Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@eminefuruncu

 

Keyifli okumalar...

Gözlerimdeki yaş gitmiyordu, ben istesem de gitmiyorlardı. Acıyla harmanlanmış şu hayatımda beni yalnız bırakmayan tek şey gözyaşlarımdı. Kimsenin gözyaşlarımı görmeyişi, duymayışı onların akmasına sebep oluyordu. Babam yanımda olmadan da canımı yaka biliyordu ruhumda ve bedenimde bıraktığı izler bunun kanıtıydı. Keşke bir kez de o farkına varsa canımın yandığını demeden edemedim içten içe. Babamdan görmediğim o şefkate hangi yoldan giderek ulaşa bilirdim.? Verir miydi bana bunca yıl mahrum ettiği o sevgiyi.? Içim de ki hüzünle istem dışı tebessüm ettim, bu saatten sonra verse de ben almazdım o sevgiyi. Ben'de bıraktığı o hüzün o acı istesem de gitmezken bir de hiç tatmadığım o sevgiyi ekleyemezdim yanlarına.

Ali itinayla yanık elime pansuman yaptıktan sonra açımın dinmesi için ağrı kesici vermişti ama elim hâlâ sızlıyordu.

"Gerçekten çok zekisin sana topa tutma dediğim halde topa tutman...bravo." Sesindeki hafif kızgınlığı fark ettiğimde oturduğum koltuğa daha da sinerek sessizce konuştum.

"Refleks olarak oldu." Derken elimdeki sargı bezini inceliyordum.

"Ula bu kizin eli nasul böyle fena yandi.?" Asiye hanımın hemen karşımdaki koltukta bana bakarak konuşmasıyla başımı ürkekçe kaldırıp gözlerimi salonda gezdirdim, sanki suç işlemişim gibi.

"Boş ver babaanne boş ver." Dedi Ali erkeksi kalın sesiyle.

"Eyi bakalum öyle olsun, ben öğlen uykusuna yatacağum ikindi ezanu okununca haber edun ba." Diyerek bastonuna dayanarak oturduğu yerden kalktı.

"Ula Ali yardum et çıkamayurum merdivenleri." Başını sallayıp oturduğu yerden hızlıca kalkıp babaannesinin yanına gitti.

"Açıyor mu çok." Sema'nın bana çekingen gözlerle bakmasıyla tebessüm etmeye zorladım kendimi, elimdeki sizi buna pek imkan vermiyordu, başımı olumlu anlamda sallayarak konuştum.

"Açıyor." Sesimdeki ağlamaklı tını bunu zaten kanıtlar gibiydi.

"Ağrı kesici birazdan etkisini gösterir." Başımı sallayarak onu onayladım, Sema yavaşça oturduğu yerden kalkıp sevecen sesiyle konuştu.

"Ben Ayşe hanıma bir bakayım." Diyerek yanımızdan ayrıldı.

Buğlem elindeki boyama kalemleri ve defteriyle salona girmesiyle başımı ona çevirdim, bana doğru gelip önümde durdu.

"Özür dilerim eğer ben oyun oynamak istemeseydim elin açmazdı." Dudaklarını üzgün bir şekilde büzerek konuşması kendimi suçlu hissetmeme neden olmuştu, benim hatam yüzünden kendisini suçluyordu. Sol elimi kaldırarak omuzunun üzerine düşen siyah saçlarını geri açıp konuştum.

"Senin bir suçun yok ki, hem elimde acımıyor." Dedim tebessüm ederek.

"Gerçekten mi.?"

"Gerçekten." Dedim başımla onaylarken.

"O zaman benimle boya yap! hem elin acımaz." Çok tatlı bir konuşması vardı, yüzümde oluşan gülüşü engelleyemeyerek konuştum.

"Peki yapalım." Ellindeki boyama defterini ve boya kalemlerini hemen önümdeki orta sehpaya koyup yere oturdu.

"Gelsene hadi." Oturduğum yerden kalkıp Buğlem'in yanına bağdaş kurarak oturdum.

"Bak şimdi sen bunu boya bende bunu." Bana uzattığı kalemi alıp gösterdiği yeri boyamaya başladım.

"Sarecim sana kolay gelsin Buğlem boya yapmaya başlayınca saatleri alır haberin olsun." Hüma bana sırıtarak salondan ayrılırken en fazla bir saat sürer diye içimden geçirdim.

########

Hüma'nın ne demek istediğini şimdi anlamıştım, tam tamına dört saattir Buğlem ile boya yapıyordum, sırtıma girmeye başlayan ağrılar oturduğum yerde rahat etmeme olanak vermezken Buğlem'in üzülmemesi için bırakamıyordum boyamayı, sanırım böyle bir dört saat daha boya yapardık.

