinde ayaklarımın altına süre bileceğim bir merhem bakmak için çantaya yaklaştım, fermuarını yavaşça açıp içindeki kremleri incelemeye başladım, çok fazla krem vardı, en sonunda bir tanesinde kanât kılıp elime aldım sanırım bu olurdu. Yatağın üzerine oturup kremin kapağını tek elimle açmaya çalıştım, bu oldukça zordu. Güç bela kremin kapağını açıp sol ayağımı sağ bacağımın üzerine koyup keremden biraz ayağımın altına sıktım, taş ve çalı çizikleriyle dolmuştu ayağımın altı, kremi ayağımın altına güzelce sürdükten sonra aynı işlemi diğer ayağıma yapmak için ayağımı kaldırdığımda kapı açıldı. Ali elinde tepsiyle içeriye girip kapıyı ayağıyla iterek kapattı, elindeki tepsiyi masanın üzerine bırakıp yanıma yaklaştı. "Yanlış kremi sürüyorsun." Çantaya eğilip içinden çıkardığı kremin kapağını açıp bana uzattı, kremi elinden alıp hafifçe tebessüm ettim. "Teşekkür ederim." Kremi ayağımın altına sürerken Ali banyoya girdi ama kapıyı kapatmadı, merakıma yenik düşerek kapının tarafına eğildiğimde Ali içeriye girdi, utanarak başımı önüme eğdim. Elindeki havlu ve saç kurutma makinesiyle yanıma yaklaşırken dudağının sol kenarı yukarıya kırılmıştı. "Elini yıkayıp gel." Tek kaşımı kaldırarak ona baktım sorar gibi. "Yemek yiyeceksin çünkü." Başımla onu onaylayıp oturduğum yerden kalkıp banyoya girdim. Köpüklü sıvı sabundan elime az bir şey sıkıp elimi yıkamaya çalıştım, tek elle bir şey yapmak gerçekten zordu. Tekrar odaya döndüğümde Ali'nin saç kurutma makinesini prize taktığını gördüm, koltuğun önüne koymuş olduğun puf yastığını kaşlarıyla göstererek konuştu. "Oraya otur.!" Anlamayan gözlerle ona bakıp konuştum. "Neden.?" " O kâküllerden beynine oksijen gitmediğine eminim artık." Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Nasıl anlamışsın.?" "Sana bir şey söylediğimde ya yüzüme buzhane balığı gibi bakıyorsun yada ikinci söyleyişimde algılayıp yapıyorsun." Buzhane balığımı bunu bana bugün ikinci söyleyişiydi, şaşkınlığımı bir kenara itip konuştum. "Bir şey söyleme o zaman bana." "İşte onu yapamam, malum insanlar konuşarak anlaşıyor." Kaşlarıyla yastığı gösterip tekrar konuştu. "Otur şuraya pedaliza." Kaşlarımı çatmaya devam ederek yastığa oturdum. Masanın üzerine bıraktığı tepsiyi alıp kucağıma koyarak arka tarafıma oturdu, kenara bıraktığı havluyu alıp omuzlarının üzerine serdi. Şaşkın gözlerle ona bakışımı umursamayıp başımı önüme çevirdi. "Yemeğini ye!." Tarağı yumuşak hareketlerle saçlarımın arasından geçirirken önümdeki yemeğe göz attım, soslu makarna, gerçekten güzel gözüküyordu. Tepsideki çatalı alıp makarnaya yemeye başladım. Sac kurutma makinesinin sesi odada yankılanırken yumuşak dokunuşlarla saçımı kurutmaya başlamıştı. Saçlarımı ilk tarayan kişinin Ali olduğunu hatırlayınca içimde bir burkulma oldu, o kişinin babam olmasını istedim içten içe. Kendimi enteresan şekilde huzurlu hissediyordum, saçlarımı kurutan kişi babam olsaydı aynı şeyi hissetmeyeceğimi biliyordum çünkü babam ona karşı olan tüm duygularımı öldürmüştü. Ali kurutma makinesini kapatıp kenara koyarken saçlarımı ensemin üzerinden üçe ayırdı. 