Sema dudaklarındaki hafif tebessümle yanımıza yaklaştı ağır adımlarla ardından sesiz sesiyle konuştu.

"Kolay gelsin."

"Teşekkür ederiz Sema abla sende boyasana çok zevkli." Ya ya çok zevkli parmağıma narkoz yemiş gibi hissediyordum.

"Yok canım ben almayayım." Buğlem dudaklarını büzerek tripli bir şeklide konuştu.

"Peki."

"Sare, Ayşe hanım seninle konuşmak istiyormuş da seni bekliyor şuan odasında." Bakışlarımı boyadığım kağıttan ayırıp Semaya çevirdim, usulca başımı sallayıp oturmaktan uyuşmuş bacaklarımı zorlayarak oturduğum yerden kalktım.

"Sen boyamaya devam et ben babaannenin yanına gidip geleceğim canım." Buğlem boyadığı kağıttan başını kaldırıp bana baktı mavi gözleriyle, çok güzel gözleri vardı.

"Tamam ama gel." Başımı sallayarak onu onaylayıp kenara çıkardığım terliklerimi giyinirken bir yandan da yüzüme dökülen saçımı kulağımın arkasına sıkışırdım.

Acele etmeden yavaş adımlarla merdivenlere vardığımda eve giren Araf beyi gördüm, adamdan baştan aşağıya cool'luk akıyordu resmen, her daim o otoriter yüz ifadesi ondan çekinmemi sağlasa da iyi bir insan olduğunu düşünüyordum sebepsizce. Araf beyin gözleri beni bulunca başıyla selam verip mutfağa girdi, o gerçekten beyefendi bir adamdı.

Merdivenleri çıkıp Ayşe hanımın odasına ulaşınca kapıyı çalıp çalmamak arasında kaldım nedense Ayşe hanımla baş başa kalmaktan çekiniyordum, sol elimi kaldırıp yavaşça kapıyı çaldım.

"Gel güzel kızım." Sertçe yutkunup, firar eden saçımı tekrar kulağımın arkasına yerleştirip kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim.

"Benimle konuşmak istemişsiniz." Dedim çekingen sesimle.

Ayşe hanım beyaz yatak başlığına biraz zorlanarak da olsa yaşlanıp, sağ eliyle yatağın boş kısmına vurup konuştu cansız sesiyle.

Yanıma gel güzel kızım." Gitmeli miydim.? Bunu henüz tam olarak bilmiyordum, evet annemin arkadaşı olabilirdi ama bu ondan çekinmediğim anlamına gelmiyordu.

"Benden çekinme güzel kızım, yanıma gel hadi." Ellerimi önümde birbirine kenetleyip oturmamı söylediği yere yavaşça oturdum.

"Biliyor musun güzel kızım annene gerçekten çok benziyordun." Yavaşça başımı kaldırıp Ayşe hanıma baktım.

"O'da senin gibi böyle utangaçtı sana baktıkça ona bakıyormuşum gibi hissediyordum." Gözlerimin dolduğunu hissediyordum, başka birinden bunları duymak yerine öz babamdan bunları duymayı ne çok isterdim, ama o beni her zaman anneme benzediğim için azarlayan kişi olmuştu. O daima benim ruhumu acıtan kişi olmuştu.

"Tek farkınız ne biliyor musun.? annen her zaman kısa saçlı olmuştur, hiçbir zaman saçlarını uzatmamıştır, babana inat." Şaşkın gözlerle Ayşe hanıma baktım.

"O yüzden saçlarımı kesmeme izin vermiyordu." Diye fısıldadım şaşkın sesimle.

Hatırlıyorum da bir keresi ortaokuldayken sınıftaki bir kızdan özenip saçlarımı omuz hizasında kesmiştim, babam bunu görünce deliye dönmüştü, beni o soğuk bodrum katına kapatırken söylediği şey 'bir daha o saçlarını kestiğini görmeyeceğim yoksa bu sefer ben kökünden kazıtırım onları' demişti, sırf saçımı kestim diye bir hafta boyunca o soğuk, karanlık bodrum katında kalmıştım. Korkarak, ağlayarak.

Kapının bir anda açılmasıyla şaşkın gözlerle kapıdan giren Selim beye baktım, sinirden gözü dönmüş gibiydi. Seri adımlarla bana yaklaşıp koluma yapışmasıyla ağzımdan küçük bir inleme çıktı, babamın vurduğu yerlerin acısı henüz geçmemişken birde Selim beyin sert dokunuşu eklenince canımın yanması kaçınılmaz olmuştu. Beni oturduğum yerden sert bir şekilde kaldırıp yüzüme karşı bağırarak konuştu.

"Ben senin baban yüzünden müşterilerimi kaybedeyim sen gel burada lak lak yap oh ne âlâ memleket. "

Bağırışıyla gözlerimin dolmasına engel olamadım.