"Saçımı ilk tarayan, ilk kurutan ve ilk ören kişisin." Dedim sessizce onun söylediğiyle alakasız bir şekilde, parmaklarının hareketleri biraz yavaşlarken o' da benim gibi sessizce konuştu. "Saçlarımı örüp taradığım ilk kadın sensin." Bir anda başımı geriye doğru çevirip ona bakıp kaşlarımı yukarıya kaldırdım. "Hüma'nında mı taramadın veya örmedin.?" Diye sordum merak içerisinde, tek eliyle başımı önüme çevirip konuştu. "Hüma saçlarına kimseyi dokundurmaz, annem hariç üstelik sabit dur öremiyorum." İstemsizce dudaklarımda tebessüm oluşmuştu. Örmeyi bitirdikten sonra saçımı bağlayıp, saçımı omuzumun üzerinden önüme attı, saçıma baktığımda örgünün gayet düzgün olduğunu gördüm. Şaşırmış bir şekilde arkama döndüm ve başımı kaldırarak ona baktım. "Düşündüğümden 'de güzel ördün." Sağ elini uzatıp kâküllerimi eliyle karıştırdı. "Herhalde ben senin gibi beceriksiz miyim.?" Kaşlarımı çatarak sol elimle elini ittim. "Ben beceriksiz değilim bir kere." Oturduğu yerden kalkarken konuştu. "Hı hı tabi ki değilsin." Sesi saf dalga barındırıyordu. Sinirle oturduğum yerden kalkıp elimdeki tepsiyi masanın üzerine bırakarak yatağa doğru yürümeye başladım. "Işığı kapatır mısın? Uyumak istiyorum da." Galiba şuan ona trip atmıştım, battaniyeyi kaldırıp yumuşak yatağın içine bıraktım kendimi. "İyi uykular pedaliza." Sessizce fısıldayışı kulaklarıma ulaştığında ben kendimi çoktan uykunun kollarına bırakmıştım. ######### Gözlerimi evin içinde yankılanan sesle açtım. "Ula Ali fişki yiyenun uşağu seni nerdesun.?" Uyku mahrumu gözlerle şaşkınca dirseklerimin üzerinde yatakta doğrulup etrafa bakındım. "Ula Ali.!" Sesin yaşlı bir kadına ait olduğunu düşündüğüm kişi tekrar bağırmasıyla Ali bir anda gözlerini açıp panik içinde yattığı koltuktan kalktı. "Eyvah! babaannem." Panik içinde yastığını ve battaniyesini alıp dolaba doğru koşar adımlarla ilerledi, ben ona şaşkın gözlerle bakarken o dolabın kapağını açıp elindekileri gelişi güzel dolaba tıkıştırdı. "Habu odada kaliyidi bu değul mi.?" odanın önünde yankılanan kadının sesiyle Ali battaniyeyi kaldırıp adeta uçarcasına yatağa girip kolundan tutup çekmesiyle onunla birlikte yatağa yatmamı sağladı. Gözlerimi büyüterek ona bakarken o'da aynı şekilde bana bakıyordu ,şuan fazlamı yakındık ne.? "Babaanne girmesen mi acaba? Belki müsait değillerdir." Hüma'nın panik içinde odaya dolduğunda biz hipnoz olmuş şekilde hala bir birimize bakıyorduk. "Sus kiz sana mi soracağum ne edeceğu mi." Kapının pat diye açılmasıyla yerimden sıçradım, sesli bir şekilde yutkunup tabiri caizse burnumun dibinde duran Ali'ye bakmaya devam ettim, burası Çok mu sıcaktı yoksa bana mı öyle geliyordu. Kadın Ali'nin tarafına geçip Ali'nin kafasına hiçte yumuşak olmayacak bir şekilde elindeki bastonla vurdu. "Fişki yiyenun uşağu senu evleniysunda ba haber vermeyisun he." Kadının şiveli konuşması beni gülümsetirken, Ali kaşlarımı çatıp başını tutarak yattığı yerden doğruldu, ardından da ben. "Şey.. Babaanne." Ne diyeceğini bilemez bir şekilde lafı ağzında gevelerken kadın lafını kesti. "Ney babaanne." Kadın göz ucuyla bana bakmasıyla ne yapamam gerektiğini bilemeyip tebessüm etmekle yetindim. "Habu kizmi gelun?" Dedi kaşlarıyla beni işaret ederek. "Yanımda yattığına göre o babaanne." Dedi Ali yataktan çıkarken. "Sus ula birde cevap veriyi." Diyerek Ali'nin başına tekrar vurdu. "Soru sordun ama." Kadın kapının kenarında bekleyen Hüma'nın yanına doğru giderken bir yandan da konuşuyordu. "Salona gelin hesap soracağum sa Ali bey" Hüma'ya elindeki bastonla vurup konuştu. "Yürü kiz siflaka." Hüma babaannesinin koluna girmeden önce odanın kapısını kapatıp babaannesine eşlik etti. Şaşkın gözlerimi Ali'ye çevirdiğimde onunda bana baktığını gördüm. "Fırtınaya hazır ol pedaliza." |
0% |