"Selim ne yapıyorsun bırak kızı." Ayşe hanım güçsüz sesliyle olaya müdahale etse de Selim bey onu duymazlıktan geldi.

"Defolup gideceksin lan bu evden." Odanın içinde yankılanan sesiyle korkarak ona baktım, fazla ürkütücü gözüktüğü bir gerçekti ve bu gerçeği kimse değiştiremezdi.

Kolumdan sertçe çekerek odanın çıkışına sürüklemeye başlamasıyla bir birine dolaşan ayaklarımla onun peşinden sürükledim.

"Selim bırak kızı." Ayşe hanımın bağırmasıyla Selim bey sinirle ona baktı.

"Sen karışma Ayşe." Karşı odanın kapısı sert bir şekilde açılıp kapanmasıyla bakışlarımı oraya çevirdim, Ali sinirli bir şekilde yanımıza gelip kolumdan tutarak beni kendine çekmeye çakıştı ama Selim bey buna izin vermedi.

"Baba.....bırak." Dişlerinin arasından sinirli bir şekilde konuştu Ali.

"Bu kızın bu evden gitmediği sürece o adam durmayacak bunu neden anlamıyorsunuz.?"

"Sende onun bu evden gidince başına ne geleceğini anlamıyordun."

"Banane ulan banane beni siz ilgilendirirsiniz başkası değil, o adam bu kızı almadığı sürece bize zarar verecek." Gözyaşlarım bir bir yanaklarımdan süzülürken Selim beyin bir kez daha haklı olması içimi bir lav gibi yaktı. Şunu anlamıştım ki nereye gidersem gideyim babamdan kurtulmadığım sürece kimse beni yanında istemeyecekti.

"Allah'ın izniyle bir şey olmaz, şimdi bırak karımın kolunu." Selim bey derin bir nefes alarak sert bir şekilde kolumu bıraktı.

"Eğer o adam yüzünden işimize taş koyulursa veya herhangi birinize zarar gelirse bu kızı kendi kendi ellerimle bırakırım o adamın önüne haberin olsun." Benden değersiz bir şeymişim gibi bahsetmesi içimde burukluk oluşturmuştu, insanların gözünde bu kadar değersiz olmak bi zaman sonra insanın zoruna gidiyordu.

"Eğer Sare bu evden giderse bende onunla birlikte giderim senin de bundan haberin olsun." Gözlerimi büyüterek ona baktım benim yüzümden babasıyla ters düşüyordu, peki neden.?

Kolumdan tutup odadan çıkartıp seri adımlarla karşı odaya geldiğimizde boş gözlerle etrafa baktım, ayaklarımı yerde sürte sürte yatağın kenarına yaklaşıp usulca oturdum kenarına. Gözlerimi ürkekçe kaldırıp Ali'ye baktığımda fazlasıyla sinirli gözüküyordu.

"Ben böyle işin içine." Sert bir şekilde duvara vurmasıyla korkuyla yerimden sıçradım, gözlerinden sinir fışkırıyordu resmen, onu ilk kez bu kadar sinirli görüyordum ve bu benim korkmama neden oluyordu, sağ elini saçlarına daldırıp başını yukarıya doğru kaldırdı, sakinleşmeye çalışıyordu. Başımı önüme eğirip sessizce akan gözyaşlarımı sildim.

"Ağlama pedaliza." Ağlama dese de hem korku hem de istenmeyişin harmanlanmasıyla istem dışı daha çok ağlamak istiyordum.

Yavaş adımlar atarak yanıma geldi, sağ dizini kırarak önümde çömelip yüzüme dökülen saç tutamını kulağımın arkasına koydu yumuşak dokunuşlarıyla, eli yavaşça yanağımdan süzülen gözyaşını silip ağlamaktan kızarmış gözlerime baktı.


"Ağlama lütfen.!" Mimiklerimi oynatmadan ona baktım.

"Baban haklı o beni almadıkça durmaz." Sinirle kaşlarını çatıp gözlerime bakamaya devam etti.

"Haklı falan değil."

"Size zarar verebilir."

"Hiçbir şey yapamaz." Nasıl bu kadar emin konuşabiliyordu? Babanın ne kadar tehlikeli bir insan olmadığı içindir belki de. Başımı önüme eğip fısıltı şeklinde konuştum.

"Neden?...Neden kimse beni sevmiyor.? Neden kimse beni istemiyor.?" Ağlayarak zar zor söylediğim bu soruların cevabını hayatım boyunca hep düşünmüştüm, neden kimse benimle konuşmuyor, neden kimse benimle arkadaş olmak istemiyor en önemlisi de neden hiçbir insan üzüldüğümü görmüyordu, bu soruların cevabı benden öyle bir saklanmış ki benim onları bulmam imkansız.

"Yanılıyorsun, seni sevenler var." Dedi kadifemsi sesiyle. Umutla ışıldayan gözlerimle ona baktım. Kim? Kim beni sevebilir ki.?

"Kim.?" Dedim meraklı sesimle, baş parmağını yavaşça yanağımda gezdirirken mavilerime bakarak konuştu.

"Onu da sen bulacaksın." Yüzümü düşürerek başımı önüme eğdim, beni kimse sevmezdi bu benim dünyama tersti.

Yatakta geriye çekilip dizlerimi kendime çekip başımı dizlerimin üzerine koydum, her insan gibi bende isterdim beni seven insanların olmasını ama şuana kadarki yaşadığım hayat koşulları buna olanak vermemişti ne yazık ki. Bakışlarımı ay ışığının girdiği camdan ayırıp Ali'ye baktım, yere oturmuş dizlerini kendine doğru çekmiş, ellerini dizlerinin önünde birleştirmiş bir şekilde bana bakıyordu, benim ona bakmamla bakışlarını kaçırıp oturduğu yerden kalktı, ağzının içinde bir şeyler söylüyordu ama anlayamıyordum.

"Şey.." Nasıl diyeceğimi bilmediğim için biraz duraksamıştım. Ali'nin bakışları
beni bulurken çekingen bir şekilde tekrar konuştum.

"Şey.. acaba dizlerine yatsam saçımla oynar mısın.?" Ali şaşkınca bana bakarken mimiklerini oynatmadığı için ne hissettiğini anlayamamıştım.

Yatağa yaklaşıp ayağındaki terlikleri çıkartıp yatağa oturdu, siyah yatak başlığına yaslanıp eliyle dizlerine vurdu.

"Yat." Yüzümde oluşan tebessümle ona baktım, benim için yapmak istemediği bir şeyi yapıyordu belki de şuan. Biraz geriye doğru kayıp saçlarımı arkama doğru atıp başımı dizlerine koydum.

"Biliyor musun.?" Diye fısıldadım sessizce.

"Neyi.?" Diye sorarken parmakları saçlarımın arasında dolaşmaya başladı.

"Daha önce babamın bile bana yapmadığı şeyleri sen yapıyorsun." Biraz durdum Ali'nin konuşmasını bekledim ama o konuşamamıştı, saçlarım arasında ahenkli bir şekilde dolaşan parmakları durmuştu.

"Buda onlardan birisi." Diye ekleme yaptım.

"Ben baban gibi birisi değilim beni onunla kıyaslama." Onu babamla kıyasladığım falan yoktu bunda nerden çıkartmıştı.? Yavaşça dönüp sırt üstü yatarak ona baktım ama o bana değil karşısına bakıyordu.

"Babamla kıyaslayım falan yok seni." Beni yanlış anlamasını istemiyordum, cevap vermeyip önündeki dolaba bakmaya devam etti.

"Ali." Ona ilk kez ismiyle sesleniyordum, şaşırmış bir şekilde bakışları benim mavilerime inerken üzgün sesimle konuştum.

"Yanlış anladın, gerçekten ." Elini kaldırıp tebessüm ederek kâküllerimi karıştırdı.

"Sana şiir okumamı ister misin.?" Gözlerimi büyüterek ona baktım.

Okuru musun ki.?"

"Eğer istersen okurum, ama şu gözlerini belertme bana." Kaşlarımı çatarak konuştum.

"Neden ki.?"

"Çok biyazlar içimi ürperteyiler." Şiveli bir şekilde konuşmasıyla dudaklarıma yayılan gülümsemeyle ona baktım.

"E hadi okusana." Başını siyah yatak başlığına yaslayıp hafif öksürür gibi yaparak boğazını temizleyip okumaya başladı.

Biran kayboldun gibi! yaşadım kıyameti
Yoruldum ama buldun ey kalbim emaneti

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya eridi sevda kaynaklarından

Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yürüyorum gözünün yeşil serinliğinde.

Şiir bittikten sonra odayı kaplayan o sessizlik tüylerimi ürperten cinstendi, o kadar güzel okumuştu ki tepki bili veremiyordum. Başını yasladığı kaldırıp bana baktı ona aşağıdan bakmak tuhaf hissettiriyordu.

"Şair kim biliyor musun.?" Gözlerime bakarak sorduğu soruyu bende gözlerine bakarak yanıtladım, her ne kadar gözlerimi kaçırmak istesem de.

"Adil Erdem Bayazit. "

"Evet o ama... sonunu biz yürüyorum gözünün mavi serinliğinde olarak mı değiştirsek.?" Gözlerimin içine bakarak sorduğu soruyla anlamayarak ona baktım, mavi derken benim gözlerimi kast etmiş olamaz değil mi.?

Loading...
0%